16 Şubat 2025 Pazar

İZMİR'İN KUZEYİNDE; AİOLYA’NIN DERİNLİKLERİNDE…

KARAKÖY’DEN KALABAK’A…
 
24 Ocak 2025
İbrahim Fidanoğlu
 
Sabah vakti Karaköy’de…
 
Bugün Aliağa'nın Eski Karaköy ile Kalabak köyleri arasında yaklaşık 12 km.lik bir parkurda yürüdük. Sabah saat 9.30’da Karşıyaka’dan İzmir’in kuzeyine; İlk Çağ’ın Aiolya coğrafyasına doğru hareket ettik. Aliağa’dan Güzelhisar’a doğru saptık. İki hafta önce de bu coğrafyada Samurlu’dan Güzelhisar’a yürümüş ve Osmanlı döneminde bir kaza merkezi olarak işlev gören Güzelhisar köyünü etraflıca dolaşmıştık. Petkim Barajı yakınlarında, Uzunhasanlar köyüne gelmeden sola kıvrılan ve Karaköy levhasının bulunduğu bir yerden, Güzelhisar Vadisi’ne doğru yöneldik. Tali asfalt yol, önce bizi Yeni Karaköy’e getirdi. Sabahleyin ortalıkta kimsecikler yoktu. Köy belli ki yakın zamanlarda kurulmuş; belki de terk edilmiş Eski Karaköy’ün yerine; bu civara gelen göçleri karşılamak niyetiyle oluşturulmuştu. Biz esas hedefimiz olan Eski Karaköy yoluna doğru döndük. Hava açık ve sıcaklık 17 derece civarındaydı. Ortalıkta bahar alametleri vardı. Son yağmurlarla toprak suya doymuş; yer yer balçık ve karasuluklar oluşmuştu.
 
Eski Karaköy Camii
(Ocak 2025)

Köyün camisi ve meydan
(MYC; Ocak 2025)
 
Köyün girişinde yer alan meydanlık alan; restore edilen evlerden biri...
(MYC; Ocak 2025)
 
Karaköy
 
Karaköy, Petkim'in kendine proses suyu sağlamak için kurduğu Güzelhisar Barajı'nın kuzeybatısında yer alıyor. Bu köy eski bir yerleşim olmakla birlikte, zaman içinde şehirde çalışmak amacıyla terk edilmiş; daha sonraki zamanlarda ise baraja daha yakın konumda Yeni Karaköy yerleşimi oluşmuş. Eski Karaköy'ün harap evleri, şimdilerde şehirden gelenler tarafından onarılıp, şehirden uzakta bir kafa dinleme mekanına dönüşüyor yavaş yavaş. Bir de 5-6 evden oluşan bir turistik tesis, inşa aşamasında...
 
Karaköy'ün uzaktan baktığı Güzelhisar Baraj Gölü
(Ocak 2025)
 
Köyün terk edilmiş ve yıkık dökük evleri
(Ocak 2025)
 
Cami avlusunda yer alan eski mezarlık
(Ocak 2025)
 
Karaköy, Güzelhisar havzasında yer alan ve uzun yıllar Güzelhisar kazasına bağlı olarak varlığını sürdürmüş bir köy… Daha sonra Menemen ve Manisa vilayetinin Merkez kazasına bağlanmış. Cumhuriyet döneminde ise 1930 yılında Aliağa Çiftliği’ne yakınlığı dolayısıyla Manisa’ya bağlı Uzunhasanlar, Karakuzu, Atçukuru ve Kalabak köyleriyle birlikte Aliağa nahiyesine bağlı bir yerleşim haline dönüştürülmüş. (1)
 
Camiye doğu yönünden bakış; avludan çıkış merdiveni ilginç...
(Ocak 2025)

Dağa Kaçtım gezginleri, Karaköy Camii avlusunda...
(Ocak 2025)

Cami avlusunda; belki de bir zamanlar köyün imamı için yapılmış lojmandan bugüne kalanlar...
(Ocak 2025)
 
Avludaki eve ve evin verandasına çıkan merdivene yakından bakış
(Ocak 2025)
 
Terk edilmiş köydeki bazı yıkık dökük evlere baktığımızda, Rumların yaşadığına dair izler buluyoruz. Köyün camisinin hemen yan karşısında ve iki katlı bir harap yapı bunlara dair en tipik olanı… Düzgün taş işçiliği ile dikkat çeken pencere lento ve söveleri, kesme taştan imal edilmiş evin muntazam köşe duvarı ve 19.yüzyıl eşkıya baskınlarına yönelik korunma refleksine işaret eden tüm pencerelerdeki demir parmaklıklar, bir dönem mimarisinin izlerini yansıtıyor.
 
Büyük olasılıkla bir Rum evinden geriye kalanlar; mimari çizgileri açıkça kendini belli ediyor.
(Ocak 2025)
 
Kaktüslerin ardındaki yaşanmışlık izleri; eski bir Karaköy evinden geriye kalan...
(Ocak 2025)

Eski Karaköy sokaklarında; önümüzde Güzelhisar Barajı...
(Ocak 2025)
 
Köyün merkezindeki şu anda kullanılmayan taş cami ve çevresinde, avluya hemen bitişik konumda köyün eski mezarlığı, avlunun zemininde izlenebilen taş döşeli bir patika, caminin üç kemerli girişi, yine avluda yer alan harap bir kulübe ve şu anda mevcut olmayan minareye çıkan on beş basamaklı bir taş merdiven dikkat çekici… Ayrıca avludan doğu yönünde geçişe izin veren bir başka merdiven ise, işlevi açısından oldukça ilginç…
 
Eski Karaköy Camii'nin giriş cephesi
(Ocak 2025)

Karaköy Camii avlusunda doğu yönündeki merdivenli çıkışa doğru giden döşeme yol parçası
(Ocak 2025)

Caminin doğu cephesi ve şu anda mevcut olmayan minaresine çıkılan merdiveni
(Ocak 2025)
 
Balkan bozgunları sonrasında Anadolu’ya yönelen büyük göçlerin yoğunlaştığı bir zamanda; 1914’e yaklaşırken Foça ve Urla’da İttihat ve Terakki döneminde zamanın ruhuna karşılık gelecek şekilde, milliyetçi reflekslerle özellikle Rumlara yönelik olarak gelişen birtakım olaylar sonucu, bu bölgede yaşayan Rumların da tedirginlik içinde adalara ve İzmir’in merkezine yönelik göçlere dahil oldukları anlaşılıyor. İzmir’de yayınlanan Ahenk gazetesinin o günkü nüshalarından (17 Haziran, 8 Temmuz ve 12 Ağustos 1914) elde edilen bilgilere göre; bölgedeki Aliağa Çiftliği, Arap Çiftliği ve Karaköy gibi köylerde yaşayan Rum ahali de kendilerini daha güvende hissedecekleri İzmir’e gitme arzusunu, İzmir Metropolitliğine mektup yazarak bildirirler. Ancak yerel yöneticilerin ve Metropolitliğin ortak çabasıyla bu göçler yeniden tersine döndürülür ve bu köylere daha önce yerleşen Balkan muhacirleri Menemen kaymakamı ve jandarma komutanının aldığı tedbirler çerçevesinde tahliye edilerek, İzmir’den geri çevrilen Rumlar yeniden eski yerlerine yerleştirilirler. (2)
 
Eski Karaköy Camii; batıdan bakış...
(MYC; Ocak 2025)
 
Güzelhisar Barajı'na bakan Eski Karaköy evlerinden biri; yorgun ve yıkık...
(Ocak 2025)
 
Eski Karaköy'e son bakış...
(Ocak 2025)

Karaköy’den Kalabak köyüne doğru…
 
O eski hikayelerin ve kavgaların izlerinin artık toprak altında kaldığı Eski Karaköy, bugün Güzelhisar Baraj Gölü’ne bakan bir sırtta sessiz sedasız bir şekilde hala varlığını sürdürüyor. Baraja doğru alçalan bir sırtta terk edilmiş ve yıkık haldeki beş on evin önünden geçerek bir koyun sürüsünün otladığı taşlı arazide yürüdük. Çevremizde volkanik jeolojiye uygun şekilde hayat bulmuş meşe ağaçları vardı çoğunlukla. Köyün ikinci mezarlığı da bu sırttaydı.
 
Karaköy yakınlarındaki diğer mezarlık
(MYC; Ocak 2025)
 
Güzelhisar Barajı'na doğru iniyoruz.
(Ocak 2025)

Karaköy altında otlayan koyun sürüleri
(MYC; Ocak 2025)

Gevenler ve meşeler arasında...
(Ocak 2025)
 
Issızlığın ortasında; bir meşenin yalnızlığı
(Ocak 2025)
 
Karaköy'den baraj gölüne doğru bir süre indik ve daha sonra yönümüzü kuzeye dönerek, vadinin tabanından doğu-batı ekseni boyunca akan Koca Ağıl Deresi'ne doğru alçaldık. Derede fazla su yoktu; kolayca karşıya geçtik. Çevrede topraktan fışkırmış binlerce çiriş otu arasında gördüğümüz nergis ve çiğdemler bize baharı işaret ediyorlardı. Benzersiz kokularına doyamadık. 
 
Gezginler yolda, Güzelhisar Baraj Gölü aşağılarda...
(Ocak 2025)
 
Karaköy'den sonra; nergisler arasında...
(Ocak 2025)
 
Koca Ağıl Deresi'ni geçerken...
(Ocak 2025)
 
Çiriş otlarının arasında rastladık onlara; nergislerin kardeşliği...
(Ocak 2025)
 
Bazen zeytinlikler, bazen meşe ağaçları ve çitlembikler çıktı karşımıza. Ama Karaköy’den Kalabak’a doğru yürürken, adından dolayı volkanik bir tepe olduğunu düşündüğümüz Kara Devlit Dağı’nın çevresinden neredeyse hiç ayrılmadık. Kalabak yönüne doğru ilerlediğimiz bu sırtta bir süre aşağılarda kalan Güzelhisar Baraj Gölü’ne paralel bir şekilde yürüdük. Zaman zaman önümüze arazileri birbirinden ayıran derme çatma sınır duvarları çıktı. Meşeler arasında bazen geçmiş zamanlardaki yaşanmışlıkları temsil eden kulübe yıkıntılarına ve açık ağıllara rastladık. Deliceler vardı çevremizde. Ama sanki ortası boşalmış gibi duran, ama bu dairesel boşluğun 4 yanından göğe doğru yükselen bir anıtsal meşe ağacı bizi en çok etkileyeniydi doğrusu.
 
Zeytinlikler, deliceler, pırnar meşeleri, bahçe sınırları niyetine taş duvarlar geçtik.
(Ocak 2025)
 
Etrafında döndüğümüz Kara Devlit Dağı
(MYC; Ocak 2025)
 
Güzelhisar Barajı giderek uzaklaştı bizden.
(MYC; Ocak 2025)

Açık ağıllar; yıkık kulübeler; yaşanmışlık izleri her yerde...
(MYC; Ocak 2025)
 
Bir süre sonra meşelerin ve araziye saçılmış volkanik malzemenin içinden ilerleyen bir patikayı takip ederek, yönümüzü kuzey batıya doğru döndük. Yine tatlı meyille yükselen bir sırttan yürüyorduk. Sırtın en yüksek noktasına ulaştığımızda, bir toprak yolun başına gelmiştik. Karşı tepede bir siluet olarak görünen camisiyle fark ettiğimiz köy, Hacı Ömerli köyü olmalıydı. Yöneldiğimiz bozuk toprak yol, bizi makilik bitki örtüsünün yoğunluk kazandığı bir topografyadan aşağıya doğru Kalabak köyünün girişine dek uzanan düzgün bir şoseye taşıdı. Sağımızda son yağmurlarla zenginleşmiş bir gölcük ve onun civarında sazlıklar vardı. Kalabak ile Kara Devlit Dağı arasında köyün tarımsal alanları uzanmaktaydı.
 
Gezginin "tahtı"
(MYC; Ocak 2025)

Solda Kara Devlit Dağı; yürüyoruz Kalabak'a doğru...
(Ocak 2025)

Yine nergisler çıktı karşımıza...
(Ocak 2025)

Meşe ağaçları ve bahçe duvarları
(Ocak 2025)

4 "kollu" meşe ve ortasında gezgin...
(Ocak 2025

Anıt meşe ağacının budandıktan sonra 4 yandan nasıl fışkırdığının fotoğrafıdır.
(Ocak 2025)

Sırta doğru...
(Ocak 2025)
 
Kalabak köyüne yaklaşırken, bir köylüyle karşılaştık yolda. Kalabak köyünün ağa sülalesinden olduğunu söyledi köylü. Himmetoğulları’ndanmış ataları. Ayaküstü söyleştik. Aşağılardaki tarlalardan gelen iki köylü kadın ise, iki kucak nergis ile köyün sokaklarının arasında kaybolup gittiler. Köye doğu yönünden kilit taşı döşeli bir sokaktan girdik. Köyün camisi ilerdeydi. Yanına vardığımızda caminin yakınlarındaki kahvehanesi bile kapalıydı. Çünkü herkes Cuma namazındaydı. Biz de kahvehanenin verandasındaki boş masalardan birine oturup, yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri öğle yemeği niyetine yemeğe başladık.
 
Kalabak yolundayız.
(Ocak 2025)

Toprağın suya doyduğu zaman...
(Ocak 2025)
 
Bir ahlat ağacına sarınmış yabani hanımelleri
(Ocak 2025)
 
Köye girerken...
(Ocak 2025)
 
Kalabak köyündeki süt toplama merkezi
(MYC; Ocak 2025)
 
Köy kahvehanesinde yemek molasındayız.
(MYC; Ocak 2025)
 
Kalabak hakkında…
 
Bugün yenisinin varlığı nedeniyle Eski Kalabak olarak anılan Kalabak köyü, Yunt Dağı coğrafyasında konargöçer Türkmenlerin Osmanlı Devleti tarafından 18-19. yüzyıllarda yerleştirildiği yerleşimlerden biri… 1863-1873 yıllarına ait sicil defterlerine göre, bu kapsamda Karayağcı aşiretinin; Belen, Durasıllı ve Kalabak köylerine yerleştirildiği anlaşılıyor. (3)
 
Kalabak Camii
(MYC; Ocak 2025)
 
Kalabak köyünün sokaklarında...
(Ocak 2025)

Kalabak Camii; yapım tarihi: 1712...
(Ocak 2025)

Köyün oldukça bakımlı camii de bize köyün tarihi hakkında bazı bilgileri sunuyor. Caminin avlusunda yer alan gösterişli ve sanatkarane mezar taşlarıyla dikkat çeken haziresi, köyün bağlı olduğu Güzelhisar Kazası’nı bir dönem yöneten Himmetoğulları’nın bölgedeki hakimiyetine işaret ediyor. Cami, 1711’de inşaatına başlanıp 1712 yılında ibadete açılmış. Caminin girişinde yer alan kitabeden anlaşıldığına göre; Kara Mehmet isimli biri tarafından yaptırılan cami, Hicri 1172 (Miladi 1758) tarihinde Güzelhisar Voyvodası Esseyid Hacı Himmet Ağa tarafından onarılmış. Kitabe de bu onarım sonrasında konulmuş olmalı.
 
Kalabak Camii; minber ve mihrap...
(Ocak 2025)
 
Caminin yan avlusu
(Ocak 2025)

Ahşap minber
(Ocak 2025)
 
Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde tımar sistemi çöktükten sonra merkezi devletin tüm vergileri, 18.yüzyıldan itibaren mültezimler ve voyvodalar tarafından toplanır. Güzelhisar Kazası’nın voyvodalığını uzun süre ellerinde bulunduran Kalabaklı Himmetoğulları, bölgede önemli rol oynayan ayanlardandır. Esseyid Hacı Himmet Ağa, Kalabak köyünden gelerek Güzelhisar’a yerleşir ve Güzelhisar Tuzlası’nı işleterek zengin olur. Himmet Ağa’dan sonra oğlu Zeynel Abidin, Güzelhisar Voyvodası olarak onun yerine geçer. Ancak iltizam parasını merkezi idareye ödeyememesi nedeniyle voyvodalık görevinden alınarak Güzelhisar kazasından sürülür.
 
Kalabak Camii'nin son cemaat yerine giriş kapısı ve iki yanındaki gömme sütunlar
(Ocak 2025)
 
Minber ve pencereler
(Ocak 2025)

Avludaki serviler
(Ocak 2025)

Bahçede bir çiçekliğin kıyısında yer alan bir eski fesli mezar taşı; büyük olasılıkla 2.Mahmut dönemine ait...
(Ocak 2025)
 
Ersin Doğer’in Aliağa Kent Kitaplığı arasında çıkan Aliağa Tarihi isimli kitabında belirtildiğine göre; bugün Güzelhisar Çayı’nın Ege Denizi’ne döküldüğü noktada yer alan İlk Çağ’ın liman yerleşimi Myrina, daha sonraki zamanlarda Kalabakhisar Mevkii olarak anıldı. Burada sözü edilen Frenk (Kalabak) isimli bir Orta Çağ yerleşimi, Türk dönemi öncesini ya da Saruhanoğlu Beyliği döneminin hatıralarını taşıyor olmalı. Günümüzde Myrina antik kentinin kalıntılarının bulunduğu Kalabakhisar mevkisinde olduğu düşünülen Frenk (ya da Kalabak) köyünün, adını Bizans ve Saruhanoğlu Beyliği döneminde burada anlaşmalı olarak bulunan Cenevizli kale muhafızlarından almış olması ihtimal dahilindedir. Bizans ve Saruhanlılar zamanında Foça’dan Çandarlı’ya kadar uzanan bir kıyı boyunca, yürüttükleri şap madeni ticaretini güvenle sürdürebilmek amacıyla kaleleşen Cenevizli ailelerin varlığı bilinen bir tarihi vakıadır. Ortaçağ’da şap madeni, tekstil üretiminde boya sabitleyici olarak kullanılmasından kaynaklanan nedenlerle oldukça stratejik bir öneme sahipti. (4)
 
Myrina ya da Kalabakhisar; kalıntıların bulunduğu tepelerden biri olan Beriki Tepe
(Nisan 2011)
 
Myrina ya da Kalabakhisar; diğer tepe, Öteki Tepe ve sağda antik liman...
(Nisan 2011)

Myrina (Kalabakhisar) antik limanının mendireğinden kalan andezit bloklar
(Nisan 2011)
 
Güzelhisar Kazası’nın 19. yüzyılın sonlarında Menemen’e bağlı bir köy hüviyetine dönüşmesi nedeniyle önce Menemen’e daha sonra Manisa’ya bağlanan Kalabak köyü, daha sonra Cumhuriyet döneminde 1930 yılında coğrafik yakınlığı nedeniyle o yıllarda nahiye merkezi olan Aliağa Çiftliği’ne bağlanır. Bugün Kalabak köyünün bir kısmı, Şakran’a doğru Hacı Ömerli köyü yakınlarındaki Yeni Kalabak köyünü kurarak denize yaklaşırlar. 1982’de ilçe statüsü kazanan Aliağa, Yeni Kalabak ve Eski Kalabak köylerinin idare merkezi konumundadır.
 
Kalabak Camii'nin minaresi
(Ocak 2025)

Kalabak Camii haziresi
(Ocak 2025)
 
Kalabak Camii; kuzeyden bakış
(MYC; Ocak 2025)
 

Kalabak’tan Karaköy’e; dönüş yolunda…
 
Cuma namazından çıkan cemaat kahvehanede aldı soluğu. Bir anda verandadaki tüm masalar doluverdi. Selamlaştık köylülerle. Onlar geldiğinde, yemeğimiz neredeyse bitmişti. Namaz sonrası birden kalabalıklaşan kahvede masa işgal etmeme düşüncesiyle köylülerle vedalaşarak kahvehaneden ayrıldık. Önce köyün camisine uğradık. Meydanlığa bakan birkaç taş ev, köyün geleneksel mimarisini yansıtması açısından ilginçti. Köydeki evlerin çoğu tek katlı ve taş duvarlarla çevrilmiş avlular içindeydi. Evlerin köşe duvarları genellikle andezit düzgün kesme taşlardan örülmüştü.
 
Caminin baktığı köyün meydanı ve tipik tek katlı köy evleri
(Ocak 2025)
 
Bir evin köşe duvarı
(Ocak 2025)

Cami avlusundan bir görünüm; bir zeytin ağacının dibinde kuyu var.
(Ocak 2025)
 
Cami ve avlusu oldukça bakımlı… Caminin doğu yönündeki haziresinde çok sayıda gösterişli mezar taşları var. Bunların 18. yüzyılda bir dönem Güzelhisar Kazası’nın voyvodalığını yürüten Himmetoğlu ailesine ait mezarlar olduğu kanaatindeyiz. Servilerin eşlik ettiği bir yolla ulaşılan caminin demir kapılı girişi, son cemaat yerine açılıyor. Avluda giriş kapısının karşısında bir zeytin ağacının dibinde ise, kapaklı bir kuyu bulunuyor. Kapının iki yanında ise, duvara gömülü halde iki antik sütun var. Harime giriş kapısının üstünde Hicri 1172 (Miladi 1758) tarihini taşıyan  onarım kitabesi ve yanında bir başka levhada tercümesi var. Şunlar yazıyor:
 
“Kara Mehmed’in bina ettiği camii şerifin tamirine
 Mamur olan sahibül hayrat vel hasenat
Esseyid Hacı Himmet Ağa Hak Teala rahmet eyleye
Aba ecdadına mahi Muharrem sene 1172”
 
Caminin harim girişinde yer alan onarım kitabesi
(Ocak 2025)

Onarım kitabesinin transkripsiyonu
(Ocak 2025)
 
Caminin haziresinden bir görünüm; ortadaki en büyük sarıklı mezar taşında şunlar yazıyor: "Hüvel Baki el-huruf, Beni mağfiret kıl lütfunla yarab, Bi hak arş-ı azam nur kur'an, Gelub kabrime...; İde ruhuma bir fatiha, Hasan Abdül Kerim Zade, Merhum Seyyid Halaç Ahmet Ağa; tarih okunmuyor. (Transkripsiyon: Duran Şemsettin Şahin)
(Ocak 2025)
 
Caminin harimi son derece sade… Restorasyonlar sonrası üzeri mozaik kaplı bir mihrap, ahşap ve sade bir minber ile 4 taşıyıcı ahşap ayak üzerinde yükselen kadınlar mahfili harimin ana unsurlarını oluşturuyor. Kemerli pencereler ve üzerindeki ufak dairesel ışıklıklar, içerisinin yeterince aydınlanmasına izin veriyor. Caminin avlusunun kuzey arkasındaki sokağa açılan bir demir kapıdan çıkarak camiden ayrılıyoruz.
 
Kalabak Camii; harim
(Ocak 2025)
 
Mihrap
(Ocak 2025)

Kadınlar mahfili
(Ocak 2025)
 
Caminin önündeki meydandan kuzey batıya doğu yönelen bir yolu takip ederek yeniden yürümeye başladık. Yolun iki yanında yine bahçeli köy evleri vardı. Kahvede biraz sevip ilgi gösterdiğimiz bir köpek, biz evlerinin önünden geçerken havlamaya başladı. Sahibi ile selamlaştık yeniden. O sırada evin kadını bize kalınca bir dilim köy ekmeği verdi. Teşekkür edip vedalaştık.
 
Kalabak'ın çıkışına doğru...
(MYC; Ocak 2025)
 
Kalabak yolunda
bir eski Ferguson traktör
(MYC; Ocak 2025)
 
Ekmek aldığımız ev
(MYC; Ocak 2025)
 
Yol, Kalabak’ın çıkışındaki bir dere yatağına doğru alçalıyordu. Kalabak yazılı takın altından geçtik. Kuzey yönünde Şakran’ın üzerindeki geçen yıl çıktığımız Sakarkaya uzaktan seçiliyordu. Bir süre asfalt yolu takip ettik. Yolun kıyısındaki dere yatağını geçen eski bir köprü dikkat çekiciydi. Gözlerinin büyük bir kısmı toprakla dolmuş olsa da yine sayabildiğimiz kadarıyla 5 gözlü köprünün güzelliği ortadaydı. Üzeri döşeme taşla kaplı, kendisi ise andezit kesme taşlardan inşa edilmiş köprünün Yunt Dağı yol şebekesinin bir parçası olarak Osmanlı Döneminden kalmış olması muhtemeldi. Amacımız, sabah çıktığımız Karaköy’e yönelen ve Kara Devlit Dağı’nın batısından dolaşan toprak yolun başına ulaşmaktı. Bir süre sonra bir doğal gaz hattı ile çakışan bu yolun girişini bulduk ve sola dönerek tatlı bir meyille yükselen sırta tırmanmaya başladık.
 
Altından geçtiğimiz Kalabak Takı
(Ocak 2025)

Kalabak çıkışında asfalt yolun kıyısında gördüğümüz tarihi taş köprü
(Ocak 2025)

Köprünün geniş açıdan görünümü
(MYC; Ocak 2025)
 
Taş köprünün üstündeki döşeme yol parçası
(Ocak 2025)
 
Arazide rastladığımız Yunt Dağı yol şebekesinin kopan bir parçası daha...
(Ocak 2025)
 
Uzun süre doğal gaz hattının üzerinden yürüdük. Daha sonra yer yer döşeme taş zeminin belirginleştiği Karaköy yoluna doğru sola kıvrıldık. Zeytinlikler arasından devam eden yürüyüşümüz esnasında, artık denizi ve Şakran sahilini görebiliyorduk. Şakran önündeki küçük adalar ve Çandarlı Körfezi’nin kuzey kıyıları, bir sis tabakasının altından zorlukla fark edilebiliyordu. Bu manzarayı, yolun yukarısındaki kayalık bir sırta çıkarak termosta kalan son çaylarımızın eşliğinde bir süre seyrettik.
 
Kuzeyde Şakran üstündeki Sakarkaya
(Ocak 2025)

Ardımızda Kalabak köyü...
(Ocak 2025)
 
Önümüzde yer yer döşeme; Karaköy şosesi
(Ocak 2025)
 
Hemen yanımızda; yol kıyısında bir tuhaf kaya...
(Ocak 2025)
 
Karşımızda Şakran Denizi...
(Ocak 2025)
 
Ve biz; Dağa Kaçtım gezginleri...
(Ocak 2025)
 
Artık Eski Karaköy’e oldukça yaklaşmıştık. İlerideki tepeyi aşınca, köyün kırık dökük ilk evleri ve ağıllardan biri göründü. Karaköy’e gelmiştik. Köye; akşama yaklaşan böyle bir vakitte, terk edilmişlik ruhu iyice çökmüştü. Ortalık ıpıssızdı; geldiğimiz gibi köyden, caminin önüne bıraktığımız arabamıza binerek sessizce ayrıldık.
 
Kayaların ardında Yunt Dağı'nın hikayeleri saklı...
(Ocak 2025)

Volkanik dünya; Yunt Dağı...
(Ocak 2025)
 
Yeniden; Eski Karaköy'de...
(Ocak 2025)

Karaköy'e akşam çökerken...
(Ocak 2025)

O yorgun ve yıkık evler; şimdi yeni sahiplerini bekler. 
(Ocsk 2025)
 
Gün boyu yine Yunt Dağı ve İlk Çağ’ın Aiolya coğrafyasında kaygısızca dolaşmış, binlerce yıl önce sönmüş küçük bir volkanın çevresinde dönüp durmuş; eski ve yalnız köylerin duvarlarına sinmiş hatıraları kurcalamıştık. Bu da bugünden bize kalandı. Artık İzmir’e dönme zamanıydı.

Dipnotlar:
(1)   Ersin Doğer; Aliağa Tarihi; İlk Çağ’dan 12. Yüzyıla; Aliağa Kent Kitaplığı, Ekim 2017-Ankara; sayfa: 233
(2)  Ersin Doğer; a.g.e.; sayfa:211-212
(3)  Ersin Doğer; a.g.e.; 184
(4)  Ersin Doğer; a.g.e.; sayfa: 130
(5)  Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

4 yorum:

  1. Aliağa da yaşayan biri olarak,verdiğiniz bilgilerden çok faydalanıyorum. Dedemin ve babamın anlattıklarını bu yazınızla tekrar yaşadım. Emekleriniz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize ve geri bildiriminize çok teşekkür ederiz. Bunlar bizim yürüme ve öğrenme arzumuzu teşvik ediyor. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF

      Sil
  2. Ayağınıza da elinize de sağlık. Kısmetse hafta içi Yeniköy'e dönüyoruz. Bir sonraki yürüyüşünüze inşallah biz de katılırız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol ilgine... Bekleriz. Her zaman...İF

      Sil