9 Nisan 2010 Cuma

ÇANDARLI KARADAĞ – KARAGÖL YÜRÜYÜŞÜ

                                                                                                         
9 Nisan 2010
İbrahim Fidanoğlu

Sabah 8’de yola çıktığımız İzmir’den, Çandarlı’ya trafik sıkışıklığı ve gevrek alma inkıtası nedeniyle ancak 10’da ulaşabildik. Deniz kıyısında hafiften ürperten bir esinti eşliğinde yaptığımız kahvaltı; simit, peynir ve çaydan oluşmaktaydı. Kahvaltıyı takiben, Çandarlı – Dikili tali asfaltı yoluyla Esentepe ve Katıralanı köylerini geçerek Bademli’ye ve Ege Denizi’ne tepeden bakan son köy Merdivenli’ye saat 11’de ulaştık. Köy kahvesinin önünde bekleşen köylülerden rota ile ilgili aldığımız bilgilerden sonra hemen sırt çantalarımızı arabadan alarak yola koyulduk.

(Haritayı farenin sol tuşuyla tutup gezebilirsiniz, sağ üst köşedeki "Earth" düğmesine tıkladıktan sonra farenin tekerleğine basıp döndürerek yükseltileri görebilirsiniz.)
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)  

Merdivenli, Midili’nin tam karşısına konumlanmış bir Yörük köyü. Yaklaşık 350–400 civarında bir nüfusu var. Ekonomik nedenlerden kaynaklanan dışa göç nedeniyle sürekli azalan genç nüfusu, en dikkate değer nokta. 

Köy, ağırlıklı olarak tarıma elverişli olmayan arazi yapısı nedeniyle genellikle hayvancılıkla geçiniyor. Sabah erkenden sağılmış süt güğümlerine yol boyunca tanıklık ettik.



Merdivenli çıkışı 

ideceğimiz rota, yaklaşık 550 metre rakımlı Karagöl idi. Karagöl, Çandarlı’nın hemen kuzey batısında yükselen yaklaşık 700–800 metre yüksekliğinde bir volkanik tepe olan Karadağ üzerinde yer alıyor. Yani kendisi de volkanik oluşumlu bir göl olarak biliniyor. Biz Merdivenli’den güney batıya doğru ilerleyerek tatlı bir meyille tırmanmaya başladık. Denizi ilk önce köyün hemen çıkışında yer alan köy mezarlığının yerleştiği sekide gördük. Denizi ve mezarlığı sağımızda bırakarak Karagöl’e kadar iyi kötü devam ettiğini köylülerden öğrendiğimiz toprak yolu izledik. Aşağıda koyun ve keçi sürüleri vadiye ve yamaçlarına yayılmıştı bile. Sulama amaçlı çok sayıda göleti yol boyunca gözledik. Bunlardan en büyüğü Karagöl’e varmadan rotamızın en yüksek noktasında, bir diğeri de sahildeki Denizköy’e doğru inen toprak yol üzerinde idi. Bir süre toprak yolu takip ettikten sonra yoldan ayrıldık ve bir dere yatağını takiben yürümeye devam ettik. Bele doğru tekrar yolla buluştuk. Bu noktadan biraz ötede sulama amaçlı büyük bir göleti gördük. Gölete tırmanarak baktık; üzerinde martılar uçuyordu. Yanda yer alan savaktan karşı yakaya atlayarak yola devam ettik.

Gölet 

 
Ah meşeler meşeler

Beli aştığımızda köylülerin Şehitler Mezarlığı diye andıkları, oldukça eski bir mezarlıkla karşılaştık. Bu mevki, haritalarda Seyraktepe adıyla anılmaktaydı. Bu mezarlığın Türklerin Batıya doğru ilerlemeleri esnasında büyük ihtimalle Bizans egemenliğine karşı verilen mücadelelerde ölenlere ait olduğuna dair rivayetleri Merdivenli köyüne dönüşümüzde dinledik. Biz mezarlıkta iki adet eski yazılı mezar taşı gördük ve bunları fotoğrafladık.

 Şehitler mezarlığı 

 
Türkmen ataların ebedi mekanları; Şehitler Mezarlığı'ndan bir başka görünüm

Mezarlığı geçtik; yayla görünümlü bir düzlüğe kurulmuş odun kömürü ocaklarını ve burada çalışanlara ait olduğunu düşündüğümüz derme çatma kulübeleri arkamızda bırakarak aşağı doğru inişe geçtik. Sağımızda yükselen tepede bir kepçe, odun kömürü yapanlar için doğal bitki örtüsü makileri yol uğruna kaldırmakla meşguldü.

Karagöl yolunda 

 
Gezginin dinginliği 

Tepeden aşağıya doğru inerken, volkanik tepenin on binlerce yıl önce püskürttüğü ve ele alındığında hemen ufalanan kırmızı renkli kayaç parçalarını inceledik. İçindeki demirden kaynaklanan kırmızı hâkim renkti. Bu kış oldukça fazla yağan yağmur nedeniyle giderek bozulan bir satıh üzerinde ilerledik. 

Georgio (Corciyo) Adası

 
Bir Karadağ sakini

Bayır aşağı inerken tam karşımızda Ceneviz Kalesi’nin bulunduğu ve Ege Denizi’nde Güney – Kuzey geçişini kontrol eden bir konumdaki Georgio (Corciyo) Adası (Halk arasında Büyük Ada da deniliyor) göründü. 

Karagöl

 
Karagöl; yukarıdan

 
Gezginler, Karagöl kıyısında...

Tam o sırada; hemen solda ilerde çanak gibi bir vadide de Karagöl’ü fark ettik. Bu sene yağan yağmurlar köylülerin dediğine göre gölü oldukça beslemiş. Yoksa geçen yıllarda gölden çekilen su nedeniyle pek su kalmamış. Göl bir krater gölü olduğunu ele veriyor. Gölün hemen dibinden yükselen dik yamaçlar doğu, güney ve kuzey yönünden gölü çepeçevre sarıyor. Gölde, yakındaki Ege Denizi’nden gelen martı sürüleri hem yıkanıyor, hem de tatlı su ihtiyaçlarını gideriyorlar. Gölün çevresinde yakında görmediğimiz kadar diri çiriş otları görülmeye değerdi. Çepeçevre her yer onlarla kaplıydı. Gölün çevresini mera amaçlı çalılarla çevrilmiş alanları aşarak dolaştık. Midili ve Corciyo adasına karşı ekmek, haşlanmış yumurta, taze soğan, peynir ve marul yaprağından oluşan mükellef öğle yemeğimizi doğadaki gördüğümüz ve göremediğimiz dostlarımızla birlikte yedik. Bir tatlı geldi ki sormayın. Hava hafif kapattı; sanki yağdı yağacak gibiydi. Ama biraz sonra dağıldı gitti tepemizdeki bulutlar… Denize doğru yürümekten vazgeçip; yaklaşık saat 14.30’da dönüş yolculuğuna başladık.

 
Deliktaş harabeleri

 
Deliktaş köyündeki Pers dönemi yerleşiminden izler

Karagöl’ün kıyısında, geldiğimizden beri keyifle otlayan davarları arkamızda bırakıp; meraların arasındaki toprak yoldan yürüdük. İlerde; hayvanların sahiplerinin olduğunu düşündüğümüz taş evler ve hayvan barınakları vardı. Durmayan köpek sesleri, evin sakinlerine yabancıların geldiğini haber ediyordu. Denizköylü Mehmet Amca ve yeğeni Kadir’in konuğu olduk; Taştan yapılmış, basit konforlu iki evin arasındaki sahanlıkta onlarla sohbet ettik. Kadir’in cabbar eşinin yaptığı tazecik çayı yudumladık. Yörüktüler; Manisa’da yatılı okuyan kızlarından söz ettiler; Denizköy’deki yazlık curcunasından kaçtıklarında buralara sığındıklarını söylediler; Deniz onlara yabancıydı; onlar Yörüktüler ve dağlar, onların mekânıydı. İzin istedik ve ağır ağır dönüş tırmanışına başladık. Geldiğimiz güzergâhı takiben yaklaşık saat 17.15’de Merdivenli köyüne ulaştık.

 
Yalınayak Dede Türbesi

 
Türbenin içi

 
Bir mezar taşından detay

 
Türbenin yanındaki Türkmen mezarlığı

Dönüş yolunda Çepni köyü Deliktaş’da Zindan diye bilinen Pers dönemi kaya yerleşimlerini ve Çandarlı – Dikili asfaltından doğu istikametinde 1 km. içeride bulunan Yalınayak Dede Türbesi’ni ziyaret ettik. Türbe; daha önce geldiğimden daha kötü durumdaydı. Ancak Türklerin Batı Anadolu’ya doğru ilerleyişleri sırasında politik ve dini önderleri olan bu eren babaların türbeleri çevresinde yer alan en az 600 yıllık, kıbleye doğru konumlanma gibi bir sıkıntısı olmayan Türk ataların mezarlarını bir kez daha görmek, bu topraklara Şaman geleneğin nasıl nüfuz ettiğini anlamak açısından önemliydi. Saat 19.20’de tatlı bir yorgunluğun eşliğinde İzmir yoluna vasıl olduk.


Yazan: İ.F
Düzenleyen: MYC                                                                        


Google Earth  Enlem: 38°57'30.65"K      Boylam: 26°50'56.12"E                           



4 yorum:

  1. Gerçekten gidilip görülmesi gereken doğa harikası mekanlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ömrümün kalan kısmını orada gecirecegim isallah...

      Sil
    2. Oraları gördüğünüz yorumunuzdan anlaşılıyor; Ege'nin saklı dünyalarından birisidir Karadağ ve çevresi...Dağın ve denizin tarihin derinliklerinden günümüze ulaşan öykülerini ileride daha ayrıntılı paylaşmak dileğiyle...

      Sil
  2. Ben Dikili'ye yerleştim. Gezip incelediğim yerler buraları.Herkesi bekliyoruz...

    YanıtlaSil