TURGUTLAR’DA BİR ŞÜKÜR YEMEĞİ
9 Haziran
2019
İbrahim
Fidanoğlu
Giriş
Turgutlar,
Menemen’de Dumanlıdağ’ın arka yüzünde yer alan ve doğu yönünde uzanan
kızılçamlarla kaplı geniş bir vadiye hâkim; oldukça eski bir yerleşim. Aslında
birkaç ev dışında köy neredeyse tamamen terk edilmiş durumda. Köyün boşalma
süreci 80’li yıllara dek uzanıyor. Tarıma uygun alanların azlığı, gençlerin
umutlarını yakınlardaki Menemen ve İzmir’de arama istekleri sonucunda köy
şimdilerde alabildiğine sessizliğe bürünmüş durumda. Ama köyün eski sakinleri,
doğup büyüdükleri bu toprakları hiçbir zaman unutmamışlar. Her yıl genellikle Mayıs-Haziran
aylarında; bir Pazar günü, köyün camisi civarında bir şükür yemeği düzenleyip
bir araya geliyorlar. Bir anlamda eski günlerin yâd edildiği, ölen kalanın
yoklandığı bir hatıra günü anlamı da taşıyan bu etkinlik gününde bu yıl biz de
yer aldık. Etkinliğin Ramazan Bayramı’nı izleyen bir Pazar gününe denk gelmesi,
ilk anda aklımıza Türklerde eski bir gelenek olan ve bayram uğurlaması olarak
da adlandırılan Gencer şenliğini
aklımıza getirdi. Ancak köylülerle yaptığımız sohbet sırasında şükür yemeğinin
bayram ardına gelişinin bir tesadüf olduğunu ve köyün yerlileri ile bir buluşma
görüşme anlamı taşıdığını öğrendik.
Turgutlar köyünden kuzeye bakış
Turgutlar köyünün kuzey sırtlarında yer alan gölet
Belen’den Dumanlıdağ’a
Foça’dan
gelecek arkadaşlarla, Belen köyünde; Gediz’in Menemen Ovası’nı sulayan kanallarından birinin kıyısında yer alan çay
bahçesinde buluştuk. Hava daha sabahtan çok sıcaktı. Ağustos böcekleri
vızıldamaya başlamıştı bile. Su kıyısında içilen çayların ardından Haykıran üzerinden Dumanlıdağ’a doğru yola çıktık. Bu yılki Hatundere yürüyüşleri(1) sırasında, Çanakkale
otoyolu inşaatının bir kısmını inceleme fırsatı bulmuştuk. Bugün de Yanıkköy-Haykıran arasındaki bölümüne
baktık. Yol inşaatı nedeniyle Dumanlıdağ’ın
batıya bakan eteklerinin topografyası, neredeyse tamamen değişikliğe uğramış;
İlkçağ’ın Aiol yerleşimi Yeni Kale ya da Neonteikhos’un kalenin eteklerinde kalan alanları tamamen tahrip
olmuştu. Ayrıca Yeni Kale düzlemine
ve Çukurköy yoluna yakın bir konumda
da arazinin tüm bitki örtüsü kazınmış ve oldukça geniş bir alan çırılçıplak
hale getirilmişti. Bu alanın inşaat bölgesine oldukça uzak ve yüksekte olmasına
rağmen bu hale neden getirilmiş olduğunu anlayamadık. Yol arkadaşım Cengiz, bu
arazinin otoyolun kullanımı sırasında sosyal tesisler için planlanmış bir alan
olabileceğini söyledi. Ama yine de emin olamadık.
Kanal kıyısında Belen Aile Çay Bahçesi
Belen köyüne doğru...
Söylendiğine
göre inşaat öncesi kurtarma kazıları yapılmıştı, ama sonuçları açısından bu
kazılar ne kadar etkindi; bu konuda sağlıklı bir bilgi de mevcut değildi.
Oysaki bir dönem bu bölge, son derece yaygın bir şekilde kaçak kazılara maruz
bırakılmıştı. O yıllarda kelimenin tam anlamıyla Neonteikhos’ta bir talan söz konusuydu. Otoyol inşaatı ise, mevcut
duruma tuğ dikmişti. Yıllar önce rahmetli Şükrü
Tül Hoca ile birlikte bölgeye yaptığımız bir gezide gördüğümüz ve Roma
dönemine tarihlenen bir trapetum-orbit
düzeneği(2) acaba müzeye ulaştırılabilmiş miydi? Daha başka
neler neler? Ne diyelim yapanların ellerine sağlık.(!)
Neonteikhos'da bir trapetum; ezme kabı...
(Ocak 2011)
İlkçağ'dan kalma antik döşeme yol; Neonteikhos; acaba bu yola ne oldu şimdi?
(Ocak 2011)
Şükrü Hoca'nın ellerindeki tarih; bir at başı
(Ocak 2011)
Çukurköy’ün
dışından dolaşarak Dumanlıdağ’ın doğu
yüzüne doğru kıvrıldık. Kızılçamlar içinde ilerleyen yolculuğumuz sırasında,
zaman zaman Yamanlar ve Spil dağlarını görebiliyorduk. Yamanlar ile Dumanlıdağ arasındaki Emirâlem
Boğazı’nın iki yakasına serpilmiş bir dizi köy, ufuk çizgisinde Yoğurtçu Kalesi’nin bulunduğu Manisa’nın
Uzunburun köyüne dek görüş alanımız
içindeydi.
Dumanlıdağ'ın eteklerinden Spil'e doğru bakış
Dumanlıdağ Jeolojisi(3)
Dumanlıdağ,
Menemen’in kuzey doğusunda yer alan ve Emirâlem
ya da Manisa Boğazı olarak bilinen ve
Gediz Irmağı’nın binlerce yıldır
şekillendirdiği vadiyle güneyden sınırlandırılmış olan bir volkanik dağ
kütlesidir. Dumanlıdağ volkan konisi,
çok kalın tabakalardan oluşan yayvan ve bakışımsız stratovolkan biçiminde sınıflandırılmaktadır. Stratovolkan, pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik
biçimli bir volkandır. Bu volkanlar dik yamaçlarıyla ve periyodik
patlamalarıyla tanınırlar. Bunlardan fışkıran lavın akışkanlığı azdır ve çok
uzağa yayılmadan önce soğur ve sertleşir.(4)
Dumanlıdağ; volkanik kütle...
( Nisan 2019)
Kayaç yapısını andezit, trakiandezit, bazalt, riyolit, tüf ve aglomeraların(5) meydana getirdiği Dumanlıdağ volkanik kütlesinde, volkan topografyasına ait volkan konisi, krater, ikincil çıkış merkezleri ve lav akmaları gibi şekiller görülmektedir.
Hatundere'den Dumanlıdağ'a; volkanik oluşumlar
(Nisan 2019)
Dumanlıdağ
volkan konisi üzerinde Karyalık Tepe
(847 metre), batısında yaklaşık 2,5 km2 genişliğinde bir krater
bulunmaktadır. Yüksekliği 650 metre civarında olan bu kraterin güneybatı
kenarı, bir fay hattı ile sınırlandırılır. Kaynağını krater alanından alan ve
kuzeydeki İbrim Dere’ye dökülen küçük
bir akarsu, kraterin kuzeye doğru yarılmasına neden olmuştur. Krater alanı,
kenarında kurulmuş olan Çukurköy’ün
başlıca geçim kaynağını teşkil eden önemli bir tarım alanıdır.
Çukurköy; Dumanlıdağ, volkan konisi ve krater...
Kaynağını krater alanından alan ve devamlı akış özelliği gösteren akarsuyun
İbrim Dere ile birleştiği noktanın
hemen gerisinde, bazaltlardan oluşan arazinin faylanması sonucu, asılı vadi ve
basamaklar halinde şelaleler meydana gelmiştir. Yörede “Su Uçuran Şelalesi” (Türkmen
ya da Turgutlar Şelalesi olarak da
bilinmektedir) adıyla tanınan ilk şelale en yükseğidir ve yaklaşık 20 metreden
dökülmektedir. Birinci şelalenin döküldüğü yerde dev kazanı oluşmuştur. Bu
şelalenin ve dev kazanının hemen önünde ikinci şelale yaklaşık 5 metreden,
üçüncüsü ise 2 metreden dökülür. Eğim atımlı normal fay özelliği gösteren
fayların, fay düzlemlerinde kayma çizikleri ve fay breşleri(6) tespit edilmektedir. İbrim Dere vadisinde
şelaleler ile birlikte kızılçam ve maki elemanlarından oluşan bitki örtüsünün
ortaya çıkardığı doğal kompozisyon, yöre halkının ilgisini çekmekte ve birçok
kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Su Uçuran Şelalesi (Türkmen Şelalesi)
(Nisan 2011)
Suyun döküldüğü dev kazan
(Nisan 2011)
Dağa Kaçtım gezginlerinin Türkmen Şelalesi hatırası
(Nisan 2011)
İbrim Deresi; düze indikten sonra Uzunhasanlar'a doğru akarken...
(Nisan 2011)
Kaynağını Dumanlıdağ volkanik
kütlesinin kuzey yamaçlarından ve onun kuzey batısındaki Karahasan Dağı’nın Güzelhisar Grabeni’ne doğru uzanan
andezit ve aglomeralardan oluşmuş yamaçlarından alan Dedeköy Deresi ve Himmet Dere,
graben (çöküntü-İF) alanına ulaştıkları Çıtak köyü kuzeybatısında birikinti
konileri oluşturmuşlardır. Dumanlıdağ
volkanik kütlesinin Güzelhisar Fayı
ve İbrim Dere vadisi ile
sınırlandırılan kuzey yamaçları oldukça engebeli bir topografyaya sahiptir.
Akarsu vadileri arasında uzanan yüksek sırtların yer aldığı bu yamaçlarda eğim
%22-%24 arasında değişmektedir.
Turgutlar sırtlarında dikenlerin resitali
Turgutlar'da hüzün...
Turgutlar köyünde…
“Turgutlar köyü, eski bir yörük obasının yerleşik hayata
zorlandığı yıllarda köye evrilmiş olmalı. Ancak, bugünlerde sanki hiç kimse
yaşamıyor gibi. Dağın öbür yüzündeki alçak yamaçlara yaslanmış köyün eski
evleri viraneliğe dönmüş, çoğu yıkıntılar içinde. Camisi bile kapalı. Bir
telefon direğine çakılı PTT levhası dikkatimizi çekiyor. Devletin elini
hissediyoruz sokaklarda. Caminin arkasında köy misafirhanesi ve muhtarlık
binası bile kapalı. Köyün meydanı diyebileceğimiz; ortasında bir dut ağacının
yer aldığı alan, kilit taşıyla kaplanmış. Sırttaki bir iki evde hayat belirtisi
olmakla birlikte, onlardan da ses seda çıkmıyor. Böyle bir terk edilmişlik duygusu
içinde karşılıyor bizi bugün; Turgutlar
köyü.”(7)
2016 Şubat ayı; Turgutlar'da terkedilmişlik ruhu kol geziyor sokaklarda...
(Şubat 2016)
Turgutlar'a girerken...
(Şubat 2016)
Yukarıdaki satırlar yine bize ait. 2016 Şubat ayında Yeni Kale ve Çukurköy'e doğru bir yürüyüş gerçekleştirmiştik. Hava soğuktu, ama çok keyifli bir gün geçirmiştik doğrusu. Çukurköy’deki gecikmiş öğle yemeği sonrasında, dağın arka yüzüne doğru dolaşmış ve Turgutlar köyüne de uğramıştık. O zaman köyün terk edilmiş yıkık dökük evleri arasındaki derbeder geçitlerinde dolaşırken, bu izlenimi edinmiş ve yazımızda da bu şekilde ifade etmiştik duygu ve düşüncelerimizi.
Köye girerken sıra sıra arabalar...
Turgutlar'da şükür yemeği telaşı
Turgutlar camisinin çevresindeki kalabalıklar
Bugün
köye yaklaştığımızda her bakımdan hava çok farklıydı. Yol boyunca park etmiş
bir dolu araç, yollarda yürüyenler, köyün camisi çevresinde kurulu masalar, camiden
yayılan dua sesleri ve onlara eşlik eden insan kalabalıkları; köydeki canlılığın
ilk işaretleriydi sanki. İlkin Cengiz’in rehberliğinde; kuzey yönündeki sırtta
yer alan köyün muhtarının evine doğru yürüdük. Muhtarın evi, tam tepede Çukurköy yoluna hâkim bir mevkide yer
alıyordu. Eve doğru tırmanırken bir başka harap vaziyetteki binanın önündeki
kaynayan kazanlarda; hummalı vaziyette şükür yemeğinin hazırlıkları
sürmekteydi.
Köyün muhtarı Habibe Hanım ile tanıştık.
Köyün kuzey sırtlarındaki evlerden biri
Antep fıstığı aşılanmış melengiç ağaçları meyvede...
Köyün
muhtarı kadındı. İsmi Habibe Hanım’dı. Yıllardır baktığı yaşlı bir babası vardı
içerde. Köyün eski sakinleri, birer birer gelip muhtarın evine uğruyor,
hatırını soruyordu. Avludaki sandalyelere oturanlar, kalkanlar; sürekli bir
hareket vardı bahçede. Köyün muhtarından şükür yemeğinin köyden Menemen’e,
İzmir’e göçen yerlilerinin bir araya gelerek, köyde geçirdikleri eski günleri
yâd etmeleri, birbirlerinin durumları hakkında bilgi sahibi olmaları, sevinci
ve tasayı birlikte yaşama alışkanlığını kaybetmemeleri amacıyla yılda bir kez
Mayıs ya da Haziran aylarında düzenlendiğini öğrendik.
Köyün kuzeyindeki düzlemde bulunan küçük gölet
Meşelikler arasından ilerleyen patika
Eşek ya da deve dikenleri
Dikenler; başka başka...
Dikenler, ala kötürüm
Bir
süre muhtarın evinin bahçesinde soluklandıktan sonra, İbrim Deresi vadisine doğru meşeler arasından inen bir patikadan
yürüdük. Köyün kuzeyinde yer alan tepenin üstünde bir küçük gölet ve onun
çevresini sarmış zengin çeşitlilikte türlü türlü dikenler vardı. Diken dahi
olsalar kimisi sarı, kimisi mor çiçekleriyle; kimisi ise olağanüstü
geometrileriyle benzersiz güzellikteydiler.
Deve dikenleri
Deve dikeni çiçeğinin güzelliği
Spil deve dikeni
Bu da göz alıcı sarı çiçekleriyle şevketi bostan (scolymus sp.)...
Dağın
İbrim Dere vadisine bakan bu sırtı
yoğun meşeliklerle kaplıydı. Patikada ilerlerken Cumhuriyet döneminde yapılmış
olan bir su hattının izlerine rastladık. Cengiz’in söylediğine göre buradan Türkmen Şelalesi’nin de bulunduğu İbrim Dere vadisine inmek mümkündü.
Ancak bugün bu hedefi gerçekleştirmek için zaman uygun değildi. Aşağıdaki
yemeklerin tadına da bir şekilde bakmak şarttı. Ancak daha önceden de bir kez
önünden geçtiğimiz; bu patika üzerinde yer alan İmece Ekolojik Çiftliği’ne uğramak için yeterli zamanımız vardı.
Hayıtlar, tomurcukta...
İbrim Vadisi'ne doğru
Yolumuz üstünde eski bir su hattının işaretleri
Dağa Kaçtım gezginleri İbrim Vadisi yolunda...
Meşelerin
arasında ilerleyen patikadan İbrim Vadisi’ne
doğru alçalan bir toprak yola ulaştığımızda, ekolojik çiftliğin girişine
gelmiştik. Yolun kıyısından kuzey yönünde ufka doğru baktık. Çok aşağılarda; İbrim Deresi’nin nihayet bulduğu son
nokta olan Güzelhisar Çayı ve baraj
gölü, mavilikleriyle göz kırpıyordu uzaktan bize.
Aşağılarda Güzelhisar Barajı
İmece Evi yakınlarında sumak kolonileri
Sumaklar çiçekte...
Tarla sarmaşıkları
Çiftliğin
sınırlarını belirleyen sumaklar bir
çit bitkisi gibi etrafı sarmıştı. Ekolojik çiftliğin değerlendirdiği ürünlerden
biri de bu sumaklar olmalıydı. Girişte tesadüfen çiftliğin kurucusu olan İsmail
Yenigün karşıladı bizi. Onlar da Turgutlar
köyünün merkezindeki yemeğe katılmak için hazırlanıyorlardı. Sağ olsun, bu dar
zamanda kendisi bizi hem çiftliği gezdirdi; hem de bu kısa gezinti sırasında
ekolojik çiftliğin kuruluş amacı ve hikayesi, buralarda neler yaptıkları
konusunda bilgilendirdi.
İbrim Dere Vadisi'ne doğru inen toprak yol; aşağılarda başka şehir kaçkınları da var.
Cengiz, İmece Evi Ekolojik Çiftliği'nin girişinde...
İmece evlerinden biri; ahşap doğal malzemeden...
Bir diğeri...
Çiftliğin
esas kuruluş amacı İmece Evi isimli
internet sitesinde(8) şu şekilde ifade ediliyor:
“Amacımız, barış içinde temiz bir dünyayı hemen
şimdi yaşamak…”
Bu
amacı gerçekleştirmek için, 2011 yılından beri doğayla uyum ve sürece
katılanlarla birlikte belli bir dayanışma içinde; ekolojik tarım imkanlarını
geliştirmek, bu faaliyetleri gerçekleştirirken mümkün olduğunca endüstriyel
ürünlerden uzak durmak, doğa dostu ahşap ve kerpiç evler gibi konaklama
mekanlarını oluşturmak, doğa içinde nefes alıp vermek, kendi öz güçleriyle ve
ortaklaşa üretmek, bu fikri yaygınlaştırmak amacıyla çiftliğe gelen konuklarla
deneyimlerini paylaşmak şeklinde özetlenebilecek faaliyetler içinde yer
almışlar. Ürettikleri ürünleri doğa dostu malzemeler kullanarak yaptıkları
ambalajlar içinde son tüketiciye ulaştırmak da; buradaki hayatı idame ettirmek
açısından çiftliğin önemli bir gelir kalemini oluşturuyor. Burada doğup burada
büyüyen, toprağa basıp hayvanlarla yarenlik eden çocukların seslerini duyuyoruz
uzaktan. Belli ki yemek zamanı şimdi; köye gidilecek ve her zaman önem
verdikleri köy ahalisi ile birlikte zaman geçirilecek. Sonuçta bugün onlar için
de bir paylaşım günü; Turgutlar’ın
eski ve yeni insanlarının kucaklaştığı bir şükür günü…
İmece Evi'nden ilginç bir yönlendirme levhası; dünyanın merkezi gibi burası...
Ferula
Köyün tepedeki evlerinden biri
Ferula
Köyün tepedeki evlerinden biri
Köyün
eski evleri, birer birer el değiştiriyor bir yandan. Bu toplantılar, köyün müstakbel
yeni sakinlerinin yer beğenme ve sahipleriyle temas kurma anlamında da bir
potansiyele sahip. Çünkü köyden ayrılan herkes, yıkık dökük evini ardında
bırakarak, yıllar öncesinden başka diyarlara göç edip gitmiş. Yılda bir kez;
bir yemek teması çevresinde bir araya gelişlerin, bu tür yan faydaları da
olduğu anlaşılıyor.
Köyde yemek zamanı
Bir hareket var ki; sormayın.
Caminin avlusunda kadınlar...
Cami avlusunun genel görünümü; avlu dışından...
Köy odasının avlusu tıklım tıklım; çay servisi sürmekte...
Köye
yeniden döndüğümüzde artık kazanların kaynaması durmuş gibi… Caminin
çevresindeki masalarda mahşeri bir kalabalık var. İmece usulüyle köyün
görevlileri, kazanlardan kepçe kepçe aldıkları yemekleri kaplara koyup
misafirlere dağıtıyorlar. Bu sırada diğer yanda lokma kazanında lokmalar
dökülmekte. Caminin avlusuna taşmış kadınlardan müteşekkil bir kalabalık ise, bir
ceviz ağacının gölgesi altında; caminin içinden dışarıya taşan mevlidin sesine
kulak vermiş durumda. İçeri doğru uzatıyoruz başımızı; caminin daracık
kapısının eşiğine kadar taşmış bir erkek kalabalığı mevcut içerde. Avludan
ötede; yaşlı bir dut ağacının altında belki de köyde hiç yaşamamış
delikanlılar, yaşlılardan eski günlere dair hikâyeler dinlemekte. Cami
avlusundan bir sokakla ayrılan bir zamanların köy odası, bugün köyün
misafirlerine ardı ardına çayların taşındığı bir kahvehane işlevi kazanmış
belli ki. Onun bahçesi de ana baba gününe dönmüş durumda; oturacak yer bulmak
neredeyse imkânsız. Koyu gölgelik bir alan olması nedeniyle, en çok rağbet
gören mekânlardan biri bugün bu kahvehane… Gireni çıkanı belli değil doğrusu.
Biz de kazanlara yakın bir konumda kalabalığın yoğunlaştığı bir çınar ağacının altına doğru sığınıyoruz. Bir taşın kıyısına ilişerek; elimizde tepsi, şükür yemeğinin en önemli bileşeni etli pilav ile ayranı afiyetle indiriyoruz midemize. Çeşme hemen yakında; biraz ötede ise, lokma servisi sürüp gitmekte… Usulca kalkıp onun da tadına bakmalı ve şükretmeli; bu hayatı bizlere armağan eden büyüklere, ulu atalara; kurucu ataların tümüne; rahmetle…
Turgutlar Çeşmesi
Turgutlar'dan Manisa doğru bakış
Köyün
ismini Turgutlar ya da Dutlar olarak anan Ersin Doğer’in Menemen (ya da
Tarhaniyat) Tarihi isimli kitabında Turgutlar
ile ilgili şu bilgiler aktarılıyor:
“16.
ve 17.yüzyıl tahrirlerinde adına rastlanmayan Turgutlar köyünün 18.yüzyıl
içinde Saruhan Sancağı’nda da görülen Mamalu Türkmenlerinden Turgutlu (Turkut,
Turkutlu, Durgut, Durgutlu) cemaatine bağlı bir kol tarafından kurulmuş olduğu
tahmin edilmektedir. Manisa’nın kazası Turgutlu’ya da adını veren bu oymak
Anadolu’da değişik yerlere iskân edilmişti. Asıl iskân yerleri Bozok
Sancağı’nın Kocalı kazası idi.
İlk
kez 1826-1838 yılları Menemen Şeriye Sicili’ndeki (Nr.95,4) masraf listesinde
Durgutlu olarak geçen köyün 1890 yılı Aydın Vilayeti Salnamesi’nde 23 hanede
139 nüfusu, 1927/1928 İzmir Vilayeti Salnamesi’nde 38 hanede 168 nüfusu vardır.
Günümüzde
kısaca Dutlar olarak da anılan köy sürekli olarak nüfus kaybetmektedir.(9)
Vakıf
takip defterinde Turgutlar köyü ile ilgili bir kayıt: Menemen Kazası kurasından
Turgutlar karyesinde ahalinin bina ve inşa eyledikleri cami-i şerif için
ashab-ı hayrattan Ahmet Efendi bin Mustafa’nın binbeşyüz kuruş nukudu vakfı
(Hicri 13030; Miladi 1887 yılı).”(10)
Köyün sokaklarından biri
Köydeki yeni evlerden biri ; mekan ile hiç uyumlu değil.
Yıkık bir evin önünde rastladık onlara; bir melengiçin gölgesine sığınmışlardı.
Köyden Dumanlıdağ'ın arka yüzüne bakış
Yıkık bir evin önünde rastladık onlara; bir melengiçin gölgesine sığınmışlardı.
Köyden Dumanlıdağ'ın arka yüzüne bakış
Köyün sokakları arasında dolaşırken eski bir çeşmeye rastladık. Andezit taştan yapılmış çeşme bitap durumdaydı, suyu akmıyordu. Ancak yine de güzeldi; ayaktaydı en azından. Evlerin çoğu, zamanın tahribatına dayanamayarak yıkılmıştı. Bir kısmına ise yeni sahipleri yerleşmiş, kapsamlı tadilatlarla değişen mekânlarda yeni hayatlar kurulmuştu. Biraz ilerde; bir evin yıkık duvarları önünde zaman durmuş, yeni çocuklar, yaşlı bir melengiç ağacının altında eski zamanlardaki gibi oyunlar peşindeydi. Ağacın gölgesinin altında fotoğrafladık onları. “Face’den atsana amca” diye seslendiler arkamızdan. Zamane çocukları; sosyal medyanın türlüsü ellerinin altındaydı artık. Bizse yürüdük gittik yukarılara doğru.
Tepedeki ev
Evin bodrumundan görünüm
Cengiz
ile birlikte; köyün kuzey doğusunda, bir tepe üstündeki eski bir evin avlusuna
girdik. Bu da terk edilmişti. Taştan yapılmış evin altında zamanında büyük
olasılıkla ahır olarak kullanılmış olan bir de bodrum katı vardı. İçine
girdiğimizde gördüğümüz manzara şöyleydi: evin taş duvarları üzerine atılmış;
üst katı taşıyan ahşap hatıllar, yine ahşaptan tavan, karşıda taştan bir seki,
onun üzerinde belki de hayvanlar için yemlerin yayıldığı bir düzlem, yerlerde
sepetler, eski bir kapı, kasalar ve her türlü kullanılmış eski püskü malzeme…
Manisa; çok uzaklarda...
Yunt Dağı dünyasına doğru bakış...
Bulunduğumuz tepede bu sıcak günde; insanın içini serinleten güzel bir rüzgâr esintisi vardı. Doğuya doğru baktığımızda; en yakınımızdaki kızılçamlarla kaplı bir vadiden başlayarak, Manisa dünyasına ve Spil’e dek uzanan coğrafya ayaklarımızın altındaydı sanki. Sol yanımızda ise, Güzelhisar Çayı ve Yunt Dağı coğrafyasına doğru; hırçın ve bilinmez derinliğiyle İbrim Dere vadisi uzanmaktaydı. Çevreye oldukça hâkim bir noktadaydık şimdi. Turgutlar’ın havası, Dumanlıdağ’ın batı yüzünden çok farklıydı; daha serin ve oksijen yönünden oldukça zengindi. Dağın başında; her aldığımız nefes, bunu hissettiriyordu bizlere.
Turgutlar sırtlarındayız. Arkamızda Spil'in silüeti...
Şevketi bostan kolonisi
Yemekler
yenmiş, şükür duaları edilmiş, eski zamanlarda kalmış hayatlar yad edilmiş;
sonsuzluk alemine uğurlanan ataların ardından gözler buğulanmış; Turgutlar’da sevinçler ve hüzünler
paylaşılmıştı bugün. Birliğin ve dayanışmanın gücüyle yaşatılan bugüne, sebep
olanlara minnet duygularıyla ayrıldık köyden. Son molamız, Çukurköy’de olacaktı.
Çukurköy yolunda göletler
Çukurköy’e doğru…
Çukurköy
yolunda birkaç sulama göleti mevcuttu. Ormancıların yangın göleti olarak
kullandığı bir diğeri ise, tel örgüyle çevrilmişti. Yol boyunca ağza yakın
bölümü mahmuzlu, taştan yapılmış kuyu bilezikleri dikkatimizi çekti. Ağızlarına
son derece düzgün bir şekilde yontulmuş bu taş bileziklerin bulunduğu su
kuyuları, belki yüzlerce yıldır bu dağlarda dolaşanların hizmetindeydi.
Çukurköy-Turgutlar yolunda rastladığımız taş kuyu bileziklerinden biri; arkada yangın göleti
Aynı kuyunun yakından görünüşü
Bir başka kuyu ve mahmuzlu taş bileziği
Gün
boyu Dumanlıdağ’ın doğu yüzünde
dolaşmış, Turgutlar’da eski zaman hayaletleri
arasında vakit eylemiştik. Bugünkü son durağımız ise, Çukurköy’ün merkezinde yer alan andezit taşlardan inşa edilmiş
tarihi cami oldu. Kapının üstünde yer alan kitabesinde Hicri 1128 (Miladi 1716)
tarihi mevcuttu. Avludaki dev çınar ağaçları ve 6 civarı kuyu, zengin taban
suyunun göstergesi olmalıydı. Cami avlusunda ve sokağın karşısındaki yine
andezit taşından yapılmış iki çeşme de bu gerçeği doğrular nitelikteydi.
Cengizler, yanlarında getirdikleri su şişelerini, sokağın karşısındaki bu
çeşmeden doldurdular.
Çukurköy Camisi
Kitabelerinden biri
Caminin ön avlusu; dizi dizi kuyular...
Avludaki çeşme ve çınar
2018
yılı Haziran ayında; sıcak bir yaz günü, Dumanlıdağ’dan
gelen selin izleri ise, hala köyün sokaklarından silinmemişti. Köye girişte
gördüğümüz afet evleri levhasının hikmetini bu manzarayı görünce anladık. Bir
yıldır süren ve köyün içinden geçen sel yatağının ıslahı çalışmaları henüz tamamlanmamıştı.
Caminin altındaki daracık bir geçitten geçerek, köyün meydanındaki
kahvehanelerden birine ait sandalyelere attık kendimizi. Çınar ağaçlarının
gölgesi altında günü nihayete erdirecek en olumlu hamle, birer yorgunluk
kahvesi içmekten ibaretti. Sıcağın vücutlarımızdan alıp götürdüğü mineral takviyesini
ise, buz gibi soğuk maden sularıyla yaptık.
Çukurköy Camisi'nin ön cephesi
Çukurköy Camisi; batı cephesi
Çukurköy'de Bizans döneminden kalma eski bir sütun parçası
Artık
gitme zamanıydı. Dumanlıdağ’ın
krateri üzerine yayılmış ve yaylada geç eren lezzetli domatesleriyle meşhur Çukurköy’ün tarım alanları arasından
geçerek, köyün çıkışına doğru ilerledik. Tepeye varmadan son kez Kayapınar çeşmelerinde durduk. Burada
dikkatimizi çeken konu, köye giden eski taş döşeme yolun bir parçasıydı. İ.Ö.
4.yy.a kadar uzanan zengin bir tarihi geçmişin izlerini barındıran Çukurköy’e ve Asartepe’deki kale izlerine bakmak üzere bir kez daha gelmemizin
gerekliliğini anladık. Önümüzdeki yürüyüş sezonunda bir Çukurköy-Dumanlıdağ rotası planlanacaktı.
Çukurköy sokaklarından biri
bir diğer sokak
Eski Çukurköy yolu; döşeme yol...
Yeni Kayapınar Çeşmesi
Emekliye ayrılan eski Kayapınar Çeşmesi
Yol
üstündeki eski Kayapınar Çeşmesi,
yakın zamanlarda yenilenen asfalt yolun genişletilmesi sırasında işlevsiz hale
gelince, yanındaki düzlükte yenisi yapılmıştı. Şimdilerde artık bu yeni çeşmenin
başı, Çukurköy yolcularının uğrak
yeri olmuştu. Eski çeşme ise, yolun bir kısmını kopardığı küçük bir sırtın
başında, gelen geçeni sessizce seyreder gibiydi. Önünden geçtik gittik,
diğerleri gibi; ama saygıyla… Ardımızda bıraktığımız her şey yaşananlara
dairdi. Dumanlıdağ’dan Menemen Ovası’na doğru inerken içimizde
huzur, ufkumuzda Ege; hafiflemiştik doğrusu. Bıraksalar; ovaya doğru kanatlanıp
uçacaktık. Rotamız Foça’ya ve İzmir’e doğruydu.
Dipnotlar:
(1) Hatundere yürüyüşleri hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2019/05/hatundere-kaleleri.html
ve https://dagakactim.blogspot.com/2019/06/hatundereden-manastir-mevkiine.html
(2) Trapetum-orbit düzeneği için Aiolis Bölgesinde Kalelerin
İzinde yazısı bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/02/aiol-bolgesinde-kalelerin-izinde.html
(3) Dumanlıdağ jeolojisi hakkında İlker Eroğlu ve Recep Bozyiğit’in Güzelhisar Çayı Havzasında Yapısal Unsurların Jeomorfolojik Birimlere
Etkileri isimli makaleden yararlanılmıştır. İlgili makale için bkz. https://www.researchgate.net/publication/303738104_GUZELHISAR_CAYI_HAVZASINDA_YAPISAL_UNSURLARIN_JEOMORFOLOJIK_BIRIMLERE_ETKILERI
(4) Kaynak: Wikipedia.org
(5) Aglomera; küçük parçacıkların bağlayıcılarla birlikte çimentolaşması sonucunda
oluşan kayaç tabakaları; bu oluşumlara volkanik arazilerde rastlanır. Doğal
etkilerle ufalanması sonucunda yüzeyde son derece kaygan bir zemin
oluştururlar.
(6) Fay breşi; faylarda kırılma
bloklarının birbirleri üzerinden sürtünerek kaymaları, fay zonundaki
kayaçların parçalanıp ufalanmasına yol açar. Fay düzlemi boyunca
yer alan ve mekanik olarak ezilmiş, ufalanmış bu malzemelere fay breşi
adı verilir. Kaynak:
Wikipedia.org
(7) Neonteikhos-Çukurköy-Turgutlar gezisi için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/02/cukurkoy-yolundan-neinteikhosa.html
(8) İmece Evi Ekolojik Çiftliği için bkz. http://imeceevi.org/
(9) 2018 yılı nüfus sayımı sonuçlarına
göre Turgutlar köyünün nüfusu; 26 kadın, 21 erkek olmak üzere 47 kişi olarak
verilmektedir.
(10) Ersin Doğer, Menemen (Ya da Tarhaniyat) Tarihi; Sergi Yayınevi; Mart-1998;
Sayfa: 259
(11) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ. Fidanoğlu tarafından
çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder