EŞİTLİKÇİ TOPLUMUN SON TEMSİLCİLERİ
ÇATALHÖYÜK(1)
29 Nisan 2017
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
İnsanların bitki tarımına başladığı, hayvanları evcilleştirdiği,
yerleşik hayata geçtiği ve bir süre sonra seramik üretmeye başladığı evre,
insanoğlunun uygarlık tarihinde Neolitik Çağ (Cilalı/Yeni Taş Çağı) olarak
önemli bir dönüşüm dönemini temsil eder. 1961-1965 yılları arasında İngiliz
Arkeolog James Mellaart
başkanlığında gerçekleştirilen kazılarla ortaya çıkarılan ve dünya arkeolojisinin
en önemli keşiflerinden biri olarak tanımlanan Çatalhöyük, 2012 yılından beri bu öneminden ötürü UNESCO Kültür
Mirası Listesi’nde yer almakta. Bugün Mellaart’ın
kazılarda elde ettiği bilgilerin izinden 1993 yılından beri bir başka bilim
adamı daha yürüyor: Ian Hodder onun
ismi… İki ırmağın kesiştiği bir noktada zamanımızdan yaklaşık 9500 yıl önce
kurulmuş Çatalhöyük’de 1400 yıldan fazla sürmüş bir yaşamın toplumsal izleri
üzerinde duruluyor özellikle.
Çatalhöyük yerleşiminin krokisi; Çatalhöyük Müzesi
Çatalhöyük'te her yer papatyaları andıran bu çiçeklerle kaplıydı.
Çatalhöyük
Çatalhöyük, Konya’nın Çumra ilçesinin
10 km kadar kuzey doğusunda yer alan; zamanımızdan yaklaşık 9500 yıl öncesine
tarihlendirilen Neolitik bir yerleşim olarak biliniyor. Sokakları olmayan bu
yerleşimde insanlar kerpiçten yapılmış düz damların üzerinde dolaşıyorlar,
evlerine damlarının üzerinde bulunan bir delikten giriyorlar ve oturma
zeminlerine bir merdivenle ulaşıyorlardı. Çatalhöyük,
avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insan topluluklarının toprağa yerleşmeye
başladıkları; keçi, koyun ve inek gibi küçük ve büyük baş hayvanları
evcilleştirip tarımsal üretim biçimlerini giderek keşfettiği bir döneme denk
düşüyor. Yani Çatalhöyük insanları
hem bir yandan eski yaşam biçimleri olan avcı toplayıcı özelliklerini de
sürdürüyorlar; ancak bunun yanında toprağa işleyerek elde ettikleri ürünü hakça
paylaşıyorlardı. Büyük olasılıkla, yaklaşık 8000 insanın birbirine bitişik
evlerde yaşadığı o zamana göre böylesine büyük bir yerleşimin de ortaya
çıkışında bu tarımsal üretim biçimlerine geçişin rolü olsa gerek.
Çatalhöyük'ün sırt sırta vermiş evlerinden kalanlar
Yeni Taş Çağı boyunca Konya Ovası’nın durumu bugünkünden farklıydı. Çatalhöyük yerleşimi, Beyşehir Gölü’nden
doğup Konya Ovası’ndan geçen Çarşamba
Irmağı kıyısında konumlanmıştı. Yerleşimin çevresinde periyodik olarak
taşan geniş bataklık alanlar vardı. Irmaktan uzakta ise, toprak nispeten
kuruydu ve dağ etekleri ile daha yüksek kesimler ağaçlık alanlarla kaplıydı.
Çatalhöyük doğası hakkında; Çatalhöyük Müzesi'nden...
Çatalhöyük’ün sulak alanları, insanların günlük hayatlarından kullanabilecekleri
bitki ve hayvanlar bakımından oldukça zengindi. Bataklıklar; kerpiç kili, çatı
ve zemin örtüsü için sazlıklar, yakacak, ot gibi yapı malzemeleri yönünden
olduğu kadar balık, su kuşu ve kuş yumurtası gibi insan besini yönünden de
mükemmel kaynaklardı. Irmak, muhtemelen meşe ve ardıç tomruklarının tepelerden
indirilmesi için de kullanılmaktaydı.
Çatalhöyük evlerinin duvarları; her evin ayrı duvarı vardı.
Çatalhöyük, bugün Doğu ve Batı diye adlandırılan
iki ayrı höyükten oluşuyor. Kazılardan elde edilen bilgiler ışığında; Doğu Çatalhöyük (İ.Ö. 7400-5500)
Neolitik Çağ’ın, Batı Çatalhöyük ise Kalkolitik
Çağ’ın (İ.Ö.5500-3000) (Bakır Çağı) buluntularını vermekte.
Çatalhöyük’te yaşam
Yerleşimde, günlük yaşam ve aktiviteler, evlerin
içi kadar damlarda da geçmekteydi. Damdan dama hareket ahşap merdivenler
aracılığıyla sağlanmaktaydı. Bazı alanlar sokakları andırmaktadır; ancak
görünüşe göre buralar evsel atığın depolandığı ya da keçi ve koyun yavrularının
tutulduğu yerler olarak kullanılmıştır. Çatalhöyük’ün bilinen merkezi bir
yönetimi, törensel merkezi ya da kamusal binaları bulunmamaktadır.
Çatalhöyük; doğu höyüğü
Çatalhöyük’ün 1400 yıllık varoluşu süresince hiçbir saldırı
veya savaş izi yoktur. Bu çatıdan girişli, bir araya sıkışmış evlerin savunma
amaçlı olmadığını düşündürür. Evlerin bu denli birbirine yakın konumda yapılmış
olması ise, insanların evlerin tabanına gömülü atalarına yakın olma isteği ile
açıklanıyor.
Çatalhöyük genel görünümü hakkında; Çatalhöyük Müzesi'nden...
Çatalhöyük evlerinin ortalama ömürleri 80-90 yıl kadardı.
Yıpranarak kullanılamaz hale gelen evlerin üst kısımları sökülerek duvarların
alt kısımları korunacak şekilde evin içi dolduruluyordu. Yeni ev, eski
duvarları temel olarak kullanacak şekilde üst üste yapılıyordu. Böylece çok
sayıda yerleşim katmanından oluşmuş höyüğün 21 metreye ulaşması, bu sayede su
baskınlarından da korunan bir tepe haline dönüşmesi mümkün olmuştu. Aynı
nedenle; yaşam olanları bilinçli bir dolguyla kapatıldığından, günümüze ulaşan
kalıntılar da çok iyi korunmuş durumdadır.
Çatalhöyük'de simgelerin anlamı; Çatalhöyük Müzesi'nden...
Çatalhöyük yerleşimi, her evin kendi ayrı duvarı olsa da,
bitişik nizamda yerleştirilen, nadiren aralarında dar boşluklar bırakılan ve
kapısı olmayan evlerden oluşuyordu. Eve giriş-çıkış, çatıdaki –aynı zamanda
baca işlevi de gören- açıklıktan merdiven yardımıyla yapılıyordu.
Çarşamba Irmağı kıyısında kurulu Çatalhöyük
(Internet ortamından alınmıştır.)
Evler arasında günlük işlerin sürdürülebileceği
“avlu” işlevli alanlar çöpler için bırakılmış aralıklar dışında yoktu; bu
nedenle seramik imalatı, kemik ve taş alet yapımı, yemeklerin hazırlanması gibi
işler çatılarda yapılıyordu. Çatıdan eve girilen açıklığın altında bir ocak ya
da fırın yer alırdı ve burası evin ana odasıydı. Ana odaya bağlanan birkaç yan
oda daha çok depolama işlevine yönelikti. Ana oda duvarları ve tabanı, bu mekânda
yanan ocak nedeniyle isten kararmaya başladıkça kireçle sıvanıyor, böylece
çatıdaki dar açıklıktan gelen ışığın verimi artırılıyordu. Aynı odada farklı
yüksekliklerde sekiler günlük yaşamın değişik ihtiyaçlarına (oturmak veya
yatmak) yönelik olarak kullanılıyordu. Bu sekilerin üstünde; hasır örtüldüğünü
gösteren izler bulunmaktadır. Gerek seki kenarlarında, gerekse duvarlarda “bukranion” denilen üzerleri sıvanmış
boynuzlu boğa başları vardı.
Çatalhöyük evi; Çatalhöyük Müzesi
Sekilerin altları ise mezar olarak kullanılıyordu
ve her evde bu alanlara gömüler yapılmıştı. Kimi evlerde 60 bireye kadar
kimilerinde iki üç adet gömü bulunurken, kimileriyse hiç gömü içermezdi.
Görünüşe göre insanlar, ölülerini toprağa verecekleri evlerin seçimine özel bir
önem atfetmektedirler. Ölüler, evin zeminine cenin pozisyonunda gömülüyorlar,
bazılarının kafatasları bedenlerinden ayrılarak uzun süre evlerin içinde ata
kültü olarak korunuyor; daha ileriki zamanlarda ise bu kafataslarının bazıları
yine cenin pozisyonunda başka ölülerin kucağında toprağa yeniden
gömülebiliyordu.
Çatalhöyük'de ölü gömme biçimleri; Çatalhöyük Müzesi
Evlerin duvarlarında bulunan bazı duvar resimlerinde, başsız figürler
üzerinde dolanan akbaba benzeri kuşlar betimlenmektedir. Mellaart, bu resmin Çatalhöyük’teki
ölü gömme ritüelini canlandırdığını savunmuştur; buna göre ölüler önce
etlerinin vahşi hayvanlar tarafından temizlenmesi için açığa bırakılır, sonra
da kemikleri gömülürdü (Bugün Tibet’te, Himalayalar’ın yüksek zirvelerinde;
Budist rahiplerin parçalayıp akbabalara bıraktıkları ölüler gibi; ama onlar,
kemiklerini geri almıyorlar). Ancak 1995’den beri süren kazılar, evlerde
bulunan ölülerin etlerinin temizlenmediğini, aksine dokunulmamış olarak gömüldüğünü
kanıtlamış. Ancak bazı kafataslarının daha sonradan taşındığı ve kimi
insanların da gömülmek yerine akbabalara bırakılmış olma olasılığının da
bulunduğu belirtiliyor.
Çatalhöyük Müzesi'nden; ata kafatası ile gömülen bir kadının cenin pozisyonundaki temsili resmi
Evlerin duvarlarında sanatsal açıdan çok üst düzeyde olan ve yoğun bir
sembolizmle kendini gösteren resimler bulunmaktadır. Bu resimlerin bazılarında
kollarını kaldırmış ayı ya da karşılıklı duran leoparlar, içlerinde insanların
da resmedildiği av sahneleri yer almaktaydı. Fakat duvarlara yapılan resimlerin
çoğunun kalıcılığı yoktu; belki bir ölü gömme töreni sırasında yapılmışlardı.
Daha sonraları ise bu resimler beyaz bir sıvayla kaplanarak üstleri
örtülüyordu. Çatalhöyük’teki tıpkı
evlerin belli bir zaman içinde yenilenmesi gibi duvar resmi yapma ve üstünü
örtme eylemi de Çatalhöyük hayatının
“sonsuz tekrar” döngüsünün bir
parçasıydı. Duvar ve taban sıvaları, ocakların sık sık yerlerini değiştirme,
pişmiş toprak figürinler üretip bunları çöpe atma ve yenilerini yapma gibi
eylemler, bin yıldan fazla bir süre boyunca bıkmadan tekrarlanmış, bir anlamda
toplumu ayakta tutan ve köklü bir “gelenek” oluşturan ritüellere
dönüştürülmüştü. Evlerin dışında hayvan ağılları ya da çöp dökme yerleri
dışında özelleşmiş mekânlara rastlanmamıştır. Başka bir deyişle; özel kutsal
alanlar ya da işlikler yoktur.
Çatalhöyük duvar resimleri; vahşi hayvanlarla dans ve oynaşma; avcıların bellerinde leopar desenli kuşaklar var.
Duvar resimlerinde sembolize edilen Hasan
Dağı, Çatalhöyük’ten yaklaşık 136
km kadar mesafede yer alan bir volkanik yükseltidir. Buradan elde edildiği
düşünülen obsidyen malzemeden taş alet yapımında yararlanılmıştır. Kazılarda
ele geçmiş çok büyük miktarda obsidyen el aleti yanında, işlenmemiş büyük
obsidyen kütleleri de bulunmuş. Alet ve ayna yapımında (bu obsidyen aynalardan
bir çifti Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor) değerlendirilen obsidyen
dışında, az miktarda çakmak taşı ve bolca kemik kullanılan diğer hammaddelerini
temsil etmektedir.
Obsidyen aynalar; Konya Arkeoloji Müzesi'nden...
Duvarlardaki leopar resimlerinin replikaları; Çatalhöyük Müzesi'nden...
Kazılardan elde edilen buluntular arasında topuz başları, taş boncuklar,
eyer biçimli el değirmenleri, öğütme taşları, havanlar, havanelleri, açkı
taşları, taş yüzükler, bilezikler, el baltaları, keserler, oval bardaklar,
derin kaşıklar, kepçeler, iğneler, bizler, cilalanmış kemikten kemer kopçaları
sayılabilir. Bulunan kumaş parçaları dokumacılık yapıldığını akla
getirmektedir. Ele geçen çok sayıda pişmiş toprak mührün uzmanlarca dokumaların
bezemesinde kullanıldığı düşünülmektedir. Mühürlerde görülen karmaşık geometrik
desenler, bazen duvar resimlerinde de izlenen sembolizmin tezahürüdür.
Çatalhöyük evleri
Pişmiş toprak, sünger taşı, tebeşir ve su mermerinden yapılmış insan ve
hayvan biçimli figürinler de üretimde önemli bir yer tutmaktaydı. Yüksek
kalitede işçiliğe sahip az örneğin yanı sıra, figürinlerin büyük kısmının
alelacele yapılıverdiği, belki bir tören sırasında işlev gördüğü, sonradan
saklanmadan atıldığı düşünülmektedir.
"Ana Tanrıça" figürini; iki yanında iki aslanla birlikte temsil edilmiş.
İlk kazılar sonrasında; iri memeli, şişman ve abartılı kalçalı kadın
figürinlerin doğurganlık ve bereket simgesi olan ana tanrıçayı simgelediği ve Çatalhöyük toplumunun dinsel yapısının
bu ana tanrıça çevresinde şekillendiği düşünülüyordu. Bilhassa tahta oturan,
doğum yaparken tasvir edilen ve iki yanında birer leoparın yer aldığı ünlü
figürin, tarih boyunca yanı başındaki aslanlarla simgelenmiş ana tanrıça/Kybele
ile özdeşleştiriliyordu. Ancak; son zamanlarda bu figürinlerin tanrıçayı değil,
“sarkmış” bedenleriyle toplumsal yaşamda önemli bir yer tutan yaşlı kadınları
betimliyor olabilecekleri ve başka ipuçları göz önüne alındığında dinsel
yaşamda en az tanrıçalar kadar önemli bir yer edinmiş tanrıların varlığını
dikkate almak gerektiği tartışılmaya başlanmış.
Kazı alanında tahkim edilmiş duvarlar
Çatalhöyük; katman katman aşağıya doğru inilirken...
Çatalhöyük evinden görünüm; gömü çukurları
1400 yıllık yaşamsal geçmişinde hiçbir evrede Çatalhöyük’te bir yıkım tabakası tespit edilememiş, bu anlamda
yerleşimin sıkışık yapılanmasının savaş faktörüne önlem olarak (Ortaçağ kale
tipi yerleşimleri gibi) bir savunma kaygısının olmadığı düşünülmüştür. Aynı
barışçı toplum tasavvurunu destekleyen diğer bir buluntu, iskeletlerin
kemiklerinde kesici-delici alet izine rastlanmamış olmasıdır. Evler arasında
belirgin bir zenginlik farkı olmaması, hemen tüm evlerin buluntularının
birbirine benzer özellikler göstermesi de Çatalhöyük
toplumunda hiyerarşinin gelişmediğine, “eşitlikçi
bir toplum” olduğuna dair fikirleri akla getirmektedir. Aynı şekilde bariz
bir işbölümünü gösteren izler de çok sınırlıdır. Öte yandan birbirine bitişik
olarak tasarlanmış ve birbirlerinin çatılarını sokak olarak kullanan bu kadar
kalabalık bir yerleşimin sorun çıkarmadan binlerce yıl yaşamasını sağlayacak
sosyal örgütlenme hakkında hala çok az şey bilinmektedir. Şurası açıktır ki; Çatalhöyük bir “ev” toplumudur.
Çatalhöyük evlerine bacadan bir merdivenle girilirdi.
Ören yeri girişinde yer alan kerpiçten yapılmış Çatalhöyük kulübeleri
Aktüel Arkeoloji Dergisi’nin Temmuz-Ağustos 2017 sayısında Lindsay Der’in “Çatalhöyük; Sosyal Farklılaşma ve Toplumsal Yapı” isimli yazısında
konu ile ilgili şu çıkarımlar aktarılıyor:
“Sayısı binlerle ifade edilen bir nüfusa sahip bir kenti aklımıza
getirdiğimizde, gözümüzde merkezi bir yönetim çevresinde yapılanmış bir toplum
canlanabilir. Bu tür bir yönetim, düzeni sağlamış ve topluluk içerisindeki
gerilimleri en aza indirgemiş olmalıdır. Bu toplumun çeşitli sınıf ve mevkilere
mensup kişilerden oluşan katmanlı bir toplum olduğu varsayılabilir. Bu tür bir
kent tanımlamasının, kalabalık nüfus ve karmaşıklık arasında bir ilişki
olduğunu varsayan kültürel evrimsel alt yapılar ile bağlantılı olduğu
varsayılabilir. Bu tür alt yapılar genellikle, nüfus yoğunluğu ve artışının
rekabeti teşvik edeceği ve bunun sonucunda merkezileşmiş bir siyasi yapının
ortaya çıkacağı iddiasındadır. Bu tür sosyal-evrimsel yaklaşımlar, pankültürel
bir bakış açısı ile tüm toplumların basitten karmaşığa, ilkelden medeniye,
kabileden devlete doğru bir yol izlediğini savunur.
Çatalhöyük evleri; kazı alanından...
Çatalhöyük, bu tür bir basmakalıp görüşü izlememesi bakımından örnek
niteliğindedir. 1960’lı yıllarda James
Mellaart tarafından yürütülen kazılar ile 1993 yılından itibaren Ian Hodder başkanlığında devam eden
kazılarda, merkezi bir otorite veya yönetimin varlığına ilişkin son derece az
bulguya ulaşılmıştır. Çatalhöyük’te
kaynakların bir arada toplanıp, yeniden dağıtıldığı merkezileşmiş bir sistemin
varlığına işaret eden arkeolojik veriler yoktur. Benzer şekilde, anıtsal
yapıların inşası gibi diğer kamusal projelerin varlığını kanıtlayacak bulgular
da yoktur. Kazılarda şimdiye kadar ortaya çıkarılan tüm yapılarda platform,
ocak ve fırın gibi yapı elemanları tespit edilmiştir. Bu yapı elemanları ile
onlarla ilişkili diğer kalıntıların hepsi (yiyecek pişirme ve tüketme
işlemlerinden arta kalan maddi kalıntılar ile araç-gereç üretimine ilişkin
bulgular) bu yapıların konut işlevi taşıyan mekânlar olduğunu gösterir. Bu
doğrultuda bütün yapıların konut olduğu-Mellaart’ın
öne sürdüğü gibi dini yapılar olmadığı- anlaşılmıştır. Mezar hediyeleri,
nitelik ve nicelik bakımından sosyal sınıfın göstergesi olan buluntulardır. Çatalhöyük’te bulunan mezar hediyeleri
üzerinde Meskell ve Nakamura tarafından yapılan çalışmalar
sonucunda, farklı yaştaki bireylerin mezarlarında bir farklılık görülmemiş,
kadın ve erkek mezarları arasında ufak farklar olduğu tespit edilmiştir. Genel
bakıldığında Çatalhöyük halkının
farklı grup veya sınıflardan oluşan bir toplum olmadığı, uzun iskân süresinin
büyük bir bölümünde yerleşmede büyük ölçüde eşitlikçi bir toplumun faaliyet
gösterdiği anlaşılmaktadır.”(2)
Çatalhöyük resimlerine bir başka örnek, bir av sahnesi; Çatalhöyük Müzesi
Çatalhöyük; Doğu Höyük; güney kazı alanı
Bugün Çatalhöyük’te
ne var?
Halen kazıların sürdüğü Doğu Höyük'ün kuzey ve güney kazı alanlarının üzerleri, bugün tentelerle
kapatılarak koruma altına alınmış. Kalkolitik Çağ'a ait bulgular veren Batı Höyük ise bugün için ziyarete kapalı. Sadece Neolitik yaşam bulguları veren Doğu Höyük ziyaret edilebiliyor. Kimi yerde üst üste 16 katmanın varlığının
tespit edildiği Çatalhöyük yerleşimi,
her şeyin defalarca yıkılıp üstüne yenilerinin yapılması çevriminin işleyişi
nedeniyle, oldukça iyi korunmuş bir arkeolojik yerleşim alanı olarak dikkat
çekiyor. Konya ve yakın çevrede yaşayan halkın ve özellikle çocukların ilgisini
çekmek ve kültürel varlıkların korunması yönünde bir farkındalık bilinci
yaratma amacıyla Çatalhöyük’ü tanıtma ve kazılar sırasında tanıklık ederek
atölye çalışmalarına katma şeklinde faaliyetler düzenlenmiş. Şimdilerde bu
aktiviteler, genişleyerek sürdürülüyor. 1993’de başlatılan ikinci parti kazı
çalışmaları bugün İngiliz arkeolog Ian
Hodder tarafından yürütülüyor. Kazı alanından elde edilen buluntuların çoğu
Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde,
Konya Arkeoloji Müzesi’nde
sergileniyor.
Çatalhöyük Müzesi; Çatalhöyük el aletlerine örnekler
Bir toprak küp; Çatalhöyük Müzesi
Çatalhöyük'te kazılardan başka yapılanlara örnekler; Çatalhöyük Müzesi'nden...
Çatalhöyük'ten ayrılırken...
Çatalhöyük kirazları çiçekte...
Ören yerinin girişinde ise; küçük ama Çatalhöyük ruhuna uygun bir müze inşa edilmiş; içerisi son derece
anlaşılır ve basit açıklama panoları, kazılarda ele geçen duvar resimlerinin
replikaları ve bazı kazı buluntularının sergilendiği hoş ve öğretici bir mekâna
dönüştürülmüş. Tipik bir Çatalhöyük
evi yapılmış; çocukların atölye çalışmalarını yürüttükleri küçük kerpiç
kulübeler inşa edilmiş. Sonuç olarak; uzaktan bakıldığında görünüşte bir şey
yokmuş izlenimi veren ama insanlık tarihinin anlaşılması açısından son derece
önemli bilgileri bağrında taşıyan böyle bir önemli arkeolojik yerleşimin
ülkemizde yer alması ve UNESCO Kültür
Mirası Listesi’ne dâhil edilecek denli dünya kamuyu tarafından da kabul
görmesi doğrusu ziyaretçisini oldukça memnun ediyor.
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar
(1) Yazının hazırlanmasında Aktüel Arkeoloji Dergisi’nin Ocak-Şubat
2006 Çatalhöyük özel sayısından,
Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün 258 nolu yayını olan Çatalhöyük Broşürü’nden, Çatalhöyük Müzesi’nde yer alan duvar
panolarındaki bilgilerden ve Doç. Dr.
Nezih Aytaçlar’ın Ebruli Turizm
için hazırladığı Konya-Çatalhöyük-Karaman-Ereğli isimli el notundan
yararlanılmıştır.
(2) Lindsay Der; Çatalhöyük: Sosyal Farklılaşma ve Toplumsal Yapı; Aktüel Arkeoloji; Temmuz-Ağustos
2017 Eşitsizliğin Kökeni sayısı; sayfa: 84 ve 86
(3) Fotoğraflar yazıda
belirtilenler dışında İF tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
merhabalar çok renkli ve bilgilendirici bir blog çok teşekkürler..Okul projesi sergi amacıyla blogunuzdan ve halihazırda posterleriniz varsa yararlanmak istiyoruz teşekkürler
YanıtlaSilDeğerli takipçimiz, tabii ki bloğumuzdan yararlanabilirsiniz. Amacımız zaten bildiklerimizi ve gördüklerimizi paylaşmak... İstediğiniz bilgiler ve fotoğraflarla ilgili olarak bloğun altında yer alan e-mail adreslerimize ayrıntılı geri bildirimlerde bulunursanız; yardımcı olabiliriz. Bilgilerinize sunar, ilginizin sürekliliğini dileriz. İF
Sil