11 Nisan 2025
Elaia’ya dair…
Geçmişte Elaitikos’un (Bugünkü Çandarlı
Körfezi) ne denizi ne de ırmağı tekin bulunurmuş aslında. Gemiciler Pitane
açıklarından geçmeye çekinirlermiş. Rüzgârlara açık bu suların heybetli
dalgaları, eskinin ahşap gemilerinin kaptanlarına korku salarmış. Irmağın
şiddeti ise efsanelere konu olmuş.
(Eylül 2008)
(MYC; Nisan 2025)
Bugün de bu coğrafyada Aliağa’dan
Çandarlı önlerine kadar uzanan bölge, siklon alanlarının kesiştiği bir
yer olarak bilinmektedir. Bu durum yöredeki büyük sanayi kuruluşlarının yer
seçiminde ve rüzgâr enerjisinden yararlanmak üzere rüzgâr jeneratörlerinin de
yoğunlukla kurulduğu bir alan haline gelmesinde etkin bir rol oynamıştır.
Geceleri Dikili yönünden Bergama’ya doğru ilerlerken Zeytindağ’ın
yukarılarına doğru dikkatle bakılırsa, onlarca rüzgâr jeneratörünün kırmızı
ışıklarının uzaklardan birer ateş böceği gibi yanıp söndüğünü görebilirsiniz.
(Eylül 2008)
Bakırçay'ın taşıdığı alüvyonların Çandarlı Körfezi'nde denizin içlerine doğru ilerleyişi bitmez tükenmez bir öyküdür.
(Eylül 2008)
İlkçağda Aliağa ve Çandarlı
körfezlerinde esen bu rüzgâr, Aiolos
ismi ile anılırmış. Meraklısı için belirtelim; o çağda Çanakkale
bölgesinde esen rüzgâra Hellespontes,
şimdiki Edremit körfezinde esen rüzgârlara ise Adramittenos adı verilirmiş.
Kaikos'un Kaikos olarak
adlandırılışına dair ise şöyle bir anlatı var:
Söylenceye göre; denizler
ve okyanuslar tanrısı Poseidon, oğlu Astros'a tanrılık alanı
olarak bugünkü Bakırçay'ı vermiş. Ama Astros, çayı yöre halkına
eziyet etmek için kullanmış. Selin getirdiği felaketlerin yanında her yıl bir
kişi Astros'un çayında boğulurmuş. Bunun üzerine bir daha kimse yanına
yaklaşmamış, ismini anmamış bu suyun. Böylece rahatlamışlar bir süre. Ama yazgı
ağlarını örmüş sinsice. Zamanında, Pitane’de (Bugünkü Çandarlı) Kaikos
adında soylu ve yiğit bir delikanlı yaşarmış. Bu yiğit, arkadaşı Pindasos
ile geyik avına çıkmış günün birinde. Ormanda iz sürmüş ve bir geyiğin peşine
düşmüşler. Yayını geren Kaikos, okunu geyiğe atmış ki hayvan
sıçrayıvermiş. Ok da hayvanın arkasındaki arkadaşını bulmuş. Kaikos saçını
çözmüş ve acı acı ağlamış. Irmağın kenarına çıkıp kendini Bakırçay'a
atmış. Çılgın suların sürüklediği ceset sonunda bir ağacın köklerine takılmış.
Günler sonra cesedi bulan Pitaneliler lanet etmişler bu deli çaya. Anısı
yaşasın diye de Kaikos'un adını çaya vermişler.
(Nisan 2025)
Kaikos ve Elaitikos (Çandarlı Körfezi); tarih boyunca bu bataklıklarda bir birleşir, bir ayrılırlar.
(MYC; Nisan 2025)
Elaia, Aiol yerleşimi Pitane'ye
yakın bir konumda İlkçağ'da Elaitikos olarak adlandırılan Çandarlı
Körfezi'nin güney kıyılarında kurulmuş. Bugüne ulaşan iki mendireği var.
Doğal bir liman görünümdeki körfezin güney kıyıları modern çağda da bu işleve
soyunmuş, ama onu da bugün için elimize yüzümüze bulaştırmış durumdayız.
Çevreye ve canlılara verdiğimiz zarar da cabası...
(Eylül 2025)
Elaia’nın; M.Ö. 11.yy.da Orta
Yunanistan’dan başlayıp Kuzey Ege üzerinden Bakırçay ve Gediz
vadileri ile sınırlandırılan alan üzerinde yoğunlaşan, ama onunla da sınırlı
kalmayıp Midilli - Limni hattındaki bazı adalarda da kolonize olan Aiol göçünden daha önce kurulmuş
olduğuna dair destansı gelenekten kaynaklanan savlar bulunmaktadır. Kentin; Troya
Savaşı dönüşünde bu savaşa 50 parça gemi ile Atinalıların başında katılan “kara kargılı Peteos oğlu Menestheus
tarafından kurulduğu” İlyada
destanında anlatılmaktadır.(1)
Bu nedenle de 12 kentten oluşan Aiolis
kent birliğine Elaia alınmamıştır.
Kent, en parlak günlerini Helenistik dönemde Bergama Krallığı’nın
kıyıdaki liman kenti olarak işlev gördüğü zamanlarda yaşamıştır.
(Eylül 2008)
(Eylül 2008)
Coğrafyacı Amasyalı Strabon ise Batı Anadolu’da yer
alan kıyıdaki kentleri anlatırken kentin deniz kıyısında bir liman konumuna
sahip olduğunu belirtmektedir:
“Pitane’den(2)
sonra Kaikos(3) nehrine gelinir. Bu nehir, otuz stadia(4) ötede Elaitikos(5) körfezine dökülür. Kaikos’un karşı kıyısında,
nehirden on iki stadia ötede bir Aiol kenti olan Elaia bulunur. Pergamon’dan yüz yirmi stadia uzaklıkta
bulunmasından ötürü burası Pergamonluların limanıdır.” (6)
Yine biraz ilerde Strabon kentin kuruluş ve konumuna dair
şunları yazmaktadır:
“…sonra Gryneion(7) denen bir köye, bir Apollon
sunağına, bir eski kehanet ocağına, beyaz mermerden yapılmış görkemli bir
tapınağa ulaşılır. … Yetmiş stadia sonra Menestheus
ve onunla birlikte İlion(8) seferine katılmış olan Athenalılar
tarafından kurulmuş olan ve Attaloslara(9) ait bir limanı ve Deniz
Merkezi bulunan Elaia gelir.”(10)
(Eylül 2008)
(Eylül 2008)
Helen dilinde Elaia zeytinlik
anlamına gelmektedir. Gerçekten de bugün bile çevrenin hâkim bitki örtüsü, göz
alabildiğine dağlara doğru uzanan dönümlerce zeytin ağacıdır. Meyvesi İlkçağ’da
ilaç niyetine kullanılan ve kendisinden şifa beklenen ölümsüz zeytin ağacının
adının burada bir liman kentine isim olması oldukça dikkat çekicidir. Tarihin
yıkıcı etkisi altında sahneden çekilen Elaia’nın
yerine ise zeytin ismini, sanki tarihteki kente nazire olsun diye hemen üstünde
yer alan Zeytindağ beldesi bugün
taşımayı sürdürmektedir.
(Eylül 2008)
(Eylül 2008)
Limanın mendireği dışında,
yer üstünde görünür halde bir kalıntı bulunmamaktadır. Bergama yolu üstünde Kazık Bağları mevkiinde yer alan Sındırgılılar
Petrol istasyonunun karşısındaki toprak köy yolundan denize doğru
ilerlendiğinde bu mendirek kalıntısına ulaşmak mümkündür. Roma döneminde bu
limana yanaşan mermer taşıyan gemilerin indirdiği mermerlerin Bergama’ya
kervanlarla götürülüp bu mermerlerden Trajan Tapınağı’nın yaptırıldığı
bilinmektedir. Antikçağda, Pergamon Akropolisi’ne dikilen 12 metre
yüksekliğindeki Zeus Sunağı ile Trajan Tapınağı rivayete göre Çandarlı'dan
görülebilirmiş. Özellikle mehtaplı gecelerde beyaz mermerlerden yansıyan ayın
ışığı Çandarlı'ya yaklaşan gemilerin yönlerini bulmasına yardım edermiş.
(Nisan 2022)
(Haziran 2017)
Strabon’un
yukarılarda anılan ifadesine göre Attaloslar
döneminde kent en parlak zamanını yaşamıştır. Bu dönemde, Elaia, Pergamon’un bir
limanı ve aynı zamanda da donanmasının bulunduğu bir askeri deniz üssüdür.
Hellenistik dönemde Büyük İskender
sonrasında; bir ara Selevkoslar’ın
(Suriye Krallığı) istilasına uğrayan kentin; Selevkoslar’ın Anadolu’daki egemenliğini sona erdiren bugünkü Manisa
önlerindeki büyük Magnesia Savaşı’nda
önemli bir lojistik rolü olmalıdır. M.Ö. 190 yılı kışında Bağlaşık Roma –
Bergama Ordusu, Selevkoslar’ın üstüne
yürür. Filler, atlılar ve piyadelerden oluşan yaklaşık 34 000 kişilik bu dev
Roma ordusunun Elaia önlerinden Batı Anadolu’ya çıkışı muhteşem
olmalıdır. Ordu; buradan, bugün de Şakran’ın hemen üstünde yer alan ve Kapukaya
- Köseler arasında halen izlenebilen döşeme bir yol üzerinden Aigai’ye ulaşır. Bu kadar büyük bir
ordunun iaşesi ve onlarla ilgili her türlü lojistik destek, küçük Aigai kentinin altından kalkabileceği
bir durum olmasa gerektir. Ancak Pergamon Krallığı’nın desteği ile bu
ordunun konaklaması ve Magnesia ad
Sipylum (yani bugünkü Manisa) önlerinde gerçekleşecek büyük
karşılaşmaya en iyi bir şekilde hazırlanması mümkün olabilmiştir. Elaia limanından sağlanan lojistik desteğin
bu anlamda ne kadar hayati olduğu tartışılmaz. Son derece yüksek kabiliyetli ve
disiplinli Bağlaşık Roma – Bergama Ordusu, Aigai’den
hareket ederek Yunt Dağı’nı aşar ve Manisa önlerinde Harmandalı
Ovası’nda Selevkoslar’ın Kralı III.Antiokhos’un ordusunu yenilgiye
uğratır. Bu savaş, Selevkoslar’ın
Batı Anadolu’daki egemenliğine son verecek ve M.Ö. 188 yılında bugünkü Dinar’da
yapılacak Apameia Barış Antlaşması
ile Selevkoslar Toros Dağları’nın
ardına çekileceklerdir.
(Eylül 2008)
(Kasım 2008)
Elaia
bugünkü adıyla Kazık Bağları; hemen
altında uzandığı Zeytindağ kasabası
ile modern çağda hayatiyetini bir şekilde sürdürmektedir. Osmanlı döneminde bir
ara V. Mehmet Reşat’ın tahta çıkışı
ile Reşadiye ismini alan Zeytindağ (eski Kiliseköy), şimdilerde bu ismi Şakran yönünden Bergama’ya
doğru ilerlerken deniz kıyısında yer alan İskele
mevkiinde yaşatmaktadır. Halk arasında Reşadiye
İskelesi olarak da bilinen bu bölgede 19.yy. Osmanlı Döneminden kalma eski
bir cami kalıntısı (yakınlarda kötü bir restorasyon geçirdi) ve kıyıdaki
antrepolar dikkat çekmektedir. Ne yazık ki; bu tarihi yapılar, özenden uzak bir
şekilde çevrenin her türlü tahrip edici etkisine açık durumdadırlar.
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
Yürüyüşün hikayesi
Bugün Çandarlı Körfezi'nin
güney kıyıları boyunca Bakırçay ya da tarihteki ismiyle Kaikos’un
deltasında dolaştık. Hava 15 derece civarındaydı. Biraz rüzgâr vardı zaman
zaman. Ama tamamen düz bir topografyadaydık bu kez.
Sabah Kaikos'un denizden kazandığı topraklar üzerinden başladı yürüyüşümüz. Tarlaların içinde derme çatma çiftlik evleri vardı.
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
Bakırçay, durup dinlenmeden
taşıdığı alüvyonlu toprakları getirip Pergamon’un antik limanı Elaia’nın
iki mendireğinin önüne bırakıp kavuşuyordu denize. Bu nedenle kıyı-kenar
çizgisi her geçen gün biraz daha uzaklara ve denize doğru sürükleniyor gibiydi.
Denizin içinde oluşan küçük toprak öbekleri giderek genişliyor ve bir süre
sonra diğerleriyle birleşerek denizden kazanılan karasal alanı biraz daha
büyütüyordu. Bir zamanlar hemen denizin kıyıcığında yükselen alçak bir tepe
üzerindeki Elaia’nın akropolü de artık denizden oldukça uzaklaşmıştı.
(MYC; Nisan 2025)
(Nisan 2025)
Bir yaşlı çitlembiğin dibinden geçtik.
(Nisan 2025)
Sabah 11.15'de Kazık
Bağları Mevkii'nden Pergamon'un antik limanı Elaia'nin
mendireğine doğru yürüdük. Arabayı bıraktıktan sonra Bakırçay'ın
binlerce yıldır taşıdığı alüvyonlardan oluşan; kimi bataklık kimi işlenen tarla
konumda geniş bir alandaki patikalardan birini; "Yenikent-9 km"
bisiklet yolu levhasını taşıyan toprak yolu takip ettik. Toprak yol boyunca zaman
zaman yıkık dökük bağ evleri çıktı karşımıza; bazen de çayırlarda keyifle
otlayan inekler…
Bazen sazlıklar arasından, bazen ekili alanların arasından geçtik; Çandarlı Limanı'na d0ğru...
(MYC; Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
Sayısız çeşitlilikte flora
ve fauna içinde sulak alanlar da sürüler halinde dolaşan flamingolar, ak
balıkçıllar, su kırlangıçları, tarla kuşları, tatlı suda yıkanan martılar, sarı
karınlı kuyruk kaldıranlar, bataklıklara C-130 gibi inip kalkan dev pelikanlar,
uzaktan karabatakları andıran ibisler ve daha neler; takıldı kaldı gözlerimiz
onlara. Yeşilin ve mavinin türlü tonlarıyla bezenmiş Elaia
bataklıklarında patikalarında yürümek bir ayrıcalıklı bugün.
(Nisan 2025)
(kaynak: wikipedia)
(kaynak: wikipedia)
Uzun süre kovalıklar ve
ılgınlarla kaplı bataklıklar arasından yürüyerek, bizi Çandarlı’nın
bitmek bilmeyen liman inşaatının alameti farikası konumundaki mendireğine götürecek
olan servis yoluna ulaştık. Çevremizdeki sulak alanlardan beslenen benzersiz bir
hayat, tüm çevremizi sarıp sarmalamıştı sanki.Pembeye boyanmış ılgınlar,
bembeyaz ak yıldızlar, karahindibalar, sapları kırbaç gibi bataklık bitkileri
kovalıklar, içlerinde türlü canlıya yaşam mekânı sunan göz alabildiğine
sazlıklar gözümüze çarpan hayattandı. Süsengiller henüz çiçek açmamıştı. Kuş
avlamak için avcıların kurduğu hain tuzaklara rastladık. Yer yer önümüzden
flamingolar havalandılar pembe beyaz renkte.
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
Bir zamanlar vızır vızır
hafriyat kamyonlarının hareket halinde olduğu bu cüruf kaplı şose şimdi
ıpıssızdı. Çünkü limanda hayat durmuştu. Ne yazık ki parasızlıktan liman
inşaatı tamamlanıp işletmeye açılamamıştı. 14 Ekim 2014 tarihli Denizcilik
Dergisi’nde konu ile ilgili bir haberde Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve İzmir
Ticaret Odası Meclis Üyesi Jak Eskinazi, derin bir uykuya yatırılmış Kuzey
Çandarlı Limanı konusunu gündeme getirerek, bir anlamda “Uyuyan Güzel”
olan Kuzey Çandarlı Konteyner Limanı konusunu hatırlatarak, “Çandarlı
Türkiye’nin Pire’si olabilir” demiş.(11) Kendisine
böylesine benzersiz bir potansiyel atfedilen Çandarlı Limanı peki şimdi
ne durumdaydı?
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
1976 yılında Devlet
Planlama Teşkilatı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın gündemine alınan projede aradan
geçen 49 yılda gelinen nokta, sadece mendireğin inşaatının tamamlanabilmiş
olmasıydı. Arka planında saklı kültürel ve doğal sit konumuna rağmen girişilen
böyle bir projenin, devlet organizasyonu içindeki farklı çıkar gruplarının
etkisine açık çatışmalar çerçevesinde gelgitlere maruz kalması sonucunda, bugün
gelinen noktada ortada betondan bir mendirek kütlesi uzanıyor denize doğru…
Yıkılmış inşaat şantiyesine ait moloz atıkları
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
Mendireğe giden geniş yolda
ilerlerken zaman zaman yanımızdan limana doğru araçlar geçti. Meğerse hepsi
balık tutmaya ya da içmeye gidiyorlarmış. Bunu oraya varınca anladık. Ortalık
inşaat artıkları, şantiye binalarının yıkıntıları ve beton artıklarıyla
doluydu. Bir süre mendirekte oyalandık. Mendireğin olukları, tamamen buranın
müdavimleri tarafından bırakılmış her türlü kırık şişe, yiyecek ambalajı ve atığı
ile doluydu. Manzara hiç iç açıcı değildi; kısa sürede ayrıldık limandan. Deniz
kıyısında küçük bir plajda yemeğimizi yedik. Dönüşü bu kez doğuya ve
bataklıkların içine doğru ilerleyen bir patikadan yaptık.
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
(Nisan 2025)
Her tarafımız sazlıklar ve
küçük su yollarıyla kaplıydı. Kurbağaların bağırışları, sazlıklardan havalanan su
kuşlarının çığlıkları arasında uzun süre yürüdük. Yer yer patikalar arasındaki kanallardan
geçişleri sağlayan derme çatma tahta köprüler vardı. Bir de yığınla atık
malzeme; deniz mi kusmuştu bunca kötülüğü tornistan geriye?
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
Deltada salaş balıkçı
kulübeleri de gördük. Çevremizde tahta, plastik, ilaç şişesi, hortum parçası,
mobilya, eski buzdolabı v.b. beyaz eşya hurdaları; her türlü atık malzeme
mevcuttu. Utanç verici bir durumdu, ama gerçekti hepsi. Limanda gördüklerimiz
ise tam bir faciaydı. Uzaklarda volkanik Karadağ, onun üzerinde geçen
yıl yürüdüğümüz Yaylaköy'ün evleri, eteklerinde Çandarlı kasabası
ve çok uzaklarda yine geçen yıl uğradığımız Deliktaş köyü görüş
alanımıza girdiler ve çıktılar zaman zaman.
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
Yürüdüğümüz patika; sona doğru yaklaşıyoruz. Hemen sağdaki derme çatma kulübemsi sığınak, ördek avlamak için avcıların kullandığı bir tuzak...
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
(MYC; Nisan 2025)
Başladığımız yere
vardığımızda saat 16 civarıydı. Yaklaşık 4 saat kadar yürümüş, 45 dakika kadar
yemek molası vermiş, toplamda 12 km kadar mesafe katetmiştik Bakırçay’ın
deltasında. Velhasıl pislik ve doğaya kast edilen kötülükler dışında her şey
güzeldi bugün de. Yürüdük, yürüdük sonuna kadar... Bakırçay deltası
mekân oldu bizlere kayıtsızca. Ne diyelim; tekrarını nasip etsin ilahlar...
(MYC; Nisan 2025)
Dipnotlar:
(1) Aiolis Şiirleri ve Meraklısına Notlar; Prof. Dr. Ersin
Döğer; Ege Yayınları; sayfa:85
(2) Çandarlı,
(3) Bakırçay,
(4) stadia: İlkçağda uzunluk birimi; 1 stadia, 192 metreye
karşılık geliyor.
(5) Çandarlı Körfezi
(6) Geographika; Strabon; Arkeoloji
ve Sanat Yayınları, C615, paragraf 67; sayfa 117
(7) Bugünkü Şakran’a girerken denize bir dil gibi uzanan bir
yarımada; eski Çıfıt Kalesi)
(8) Troya
(9) Bergama Krallığı’nın en önemli hanedanı
(10) Geographika; Strabon; Arkeoloji ve Sanat Yayınları; C622, paragraf 5; sayfa
127-128
(11) Çandarlı Liman Projesi ve
İnşaatı hakkında bkz. https://www.denizcilikdergisi.com/yazarlar/osman-ondes/candarli-turkiyenin-piresi-olabilir/
(12) Fotoğraflar,
belirtilenler dışında gezi sırasında İ.
Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim
Fidanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder