24 Mart 2024 Pazar

SİNANCILAR KANYONU’NDA; DOĞA ANA'NIN KALBİNDE...

 SİNANCILAR’DAN OVACIK’A DOĞRU…
 
8 Mart 2024
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
Bugün güzel bir havada radikal bir kesime maruz kalmış orman kesim alanlarının arasından sıyrılarak, Sinancılar Kanyonu’nun oldukça yukarılarından ilerleyen ve eski zamanlarda Ovacık Yaylası’nı düzlükteki Sinancılar köyüne bağlayan bir rotada yürüdük. Sinancılar ile Ovacık Yaylası, daha önceki yıllarda sıkça uğradığımız bir coğrafyaya karşılık geliyor.
 
Sinancılar Kanyonu'nda; yüzlerce yıllık patikalarda...
(Mart 2024)

Sinancılar'dan Ovacık'a doğru...
(Mart 2024)
 
Sinancılar sırtlarında İzmir papatyaları
(Mart 2024)
  
Sinancılar Kanyonu, Bozdağlar’ın en batıdaki uzantıları üzerinden; Kemalpaşa’dan Bayındır’a doğru verdiği geçiş imkânlarından birini kullanarak ulaşabildiğimiz İzmir’in en güzel yaylalarından Ovacık Yaylası ile Kemalpaşa Ovası’ndan başlayarak yükselen ve derinleşen bir vadinin ovaya açıldığı noktada konumlanmış Yörük köyü Sinancılar arasındaki hırçın topografyada yer alıyor. Oldukça büyük ve kalabalık bir köy görünümündeki Sinancılar’ın isminin Sinan’dan yana olanlar ya da Sinan’ın peşinden gidenler anlamında; Türkmenlerin Toros Dağları üzerinden Batı Anadolu’ya doğru göçleri sırasındaki bir kurucu önderden kaynaklanmış olabileceğini düşünüyoruz. Bayındır’ın sırtlarındaki eski mahalleler içinde kalmış Hacı Sinan Külliyesi’nin kurucusu Hacı Sinan’ın Bayındır’a bir nedenle küsüp buralara gelip yerleştiğini ve bu nedenle kurulan yerleşimin Sinancılar ismiyle anıldığını da söyleyenler var. Rivayetler muhtelif olmakla birlikte bize birinci olasılık daha akla yatkın geliyor. Halk arasında Sinan Dede olarak anılan bu kurucu önderin makamı ise, bugün Sinancılar Kanyonu’na doğru yürüyüşe başladığımız ve ağaç kesimi yapan işçilerin kampının bulunduğu ormanın başlangıcındaki düzlük alanda yer alıyor.
 
Yürüdüğümüz patika üzerindeki kaya geçişlerinden birinde, hırçın topografyaya ve kuzeydeki sisli hayallere bakarken...
(Mart 2024)
  
Dağ sümbülleri
(Mart 2024)
 
Sinancılar'ın üzerinde ve ormanın başlangıcında yer alan Sinan Dede Türbesi
(Şubat 2016)
 
Bir kaya oyuğuna (kaklık) birikmiş su; kuşlar için hayat kaynağı...
(Aybey Çini; Mart 2024)
  
Sinancılar, iki tepelik alan arasında; bu tepelerin yamaçlarından başlayarak alçalan bir vadinin içine ve eski Turgutlu yoluna doğru yönelen bir düzlüğe dek yayılmış eski bir yerleşim olarak tanımlanabilir. Köyün kahvehanelerinin bulunduğu meydanda; Erken Cumhuriyet Dönemi’nin ilk İzmir valilerinden Kazım Dirik zamanında bölgede yapılan bayındırlık faaliyetlerinin nişanelerinden bir çeşme, yeri değiştirilmiş de olsa burada yer alıyor.(1)
 
Sabah vakti Sinancılar köy meydanı
(Mart 2024)
 
 Cumhuriyet'in ilk İzmir valilerinden Kazım Dirik zamanında gerçekleştirilen bayındırlık çalışmalarının hatırası için yapılmış Sinancılar Çeşmesi; arka yüzü...
(Şubat 2016)
 
Sinancılar-Ovacık patikası; güneşin aydınlattığı çimenler; sağımızda kanyon...
(Mart 2024)
 
Sinancılar Kanyonu, Ovacık Yaylası ile Kemalpaşa Ovası arasında yaklaşık 700 metrelik bir derinliğe ulaşan; güney yönünden gelen ve özellikle bahar aylarında Cevizlidere’nin çoğalan köpüklü sularıyla beslenen ilginç bir coğrafya. Batıda; en yüksek noktasında, çevrede Çaldede olarak anılan bir Türkmen Atası’nın makam mezarının bulunduğu Dededağ’ın etekleri boyunca Ovacık’a doğru uzanan asfalt yol; kıvrımlar çizerek yaylaya doğru ilerlerken, vadi birden bire bu noktalarda inanılmaz bir derinliğe ulaşarak iki tarafı yalçın kayalıklarla kaplı bir kanyon niteliğine bürünüyor. İşte biz bugün bu kanyonun doğu yakasında; Ovacık Yaylası’nı Sinancılar’a bağlayan belki de yüzlerce yıllık mükemmel bir patikadan yürüdük. Hem de keyifle…
 
Sinancılar Kanyonu'nun dibinden akan Cevizlidere; eski bir hatıra...
(Şubat 2016)

Sinancılar Kanyonu ve vadi tabanındaki Cevizlidere...
(Mart 2024)
  
Yürürken önümüze çıktı bu çılgın tuzak; içinde doğanın döngüsü üzerine bir hikaye saklı...
(Mart 2024)
 
Yürüyüşün Hikâyesi
 
Sabah Kemalpaşa’nın Sinancılar köyüne vardığımızda saat 10.30 civarındaydı. Meydandaki karşıdan karşıya iplere asılı ve birbirinin içine nüfuz etmiş yerel seçim afişlerinin renkliliğine sabah mahmurluğu karışmıştı sanki. Daha önceki yıllarda da birkaç geldiğimiz için, yolu bildiğimizi düşünerek Sinan Dede’nin makamının bulunduğu ormanlık alana doğru arabayla devam ettik. Ama çok bilen çok yanılırmış hesabı; arabayla Ovacık köyüne doğru tırmanan oldukça virajlı ve dar bir yola girdiğimizi fark ettik kısa sürede. Daha önceden geldiğimiz yerlere benzemiyordu bu yol. Dönüp tekrar meydana geldik ve Sinan Dede’nin yolunu sorduk meydanda oturanlara. Köyün girişindeki dereyi aşan köprüyü geçip derenin karşı kıyısından gideceğimizi öğrendik onlardan.
 
Köyceğizli Ercan ve Arife'yle karşılaştığımız kesim işçilerinin kamp yeri; bir anın fotoğrafı...
(Mart 2024)
 
Kamp ateşinde pişmekte olan akşam yemeği; bir tencere karagöz börülcesi...
(Mart 2024)
  
Sinancılar üzerindeki ormancıların kamp yeri
(Mart 2024)
 
Sinancılar-Ovacık Yaylası yürüyüşü; 12,67 km.
(Wikilock'da üretilmiştir. Hazırlayan: Aybey Çini)

 
Sinancılar'dan Ovacık Yaylası'na...
(Google Earth'de çizilmiştir. Çizen: MYC)
 
Dereyi geçip kızılçam ormanına doğru tırmanan karşı kıyıdaki yoldan kısa sürede Sinan Dede Türbesi’nin bulunduğu ormanın girişindeki düzlüğe ulaştık. Türbenin karşısındaki sekide kesim için gelmiş ormancılar kamp kurmuşlardı. Köyceğiz’den kalkıp ekmek parası için buralara gelen Ercan ve eşi Arife ile karagöz börülce yemeği pişirdikleri ateşin başında tanıştık o sırada. Güleç yüzlü Arife, bize yeni demlediği çaydan ikram etti hemen; daha sonra çayların eşliğinde kısa süre sohbet ettik onlarla. Köyceğiz’den Yuvarlak Çay’ın kıyısındaki Pınarköy’den imişler. Yazları memlekette geçirirken, genellikle kış aylarında ağaç kesim işine giderlermiş. Oğulları da yukarıda kesimde çalışıyormuş şu anda. Çaylar için teşekkür edip ayrıldık yanlarından. Ormanın içine doğru ilerleyen bir toprak yolu takiben tırmanmaya başladık.
 
Yürüyüşün başlangıcı; kızılçamlar arasında...
(Mart 2024)
 
Sabah vakti; karşı tepelerde radikal kesimin yaptıklarının resmidir.
(Mart 2024)
 
Dönüş yolunda kesim yapılan sırttan inerken karşılaştığımız dallar, kozalaklar cümlesi; oysaki biz ormanlık alandan bir kozalağın dahi alınmasının ormanın "beka"sı açısından suç olduğunu bilirdik. Burada yerlere saçılmış binlerce taze kozalak vardı.
(Mart 2024)
 
Yolun kıyısında kesim ürünü ağaç kütükleri doğranıp istiflenmişti. Yükseldikçe karşı sırtlar iyice ortaya çıktı. Çırılçıplak kalmıştı zavallı dağlar tepeler. Ne acımasız, ne radikal bir kesimdi bu. Orman Genel Müdürlüğü’nün bilgilerine göre, orman varlığımız toplam yüzölçümün %29’unu kapsıyor. Orman yönünden zengin bir ülke sayılmayız. Bu oran 2011 verilerine göre Rusya’da %49,4, ABD’de %33,84, Almanya’da %32, Finlandiya’da %72 iken; benzer iklim kuşağında yer alan İspanya’da %36,70, Fransa’da %36,76, İtalya’da %35 ve komşu Yunanistan’da ise %28,32 olarak verilmekte.(2) Ormanların bilinçsiz kullanımı, kıyısında yaşayan orman köylülerinin ormandan elde edilen gelirden doğrudan istifade edemiyor olması ve bu nedenle ormana ve onunla ilgili sürece giderek yabancılaşması, ormanlık alanların; küresel planda giderek artan iklimsel problemlerin yarattığı olumsuzluklar çerçevesinde her yaz daha sık yaşanmaya başlanan büyük yangınlar nedeniyle, büyük ölçekte tahribata ve kayıplara uğraması yetmezmiş gibi bu gün karşılaştığımız türden radikal kesimlerin farklı motivasyonlarla giderek daha çok rastlanır olması, açıkçası bizi şüpheye ve yeni korkulara doğru sürüklüyor; umarız biz yanılırız.
 
Dönüş yolunda kesilen ağaç kütüklerinin kabuk sıyırma ve taşıma işlerinin yapıldığı vadi
 
Kesim yapılan sırtlara paralel tırmanıyoruz. Yol kıyısında kesim ürünü kütüklerin istifi...
(Mart 2024)
 
İzmir papatyaları; orman yolunun bittiği yerde...
(Mart 2024)
 
Ovacık patikasına doğru...
(Mart 2024)
 
Bir süre sonra toprak yol, sık ormanın içinde bir patikaya dönüştü, daha sonra da yok oldu. Ormanla ve İzmir papatyalarıyla baş başa kaldık bir anda. Amacımız 2016 yılında Cevizlidere’nin aktığı vadi tabanına dek indiğimiz Sinancılar Kanyonu’nun yukarılarından Ovacık Yaylası’na doğru ilerleyen patikanın başlangıcını bulmaktı. Bunun için kanyonun doğu kıyısında yukarılara doğru tırmanarak epeyce yükselmemiz gerekti. 
 
Merkezdeki beyazdan çeperdeki bordoya doğru bir renk değişimi; işte İzmir papatyası
(Mart 2024)

Bir tür eğrelti, dalak otu (Tire'de dalganca denir); kuru ve eski duvarlar ve kireç taşı kayalıklar arasında hayat bulur kendisi; çiçeği, meyvesi ya da tohumu yoktur. Sporla çoğalır. Yağmurlarla birlikte filizlenmeye başlarlar. (asplenium ceterach)
(Mart 2024)

Servigillerden katran ardıçlarına (juniperus oxycedrus) rastladık.
(Mart 2024)

Üzerinde yeni yaşamların filizlenmesine seyirci; devrilmiş kütüklerden biri
(Mart 2024)

Kızılçamların arasından aşağılara doğru inen bir sel yatağını kuzey-güney yönünde aştıktan sonra, nihayet varmak istediğimiz Ovacık patikasının başlangıcına ulaştık. İşte bu noktadan sonra yürüyüş keyifli ve benzersiz bir rotada seyredip gitti. Beyazdan bordoya çalan taç yapraklarıyla cezbedici İzmir papatyaları, üzerinde çiğ damlalarıyla mor renkli dağ sümbülleri, üstü yosun tutup üzerinde yeni hayatın filizlenip baş vermesine ses çıkaramayan devrilip gitmiş dev kütükler arasından geçtik patikaya doğru…
 
Sinancılar-Ovacık patikasının başlangıcına kızılçamlar arasından geçerek ulaştık.
(Mart 2024)
 
Karşıda Dededağ; Sinancılar Kanyonu'nda sisli ışık oyunları içindeyiz.
(Mart 2024)
 
Sinancılar'dan Ovacık Yaylası'na; Doğa Ana'nın bağrındaki keyifli anlarımız daim olsun.
(Mart 2024)
 
Vadi tabanına doğru sert bir şekilde alçalan yamaçların üzerinden ilerledik. Karşımızda sisli tabakaların ardından beliren kanyonun iki yakasındaki Dededağ’ın ve diğerlerinin siluetleri kadar, ardımızda bıraktığımız kanyonun Kemalpaşa ovasına doğru açıldığı boğazı basmış sislerin ardındaki Spil’in hayali de kıymetliydi bizim için. Bu sırada zaman zaman kulağımıza çalınan uğultu ise, kanyonun dibindeki Cevizlidere’nin çağıl çağıl çağıldayan sesleriydi.
 
Spil'in sisler ardındaki hayali
(Mart 2024)
  
Böyle güzel bir patikada yürünmez mi?
(Mart 2024)
 
Kızılçamlar, yosunlar ve yeşil çimenler üzerinden devam ediyoruz; Ovacık Yaylası'na doğru...
(Mart 2024)
 
Kızılçamların, yer yer kırmızı gövdeli sandal ağaçlarının ve meşelerin arasından kıvrılarak ilerliyordu patika. Yer yer üstüne güneşin şavkı vurmuş yeşil çayırların dinginliğinde soluklandı durdu yolcusu. Zaman zaman önümüze benzersiz mimaride dev kaya kütleleri çıktı; karşıcı. Üstüne çöküp vadiye doğru baktık; heyecanlanarak.
 
Patikada yolculuk; Sinancılar'dan Ovacık Yaylası'na doğru...
(Mart 2024)
 
Zaman zaman durup ardımıza baktık; Spil'e doğru...
(Mart 2024)
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Sinancılar Kanyonu'nda; arkamızda Kemalpaşa ovası...
(Mart 2024)
 
Sinancılar Kanyonu'ndayız; Kemalpaşa ovasını seyrediyoruz.
(Aybey Çini; Mart 2024)
 
Uçurumun kıyısındaki kaya geçişleri o kadar muhteşemdi ki; çoğu kez şöyle bir oturup Kemalpaşa ovasının sisler altındaki haline baktık. Aşağıda vadi tabanında Cevizlidere, kayaların üzerinden küçük çavlanlar yaparak akmaktaydı. Bazı kayaların kuzeye bakan yüzlerinde yosun topluluklarının tablo gibi inanılmaz manzaralarıyla karşılaştık. Gerçekten görülmeye değerdiler. Yürüdüğümüz patika, Ovacık’a doğru bir noktada genişleyerek bir süre bir traktör yoluna dönüştü. Epeyce bu şekilde yürüdükten sonra yol ikiye ayrıldı; biz yukarı yönelen traktör yolundan değil, hafifçe aşağıya doğru ilerleyen patikaya doğru yürüdük. Buradan itibaren yaklaşık 650-700 metre kadar olduğunu tahmin ettiğimiz yüksekliğimiz, vadi tabanına doğru hızla azalmaya başladı. Ama sağımızdaki vadi yamaçları dere yatağına doğru hala oldukça sert bir şekilde alçalıyordu. Bu da yüksekliğin ve eğimin hala fazla olduğuna işaret etmekteydi.
 
Uçurumun kıyısındaki muhteşem kaya geçitleri, bize zaman zaman yastık oldu yürürken. Kanyonu ve Kemalpaşa ovasını seyrettik doya doya.
(Mart 2024)
 
Kayaların üzerinde yosundan tablolar gördük; inanılmaz.
(Mart 2024)

Bir yosun ormanı gibiydi; minyatürdendi her şey...
(Mart 2024)

Uçuruma doğru uzanmış sandal ağaçlarından biri
(Mart 2024)
 
Mor anemonlar gördük.
(Mart 2024)
  
Mor renkli anemonlar, isimlerini çocukken ilk kez rahmetli babacığımdan öğrendiğim sapsarı su düğün çiçekleri, yine sarı çiçekleriyle karahindibalar, mor çiğdemler ve benzersiz güzellikteki mor renkli dağ sümbülleri patikanın bu bölümünde rastladığımız civar florasının en önemli unsurlarıydı.
 
Babamın çiçekleri; su düğün çiçekleri...
(Mart 2024)

Patikanın kıyısında ardıç ağaçları
(Mart 2024)

Karahindibalar
(Mart 2024)

Mor çiğdem (Romulea sp.); ismi Roma'nın kurucusu Romulus'dan gelmektedir), süsengillerdendir (iridaceae).
(Mart 2024)

Aşağıda; vadi tabanında akıyordu Cevizlidere...
(Mart 2024)

Bir süre sonra jeolojik oluşumlar sırasında % 30 civarı bir eğimle tabakalar halinde kanyona doğru kaymış bir kaya kütlesiyle karşılaştık. Daha yukarılardaki katmanlardan gelen ve aşağıya doğru akan bir su sızıntısı, kaya kütlesinin yüzeyini bir tablo gibi siyaha (yosundan dolayı) ve beyaza boyamıştı sanki. Beşiktaşlı kaya dedik ve doğanın yansımalarına bir kez daha hayret ederek yolumuza devam ettik.
 
Kaya geçişlerinden biri daha
(Mart 2024)
 
Benzersiz patikamıza güneş vurmuş; parıldıyor ışığıyla...
(Mart 2024)
 
Önümüze çıkan eğimli kaya kütlesi; onun da üzerine şavkı vurmuş güneşin.
(Mart 2024)
 
Su sızıyor; su sızıyor kayaların arasından...
(Mart 2024)
 
Dağa Kaçtım gezginleri, "Beşiktaşlı kaya"yı seyrederken...
(Mart 2024)
 
Ayaklarımızın altında sonbahardan kalma bir yığın meşe yaprağını eze eze ilerledik Ovacık’a doğru. Kayadan geçitlerin biri bitip biri başlıyordu önümüzde. Bir süre sonra vadinin aşağılarından epeydir duyduğumuz çıngırak seslerinin kaynağını ulaşmıştık. Bir keçi sürüsü vadinin yamaçlarından hınzırca tırmanarak, önlerine çıkan pırnar meşesi, kesme çalıları ve delicelerin yapraklarını keyifle yemekteydiler. Daha aşağılarda kardeş olduğunu düşündüğümüz iki küçük çocuk, yamaçlarda keçileri otlarken bir şeylerle oyalanıyorlardı.
 
Mor çiğdemler; bir arada...
(Mart 2024)
 
Patikamız genişliyor; neredeyse bir traktör geçebilir. Arkada Dededağ...
(Mart 2024)

Bir ara sonbahardan kalma kuru meşe yapraklarından müteşekkil bir halıdan yürüdük sanki; hışır hışır...
(Mart 2024)

Ovacıklı Emir ile Efe'nin keçileri; bir sırtta rastladık onlara.
(Mart 2024)

Keçilerin keyfi yerindeydi.
(Mart 2024)

Ekşi yoncalar
(Mart 2024)

Küçük çobanlara seslendik yukarılardan. İsmini sonradan öğrendiğimiz ağabey Emir, hemen tırmanarak kardeşiyle beraber yanımıza geldiler. Ovacık köyündenmişler; bugün okula gitmemişler, keçilerini otlatıyorlarmış. Efe ve küçük kardeşi Emir ile tanıştık. Yürüyüşün başından beri Köyceğizli ormancıları saymazsak, kilometrelerce yürüdüğümüz rotada ilk karşılaştığımız insanlardı onlar. Patikanın Ovacık Yaylası’na kadar ulaştığını, zaman zaman bu patikayı kendilerinin de kullandığını Emir anlattı bize. Aybey’in yanında getirdiği bir torba simidi onlara bıraktık; hayvanlara versinler diye.
 
Bir süre Emir ve Efe ile birlikte yürüdük.
(Mart 2024)
 
Kemalpaşa ovası hala sisler altında...
(Mart 2024)

Dönüş öncesi Ovacıklı çoban kardeşlerle veda anı; Sinancılar Kanyonu hatırası...
(Mart 2024)
 
Bir süre ayaküstü sohbetin ardından Emir ile Efe’ye veda edip Sinancılar’a doğru dönüş yolculuğuna başladık. Dönüş yolunda; uçurumun kıyısındaki en hoşumuza giden bir kayalığın üzerinde, gecikmiş yemeğimizi yedik. Sabahki sisli hava biraz dağılmıştı. Kemalpaşa ovası ve Spil Dağı daha görünür olmuştu bu saatlerde. Yeniden yürüyüşe başladığımızda dağ başında çiçek açmış kızılcık ağaçlarına ve kalın gövdeleriyle dikkat çeken dev sandal ağaçlarına rastladık. Kızılcıklar, sarı renkte çiçekleriyle yeni hayata hazırlanır gibiydiler.
 
Kayalar kayalar; ah o güzel kayalar...
(Mart 2024)
 
En güzel kayada yemek molası sonrasında...
(Mart 2024)
 
Kızıl gövdeli sandal ağaçları
(Mart 2024)
 
Dededağ, artık ardımızda kaldı.
(Mart 2024)
 
Sinancılar Kanyonu'nda kızılcıklar çiçekte...
(Mart 2024)

Sarı sarı kızılcık çiçekleri; kimi açmış, kimi tomurcukta...
(Mart 2024)

Bugün rastladığımız en kalın gövdeli sandal ağacıydı.
(Mart 2024)

Sinancılar'a yaklaşırken; aşağılarda Kemalpaşa ovası...
(Mart 2024)

Dönüşte kızılçamların bittiği yerde kesim sahasına girmiş bulduk kendimizi. Sinancılar’a yaklaşmıştık, ama patikanın ucunu Sinan Dede’nin türbesinin olduğu düzlüğe bir türlü bağlayamamıştık. Birer çıplak sırta dönmüş dağlar tepeler arasındaki orman yollarında dolaştık bir süre. Geldiğimiz vadiyi şaşırmış; yoğun kesim yapılan bir başka vadinin içine düşmüştük. Kesim işçilerinin bir kısmı, kesilen ağaç gövdelerinin kabuklarını sıyırıyorlardı. Kimisi ise, traktörden bozma iş makinalarıyla sıyrılmış ağaç tomruklarını kamyonlara yüklemekle meşguldüler. Sonunda aşağılarda bizi Sinan Dede’ye götürecek olan orman yolunu fark ettik. Kesim yapılmış bir sırttan ağır ağır indik aşağıya. Kesim işçilerinin kampına ulaştığımızda saat 17’ye yaklaşıyordu.
 
Dönüş yolunda kesim ürünü kütükler
(Mart 2024)

 Dönüş yolunda çıplak tepeler, kesim ürünü ağaç gövdeleri arasında yolumuzu ararken...
(Mart 2024)
 
Sinancılar hala aşağılarda; yukarılarda ağaç kütükleri...
(Mart 2024)
 
Neredeyse 6 saattir Bozdağlar’ın en batıdaki uzantıları üzerinde; bir kanyonun yukarı kotlarında gidip gelmiştik. Yorulmuştuk, ama keyifli bir günü daha dağlarda geçirmenin huzuru içinde Sinancılar’ın köy meydanına vasıl olmuştuk işte. Şimdi yapacak tek bir şey kalmıştık güne dair; o da meydana bakan kahvehanelerden birinde yorgunluk çaylarıyla güne veda etmek…
 
Akşama doğru; yeniden Sinancılar meydanındayız.
(Mart 2024)
 
Daha sonra da İzmir’e doğru hırçın kalabalıklara karışıp gitmek…

Dipnotlar:
(1)     Sinancılar Kanyonu yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/03/sinancilar-yuruyusu.html
(3)    Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC