YENİ FOÇA’DAN KIZILDAĞ’A
5 Aralık 2024
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bugün yine Foça civarındaydık. Foça Kalderası’nın tam göbeğinde dolaştık uzun süre. Başlangıçta Yeni Foça’da başladığımız yürüyüşümüzü
bu yazın sonlarında büyük bir yangından yara almış bir dere yatağının
çevresindeki yanıklıklar arasında sürdürdük. Her yer yangın yeriydi ve
kapkaraydı. Hızar sesleri, kesilmiş kütükleri taşıyan traktörler ve göçmen
işçilerin çalıştığı sırtların arasından batıya doğru ilerledik. Yangından kurtulmuş
bir kızılçam ormanından geçerken ağaç çileklerine rastladık. Günün güzelliğiydi
onlar. Şap Dağı’ndan sonra yöredeki
en büyük yükselti olan Kızıldağ’ın
eteklerini yalayarak ilerleyen yol Yeni
Foça-Eski Foça karayoluna dek indirdi bizi. Yeni Foça’da sabah başlarken yaptığımız gibi çarşı içindeki Taş Kahve’de sıcacık çaylarla sonlardık
günü. Sabah 11 gibi Yeni Foça’dan
başlayan yürüyüşümüz yaklaşık 5 saat sürdü. Saat 16 gibi Yeni Foça’ya ulaşmıştık. Yürüdüğümüz toplam mesafe ise 14 km.
civarındaydı.
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Yeni Foça’dan yanıklıklara doğru
Sabah 10.30 civarında Yeni Foça’da; yakınlarda faaliyete geçen
Oasis Marina’nın önünde buluştuk.
Marina, kasabada yeni bir rant kapısı açmış gibi duruyordu; marina dopdoluydu.
Sabah ayazı vardı ortalıkta. Kıyıdaki balıkçıların önünde tek tük müşteriler
alışverişteydi. Barınağın hemen kıyısındaki salaş balıkçı kahvesinde oturacak
yer bile yoktu. Çarşıya doğru yürüdük. Taş
Kahve’de çaylarımızı yudumlayarak başladık güne.
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Çay molasını takiben Taş Kahve’den ayrıldıktan sonra kıyı
boyunca Yeni Foça’nın Eski Foça yönündeki çıkışına doğru
yürümeye başladık. Pazarın kurulduğu dere yatağını takiben yukarı doğru
yürürken, kasabanın içinde kalan son kule evlerinden birinin çatısının
çöktüğünü, garajın hemen alt yanındaki bir diğer kule evin de aynı akıbete
doğru hızla yol aldığını gördük. Özellikle garajın yanındaki 3 katlı kule tipi
ev, gerçekten bölgedeki karakteristiği yansıtması açısından tipik bir örnekti.
Pazar yakınlarındaki şimdi daha kötü durumdaki kule evin 2017 yılındaki hali; o zaman derme çatma manav yokmuş. Şimdi de yok ama bütün pisliği yerinde duruyor.
(Aralık 2017)
(Kasım 2007)
(Kasım 2007)
Bağarası’na ayrılan sapağa doğru Eski
Foça asfaltını atlayarak karşıya geçtik. Bir süre siteler arasında güneye
doğru ilerleyip, daha sonra Bağarası
yoluna çıktık yeniden. Yoldan ayrılarak batıya doğru ilerleyen bir patikayı
takip ederek, istif edilmiş odun yığınlarının arasından yanıklıklara doğru
yürüdük. Karşımızdaki sırtlar tamamen yanmıştı; simsiyahtı. Arkamızdan gelen
bir traktörden bozma iş makinesi yanımızdan geçerek vadiye doğru girdi. Yaz
sonundaki yangın sonrası geride kalan enkazı kaldırmak ve ortalığı temizlemek
onlara kalmıştı.
(MYC; Google Earth'de çizilmiştir.)
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Solumuzdaki dere
yatağında seli önlemek için yapılmış birkaç set vardı arka arkaya. Ama ne yazık
ki derede neredeyse hiç su yoktu. Yürüdüğümüz toprak patika bile yangının
artıklarından simsiyah bir görünüme bürünmüştü. Dere yatağına paralel bir
şekilde yürürken, yanıklıklar içinde çalışan orman işçilerine rastladık.
İçlerinden biri Afganistan’dan gelmişti; Afgan Özbeklerinden olduğunu söyledi.
Çevrede çok sayıda akrabası varmış. 22 yaşındaymış, nişanlıymış. Bir süre
ayaküstü sohbet ettik kendisiyle. Afganistan nere, Türkiye nere derken; mülteci
gerçeği Yeni Foça’nın arkasındaki
yanıklıklarda da çıkmıştı karşımıza bir kez daha. Vedalaşıp ayrıldık yanından.
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Solumuzdaki dere
yatağında yer yer son yağmurlardan oluşan gölcükler dikkatimizi çekti; aslında
burası yoğun yağmurlarla beslenmiş olsaydı, basmaklar şeklinde alçalan iri
kayalar arasından derenin denize doğru akışı gösterişli olmalıydı. Ancak biz
bugün bu ufak gölcüklerle yetinmek zorundaydık. Hoş manzaralar oluşmuştu yine
de; kayalar ve suya yansıyan gölgelerimiz arasında…
Basamaklar halinde yükselen kayalardan oluşmuş dere yatağının tabanı
(Aralık 2024)
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Foça Kalderası’nda…
Dere yatağının neredeyse
düzleştiği bir topografyanın iki yakasındaki aglomera(1) oluşumları,
bizim artık Foça Kalderası’nın içinde
yürümekte olduğumuzun habercisiydiler. Sağımızda solumuzda andezit(2) ve
bazalt(3) kayaçlar, yörede Foça taşı olarak bilinen beyaz
renkteki Foça tüfünden(4) volkanizma ürünü
jeolojik malzeme hâkim haldeydi. Foça
Kalderası’nın bize ilginç gelen yönü, bir volkan ağzını andıran konik bir
yapıda olmaması idi. İki hafta önce de bu coğrafyada ve yine Foça Kalderası’nın sınırları içinde
yürümüştük. Bu ilgi çekici coğrafya, Eski
Foça’nın sırtlarından ve Yeni Foça’nın
hemen arkasından başlayarak; kuzeyde Kızıldağ,
kuzeydoğuda Şap Dağı, doğuda Yeniköy önlerindeki tepelikler, güneyde
ise Bağarası’nın çevresine serpilmiş
birkaç tepelik alanın arasında kalan oldukça geniş bir çöküntü alanını kapsıyor
ve jeologlarca Foça Kalderası olarak
adlandırılıyor.(5)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Dere yatağı ile birlikte
topografya da yavaş yavaş yükselmişti. Çevremizde yer yer mor çiğdemler ve
çiriş otları fışkırmıştı topraktan. Her şeye rağmen son yağmurlarla birlikte bu
yanıklıklar içinde yeni bir hayat yeşermekteydi. Yahudilerin 7 kollu şamdanı “menora”yı andıran bir yanık çalının
yanından geçtik. Sürreal düşünceler aktı beynimizin içinden. Filistin
topraklarını yangın yerine çeviren alev topları, böyle bir şey miydi acaba?
Canhıraş feryatlar içinde yanan insan bedenleri, tükenişi insanlığın… Çürüme de
küreseldi artık. Önlenemez bir çöküş sürecinin içinde, sürüklenip gidiyordu
insanlık; bilinmez bir girdaba doğru…
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Ağaç çilekleriyle karşılaşma
Vadiden çıkarken dönüp
arkamıza baktık. Kızılçam ormanından arta kalan birkaç ağaç ve çırılçıplak
tepelerin ardında Yeni Foça
kasabasının evleri ve Ege’nin mavilikleri uzanıyordu. Artık yangın yerinden
kurtulmuştuk; yeniden kızılçamlar ve makilikten oluşan bitki örtüsü başladı.
Sakız çalıları ilk gözümüze çarpanlardandı; demet demet kırmızı meyveleriyle. Bağarası ve Gerenköy’e kadar uzanan geniş bir topografyaya hâkimdi rotamız.
Çevremizde askeri gözetleme noktaları vardı. Foça Kalderası’nın tam ortasındaydık artık.
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(MYC; Aralık 2024)
Önde kızılçamlar ve sakız çalıları, hemen arkada yanıklık tepeler ve en arkada Şap Dağı...
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Kuzeye doğru kıvrılan
orman yolu kızılçamların arasından bizi Kızıldağ’a
(306 metre) doğru taşıdı. Ama önce
ağaç çilekleri vardı; onlara uğramadan geçmek olmazdı. Sağımız solumuz
sarı-kırmızı renkte ağaç çilekleriyle kaplıydı. Tam burada uygun bir sırtta ve
kızılçamların arasında yemek molası verdik. Önce yemek; daha sonra ağaç çileği
tadım molası… Doya doya yedik leziz ağaç çileklerinden. Kimi ağaçlarda çiçek ve
meyve bir aradaydı; daha önce de tanık olduğumuz bu duruma burada da
rastlamıştık.
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
Kızıldağ’a doğru…
Biraz ilerde yolun hemen
kıyısında mor renkli çiçekleriyle dikkat çeken pirenler vardı. Arılar, için
vazgeçilmez bir kışlık besin kaynağıydı pirenler. Kızıldağ’a yaklaşırken yine yanık ağaç kütüklerinin istiflendiği
bir kavşağa gelmiştik. Uzaklardan hızar sesleri geliyordu yeniden. Demek ki
kesim yapılan sahaya yakınlardaydı. Kızıldağ
ise, hemen karşımızdaydı. Onun zirvesinin sağından ilerleyen bir patikayı takip
ederek kuzeydoğumuzda yer alan Yeni Foça
düzlüğüne doğru alçalmaya başladık. Tepeyi aşınca Yeni Foça göründü.
(MYC; Aralık 2024)
(MYC; Aralık 2024)
Yangın yer yer Kızıldağ’ın eteklerine dek ulaşmıştı.
Yanımızdaki bir makilikten geriye kalan sadece yanmış ve karaya boyanmış çalı
gövdeleriydi. Aşağıya doğru inen bir orman yolunu takip ederek yürümeyi
sürdürdük. Hemen ilerimizde öbek öbek tüf kayalıkları vardı. Onları solumuzda
bırakarak doğuya doğru kıvrıldık. Yolda tüf kayalıklarının kıyısı boyunca yine
kesim ürünü kütükler istiflenmişti.
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aralık 2024)
İnişteyiz artık.
(Aralık 2024)
Dönerken…
Tüf kayalıklarını
geçtikten sonra yeniden kuzeye doğru döndük. İyice yaklaşmış v neredeyse deniz
seviyesine dek alçalmıştı. Aşağıda Cenevizliler döneminden kalma terk edilmiş
Şap madeni ocağına ait çukur ve hemen onun yakınlarında 19.yy.dan kalma Rum
Ortodoks mezarlığının içinde yer alan yıkık dökük mezarlık şapeli
bulunmaktaydı. Şapel her geçen yıl biraz daha harap hale dönüşmekteydi. Elbette
Rum mezarlığından geriye hiçbir şey kalmamıştı. Şapelin arkasındaki hurdalığın
kıyısından geçerken köpekler harekete geçtiler. Onları bir şekilde savuşturup Eski Foça asfaltını atlayarak Yeni Foça’ya giriş yaptık. Bir süre
sonra pazaryerine ve kıyıya ulaşmıştık. Yeni
Foça’daki son durağımız başladığımız noktada; çarşı içindeki Taş Kahve oldu. Saat 11’de başladığımız
yürüyüşümüzü, saat 16 civarında yorgunluk çaylarının eşliğinde Taş Kahve’de sonlandırmıştık. Artık
dönüş zamanıydı. İzmir yolcuları beklemezdi.
(Aralık 2024)
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
İstanbullu gezgin arkadaşımız Süleyman'ın arkasında Yeni Foça Bal Ormanı yazıyor; artık yok öyle bir şey...
(MYC; Aralık 2024)
(Aralık 2024)
(Aybey Çini ; Aralık 2024)
Dipnotlar:
(1) Aglomera: Şekilsiz, yuvarlaklaşmamış, ve birbirlerine
sıcaklık sebebiyle kaynaşmış iri parçalardan oluşan volkanik tüf
(2) Andezit: Bir kayaç türü olan andezit volkanik
hareketlere bağlı olarak tersiyer ve kuvaterner dönemde yer kabuğunun
derinlerinde yer alan magmanın yeryüzüne çıkması sonucu ani soğumasıyla oluşan
bir tür sert kaya türüdür. Bu volkanik kayacın farklı renklerde ve dokularda
örnekleri vardır. Gri, pembe ve kırmızı renklerde andezit türlerine
rastlanmaktadır.
3) Bazalt: Volkanik bir kayaç türüdür; siyah
renkte ve kesif yığınlar halindedir. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde
bulunur. Başlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük
sütunlar meydana getirmesidir. Bu sütunlar, mağma
akıntılarının soğuyup büzülmesinden ileri gelmiştir. Bunun en güzel
örneklerinden biri Sinop-Boyabat’taki bazalt sütunlarıdır.
(4) Tüf: Bir volkanik patlama sonucu ortaya çıkan volkanik
küllerden oluşan kaya türüdür.
(5) Batı Anadolu’da yeni bir kaldera; Foça Kalderası; Mustafa Dönmez, Ali Ekber Akçay ve Ahmet Türkecan; Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüt Dairesi; Doğal Kaynaklar
ve Ekonomi Bülteni (2017)-24; sayfa:13-20; bkz. https://www.mta.gov.tr/dosyalar/images/dogalkaynaklar/makaleler/542/tr_20221026102425_542_4_724c376b.pdf
(6) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Bölgenin kaldera olarak tanımlanması ilginç bir sürpriz oldu. Volkanik bir miras yok sanıyordum.
YanıtlaSilGeri bildiriminize teşekkürler. Dipnotlarda yer alan MTA çıkışlı makale bu gerçeği anlatıyor. İF
Sil