TİRE’NİN
ÜSTÜNDE; GÜME DAĞI’NDA EFELER YOLU’NDAN YÜRÜDÜK.
28 Mart 2024
İbrahim Fidanoğlu
Gökçen Efem aman aman iner gelir inişten
Ah her yanları görünmüyor da gümüşten aman
Ah her yanları görünmüyor da gümüşten aman
Gökçen Efem aman aman şimdi gelir döğüşten
Ah Gökçen Efem efelerin de efesi aman
Ah altın gümüş para dolu kesesi
Gökçen Efem aman aman efelerin efesi
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Bozdağı'ndan aman aman gelir onun gür sesiAh Gökçen Efem efelerin de efesi aman
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Ah Gökçen Efem efelerin de efesi aman
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Ödemiş Türküsü
Kaynak kişi: Avni Gürel
Derleyen: Muzaffer Sarısözen
Giriş
Hasan Hoca, 31 Mart
yerel seçimleri için oy kullanmak üzere Datça’dan
Tire’ye gelmişti. Biz de bu fırsatı
kaçırır mıyız; hemen soluğu Tire’de
aldık. O, her zamanki konukseverliği içinde; yürüyüş için bütün imkânları
hazırladı ve bize ise, Mart ayının son yürüyüşü olarak Güme Dağı’nda Efeler Yolu’nda
yürümek kaldı.
Dağa Kaçtım gezginleri; Dallık'tan Ovacık'a doğru Efeler Yolu'nda yürürken...
(Mart 2024)
Efeler Yolu aslında paydaşları olan İzmir Valiliği, İzmir
Büyük Şehir Belediyesi, Ege Üniversitesi, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
İzmir Vakfı, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü ve Efeler Yolu Derneği tarafından bir
proje kapsamında yürütülen ve merkezinde zeybeklik teması bulunan; toplam 28
etaplık bir kültür rotasını tarif ediyor. Bu girişimin web sitesinde amaç ve
kapsamı aşağıdaki şekilde tanımlanıyor:
(Efeler Yolu web sitesinden alınmıştır.)
“Efeler Yolu; İzmir’in Bornova ilçesinden
başlayarak Nif Dağı ve Bozdağ sıradağlarını geçerek Kiraz’ın yaylalarını dönen
ve devamında Aydın Sıradağları üzerinden Efes-Selçuk’ta bulunan Meryemana’da
sonlanan 500 kilometrelik çok etaplı ve işaretli bir yürüyüş yoludur. Efeler
Yolu, efe/zeybek temasını işleyen bir kültür rotasıdır. Bu bağlamda Efeler Yolu
geniş bir coğrafyayı kapsayarak, bakir yaylalar ve dağ geçitlerini kullanan
kadim yollarla kültürel zenginliklerini günümüze taşımayı başarmış önemli
köyleri birbirine bağlar. Efeler Yolu, sorumlu turizme yönelik çalışmaları ve
fark yaratan özellikleriyle 2023 yılında Green
Destinations “Top 100 Stories” arasında yer almaya hak kazanmıştır.
(Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
Efeler Yolu 27 ana etap ve 1 alternatif hat
olmak üzere 28 etaptan oluşur. Etap uzunlukları 14-24 kilometre arasında
değişir. Etapların zorluk dereceleri genel olarak orta-zor ve zor olarak
derecelendirilebilir. Bu yönüyle Efeler Yolu tam bir meydan okumadır. Efeler
Yolu’nun ana etapları kırmızı-beyaz, alternatif rotası ise kırmızı-sarı
renklerle işaretlenmiştir. Standart sinyalizasyona ek olarak yoldaki kırmızı
işaretlemeler, rotalar üzerinde bulunan dağ zirveleri, kültür mirasları ya da
önemli manzara noktalarına ulaşım sağlar.”(1)
(Mart 2024)
Ovacık Yaylası'nda
(Mayıs 2012)
Biz, bugün
bu 28 rotadan birisi olan Dallık-Karaçamur
Yaylası arasındaki güzergâhın (Efeler
Yolu rotasında 22. etap olarak tanımlanmış) Ovacık Yaylası’na kadar olan bölümünü gerçekleştirdik. Rota
güzergâhı son derece titiz bir şekilde işaretlenmişti. Her zaman olduğu gibi
yürüyüş öncesinde de harita üzerinden bir güzergâh çalışması yapmış olduğumuz
için herhangi bir sorun yaşamadan yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Şimdi gelelim
hikâyesine…
(Mayıs 2012)
(Mayıs 2012)
(Mayıs 2012)
Yürüyüşün Hikâyesi
Karaçamur Yaylası, İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline
uğradığı günlerde; İzmir’de İttihat Terakki’nin Kâtip-i Mesullüğü görevini yürütmekte olan Celal Bayar’ın, zeybeklik günlerinde yüze indirilme süreçlerinden
tanıdığı Gökçen Hüseyin Efe’yi teşvik
ederek, onun bölgede Kuvayı Milliye’nin
oluşturulma sürecine dâhil olması ile öne çıkan Güme Dağı’nın bağrında önemli bir mekândır. (2)(3)
(Mayıs 2012)
Gökçen Hüseyin Efe; Batı Anadolu'da Kuvayı Milliye'nin kuruluş çalışmaları sırasında Yunan işgalini ilk karşılayan efelerden; Çakıcı'nın kızanı...
Gökçen Efem; bir Ödemiş Türküsü... Tireli Muammer Ketencoğlu söylüyor; gidenlerin ardından...
(Youtube'dan alınmıştır.)
(Youtube'dan alınmıştır.)
Yunalıların İzmir’i işgali
sonrasında bölgedeki direniş hareketinin filizlenmeye başlaması ve zeybeklerin Kuvayı Milliye’ye destek vermeleri
sürecinde Karaçamur Yaylası(4) millici kuvvetlerin
toparlanması açısından bir üs görevi görür. Dağa çıkanlar Çobanköy – Eğridere üzerinden Karaçamur
Yaylası’na ulaştırılırken, İzmir’in işgali öncesinde İttihat Terakki’nin İzmir’deki
temsilcisi konumundaki Celal Bayar’ın
Batı Anadolu Cephesi’ni oluşturma
çalışmaları da hız kazanmaktadır.
(Hasan Doğan Arşivi)
(Hasan Doğan Arşivi)
Hafız Musoğullarından Hacı Halil Çöp Efe'nin (Halil Çöpoğlu) Dereli mezarlığındaki kabri; ölüm tarihi 20 Kasım 1939...
(Ekim 2016)
(Ekim 2016)
Bu uğurda yürütülen
mücadelelerde Gökçen Hüseyin Efe ve
onun baş kızanı Dereli köyünden Halil Çöp Efe’yi özellikle anmalıyız. Halil Çöp Efe’nin Gökçen Efe’nin Kuvayı Milliye’ye
katılımı konusundaki var olan tereddütlerini dağıtmaktaki oynadığı emsalsiz
rolü de burada özellikle vurgulamalıyız.(3)
Sonuçta dağlarda yakılan bu zeybek ateşleri, Batı Anadolu’da Yunan işgaline
karşı bir milletin uyanışını ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılımını
tetiklemiştir. Selam olsun bu uğurda can verenlere… Nur içinde yatsınlar hepsi…
(MYC; Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
Biz de bugün yaklaşık
100 yıl önceki kurtuluşun kahramanları olan zeybeklerin o çileli yolculuklarında
kullandıkları dağ geçitlerinden birinde onların izlerini sürdük. Bu bile bizim
için bir kıvançtır. Ne mutlu dağlarda yürüyenlere…
Sabah vakti saat 10.30
gibi Tire’ye ulaştık. Hasan Hoca,
bizi her zamanki gibi istasyonun altındaki Çınaraltı
kahvehanesinde bekliyordu. Sabah kahvelerini içmeden olmazdı. Kahvelerin
eşliğinde güzergâh hakkında kısaca bilgilendikten sonra, hemen Tire’nin Ödemiş çıkışındaki daha önce pek çok kez uğradığımız Karacaali mahallesine doğru yola çıktık.
Amacımız yürüyüşün başlangıç noktası olan dağdaki Dallık köyüne ulaşmaktı.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Dallık yükseklerden Küçük
Menderes ovasına bakan; Kemerdere’den
göçenlerin zaman içinde kurduğu bir köy… Nedense görünüşü ziyaretçisine biraz
derbeder görünse de, konumu itibariyle Ovacık
ve Karaçamur Yaylaları geçişinde yer
alan bir başlangıç yerleşimi gibidir. Köye öğleye doğru ulaştığımızda köyün
girişinde seçim önü Valilik tarafından yürütülen hummalı bir kilit taşı döşeme
çalışması vardı. Ovaya hâkim bir sekide ise, Dallıklı nineler yere çökmüşler; sabah
sohbetindeydiler. Selam verip biraz söyleştik. İlk sordukları ise, dağ
köylerinde sıkça karşılaştığımız “neredensiniz,
kimlerdensiniz” soruları oldu. Kısa bir sohbet sonrası yanlarından, ayrılıp
köyün camisinin bulunduğu tepeye doğru yürüyüşe başladık.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Caminin yanından geçerek
köyün son evlerinden birinin yanından dağa doğru yönelen bir patikaya saptık.
Bu Efeler Yolu’nun 22.etabının
başlangıcıydı. Rotayı tanımlayan işaretler başlamıştı bile. Köy evlerinin
bahçelerinde ya da evlerin arkalarındaki sırtlarda sapsarı zerenler (yabani nergisler;
narcissus pseudonarcissus) vardı; her
yanı sarmıştı bu soğanlı çiçekler. Hasan Hoca, Tire’de buna nergis
dediklerini söyledi. Çiçek çok göz alıcıydı, ama kokmuyordu. Köyün çıkışına
yakın bir yerde suyu akmayan bir çeşmenin yanından geçtik. Çeşmenin taşa
kazınmış oluğu oldukça güzel bir ayrıntıyı oluşturuyordu. Ama suyu kesikti.
Hemen yanında bir ballıbaba (lamiaceae sp.) kolonisine denk geldik.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Uçuk lila rengi çiçekleriyle karanfilgillerden dördüz otları (moenchia mantica)
(Mart 2024)
Dördüz otları; yakından...
(Mart 2024)
Bugün hava biraz kapalı
ve serin olsa da, dağlara da artık bahar gelmek üzereydi. Ağaçlar henüz
uyanmasa da, çiçekler her yanımızda bizi selamlar gibi açmışlardı. Neler yoktu
ki içlerinde; henüz tomurcukta mor ve pembe çiçekleriyle karakafes otları, kedi otları,
zerenler, su düğün çiçekleri, papatyayı andıran sapsarı çiçekleriyle kanarya otları (senecio vulgaris), uçuk lila rengi çiçekleriyle karanfilgillerden dördüz otları (moenchia mantica), sarı renkli çiçekleriyle turpgillerden draba ya da kaya dolamaları, dağ
sümbülleri, sarı renkli çiçekleriyle kaplan
otları (doronicum oriantale) , beyaz
renkli çiçekleriyle dikkat çeken kaz
tereleri (arabis alpina), mis
gibi kokan kokulu menekşeler; hepsi
yan yanaydı. Sanki bir resmigeçitteydiler.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Pastoral bir patikadan
yürüyorduk. Sağımızda solumuzda çakal
erikleri çiçekleriyle bembeyazdılar. Bir de pembeye boyanmış şeftaliler… Bahçelerden bize göz kırpar
gibiydiler. Ama biraz ilerleyince yine hüzün bastı bizleri; koca koca kestane
gövdeleri dilimlenip atılmıştı sırtın kıyısına. Hastalık mı; rüzgâr gülleri mi;
kimdi bunların sorumlusu? Bu dağların kestanesi, cevizi meşhurdu. Ama son
yıllarda Güme’nin tepelerini saran
rüzgâr gülleri tabiatın dengesini bozmuştu. Ağaçlara su erken yürümüş; daha
sonra gelen bir donla hepsi şaşkına dönüp, ölüp gitmişti. Sonra gelsin
testereler… Doğra Allah doğra… Esasen doğranan bu dağlardaki doğal hayattı; Tire’nin binlerce yıllık geçmişinde
saklı bereketiydi. Ama ne yazık ki biçare halkım bunlardan da bihaberdi. Hayatını
bu konulara vakfetmiş emekli bir biyoloji öğretmeni olan Hasan Hoca, bakın bu
konuda neler söylüyor?
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Güme’de Ovacık’tan Govan Çayırı’na Rüzgâr Pervaneleri
“Tire’nin güneyi, en doğudan Beydağlar
olmak üzere; batıya doğru uzanan Aydın
Dağları ve yerelde de Güme Dağı,
binlerce yıldır insanların hem gelir kaynağı, hem de bir ev sahibi görevini üstlenmiştir.
Günümüzde 30 civarında köy, bu dağlarda yerleşik hayata geçmiştir ve genelde
köken olarak da Kızılkeçili Yörüklerindendir.
Emekli öğretmen Ünal Duman Ağabeyimiz,
çocukluğunda dağdan gelen bu insanların bazılarının potur dediğimiz kısa donları ve cepkenleri ile şehre indiklerini
söyledi. Bir de artık filmlerde izlediğimiz; “baş, tamamen ustura ile tıraşlanmış, tam başın orta yerinde saç örülmüş
bir şekilde görürdüm onları” dedi. Orta Asya toplumlarında bu tepede saç
bırakma geleneği yaygındır. Rahmetli annem de ilkokulda okurken, dağdan gelen
ve birinci sınıfa kaydolan bir çocuğu böyle tanımlamıştı.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Dereli köyünden Hacı Halil
Efe’nin torununun çocuğu Mehmet
Devrimci, dağdaki Yörüklerden her ailenin beş bin keçisinin olduğunu söylemişti.
Şimdilerde artık bütün köylerde; hepsini toplasan beş bin keçiden söz edemeyiz.
1970’li yıllarda dağda yaşayan Yörükleri zorunlu iskâna mecbur ettiler. Giderek
bu köyler, tarım için yeni yerler açtılar. Özellikle de ceviz ve kiraz
yetiştirdiler. Son yıllarda da incir, bazı köylerin asıl ürünü oldu. Dünyanın
en güzel incirleri, bu köylerden çıkmaya başladı.
(Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
(Mart 2024)
Güya rüzgâr yönünden
oldukça zengin olan bu alanların, yenilenebilir enerji için yerlerinin satın
alındığını 2000’li yılların başlarına geldiğimizde işittim ilk kez. Zaten hemen
ertesi yıl da önce yollar ve virajlar genişletildi. Zira rüzgâr tribünlerinin
dev parçalarını bu daracık yollardan geçirmek mümkün değildi. Nitekim kısa
zamanda 50 rakamını geçen tribünler inşa edildi. Bu tribünlerin dev kanatları
döndüğünde, bölgede bir potansiyel gerilim yarattığı kesindi. Güneşin olduğu
günlerde dönen bu dev kanatların, bölgede uyuyan kestane ve ceviz ağaçlarını
uyandırması kesindir. Zira bu ağaçlar; ihtiyacı olan suyu, kökleri vasıtası ile
topraktan alıp, gövdelerindeki kılcal borularla en uç noktalarına taşıyorlar.
Bunun için de potansiyel gerilim gerekir. Yani kısacası güneş ışınlarının daha
da dikleştiği ve de buharlaşmayı artırıcı bir oran. Normalde Mart-Nisan ayları
uyanma aylarıdır. Önce dallar filizlenir, yaprak oluşumu gözlenir; çiçek derken,
meyveye doğru gider tüm ağaçlar.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Şimdi gelin şu soruyu
soralım; normal zamanlarda gelişmesi bu şekilde gözlenen bu ağaçların
damarlarında, rüzgâr tribünlerinin yarattığı potansiyel gerilim ile su yürür
mü? Evet; yürür, sonra da ne olur; gelin hep beraber bakalım. Mevsim geçişleri
gereği; bir don olayı, su bulunan bu kılcal boruların patlamasına sebep olur.
Şimdilerde bu dağlarda sıkça görülen ve özellikle kestanelerdeki bu kuruma
nedenini araştırmakta yarar var diye düşünüyorum.
(Mayıs 2012)
(Mayıs 2012)
(Mayıs 2012)
Bir yerde temiz enerji
elde edeceğiz diye yörenin bitki örtüsünü kurutmak… Özellikle Govan Çayırı’nda ise, binlerce ahlat
ağacı ve o ağaçlardan bal elde eden arılar; bütün bunların hiçbiri kalmadı.
Ahlat ağacının odunu çok kaliteli oluyormuş diye diye tükettik ağaçların
tamamını. Geriye ne mi kaldı? Dallık’tan
Ovacık Yaylası’na doğru arkadaşlarımla
yürürken duyduğumuz bir ses... Kulaklarımı yırtarcasına gelen pervanelerin asla
doğal olmayan sesi...”
(Mayıs 2012)
Karakaya’ya karşı pastoral patikalarda yürürken…
Yıllar önce Hasan
Hoca’nın köyü Peşrefli’den gösterişli
ve ismi gibi kapkara Karakaya’ya
doğru yürümüştük.(5) Karakaya, bütün heybetiyle, ismini haklı çıkarırcasına kapkara ve yekpare
kayadan zirvesiyle insanı ezer. Batı yönünde derin bir uçurumun dibinden,
oldukça sarp çizgilerle yükseldiği hissini veren dağa saygı duymamak
imkânsızdır. Dereli ve Osmancık havzalarını birbirine bağlayan Kapan Boğazı’nda suyu içilebilir
nitelikte ve son derece lezzetli bir çeşme vardı. İşte o gün Kapan Boğazı’na kadar gelip, çeşmesinden su içmiş ve Ovacık Yaylası’na doğru ilerleyen yolu
biraz yürüyüp, daha sonra Kimil Beli
yoluyla yeniden Peşrefli’ye
dönmüştük. Güzel anılardı biriktirdiğimiz.
(Mart 2024)
Bu dağlarda her şeyin Dibekçiler’den
çıktığı söylenir. Kime sorsanız, kökeni Dibekçiler
Yaylası’dır. Bugün Tire’nin sırtını dayadığı Güme Dağı’nın arka dünyasında yer alan derin vadiler ve yüksek
tepelerle çevrili bu destansı yayla, herhalde Türkmenlerin Batı’ya doğru
göçlerinde en uç noktada gelip yerleştikleri yer olmalıdır. Bugün bunun sesiz
tanığı, 2000 metrenin üzerinde bir yüksekliğe sahip kayrak taşlarla kaplı bir
tepenin üstünde yatmakta olan Türkmen önderi Çaldede’dir. Dağın hemen eteklerinde yer alan bir su kaynağının
çevresinde hayat bulmuş asırlık çınar ağaçları altında; belki de yüzlerce
yıldır her Eylül ayının ilk Pazar günü düzenlenen Çaldede Mahyası’nda(6)
hatırlanan ve İncirliova’dan Tire’ye dek yüzlerce köyün ahalisini
buralara çekecek kadar köklü bir güce sahip olan o büyük göçün hatırası
olmalıdır.
(Mayıs 2016)
(Mayıs 2015)
Çaldede Mahyası; her yıl Eylül ayının ilk pazar günü Çaldede tepesinin eteklerinde çınarlar altındaki bir su kaynağının başında düzenlenir.
(Eylül 2006)
(Eylül 2006)
(Haziran 2016)
Bugün de Karakaya bütün heybetiyle karşımızda bir
duvar gibi yükseliyordu. İşaretli patikaları takip ederek dere yataklarının ve
cevizliklerin içinden geçtik. Aşağılarda Küçük
Menderes ovası ve geride bıraktığımız Dallık
köyü giderek artık çok uzaklarda kalmıştı. Yürüdüğümüz patikada ayağımızın
altındaki yığınlarca kuru kestane yaprağının çıkardığı sesler yoldaş olmuştu
bizlere bu patikalarda. Beyaza bürünmüş üç beş çakal eriğinin yanından yukarıya
doğru kıvrılan bir yolu takip ederek Ovacık
Yaylası’na doğru tırmanmaya başladık.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Gelincikgillerden kaz gagaları, dağ sümbüllerinin en
güzelleri, sapsarı su düğün çiçekleri,
mor ve lacivert renkli hava cıva otları
ve çakal erikleri her yanımızı
sarmıştı. Kestane ve ceviz ağaçlarının bulunduğu ovaya hâkim bir düzlüğe doğru
yürüdük. Burada kısa bir çay molası verdik. Kalın gövdeli kestane ağaçlarının
gövdelerinde basamak gibi büyük çentikler açılmıştı. Hasan Hoca, bunların ağaca
tırmanmak için açılmış yuvalar olduğunu belirtti.
(MYC; Mart 2024)
(Mart 2024)
Ovacık'a doğru bir sel yatağını geçtik.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
Ovacık asfaltına yaklaşırken rastladığımız deve dikenleri, çiçeğe durmuşlardı. Yanından geçtiğimiz doğranmış
kestane gövdelerini doyasıya kokladık; boynu vurulmuş biçareler gibi birer
birer devrilmişlerdi yerlere. Bir süre sonra Dallık-Ovacık asfaltına ulaştık. Yol kıyısında birkaç kır evi
vardı. Yamandere köyü yakınlardaydı.
Ovaya hâkim bir noktada hemen yolun kıyısında yemek molası verdik.
Kestane ve ceviz ağaçlarının bulunduğu bu düzlükte çay molası verdik.
(Mart 2024)
Yayladayız. Dallık artık bir hayal gibi...
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Ovacık’tan Dallık’a…
Yemek sonrasında asfalt
yoldan Ovacık Yaylası’na yürümek
istemedik. Zaten yaylaya çok yaklaşmıştık. Daha önceleri farklı yönlerden Ovacık’a defalarca yürümüş ve yaylanın
keyfini çıkarmıştık. Tire’ye de biraz
zaman ayırma düşüncesiyle bu noktadan Dallık’a
dönmeye karara verdik. Bu kez asfaltı takip ederek Dallık köyünün yukarılarından döne döne alçaldık köye doğru.
(Mart 2024)
(Mart 2024)
Köyün yukarılarında anıt
kestane ağaçları vardı. Geniş gövdeleriyle hala hayata tutunmuş durumdaydılar.
Kimisi gençleştirme amacıyla budanmış ve daha sonra sürgün vererek yeniden
serpilip gelişmiş durumdaydılar. Rüzgâr güllerinin hışmına uğramamalarını
dileyerek geçtik yanlarından.
(MYC; Mart 2024)
(Mart 2024)
Dallık’a yaklaşırken bahçelerde şeftali ağaçları başladı yeniden.
Pembe çiçekleriyle yeni hayata merhaba demişlerdi şeftaliler. Yol üstündeki
1982 tarihini taşıyan Ülfet Öztürk
Çeşmesi’nin buz gibi akan yayla suyundan kana kana içtik ve yanımızdaki
şişelerinin hepsinin suyunu yeniledik. Suyu oldukça lezzetliydi.
(Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
(Mart 2024)
(MYC; Mart 2024)
Dallık köyüne girmek üzereydik. Köyün yukarıdan girişindeki bir
kahvehanenin önünde birkaç köylü eğleşmekteydi. Sabahki kilit taşı döşeyenler ortalıkta
yoktular. Henüz bitirememişlerdi işlerini ama. Ortalık sabahki gibi oldukça
sakin ve sessizdi. Arabayı bıraktığımız yere az kalmıştı; son virajı da
döndükten sonra araba göründü. Şimdi Tire’ye;
Çınaraltı’na dönme; yorgunluk kahvesi
içme, Tire’den tulum peyniri, tatlı
maya ekmek ve çamur peynir alma zamanıydı. Bu düşüncelerle Dallık’tan aşağıya doğru bıraktık kendimizi.
Dipnotlar:
(2) Ödemiş ve Tire civarında Yunan İşgali’ne karşı Kuvayı Milliye’nin
örgütlenmesi çalışmaları hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2019/09/izmirin-isgalinden-ilkkursun.html
ve https://dagakactim.blogspot.com/2019/09/izmirin-isgalinden-ilkkursun_21.html
(3) Gökçen Hüseyin Efe ve Halil Çöp Efe’nin Kuvayı
Milliye’ye katılımı süreçleri hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/10/derelide-huzun.html
(4) Karaçamur Yaylası için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2015/12/karacamurdan-dibekdereye.html
(5) Peşrefli-Karakaya yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2014/03/pir-veli-bese-icin-pesrefliden.html
(6) Çaldede Mahyası hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/07/tirede-caldede-mahya-senlikleri.html
(7) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ. Fidanoğlu tarafından
çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Mahya'yı bir panayır, bayramgibi kullanmışsın. Değişik geldi. 6. Bolu dip notta açiklama var. Ana TDK bunu bilmiyor. Bildirmek gerek.
YanıtlaSilMahyalar, Orta Asyadan gelen konar-göçer atalarımızın bu hatırasını yaşatmak amacıyla yakın zamana kadar ülkenin birçok yerinde düzenlenen; ama yaşam ve üretim biçimlerinin değişmesiyle giderek unutulmaya yüz tutmuş Anadolu Türkmenlerinin bir geleneğidir. Bugün Tire'nin arkasında Çaldede'de olduğu gibi çok yüksek zirvelerdeki Türkmen atalarının mezar/makam mezarlarının başında birçok Şaman geleneği şekil değiştirmiş olsa da hala tekrarlanıp hatırlanmaktadır. Sözünü ettiğiniz yazıda bu bilgilerin fazlası var. Geri bildiriminize teşekkürler...İF
SilBende katılmak isterdim. Seçim dolayısıyla katılamadım.işaretlediğimiz yerler ile rahat hareket etmeniz bizi sevindirdi. Biraz daha gitseniz .Gökçen efenin ovacık savaşını yaptığı yer gelecekti.inşallah daha sonra beraber karaçamura kadar yürüyelim.hemde tarihi ile ilgili bilgi verelim. Çiçekleri isimleri ile belirtmeniz çok güzel olmuş.ben bir çoğunun adını bilmiyorum.çok yararlandım.çal dedeyi belirtmeniz de çok güzel olmuş.
YanıtlaSilRotayı çok güzel işaretlemişsiniz. Ellerinize kollarınıza sağlık. Gökçen Efe'yi konu alan epey yazımız var envanterde. Kurtuluş'un kahramanları nur içinde yatsın. Umarım birgün birlikte yürürüz Güme Dağı'nda... İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
Sil