22 Şubat 2025 Cumartesi

ÇATALKAYA’NIN ETEĞİNDE; MENDERES’İN DİBİNDE, “KÖPEKLERİN GÜNÜ”NDE…

YENİKÖY’DE; BALABAN GÖLETİ ÇEVRESİNDE DOLAŞTIK.
 
30 Ocak 2025
İbrahim Fidanoğlu
 
Sabah vakti Yeniköy’de…
 
Bugün Menderes’in Kuyucak köyünün eski yerleşiminden gelen 5 aile tarafından kurulan (1) Yeniköy’den hareket ederek, köyün kuzeybatısındaki yemyeşil bir dünyada Balaban Göleti çevresinde yürüdük. Sabahleyin 9 civarında Bornova’dan Menderes’e doğru hareket ettik. Menderes-Gümüldür-Ahmetbeyli yolundan Yeniköy ve Ürkmez yönüne döndük. Bir zamanlar ülkenin gözbebeği kuruluşlarından olan Etibank’ın sahipliğindeki perlit işletmelerinin özelleştirme kapsamında yeniden ayağa kaldırılması sonrasında, yeni sahipleri tarafından işletilen Pomza Export Madencilik Sanayii ve Tic. A.Ş. Yeniköy Perlit Tesisleri’nin (2) önünden geçtik. Özelleştirme öncesi buralar uzun süre viranelik halinde kaldı. Lojmanlar ve diğer tesisler neredeyse yıkıntıya dönmüştü. Sonra toparlandı anlaşılan. Tesis, şimdi harıl harıl çalışıyordu. Fabrika alanının hemen yakınlarında ise, atış poligonları vardı. Yeniköy civarında yürürken çok uzaklardan duyduğumuz atış sesleri hiç eksilmedi.
 
Balaban Göleti
(Şubat 2025)

Yürüyüş boyunca bizimle beraber yürüyen can dostumuz "Can"...
(Şubat 2025)
 
Sabah vakti; Yeniköy'de yürüyüşün başlangıcında...
(MYC; Şubat 2025)
 
Saat 10 gibi Yeniköy’e girdik. Arabayı caminin yanındaki bir otoparka bıraktık. Hemen yürüme niyetiyle kuzeye doğru açılan bir sokağın başına ilerledik. Sokağın girişinde bizi iki köpek karşıladı. Bunlardan birinin başını okşayıp biraz ilgi gösterince, o köpek hemen peşimize takıldı. Ama ne takılış; bütün güzergahı gün boyu birlikte gezdik. Üzerine başka yol arkadaşları; başka köpekler daha geldi. Evlerin ve bahçelerin yanından geçerken hırçın köpeklerin saldırısına göğüs gerdi; ısırdı, ısırıldı; ortalık bağırış çağrış içinde “köpeklerin günü”ne döndü. Biz de ona Can dedik; yemeğimizi ve sevgimizi paylaştık. Günü birlikte geçirdik sonuç olarak.
 
Takviyeli yürüyüş ekibi, köyün çıkışında Balaban Göleti yolunda...
(MYC; Şubat 2025)
 
Dağa Kaçtım gezginleri ve Can; Balaban Göleti civarında...
(Şubat 2025)
 
Yeniköy’den Balaban Göleti’ne doğru…
 
Köyün kuzeybatı çıkışındaki Alaca Tepesi’ne doğru peşimize takılan iki köpek ile birlikte yürümeye başladık. Kahverengi köpek kısa süre sonra yanımızdan ayrılarak yeniden yolun başına doğru gitti. Ama kırçıllı ve boz renkli diğeri, bizimle yürümeye devam etti. Köyün sokakları arasından ilerlerken, avlulardaki köpekler canhıraş havlamalarıyla bizim köpeğin geçişinden mutlu olmadıklarını belli ettiler. Ama esas kapışma köyün çıkışından başlayıp Alaca Tepe’ye doğru ilerleyen toprak yolun bir kavşakla nihayetlendiği yerde oldu. Köyün çıkışında sağda solda çok sayıda kır evleri vardı. Bunlardan geniş avlulu bir tanesinin önünden geçerken, avludan fırlayan bir siyah köpek ansızın bizim Can’a dalıverdi. Ne olduğunu anlayamadık bile. Zavallı hayvancığın sağ kalçasına dişlerini geçirdi; bizimki de ona yanıt verince, tam bir it dalaşına döndü kavga. Neyse ki kısa sürede iki köpeğin dövüşü sona erdi ve siyah köpek bizimkinin karşı saldırısı karşısında geri çekilerek geldiği yere döndü.
 
Yeniköy'den çıkarken...
(Şubat 2025)
 
Sabah vakti Yeniköy sokaklarında; avlulardan köpek sesleri yükseliyor.
(MYC; Şubat 2025)

Köyden ormana doğru; uzakta sis ve duman birbirine karışmış gibi.
(Şubat 2025)
 
Alaca Tepe’yi solumuzda bırakarak, neredeyse bütün gün çevresinde dolaşacağımız Kızıl Geriş Tepesi’ne doğru yöneldik. Kızıl Geriş Tepesi’nin her yanı tamamen kızılçamlarla kaplıydı. Uzun süre önce batı, daha sonra da kuzey yönünde; tepenin etekleri boyunca kıvrılan bir toprak yolda ilerledik. Zaman zaman yanımızdan ayrılarak meraklı meraklı kızılçamların arasında gözden kaybolan Can adını verdiğimiz yol arkadaşımız, sonra birden ağaçların arasından bizim nerede olduğumuza bakarak hemen soluğu yanımızda alıyordu. Yine her zamanki gibi ormanın içindeki kızılçamların arasına atılmış öbekler halinde inşaat ve mobilya pislikleriyle karşılaştık. Bu güzelim doğaya karşı bu acımasız davranışta bulunanları nasıl anacağımıza karar veremeden yürümeye devam ettik.
 
Kızılçamlar arasından ilerleyen bir toprak yola girdik.
(Şubat 2025)

Kızıl Geriş Tepesi'nin çevresinde yürüyoruz.
(Şubat 2025)

Can'ın kızılçamlar arsından bize bakışı
(Şubat 2025)

İnsan sıfatında kimilerinin doğaya yaptıklarına örnektir.
(Şubat 2025)
 
Bu şekilde ıssız ormanın içinde ilerlerken bir çoban çeşmesinin yanına kadar geldik. Çeşmenin basit oluğundan su şırıl şırıl akıyordu. Bir süre orada eğlendik; sonra yeniden yürümeye başladık. Biraz ilerleyince, Balaban Göleti’nin ormanın derinliklerine doğru nüfuz eden ilk girintisi göründü. Daha önceden karşı kıyıya doğru devam ettiğini düşündüğümüz toprak yolun bir kısmı sular altında kalarak işlevini yitirmişti.
 
Çoban çeşmesi
(MYC; Şubat 2025)

Balaban Göleti'ne merhaba...
(MYC; Şubat 2025)
 
Kızılçamların gölgesi suya vurmuş; güzel mi güzel...
(Şubat 2025)

Balaban Göleti'nin batı kıyısı boyunca...
(Şubat 2025)
 
Balaban Göleti’nde…
 
Göletin batı kıyısı boyunca ilerledikçe, yeşile boyanmış suyun üstüne yansıyan ve ormanın aksiyle zenginleşmiş muhteşem manzara iyice ortaya çıktı. Göl yapaydı aslında, ama gerçekten huzur dolu bir ortam yaratılmıştı tüm canlılar için… Batı yönünden gelen Balaban Deresi’nin önü doğu yönünde bir bentle kesilerek, bu bendin arkasında oldukça büyük bir göl havzası oluşturulmuştu. Gölet, hem şehre hem de tarımsal alanlara su sağlamak amacıyla inşa edilmiş olmalıydı. Hafta sonları gölün çevresini piknikçilerin doldurduğuna dair her yerde alametler vardı.
 
Her yerde peşimiz sıra...
(Şubat 2025)
 
Kızılçamlar arasında...
(Şubat 2025)
 
Sete doğru yürüyoruz.
(Şubat 2025)

Balaban Göleti'nde...
(MYC; Şubat 2025)
 
Bu sırada Menderes Belediyesi’nin bir kamyonetiyle çevreye atılmış her türlü pisliği ve atık malzemeyi toplamakta olan belediye işçileriyle karşılaştık. Ormanın içindeki inşaat artıklarından bahsettik onlara; sürekli çevreden bu tür atık malzemeleri topladıklarını anlattılar ve onlar da bizim gibi “büyük insanlık”tan yakındılar. Bir süre sohbet ettikten sonra yanlarından ayrıldık. Biraz ileride kıyıda bir aile piknik yapıyordu. Ağaçların arasından küçük bir köpek daha takıldı peşimize. Önce piknikçilerin köpeği sandık; ancak onların kayıtsızlığına bakınca, çevreden bir yerlerden dolaşarak buralara geldiğini anladık. O da başladı peşimizden gelmeye. Yeni gelen, eskisiyle kısa sürede dost oldu ve birlikte peşimiz sıra yürümeye başladılar.
 
Batyı yönünden gelen Balaban Deresi'ni ilk karşılayan set ve üzerinden dökülen sular
(MYC; Şubat 2025)

Balaban Göleti; batıdan doğuya bakış...
(MYC; Şubat 2025)
 
Karşı kıyıdaki kulübeler
(Şubat 2025)
 
Gölün karşı kıyısında derme çatma bir iki kulübe vardı. Yürüdüğümüz toprak yol Kızıl Geriş Tepesi’nin kuzey etekleri boyunca dolaşarak, çok ilerilerde yeniden gölün doğu kıyısında Yeniköy’e giden bozuk asfaltla birleşiyordu. Bu rotayı izlersek yolu oldukça uzatacak ve gereksiz yere zaman kaybedecektik.
 
Sular seti aşarken...
(Şubat 2025)
 
Setin üstünden dökülen sular, önündeki bir havuzu dolduruyor. Oradan da kanalla gölete doğru akıyor.
(Şubat 2025)

Havuzun kıyısından karşı kıyıya geçerken...
(MYC; Şubat 2025)
  
Göletin batı ucuna yaklaşırken, derenin önüne yapılan bir setle karşılaştık ve setin önündeki havuzun kıyı duvarları üzerinden yürüyerek karşıya geçtik. Su oldukça boldu ve setin üstünden havuza doğru dökülüyor, oradan da kanallar aracılığıyla göle ulaşıyordu. Gölün su seviyesi de son yağmurlarla oldukça yükselmiş ve yatağını iyice doldurmuştu.
 
Köpeklerimiz bir iken iki oldu.
(MYC; Şubat 2025)

Makilikler arasında; patika arayışındayız.
(MYC; Şubat 2025)
  
Göl kıyısına yaklaştığımız anlardan biri
(MYC; Şubat 2025)
 
Karşı kıyıya ulaştığımızda yürüyebileceğimiz bir toprak yol yoktu artık. Bu nedenle daha önceden yürüyüş gruplarının geçtiği patikalardan birini bularak, gölün zaman zaman içerilere nüfuz etmesi nedeniyle geçişe izin vermeyen küçük girintili kıyısından sırta doğru çıkarak uzaklaştık. Çalılar arasından ilerleyerek, neredeyse kuzey kıyısının tam ortalarında bir yere geldik. Burada gölün bütün güzelliğini uzaktan seyredebileceğimiz çalıların fazla sık olmadığı bir açık alan vardı. Burası yemek molası için oldukça uygun bir yerdi.
 
Yemek molasında...
(MYC; Şubat 2025)

Can ile yemek molasında göle karşı paylaştığımız anlardan biri
(Şubat 2025)
 
Mutlu köpek halleri; Balaban Göleti kıyısında...
(Şubat 2025)
 
Köpekler de sağa sola dağıldılar. Can biraz sonra geldi; tam gölün karşısına kuruldu. Bizden daha çok vurgundu sanki manzaraya. Yemek molası sırasında elbette onlar da aldı nasibini. Ama seçiciydiler. Her verdiğimizi yemediler. Mola sonrası yeniden çalılar arasından ilerleyen patikayı takip ederek göletin bendine doğru yürüdük.
 
Yemek molası sonrası; savağa doğru...
(Şubat 2025)
 
Savak ve bent; bir arada...
(Şubat 2025)
 
Balaban Göleti'ne panoromik bakış; savak, bent ve kalan her şey...
(Şubat 2025)
 
Göletteki su, bendin kuzeyinde yer alan savaktan taşıp dere yatağına doğru akıyordu usul usul. Bu bile göl seviyesinin doygunluk noktasına ulaştığının işaretiydi. Savağın yanından biraz zorlu ve dik bir bayırdan Balaban Deresi’nin bendin öbür tarafına doğru aktığı düzlüğe indik. Burada bazı hayvan damları ve kulübeler vardı. Yanımızdaki köpekleri gören bu havalinin diğer köpekleri, hep bir ağızdan bağırıp çağırmaya başladılar. Bu kakafoni içinde Fındık ismini verdiğimiz bir küçük köpek daha katıldı bizim kafileye. Balaban Deresi’nin üzerinden bir köprüyü aşarak geçtik asfalta doğru. Dere, Yeniköy yönünde usul usul akıyordu.
 
Balaban Göleti'nin bendinin ötesinde akmaya devam eden Balaban Deresi
(Şubat 2025)
 
Bendin arkasında Balaban Deresi'nin kıyısı boyunca yürüyoruz.
(Şubat 2025)

Balaban Deresi; bendin ötesinde usul usul akar.
(Şubat 2025)
 
Yeniden Yeniköy’e doğru…
 
Artık Balaban Göleti’nden ayrılmış, Kızıl Geriş Tepesi’nin güney etekleri boyunca yürümeye başlamıştık. Yeniköy’e giden asfalt yoldan yürümemek için, dağın etekleri boyunca bir sırta doğru tırmandık. Yolun hemen üst düzleminde ve ona paralel ilerleyen bir su yolu vardı. Bir süre onun kıyısı boyunca yürüdük. Ancak belli bir yerde önümüz orman sınırını belirleyen bir çitle kesildi. Aşağıda ve yol kıyısı boyunca geniş avluları ile dikkat çeken kır evleri ve bahçelerinde yine çok sayıda köpek vardı. Bunlara asfalt yoldan sırta doğru çıkan başka köpekler de katıldı; başladı mı yine bir bağırış çağırış…
 
Gölet kıyısından bir an...
(MYC; Şubat 2025)
 
Savaktan dökülen suyun dere yatağına kavuştuğu an
(MYC; Şubat 2025)
 
Üçüncü köpek yoldaşımız da bu oldu; adını Fındık koyduk.
(Şubat 2025)

Bizle beraber yürümekte olan üç köpek, daha yukarılara doğru kaçıştılar. Biz de aşağıdan gelen diğer köpekleri yanımızdan uzaklaştırmaya çalıştık bu arada. Epey bir süre bu mücadelemiz sürdü. Yeniköy’ün köpeklerinden bir türlü kurtulamıyorduk. Vay ki ne vay…
 
Köpekler ve biz; Birdik, üç olduk. Hangi birini sevsek yarabbi...
(MYC; Şubat 2025)

Balaban Deresi; bendin ötesinde...
(MYC; Şubat 2025)
 
Kızılçamların arasında kendimizi kaybetmeye çalışarak, bir süre bu şekilde ilerledik. Köpek sesleri bizden uzaklaştı ve biz de selameti bir patikaya takip ederek, Yeniköy’e doğru yönelen asfalt yola inmekte bulduk. Çünkü biraz ileride ve önümüze denk gelen bir yönde bir sürünün çan sesleri geliyordu. Orada da köpek vardı muhtemelen.
 
Yeniköy asfaltına kavuştuğumuz an...
(MYC; Şubat 2025) 
 
Asfalt yolun yukarılarındaki eski bir su yolu
(MYC; Şubat 2025)
 
İndiğimiz asfalt yol tatlı bir meyille bir sırta doğru ilerliyordu. Korkumuz sabahleyin bir kavşakta bizim köpeğe saldıran siyah köpeğin evinin yakınlarına düşmekti. Tam sırtın en yüksek yerine ulaştığımızda, beş köpekle karşılaştık. Hepsi birden başladı havlamaya. Yavruydular daha ama havlamalarıyla başka köpekleri davet ediyorlardı sanki yanlarına. Bütün korkumuz yanımızdaki köpeklerdi. Hızlı bir şekilde yürüyerek bu vartayı da atlattık.
 
Kır evlerinin avlularından ve asfalttan gelen köpekleri savuşturma zamanlarındayız.
(MYC; Şubat 2025)
 
Üçü bir arada; en önde Can...
(MYC; Şubat 2025)
 
Köpeklerin günü...
(Şubat 2025)
 
Köyün dışındaki ilk evler başlamış ve köye oldukça yaklaşmıştık. En sessiz sokakları seçerek köyün merkezine doğru sızdık. Ama ne mümkün; kokularından geldiğimizi anlıyorlardı. Neyse ki kafileye sonradan katılan iki küçük köpek köyün girişinde bizden ayrılmışlardı. Geriye döndüler; yeniden geldikleri ormana doğru…
 
Yeniköy'ün sessiz sokaklarında...
(Şubat 2025)
 
Yeniköy-Ürkmez asfaltına iniyoruz.
(Şubat 2025)
 
Biz yoldaşımız Can ile yine baş başa kalmıştık. Bahçelerden gelen havlama sesleri arasında Yeniköy-Ürkmez asfaltına çıktık nihayet. Köpek yorgun, biz yorgun; kendimizi bir bakkala dar attık. Köpeğe iki somun alıp yedirdik. Bu arada mahallenin başka köpekleri de geldi yanımıza. Onlar da aldı nasiplerini. Hepsi çok açtı hayvancıkların.
 
Yeniköy-Ürkmez asfaltındayız. Başladığımız yerde...
(Şubat 2025)
 
Ama artık bizim gitme zamanımız gelmişti; otoparka doğru yürürken sadık dost Can da geldi peşimizden. Arabalara bindik; etrafında şöyle bir dolaştı hayvancık. İçli içli baktı. Araba hareket etti; o da arkasından… Bu kadar kısa zamanda arkadaş olmuştuk Can’la. Bir süre takip etti, biz hızlandık, o kaldı gerilerde. Bir günlük dostluk yaşamıştık Yeniköy ormanlarında; Balaban Göleti’nin çevresinde dolanırken. Ne mutlu bize, ne mutlu yürüyenlere…

Dipnotlar:
(3)  Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder