ERKEN BİZANS DÖNEMİ YERLEŞİMLERİ-2
KİLİSTRA ve-BİNBİR KİLİSE
28-29 Nisan 2017
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bozkırdaki Erken Bizans Dönemi yerleşimlerine uğramaya devam ediyoruz
bugün de. Bozkırın içinden fışkıran volkanik kayalıklarda ya da bizzat Karaman
yakınlarındaki Karadağ’da olduğu gibi
bir volkanik dağın yamaçlarında ya da eteklerine doğru kuytu köşelerde
karşınıza çıkıverir bir dolu kilise yıkıntısı. Ansızın şaşırtır doğa ve tarih;
birlikte ziyaretçisini. Orada başlar hikâyeler… Konya’nın güney batısında şimdi
Gökyurt ismiyle anılan bir köyün
hemen yakınlarında; kaya kiliselerinin ve Aziz
Pavlus’un izinin sürüldüğü önemli yerleşimlerden ilkidir Kilistra… Hele o eski kale düzlemine
çıktığınızda; aşağıdaki vadilerin ve yekpare bir kayaya oyulmuş haç planlı kaya
kilisesinin benzersiz görünümü sizi ele geçiriverir birden. Şimdi Kilistra zamanıdır bozkırda…
Kilistra; Bayram Hacı İnleri
Kilistra; Sandıkkaya Kilisesi
Kilistra
Kilistra, Konya’nın yaklaşık 45 km kadar güneyinde kalan ve oldukça volkanik bir
arazi yapısına sahip bir bölgede yer alıyor. Yakınlarında yer alan Hatunsaray (Lystra) ile birlikte Hıristiyanlık tarihinde önemli bir yere sahip;
Aziz Pavlus’un Hıristiyanlık inancını
yaymak amacıyla uğradığı önemli merkezlerden biri olarak anılıyor. Bu merkez
yakınlarında ona katılan Konyalı müritlerinden biri de Lystralı Tekla isminde bir kız. İşte onun hikâyesi…
Lystralı Azize Tekla; Konya Aziz Pavlus Kilisesi
Konyalı (Ikonion) Azize Tekla
Psidia Antiocheia’sından (bugünkü Yalvaç
kasabası) kovulan Aziz Pavlus, Aziz Barnabas ile birlikte Konya’ya
gelmişler; ancak yerel yöneticilerin faaliyetlerinden rahatsız olması nedeniyle
Lystra’ya geçmişler. Lystra’da o dönemin önemli ailelerinden
birine mensup olan Tekla (Thecla)
isminde genç ve güzel bir kız, evinin üst katındaki penceresinden yan bahçede
on-o iki kişilik bir gruba vaaz vermekte olan sakallı ve orta yaşlı birinin
konuşmalarından etkilenir. O kişi Aziz
Pavlus’tur ve çevresindekilere, tek tanrılı inancın öğretilerini
anlatmaktadır. O sırada bugünkü Hatunsaray’ın
üzerinde kurulu olduğu Lystra, Roma İmparatorluk
Döneminde bölgedeki önemli Roma kolonilerinden birisidir. Lystra’nın en tanınmış ailelerinden birinin oğluyla evlilik
arifesinde olan Tekla, evinden
kaçarak Pavlus’a katılır. Birlikte
yeniden Pisidia Antiocheia’sına
gelirler. Konya’da olduğu gibi burada da her ikisine yönelik eziyetler devam
eder. Pavlus’a ve Tekla’ya yönelik bir dizi hapis ve
işkencelerle gelişen süreç sonunda; onlar, bir takım mucizelerle bütün bunların
hepsinden kurtulmayı başarırlar ve hayatta kalarak inanç mücadelelerini
sürdürürler. Pavlus, bir Roma yurttaşı
olmasının avantajıyla sürgünlerle cezalandırıldığı bu sürecin sonunda İtalya’ya
kadar uzanacak büyük yolculuğuna yönelir. Tekla
ise, Pavlus’dan Tanrının sözünü
öğretme görevini alarak şimdiki Silifke’ye (Seleukeia)
yerleşir. Yaşamının geri kalan kısmını orada geçiren Azize Tekla, insanlara Tanrı inancını öğretir, hastalara şifa
dağıtır. Daha sonradan Bizans döneminde bir bazilika ile taçlandırılan bir
mağarada yaşayan Tekla’ya kötülük
yapma amacıyla gelen iki kişinin saldırısı öncesi, rivayete göre; yer yarılarak
onu içine alır ve daha sonra Azize mertebesine yükseltilen Tekla, bir daha görünmemek üzere kaybolur. Azize Tekla, bugün Ortodoks kökenli doğu kiliselerinde 24 Eylül’de;
Katolik kökenli batı kiliselerinde ise 25 Eylül’de anılmakta.(1)
Kilistra; Bayram Hacı İnleri
Kilistra; manastır, ön cephe
Manastırda yer alan bir şapelin içinden...
Erken Bizans Dönemi
yerleşimlerine örnek; Kilistra
Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde baskılardan kaçarak volkanik tüf
kayalıkları ile kaplı Konya ve Kapadokya civarındakine benzer şekilde yeraltına
ya da volkanik dağ eteklerindeki saklı mağaralara sığınan Erken Hıristiyanlar,
bu şekilde koloniler oluşturmuşlar. Kilistra ve Karamanlı coğrafyasındaki diğer
Erken Bizans Dönemi yerleşimleri de bu tür kolonilerden… Roma İmparatoru Konstantin’in 312 yılında Hıristiyanlığı resmen tanımasına kadar
geçen sürede yoğun baskı gören ilk Hıristiyanlar, Kilistra’nın saklanmaya ve savunmaya elverişli bir konumda
olmasından dolayı buraya yerleşerek inançlarını yaşamaya çalışmışlar. Kilistra’da; köylülerin, köyün altındaki
bir mevkiye halen “Paulönü” adını
vermeleri ise, Aziz Pavlus’un
buralara uğramış olabileceği savının halkın hafızasında bugüne taşınan bir izi olarak
değerlendiriliyor.
Kilistra, Konacak Mevkii'ndeki kayalıkların batı cephesindeki manastır
Konacak Mevkii'nde yer alan manastırın odacıklarından biri
Kilistra; Konacak Mevkii; manastırdan dış dünyaya bakış
Konacak Mevkii'ndeki kayalıklara doğru çıkan merdivenler
Kilistra menekşeleri
Konacak Mevkii; ana kayaya oyulmuş merdivenler
Bugün Gökyurt köyünün üzerine
kurulduğu höyük, Helenistik ve Roma Dönemlerinde yerleşim yeri olarak
kullanılmış ve Bizans Döneminde volkanik yapıdaki tüf kayalara oyulan
mağaralarda mekân bulan yerleşimler daha geniş bir alana yayılmış. Halk
arasında Sandıkkaya ismiyle anılan ve
yekpare bir ana kayanın oyulmasıyla şekillendirilerek oluşturulmuş kaya
kilisesi, bu yapıların en öne çıkanlarından biri olarak dikkat çekiyor. Kilistra, bir anlamda Konya’nın
Kapadokya’sıdır denilebilir. Kayalara oyulmuş kiliseler, Konacak Mevkii’nde;
tüm çevreye hâkim ve köyün üstüne oturduğu höyüğün kuzey doğusuna doğru bir dil
şeklinde uzanan kayalıklar, sarnıç ve şaraphaneler, mezarlar ve sığınaklar;
çevresindeki volkanik doku ile uyumlu bir bütünlük oluşturuyor.
Gökyurt köyü, bugün volkanik esaslı yöresel bir taşın yapı malzemesi olarak
kullanılmasıyla ortaya çıkarılmış sivil mimarinin güzel örneklerinin bulunduğu oldukça
eski bir yerleşim. Köyün girişinde yer alan çeşme ve meydanlık, burada eğleşen
köylülerle köyün ziyaretçilerinin ilk karşılaştıkları mekân. Meydandaki küçük
bir bakkal dükkânı ise bizi çocukluk günlerimize götürüyor. Gönülsüz de olsa
verilen bir izinle çekiyoruz fotoğrafını. Bir anın fotoğrafı… Köydeki daracık
sokaklarından bayır aşağıya evlerin arasından yürüyerek kısa bir tur atıyoruz
önce. Zaman kısıtı nedeniyle Kilistra’dan
günümüze kalanları görmek üzere önce Konacak
Mevkii olarak adlandırılan ve Gökyurt köyünün üzerine oturduğu höyüğün doğu
eteklerini belirleyen kayalıklara gitmek üzere yeniden dönüyoruz köye…
Gökyurt köy meydanı ve çeşme
Çeşme; daha yakından...
Köy meydanındaki bakkal dükkanının içi
Meydandaki köy bakkalı
Gökyurt sokaklarında...
Gökyurt evleri
Gökyurt köyünden Koyak Vadisi'ne ve Söğütlüdere'ye bakış
Gökyurt'un yerel tüf kayalıklardan elde edilen taşlarla yapılmış eski evlerinden biri
İlk durağımız, Kilistra’nın
kuzeyinde yer alan tüf kayalıklarına oyulmuş bir kaya manastırının bugüne
ulaşan kalıntıları. Aradaki küçük bir dere yatağını geçerek ulaştığımız ve
köylüler tarafından Bayram Hacı İnleri
olarak anılan yapı, aslında doğu-batı ekseninde uzanan bir tüf kayalık
tepeliği. Yine yukarıda anılan tarihsel dilimde; büyük bir korkunun izleri
üzerine bu tüf kayaların oyulması ile elde edilmiş birkaç katlı manastır
kompleksinde odacıklar şeklinde tasarlanmış; birbirine dar geçitlerle bağlanan
yaşam mekânları yer alıyor.
Bayram Hacı İnleri'nden Gökyurt köyüne ve Konacak Mevkii'ne bakış
Kilistra; Konacak Mevkii, manastır girişi
Sandıkkaya Kilisesi
Kilisenin apsisi
Kaya kilisesinin girişi
Kaya kilisesinin girişi ve tüf kayalar arasına saklanmış konumu
Üst düzlemden Sandıkkaya Kilisesi'ne bakış
Neredeyse bunun tam güneyinde yer alan Konacak kayalıkları ise gezgine dolaştıkça ve yükseldikçe daha
anlaşılır sürprizler sunan ilginç bir bölge. Köye ulaşmamızı sağlayan asfalt
yolun hemen güneyindeki bu dil şeklindeki dev kaya kütlesinin hemen altındaki
düzlüğe ulaşan patika işin başlangıcı. Düzlükte yine tüf yapıdaki Gökyurt köyünün güney doğu sınırlarını
belirleyen kaya kütlesinin batı cephesinde bir manastır yapısı karşılıyor
bizleri. Önündeki düzlüğü görecek şekilde tasarlanmış muhtelif yaşam alanları
ve birkaç mezar odası ile dikkat çeken manastırın içinde bir kilise ya da şapel
yer almıyor. Ama manastırın güneyindeki kayalıklar arasında kolaylıkla fark
edilemeyen ve yine kayaya oyulmuş basamaklarla ulaşılan haç planlı bir kaya
kilisesi, bu bölgenin en dikkat çeken yapısı olarak öne çıkıyor.
Sandıkkaya'nın tüf kayalar arasından sivrilen kubbesi ve karşıda beyaz renkli Bayram Hacı İnleri olarak adlandırılan tüf kayalıklar
Bu kayalıkların altında bir şehir saklı; Kilistra
Kilistra; şırahane ve benzeri yapılar
Sandıkkaya ve arkada Gökyurt köyünün son evleri
Kilistra; Konacak Mevkii; üst kale düzlemi
Konacak Mevkii; üst düzlemde türlü türlü yapı izleri
Kilistra; Konacak Mevkii
Sandıkkaya ismi de verilen yapı, ana kayanın içinin ve dışının oyulmasıyla elde
edilmiş olması nedeniyle sıra dışı bir özellik gösteriyor ve ayrıca inancın
taşa yansımış halini temsil etmesi açısından da saygıyı hak ediyor. Kaynaklara
göre kilise 6-7.yy.dan kalmış olmalı. Batı yönündeki girişinden ulaşılan naos
ve doğu yönünde yer alan apsisi oldukça belirgin. Ama kilisenin taşa işlenmiş
benzersiz güzelliği, esas olarak tüf kayalıkların en üst düzlemine çıkıldığında
fark ediliyor. Bu düzlem, sahip olduğu topografik avantajı nedeniyle, aslında
belki de Roma ve Erken Bizans Dönemlerinden çok önceleri bile savunma amaçlı
bir kale olarak kullanılmış olabilir. Kilisenin tam karşısında ise, yine
kayaların içine oyulmuş keşiş odası olduğu düşünülen iki katlı bir yapı daha
var. Konacak Mevkii’nde bunların
dışında birbirine yaslanarak yükselen tüf kayaların arasına sıkışmış halde bir
şaraphane, terasın güney tarafına denk düşen bir konumda ise avlulu iki adet ev
ve bir su kanalı bulunuyor.
Kilistra; kayalıkların üstünde yaşam izleri
Kilistra; Konacak Mevkii
Kayalar içine oyulmuş mezar odaları
Kilistra'da; bir kaya manastırının önündeyiz.
Kilistra’daki diğer önemli kalıntılar ise Gökyurt’un üstüne oturduğu höyüğün batısındaki Koyak ismiyle anılan vadide yer alıyor. Bu vadinin dibinden akmakta
olan Söğütlüdere’nin üzerindeki eski
bir taş köprü, köylüler tarafından; buralara uğramış olan Aziz Pavlus’a atfen Paulönü diye
adlandırılan mevkideki tüf kayalıklar içine oyulmuş halde Paulönü Kilisesi (Sümbül İni
Kilisesi) ile küçük kaya şapelleri ve bir sarnıç bunların içinde en dikkate
değer olanları…
Gökyurt; Koyak Vadisi
Kilistra, bugün kendisine dokunacak bir sihirli elin dokunuşunu bekler
gibi film platosu kadar özgün bir volkanik coğrafyada sessizce bekliyor
kaderini. Yeniden tarihin derinliklerinden sıyrılıp çıkarak bir kültürel
doğuşun eşiğinde… Gezgine düşen ise gitmektir yeni coğrafyalara doğru…
Konacak Mevkii ve ileride Bayram Hacı İnleri
Karadağ ve Binbirkilise
Karaman’ın kuzeyinde ve şehir merkezine yaklaşık 30 km kadar uzaklıkta
bulunan volkanik Karadağ kütlesinin eteklerinde yer alan Madenşehir ve dağın daha yüksekteki volkan konisine doğru Çumra Ovası’na hâkim bir sekide yer alan
Üçkuyu ya da Değle, barındırdıkları çok sayıda kilise ve şapel kalıntısı
nedeniyle Binbirkilise olarak
adlandırılıyor. Topografya, gerçekten Anadolu platosunun bağrından fışkırmış ve
o ana kadar rastlamadığımız bir hırçınlıkta yükseliyor önümüzde. Çumra üzerinden ulaştığımız Karadağ ve az ilerdeki Kızıldağ volkanik dağ kütleleri, Hitit
İmparatorluk Dönemi sonrası dağılma sürecinde ortaya çıkan anıtsal yapılarla da
adından söz ettiren ilginç bir coğrafya. Ancak, bu yazının konusu olan Erken
Bizans Dönemi yapılarıyla öne çıkan bir özelliği daha var Madenşehir ve Değle’nin.
Karadağ'ın sakinleri; Değle'de akşama doğru ağıla dönüş
Değle ve Kızıldağ
Karadağ'ın gevenleri
Karadağ'ın karlı tepeleri
Karadağ'ın krater ağzında yılkı atları
Karadağ; krater ağzı
Konya yönünden Çumra Ovası’nı
aşarak ulaştığımız Karadağ’ın
düzlükte yükselen görüntüsü gerçekten etkileyici. Üzerinde birden fazla
sivrilen zirve yer alıyor. Bunların en yükseği 2271 metre yüksekliğindeki Mahalaç Tepe… Herhalde bu tepeye atfen
isimlendirilmiş; Madenşehir’in
girişinde yer alan Büyük Kilise de bu
isimle anılıyor. Değle harabelerinin
biraz üzerinde ise kışın artan yağışlarla beslenerek bir göle dönüşen krater
ağzı bulunuyor. Suyun yaza doğru azalmasıyla; kraterin tam ortasında küçük bir
parıltı şekline dönüşen krater gölü, şimdi bir çayırlık görünümü almış gibi. Ancak;
buranın devamlı sakinleri de var; doğaya terk edilmiş ve zaman içinde çoğalarak
bir koloni haline gelmiş yılkı atları gibi; akşama doğru dağ başındaki Değle’de keçilerini otlatmaktan dönen Değleli köylüler gibi…
Değle ya da Üçkuyu öreni
Değle'de dini yapılardan birine ait kemer
Üç nefli bazilika; Değle
Bazilika'nın kapı girişinin üstünde yer alan haç
Değle; bazilikanın ana apsisi, yakından...
Bölge, Roma Dönemi’nde Barata
olarak anılan yerleşimle ilişkilendiriliyor. Doğuda bulunan Derbe (şimdiki Kertihöyük) Aziz Pavlus’un
Hıristiyanlığı yaymak için uğradığı duraklardan biri olarak biliniyor. Bu
nedenle İ.S. 4-9.yy.lar arasında Karadağ
üzerinde yer alan Madenşehir ve Değle’deki Erken Bizans Dönemi
yerleşimleri hızla gelişmiş ve Hıristiyanlığın bölgedeki önemli bir merkezi
haline gelmiş.
Bazilika; diğer neflerden biri; içindeki mihraptan bir ara cami olarak da kullanıldığı anlaşılıyor.
Çiçeğe durmuş badem ağaçları arasında kemerli bir yapı kalıntısı
Bir başka kemer; arkada Karadağ
Değle'de bir akşam vakti; fotoğraf çekmeye doyamıyoruz.
Değle; bir başka kilisenin apsisi
Bölgeyi 20.yy. başlarında ziyaret edip birlikte kazı çalışmaları yürüten
ünlü İngiliz arkeologları Gertrude Bell
ve William Ramsay’in adlandırdıkları
gibi gerek Yukarı Şehir; Değle’de ve gerekse Aşağı Şehir; Madenşehir’de
o kadar çok şapel ve kilise var ki; bunların o bölgede yaşayan insanların
ihtiyaçlarıyla açıklanması pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla bölgeye o
dönemlerde atfedilmiş bir önem ve kutsallık olmalı. Bu da kaynaklardaki Barata’nın bir piskoposluk merkezi
olduğu bilgisiyle örtüşüyor.
Değle; en yukardayız, altımızda bazilika...
Üst düzlemdeki Madenşehir'e bakan son kilisenin apsisi
Değle; bir kilise düzlemi daha...
Bu da apsis duvarına kuzey doğudan bakış; arkada Karadağ'ın volkanik tepeleri
Barata, Roma İmparatorluk Dönemi’nde Lykaonia
Birliği adına sikke bastırmış şehirlerden biri olarak biliniyor. Ikonium (Konya) ile Herakleia’yı (Konya Ereğlisi) birbirine bağlayan antik yol üzerinde
yer alan Binbirkilise’nin önemi, bir
piskoposluk merkezi haline geldiği Hıristiyanlık Dönemi’nde daha da artmış.
Bölgede yapılan araştırmalarda İ.S. 161-169 yılları arasında Marcus Aurelius ve Lucius Verus dönemleri ile İ.S. 244-249 yıllarına ait (II. Philippus dönemi) Barata sikkeleri ele geçmiş. Daha
sonraki dönemlerde Barata’nın ismi
İ.S. 325’deki İznik, İ.S. 451’deki Khalkedon (Kadıköy) konsüllerinde ve
takip eden zamanlardaki Konstantinopolis
konsüllerinde; piskoposlar ve Konya Metropolitleri tarafından temsil
edilişleriyle öne çıkıyor. Bu da bölgede önemli bir piskoposluk merkezinin
bulunduğuna işaret ediyor.
Madenşehir'in girişinde...
Akşama doğru; Madenşehir...
Madenşehir; girişteki Bazilika yada Mahalaç Kilisesi
Bazilika'da sıra sıra kemerler
Karaman Müzesi kayıtlarına göre; Madenşehir
ören yeri içerisinde 14 adet kilise, 6 adet şapel (küçük kilise), 3 adet bina
kalıntısı, 1 adet anıt mezar (mausoleum), lahitlerden oluşan nekropol (mezarlık)
alanı ve çok sayıda sarnıç yer alıyor. Bu yapılardan en büyüğü; Madenşehir’in girişinde bulunan Mahalaç Kilisesi olarak da adlandırılan Büyük Kilise ya da Bazilika. Üç nefli olan yapı, İ.S. 5.yy.da yapılmış. Yapı, İ.S.
9.yy.da Anadolu’ya yönelen Arap akınlarına dek aktif olarak kullanılmış.
Madenşehir, Bazilika'nın girişi
Bazilika duvarlarında gördüğümüz...
Bazilika'dan köye bakış
Devşirme malzemelerle yapılmış bir Madenşehir evi
Bazilika
Yukarı Şehir’deki Değle ören yerinde ise,
yine müze kayıtlarına göre; 5 adet bazilika planlı kilise, 1 adet piskoposluk
sarayı, 1 adet manastır, 6 adet şapel ve din görevlileri ile hizmetkârların
kaldıkları çok sayıda konut kalıntısı bulunuyor. Ayrıca ören yerinde; Bizans
Döneminde yeniden kullanılmış Geç Roma Döneminden khamasorion (kaya mezarı) tipi mezarlar, birkaç lahit kapağı ve
tepenin doğu yamacında kesme taşla inşa edilmiş kırma çatılı oda mezarlar var.(2)
Madenşehir; Anıt Mezar; yandaki podyum ise, bir diğerinin varlığına işaret ediyor.
Anıt Mezar; ön cephe...
Anıt Mezar; yan cephe...
Son yıllarda Madenşehir’de
çevresi temizlenerek ortaya çıkarılmış Anıt
Mezar’ın (mausoleum) iki katlı
bir yapı olduğu, doğu cephesinde de yürütülen çalışmalar sırasında ise; kendisi
gibi bir diğer podyumlu tapınak planlı bir mezarın varlığı tespit edilmiş.
Tapınak planlı mezar ve Anıt Mezar’ın
İ.S. 3.yy.a tarihlendiği müze kayıtlarında belirtiliyor.
Madenşehir; camiye doğru yürüyoruz.
Madenşehir; bir akşam vakti, karanlık öncesi...
Madenşehir; bir sokağın köşesinden camiye bakış
Madenşehir sokaklarında rastladık; bir rölyef...
Madenşehir köy camisi
Madenşehir; her yer antikite...
Madenşehir; bir su kuyusu
Madenşehir; eski zamanlardan kalma bir su dağıtıcısı
Madenşehir'e ve Karadağ'a veda zamanı
Karaman’a ulaşma çabası içinde; çökmekte olan akşamın kızıla çalan
sessizliği içindeki Madenşehir’in
tarih sinmiş sokaklarında dolaşırken önce köpekler uyanıyor geldiğimize. Sonra;
antik zamanlardan kalma taşlarla örülmüş avlu duvarlarından uzanan başlar…
Sokak başlarındaki kısa sohbetlerde ören yeri ile ilgili çalışmalardan söz
ediyor köylüler. Son yıllarda yapıların çevresindeki temizlik çalışmaları hız
kazanmış. Ancak yine de her ören yerindeki sıkıntılar ve hoşnutsuzluklar burada
da yaşanmakta. Her şeye rağmen; yaşam ile tarihin içi içe birlikteliği sürüyor Madenşehir’de. Köyün eski camisi ve
sivil mimari örneği sayılabilecek evleri de ayrıca dikkate değer. Labirent gibi
sokaklarından çökmekte olan alaca karanlığa rağmen duvarların arkasındaki
havlayan köpeklere bulaşmadan sıvışma derdindeyiz artık. Yönümüz alaca karanlıkta
Karaman’a doğru şimdi.
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar
(1) Hanspeter Tiefenbach; Anadolu’nun Azizleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları;
2012; sayfa: 12-19
(2) Binbirkilise ile ilgili bilgiler, Madenşehir
ören yerinde yer alan açıklama panosundan alınmıştır.
(3) Fotoğraflar yazıda
belirtilenler dışında İF tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Azize Tekla için bence o bölgede de bir kutlama günü yaratılsa, turizme yavaş yavaş kazandırılsa. Bölge bir çok şey için müsaitte, onu dönüştürmeye yürek gerek. Etkileyici yazıyorsunuz.
YanıtlaSilSu akar yolunu bulur. Teşekkürler katkılarınız için...İF
YanıtlaSilçok başarılı bir gezi ve çalışma teşekkürler .
YanıtlaSilçok başarılı bir gezi ve güzel fotograflar için teşekkürler.
YanıtlaSilfotografları kullanbilir miyim?
YanıtlaSilKullanabilirsiniz. Kullandığınız yerde referans verirseniz bizi memnun edersiniz. İyi çalışmalar dileğiyle...İF
YanıtlaSil