11 Aralık 2015 Cuma

KARAÇAMUR’DAN DİBEKDERE’YE



SONBAHARIN İZİNDE
 DİBEKÇİLER YAYLALARINDA BİR GÜN


13 Kasım 2015
İbrahim Fidanoğlu

Sonbaharın bütün renkleriyle boyanmıştır şimdi Güme Dağı’nın ardındaki yaylalar… Sular çekilse de Kasım’ın bu kesat günlerinde; Dibekçiler’den öteye, Ovacık, Karaçamur ve İncirliova’ya doğru İkizdere’de birleşen bütün vadiler; çınarların, cevizlerin ve kestanenin, kirazların, melengeç, ahlat ve diğerlerinin yeşilden sarıya ve sarıdan kırmızıya büründüğü bir renk cümbüşünün tutsağı gibidirler. Yamaçlara yayılmış koyun sürülerinin uzaktan duyulan çıngırak sesleri, bazen önünüzdeki ilk tepeyi aşarken karşılaştığınız yılkı atlarının telaşı, dallarından düşmek üzere olgunlaşmış; bu kadar da büyüğü var mıymış dedirten sulu ahlat armutlarının benzersiz lezzeti; hepsi birbirine karışır gün içinde; biz tepelerden vadilere doğru usulca akarken.

 
Güme Dağı'nın kuzey yüzünde; Canbazlı Köyü'nün altlarında hal böyleydi.

Tire Coğrafyası’nda sonbaharın güzelliklerine bir kez daha tanıklık etmek adına bugün Peşrefli Köyü’nün üstündeki Karakaya Tepesi’nin arkasında yer alan Karaçamur Yaylası’ndan başlayıp, Çaldede Zirvesi’nin hemen eteklerini yalayarak kuzey-güney ekseninde Aydın’a doğru alçalan Dibekdere Vadisi’nin doğu yamaçları boyunca yürüdük.

 
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)

Her zaman belirttiğimiz üzere; Aydın Dağları’nın kuzeye bakan yüzünde yer alan ve İkizdere’ye doğru bir dizi vadiyle derinliğine kesilen Dibekçiler topografyası; kendine has engebeleri, iklimsel koşulları ve Kömürcü Gediği’nden itibaren değişen havasıyla bambaşka bir coğrafyayı belirliyor. Burada yer alan yaylalar ve onları kuzey- güney ekseninde bir anlamda dilimleyen derin vadiler özellikle ilkbaharda ve sonbaharda bu bölgeye has bitki örtüsünün çeşitliliği de dikkate alındığında ziyaretçilerine benzersiz anlar sunuyor. Karaçamur ve Ovacık Yaylaları(1) ile bu düzlemden Aydın yönüne doğru derinleşerek devam eden Dibekdere Vadisi de, içinde bir eko sistemi barındırması açısından önem taşıyan bu havalinin özel rotalarından birkaçını oluşturuyor.

 
Kavakların ardındaki köy; Büyükkemerdere

 
Dibekdere Vadisi'nin derinliklerinde bir duman tüter.

Karaçamur Yaylası, Küçük Menderes Ovası’na doğru akan Eğridere Vadisi’ndeki Değirmendere’yi besleyen en önemli su kaynaklarının bulunduğu yer. Adına da nakşetmiş havzanın su yönünden zenginliği nedeniyle, Tire pazarlarında özellikle aranan barbun fasulyesini, patlıcanı, biberini, domatesini, cevizini ve diğer sezonluk ürünlerini özellikle saymak gerek. Koca Peçen’in(2) de şimdi sonsuzluk uykusuna daldığı o eski Yörük mezarlığının yer aldığı Ovacık Yaylası’nın biraz daha ilerisinde ve hemen Eğridere Vadisi’nin başlangıcındaki düzlemde yer alan Karaçamur Yaylası’nın yöredeki bu ününü yabana atmamak gerek.

 
Çaldede Zirvesi

 
Dibekdere sırtlarında kızlar elması ağacının başında gezginlerin lezzet testi


Sabahın erken saatlerinde; rüzgâr gülleriyle donanmış Canbazlı Köyü’nün sırtlarını aştıktan sonra, Büyükkemerdere Köyü’nün yerleştiği vadinin üst düzleminden kıvrılarak Söğüt Gediği’ne oradan da Ovacık Yaylası’na ulaştık. Artık Dibekçiler havzasındaydık. Tarlalarda ürün kaldırılmış, kileler doldurulmuş, ürün ovaya indirilmişti. Yayladaki duruma bakarsak, birkaç yayla evinin bacasından tüten dumandan başka bir hayat belirtisi de neredeyse kalmamıştı. Karaçamur Yaylası’na kadar arabayla indik. Eğridere Vadisi’nin sonbaharın renklerine boyanmış halini, bir yarın başından doya doya seyrettik. Vadiye doğru akan derenin sel sularıyla artan akışını dizginlemek için yakın geçmişte İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından yapılan bir dizi bendi bu kadar uzaktan seçebiliyorduk. Solumuzda Manastır Tepesi; ileride sağımızda uzanan Koyuncular Yaylası’nın sırtları ufuk çizgimizde yer alıyordu.(3)


 
 Karaçamur'dan Eğridere Vadisi'ne bakış
 
Dibekdere Vadisi'nin bütün renkleri

 
Dibekdere çiğdemleri

Ovacık Yaylası’ndaki Koca Peçen’in torunu Abdurrahman’ın evine kısa süre uğradık. Bahçedeki yerlere saçılmış yeşil elmalar, evin çatısına serili cevizler, sezonun sonunda seçilmeyi bekleyen yayla domatesleri kısa sürede lezzet testinden geçtiler. Bahara, içine koyun sütünden peynir basmak üzere kavanozlar teslim edildi; alışverişler tamamlandı ve Ovacık Yaylası üzerinden Dibekdere Vadisi’ne doğru yürüyüşe geçildi.

 
 Çaldede Zirvesi, ulu bir karaçam ve Dibekdere yamaçları

 
Sarardı ceviz yaprakları Dibekçiler Havzası'nda...

Uzun süre zirvesinde bir eren mezarının bulunduğu Çaldede Tepesi’nin(4) karşı yamaçlarındaki bir toprak yoldan yürüdük. Karaçamur’dan itibaren Dibekdere’ye doğru alçalan topografya, ilerledikçe derin bir vadiye dönüştü. Ceviz ağaçlarıyla kaplı yamaç, sonbaharla birlikte sarıya boyanmıştı. Biraz ileride ise kırmızıya dönmüş yapraklarıyla bizi bir kirazlık karşıladı. Yeşil, sarı ve kırmızının bütün tonları birbirine girmişti. Renk sarhoşluğu içindeki vadinin görünümü benzersizdi.

 
Gezginler, sarıdan kırmızıya dönmüş yapraklarıyla bir kirazlığın önündeler.

 
Böyle güzel bir toprak yoldan ulaşmıştık kirazlığa.

 
Kirazların yalnızlığı

Lila renkli çiğdemler, topraktan fışkırırcasına her yerde baş vermişti. O kadar güzellerdi ki… Mantarlar, koyu pembe yabani karanfiller, kuzeye bakan kuytu köşelerdeki pembe siklamenler, meşelerin; kahverengiye dönen ve neredeyse bir yamacı tek renge boyayan egemenlikleri görülmeye değerdi. Ama bugünün esas sürprizi ahlatlardı.

 
Lila rengi çiğdemler

 
Bir garip mantar...

 
ve kuytulardaki siklamenler

 

 Dibekdere yamaçlarında bir yabani karanfil

Bugüne kadar dağlarda dolaşırken karşılaştığımız ahlat ağacının meyveleri bir ceviz çapında bile değillerdi. Ama bu dağda gördüklerimiz ve lezzetini deneme fırsatı bulduklarımız, oldukça iri; neredeyse küçük bir elma boyutundaydılar. Son derece sulu ve çok tatlıydılar. Kısacası, şimdiye kadar yediğimiz en lezzetli ahlat armutları bunlardı.

 
sığır kuyruğunu andırıyordu; ama?

 
Dibekdere yamaçlarından Çaldede Zirvesi'ne bakış
Vadinin dibinden Aydın’a doğru ilerleyen toprak yolu izleyebiliyorduk. Yamaçlara birbirinden mesafeli olarak serpilmiş çok sayıda bağ evi vardı. Vadinin dibine doğru uzaktan tüten dumanlar, bize; köylülerin budama işleriyle uğraştıklarını anlatıyordu. Kimi İncirliova’nın, kimi Dibekçiler Havzası’nın köylüleri, bu yamaçlarda ve dere kenarında cevizlik, kestanelik ve meyve ağaçlarıyla kaplı arazilere sahiptiler. Her bir arazinin içindeki küçük bir kulübe ise, bu yaşam çevresinin vazgeçilmez bir unsuru olarak yerini almıştı.

 
 Dibekdere Vadisi'nin yamaçlarındaki evlerden biri

Vadideki evlerden bir diğeri

 
 Kasım ayında Dibekdere'nin hali; vadide geriye döndüğümüz nokta...

Aydın yönüne doğru bir süre daha yürüdükten sonra vadiye doğru alçalan bir toprak yol bulup geriye döndük. Vadinin dibine indiğimizde, bu yıl ilkbaharda Dibekdere Vadisi boyunca yağmur altında yaptığımız o keyifli yürüyüşteki(5) dönüş noktasına ulaştığımızı anladık. Dibekdere Vadisi’ni daha önceden yürüdüğümüz için dönüşümüzü de yine geldiğimiz yamaçtan; ama daha alt bir seviyeden yapmak üzere Karaçamur’a doğru ilerleyen bir patikaya girdik. Bazen yükseldik, bazen alçaldık; kimi zaman bahçelerinin içindeki sessizliğe bürünmüş kır evlerinin yanından geçtik. Yol boyunca usulca akan küçük çeşmelerin yanından ve zaman zaman yolu neredeyse bir tünel gibi iki yandan saran sık ağaçlıkların arasından yürüyerek geçtik.

 

 Sık ağaçlarla kaplı bir tüneldeyiz sanki...

 
Bu da vadinin güzelliği; yönümüz Karaçamur'a doğru...

 
Çiçeklerin bazıları sonbaharda açar.

Yukarı doğru yavaşça yükselen patika, yamacın doğuya doğru kıvrım yaptığı bir noktada bir anda bitiverdi. Buradan ileriye gitmek giderek derinleşen bir dere yatağı nedeniyle imkânsızdı. Zorunlu olarak doğu yönünde dik bir sırta tırmandık. Nerdeyse 60 derecelik bir açıyla yükselen yamaç, yukarılara doğru nefesimizi kesti. Tırmanmanın sonunda eriştiğimiz düzlük, yürüyüşün başında uğradığımız kızlar elması ile kaplı ağaçlık bir alandı. Kirazdan küçük, kırmızı renkli ve elmayı andıran lezzetteki meyveleri, doyurmasa da bir tat bırakıyordu ağzınızda. Bölgede üvez ismi de verilen ve koca yemişin yapraklarını andıran yapraklara sahip bu ağaçlara bu yörede sıkça rastlanıyordu. Bu alandan biraz daha yukarı çıkınca, gelirken takip ettiğimiz toprak yola ve bu yolda karşılaştığımız çeşmeye ulaştık. Artık bundan sonrası kolaydı.

 
 Dibekdere'ye veda ederken

 
Dibekdere atları

Çeşme yalağının üstüne ilişip biraz dinlendik. Dibekdere Vadisi’ne doğru bakarak azıcık soluklanmak, doğrusu pek iyi gelmişti. Ama akşam baskısı nedeniyle yeniden yürüyüşe geçmeliydik. Zira arabaya kadar daha bir hayli yolumuz vardı. Yaklaşık 2 km. sonra başlangıç noktamıza ulaşmıştık bile. Toplamda 13 km. yürümüş, zorlu bir tepeye tırmanmış ve sonbaharın Dibekçiler Vadisi’ne bahşettiği tüm güzellikleri seyrederek bir farkındalık deneyimi daha yaşamıştık. Ne mutlu bize; ne mutlu doğada umarsızca yürüyenlere…


Dipnotlar
(1)    Ovacık ve Karaçamur Yaylaları yürüyüşü hk.da bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/05/tirede-ovacik-ve-karacamur-yaylarina.html
(2)   Koca Peçen ile ilgili hikâyeler için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2014/03/pir-veli-bese-icin-pesrefliden.html
(4)  Çaldede ve Mahya Şenlikleri ile ilgili olarak bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/07/tirede-caldede-mahya-senlikleri.html
(6)  Fotoğraflar, yürüyüş sırasında Aydın Aydemir tarafından çekilmiştir.



Yazan : İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC



Bumerang - Yazarkafe



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder