17 Ocak 2013
Hasan Doğan - İbrahim Fidanoğlu
Cadılar Bayramı yada Hallowen Day; Pagan dönemden kalma, hasadın kaldırılması sonrası
bunu kutlamak adına Kelt geleneğinden kaynaklandığı söylenen, ağırlıklı olarak
Anglosakson kökenli halklar arasında kutlanan; Hristiyanlıkla da bütünleşerek
günümüze ulaşan bir bayram olarak biliniyor.
Tire
Peşrefli Köyü
Bu
eski bir Kelt geleneğinde ürünlerinin hasadını yapan çiftçiler, ürüne ve
ölülere şükranlarını sunarlarmış. İnanışa göre; ölüler ise, siyah bir kedi
biçiminde yaşama dönerler ve ele geçirecek bir ruh ararlarmış. Köylüler
korkutucu giysiler giyer ya da korkutucu bir görüntüye bürünürlerse, siyah
kedinin korkup kaçacağına inanırlarmış.
Bu
Kelt geleneği, zamanla Hıristiyanlıkla birleşmiş ve Azizler Günü ile içiçe
geçmiş. Hıristiyanlık inancında hemen hemen her gün, bir azize ya da azizeye
adanmış. Bu sebeple günleri olmayan azizler için Azizler Günü ilan edilmiş. Böylece
bir Pagan geleneği “Hallowen Day” ile
Hristiyanlığın Azizler Günü
bütünleşerek tek bir günde buluşmuşlar. Giderek; inançlı Hıristiyanlar bugünlerde
komşu kapılarını çalarak ölülerin ruhu için çörek istemeye başlamışlar.
Hıristiyanlıkla
birleşen bu Kelt geleneği, İrlandalı ve İskoç göçmenlerle Amerika’ya taşınmış.
"Ruhları ele geçirmeye çalışan siyah kedi" miti ise çok geçmeden
gelenekle ilgili olsun olmasın birçok korku öğesini de bu geleneğe eklemlenmiş.
Cadılar ve vampirler de bu bayramın en önemli unsurlarından biri haline
gelmişler.
Peşrefli’ye tepeden bakış
20.yy.da
Amerikan kültürünün dünyayı teslim alma serüveninde, Cadılar Bayramı da giderek
bir araç haline gelmiş. Bir festival boyutunda kutlanan, zengin kostümler ve
maskeli baloyu andıran gösterilerle insanların başını döndüren şatafatlı
gösterilere dönüşen bayram, giderek Batıda tüm Hristiyan dünyasında yaygınlık
kazanmış.
Peşrefli'nin sırtlarında şükür duası hazırlığı
Holywood
filmleri ile bizim çocuk dünyamıza da bir şekilde sızıp giren bu bayrama dair
anlatılan hikâyelerin benzerleri, bu topraklarda da var aslında. Bizim için
ilginç olanı da bu hikâyeleri bulup çıkarmak ortaya. Akdeniz Bölgesi’nde
Beydağları’nda, Çeşme civarında Karakancolos
Geceleri olarak anılan ve Zemheri
soğuklarının doruğa ulaştığı yılın o en soğuk günlerinde hatırlanan cadılar,
Tire’nin Peşrefli köyünde de Coraz
Geceleri namıyla anılan günlerde karşımıza çıkıyorlar. Yılın o en soğuk
günlerinde Coraz cadılarını bu şekilde hatırlama, halkın hafızasında; belki de
hastalıklara ve onlarla birlikte gelen ölüme ve o karanlık dünyaya bir gönderme
olsa gerek.
Peşrefli, Tire’ye yaklaşık
Beşe
Veli’nin mezarının başındaki anıtsal kara servi
Köy,
yüzünü Küçük Menderes ovasına çevirmiş, solunda Kargan Tepe ve Bortlak Tepe,
sağında ise Büyük ve Küçük Hisarlık Tepeleri bulunmaktadır.
Sırtını Aydın Dağları ve Erenler Tepesi’ne yaslamış olan köyün konumu bir
çanağı andırmaktadır. Köyün antik dönemde adı Carere’dir. Rivayet
olunur ki, Karakaya’dan inen Yörük,
yerleştiği bu mekâna beş adet ev yapar. Köyün adı da beş evli olur. Oradan da zaman
içinde giderek Peşrefli’ye dönüşür.
Bir
Peşrefli evinin duvarında yer alan antikiteler ve duvarcı ustasının imzası
Köyün
bir buluşma yerini tarif eden Tokat semtinde yatan Ata mezarı ve
başındaki kara servi, bize orada yatan kişinin en az 600 yıllık olduğunu
göstermektedir. Bu da Türklerin Anadolu’ya gelip, Aydın Dağları’nı mesken
edindiği ve sonra da bir kısmının aşağıdaki düzlüklere inerek yerleşik tarımsal
hayata geçtiği zamana karşılık gelmektedir. Kara servinin altında yatan atanın
adı yörede Beşe Veli olarak
bilinmektedir. Beşe öz Türkçe bir
kelime olup atmaca anlamına gelmektedir. Peşrefli,
belki de yüzyıllar ötesinden bize ulaşan Beşe Veli’den de türemiş olabilir.
Şükür Yemeği hazırlığı; kazanlar kaynıyor.
Peşrefli’nin tarihi arka planı oldukça derindir; ama biz köyden kısaca söz ettikten sonra esas konumuz olan Coraz Geceleri’ne ve Peşrefli’de hatırlanış şekline dönelim yeniden…
18–19–20
Ocak günlerinde Tire’nin Peşrefli
köyünde sürdürülen bir geleneğin adıdır Coraz geceleri. Zemheri’nin 27’sine denk gelen bu ilk gecede, genellikle zemheri
soğuklarının azdığı günlere denk gelir zaman. İnanışa göre soğuklarla birlikte
bacadan inip gelen bir cadı ya da cinin adıdır Coraz. Kötülüklerin ve
hastalıkların taşıyıcısıdır O.
Bugün
sadece bazı yaşlıların sürdürdüğü bu gelenekte; 18–19–20 Ocak günlerinde
bulgur, pırasa ve bamya asla pişirilmez. Çünkü inanışa göre, bulgur pişirilirse
karıncaya, pırasa pişirilirse yılana, bamya pişirilirse sümüklüböceğe döner. Su
küplerinin üstü mutlaka kapalı tutulur. Yoksa Coraz Cadısı gizlice gelir ve suya tükürerek onu mundarlar. Genç
kızlar ve kız çocukları bu günlerde cadıdan korunmak amacıyla sokağa asla
salınmazlar. İnanışa göre Coraz Cadısı,
genç kızların saçlarını acıtarak tarar.
Peşrefli’de bir şükür
yemeğinde keşkek kazanının başındayız
Bu
günlerde yenmek üzere Peşrefli köyünün eskilerde hali vakti yerinde
kişilerinden olan Hesmel Hafız’ın
yaptığı gibi samanlık içinde kavun, karpuz ama özellikle bal kabağı saklanır.
18 Ocak akşamı samanlıktan çıkarılan kavun, karpuz ve kabaklar, köyün daha
yoksul insanlarına dağıtılarak onların da bu yiyeceklerden mahrum kalmamaları
sağlanır.
Peşrefli'de suyun yalnızlığı
Hallowen
Day’in bir anlamda sembolü olan bal kabakları bizim Coraz Geceleri’nde
karşımıza çıkar. Bugünlerde Peşrefli’de
bal kabağının tatlısı ve yemeği yapılır. Birlikte yenilir. Bilindiği üzere bal
kabağı, C vitamini açısından son derece zengin bir yiyecektir. Dolayısıyla bu
denli soğuk günlerde; hastalıklara karşı vücut direncini korumak açısından,
Coraz Geceleri’nde bolca tüketilmesinin ayrı bir anlamı vardır. Büyük
olasılıkla Şamanist dönemden kalan bu ritüel bugün az da olsa Peşrefli köyünün yaşlıları arasında hala
sürdürülmektedir
Peşrefli sokaklarında bir taş baskı tesisinden günümüze kalanlar; sanki trapetum ile orbisin kardeşliği
Bal kabağının sinkonta adı verilen ve fırında pişirilerek yapılan yemeği ile tatlısı Aydın Dağları’nın iki yakasında pek meşhurdur. Sinkonta; topan kabaktan yapılır. Kabak kabukları soyulduktan sonra ince ince dilimlenir ve bir tepsiye dizilir. Üzerine zeytinyağı, salça, soğan, acı kuru biber konur. Tepsi fırına sürülür; yavaş yavaş pişen kabak sonunda lokum gibi olur. Sinkonta, Tire köylerinde ayrıca bir şölen yemeği olarak da bilinmektedir.
Pazar tezgahında bal
kabakları
Görüldüğü
gibi yerelden evrensele ulaşabilmek adına her an hayatta sürprizler, yan yana
yürürler. Hatırlanma günleri iki farklı kültürde farklı zamanlarda da olsa
Pagan dönemden kalma gelenekler bir şekilde modern hayatımız içinde hala yer
bulabilmektedir. Bunu da her şeyin tüketilmesi üzerine bina edilmiş bugünkü
yaşamımıza karşı bir direnç ve yeniden üretim iradesi olarak da düşünebiliriz.
Son söz olarak; ne mutlu o gelenekleri unutmayanlara ve bizlere hatırlatanlara…
Yazan ve Fotoğraflayan: Hasan Doğan - İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC
Yuvgu taşı o siyah kuru üzüm ezilirdi ezilen üzümlerden büyük topaklar yapılırdı. Sonra aşurete tatvermekte kullanılırdı yanlış hatırlamıyorsam. Buğday da ezilirdi belki hatırlamıyorum.Tire'de uzak bir mahallede bir yuvgu taşı vardı.
YanıtlaSilCoraz Geceleri ile ilgili yazımızın sizi Tire'nin eski zamanlarına ve ihtimal ki çocukluk yıllarınıza doğru yolculuğa çıkarması güzel bir duygu olsa gerek. O günlere dair çok şeyler, artık günümüzde unutuldu. Amacımız; zaman içinde kaybedilen ve unutulan değerlerimizi yeniden hatırlatmaya vesile olmak. İlkçağ'da da kullanılan bir trapetum ve orbis düzeneğinin size şekerin olmadığı günlerde; bu tezgahta ezilen kara üzüm topaklarının katılmasıyla tatlandırılan aşurenin lezzetini hatırlatması da bizi bir anlamda amacımıza yaklaştırıyor. Katkınız için teşekkür eder, yeni yorumlarınızı bekleriz.
SilSelamlar;
YanıtlaSilMuhtemelen Coraz gecelernin Holowen ile direk bağlantısı yok, esinleşmiş olma ihitmali de yok. Çünkü Peşrefli Köyü bir Müslüman Türk Köyü ve Müslüman Türk'ler farklı bir coğrafyada kutlanan bir pagan inancını ithal etmezler.
Tuhaf olan şey, bir Müslüman-Türk Köyü'nü tanıtırken otantik kültürel unsurları bi şekilde pagan Hallowen üzerinden açıklamaya çalışmak...
Peşrefli Köyü'nü, dolayısıyla Coraz Geceleri'ni pek bilmem ancak yazıda bahsi geçen kapların ağzının kapatılması konusu İslam'da vardır ve bu unsurun İslam'dan gelmiş olma ihtimali yüksektir.
Müslim’in yaptığı rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kabı iyice örtün, su kabının ağzını iyice bağlayın. Çünkü yılda öyle bir gece var ki onda veba (bulaşıcı hastalık yapan mikrop) iner de üzerinde örtü (kapak) olmayan bir kaba, ağzı sıkıca bağlı olmayan bir su kabına uğramaya görsün mutlaka onun içine o vebadan iner (girer).”
Benzeri şekilde Coraz kapsamında az bulunan kıymetli şeylerden (kışın karpuz) hayır yapılmasının fazileti de yine İslam'dan gelmiş olma ihtimali yüksektir.
Yine yazıda Coraz Geceleri kapsamında bahsi geçen keşkek kökenininin Orta Asya'lara dayandığı söylenen bilinen eski Türk yemeğidir.
Sayın Tireli Efe kardeşimiz, bloğumuza göstermiş olduğunuz ilginiz için öncelikle teşekkür ederiz. Ancak; ufak bir yanlış anlama var; onu düzeltmek isteriz. Bizim amacımız; varolanın fotoğrafını çekmek ve gezerken fark ettiğimiz özgün olayları, kişileri tarihsel ve coğrafik perspektifinde başkalarıyla paylaşmaktır. Coraz Geceleri'nin de Hallowen Day ile bağlantısı olduğu konusunda bir sav ileri sürmedik. Sadece benzerliğini vurguladık. Ayrıca bu topraklarda Çeşme civarındaki Karakancolos, Trakya'daki Bocuk Geceleri gibi başka örnekleri de bulunmakta. Bu anlamda bağlantı kuracaksak aynı coğrafyada benzer olaylarla kurmamız daha mantıklı olur. Bir de şunu asla unutmayın insanlığın Pagan geçmişi de küçümsenmeyecek kadar uzundur ve insanın hayatını etkilemiştir ve hala da etkilemeye devam etmektedir. Ve yine unutmayınız ki; sizin de atalarınız bir zamanlar Şamanisttiler. Bakın, siz de yorumunuzda keşkek ile olarak; Orta Asya'daki atalarımızın o Şamanist günlerine atıf yaparak, en azından o geçmişe sahip çıkmışsınız. Yani o yaşananları yok saymıyorsunuz haklı olarak. Ne mutlu size; bunun farkındasınız. Bütün bu sosyal olayları bir tarihsel gerçeklik ve determinizm yaklaşımı içinde değerlendirirsek, daha nesnel olma ihtimalimiz her zaman artacaktır. Bilgilerinize sunar, bloğumuza göstermiş olduğunuz ilginizin sürekli olmasını dileriz. İF
SilŞu Hasan Doğan,çok olmaya başladı. Sıkça filan derken, Coraz Gecelerine değinmesi ile gerçekten çok oldu. Hasan hocanın arkadaşı olmakla gurur duydum. Bir halkbilimi,bir arkeolog,bir doğa balıkçı.... Hasan hoca, çok olmaya devam lütfen,senin analiz ve sentezlerine ihtiyaç var.
YanıtlaSilDeğerli takipçimiz; bu yazıyı Zemheri'de; ayazın dışarıda ıslık çaldığı zamanlarda okumanın keyfi bir başkadır. Hele bir de odun ateşiyle pişmekte olan bir sinkontanız varsa fırında... İlginize teşekkürler...İF
Sil