20 Nisan 2024 Cumartesi

DALLIK’TAN OVACIK YAYLASI'NA…

TİRE’NİN ÜSTÜNDE; GÜME DAĞI’NDA EFELER YOLU’NDAN YÜRÜDÜK.
 
28 Mart 2024
İbrahim Fidanoğlu
 
Gökçen Efem aman aman iner gelir inişten
Ah her yanları görünmüyor da gümüşten aman
Ah her yanları görünmüyor da gümüşten aman
Gökçen Efem aman aman şimdi gelir döğüşten
 
Ah Gökçen Efem efelerin de efesi aman
Ah altın gümüş para dolu kesesi
 
Gökçen Efem aman aman efelerin efesi
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Bozdağı'ndan aman aman gelir onun gür sesi
 
Ah Gökçen Efem efelerin de efesi aman
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
Ah Gökçen Efem efelerin de efesi aman
Ah altın gümüş para dolu da kesesi aman
 
Ödemiş Türküsü
Kaynak kişi: Avni Gürel
Derleyen: Muzaffer Sarısözen

Giriş
 
Hasan Hoca, 31 Mart yerel seçimleri için oy kullanmak üzere Datça’dan Tire’ye gelmişti. Biz de bu fırsatı kaçırır mıyız; hemen soluğu Tire’de aldık. O, her zamanki konukseverliği içinde; yürüyüş için bütün imkânları hazırladı ve bize ise, Mart ayının son yürüyüşü olarak Güme Dağı’nda Efeler Yolu’nda yürümek kaldı.
 
Dağa Kaçtım gezginleri; Dallık'tan Ovacık'a doğru Efeler Yolu'nda yürürken...
(Mart 2024)

Dağa Kaçtım gezginleri; sabah vakti Tire'de; Çınaraltı'nda...
(Mart 2024)

Dallık zerenleri ya da yabani nergisler
(Mart 2024)

Efeler Yolu aslında paydaşları olan İzmir Valiliği, İzmir Büyük Şehir Belediyesi, Ege Üniversitesi, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İzmir Vakfı, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü ve Efeler Yolu Derneği tarafından bir proje kapsamında yürütülen ve merkezinde zeybeklik teması bulunan; toplam 28 etaplık bir kültür rotasını tarif ediyor. Bu girişimin web sitesinde amaç ve kapsamı aşağıdaki şekilde tanımlanıyor:
 
28 etaptan oluşan Efeler Yolu rotaları ve zirveler...
(Efeler Yolu web sitesinden alınmıştır.)
  
“Efeler Yolu; İzmir’in Bornova ilçesinden başlayarak Nif Dağı ve Bozdağ sıradağlarını geçerek Kiraz’ın yaylalarını dönen ve devamında Aydın Sıradağları üzerinden Efes-Selçuk’ta bulunan Meryemana’da sonlanan 500 kilometrelik çok etaplı ve işaretli bir yürüyüş yoludur. Efeler Yolu, efe/zeybek temasını işleyen bir kültür rotasıdır. Bu bağlamda Efeler Yolu geniş bir coğrafyayı kapsayarak, bakir yaylalar ve dağ geçitlerini kullanan kadim yollarla kültürel zenginliklerini günümüze taşımayı başarmış önemli köyleri birbirine bağlar. Efeler Yolu, sorumlu turizme yönelik çalışmaları ve fark yaratan özellikleriyle 2023 yılında Green Destinations “Top 100 Stories” arasında yer almaya hak kazanmıştır.
 
Dallık'tan Ovacık Yaylası'na...
(Mart 2024)
  
Belevi'de şeftali bahçeleri pembeye boyanmıştı.
(MYC; Mart 2024)
 
Dallık şeftalileri çiçekte...
(MYC; Mart 2024)
 
Efeler Yolu 27 ana etap ve 1 alternatif hat olmak üzere 28 etaptan oluşur. Etap uzunlukları 14-24 kilometre arasında değişir. Etapların zorluk dereceleri genel olarak orta-zor ve zor olarak derecelendirilebilir. Bu yönüyle Efeler Yolu tam bir meydan okumadır. Efeler Yolu’nun ana etapları kırmızı-beyaz, alternatif rotası ise kırmızı-sarı renklerle işaretlenmiştir. Standart sinyalizasyona ek olarak yoldaki kırmızı işaretlemeler, rotalar üzerinde bulunan dağ zirveleri, kültür mirasları ya da önemli manzara noktalarına ulaşım sağlar.”(1)
 
Dallık'tan Küçük Menderes Ovası'na bakış
(Mart 2024)

 
Ovacık Yaylası'nda
(Mayıs 2012) 

Biz, bugün bu 28 rotadan birisi olan Dallık-Karaçamur Yaylası arasındaki güzergâhın (Efeler Yolu rotasında 22. etap olarak tanımlanmış) Ovacık Yaylası’na kadar olan bölümünü gerçekleştirdik. Rota güzergâhı son derece titiz bir şekilde işaretlenmişti. Her zaman olduğu gibi yürüyüş öncesinde de harita üzerinden bir güzergâh çalışması yapmış olduğumuz için herhangi bir sorun yaşamadan yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Şimdi gelelim hikâyesine…
 

Karaçamur Yaylası'ndan Eğridere Vadisi'ne bakış
(A. Aydemir; Kasım 2015)

 O gün Ovacık Yaylası'ndan Karaçamur Yaylası'na doğru yürümüştük.
(Mayıs 2012)
  
Karaçamur Yaylası'nda; aşağılarda Eğridere Vadisi...
(Mayıs 2012)
 
Eski bir hatıra; Karaçamur Yaylası'nda dostlarla yemek molasındayız.
(Mayıs 2012)
 
Yürüyüşün Hikâyesi
 
Karaçamur Yaylası, İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğradığı günlerde; İzmir’de İttihat Terakki’nin Kâtip-i Mesullüğü görevini yürütmekte olan Celal Bayar’ın, zeybeklik günlerinde yüze indirilme süreçlerinden tanıdığı Gökçen Hüseyin Efe’yi teşvik ederek, onun bölgede Kuvayı Milliye’nin oluşturulma sürecine dâhil olması ile öne çıkan Güme Dağı’nın bağrında önemli bir mekândır. (2)(3)
 
Karaçamur çöğenleri
(Mayıs 2012)
 
Gökçen Hüseyin Efe; Batı Anadolu'da Kuvayı Milliye'nin kuruluş çalışmaları sırasında Yunan işgalini ilk karşılayan efelerden; Çakıcı'nın kızanı...
 
Gökçen Hüseyin Efe; kızıyla...
 
Gökçen Efem; bir Ödemiş Türküsü... Tireli Muammer Ketencoğlu söylüyor; gidenlerin ardından...
(Youtube'dan alınmıştır.)

Yunalıların İzmir’i işgali sonrasında bölgedeki direniş hareketinin filizlenmeye başlaması ve zeybeklerin Kuvayı Milliye’ye destek vermeleri sürecinde Karaçamur Yaylası(4) millici kuvvetlerin toparlanması açısından bir üs görevi görür. Dağa çıkanlar Çobanköy – Eğridere üzerinden Karaçamur Yaylası’na ulaştırılırken, İzmir’in işgali öncesinde İttihat Terakki’nin İzmir’deki temsilcisi konumundaki Celal Bayar’ın Batı Anadolu Cephesi’ni oluşturma çalışmaları da hız kazanmaktadır.
 
Derelili Halil Çöp Efe; Gökçen Hüseyin Efe'nin baş kızanı
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Halil Çöp Efe; İstiklal Madalyası ile...
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Hafız Musoğullarından Hacı Halil Çöp Efe'nin (Halil Çöpoğlu) Dereli mezarlığındaki kabri; ölüm tarihi 20 Kasım 1939...
(Ekim 2016)
 
Bu uğurda yürütülen mücadelelerde Gökçen Hüseyin Efe ve onun baş kızanı Dereli köyünden Halil Çöp Efe’yi özellikle anmalıyız. Halil Çöp Efe’nin Gökçen Efe’nin Kuvayı Milliye’ye katılımı konusundaki var olan tereddütlerini dağıtmaktaki oynadığı emsalsiz rolü de burada özellikle vurgulamalıyız.(3) Sonuçta dağlarda yakılan bu zeybek ateşleri, Batı Anadolu’da Yunan işgaline karşı bir milletin uyanışını ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılımını tetiklemiştir. Selam olsun bu uğurda can verenlere… Nur içinde yatsınlar hepsi…
 
Dallık'ta bir evin bahçe duvarında saklı...
(Mart 2024)
 
Dallık sırtlarında, Efeler Yolu'nda; Ovacık'a doğru...
(MYC; Mart 2024)

Ah o kestaneler; kırıma direnen kestaneler...
(MYC; Mart 2024)

Biz de bugün yaklaşık 100 yıl önceki kurtuluşun kahramanları olan zeybeklerin o çileli yolculuklarında kullandıkları dağ geçitlerinden birinde onların izlerini sürdük. Bu bile bizim için bir kıvançtır. Ne mutlu dağlarda yürüyenlere…
 
Tire'de sabah vakti; Çınaraltı'nda dostların buluşması
(Mart 2024)

Çamlık; Tire
(Mart 2024)
 
Sabah vakti saat 10.30 gibi Tire’ye ulaştık. Hasan Hoca, bizi her zamanki gibi istasyonun altındaki Çınaraltı kahvehanesinde bekliyordu. Sabah kahvelerini içmeden olmazdı. Kahvelerin eşliğinde güzergâh hakkında kısaca bilgilendikten sonra, hemen Tire’nin Ödemiş çıkışındaki daha önce pek çok kez uğradığımız Karacaali mahallesine doğru yola çıktık. Amacımız yürüyüşün başlangıç noktası olan dağdaki Dallık köyüne ulaşmaktı.
 
Dallık köyünün girişinde rastladığımız Dallıklı nineler sabah sohbetinde...
(Mart 2024)
 
Dallık Camii'ne doğru...
(Mart 2024)
 
Bir evin bahçesindeki eski bir fırın; kim bilir ne ekmekler pişti bu fırında?
(Mart 2024)
 
Dallık yükseklerden Küçük Menderes ovasına bakan; Kemerdere’den göçenlerin zaman içinde kurduğu bir köy… Nedense görünüşü ziyaretçisine biraz derbeder görünse de, konumu itibariyle Ovacık ve Karaçamur Yaylaları geçişinde yer alan bir başlangıç yerleşimi gibidir. Köye öğleye doğru ulaştığımızda köyün girişinde seçim önü Valilik tarafından yürütülen hummalı bir kilit taşı döşeme çalışması vardı. Ovaya hâkim bir sekide ise, Dallıklı nineler yere çökmüşler; sabah sohbetindeydiler. Selam verip biraz söyleştik. İlk sordukları ise, dağ köylerinde sıkça karşılaştığımız “neredensiniz, kimlerdensiniz” soruları oldu. Kısa bir sohbet sonrası yanlarından, ayrılıp köyün camisinin bulunduğu tepeye doğru yürüyüşe başladık.
 
Dallık çıkışında bir ballıbaba (lamiaceae sp.) kolonisi
(Mart 2024)
 
Dallık bahçelerinde göz alabildiğine yabani nergisler ya da zerenler (
narcissus pseudonarcissus)
(Mart 2024)
 
Ballıbabaların yanında kara kafes otları; tıbbi bitki...
(Mart 2024)

Ardımızda bıraktığımız Dallık köyünün evleri
(Mart 2024)
 
Caminin yanından geçerek köyün son evlerinden birinin yanından dağa doğru yönelen bir patikaya saptık. Bu Efeler Yolu’nun 22.etabının başlangıcıydı. Rotayı tanımlayan işaretler başlamıştı bile. Köy evlerinin bahçelerinde ya da evlerin arkalarındaki sırtlarda sapsarı zerenler (yabani nergisler; narcissus pseudonarcissus) vardı; her yanı sarmıştı bu soğanlı çiçekler. Hasan Hoca, Tire’de buna nergis dediklerini söyledi. Çiçek çok göz alıcıydı, ama kokmuyordu. Köyün çıkışına yakın bir yerde suyu akmayan bir çeşmenin yanından geçtik. Çeşmenin taşa kazınmış oluğu oldukça güzel bir ayrıntıyı oluşturuyordu. Ama suyu kesikti. Hemen yanında bir ballıbaba (lamiaceae sp.) kolonisine denk geldik.
 
Ballıbabalar
(Mart 2024)

 Kedi otları
(Mart 2024)
 
Su düğün çiçekleri
(Mart 2024)
 
Kanarya otları
(senecio vulgaris)
(Mart 2024)
 
Uçuk lila rengi çiçekleriyle karanfilgillerden dördüz otları (moenchia mantica)
(Mart 2024)
 
 
Dördüz otları; yakından...
(Mart 2024)
  
Bugün hava biraz kapalı ve serin olsa da, dağlara da artık bahar gelmek üzereydi. Ağaçlar henüz uyanmasa da, çiçekler her yanımızda bizi selamlar gibi açmışlardı. Neler yoktu ki içlerinde; henüz tomurcukta mor ve pembe çiçekleriyle karakafes otları, kedi otları, zerenler, su düğün çiçekleri, papatyayı andıran sapsarı çiçekleriyle kanarya otları (senecio vulgaris), uçuk lila rengi çiçekleriyle karanfilgillerden dördüz otları (moenchia mantica), sarı renkli çiçekleriyle turpgillerden draba ya da kaya dolamaları, dağ sümbülleri, sarı renkli çiçekleriyle kaplan otları (doronicum oriantale) , beyaz renkli çiçekleriyle dikkat çeken kaz tereleri (arabis alpina), mis gibi kokan kokulu menekşeler; hepsi yan yanaydı. Sanki bir resmigeçitteydiler.
 
 Turpgillerden draba ya da kaya dolamaları
(Mart 2024)
 
Kokulu menekşeler
(Mart 2024)

Kaz tereleri (alpina arabis)
(Mart 2024)
 
Kaplan otları
(Mart 2024)

Pastoral bir patikadan yürüyorduk. Sağımızda solumuzda çakal erikleri çiçekleriyle bembeyazdılar. Bir de pembeye boyanmış şeftaliler… Bahçelerden bize göz kırpar gibiydiler. Ama biraz ilerleyince yine hüzün bastı bizleri; koca koca kestane gövdeleri dilimlenip atılmıştı sırtın kıyısına. Hastalık mı; rüzgâr gülleri mi; kimdi bunların sorumlusu? Bu dağların kestanesi, cevizi meşhurdu. Ama son yıllarda Güme’nin tepelerini saran rüzgâr gülleri tabiatın dengesini bozmuştu. Ağaçlara su erken yürümüş; daha sonra gelen bir donla hepsi şaşkına dönüp, ölüp gitmişti. Sonra gelsin testereler… Doğra Allah doğra… Esasen doğranan bu dağlardaki doğal hayattı; Tire’nin binlerce yıllık geçmişinde saklı bereketiydi. Ama ne yazık ki biçare halkım bunlardan da bihaberdi. Hayatını bu konulara vakfetmiş emekli bir biyoloji öğretmeni olan Hasan Hoca, bakın bu konuda neler söylüyor?
 
Govan Çayırı'na doğru...
(Mart 2024)

Yürüdüğümüz işaretli patikada karşılaştığımız eski bir evden günümüze kalanlar...
(Mart 2024)
 
Dağ sümbülleri
(Mart 2024)

Drabaların güzelliği
(Mart 2024)

Ardımızda bıraktıklarımız; Dallık köyü ve aşağılarda Küçük Menderes Ovası...
(MYC; Mart 2024)

Güme’de Ovacık’tan Govan Çayırı’na Rüzgâr Pervaneleri
 
“Tire’nin güneyi, en doğudan Beydağlar olmak üzere; batıya doğru uzanan Aydın Dağları ve yerelde de Güme Dağı, binlerce yıldır insanların hem gelir kaynağı, hem de bir ev sahibi görevini üstlenmiştir. Günümüzde 30 civarında köy, bu dağlarda yerleşik hayata geçmiştir ve genelde köken olarak da Kızılkeçili Yörüklerindendir. Emekli öğretmen Ünal Duman Ağabeyimiz, çocukluğunda dağdan gelen bu insanların bazılarının potur dediğimiz kısa donları ve cepkenleri ile şehre indiklerini söyledi. Bir de artık filmlerde izlediğimiz; “baş, tamamen ustura ile tıraşlanmış, tam başın orta yerinde saç örülmüş bir şekilde görürdüm onları” dedi. Orta Asya toplumlarında bu tepede saç bırakma geleneği yaygındır. Rahmetli annem de ilkokulda okurken, dağdan gelen ve birinci sınıfa kaydolan bir çocuğu böyle tanımlamıştı.
 
Erik dalları çiçekte...
(Mart 2024)

Yürüdüğümüz patika; Efeler Yolu'ndayız.
(Mart 2024)

Dallık sırtlarında şeftali çiçekleri
(Mart 2024)

Dereli köyünden Hacı Halil Efe’nin torununun çocuğu Mehmet Devrimci, dağdaki Yörüklerden her ailenin beş bin keçisinin olduğunu söylemişti. Şimdilerde artık bütün köylerde; hepsini toplasan beş bin keçiden söz edemeyiz. 1970’li yıllarda dağda yaşayan Yörükleri zorunlu iskâna mecbur ettiler. Giderek bu köyler, tarım için yeni yerler açtılar. Özellikle de ceviz ve kiraz yetiştirdiler. Son yıllarda da incir, bazı köylerin asıl ürünü oldu. Dünyanın en güzel incirleri, bu köylerden çıkmaya başladı.
 
Dağa Kaçtım gezginleri; Govan Çayırı'na doğru...
(Mart 2024)
 
Tabii anıt değerinde kestane gövdelerine rastladık; Güme sırtlarında...
(MYC; Mart 2024)
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Efeler Yolu'nda yürüyor.
(Mart 2024)
 

 
Güya rüzgâr yönünden oldukça zengin olan bu alanların, yenilenebilir enerji için yerlerinin satın alındığını 2000’li yılların başlarına geldiğimizde işittim ilk kez. Zaten hemen ertesi yıl da önce yollar ve virajlar genişletildi. Zira rüzgâr tribünlerinin dev parçalarını bu daracık yollardan geçirmek mümkün değildi. Nitekim kısa zamanda 50 rakamını geçen tribünler inşa edildi. Bu tribünlerin dev kanatları döndüğünde, bölgede bir potansiyel gerilim yarattığı kesindi. Güneşin olduğu günlerde dönen bu dev kanatların, bölgede uyuyan kestane ve ceviz ağaçlarını uyandırması kesindir. Zira bu ağaçlar; ihtiyacı olan suyu, kökleri vasıtası ile topraktan alıp, gövdelerindeki kılcal borularla en uç noktalarına taşıyorlar. Bunun için de potansiyel gerilim gerekir. Yani kısacası güneş ışınlarının daha da dikleştiği ve de buharlaşmayı artırıcı bir oran. Normalde Mart-Nisan ayları uyanma aylarıdır. Önce dallar filizlenir, yaprak oluşumu gözlenir; çiçek derken, meyveye doğru gider tüm ağaçlar.
 
Çakal erikleri çiçekte...
(Mart 2024)

Küçük Menderes Ovası; puslar altında...
(Mart 2024)

Bir bahçenin kıyısında basit ama güzel bir havuz; suyu berrak mı berrak...
(Mart 2024)

Şimdi gelin şu soruyu soralım; normal zamanlarda gelişmesi bu şekilde gözlenen bu ağaçların damarlarında, rüzgâr tribünlerinin yarattığı potansiyel gerilim ile su yürür mü? Evet; yürür, sonra da ne olur; gelin hep beraber bakalım. Mevsim geçişleri gereği; bir don olayı, su bulunan bu kılcal boruların patlamasına sebep olur. Şimdilerde bu dağlarda sıkça görülen ve özellikle kestanelerdeki bu kuruma nedenini araştırmakta yarar var diye düşünüyorum.
 
Karaçamur Yaylası'ndan Aydın Dağları'na bakış; en arkada Paşa Yaylası...
(Mayıs 2012)

Ovacık Yaylası'nda...
(Mayıs 2012)

Karaçamur Yaylası'nın altındaki Eğridere Vadisi
(Mayıs 2012)

Bir yerde temiz enerji elde edeceğiz diye yörenin bitki örtüsünü kurutmak… Özellikle Govan Çayırı’nda ise, binlerce ahlat ağacı ve o ağaçlardan bal elde eden arılar; bütün bunların hiçbiri kalmadı. Ahlat ağacının odunu çok kaliteli oluyormuş diye diye tükettik ağaçların tamamını. Geriye ne mi kaldı? Dallık’tan Ovacık Yaylası’na doğru arkadaşlarımla yürürken duyduğumuz bir ses... Kulaklarımı yırtarcasına gelen pervanelerin asla doğal olmayan sesi...”
 
Kestane kütükleri
(Mayıs 2012)
 
Dallık-Ovacık yolunda şirin bahçe duvarları
(Mart 2024)
 
Karakaya’ya karşı pastoral patikalarda yürürken…
 
Yıllar önce Hasan Hoca’nın köyü Peşrefli’den gösterişli ve ismi gibi kapkara Karakaya’ya doğru yürümüştük.(5) Karakaya, bütün heybetiyle, ismini haklı çıkarırcasına kapkara ve yekpare kayadan zirvesiyle insanı ezer. Batı yönünde derin bir uçurumun dibinden, oldukça sarp çizgilerle yükseldiği hissini veren dağa saygı duymamak imkânsızdır. Dereli ve Osmancık havzalarını birbirine bağlayan Kapan Boğazı’nda suyu içilebilir nitelikte ve son derece lezzetli bir çeşme vardı. İşte o gün Kapan Boğazı’na kadar gelip, çeşmesinden su içmiş ve Ovacık Yaylası’na doğru ilerleyen yolu biraz yürüyüp, daha sonra Kimil Beli yoluyla yeniden Peşrefli’ye dönmüştük. Güzel anılardı biriktirdiğimiz.
 
Peşrefli'den Karakaya'ya bakış...
(Şubat 2014)

Dallık sırtlarından Karakaya'ya bakış
(Mart 2024)

Dağa Kaçtım gezginleri; Ovacık yolunda...
(MYC; Mart 2024)
 
Bu dağlarda her şeyin Dibekçiler’den çıktığı söylenir. Kime sorsanız, kökeni Dibekçiler Yaylası’dır. Bugün Tire’nin sırtını dayadığı Güme Dağı’nın arka dünyasında yer alan derin vadiler ve yüksek tepelerle çevrili bu destansı yayla, herhalde Türkmenlerin Batı’ya doğru göçlerinde en uç noktada gelip yerleştikleri yer olmalıdır. Bugün bunun sesiz tanığı, 2000 metrenin üzerinde bir yüksekliğe sahip kayrak taşlarla kaplı bir tepenin üstünde yatmakta olan Türkmen önderi Çaldede’dir. Dağın hemen eteklerinde yer alan bir su kaynağının çevresinde hayat bulmuş asırlık çınar ağaçları altında; belki de yüzlerce yıldır her Eylül ayının ilk Pazar günü düzenlenen Çaldede Mahyası’nda(6) hatırlanan ve İncirliova’dan Tire’ye dek yüzlerce köyün ahalisini buralara çekecek kadar köklü bir güce sahip olan o büyük göçün hatırası olmalıdır.
 
Dibekçiler'den Karagözler'e; Aydın Dağları'nın yemyeşil vadilerinde...
(Mayıs 2016)
 
Çaldede; mahyanın düzenlendiği yer...
(Mayıs 2015)

Çaldede Mahyası; her yıl Eylül ayının ilk pazar günü Çaldede tepesinin eteklerinde çınarlar altındaki bir su kaynağının başında düzenlenir.
(Eylül 2006)

Çaldede'nin makam mezarı; Çaldede tepesinin zirvesinde...
(Eylül 2006)
 
Dibekçiler yaylasında incir ağaçları
(Haziran 2016)

Bugün de Karakaya bütün heybetiyle karşımızda bir duvar gibi yükseliyordu. İşaretli patikaları takip ederek dere yataklarının ve cevizliklerin içinden geçtik. Aşağılarda Küçük Menderes ovası ve geride bıraktığımız Dallık köyü giderek artık çok uzaklarda kalmıştı. Yürüdüğümüz patikada ayağımızın altındaki yığınlarca kuru kestane yaprağının çıkardığı sesler yoldaş olmuştu bizlere bu patikalarda. Beyaza bürünmüş üç beş çakal eriğinin yanından yukarıya doğru kıvrılan bir yolu takip ederek Ovacık Yaylası’na doğru tırmanmaya başladık.
 
Çakal erikleri bembeyazdı.
(Mart 2024)
 
Mor renkli çiçekleriyle göz alıcı hava cıva otları
(Mart 2024)

Ovacık Yaylası'na doğru; bir cevizliğe doğru yürüyoruz.
(Mart 2024)

Gelincikgillerden kaz gagaları
(Mart 2024)

Dağ sümbülleri
(Mart 2024)

Su düğün çiçekleri
(Mart 2024)

Gelincikgillerden kaz gagaları, dağ sümbüllerinin en güzelleri, sapsarı su düğün çiçekleri, mor ve lacivert renkli hava cıva otları ve çakal erikleri her yanımızı sarmıştı. Kestane ve ceviz ağaçlarının bulunduğu ovaya hâkim bir düzlüğe doğru yürüdük. Burada kısa bir çay molası verdik. Kalın gövdeli kestane ağaçlarının gövdelerinde basamak gibi büyük çentikler açılmıştı. Hasan Hoca, bunların ağaca tırmanmak için açılmış yuvalar olduğunu belirtti.
 
Ne güzel akıyor çoban çeşmesi...
(MYC; Mart 2024)
 
Kestaneliklerin içinden geçtik.
(Mart 2024)

Ovacık'a doğru bir sel yatağını geçtik.
(Mart 2024)

Ovacık'a doğru...
(Mart 2024)

En güzel çakal (domuz) erikleri
(Mart 2024)

Dağa Kaçtım gezginleri, çakal erikleri önünde...
(Mart 2024)

Doğranmış kestane gövdelerini kokladık doya doya...
(MYC; Mart 2024)

Ovacık asfaltına yaklaşırken rastladığımız deve dikenleri, çiçeğe durmuşlardı. Yanından geçtiğimiz doğranmış kestane gövdelerini doyasıya kokladık; boynu vurulmuş biçareler gibi birer birer devrilmişlerdi yerlere. Bir süre sonra Dallık-Ovacık asfaltına ulaştık. Yol kıyısında birkaç kır evi vardı. Yamandere köyü yakınlardaydı. Ovaya hâkim bir noktada hemen yolun kıyısında yemek molası verdik.
 
Kestane ve ceviz ağaçlarının bulunduğu bu düzlükte çay molası verdik.
(Mart 2024)

Kestane gövdesinde çentikten basamaklar
(Mart 2024)
 
Yayladayız. Dallık artık bir hayal gibi...
(Mart 2024)
 
Ovacık patikaları
(Mart 2024)
 
Yeşil yol; Ovacık'a doğru...
(Mart 2024)
 
Deve dikenleri çiçekte...
(Mart 2024)
  
Patikalar tükenmez.
(Mart 2024)
 
Ovacık’tan Dallık’a…
 
Yemek sonrasında asfalt yoldan Ovacık Yaylası’na yürümek istemedik. Zaten yaylaya çok yaklaşmıştık. Daha önceleri farklı yönlerden Ovacık’a defalarca yürümüş ve yaylanın keyfini çıkarmıştık. Tire’ye de biraz zaman ayırma düşüncesiyle bu noktadan Dallık’a dönmeye karara verdik. Bu kez asfaltı takip ederek Dallık köyünün yukarılarından döne döne alçaldık köye doğru.
  
Yamandere kavşağındayız.
(MYC; Mart 2024)

Hava cıva otları
(Mart 2024)

Dönüş yolunda ovaya ve Dallık'a bakış
(Mart 2024)
 
Köyün yukarılarında anıt kestane ağaçları vardı. Geniş gövdeleriyle hala hayata tutunmuş durumdaydılar. Kimisi gençleştirme amacıyla budanmış ve daha sonra sürgün vererek yeniden serpilip gelişmiş durumdaydılar. Rüzgâr güllerinin hışmına uğramamalarını dileyerek geçtik yanlarından.
 
Dallık'a doğru anıt kestaneler...
(MYC; Mart 2024)

Dallık'a doğru alçalırken...
(Mart 2024)

Dallık'a girerken bir kapı...
(Mart 2024)

Rüzgar güllerine direnen anıt kestanelerden biri
(Mart 2024)
 
Dallık’a yaklaşırken bahçelerde şeftali ağaçları başladı yeniden. Pembe çiçekleriyle yeni hayata merhaba demişlerdi şeftaliler. Yol üstündeki 1982 tarihini taşıyan Ülfet Öztürk Çeşmesi’nin buz gibi akan yayla suyundan kana kana içtik ve yanımızdaki şişelerinin hepsinin suyunu yeniledik. Suyu oldukça lezzetliydi. 
 
Dallık üstünde Ülfet Öztürk Çeşmesi
(Mart 2024)
 
Çeşmede tadım anı
(MYC; Mart 2024)
 
Kestaneler; saygı duyulası anıt kestanler...
(Mart 2024)

Dallık'a girerken; yine şeftali çiçekleri...
(Mart 2024)

Kesilmiş bir kestane gövdesinde mantar oluşumları
(Mart 2024)

Zerenle geldik; zerenle gidiyoruz Dallık'tan...
(MYC; Mart 2024)

Dallık köyüne girmek üzereydik. Köyün yukarıdan girişindeki bir kahvehanenin önünde birkaç köylü eğleşmekteydi. Sabahki kilit taşı döşeyenler ortalıkta yoktular. Henüz bitirememişlerdi işlerini ama. Ortalık sabahki gibi oldukça sakin ve sessizdi. Arabayı bıraktığımız yere az kalmıştı; son virajı da döndükten sonra araba göründü. Şimdi Tire’ye; Çınaraltı’na dönme; yorgunluk kahvesi içme, Tire’den tulum peyniri, tatlı maya ekmek ve çamur peynir alma zamanıydı. Bu düşüncelerle Dallık’tan aşağıya doğru bıraktık kendimizi.
 
Dipnotlar:
(1)     Efeler Yolu rotaları hakkında bkz. https://www.efeleryolu.com/
(2)    Ödemiş ve Tire civarında Yunan İşgali’ne karşı Kuvayı Milliye’nin örgütlenmesi çalışmaları hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2019/09/izmirin-isgalinden-ilkkursun.html ve https://dagakactim.blogspot.com/2019/09/izmirin-isgalinden-ilkkursun_21.html
(3)    Gökçen Hüseyin Efe ve Halil Çöp Efe’nin Kuvayı Milliye’ye katılımı süreçleri hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/10/derelide-huzun.html
(5)    Peşrefli-Karakaya yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2014/03/pir-veli-bese-icin-pesrefliden.html
(7)     Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

4 yorum:

  1. Mahya'yı bir panayır, bayramgibi kullanmışsın. Değişik geldi. 6. Bolu dip notta açiklama var. Ana TDK bunu bilmiyor. Bildirmek gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahyalar, Orta Asyadan gelen konar-göçer atalarımızın bu hatırasını yaşatmak amacıyla yakın zamana kadar ülkenin birçok yerinde düzenlenen; ama yaşam ve üretim biçimlerinin değişmesiyle giderek unutulmaya yüz tutmuş Anadolu Türkmenlerinin bir geleneğidir. Bugün Tire'nin arkasında Çaldede'de olduğu gibi çok yüksek zirvelerdeki Türkmen atalarının mezar/makam mezarlarının başında birçok Şaman geleneği şekil değiştirmiş olsa da hala tekrarlanıp hatırlanmaktadır. Sözünü ettiğiniz yazıda bu bilgilerin fazlası var. Geri bildiriminize teşekkürler...İF

      Sil
  2. Bende katılmak isterdim. Seçim dolayısıyla katılamadım.işaretlediğimiz yerler ile rahat hareket etmeniz bizi sevindirdi. Biraz daha gitseniz .Gökçen efenin ovacık savaşını yaptığı yer gelecekti.inşallah daha sonra beraber karaçamura kadar yürüyelim.hemde tarihi ile ilgili bilgi verelim. Çiçekleri isimleri ile belirtmeniz çok güzel olmuş.ben bir çoğunun adını bilmiyorum.çok yararlandım.çal dedeyi belirtmeniz de çok güzel olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rotayı çok güzel işaretlemişsiniz. Ellerinize kollarınıza sağlık. Gökçen Efe'yi konu alan epey yazımız var envanterde. Kurtuluş'un kahramanları nur içinde yatsın. Umarım birgün birlikte yürürüz Güme Dağı'nda... İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF

      Sil