6 Mayıs 2016
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Hıdrellez; Orta Asya’dan Balkanlar’a, Kırım’dan neredeyse Akdeniz
Havzası’nın tamamına kadar birçok insan topluluğunun belki de binlerce yıldır
kutladığı, inanç kökenleri açısından çok eskilere dayanan ve bir anlamda
insanlığın ortak kültür mirası diye adlandırabileceğimiz bir geleneğin adıdır.
Hızır ile İlyas’ın; 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece yarısı, kıştan yaza
geçişi müjdeleyen bir buluşmanın yüzü suyu hürmetine yapılır bütün bu
kutlamalar. İzmir civarında herkesin 5 Mayıs akşamlarına dair belleğinde bir
çocukluk hatırası saklıdır. Fellini’nin
Amarcord filminin ilk sahnelerinden
biridir sanki yaşanan. Gün boyu sağdan soldan büyük bir sorumlulukla mahalleli
çocukların; evlerden topladıkları atılma noktasına gelmiş eski eşyalar, çalı
çırpı ve tahta parçaları akşama kullanılmak üzere uygun bir yerde saklanır.
Hava karardığında odunların meydanlık bir yere yığılması ve tutuşturulmasıyla
ritüel başlar. Küçük büyük demeden mahalle sakinlerinin yoğun olarak katıldığı
bu şenlik havasındaki yanan ateşten atlama gösterisi aslında baharla birlikte
doğanın yeniden uyanışının ve yaz mevsiminin karşılanışının kutlanışıdır.
Derekahve'nin üstünde Tire'nin camilerine bakış
Tire'de Hıdrellez Derekahve'de kutlanır.
Derekahve'de ağaç dallarına asılmış dilekler
Derekahve
Ölüme karşı yaşamın savunulması
anlamı da taşıyan bu kutlamalar, içinde geleceğe dair dilek ve beklentileri de
kapsar. Hızır, bu anlamda insanların dar zamanda sıkıntılarına derman olacak
bir aracıdır sanki. “Kul sıkışmayınca,
Hızır yetişmez” atasözüyle temsil edilen bu beklentilerin tümü 5 Mayıs’ı 6
Mayıs’a bağlayan gece ve sabaha karşı güneş doğmadan önce; yukarıda sözünü
ettiğimiz geniş coğrafyada türlü dilek ve temennilerle dile gelir.
Tire’de; bizim 6 Mayıs
sabahı aradığımız da buna benzer bir şeydi.
Tire’de; bir Hıdrellez sabahında…
Hasan Hoca’nın davetine
uyarak 6 Mayıs sabahı yaklaşık 8.30 civarında Tire’de buluştuk. Amacımız;
yakalayabildiğimiz kadarıyla Tire’deki Derekahve
Mevkii’nde yoğunlaşan Hıdrellez kutlamalarına dair canlı tanıklık
yapabilmek ve yüzyılların imbiğinden süzülüp gelen bu geleneğin Tire’deki
yansımalarını yakalayabilmekti. Bilindiği üzere Derekahve, Tire’nin en özgün mekânlarından biridir. Güme Dağı sırtlarında yer alan Arappınarı’nın(1) altından Tire’ye doğru akan küçük bir derenin hayat
verdiği yemyeşil vadinin en önemli özelliklerinden birisi, Tire’de Hıdrellez
kutlamalarına ev sahipliği yapmasıdır.
Gezginler, Derekahve'de Mehmet'in kahvehanesinde...
Derekahve girişinde
Derekahve'de geleneksel marul dağıtımı
Derekahve'de lokma kuyruğu; ellerde marul torbaları...
Derekahve, bir panayır yeri...
Sabah Derekahve’ye vardığımızda ortalık bir
panayır yeri gibiydi. Vadinin en aşağılarında ilk dikkatimizi çeken
kamyonetlerden indirilen marulların halka ücretsiz olarak dağıtılmasıydı.
Bu eski bir Hıdrellez geleneğinin hala devam ettiğinin göstergesiydi.
Marulunu alan gidiyor.
Hıdrellez'de yeniden doğuşun sevinci
Gözlemeler açılıyor.
Ağaçlara asılı kağıttan bilezikler
Derekahve'nin kahvehaneleri
Değerli Hocamız Seha Gidel’den dinlediğimize göre;
Cumhuriyet’in ilk yıllarında; Hıdrellez zamanı, İzmir’den trenlerle Tire’ye gelen
Levanten aileleri, kutlamalara Tire’de; Derekahve’de
katılırlar, burada Yahşibey Ovası’ndan
sabahın erken saatlerinde eşek sırtında; kelterlerle taşınan marullardan
yapılan meşhur marul yemeğini yerlerdi. Zamanının Hafız Burhan gibi meşhur
mugannilerinin katıldığı şarkılı eğlencelerle doruk noktasına tırmanan
eğlenceler, akşama dek sürerdi. İşte bizim de bu sabah Derekahve’de ilk olarak tanıklık ettiğimiz marul meselesinin
altında bu hatıralar yatmaktaydı. Bugün için Derekahve’de planlanmış; Tire’nin yetiştirdiği değerli sanatçı Muammer Ketencoğlu’nun konseri de bu
geleneğin bir parçası sayılabilirdi.
Kadınların başlarında yapışkan otları, bir sağlık temennisi
Derekahve'nin yukarılarında dere kenarında kayrak taşından ev yapma telaşı
Dereye atılan dilekler
Derekahve’deki kalabalık, sabahın erken saatlerinden beri
vadinin daha yukarılarına doğru yürünerek gerçekleştirilen dilek-temenni
ritüelleri sonrasında giderek artmaktaydı. Vadiye daha geç erişenler, derenin
yukarılarına doğru çıkarken, kimisi de görevini yerine getirmenin mutluluğuyla Derekahve’deki mahşeri kalabalığa
karışma hevesindeydiler.
Dereden taş toplayan yaşlı nine, her şeyi anlattı bize.
Dere kenarında kayrak taşlardan yapılan iki katlı evler ve üstündeki yeşil yapraklar
Dereden yukarıda kadınların dilek telaşı
Derekahve’den başlayarak ağaç dallarına dilekler iliştirilmiş,
krokiler kâğıtlar üzerine çizilmiş; bilezik şeklinde kesilen gazete parçaları
birbirilerine bağlanarak; tüm hayatı garantileyecek bir zenginliğin düşsel
planları, muradın rengi yeşil yapraklı dallara tutturulmuştu bile.
Derekahve'de ağaç dallarında dile gelmiş dilekler
Usul usul akardı bu dere
Hasan Hoca, Tire'de bir Hıdrellez sabahında
Vadinin yukarılarından
gelen kadınların başlarında yapışkan otları dikkatimizi çekti. Öğrendiğimize
göre yörede; yapışkan otlarının, vücuttaki ağrıları giderdiğine ve bedene
sağlık verdiğine dair bir inanç varmış. Neredeyse derenin yukarılarından gelen
tüm kadınların başlarında bu saçaklı otlardan hep vardı. İlk görünüşte komik
bir görüntü oluştursa da, insan zamanla bu manzaraya da alışıyordu. Gerçekten
her şey, Amarcord gibi bir filmdi sanki.
Ev maketleri mutlaka dere kıyısında yapılacak; esas kural budur.
Dere kenarında; murad rengi yeşile boyanmış bir dilek evi
Derekahve'de Tireli dostlarlayız. Ahmet Tamer ve Hasan Hoca...
Derenin yukarılarından dönerken kadınların başlarında yeşil yapışkan otları
Dere yatağında biraz
daha ilerleyince suyun kıyısında eğilmiş, dereden küçük taşlar toplayan bir
nine ile karşılaştık. Nineye sorduk; nedir hikmeti bu taşların diye. Şöyle
anlattı nine: Her Hıdrellez’de insanlar, Derekahve’deki
dereye gelip suyun içinde 45 adet taş toplarlar, dilek dilerlermiş. Bir yıl
boyunca taşları saklayan kişi, eğer dileği yerine gelirse yine aynı yere gelip
taşlardan beşini; sanki bir sunağa adağı karşılığında sunar gibi derenin suyuna
bırakırmış. Ne kadar ilginç değil mi? Binlerce yıllık pagan geleneğin, süzüle
süzüle Derekahve’deki taşların
arasından akıp gidişine bakın.
Dereye nazır Hıdrellez dilek evleri
Derekahve'ye açılan sokaklardan biri; 1.Kurna Sokak
Ağırlıklı olarak kadınlar yer alır; Tire'de Hıdrellez kutlamalarında...
Derekahve’de tanıklık ettiğimiz ilginç noktalardan biri
de bu kutlamalara yaygın olarak kadınların kitlesel katılımı. Hasan Hoca’nın
aktarımına göre, bu durum Tire’de hep böyleydi. Buna şöyle bir açıklama getirdi
kendisi; kadınlar, eşleriyle paylaşamadıkları her türlü derdi, tasayı bu
vadide; geleceğin tasarımı anlamında yine hemcinsleriyle birlikte Hızır ile
paylaşmakta ve bu gayya kuyusundan Hızır’ın onları çekip çıkarması dileğinde
bulunmaktaydılar.
Dereden daha yukarılara doğru; Hıdrellez ritüelleriyle başbaşa...
Molla Camisi ve karşı yamaçların görünümü
Derekahve'nin üstündeki taraçalarından vadideki panayırı izleyen yaşlılar
Gezginler, 2.Katırcılar Yokuşu'nun başlangıcında...
Duvarlarda biten aslanağızları
2.Katırcılar Yokuşu, şimdilerde kilit taşlarıyla kaplı...
2.Katırcılar Yokuşu'ndan aşağılara doğru yürürken...
Kedilerin derdi başka; bizimki başka...
Bereket dileği,
Hıdrellez’in en vazgeçilmez unsurlarından biridir. Tire’de de bunun bir
göstergesi olarak, kadınlar çevredeki karınca yuvalarından biraz toprak alıp
bunu bir çıkına sararak cüzdanlarının bir kıyısına koyarlarmış. Bu durum,
çalışkanlıklarıyla doğanın tüm canlıları içinde öne çıkan karıncaların bu
özelliğinden, kendilerinin de nasiplenmesi isteğinden başka bir anlam
taşımamaktadır.
2.Katırcılar Yokuşu'ndan Tire'ye bakış
İncir ağacının yaşamı tutunuşu
Taşlarından arasından fışkırırdı hayat; işte aslanağızları
Bir eski Tire evi; şimdilerde kapısında bir kilit ve kapalı kepenkleriyle bir hayat belirtisi yok içerisinde...
1.Karakurna Sokak
Evlerin bahçe duvarlarından sokağa sarkan atlas çiçekleri
Hep bir değerli yaşanmışlık vardır bu sokaklarda...
Daha neler gördük
Derekahve Vadisi’nde yürürken; ağırbaşlı ve gürültüsüz bir tavır, belki neyi
neden yaptığını tam olarak bilemese de adanmışlık düzeyinde inanmışlık, yine
Hızır’dan adanmışlık düzeyinde bir medet umma anlayışı; bütün bunların yukarıda
da belirttiğimiz gibi binlerce yıllık bir hayat çizgisinin bugüne miras
bıraktığı izler olduğu düşünülürse, farkındalık açısından ne kadar dramatik bir
süreçle karşı karşıya olduğumuz anlaşılır.
Çiçekler çiçekler; bembeyaz çiçekler...
Ne güzel alçalır Tire'ye doğru bu yokuşlar...
Derekahve üstünden karşı yamaçlar
Vadide yürürken, Arappınarı’ndan aşağı doğru usul usul
akan dereceğin iki kıyısına saçılmış, kayrak taşlardan küçücük ev maketleri
gördük onlarca. Hepsinin üstünde, muradı gerçekleşsin niyetiyle konulmuş;
mutlaka yeşil renkli bir yaprak ya da ot bulunmaktaydı. Yeşil yaprağın üstüne
de uçmasın diye küçük birer taş parçası iliştirilmişti. Ev maketlerinin
kimisinin üstüne, kolye ve bileziği andıran ve dilek sahibinin zengin olma
arzusunu dile getiren emareler de eklenmişti. Dilek ritüeli açısından artık her
şey tam tekmildi. Dağa Kaçtım Ekibi, bu durum karşısında boş durur mu; onlar da
Derekahve’de titreşimlerini ve
dileklerini bıraktılar.
Dağa Kaçtım Ekibi; dilek bina ediyor.
Ortancaların sokağa merhabası
Bitmek bilmez ah bu yokuşlar...
Derekahve Vadisi’ndeki Hıdrellez imgelerini ardımızda bırakıp Derekahve’nin güneybatı sırtlarındaki 2.Katırcılar Yokuşu’na doğru tırmandık. Derekahve’ye nazır iki katlı evlerin
taraçalarından vadinin dibindeki şenliği yakalamaya çalışan Tireli yaşlıların
meraklı bakışlarıyla karşılaştık sokak aralarında. Bu sokakların dili olsa da
söylese; yaşananlara dair…
1.Karakurna Sokak'dan inerken...
Sokağa açılan bir bahçenin konforu
2.Katırcılar Yokuşu'nda sona doğru
Katırcılar Çeşmesi; girlandlı lahid şimdi bir yalak...
Yol levhasında Aydın Caddesi yazıyordu.
20.yy.ın başlarında
dahi; Aydın yönünden gelen katırların Tire’ye yönelen zahmetli yolculukları, Katırcılar Yokuşu’nun son noktası olan
ve girlandlı eski bir lahdin yalağa dönüştüğü Katırcılar Çeşmesi’nde son bulurdu. Burada soluklanıp sulanan
katırlar, Ulu Cami önünden şehrin arastasına doğru süzülüp inerlerdi.
Neslihan Mescidi
1.Karakurna Sokak'da asmanın tırmanışı
Bir suru andıran evlerin istinat duvarları
1.Karakurna Sokak
Duvarlarda gelincikler
Tire'nin yokuş yukarı evleri ve güzelim sokakları
Bugün; çivit mavisine
boyanmış yaşlı ve yorgun evlerin zamana karşı vakur duruşları, insanı
ümitlendiriyor yine de. Bahçe duvarlarının üstünden sarkan kıpkırmızı atlas
çiçekleri, kuytularda çiçeğe durmuş güzelim ortancalar, duvar dibinde bir
miktar toprağın değerlendirilmesiyle hayat bulmuş bir asmanın bahçe duvarının
yukarılarına doğru tırmanışı… Hele şu daracık sokakların iki yanından birer sur
gibi yükselen bahçelerin istinat duvarları yok mu; taşların arasından
fışkırırcasına sokağa sarkan gelinciklerin, aslan ağızlarının renk gösterileri…
Duvar dibinde bir asma
Bir dar geçit gibidir 1.Karakurna Sokak
Derekahve'ye kavuşan bir yokuş daha
Ama ya şu yıkık dökük
hüzünlü evler, sahipsiz ve terk edilmiş evler; Kimisinin camı kırık, kimisinin
koca kapısı... Bir de şu kilit taşlar olmasaydı. Güzelim Arnavut kaldırımları
söküp attık daracık sokaklarımızdan. Hiçbir değerimizi muhafaza edemeden
“muhafazakâr” olduk; nasıl bir şeyse. Tire ki; birçok kasabaya göre yine de
kendini küresel rüzgârlardan nispeten koruyabilmiş bir yerleşim olarak dikkat
çekiyor. Geleneğin, köklerin ve geçmişin bir anlamı vardır bu topraklarda. Ama
yine de o büyük tahribattan ve yok oluş sürecinden ne yazık ki buralar da
nasibini alıyor ve alacak gibi.
Muammer Ketencoğlu ve Orkestrası; Derekahve'de Hıdrellez'i Balkan müzikleriyle karşılarken...
Hasan Hoca, öğrencisi Muammer Ketencoğlu ile konser öncesinde...
Derekahve'de bir Hıdrellez sabahı işte böyle geçti.
Boynuyoğun köyünde her şeyin tanığı bilge çınar
(Fotoğraf:İF; Kasım 2007)
Boynuyoğun köyünde her şeyin tanığı bilge çınar
(Fotoğraf:İF; Kasım 2007)
2.Katırcılar Yokuşu, 1.Kurna Sokak, Çelebi Sokak derken yeniden kavuştuk Derekahve’ye. Neslihan Mescidi’nin yanından Derekahve’nin
alt düzlemine erişirken yukarılardan ezgiler dökülmeye başlamıştı bile. Hasan
Hoca’nın öğrencisi Muammer Ketencoğlu’nun akordeonundan yükselen Balkan ezgileri
ele geçirivermişti hepimizi. Kimisi fırladı ayağa ve başladı oynamağa.
Kalabalıklar alkışlarıyla tempo tuttular Hıdrellez şarkılarına. Bu panayır
ortamından ayrılırken, aklımızda Muammer Ketencoğlu’nun barış dilekleri,
içimizde bitmeyen hüzün; gecikmiş kahvaltımız için Kızıl Deli Sultan’la ilişkilendirilen Boynuyoğun köyüne doğru çevirdik yönümüzü. Ovaya doğru açılan bir
yolun başlangıcındaydı Kızıl Deli Sultan’ın
çınarı. Belki 700, belki de 800 yaşındaydı koca ağaç. Hikâyesi vardı;
anlatılacak.(2)(3)
Dipnotlar
(1) Arappınarı için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2013/07/gume-daginda-bir-huzur-yuvasi-arappinari.html
(2) Tireli yerel tarih araştırmacısı Munis Armağan, bugün Yunanistan
sınırları içinde kalmış meşhur Dimetoka Tekkesi’nin kurucusu Kızıl Deli
Sultan’ın Balkanlar’dan önce Küçük Menderes coğrafyasında göründüğünü yazar.
Buna dayanak ise Aydınoğulları Beyliği’nin; Cüneyd Bey zamanında Tire Boynuyoğun zaviyesine yaptığı vakıf
desteği gösterilmektedir. Ayrıca; aynı kaynakta, Aydınoğulları’nın Osmanlı
Devleti’ne bağlandığı 1390 yılında Yıldırım Beyazıd’ın Kızıl Deli Sultan’ı Tire’den
alarak Balkanlar’a taşıdığı belirtilmektedir. (Bkz. Ege’nin Gizli Tarihi Horasaniler; A.Munis Armağan; Tüze
Yayıncılık-2001; sayfa:152-153)
(3) Munis Armağan’ın da kaynak olarak
gösterdiği Dr. Himmet Akın’ın “Aydınoğulları Tarihi hakkında bir araştırma” isimli
önemli eserinde; Aydınoğulları Beyliği’nin bu desteği,”Vakf-ı zaviye-i Delü
Baba der karye-i Boynu Yoğun vakf-ı Cündi bey” ifadesiyle belirtilmektedir. (Dr. Himmet Akın; Aydınoğulları Tarihi hakkında bir araştırma; Ankara Üniversitesi
Basımevi-1968, 2.Baskı; sayfa:146)
(4) Fotoğraflar, gezi sırasında İF tarafından çekilmiştir.
(DEVAM EDECEK)
Yazan : İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Ne güzel ritüeller. Keyifle okudum bu yazıyı.
YanıtlaSilİlginize teşekkür eder, katkılarınızın devamını dileriz. İF
Silçok güzel bir yazı daha.. özellikle dere kenarında ev yapma ve kafaya yapışkan otları koyma ritüelleri çok güzel. teşekkür ederiz. sayenizde çok şey öğreniyoruz..
YanıtlaSilBiz de gezdikçe öğreniyoruz; ilginize teşekkür eder, katkılarınızın devamını dileriz. İF
YanıtlaSilGüzel gezi ve anlatım .Gezi yazılarınızı ilgi ve zevkle okuyorum (bunu biraz geç okudum).Marul yemeğinin özgün adı : "Marul Aşı "Dere Kahvede eskiden "karambol" havuzunda,karambol oynanırdı.Şimdi yerinde çay,kahvaltı,pide servisi yapılan kafe var. Karambol(*) oyunu ise Alay parkında oynanıyor. Karambol: benzeri İspanyada oynanan , meşe ağacından yapılan küçük bilyeler ile kukaları devirme oyunu.(12x4 mt.lik beton havuzlarda oynanır)
YanıtlaSilNejat Bey merhabalar... Geri bildiriminiz için teşekkürler. Belirttiğiniz gibi Derekahve özel bir mekan Tire için... Ancak bu ayın başında salgın nedeniyle aylar sonra gittiğimiz Tire'de kısa bir süreliğine Derekahve'ye de uğradık, ancak gördüğümüz manzara çok kötüydü. Her yer pislik içindeydi. Çok üzüldük. Burası Tire'nin yakın tarihinde önemli bir yere sahip. Bu geleneğin yaşatılması, Tire gibi kadim bir geçmişi olan bir yerleşim için çok önemli. Karambol, oyunu bildiğiniz gibi İspanya'dan göç eden Sefarad Yahudileri tarafından bu coğrafyaya taşınmış. Yakın zamana kadar Alay Parkı'nda yaşlılar oynardı bu oyunu. Belli zamanlarda oynarlardı. Bir gittiğimde yine bakayım. Şükrü Hoca'yı yad edeceğimiz bir sohbeti sizle yapmayı arzuluyordum, ama olmadı. Umarım salgın sonrası günlerde gerçekleştirebiliriz. İlginize teşekkürler. Görüşmek dileğiyle...İF
SilMerhabalar Ibrahim Bey, DereKahve ve Tire hakkında daha ayrıntılı bilgileri konuşabieceğimiz bir toplantı yapalım yoldaşlarınız ve Tiredeki arkadaşlarınız da olsun. Tirede de olabilir. Bir projemin uygulaması nedeniyle yılbaşına kadar Urla İskedeledeyim.Bu taraflara yolunuz düşerse bir kahve içebiliriz;ya da yine bu taraflardaki bir yürüyüşünüze fotoğraf makinamla katılabilirim.Hafta içinde Şükrü'nün aynı kendisine benzeyen oğlu Ege,annesiyle bir gezi dönüşü uğradılar ,çay içip sohbet ettik.Kütüphanesindeki 4000 kitabının tasnifi yeni bitmiş; onu da konuşuruz.Selam ve Sevgiler.
Silİlginize ve nazik davetinize teşekkürler. Pandemi nedeniyle bu baharda verimli yürüyüşler yapamadık. Daha çok noktasal değinmelerle geçirdik zamanı. Sonbaharda ortalık yatışırsa tekliflerinizi değerlendireceğim. Görüşmek üzere. İF
Sil