22 Aralık 2024 Pazar

FOÇA KALDERASI’NDA YÜRÜDÜK.

YENİ FOÇA’DAN KIZILDAĞ’A
 
5 Aralık 2024
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
 
Bugün yine Foça civarındaydık. Foça Kalderası’nın tam göbeğinde dolaştık uzun süre. Başlangıçta Yeni Foça’da başladığımız yürüyüşümüzü bu yazın sonlarında büyük bir yangından yara almış bir dere yatağının çevresindeki yanıklıklar arasında sürdürdük. Her yer yangın yeriydi ve kapkaraydı. Hızar sesleri, kesilmiş kütükleri taşıyan traktörler ve göçmen işçilerin çalıştığı sırtların arasından batıya doğru ilerledik. Yangından kurtulmuş bir kızılçam ormanından geçerken ağaç çileklerine rastladık. Günün güzelliğiydi onlar. Şap Dağı’ndan sonra yöredeki en büyük yükselti olan Kızıldağ’ın eteklerini yalayarak ilerleyen yol Yeni Foça-Eski Foça karayoluna dek indirdi bizi. Yeni Foça’da sabah başlarken yaptığımız gibi çarşı içindeki Taş Kahve’de sıcacık çaylarla sonlardık günü. Sabah 11 gibi Yeni Foça’dan başlayan yürüyüşümüz yaklaşık 5 saat sürdü. Saat 16 gibi Yeni Foça’ya ulaşmıştık. Yürüdüğümüz toplam mesafe ise 14 km. civarındaydı.
 
Sabah vakti Yeni Foça sahilinde...
(Aralık 2024)
 
Gezginler, yanıklıklar arasında...
(MYC; Aralık 2024)

Dere yatağında suya yansıyan aksimiz
(MYC; Aralık 2024)

Foça Kalderası'ndan izler...
(Aralık 2024)

Yeni Foça’dan yanıklıklara doğru
 
Sabah 10.30 civarında Yeni Foça’da; yakınlarda faaliyete geçen Oasis Marina’nın önünde buluştuk. Marina, kasabada yeni bir rant kapısı açmış gibi duruyordu; marina dopdoluydu. Sabah ayazı vardı ortalıkta. Kıyıdaki balıkçıların önünde tek tük müşteriler alışverişteydi. Barınağın hemen kıyısındaki salaş balıkçı kahvesinde oturacak yer bile yoktu. Çarşıya doğru yürüdük. Taş Kahve’de çaylarımızı yudumlayarak başladık güne.
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Yeni Foça rıhtımında sabahı karşılarken...
(Aralık 2024)

Yeni Foça Rıhtımı ve balıkçı barınağı
(Aralık 2024)

Yeni Foça garajının yakınlarındaki son kule evlerden; hala iyi durumda kabul edilebilir.
(Aralık 2024)

Çay molasını takiben Taş Kahve’den ayrıldıktan sonra kıyı boyunca Yeni Foça’nın Eski Foça yönündeki çıkışına doğru yürümeye başladık. Pazarın kurulduğu dere yatağını takiben yukarı doğru yürürken, kasabanın içinde kalan son kule evlerinden birinin çatısının çöktüğünü, garajın hemen alt yanındaki bir diğer kule evin de aynı akıbete doğru hızla yol aldığını gördük. Özellikle garajın yanındaki 3 katlı kule tipi ev, gerçekten bölgedeki karakteristiği yansıtması açısından tipik bir örnekti.
 
Pazar yakınlarındaki şimdi daha kötü durumdaki kule evin 2017 yılındaki hali; o zaman derme çatma manav yokmuş. Şimdi de yok ama bütün pisliği yerinde duruyor.
(Aralık 2017)

Yeni Foça garajı yakınlarındaki üç katlı kule evin 2007 yılındaki hali
(Kasım 2007)
 
Aynı evin ön cepheden görünümü
(Kasım 2007)
 
Bağarası’na ayrılan sapağa doğru Eski Foça asfaltını atlayarak karşıya geçtik. Bir süre siteler arasında güneye doğru ilerleyip, daha sonra Bağarası yoluna çıktık yeniden. Yoldan ayrılarak batıya doğru ilerleyen bir patikayı takip ederek, istif edilmiş odun yığınlarının arasından yanıklıklara doğru yürüdük. Karşımızdaki sırtlar tamamen yanmıştı; simsiyahtı. Arkamızdan gelen bir traktörden bozma iş makinesi yanımızdan geçerek vadiye doğru girdi. Yaz sonundaki yangın sonrası geride kalan enkazı kaldırmak ve ortalığı temizlemek onlara kalmıştı.


Gezginler, yürüyüşün başlangıcında Yeni Foça'dan ayrılırken...
(MYC; Aralık 2024)
  
Yanıklıklara doğru ilerlerken Yeni Foça'ya ve denize doğru bakış
(Aralık 2024)
 
Yanık odunlar diyarına geldik; istif edilmiş kesim ürünü ağaç kütükleri
(Aralık 2024)
 
Dere yatağına doğru...
(Aralık 2024)
 
Solumuzdaki dere yatağında seli önlemek için yapılmış birkaç set vardı arka arkaya. Ama ne yazık ki derede neredeyse hiç su yoktu. Yürüdüğümüz toprak patika bile yangının artıklarından simsiyah bir görünüme bürünmüştü. Dere yatağına paralel bir şekilde yürürken, yanıklıklar içinde çalışan orman işçilerine rastladık. İçlerinden biri Afganistan’dan gelmişti; Afgan Özbeklerinden olduğunu söyledi. Çevrede çok sayıda akrabası varmış. 22 yaşındaymış, nişanlıymış. Bir süre ayaküstü sohbet ettik kendisiyle. Afganistan nere, Türkiye nere derken; mülteci gerçeği Yeni Foça’nın arkasındaki yanıklıklarda da çıkmıştı karşımıza bir kez daha. Vedalaşıp ayrıldık yanından.
 
Dere yatağında sellere karşı yapılmış setlerden biri
(MYC; Aralık 2024)

Solumuzdaki dere yatağında kimi yanmış, kimi yanmamış kızılçamlar vardı.
(Aralık 2024)

Yanıklıklarda çalışan orman işçileri
(Aralık 2024)

Dere yatağına paralel şekilde batıya doğru yürüyoruz. Her yanımız yanıklık...
(Aralık 2024)

Solumuzdaki dere yatağında yer yer son yağmurlardan oluşan gölcükler dikkatimizi çekti; aslında burası yoğun yağmurlarla beslenmiş olsaydı, basmaklar şeklinde alçalan iri kayalar arasından derenin denize doğru akışı gösterişli olmalıydı. Ancak biz bugün bu ufak gölcüklerle yetinmek zorundaydık. Hoş manzaralar oluşmuştu yine de; kayalar ve suya yansıyan gölgelerimiz arasında…
 
Basamaklar halinde yükselen kayalardan oluşmuş dere yatağının tabanı
(Aralık 2024)

Dağa Kaçtım gezginleri dere yatağında...
(MYC; Aralık 2024)

Bulunduğumuz noktadan aşağıya doğru bakış; dere yatağında...
(Aralık 2024)

Foça Kalderası’nda…
 
Dere yatağının neredeyse düzleştiği bir topografyanın iki yakasındaki aglomera(1) oluşumları, bizim artık Foça Kalderası’nın içinde yürümekte olduğumuzun habercisiydiler. Sağımızda solumuzda andezit(2) ve bazalt(3) kayaçlar, yörede Foça taşı olarak bilinen beyaz renkteki Foça tüfünden(4) volkanizma ürünü jeolojik malzeme hâkim haldeydi. Foça Kalderası’nın bize ilginç gelen yönü, bir volkan ağzını andıran konik bir yapıda olmaması idi. İki hafta önce de bu coğrafyada ve yine Foça Kalderası’nın sınırları içinde yürümüştük. Bu ilgi çekici coğrafya, Eski Foça’nın sırtlarından ve Yeni Foça’nın hemen arkasından başlayarak; kuzeyde Kızıldağ, kuzeydoğuda Şap Dağı, doğuda Yeniköy önlerindeki tepelikler, güneyde ise Bağarası’nın çevresine serpilmiş birkaç tepelik alanın arasında kalan oldukça geniş bir çöküntü alanını kapsıyor ve jeologlarca Foça Kalderası olarak adlandırılıyor.(5)
 
Dere yatağında yükselirken...
(Aralık 2024)
 
Dere yatağının kıyısında yer alan aglomera oluşumları
(Aralık 2024)
 
Dere yatağının güney yakasında yer alan aglomera oluşumlarına panoromik bakış
(Aralık 2024)

Aglomera oluşumların yakından görünümü
(Aralık 2024)

Mor çiğdemler
(Aralık 2024)
 
Dere yatağı ile birlikte topografya da yavaş yavaş yükselmişti. Çevremizde yer yer mor çiğdemler ve çiriş otları fışkırmıştı topraktan. Her şeye rağmen son yağmurlarla birlikte bu yanıklıklar içinde yeni bir hayat yeşermekteydi. Yahudilerin 7 kollu şamdanı “menora”yı andıran bir yanık çalının yanından geçtik. Sürreal düşünceler aktı beynimizin içinden. Filistin topraklarını yangın yerine çeviren alev topları, böyle bir şey miydi acaba? Canhıraş feryatlar içinde yanan insan bedenleri, tükenişi insanlığın… Çürüme de küreseldi artık. Önlenemez bir çöküş sürecinin içinde, sürüklenip gidiyordu insanlık; bilinmez bir girdaba doğru…
 
Beyaz çiğdemler
(Aralık 2024)

Topraktan yeni fışkırmış çiriş otları
(Aralık 2024)

Menoraya (7 kollu şamdan) benzettiğimiz yanık çalı
(Aralık 2024)

Karahindibalar çiçekte...
(Aralık 2024)

Ağaç çilekleriyle karşılaşma
 
Vadiden çıkarken dönüp arkamıza baktık. Kızılçam ormanından arta kalan birkaç ağaç ve çırılçıplak tepelerin ardında Yeni Foça kasabasının evleri ve Ege’nin mavilikleri uzanıyordu. Artık yangın yerinden kurtulmuştuk; yeniden kızılçamlar ve makilikten oluşan bitki örtüsü başladı. Sakız çalıları ilk gözümüze çarpanlardandı; demet demet kırmızı meyveleriyle. Bağarası ve Gerenköy’e kadar uzanan geniş bir topografyaya hâkimdi rotamız. Çevremizde askeri gözetleme noktaları vardı. Foça Kalderası’nın tam ortasındaydık artık.
 
Ardımızda bıraktığımız dere yatağına yukarıdan baktık.
(Aralık 2024)
 
Sakız çalıları meyvedeydi.
(Aralık 2024)
 
İptidai bir çeşme başında...
(Aralık 2024)
 
Dere yatağından çıktıktan sonra bir süre tırmanıştayız.
(MYC; Aralık 2024)
 
Önde kızılçamlar ve sakız çalıları, hemen arkada yanıklık tepeler ve en arkada Şap Dağı...
(Aralık 2024)

Kızıldağ'a doğru; oldukça geniş orman yollarındayız.
(Aralık 2024)

Volkanizma ürünü andezit kaya parçası
(Aralık 2024)

Foça Kalderası'ndayız.
(Aralık 2024)
 
Kuzeye doğru kıvrılan orman yolu kızılçamların arasından bizi Kızıldağ’a (306 metre) doğru taşıdı. Ama önce ağaç çilekleri vardı; onlara uğramadan geçmek olmazdı. Sağımız solumuz sarı-kırmızı renkte ağaç çilekleriyle kaplıydı. Tam burada uygun bir sırtta ve kızılçamların arasında yemek molası verdik. Önce yemek; daha sonra ağaç çileği tadım molası… Doya doya yedik leziz ağaç çileklerinden. Kimi ağaçlarda çiçek ve meyve bir aradaydı; daha önce de tanık olduğumuz bu duruma burada da rastlamıştık.
 
Ağaç çileği hasadı; yükseklere yetişmek herkese nasip olmuyor.
(Aralık 2024)

Ağaç çilekleri; olmuşlar ve olmamışlar...
(Aralık 2024)
 
Meyve ve çiçek; aynı anda ve aynı ağaçta...
(Aralık 2024)

Gezginlerin ağaç çileği toplama telaşı
(MYC; Aralık 2024)

Pirenler
(Aralık 2024)

Kızıldağ’a doğru…
 
Biraz ilerde yolun hemen kıyısında mor renkli çiçekleriyle dikkat çeken pirenler vardı. Arılar, için vazgeçilmez bir kışlık besin kaynağıydı pirenler. Kızıldağ’a yaklaşırken yine yanık ağaç kütüklerinin istiflendiği bir kavşağa gelmiştik. Uzaklardan hızar sesleri geliyordu yeniden. Demek ki kesim yapılan sahaya yakınlardaydı. Kızıldağ ise, hemen karşımızdaydı. Onun zirvesinin sağından ilerleyen bir patikayı takip ederek kuzeydoğumuzda yer alan Yeni Foça düzlüğüne doğru alçalmaya başladık. Tepeyi aşınca Yeni Foça göründü.
 
Kızıldağ'a doğru istiflenmiş kızılçam kütükleri
(Aralık 2024)

Karşımızda Kızıldağ; yürüyoruz.
(Aralık 2024)

Kızıldağ'a tırmanırken...
(MYC; Aralık 2024)

Yol boyunca yanıklık ürünü kütük istifleri
(Aralık 2024)

Tepeyi aşınca yeni Foça göründü.
(MYC; Aralık 2024)

Yangın yer yer Kızıldağ’ın eteklerine dek ulaşmıştı. Yanımızdaki bir makilikten geriye kalan sadece yanmış ve karaya boyanmış çalı gövdeleriydi. Aşağıya doğru inen bir orman yolunu takip ederek yürümeyi sürdürdük. Hemen ilerimizde öbek öbek tüf kayalıkları vardı. Onları solumuzda bırakarak doğuya doğru kıvrıldık. Yolda tüf kayalıklarının kıyısı boyunca yine kesim ürünü kütükler istiflenmişti. 
 
Kızıldağ'dan Yeni Foça'ya doğru inerken...
(Aralık 2024)
 
Yanıklığa bakmak; simsiyah ölü gövdeler...
(Aralık 2024)
 
Yürüdüğümüz patikadaki toprağın jeolojisine bakmak...
(Aralık 2024)

Aşağıda Yeni Foça dünyası
(Aralık 2024)

İnişteyiz artık.
(Aralık 2024)
Dönerken…
 
Tüf kayalıklarını geçtikten sonra yeniden kuzeye doğru döndük. İyice yaklaşmış v neredeyse deniz seviyesine dek alçalmıştı. Aşağıda Cenevizliler döneminden kalma terk edilmiş Şap madeni ocağına ait çukur ve hemen onun yakınlarında 19.yy.dan kalma Rum Ortodoks mezarlığının içinde yer alan yıkık dökük mezarlık şapeli bulunmaktaydı. Şapel her geçen yıl biraz daha harap hale dönüşmekteydi. Elbette Rum mezarlığından geriye hiçbir şey kalmamıştı. Şapelin arkasındaki hurdalığın kıyısından geçerken köpekler harekete geçtiler. Onları bir şekilde savuşturup Eski Foça asfaltını atlayarak Yeni Foça’ya giriş yaptık. Bir süre sonra pazaryerine ve kıyıya ulaşmıştık. Yeni Foça’daki son durağımız başladığımız noktada; çarşı içindeki Taş Kahve oldu. Saat 11’de başladığımız yürüyüşümüzü, saat 16 civarında yorgunluk çaylarının eşliğinde Taş Kahve’de sonlandırmıştık. Artık dönüş zamanıydı. İzmir yolcuları beklemezdi.
 
Yeni Foça'ya doğru tüf kayalıkları ve yine kütük istifleri
(Aralık 2024)

İnişten Yeni Foça manzaraları
(MYC; Aralık 2024)

İyice yaklaştık Yeni Foça'ya...
(Aralık 2024)

 
İstanbullu gezgin arkadaşımız Süleyman'ın arkasında Yeni Foça Bal Ormanı yazıyor; artık yok öyle bir şey...
(MYC; Aralık 2024)

Yeni Foça mezarlık şapeli
(Aralık 2024)

Yeni Foça evlerinden birinin bahçesinde rastladık.
(Aybey Çini ; Aralık 2024)

Dipnotlar:
(1)   Aglomera: Şekilsiz, yuvarlaklaşmamış, ve birbirlerine sıcaklık sebebiyle kaynaşmış iri parçalardan oluşan volkanik tüf
(2)  Andezit: Bir kayaç türü olan andezit volkanik hareketlere bağlı olarak tersiyer ve kuvaterner dönemde yer kabuğunun derinlerinde yer alan magmanın yeryüzüne çıkması sonucu ani soğumasıyla oluşan bir tür sert kaya türüdür. Bu volkanik kayacın farklı renklerde ve dokularda örnekleri vardır. Gri, pembe ve kırmızı renklerde andezit türlerine rastlanmaktadır. 
3)  Bazalt: Volkanik bir kayaç türüdür; siyah renkte ve kesif yığınlar halindedir. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde bulunur. Başlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük sütunlar meydana getirmesidir. Bu sütunlar, mağma akıntılarının soğuyup büzülmesinden ileri gelmiştir. Bunun en güzel örneklerinden biri Sinop-Boyabat’taki bazalt sütunlarıdır. 
(4)  Tüf: Bir volkanik patlama sonucu ortaya çıkan volkanik küllerden oluşan kaya türüdür.
(5)  Batı Anadolu’da yeni bir kaldera; Foça Kalderası; Mustafa Dönmez, Ali Ekber Akçay ve Ahmet Türkecan; Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüt Dairesi; Doğal Kaynaklar ve Ekonomi Bülteni (2017)-24; sayfa:13-20; bkz. https://www.mta.gov.tr/dosyalar/images/dogalkaynaklar/makaleler/542/tr_20221026102425_542_4_724c376b.pdf
(6)  Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

2 yorum:

  1. Bölgenin kaldera olarak tanımlanması ilginç bir sürpriz oldu. Volkanik bir miras yok sanıyordum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geri bildiriminize teşekkürler. Dipnotlarda yer alan MTA çıkışlı makale bu gerçeği anlatıyor. İF

      Sil