SONBAHARIN İZİNDE
DİBEKÇİLER YAYLALARINDA BİR GÜN
13 Kasım 2015
İbrahim Fidanoğlu
Sonbaharın bütün renkleriyle boyanmıştır şimdi Güme Dağı’nın ardındaki
yaylalar… Sular çekilse de Kasım’ın bu kesat günlerinde; Dibekçiler’den öteye,
Ovacık, Karaçamur ve İncirliova’ya doğru İkizdere’de birleşen bütün vadiler;
çınarların, cevizlerin ve kestanenin, kirazların, melengeç, ahlat ve
diğerlerinin yeşilden sarıya ve sarıdan kırmızıya büründüğü bir renk cümbüşünün
tutsağı gibidirler. Yamaçlara yayılmış koyun sürülerinin uzaktan duyulan
çıngırak sesleri, bazen önünüzdeki ilk tepeyi aşarken karşılaştığınız yılkı
atlarının telaşı, dallarından düşmek üzere olgunlaşmış; bu kadar da büyüğü var
mıymış dedirten sulu ahlat armutlarının benzersiz lezzeti; hepsi birbirine
karışır gün içinde; biz tepelerden vadilere doğru usulca akarken.
Güme Dağı'nın kuzey yüzünde; Canbazlı Köyü'nün altlarında hal böyleydi.
Tire
Coğrafyası’nda sonbaharın güzelliklerine bir kez daha tanıklık etmek adına
bugün Peşrefli Köyü’nün üstündeki Karakaya Tepesi’nin arkasında yer alan Karaçamur
Yaylası’ndan başlayıp, Çaldede Zirvesi’nin hemen eteklerini yalayarak
kuzey-güney ekseninde Aydın’a doğru alçalan Dibekdere Vadisi’nin doğu yamaçları
boyunca yürüdük.
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Her zaman belirttiğimiz üzere; Aydın Dağları’nın kuzeye bakan yüzünde
yer alan ve İkizdere’ye doğru bir dizi vadiyle derinliğine kesilen Dibekçiler
topografyası; kendine has engebeleri, iklimsel koşulları ve Kömürcü Gediği’nden
itibaren değişen havasıyla bambaşka bir coğrafyayı belirliyor. Burada yer alan
yaylalar ve onları kuzey- güney ekseninde bir anlamda dilimleyen derin vadiler
özellikle ilkbaharda ve sonbaharda bu bölgeye has bitki örtüsünün çeşitliliği
de dikkate alındığında ziyaretçilerine benzersiz anlar sunuyor. Karaçamur ve
Ovacık Yaylaları(1) ile
bu düzlemden Aydın yönüne doğru derinleşerek devam eden Dibekdere Vadisi de,
içinde bir eko sistemi barındırması açısından önem taşıyan bu havalinin özel rotalarından
birkaçını oluşturuyor.
Kavakların ardındaki köy; Büyükkemerdere
Dibekdere Vadisi'nin derinliklerinde bir duman tüter.
Karaçamur Yaylası, Küçük Menderes Ovası’na doğru akan Eğridere
Vadisi’ndeki Değirmendere’yi besleyen en önemli su kaynaklarının bulunduğu yer.
Adına da nakşetmiş havzanın su yönünden zenginliği nedeniyle, Tire pazarlarında
özellikle aranan barbun fasulyesini, patlıcanı, biberini, domatesini, cevizini
ve diğer sezonluk ürünlerini özellikle saymak gerek. Koca Peçen’in(2) de şimdi sonsuzluk
uykusuna daldığı o eski Yörük mezarlığının yer aldığı Ovacık Yaylası’nın biraz
daha ilerisinde ve hemen Eğridere Vadisi’nin başlangıcındaki düzlemde yer alan
Karaçamur Yaylası’nın yöredeki bu ününü yabana atmamak gerek.
Çaldede Zirvesi
Dibekdere sırtlarında kızlar elması ağacının başında gezginlerin lezzet testi
Sabahın erken saatlerinde; rüzgâr gülleriyle donanmış Canbazlı Köyü’nün
sırtlarını aştıktan sonra, Büyükkemerdere Köyü’nün yerleştiği vadinin üst
düzleminden kıvrılarak Söğüt Gediği’ne oradan da Ovacık Yaylası’na ulaştık.
Artık Dibekçiler havzasındaydık. Tarlalarda ürün kaldırılmış, kileler
doldurulmuş, ürün ovaya indirilmişti. Yayladaki duruma bakarsak, birkaç yayla
evinin bacasından tüten dumandan başka bir hayat belirtisi de neredeyse
kalmamıştı. Karaçamur Yaylası’na kadar arabayla indik. Eğridere Vadisi’nin
sonbaharın renklerine boyanmış halini, bir yarın başından doya doya seyrettik.
Vadiye doğru akan derenin sel sularıyla artan akışını dizginlemek için yakın
geçmişte İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından yapılan bir dizi bendi bu
kadar uzaktan seçebiliyorduk. Solumuzda Manastır Tepesi; ileride sağımızda
uzanan Koyuncular Yaylası’nın sırtları ufuk çizgimizde yer alıyordu.(3)
Karaçamur'dan Eğridere Vadisi'ne bakış
Dibekdere Vadisi'nin bütün renkleri
Dibekdere çiğdemleri
Ovacık Yaylası’ndaki Koca Peçen’in torunu Abdurrahman’ın evine kısa süre
uğradık. Bahçedeki yerlere saçılmış yeşil elmalar, evin çatısına serili
cevizler, sezonun sonunda seçilmeyi bekleyen yayla domatesleri kısa sürede
lezzet testinden geçtiler. Bahara, içine koyun sütünden peynir basmak üzere
kavanozlar teslim edildi; alışverişler tamamlandı ve Ovacık Yaylası üzerinden
Dibekdere Vadisi’ne doğru yürüyüşe geçildi.
Çaldede Zirvesi, ulu bir karaçam ve Dibekdere yamaçları
Sarardı ceviz yaprakları Dibekçiler Havzası'nda...
Uzun süre zirvesinde bir eren mezarının bulunduğu Çaldede Tepesi’nin(4)
karşı yamaçlarındaki bir toprak yoldan yürüdük. Karaçamur’dan itibaren
Dibekdere’ye doğru alçalan topografya, ilerledikçe derin bir vadiye dönüştü.
Ceviz ağaçlarıyla kaplı yamaç, sonbaharla birlikte sarıya boyanmıştı. Biraz
ileride ise kırmızıya dönmüş yapraklarıyla bizi bir kirazlık karşıladı. Yeşil,
sarı ve kırmızının bütün tonları birbirine girmişti. Renk sarhoşluğu içindeki vadinin
görünümü benzersizdi.
Gezginler, sarıdan kırmızıya dönmüş yapraklarıyla bir kirazlığın önündeler.
Böyle güzel bir toprak yoldan ulaşmıştık kirazlığa.
Kirazların yalnızlığı
Lila renkli çiğdemler, topraktan fışkırırcasına her yerde baş vermişti.
O kadar güzellerdi ki… Mantarlar, koyu pembe yabani karanfiller, kuzeye bakan
kuytu köşelerdeki pembe siklamenler, meşelerin; kahverengiye dönen ve neredeyse
bir yamacı tek renge boyayan egemenlikleri görülmeye değerdi. Ama bugünün esas
sürprizi ahlatlardı.
Lila rengi çiğdemler
Bir garip mantar...
Dibekdere yamaçlarında bir yabani karanfil
sığır kuyruğunu andırıyordu; ama?
Dibekdere yamaçlarından Çaldede Zirvesi'ne bakış
Vadinin dibinden Aydın’a doğru ilerleyen toprak yolu izleyebiliyorduk.
Yamaçlara birbirinden mesafeli olarak serpilmiş çok sayıda bağ evi vardı.
Vadinin dibine doğru uzaktan tüten dumanlar, bize; köylülerin budama işleriyle
uğraştıklarını anlatıyordu. Kimi İncirliova’nın, kimi Dibekçiler Havzası’nın
köylüleri, bu yamaçlarda ve dere kenarında cevizlik, kestanelik ve meyve
ağaçlarıyla kaplı arazilere sahiptiler. Her bir arazinin içindeki küçük bir
kulübe ise, bu yaşam çevresinin vazgeçilmez bir unsuru olarak yerini almıştı.
Dibekdere Vadisi'nin yamaçlarındaki evlerden biri
Vadideki evlerden bir diğeri
Kasım ayında Dibekdere'nin hali; vadide geriye döndüğümüz nokta...
Aydın yönüne doğru bir süre daha yürüdükten sonra vadiye doğru alçalan
bir toprak yol bulup geriye döndük. Vadinin dibine indiğimizde, bu yıl
ilkbaharda Dibekdere Vadisi boyunca yağmur altında yaptığımız o keyifli yürüyüşteki(5) dönüş noktasına
ulaştığımızı anladık. Dibekdere Vadisi’ni daha önceden yürüdüğümüz için
dönüşümüzü de yine geldiğimiz yamaçtan; ama daha alt bir seviyeden yapmak üzere
Karaçamur’a doğru ilerleyen bir patikaya girdik. Bazen yükseldik, bazen
alçaldık; kimi zaman bahçelerinin içindeki sessizliğe bürünmüş kır evlerinin
yanından geçtik. Yol boyunca usulca akan küçük çeşmelerin yanından ve zaman
zaman yolu neredeyse bir tünel gibi iki yandan saran sık ağaçlıkların arasından
yürüyerek geçtik.
Sık ağaçlarla kaplı bir tüneldeyiz sanki...
Bu da vadinin güzelliği; yönümüz Karaçamur'a doğru...
Çiçeklerin bazıları sonbaharda açar.
Dibekdere'ye veda ederken
Dibekdere atları
Dipnotlar
(1) Ovacık ve Karaçamur Yaylaları yürüyüşü hk.da bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/05/tirede-ovacik-ve-karacamur-yaylarina.html
(2) Koca Peçen ile ilgili hikâyeler için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2014/03/pir-veli-bese-icin-pesrefliden.html
(3) Eğridere Vadisi hk.da bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/05/tire-egridere-vadisinde-manastir.html
(4) Çaldede ve Mahya Şenlikleri ile ilgili olarak bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/07/tirede-caldede-mahya-senlikleri.html
(5) Dibekdere hk.da bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2015/09/dibekderede-islanmak.html
(6) Fotoğraflar, yürüyüş sırasında Aydın Aydemir tarafından çekilmiştir.
Yazan : İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC
Düzenleyen: M.YC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder