18-20 Temmuz 2015
İbrahim Fidanoğlu
Baltıklar’ın Litvanya’sı(1)
Litvanya, çekici doğası, dikkate değer tarihsel arka planı, entelektüel
sermayesi ve özellikle basketbol başarıları ile Baltık ülkeleri içinde öne
çıkan konumda bir kuzey ülkesi. Ortaçağ’da Alman Töton Şövalyeleri’nin
yıldırıcı akınları sonrasında tanıştıkları Hristiyanlığın içine gömdükleri
Pagan kültürlerini bugüne dek bir şekilde taşımışlar. Turizm faaliyetlerinde,
kültür ve sanatlarında, sokakta ve hayatın içinde bunu çok rahat tespit etmek
mümkün… Bu da Litvanya’ya özgü bir durum olarak değerlendirilebilir. Ortaçağ’da
Baltıklar’dan Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir coğrafyada egemenlik
kuran Büyük Litvanya Dükalığı’nın bir ara tarih sahnesinden çekilip bugün bizim
orta büyüklükteki bir ilimizin boyutlarında dar bir coğrafyaya sıkışması da
ayrıca dikkate değer bir konu olarak önümüzde duruyor. Bize düşen; bir gezinin
rotasında Litvanya’nın önemli duraklarında yaptığımız tanıklıkları aktarmak…
Kernave'de nilüferlerle kaplı bir havuz
Trakai
Vilnius’dan yaklaşık 40 km uzaklıkta, beş gölden oluşan sulak bir alan üzerinde
kurulu, tarihin nefes alıp verdiği; Büyük
Vytautas ile abad olmuş bir kasabanın ismidir Trakai.
Galve Gölü ve Trakai Kalesi
Bugün Trakai, Litvanyalıların
hafta sonları ve yaz tatillerinde hem suyun imkânlarından yararlandıkları ve
hem de tarihi milli park olarak tanımlanmış Litvanya’nın Ortaçağ geçmişine
tanıklık etmek üzere akın akın geldikleri bir yer olarak dikkat çekiyor. Bütün
bu tarihi mirasın zenginliği yanında bizi kendine çeken yönlerden bir diğeri ise,
az sayıda kalmış da olsa; Grand Dük Vytautas’un
Kırım’dan getirdiği Karaim Türkleri’nin
son temsilcilerinin Trakai’deki
varlığı…
Galve Gölü
Trakai, 15 yy.da Grand Dük Vytautas’ın
kardeşi Jogaila ile girdiği iktidar
mücadelesinde geri çekilip gücünü tahkim ettiği yer olarak da biliniyor. Bugün Galve Gölü’nde bir adanın üzerinde
bulunan Ortaçağ kalesi de o zamanlardan kalma. Kalenin kabul salonlarından
birinde yer alan ve Jogaila’nın Vytautas ile sürdürdüğü amansız
mücadelesinin ve ihanetinin simgeleştirildiği yağlı boya tablo salonun
neredeyse bir duvarını kaplıyor.
Trakai Kalesi'nin salonlarından birinde yer alan ve yemek masasında resmedilen Vytautas'a karşı planlanan fitnenin betimlendiği tablo
Kuleleri, tuğladan örülmüş yüksek duvarları ve binanın neredeyse
yarısını bir saçak gibi örten geniş çatılarıyla masalsı bir görüntüye sahip Trakai Kalesi’nin iç avlusunda yukarı
doğru tırmanan merdivenler, ziyaretçilerini bugün bir müze haline getirilmiş ve
dönemin atmosferini yansıtan etnografik ve tarihi malzeme ile donatılmış
salonlara çıkarır.
Trakai Kalesi'nin iç avlusuna bakan balkonlar
Stratejik konumu itibariyle 14.yy.da Alman Töton Şövalyeleriyle
Litvanların çekişmeli mücadelelerine sahne olan kale, bugün birbiriyle ilişkili
üç gölün ortasındaki bir adada tarihteki rolünü anımsatır bir konumda her gün
binlerce ziyaretçisini ağırlıyor. Kalenin üzerinde bulunduğu ada, şehir
merkezine güney yönünden iki köprü ile bağlanmış durumda.
Grand Dük Vytautas'ın yeniden inşa ettiği Trakai Kalesi
Trakai Kalesi'nin kırmızı tuğlalarla örülmüş ana çekirdeği; şimdi müze
İç kalenin surlarla olan bağlantısını sağlayan köprülerden biri
Grand Dük Vytautas’ın babası Kestutis zamanında kentin Alman Töton
şövalyelerine karşı savunulması amacıyla yapılan kale, 1377’de bir Alman
saldırısı sırasında yanıp kül olduktan sonra, 15.yy.ın başlarında; Grand Dük
zamanında yeniden inşa edilmiş. Kale; benzer bir kaderi 17.yy.da Rusların
işgali sırasında yeniden yaşamış, 1950’lerde ise bu kez Sovyet yönetiminde iken
bir kez daha yeniden inşa edilmiş. Litvanya tarihinde önemli bir yere sahip
olan kale, yakın çevresindeki diğer kültürel yapılar ve göllerle bütünleşmiş
konumuyla bugün de ziyaretçilerin ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Trakai Kalesi'nin giriş kapısı
Trakai Kalesi'nin iç avlusu
Trakai Kalesi'nin üzerinde kurulduğu adayı ana karaya bağlayan köprü
Trakai’de ilgimizi çeken diğer bir konu ise, günümüze dek uzanan Karaim Türkleri’nin bölgedeki tarihsel
varlığı oldu. Bilindiği üzere Karaim
Türkleri ya da Karaylar, Kırım
bölgesinde yaşayan; Ortaçağ’da Müslüman Araplar ve Ortodoks Hristiyan Ruslar
arasında sıkışarak kimliklerini sürdürme güdüsüyle kurtuluşu bir tür Yahudilik
inancında bulan Hazar Türkleri’nin tekne kazıntısı olarak kabul edilebilir. 14.yy.da
Karadeniz kıyılarına dek inen Grand Dük Vytautas,
buralardan ülkesine dönerken, yanında Müslüman ve Yahudi Kırım Tatarları’ndan
oluşan bir grup esiri de getirir. Grand Dük, zaman içinde onlara o kadar
güvenir ki, taht entrikalarıyla dolu yaşamını garanti edecek yakın korumalığını
Karaylar’dan oluşan 300 kişilik bir
birliğe teslim eder.
Galve Gölü'nde yelkenliler
Trakai'de Karaimu Caddesi üzerinde yer alan Karaylar'ın ibadethanesi; Kenessa
Karaylar'ın milli giysileri; Trakai Kalesi Müzesi
Müslüman Kırım Tatarları'na ait etnografik malzemenin sergilendiği Trakai Kalesi Müzesi
Karaylar, zaman içinde çoğalırlar ve Litvanya’nın diğer kentlerinde de yaşamaya
başlarlar. İbadetlerini Kenessa adını
verdikleri bir tür sinagogda gerçekleştiren Karaylar,
bugün dahi kendilerine has bir lehçeyle (Kıpçak kökenli olduğu söyleniyor)
Türkçe konuşuyorlar. Her ne kadar cümlenin tümünü ilk anda anlamak zor da olsa,
aradaki bildik sözcükler sayesinde Karaylar
ile yine de Türkçe konuşarak anlaşmak mümkün.
Trakai Kalesi yakınlarında ahşaptan yontulmuş Vytautas heykeli
Trakai Kalesi'nin iç kale ve dış kale surları ve bu ikisini birbirinden ayıran hendek
Bugün Ukrayna, Litvanya ve Rusya topraklarında yaşayan ve sayıları
birkaç bin civarı olduğu ifade edilen Karaylar’ın
bir anlamda nesli tükeniyor. Litvanya’da özellikle Vilnius ve Trakai’de;
çevredeki birkaç köyde 200 civarı Karay
Türkü yaşıyormuş. Bugün, Trakai’de Galve Gölü’nün kıyısı boyunca uzanan Karaimu Caddesi üzerinde Karaylar’ın “Kenessa” olarak adlandırılan sinagogunu, okulunu ve üçgen profilli
ve dik çatılı tipik sivil mimari örneği evlerinden bir kaçını yan yana görmek
mümkün. Okulun hemen yanında yer alan ve 19.yy.da Karay cemaatinin önde gelenlerinden Hahambaşı Hacı Seraya Han Sapsal’ın (1871-1961 yılları arasında
yaşamış) zaman içinde Karay kültürü ve yaşamına dair topladığı etnografik
malzeme, el sanatları örnekleri, siyah-beyaz fotoğraflar ve her türlü
dokümandan oluşan küçük Karaim Müzesi,
Karay kültürü hakkında bilgilenmek
adına Trakai ziyaretçileri için bir
fırsat olabilir.
Trakai'de Karaimu Caddesi üzerinde Karaylar'ın pencere ve çatı mimarisiyle Yahudi inançlarının şifrelerini taşıyan evleri
Tipik bir Karay evi
Trakai’ye gelmişken ayak üstü de olsa tadılması gereken lezzetlerden birisi, Karaylar’a ait geleneksel bir börek. Galve Gölü kıyısındaki basit restoranlarda
bulunabilecek kıbın adı verilen bu Karay
böreği, mayalı hamur içine konulan dana ya da kuzu etinden kıyma, soğan ve
karabiber içeriyor. Karaylar’ın
kökeninin Kırım olduğu kabul edilirse, bu böreğin de Kırım Tatarları’nın en
bilinen yiyeceklerinden Tatar böreğini andırdığı söylenebilir. Ama daha
poğaçamsı tadında…
Kırım Tatarları'nın milli böreği; kıbın
Trakai; iç içe geçmiş göller, koruluklar, Ortaçağ kaleleri, eski kiliseler,
şatolar; Karay kültürünün son izleri;
aklımızda buralardan kalanlar şimdilik bunlar…
Kernave
Kernave, Trakai’den Kaunas’a giderken uğradığımız; yığma tepeliklerle kaplı;
Vilnius’tan Kaunas’a doğru akan Neris
Nehri’nin kıyılarına dek uzanan Pajauta
Vadisi’nde bir arkeolojik sit alanıyla öne çıkan, 14.yy.da Gediminas zamanında; başkentin Trakai’ye taşınmasına dek bir süre
ülkenin yönetim merkezi olarak işlev görmüş son derece önemli bir tarihi şehir.
Şimdi küçük bir kasaba görünümünde olan bu sessiz ve sakin yerleşime
geldiğinizde etkileyici olan Pagan dönemin sokaklara dek taşan izleri…
Hristiyanlığın içine bir şekilde gömülmüş bu pagan kültür, bugün dahi Kernave sokaklarında rastladığınız; bir
güneş kursuyla çevrelenmiş ahşaptan bir haç ve onun üzerinde çarmıha gerilmiş
İsa figürünün detaylarında canlanıyor.
Kernave Milli Parkı ve Yeni Kilise
Pajauta
Vadisi ve Kernave Arkeolojik Sit Alanı
Kernave'nin tepeden kaleleri ve uzaklarda Neris ırmağı
Kernave'nin tepeden kaleleri ve uzaklarda Neris ırmağı
Ortaçağda Mindaugas’dan Gediminas’a kadar süren Litvanya Düklüğü’nün
kuruluşu ve birliğinin sağlanması sürecinde kent önemli bir işlev görmüş. Neris
Nehri’nin kıyısında uzanan tepeden kalelerle tahkim edilmiş şehrin dev bir
sekiyi andıran teraslarından, vadi boyunca nehre doğru göz alabildiğine uzanan
yemyeşil düzlüklerine dalıp gitmek pek mümkün ve oldukça etkileyici.
Kernave Milli Parkı'ndan bir başka görünüm
Kernave Yeni Kilisesi
Kernave Eski Kilisesi'nin temelleri
Kernave Milli Parkı'nın panoramik görünümü
Çarmıha gerilmiş İsa; biraz sıra dışı; çünkü Pagan esintiler var.
Kernave'nin kalbindeyiz.
Göğe uzayıp giden dev kayın ağaçları, evlerin arasındaki çimenlerle
kaplı geniş düzlükler, karşıda bir Ortaçağ kilisesi; hemen yakınında yüzeyi
nilüfer çiçekleriyle kaplı bir havuz; yemyeşil çevrenin içinde bembeyaz
çiçekler yüzüyor sanki… Böyle bir peyzaj insan eliyle yaratılmış olamaz.
Kernave tepeliklerinden Yeni Kilise'ye doğru bakış
Kernave'deki parkların güzeliği
Kernave Kilisesi'nin önündeki havuz
Havuzdaki nilüferler
Nilüfer çiçeği; yakından...
Kernave ortancaları
Ortanca çiçeği; yakından...
Kernave tepeliklerine tırmanan gezinti merdivenleri
Etkileyici doğa; arka planında saklı bir dolu hikâye; savaşlarla geçen
bir devletin kuruluş sürecinde yaşananlar; Hristiyanlığın Pagan hayata bir güç
denemesi olarak nüfuz edişi ve Litvanyalı kimliğinin bu noktada dönüşüme
uğrayarak kendini bugünlere taşıyabilecek gücü toplayabilmesi; bütün bunların
hepsi Kernave’de ve daha ötelerde
saklı…
Kernave'de Vytautas heykeli
Kernave'nin kale tepelikleri
Şimdi yolumuz Kaunas’a doğru…
Kaunas
Kaunas, Vilnius’dan gelen Neris ile Beyaz Rusya’dan gelen Nemunas ırmaklarının birbirine karıştığı
yerde kurulu, 350.000’e yaklaşan nüfusuyla Litvanya’nın ikinci büyük kenti. 1.Dünya
Savaşı sonrasında Polonya’nın Vilnius’u
işgal etmesi sırasında geçici başkentlik görevi yapması, Litvanya kültürünün
kalesi olarak öne çıkan bu kente ayrı bir önem verildiğinin de kanıtı gibidir. Basketbol
takımı Zalgiris Kaunas ile tüm
Avrupa’da tanınan kentte Nemunas Irmağı’nın
ortasındaki bir ada üzerinde Zalgiris
Kaunas’ın maçlarını da oynadığı yaklaşık 16.000 kişilik seyirci
kapasitesine sahip Zalgiris Arena Spor Salonu yer alıyor.
Aleksotas Tepesi'nden Neris ve Nemunas ırmaklarının birbirine karıştığı yerde kurulu Kaunas'a bakış
Kaunas Kalesi önündeyiz.
13.yy.dan 17.yy.a dek Baltıklardan Kuzey Denizi’ne kadar geniş bir
coğrafyada Kuzey Avrupa ticari hayatına egemen olan ve 100’den fazla Alman
ağırlıklı Kuzey Avrupa şehrinin bir araya gelerek ticari çıkarların korunmasına
yönelik olarak oluşturduğu Hansa Birliği,
Litvanya’nın Ortaçağ’dan başlayarak ticari ve sosyal hayatını etkileyen önemli
bir unsur olarak biliniyor. Hansa Birliği,
zaman içinde bölgede öyle bir güç haline gelir ki; Ortaçağ’ın bu şehir
devletçiklerinin (derebeylikler) ortak ticari çıkarlarını korumak adına askeri
bir bağlaşık işlevi de görür. Çok değerli ticari çıkarları uğruna birlik,
birçok Kuzey Avrupa kentinde ticari üsler oluşturur. Kaunas da bu şehirlerden biridir. Kent, 1441’de Hansa Birliği’ne girer ve kentte
birliğin bir ticari üssü tesis edilir.(2)
Grand Dük Gediminas zamanında Litvanya
topraklarında bu ticari olanakların geliştirilmesine imkân tanıyan hamleler, Kaunas’ın da sosyal ve mimari yapısında günümüze
dek ulaşan izler bırakır.
Kaunas parklarında rastladık; karmaşık bir haç
Kaunas Belediye Meydanı'na doğru
Kaunas, 1.Dünya Savaşı ile 2.Dünya Savaşı arasındaki Litvanya’nın bağımsız
olduğu dönemde; Polonya’nın Vilnius’u
1920’de işgal etmesi ve 1922’de kendisine ilhak etmesi nedeniyle 1939 yılına
kadar ülkenin geçici başkenti olarak işlev görmüş. 1917 Ekim Devrimi sonrasında
Ukrayna topraklarından başlayarak Polonya’ya dek gelişen ihtilal yanlısı ve
karşıtı güçler arasındaki savaş, 192o yılında Polonya topraklarının Kızıl Ordu
birlikleri tarafından işgaline yol açar. Varşova Savaşı olarak adlandırılan ve
Polonya’nın 20.yy.ın başındaki en önemli komutanlarından biri olan Pilsudski’nin yönettiği Polonya
kuvvetlerinin Bolşevik kuvvetlerinin geri püskürtmesi ile sonuçlanan nihai
karşılaşma, 2.Dünya Savaşı’nın başlangıcına dek sürecek sürecin sınırlarını
çizer.
Nemunas ırmağı kıyısında Kaunas; önde Büyük Vytautas Kilisesi, arkada Belediye Binası ya da Beyaz Kuğu; solda en arkada kırmızı kubbeli kule Kaunas Kalesi'nin burcu
Belediye Meydanı'nda çiçeklerle bezenmiş uğur böcekleri
Bu nokta, Bolşevik Devrimi’nin Batı’ya doğru ilerleyişinin durdurulduğu
ve Polonya’nın bu durumdan cesaret alarak Orta
Litvanya diye tanımladığı Vilnius
ve civarındaki toprakları işgal ettiği bir dönemi başlatır. Litvanya, 2.Dünya
Savaşı’nın başlangıcı arifesinde sona erecek Polonya işgali boyunca Vilnius’un esas başkenti olma özelliğini
sürdürür, ancak idari kurumlarını Kaunas’a
taşıyarak bu kenti geçici başkenti olarak kullanır. Bu durum, 2.Dünya Savaşı
sonrasında Litvanya’nın Sovyetler Birliği’ne 15 cumhuriyetten biri olarak
katılmasına kadar devam eder. Bu tarihten itibaren Litvanya’nın teorik ve fiili
başkenti yeniden Vilnius olur.
Vilnius’un 100 km kadar kuzeyinde bulunan Kaunas,
Litvanya’nın endüstriyel kuruluşlarının ağırlıkla yer aldığı bir bölgedir. Şehrin
merkezine doğru yaklaşılırken konforlu otoban üzerinde yer alan fabrika
binaları bunun bir işareti gibidir. Kentin en göz alıcı yerleri, Vilnius yönünden gelen Neris ile Nemunas ırmaklarının birbirine karıştığı kıyılardır. Her iki yakayı
birbirine bağlayan farklı mimari özelliklerdeki gerdanlık gibi köprüler,
geceleri ışıl ışıl parlar.
Kaunas Kalesi
Kaunas Kalesi'nin surları
Neris ile Nemunas’ın birbirine
karıştığı bölgeye doğru sivri bir yarımada gibi uzanan Eski Şehrin mahalleleri
en uçta 14.yy.dan kalma Kaunas Kalesi
ile son bulur. Kale, Alman Töton Şövalyelerinin Litvanya Düklüğü’ne yönelik
14.yy. boyunca devam eden uzun süreli saldırılarının hedefi haline gelir. Töton
Şövalyeleri tarafından ele geçirilen ve büyük hasar verilen kale, 14.yy.ın
sonunda Töton Şövalyelerinin bölgeden çekilmesi sonrasında, stratejik önemini
giderek kaybetmiş. Litvanya Düklüğü yönetiminde bir süre idare amaçlı
kullanılan kale, Ruslar’ın bölgeyi yönettiği zamanlarda sivil halkın
yerleşimine açılmış. Bu da kalenin yapısal olarak zarar görmesine yol açmış.
1960’lı yıllarda kalenin burcu, bir müze olarak düzenlenmiş. Bugün de aynı
mekânda bir sanat galerisi yer alıyor. Kalenin surları çok yüksek gibi
durmuyor. Kayıtlara göre 10-12 metre arasında değişen bir yüksekliğe sahip.
Kaunas Belediye Meydanı'nda Beyaz Kuğu olarak adlandırılan Belediye Binası
Belediye Meydanı'nda başka bir köşe
Meydandan kiliseye doğru
Belediye Meydanı'nda başka bir köşe
Meydandan kiliseye doğru
Kaunas’ın Eski Şehri, Belediye Binası’nın yer aldığı Belediye Meydanı’nın
çevresinde öbeklenmiştir. Kaunas’ın
ticaretle zenginleştiği 16.yy.ın ortalarında yaptırılan ve günümüzde
Litvanyalılar tarafından Beyaz Kuğu olarak
da adlandırılan Belediye Binası, bir
düğün pastasının andıran ve yukarılara doğru daralarak yükselen üst üste 6
kattan oluşur. Meydanın tam ortasında yer alan tarihi yapının bir pagan
tapınağının temelleri üzerine inşa edildiği belirtilmektedir. Bugün binanın
zemin katında evlendirme dairesi, bodrum katında ise bir seramik müzesi yer
almaktadır. Belediye Meydanı,
çevresinde Hansa Birliği’nin kentte
bir ticari üs oluşturduğu günlerden kalma tarihi yapılar, kafeterya ve
restoranlarla bezeli son derece canlı bir sosyal ortamı ziyaretçilerine sunar.
Belediye Meydanı'na açılan yaya trafiğine kapalı caddelerden biri
Belediye Meydanı
Kaunas Belediye Meydanı’ndan Neris Irmağı’na paralel olarak kuzey
doğuya doğru açılan Vilniaus Caddesi
ile onun biraz ilerisinde kesiştiği araç trafiğine kapalı Laisves Caddesi, şehrin merkezindeki en kalabalık mekânlardandır.
Turistik restoranlar, alışveriş merkezleri, kafeteryalar, müzeler ve kentin en
önemli kiliseleri bu iki caddenin çevresinde yer alır.
Nemunas ırmağı kıyısındaki Büyük Vytautas Kilisesi
Bu kiliselerden biri de Büyük
Vytautas Kilisesi yada Fransisken
Kilisesi olarak da adlandırılan Kutsal
Bakire Meryem’in Göğe Yükselişi Kilisesi’dir. 15.yy.ın başlarında
Fransisken rahipleri tarafından yaptırıldığı söylenen kilise Nemunas Irmağı’nın kıyısında yer alır.
Bu konumu yüzünden önce sellere maruz kalan kilise aynı nedenle; ilkin Rusya
Seferi öncesinde Napolyon’un orduları tarafından mühimmat deposu olarak
kullanılmış. Çarlık Rusyası yönetimi döneminde ise yapı, Ortodoks kilisesi
olarak işlev görmüş.
Kaunas Katedrali; dıştan Gotik tarzda inşa edilmiş.
Kaunas Katedrali'nin içi
Kilisenin tavan detayı; kilisenin içi Barok tarzda...
Ziyaret imkânı bulduğumuz bir diğer kilise ise, yapım tarihi olarak yine
15.yy. başlarına tarihlenen ve bu nedenle Litvanya Dükü Büyük Vytautas ile ilişkilendirilen Aziz Peter ve Paul Bazilikası yada Kaunas Katedrali… Litvanya’da Gotik tarzda yapılmış en büyük kilise
olarak tanımlanan yapı, haç planlı bir mimariye sahip bulunuyor. Kilisenin dışı
Gotik, içi ise Barok tarzda yapılandırılmış. Özellikle ana altar ve haçın uzun
kolunun iki yanında yer alan daha küçük boyutlardaki dokuz adet altarın Barok
süslemeleri bu anlamda dikkat çekici.
Perkünas Evi; şimdi Adam Mickiewicz Müzesi
Belediye Meydanı yakınlarındaki ilginç yapılardan birisi de Perkünas’ın Evi olarak adlandırılan; dışı tamamen tuğla örgüsüyle
kaplı; 15.yy.dan kalma Hansa Birliği
tüccarları tarafından Gotik tarzda yaptırılmış olan dik çatılı binadır. Bina,
bir süre Hansa Birliği tüccarlarının
irtibat ofisi olarak kullanılmış. 17.yy.da Cizvitler tarafından bir şapele
çevrilen yapının; 19.yy.da yeniden inşası sürecinde ise, duvarlarında tespit
edilen ve Baltık coğrafyasında pagan dönemden bilinen gök ve yıldırım tanrısı Perkünas’a ait izler bulunmuş ve bu
tarihten itibaren de yapıya bu pagan tanrıya atfen Perkünas’ın Evi ismi verilmiş. Yapı şu anda Polonyalı milliyetçi
şair Adam Mickiewicz adına bir müzeye
ve Cizvit papazlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Aleksotas Tepesi'nden Eski Şehre bakış
Nemunas, Neris'e doğru akıyor.
Belediye Meydanı yakınlarında Nemunas Irmağı’nı
aşan ve uzun yıllar boyunca Polonya yönetiminde kalan Aleksotas bölgesine bir köprü ile geçmek mümkün. Köprü de Aleksotas ismini taşıyor. Aleksotas bölgesinde bizim İstanbul’daki
Karaköy-Tünel arasında çalışan tramvayı andıran ve Aleksotas tepesine yolcularını çıkaran bir funiküler hattı mevcut. Aleksotas Tepesi, Nemunas ve Neris ırmaklarının
birbirine karıştığı yerde kurulu Kaunas
kentini panoramik olarak seyretmek için oldukça elverişli bir nokta.
Aleksotas Tepesi'nden Nemunas kıyılarına bakış
Belediye Meydanı'nda bisikletlerden oluşan bir heykel kompozisyonu
Kaunas’da hava Vilnius’a göre biraz
daha serin yaz akşamlarında… Bir de bizim gibi bir sağanak geçişine yakalanmak
da var kaderde… Kaunas’da yazın, İzmir’in kışını yaşamak gibi bir şey bu… Ama
yine de amber muhabbeti, azıcık otele yakın sokaklarda dolaşmalarla geçen bir Kaunas akşamından sonra, ertesi sabah
Livanya’nın Baltık kıyısındaki liman kenti Klaipeda’ya
hareket için güç toplama zamanı şimdi…
Klaipeda
Dün akşam Kaunas’daki şiddetli
yağmurdan sonra dingin bir sabaha uyandık. Serin hava ürpertiyordu içimizi; üç
saate yakın bir otobüs yolculuğu sonrası, öğle vakti Litvanya’nın en kuzeydeki
kenti; Baltık kıyısındaki önemli liman kenti Klaipeda’ya ulaştık.
Klaipeda Kalesi ve Liman
Deniz taşıtlarının kanaldan geçişinde açılan köprü
Klaipeda Limanı
Klaipeda, yaklaşık 160.000 kişilik nüfusu ile Litvanya’nın başkent Vilnius ve Kaunas’dan sonra üçüncü büyük şehri. Akmena-Dane ırmağının Baltık
Denizi’ne açıldığı ağız bölgesinin çevresinde kurulmuş olan bu kent, bir
yandan kuzeyi ve güneyi birbirine bağlayan bu stratejik konumu, diğer yandan da
kışları donmayan denizi sayesinde tarih boyunca önemli bir liman ve ticaret
merkezi işlevi görmüş. Birinci Dünya Savaşı ertesindeki 1919 Versay
Antlaşması’na kadar uzun yıllar boyunca Almanlar’ın denetiminde kalan
(Almanların kente verdiği isim ise Memel)
olarak liman kenti, 1923 yılındaki Klaipeda
Ayaklanması sonrası Litvanya’ya dâhil edilmiş. Nazi işgali dönemi dışarıda
tutulursa, o tarihten beri Klaipeda,
Litvanya toprağı artık.
Klaipeda çiçekleri
Akmena-Dane ırmağı
Klaipeda'dan Kuronyan Kumulları'na doğru feribotla geçerken karşıda Klaipeda Limanı
Kuronyan Kumulları üzerinde yeşeren hayat; Neringa Milli Parkı
Kuronyan Kumulları
Kuronyan (Curonian) Kumulları olarak adlandırılan ve bugün Rusya sınırları içindeki Kaliningrad’dan Klaipeda önlerine kadar uzanan bu doğa harikası oluşumlar, bugün Klaipeda’yı kapalı ve emin bir liman
konumuna taşımış. Baltık Denizi’nin
binlerce yıllık mücadelesi sonunda Kaliningrad’dan
başlayarak anakaraya uç uca eklediği kum tepecikleri zaman içinde Klaipeda’ya doğru uzanan kılıç
şeklindeki bir yarımadaya dönüşmüş. Klaipeda
Limanı’ndan dar bir kıstakla ayrılan Kuronyan
Kumulları bugün üzerinde Neringa
Milli Parkı ve Nida gibi son
derece turistik ve özgün sayfiye merkezlerini barındırıyor. Yarımadayla ana
kara arasında batıdan doğuya doğru uzanan geniş su havzası ise Kuronyan Lagünü olarak adlandırılıyor.
Kumulların kuzeyinde ise, göz alabildiğine Baltık
Denizi’nin karaya çalan bulanık suları yer almakta.
Kuronyan Kumulları
Kuronyan Kumulları üzerinde yükselen güneş takviminin sütunu
Güneş Takvimi
Güneş Takvimi ile ilgili tanıtım levhası
Pagan dönemin anımsamalarıyla dolu eski şehirde; liman çevresinde Klaipeda Kalesi’nin bugüne uzanan
izlerine bakarak başlıyoruz güne. 12.yy.dan 20.yy.ın başlarına kadar Almanların
egemenliğinde kalan bölgede anlaşıldığı kadar ilk yapılanmalar, onlar
tarafından oluşturulmuş. Memelburg
adıyla anılan kale-kent, bugünkü Akmena-Dane
ırmağının hemen ağzında oluşturulmuş. Tarih boyunca Alman ve Letonyalı
tüccarların çekişme alanı olarak tanımlanan bölgede bugün bile ırmak kıyısı
boyunca korunmuş zamanın tüccarlarına ait evler göze çarpıyor.
Akmena-Dane ırmağı kıyısında yer alan Ortaçağın tüccarlarının evleri
Klaipeda Limanı'nda rıhtıma tırmanan hayalet heykeli
Limanın iskelesinde denizin içinden rıhtıma doğru tırmanan bir hayalet
heykeli bize pagan zamanların hikâyelerini fısıldıyor gibi. Suları süzülerek
rıhtıma çıkmaya çalışan hayaletin gemicilere ne getireceğine dair türlü
rivayetler var.
Klaipeda sokaklarından birinin köşesinde yer alan sihirli fare
Akmena-Dane ırmağı kıyısında...
Akmena-Dane kıyısında Meridianas Gemisi
Baltık'a doğru Akmena-Dane'nin son yolculuğu
Bir evin çatısından kaçan adam heykeli
Klaipeda'da Eski Şehir'de başka bir köşe; bereketin simgesi metal paralar heykeli
Kentin her köşesinde; meydanlarda, sokaklarda ve hatta evlerin
çatılarında yer alan küçücük heykellerde bu Pagan kültürün yansımaları var. Bir
sokağın köşesinde karşınıza çıkan küçük bir fare heykelinin burnunu okşarsanız
size şans getireceğine inanılıyor. Bir başka köşede ise, bir kaidenin üstüne
dökülmüş bozuk paralar betimlenmiş; bunlar da zenginlik hülyalarını besleyen
bir dokunuşu gerektirmekte. Ya bir evin çatısında yer alan bacadan kaçan
pelerinli adam heykeline ne demeli? Vardır bir hikâyesi…
Klaipeda; Eski Şehir
Klaipeda sokaklarında harika çiçekler
Bu kadar mı güzel olur çiçekler?
Klaipeda caddelerinden biri
Klaipeda’nın Eski Şehir’i oldukça küçük olmakla birlikte, yukarıda sözü edilen
sevimli sürprizlerle dolu… Bunlardan biri de Eski Şehir’in merkezi
diyebileceğimiz tiyatro meydanında saklı. Anika
Meydanı olarak da adlandırılan meydanın ortasında; bir kaidenin üstünde yer
alan ve sırtı yüzü tiyatro binasına dönük bir kadın heykeli yer alıyor. Meydana
da ismini veren Annchen von Tarau aslında 17.yy.da Klaipeda’da yaşayan Alman şairi Simon Dach’ın platonik bir aşkla
bağlandığı ve aşkını asla kendisine ifade edemediği bir gerçek şahsiyet. Aşkını
anlattığı bir şiirine konu olan bu kadın, sonunda şairin en yakın
arkadaşlarından biriyle evlenir ve bahtsız şair, evlilik törenlerinde onlara bu
aşk şiirini armağan eder.
Klaipeda Tiyatro Meydanı
Tiyatro Meydanı'nda Alman Şair Simon Dach'ın şiirine konu olan Annchen von Tarau heykeli; arkadaki tiyatro binasının balkonundan bir zamanlar Hitler konuşmuştu.
Klaipeda'dan bir başka kompozisyon
Nazilerin 2.Dünya Savaşı sırasında Klaipeda’yı
işgali sırasında Hitler, kente gelir ve bu meydanda tiyatronun ikinci katındaki
bir balkondan kalabalığa bir konuşma yapar. Kalabalıktan herkesin yüzü Hitler’e
dönükken, meydanda sadece bir kişinin sırtı ona dönüktür; o kişi de aslında
cansız bir heykel olan bu kadın Annchen von Tarau’dan başkası değildir. Rivayet
bu ya; “badem” bıyıklı diktatör bu duruma feci bozulur. Heykel de zaten bir
süre sonra bir anda ortadan kaybolur. Bugün aynı meydanda Simon Dach’ın şiirine konu olan Annchen von Tarau’nun heykelinin bir
replikası yer alıyor; esas heykel ise hala ortalarda yok.
1994 yılında Baltıklar'da yapılan bir yat yarışının anısına Akmena-Dane ırmağı kıyısına konulan iskele babası
Klaipeda'da Akmena-Dane ırmağı kıyısındayız.
Klaipeda manzaraları
Klaipeda, yakınındaki Palanga kenti
ile birlikte Litvanya’nın sayfiye merkezlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Klaipeda’nın bir diğer çekim merkezi ise,
ana karadan küçük bir kıstakla ayrılan ve Klaipeda
Limanı’ndan 10 dakikalık bir feribot yolculuğu ile ulaşılan Neringa Milli Parkı… Baltık Denizi’nin binlerce yıllık
serüvenini yansıtan Kuronyan Kumulları’nın
üstünde yaratılan ormanlar, yürüyüş ve bisiklet yolları, Ren geyikleriyle
karşılaşma olanağı sunan sık ağaçlıklar, Nida
gibi son derece turistik ve aynı zamanda dingin yerleşimler sizi tatile davet
ediyor.
Kuronyan Kumulları
Kuronyan Kumulları'nda açan çiçekler; gülgillerden...
Kumul güzeli; bir yaban gülü
Neringa Milli Parkı'nda yer alan turistik yerleşimlerden en önemlisi Nida'nın sahili
Nida'daki evlerin bahçelerinde manzara böyleydi.
Nida usulü peyzaj
Nida evlerinden biri
bir diğeri...
Nida sahilleri
Nida'da sahil boyu uzanan yollar
Nida kasabasının tepeliklerinden birinde 2.Dünya Savaşı’nda Nazi Yönetimi’ndeki
Almanya’dan ayrılan Thomas Mann’ın
bir anlamda inzivaya çekildiği kulübesi var. Ev zaman içinde restore edilerek Thomas Mann’ın anısına bir müze olarak
düzenlenmiş. Evin bulunduğu “sihirli” tepeden Kuronyan Lagünü’ne doğru baktığınızda aklınızdan geçen her şeyin
bir anda silindiğini göreceksiniz.
Nida sokaklarından biri
Nida Amber Müzesi
Amberlerden bir demet
Nida'da Thomas Mann'ın evi
Thomas Mann Evi
Thomas Mann Evi'nde yer alan yazarın portre rölyefi
Evin içinden; Thomas Mann'ın hayatını yansıtan köşelerden biri
Thomas Mann Anı Evi'nde yer alan yazarın hayatına ait izler
Thomas Mann da bu pencereden bakmıştı; Baltık'a doğru...
Thomas Mann Evi'nin terasındayız.
Sihir, bu topraklara çok yakışan bir sözcük; çünkü Pagan dönemin
inançlarını Hristiyanlığın içine gömen bir halkın kültüründen söz ediyoruz.
Bunu da modern zamanlarda en güzel bir şekilde Litvanyalı sanatçılar dillendiriyor
ahşapta, taşta ve mermerde…
Thomas Mann Evi'nin terasından Baltık'a bakış
Nida sokaklarından biri daha
Cadılar Tepesi'ne doğru
Ahşaba verilen can; cadı hikayeleri saklı...
Litvanyalı heykeltraşların pagan kültürü yorumlayışlarına bir diğer örnek
Nida'da; Cadılar Tepesi'nde benzer şekilde yüze yakın heykel var.
Bu da son örnek olsun!
Nida sokaklarından biri daha
Cadılar Tepesi'ne doğru
Ahşaba verilen can; cadı hikayeleri saklı...
Litvanyalı heykeltraşların pagan kültürü yorumlayışlarına bir diğer örnek
Nida'da; Cadılar Tepesi'nde benzer şekilde yüze yakın heykel var.
Bu da son örnek olsun!
Neringa Milli Parkı içinde yer alan Cadılar Tepesi
de bunların bir örneği sanki. Tatlı bir meyille bir kumul tepesine tırmanan
patikalar sizi türlü türlü cadı ve peri hikâyesi ile karşı karşıya getiriyor.
Litvanyalı heykeltıraşların ahşaba verdikleri canla dile gelen Pagan kültür, Nida sırtlarında sizi bekliyor.
Çözebilene aşk olsun!
Šiauliai’daki Haçlar Tepesi
Šiauliai, Litvanya’nın kuzeyinde yaklaşık 100.oo0
civarındaki nüfusuyla ülkenin dördüncü büyük kenti olarak biliniyor. Ama onu
esas ünlü kılan, kentin hemen dışında haçlarla kaplı bir tepe… Haçlar Tepesi olarak adlandırılan bu
tepenin sırtlarına 19.yy.da başarıya ulaşamayan bağımsızlık ayaklanmalarından
sonra Litvanya Halkı tarafından haçlar dikilmeye başlanmış. Bu davranış; daha
sonraları, insanların Tanrı’dan dilekte bulunmak, adak sunmak gibi amaçlarla
geleneksel bir nitelik kazanmış. Bugün Šiauliai’daki Haçlar Tepesi, Katolik Litvanya’nın ve Sovyetler Birliği’nden
bağımsızlığın elde edilmesi sürecinde bir sembol haline gelmiş. Sovyetler
Birliği döneminde tepeye haç dikilmesi yasaklandıkça, halkın buraya ilgisi daha
çok artmış, giderek tepe, irili ufaklı binlerce haçla kaplı
olan tuhaf bir yere dönüşmüş. Tepeye haçlar arasındaki daracık bir yoldan
ulaşılıyor. İnsanların neredeyse bir hac mekânına dönüştürdükleri tepe, bir
mahşer yeri gibi. Ziyaretçiler, göğüs göğüse ilerlemeye çalışıyor. Banttan
yayınlanan dualarla tepeye uhrevi bir hava da verilmeye çalışılmış. Haçlar Tepesi, Litvanyalıların tarihteki
sessiz direnişlerinin bugün ulaştığı noktayı görmek için uğranılabilecek
yerlerden biri özetle.
Haçlar Tepesi
Haçlar Tepesi'ne uzaktan bakış
Haçlar Tepesi'ne çıkış
Bu kadar haç bir arada az görülür.
Haçlar Tepesi
Artık Litvanya’ya veda zamanı; göz alabildiğine uzanan çayırlar, kayın
ormanları, dev ıhlamurlar, yüzlerce göl ve ırmak; yeşile ve maviye doyduğumuz
ülke; bir de yazın ortasında 25 derecelerde yaşadığımız bahar havası, her
şeyden güzeldi doğrusu. Artık rotamız Letonya’ya doğru…
Dipnotlar:
(1)
Litvanya Gezi Notları’nın birinci yazısı için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2016/01/litvanya-gezi-notlari-1.html
(3) Fotoğraflar, gezi sırasında
İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan ve fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Çok bilgilendirici bir Litvanya yazısı olmuş.O taraflara gitme ihtimalimiz var, giderken faydalanacağım. Elinize sağlık.
YanıtlaSilİlginize teşekkür ederiz. İF
Silfotolar çok güzel acaba bunları ödevim için kullanabilir miyim yardımcı olur mususnuz
YanıtlaSilResimleri kaynak göstererek elbette kullanabilirsiniz. Sayfalar, normalde korumalıdır. Eğer isteklerinizi spesifik olarak bloğun altındaki e-mail adresine iletirseniz yardımcı olabiliriz. Kolaylıklar dileğiyle... İF
Sil