23 Nisan 2025 Çarşamba

AŞAĞI ŞAKRAN-BAHÇEDERE-ÖRLEMİŞ YÜRÜYÜŞÜ

YİNE YUNT DAĞI DÜNYASINDAYDIK.
 
14 Mart 2025
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş niyetine…
 
Bugün yine Kuzey Ege'de ve Aiolya coğrafyasında; volkanik Yunt Dağı köylerinde dolaştık. 12,4 km kadar yol yaptık. 200 metre civarında çıkış ve inişimiz oldu. Aşağı Şakran köyünde Aliağa’nın Cumhuriyet dönemindeki ilk müteşebbislerinden; dedem İbrahim Dönmez'in Aliağa'daki zeytinyağı fabrikası için zeytin tedarik ettiği zeytin komisyoncusu Süleyman Savran Amca'nın çocukları Hüseyin ve Mücahit ağabeylerle karşılaşmak benim için günün en büyük sürpriziydi. Sabah ve akşam dönüşte bizi Aşağı Şakran kahvehanesinde ağırladılar. Dedeme dair hatıraları paylaştık. Aşağı Şakran, geçen yıl iki kez gittiğimiz bir köy... Köyde yaşamayı tercih etmiş; bizim Petkim’den çok sayıda emekli de var. Onlardan birkaçıyla da sohbet ettik köy kahvehanesinde. Sabah 11.30 gibi başladığımız yürüyüşümüzü akşam üstü yine Aşağı Şakran'da 17.30'da tamamladık. Bunlara elbette tüm molalar da dahil...
 
Yukarı Şakran yolundan Aşağı Şakran'ın görünümü
(Mart 2025)

Bahçedere köyü; ilk evlerin ardında...
(MYC; Mart 2025)


Örlemiş'e inerken...
(Mart 2025)
 
Sabah vakti Aşağı Şakran’da…
 
Geçen yıl Aşağı Şakran’a, Asarlık(1) ve Zindan Kayası(2) olarak bilinen ve köyün kuzey arkasına düşen bir vadide bulunan İlkçağ’dan kalma Kybele’ye adanmış tapınım alanlarını görmek ve Sakarkaya’ya tırmanmak için iki kez uğramıştık. Adında “aşağı” sözcüğü bulunan ama kendi deniz seviyesinden yukarıdaki bir tepede konumlanmış bu köy beni hep şaşırtmıştır. Ama geçen yılki yürüyüşler sonrası anladık ki; şimdi terk edilmiş konumda olan ve yaşayanları 1950’li yıllarda Bergama karayolunun kıyısına inen bir Yukarı Şakran vardı aslında. İşte bugün özellikle o köyden geriye ne kaldı diye merakımızı yenmek için bakmaya geldik. Aşağı Şakran, bir zamanlar kendinden daha yüksekte bir köy; Yukarı Şakran var olduğu için, ismi Aşağı Şakran idi.
 
Sabah vakti Aşağı Şakran'da...
(Mart 2025)

Meydandaki diğer kahvehane...
(Mart 2025)
 
 
1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin ardından, Marshall yardımları ve diğer uluslararası kredi ve desteklerle ülkede bir alt yapı hamlesi başlatılır. Bu dönemde İzmir-Çanakkale yolu iyileştirilir, şose yol asfalt yapılır. Bu tarihten sonra artık yol, halk arasında Bergama asfaltı olarak anılır. Yolun yapımıyla birlikte Aliağa’nın kuzeyinde Bergama asfaltı üzerinde bir yerleşim yeri doğmaya ve Yukarı Şakran köylüleri yavaş yavaş İzmir-Çanakkale yolu üzerindeki bu mevkiye yerleşmeye başlar. Yukarı Şakran köylüleri, geçmişte sazlık olan kıyı bölgesine göçünce burada yeni bir yerleşim yeri ortaya çıkar. Bu yeni yerleşime Yukarı Şakran köyü dışında, çevredeki Yunt Dağı köylerinden Bahçedere, Kapukaya, Seklik, Karaahmetli ve çoğunlukla Aşağı Şakran köyünden de göçmenler gelip yerleşirler.(3)
 
Aşağı Şakran sokaklarından biri
(Mart 2025)
 
Aşağı Şakran; güney yönünden bakış...
(Mart 2025)
 
Kıyıya taşınan yukarıdaki yerleşim eski alışkanlıkla bir süre daha Yukarı Şakran ismiyle anılmış. 1949 yılında kurulan Yeni Şakran 1955 yılında kıyıdaki yeni yerinde köy statüsüne kavuşmuş. 1982 yılından itibaren Aliağa’ya bağlanan Yeni Şakran, 1983 yılında belde kimliği ile bir belediyelik haline dönüşmüş. Şimdi ise ironik bir şekilde Şakran ismiyle bir mahalle konumunda olan koskoca kasaba, giderek artan sayfiye yapılaşması ile aslında yaz turizminin bölgedeki önemli merkezlerinden biri haline gelmiş durumda.
 
Sabahleyin Aşağı Şakran kahvehanesi
(Mart 2025)

Güneş ışıkları kahveye vurmuş; Dağa Kaçtım gezginleri sabah sohbetinde..
(Mart 2025)
 
Sabah Aşağı Şakran’a ulaştığımızda ilkin köyün camisinin de bulunduğu meydana bakan kahvehaneye uğradık. Çay henüz hazır değildi. Sabah vakti kahvehanede birkaç kişi vardı. Çayın demlenmesini beklerken, kahvehanenin girişinde oturan ve bizden yaşça daha büyük olan bir ağabey ile sohbete başladık. İsmi Hüseyin idi; babası zamanında zeytin komisyonculuğu yaparmış. Adı Süleyman Savran imiş. Rahmetli annem hep söz ederdi; dedem Aliağa’daki zeytinyağı fabrikası için gerekli zeytini Şakran ve Zeytindağ civarındaki tüccarlardan temin edermiş. Bunlardan birisi de Hüseyin Bey’in babası Süleyman Savran Amca imiş. Hüseyin Ağabey dedemi tanıyordu; şimdilerde yerinde yeller esen Aliağa’daki fabrikayı da hatırlıyordu. Eski günlerden, o günlerin Aliağa ve Şakran hayatına dair kimi hikayelerden söz edildi bu dar zamanda. O sırada çaylar da geldi ve çayları içtikten sonra akşamüstü yeniden kahveye uğrayacağımızı söyleyerek, kahvedekilerle vedalaşıp ayrıldık. İçtiğimiz çayların parasını bile ödetmemişlerdi.
 
Yukarı Şakran'a doğru...
 
(Mart 2025)
 
Ağıllar arasından Aşağı Şakran'a bakış
(Mart 2025)

Batı yönünde "Yeni" Şakran sahilleri
(Mart 2025)
 
Aşağı Şakran’dan Yukarı Şakran’a…
 
Köyün içinden geçerek, iki yanında beyaz badanalı evlerin yer aldığı ıssız bir sokaktan köyün girişine doğru yürüdük. Buradan güney yönündeki bir tepeye (Dolayı Tepe) doğru dönerek ilerlemeye başladık. Sırta doğru köyün son evlerini ve birkaç ağılı ardımızda bıraktık. Tatlı bir eğimle yükselirken, batı yönünde Çandarlı Körfezi ve Şakran’ın sahilindeki sayfiye evleri görüş açımıza girdi.
 
Dolayı Tepe'ye doğru; ağıllar ve Aşağı Şakran köyü...
(Mart 2025)

Yukarı Şakran köyünden kalan; köyün eski mezarlığı...
(MYC; Mart 2025)
 
Sahile inmiş ve terk edilmiş Yukarı Şakran köyünün yaşını ele veren yaşlı servi
(Mart 2025)
 
Hicri 1208 (Miladi 1793) tarihini taşıyan en eski mezar taşlarından biri
(Mart 2025)
 
Dağa Kaçtım gezginleri mezarlıkta tetkikte...
(Mart 2025)
 
Tırmanışımız şimdi artık sahile inmiş eski Yukarı Şakran köyünün bir zamanlar konumlandığı tepede ve köyün eski mezarlığının dibinde sona erdi. Yukarı Şakran’a dair sadece bir köy mezarlığı ve onun batısına düşen konumda bir ağıl vardı. Mezarlığın girişinde kanatları iple bağlı halde bir demir kapı, mezarlıkta ise üzerindeki tarihlerden anlayabildiğimiz kadarıyla 18. yüzyıla dek uzanan eski mezarlar bulunuyordu. Bir tanesinin üzerinde Hicri 1208 (Miladi 1793) tarihini okuyabildik. 1933 tarihini taşıyan ve Cumhuriyet dönemine ait bir mezarda ise, Yukarı Şakranlı Hasan oğlu İsmail yatmaktaydı. Mezarlığın bulunduğu tepe, Şakran ve Çandarlı Körfezi’ne hâkim bir konumdaydı. Koskoca bir köyden geriye kalan bu Yörük mezarlığına bakınca; Tireli dostumuz rahmetli Seha Gidel Hocamızın Tire civarındaki köy mezarlıklarında dolaşırken Ord. Prof. Süheyl Ünver’e atfen sıkça söylediği bir sözü aklımıza geldi: “Mezar taşları bir ülkenin tapusu gibidir.” Her şey yıkılıp gidiyordu ama onlar bu toprağın bekçisi gibiydiler.
 
Üzerinde bitkisel süslemeler bulunan ve Hicri 1271 (Miladi 1854) tarihini taşıyan bir mezar taşı
(Mart 2025)

Bir başka mezar taşı; medrese görmüş, okumuş biri...
(Mart 2025)
 
1933 tarihli ve
Yukarı Şakranlı Hasan oğlu İsmail'e ait Cumhuriyet dönemi mezarlarından biri
 (Mart 2025)
 
Yukarı Şakran Mezarlığı'nın genel görünümü
(MYC; Mart 2025)
 
Mezarlığın bulunduğu Dolayı Tepe’den Bahçedere köyüne ismini veren dere yatağına doğru gevenlerle kaplı dik bir yamaçtan inmeye başladık. Vadinin karşı yamacında Bahçedere’ye doğru yönelen toprak yol seçiliyordu. Dik bir kayalığın kıyısından dikkatle inerek vadi tabanına ulaştık. Bir süre karşı yamaçtan yörede Papaz Çeşmesi olarak anılan yıkık dökük eski bir çeşmeye doğru yürüdük. Güneye doğru bir tepeyi aşınca Bahçedere köyü göründü.
 
Dolayı Tepe'den Bahçedere'nin yatağına inerken...
(Mart 2025)

Su düğün çiçekleri
(Mart 2025)
 
Makilik örtüsü ile kaplı Bahçedere yatağı
(Mart 2025)

Papazın Çeşmesi
(Mart 2025)

Sırtlarda kırmızı anemonlar
(Mart 2025)
 
Papazın Çeşmesi
(MYC; Mart 2025)
 
Köye girerken öğle ezanı okunuyordu. Biz de cami avlusuna doğru ilerledik. Burada pos bıyıklı İbrahim Yıldırım Ağabey karşıladı bizi. 80 yaşındaydı ama sol gözü görmüyordu. Caminin avlusundaki muhteşem çamın gölgesinde soluklandık. Cami yerel taş malzemeden yapılmış tipik Yunt Dağı camilerinden biriydi. İçi son yıllarda geçirmiş olduğu onarım sürecinde yenilenmiş; minber, mihrap ve tüm duvarların pencere hizasına kadar olan bölümleri çini seramiklerle kaplanmıştı.
 
Dolayı Çeşmesi
(Mart 2025)

Bahçedere köyüne inerken ahlatlar çiçekteydi.
(Mart 2025)

Bahçedere sırtlarında...
(Mart 2025)
 
Köyün doğu girişindeki anıtsal meşe ağacı
(Mart 2025)

Bahçedere sokaklarında...
(Mart 2025)
 
Bahçedere Camii; yine ulu serviler köyün yaşına işaret ediyor.
(Mart 2025)
 
Bu sırada yanımıza gelen ve Almanya'da Heilderberg kentinde elektrik mühendisliği eğitimi almış ilginç bir kişilikle tanıştık. İsmi Erol Ayvazoğlu idi. Kendisi Bornova Yörüklerindenmiş. Onunla dağdaki Aiol yerleşimi Aigai üzerinden, Doğu-Batı medeniyeti üzerine ilginç bir tartışma yaptık. Cemaat Cuma namazına girerken biz köyden ayrıldık.
 
Bahçedere Camii'ne doğru...
(Mart 2025)
 
Caminin avlusunda adaşım İbrahim Yıldırım Ağabey kaşıladı bizleri.
(MYC; Mart 2025)
 
Caminin avlusunda yaşlı  çam ağacı ve muhteşem gölgesi bize iyi geldi.
(Mart 2025)

Caminin harimi; mihrap ve minber...
(Mart 2025)

Bahçedere Camii; kadınlar mahfili...
(Mart 2025)

Bahçedere köyüne veda; kemerli pencereleri geçen hafta Yunt Dağı Yenice köyünün sivil mimari örneği eski evlerinde de görmüştük.
(Mart 2025)

Bahcedere'den kuzeydoğu yönünde oldukça taşlık bir zeminde; gevenler ve sık makiliklerle kaplı Dedetaşı Tepesi olarak anılan bir sırta doğru tırmandık. Köyün çıkışında henüz uyanmamış ulu meşe ağaçları ve her tarafta pembe renkli çiçekleriyle dikkat çeken şeytan payamları vardı. Volkanik ve kıraç arazi yapısına aldırmadan zorlu sırtlarda hayat bulan bu eşsiz kupkuru çalılar, baharda böyle çiçeklenip canlanıyor ve etrafa bütün güzelliklerini sergiliyorlardı. Biz de bugün bu güzelliklerden yeterince nasibimizi aldık.
 
Bahçedere sırtlarında meşeler...
(Mart 2025)

Gezginlerin sık makiliklerle imtihanı
(Mart 2025)

Şeytan payamları çiçekte...
(Mart 2025)
 
 
Bahçedere'den Dedetaşı Tepesi'ne doğru tırmanıştayız. 
(MYC; Mart 2025)
 
Bahçedere'ye son bakış...
(Mart 2025)
 
Sırta doğru çıktıkça, Çandarlı Körfezi’nin bütün güzelliği iyiden iyiye ortaya çıktı. Ahlatlar; bembeyaz çiçekleriyle yeni hayata merhaba demiş, bademler çiçekten yaprağa dönmüşler, sarı renkli su düğün çiçekleri, karahindibalar, süsenler, kırmızı anemonlar ve ak yıldızlar her yerden fışkırmış gibiydiler.
 
Dedetaşı sırtlarından Çandarlı Körfezi'ne bakış
(Mart 2025)
 
Ak yıldızlar
(Mart 2025)
 
Her yerde şeytan payamları
(Mart 2025)
 
Rahmetli babamdan öğrendiğim ilk çiçeklerden; su düğün çiçekleri...
(Mart 2025)
 
Bir yüksek gerilim hattının yanından geçtik.
(Mart 2025)
 
Yunt Dağı florasından; akasmalar
(Mart 2025)
 
Bazen zorlansak da kuzeydoğuya doğru sırtı aşınca, aşağılarda ve önümüzdeki tepelerde rüzgâr ve güneş enerjisi santrallarıyla karşılaştık; neredeyse bütün topografyayı ele geçirmiş gibiydiler, toprak onlardan seçilmez haldeydi. Güneş kolektörleri ve rüzgâr gülleri arasından ilerleyen bir toprak yolu takip ederek Kırca Göleti’ne doğru yürüdük. Burası öğle molası için uygun bir yerdi. Hayatın kaynağı suyun kıyısında; Kırca Göleti'nin dibinde öğle yemeğini yedik. Sıcaklık 27 derece civarındaydı ve bizi bayağı hırpalamıştı.
 
Dedetaşı Tepesi'nin arkasındayız; önümüzde güneş ve rüzgar enerji santralları...
(Mart 2025)
 
Güneş tarlalarının yanından geçtik.
(Mart 2025)
 
Bir de rüzgar güllerinin...
(Mart 2025)

Sonra Kırca Göleti'nin kıyısına ulaştık.
(Mart 2025)
 
Kırca Göleti kıyısında Dağa Kaçtım gezginleri...
(Mart 2025)
 
Yemek sonrası hemen yaklaşık 1 km kadar uzaklıktaki Örlemiş köyüne uğradık. 300 civarı nüfusu, terk edilmiş ve her yerde gördüğümüz gibi harap ilkokulu ve henüz yapraklanmamış çınar ağaçları altındaki köy kahvehanesi köye dair izlenimlerimizdi. Örlemiş'de fazla oyalanmadık. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle saat 17 civarında Aşağı Şakran'a ulaştık.
 
Kırca Göleti; arkasında rüzgar ve güneş enerji santralları...
(Mart 2025)

Kırca Göleti yakınlarında bugünün ilk süseni...
(Mart 2025)

Örlemiş köyü; yukarılardan...
(MYC; Mart 2025)
 
Örlemiş köy kahvehanesi; önde kuyu ve avluda asırlık çınar dikkat çekici...
(Mart 2025)
 
Örlemiş İlkokulu... Yine terk edilmiş; sadece yorgun duvarlara sinmiş hatıralar var.
(Mart 2025)
 
Kahvehanede sabah görüştüğümüz Süleyman Savran Amca’nın oğlu Hüseyin Ağabey, bu kez öğretmenlikten emekli; ağabeyi Mücahit Savran’ı da çağırmıştı yanına. Birlikte oturup bir yandan yorgunluk çaylarını içerken sohbeti iyice koyulaştırdık. Bu arada bir partinin arabası köyde Ramazan pidesi dağıtıyordu. Hüseyin ve Mücahit Savran kardeşlerle yaptığımız sohbet, beni çocukluğumun Aliağa’sına götürmüştü.
 
Örlemiş çıkışında bir çeşme
(Mart 2025)

Örlemiş'ten Aşağı Şakran'a doğru; kızılçamlar altında...
(Mart 2025)

Aşağı Şakran'a yaklaşırken çeşme başı molası
(MYC; Mart 2025)
 
Aşağı Şakran'ın doğu girişinde yer alan evlerden biri
(Mart 2025)
 
Çocukluğumun Aliağa’sında; Bergama asfaltına açılan yolun başındaki “Tepe”den aşağı inen derbeder sokaklarından akşam vakti inekler evlerine dönerdi; ahşaptan iki kanatlı koca kapılarına boynuzlarla vurur ya da kapı açıksa kanadı ittirip avluya dalarlardı. 1909 yılında inşa edilmiş olan, yüksek ve ahşap tavanlı, üst katına tırabzanlı ahşap merdivenlerle çıkılan anneannemlerin oturduğu eski Rum evi benim çocukluğumun mabedi gibiydi. Misafirlerin ağırlandığı başodanın sokağa bakan penceresinin içine oturur ve akşamüstü evlerini nasıl bulduklarına hayret ederek ineklerin köyün sokaklarından geçişini seyrederdim. Nereden nereye? İşte şimdinin endüstri kenti Aliağa
 
Bir zamanlar Aliağa; Kültür Mahallesi'nde yer alan dedemlerin Rumlardan kalma iki katlı, taştan evi; iki kanatlı ahşap koca kapıdan büyük mermer taşlarla kaplı konforlu bir avluya girilirdi. Evin batıya bakan cephesinde demir ferforje korkuluklu bir merdivenden sofaya; buradan da güney yönünde baş odaya ve kuzey yönünde ise arkaya doğru ardı ardına gelen diğer odalara ve mutfağa ulaşılırdı. Tırabzanlı bir merdivenle çıkılan üst katta da ahşap ve yüksek tavanlı iki büyük oda vardı. Çocukluğumun mabediydi; şimdi yerinde yeller esiyor.
(İ.Fidanoğlu Arşivi)
 
Vakit akşama dayanmıştı. Aşağı Şakran kahvehanesinde iftar telaşı vardı. Bizi sabah ve akşam kahvehanede ağırlayan dedemin dostu Süleyman Savran Amca’nın çocukları Hüseyin ve Mücahit Savran ağabeylerle vedalaştık. Konukseverlikleri bizim için unutulmazdı.
 
Yunt Dağı’nın bağrında yorucu ama güzel bir gün daha geçirmiştik. Artık İzmir’e dönme zamanıydı. Kahveden ayrıldığımızda saat 18'i geçiyordu. Aşağı Şakran’ın bulunduğu tepeden ağır ağır indik İzmir-Bergama asfaltına doğru; İzmir beklerdi bizi. Haydi vira…

Dipnotlar:
(1)   Aşağı Şakran-Asarlık yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2024/03/yunt-daginin-eteklerinde-bir-kybele.html 
(2)  Aşağı Şakran-Zindan Kayası-Sakarkaya yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2024/03/asagi-sakranda-yeniden.html
(3)  Ersin Doğer, Aliağa Tarihi, İlkçağ’dan 21. Yüzyıla; Aliağa Kent Kitaplığı, Ekim 2017-Ankara; Sayfa: 277-278;
(4)  Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC