16 Nisan 2021 Cuma

ELAİA’DAN KAZIKBAĞLARI’NA-3

ELAİA HAKKINDA HER ŞEY… 
(BÖLÜM-3) 
SEYYAHLARIN DİLİNDEN ELAİA  ve
ELAİA ARAŞTIRMALARI 
22 Mart 2021
İbrahim Fidanoğlu
 
Seyyahların dilinden Elaia 
 
İ.S. 167 yılında dönemin ünlü hatiplerinden ve entelektüellerinden Aelius Aristides, Smyrna’da yaşarken geçirdiği bir mide rahatsızlığı nedeniyle Pergamon’daki Asklepion’da derdine çare aramak amacıyla Smyrna’dan Pergamon’a gitmek üzere yola çıkar. Yaklaşık olarak bugünkü yol güzergâhına uygun şekilde bir rotada ilerleyerek Pergamon’a varır. Bu yolculuğu Hieroi Logoi adlı eserinde(1) şu şekilde anlatır: 
 
 
 Aelius Aristides (İS 117-181); Mysialı hatip; Vatikan Müzesi...
 
“Horozlar ötmeden Myrina’ya geldik. Hanlardan birinin önünde adam­larımızı bulduk. Eşyaları açmamışlardı, çünkü söylediklerine bakılırsa her yer kapalıydı. Hanın sundurması altında, bir ot şilte vardı. Bir süre şilteyi bir aşağı bir yukarı taşıdık, ama koyacak uygun yer bulamadık. Kapıyı da vurmanın bir yararı yoktu, kimse yanıtlamıyordu. En sonunda bir tanıdığın evine sığınmayı başardık. Ne ki, kötü bir şans eseri, kapıcının ateşi sönmüştü. İçeriye kör karanlıkta, hiçbir şey göremediğim ve kendim de görünemediğim için el yordamıyla girdim. Ateş tazelenip, ben de karşısında bir içki alacak duruma gelinceye kadar, Sabah Yıldızı doğmuş, tanyeri ağarmaya yüz tutmuştu. Gün ışığında yatağa girmeye, onurum isyan etti. Bir çaba daha göstererek her geçişimde uğrayıp kurban sunduğum, Gryneion’daki Apollon Tapınağı’na gitmeye karar verdim. Gryneion’a ulaşır ulaşmaz, kurbanımı sundum ve mutad biçimde oyalandım. Sonra yola devam ederek, Elaia’ya vardım. Geceyi orda geçirdim. Ertesi gün Pergamon’daydım.”(2) 
 
19.yy.da Çandarlı (Elaitikos) Körfezi
(Kaynak: H.Kiepert; The New York Public Library, www.nypl.org)
 
Elaia bataklıkları
(Mart 2021)
 

18.yy.dan itibaren gemiyle İzmir’e ulaşan Avrupalı diplomat ve seyyahlar, karayoluyla İstanbul’a giderlerken önemli bir İlkçağ yerleşimi olan Bergama’ya da uğradılar. Bugünkü yol güzergâhına çok yakın bir rotada seyrederlerken İzmir ve Bergama arasındaki birçok eski yerleşimi de ziyaret ettiler. Onların yazdığı gezi notları Avrupa’da belli bir yankı yarattıktan sonra ise, bu coğrafya modern araştırmacıların ilgisini çekti; Batı Anadolu’da ilk yüzey araştırmaları ve arkeolojik çalışmalar da bu şekilde başladı. 
 
Elaia; antik limanın mendireği
(Eylül 2008)

Elaia; antik liman
(Mart 2021)
 
Bir İngiliz elçilik görevlisi olan James Dallaway’ın İzmir’den Bergama’ya 1795 yılında yaptığı seyahat ile ilgili notlarda(3) şu bilgiler yer alıyor: 
 
“…Hermos’un [Gediz Çayı] kıyıları, her iki yakada da iyi ekilmiş çiftliklere sahipti. Burada Asya’nın diğer yerlerine nazaran daha uygar ve daha çok tarım yapılan arazi bulunmaktadır. Fakat Karaosmanoğlu’nun bölgesindeydik. Çok sayıda basit, kaba, tekerleksiz, iki öküzün çektiği merdivene benzer bir boyunduruğu olan çok sayıda pulluk, saban gördük. Sağ tarafta sıralanan tepelerin [Dumanlı Dağı] eteklerinde çok sayıda Türk köyü görünüyordu. O kadar harap ve kasvetliler ki belli bir mesafeden minarelerin de yardımı ile güçlükle seçiliyorlardı...Güzelhisar’a doğru yol alırken yıldırımlı şimşekli bir fırtınadan bir koruluğa sığındık. Kiliseköy [Zeytindağ] yoluna çıktıktan sonra Ağa’nın oğlunun misafirperverliğine sığındık. Konforluydu. Babası isyancı Hacı Muratoğlu’na karşı Kara Osman’a yardım ettiği için bir tımara sahip olmuştu…Kiliseköy’e 1 mil uzaklıkta deniz kıyısında Maltepe’de bazı antik kalıntıların varlığını işittik. Sağda Çandarlı Körfezi’nin kıyısındaki bir tepeyi ve bir koruluğu aşınca Aiolis’in başkenti Kyme’ye (?) çok yakın bir kalenin veya bir sur duvarının kulelerini gördük [Elaia. Kazıkbağları] Geniş bir bağın içinde İon tarzında bir kuyunun çevresinde mermer sütun parçaları ve adaleli bir vücuda sahip sakallı büyük bir erkek heykeli vardı. Genellikle bu bölgede Herakles’e tapılmıştı….Kiliseköy yolu üzerinde oradan taşınmış yazıtlar bulduk. Çevredeki her köy antik dönemden kalma, değişik amaçlarla kullanılan mimari parçalar barındırmaktaydı.”(4) 
 
Herakles heykeli, Antalya Müzesi; 18.yy.gezginlerinden James Dallaway'in yazdıklarına göre Herakles kültü bölgede etkindi.
 
Pandemide Elaia'da; soldaki yükseltinin sınırlarını belirleyen temel izleri seçilebiliyor.
(Mart 2021)

1806 yılında İzmir’e yolu düşen Fransız romantik şairi François René de Chateaubriand de yolculuğu sırasında yol güzergâhı üzerindeki yerleşimlere ve sonunda Bergama’ya uğrar.(5) 
 
Manisa’yı ve Sipylos dağını arkamızda bırakıyorduk.... Solumuzda uzakta Kyme’nin harabeleri fark ediliyordu, sağımızda Neon Teikhos vardı. Homeros’a saygı için attan inip yürümeye niyetlendim. Bir müddet sonra Sardene’nin [Dumanlı Dağı] bir tepesini aştık ve Pythikos’un [Kocaçay] kıyısına ulaştık....Sıra bize gelince berbat, taştan bir köprünün altından Pythikos’u geçtik ve saat 11’e doğru bir hana ulaştık. Orada atlarımızı dinlenmeleri için bıraktık. Akşam saat beşte yola koyulduk. Arazi tepelikti ve iyi ekilmişti. 
 
Solumuzda denizi görüyorduk. İlk kez Türkmenlerin çadırlarını fark ettim. Siyah koyun derisinden yapılmışlardı ve bana Yahudileri ve Bedevi Arapları hatırlattı. Myrina Ovası’na [Güzelhisar Ovası] indik. Bu ova Elaia Körfezi’ne [Çandarlı Körfezi] kadar uzanıyordu. Terk ettiğimiz dağın tepelerinden birinin üzerinde Güzelhisar adında bir hisar yükseliyordu. Akşam saat 10’da ovanın ortasında kamp kurduk. İzmir’den aldığım bir örtüyü altıma serdim ve uyudum. Birkaç saat sonra uyandım. Başımın üzerinde parlayan yıldızları görüyor, uzaklaşan kervan develerinin ba­ğırışlarını işitiyordum. Gün doğumundan önce ata bindim. İyi ekilmiş bir ovanın içinde yola koyuldum. Bir müddet sonra Kaikos’u [Bakırçay] geçtik ve sabah dokuzda Bergama’ya girdik.”(6) 
 
Pythikos (Güzelhisar) çayı denize doğru akıyor.
 (Şubat 2010)

Pythikos'un deltası; Myrina, Öteki Tepe'nin güneyinden Ege'ye kavuşur.
(Şubat 2010)
 
1816 yılının son günlerinde İstanbul’dan İzmir’e Bergama üzerinden dönen İngiliz ressam William Turner, Bergama ile İzmir arasını şu satırlarla anlatırken(7) aynı zamanda bilgi de vermektedir: 
 
“Saat 8’de Bergama’dan ayrıldık. 5 saat boyunca çok az ve kötü ekilmiş bataklıklı bir ovada yol aldık. Kentten ayrıldıktan 1 saat sonra Kaikos’dan [Bakırçay] geçtik. Burada nehrin yatağı 100 feet genişliğindeydi. Fakat yatak şimdi sığ ve dardı. Çılgın bir ahşap köprüden geçtik. Üzerinden geçerken atlardan inmeyi akıl edemedik. Bergama’dan çıktıktan 5 saat sonra bir kahvehanede 1 saat mola verdik. Bu kahvehane Çandarlı Körfezi’nin hemen kıyısında idi [Kazıkbağları]. 5 dakika önce atlardan indik ve alçak bir tepeye çıktık. Tepenin üzerinde güneye doğru körfez birdenbire önümüze hoş bir şekilde serildi. Buradan Çandarlı Kalesi’ni ve köyü gördük. Köyde yaklaşık 300 ev vardı. Kahvede 45 dakika kadar durduk ve oradan 4 saat boyunca deniz kıyısındaki alçak tepelerin ve yüksek düzlüklerin arasında yol aldık. Hepsi sulak ve iyi ekilmiş mısır tarlaları arasından geçtik. Hemen hemen her dereciğin kıyısında zeytin ağaçları vardı.”(8) 
 
Elaia'dan Çandarlı yoluna doğru bahçeler arasında yürürken bu çeşmeye rastladık.
(Mart 2021)

Elaia mendireği üzerinde...
(Mart 2021)
 
1861 yılı yaz aylarında Aiolis kentlerini ziyaret eden ve elde ettiği sonuçları ve gezi izlenimlerini Charles Texier ile birlikte yayınlayan(9) R. P. Pullan ise, İzmir’den Çandarlı’ya kadar denizden bir kayıkla yolculuk yapmıştır. Gezi notlarında Gryneion’da ve Elaia’daki izlenimlerini, yerli halktan kişilerle Kazık Bağları’nda bir pazarlık sonucunda bir erkek heykel figürünü (olasılıkla Herakles’e ait olan) nasıl satın alıp British Museum’a götürdüklerini şöyle aktarıyor:
 
İzmir'den (Smyrna) British Museum'a götürülen bir Herakles büstü
 
19.yy.da İzmir coğrafyası
(Kaynak: H.Kiepert; The New York Public Library, www.nypl.org)
 
“Bu körfezi ziyaret etmekteki amaçlarımdan biri tam yeri hiçbir zaman net bir şekilde tespit edilmemiş olan Apollon Grynaeus Tapınağı’nın yerini keşfetmekti. Strabo, tapınağın neredeyse bir ada gibi olan küçük bir yarımada üzerinde bulunduğu bilgisini vermektedir. İkinci bir koyun içte kalan kısmındaki sahilin kenarından geçerken çobanlık yapan ve çevrede görülebilen tek kişi olan bir oğlana selam verdik ve civarda eski bina, eski duvarlar olup olmadığını sorduk. Başta korkmuştu ve kaçmaya hazırdı; muhtemelen sürüsü için endişelenmişti çünkü çoğunun belleğinde adalardan gelen Yunan korsanların kıyıya baskınlar yapması ve burada yaşayan halkın sürülerini ve mahsullerini alıp götürmesi alışkanlığına sahiptiler. Ancak (korsan olmadığımıza dair) emin olduğu zaman çok ağaçlık ve çalılığın bulunduğu alçak bir adaya benzeyen bir yeri işaret etti. 
 
2015 kışında Gryneion'da bir çitlembik ağacının önünde; akşama doğru...
(Ocak 2015)
 
Gezginlerin sözünün ettikleri Bizans kalesinden bugün eser yok. Çünkü Çıfıt Kalesi diye de adlandırılan bu kalenin yapıtaşları 19.yy.da İzmir limanının yapımında kullanıldılar. Surlardan kalan deniz kıyısındaki kimi kalıntılar sadece yukarıdakilerden ibaret...
(Ocak 2015)
 
O noktaya kürek çektik ve karaya indiğimizde muhtemelen bir kale olan bir Bizans yapısının kalıntılarını bulduk. İki arşitrav taşı, kapı payandalarını oluşturuyordu; ancak kaba pürüzlü bir taştan yapılmış oldukları için beyaz mermerden yapıldığını bildiğimiz tapınağın parçası olamazlardı. Ancak kalenin gerisinde kalan alanı dikkatlice incelediğimde boyutlarından dolayı büyük boyutlu bir yapıya ait olması gereken beyaz mermerden yapılmış bir dor sütununun yivine rastladım, yakınında ise benzer bir mermerden yapılmış bir parça üzerinde ince bir stilde işlenmiş bir Yunanca yazı vardı. Küçük yarımadanın Plinius’un tarifine tam olarak uyması ve büyük bir yapıya ait beyaz mermer parçalarının bu­rada bulunması durumundan dolayı (bu sadece başlıca tapınaklarda kullanılan bir malzemedir) bu alanın Apollon Gryneaus Tapınağı’nın bulunduğu nokta olduğuna inanma eğilimindeyim. Alanda yapılacak kazılar şüphesiz ilginç keşifler sağlayacaktır. 
 
Grynium’u bir-iki saatlik bir ziyaretten sonra terk ettik ve yardımcı olan bir esintiyle körfezin iç kısmında olan Kasikeui İskelesi’ne [Kazıkbağları] (antik Elaia) akşam vakti vardık. Burada arazi alçak ve bataklıktır ancak kıyıdan iki veya üç mil içeride kademeli olarak yükseliyor ve çok büyük bir yüksekliğe sahip olmayan bir dağ sırası oluşturuyor. 
 
Elaia sikkesi (İS 41-54), Claudius zamanı; ön yüzde yargıç Demetrios portresi; arka yüzde ise bir sepette yer alan tahıl ve haşhaş demetleri...
 
Elaia sikkesi (İS 100-200), Marcus Aurelius ve Commodus zamanı; 2.yy.; ön yüzde genç Dionysos, arka yüzde ise tahıl ve haşhaş başakları
(
Elaia - Elaia (AD 100-200) AE 16 - Asia Minor Coins - Photo Gallery)
  
Kıyıda konaklayacak bir yer olmadığı için kayıkta uyuduk ve ertesi sabah erkenden atlarla heykeli bulmak için yola çıktık. Heykeli iskeleden yaklaşık iki mil uzaklıkta bir üzüm bağı içerisinde uzanmış halde bulduk. Heykel çok gelişmiş kaslara sahip kolosal bir erkek figürüne, olasılıkla Herkül'e aitti. Baş, kollar ve bacaklar kaybolmuştu ve onlara dair hiçbir iz bulamadık. En iyi dönemindeki anıtsal Yunan heykellerinde sıklıkla görüldüğü şekilde gövdeye kenetlerle birleştirilmişlerdi. Pürüzsüz eklenti yerleri ve kenet delikleri duruyordu. Göğsü mermi izleriyle hasar görmüştü bu da bir zamanlar Türklerin hedefi olduğunu göstermekteydi. Kısa bir gecikmeden sonra bağın sahibi ortaya çıktı ve kayda değer bir pazarlıktan sonra fiyat konusunda anlaşıldı ve kaldırılması için gönderildiğinde buna izin verilmesi için bana yazılı bir anlaşma verdi. Sonunda Kaptan Spratt figürü taşıdı ve şimdi heykel British Museum’un sütunlarının altında durmaktadır. Bu heykelin gelmiş olabileceği bir tapınağa dair hiçbir kalıntı yoktur. Az sayıda arşitrav parçası ve bazı diğer taşlar civardaki du­varlarda ve kuyu ağızlarında görülebilmektedir. Buradan bir Elaia sikkesi buldum; Æ 3, miğferli bir Pallas başı; arka yüzde ve harfleri arasında yer alan bir zeytin yaprağı çelengi içinde arpa tanesi yer almaktadır. 
  
Elaia sikkesi (yaklaşık olarak İÖ 450-400 yılları), ön yüzde başında Korint miğferi ile Athena, arka yüzde ise zeytin dalı ve yaprakları arasında ELAİA yazısı

Ertesi gün körfeze adını veren Sanderlik [Çandarlı] kasabasına gitmek için bu sağlıksız bataklık alandan ayrılmakta çok isteksiz değildik. Bu­rası küçük bir yerdir ancak küçük bir garnizonu olan bir kalesi vardır ve müdür ünvanlı bir yöneticisi vardır. Ona bir ziyarette bulunduk ve kendi­si kaleyi incelememize izin verdi. Kasabanın en iyi evine sahipmiş gibi görünen bir Yunan bizi görmek için çağırdı ve akşam yemeğine davet etti. Burada bulunan antik Pitane’ye ait olarak kentin üzerinde bulun­duğu yarımadanın güney tarafında suyun içinde yer alan bazı duvarlar dışında hiçbir kalıntı bulunmamaktadır.”(10) 
 
Gryneion'da gün batımı
(Ocak 2015)
 
İlk Araştırmalar 
 
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Güler Ateş ise, “Son Araştırmalar Işığında Elaia Antik Kenti ve Seramik Üretimi” isimli makalesinde Roma Dönemi sonrasında sessizliğe bürünen İlkçağ’ın bu önemli liman kentinin 19.yy.dan başlayarak Avrupalı seyyahlar ve araştırmacılar tarafından nasıl yeniden keşfedildiğine dair şu bilgileri aktarıyor:
 
Elaia'da zeytinlikler; limana doğru...
(Mart 2021)
 
Elaia; Kaikos'un deltası ve antik liman; koyun koyuna yatarlar orada.
(Eylül 2008)

“İ.Ö. 6./7. yüzyıllardan itibaren terk edilmiş ve bu tarihten sonra yavaş yavaş belleklerden silinmiş olan Elaia kenti, diğer birçok antik kentte olduğu gibi, 19. yüzyıl Avrupalı seyyahların gezi notlarında yer almasıyla modern araştırmacıların ilgisini çekmeye başlar. Böylelikle erken Bizans döneminden sonra başlayan uzun süreli sessizlik, 1825 yılında buraya gelen seyyah A. Prokesch’in anlattıklarıyla son bulur. Prokesch, isminin gerçekten Elaia olduğundan emin olmadan, Kazıkbağları mevkiindeki bu harabeye uğrar ve yüzeyde gördüğü sütunları, mezarları, tümülüsleri, yazıt parçalarını ve birtakım duvar kalıntıları

Elaia akropolünden limana doğru bakış
(Mart 2021)

nı anlatır. Daha sonra 1889 yılında Pergamon ve çevresinin haritasını çıkarmak üzere görevlendirilen W. von Diest, uğradığı Elaia kalıntılarını detaylı bir şekilde kitabında tarif eder ve hazırladığı haritaya kentin ismini işaretler. Ancak Kazıkbağları’ndaki bu harabenin gerçekten de antik kaynaklarda bahsedilen Elaia kenti olup olmadığı, o güne kadar henüz bilimsel olarak ispatlanabilmiş değildir.
 
 
Elaia, İlkçağ'dan kalma bir mimari parça
(Mart 2021)
 
İlk olarak 1964 yılında buraya gelen George Bean’in; bir köylünün tarlasında bulup kendisine gösterdiği bir yazıtı okumasıyla bu harabenin Elaia olduğu kesinlik kazanır. Bu yazıt ne yazık ki bugün kayıptır. Bean'ın görüp mulajını(11) aldığı ve daha sonra makalesinde detaylı olarak yayınladığı yazıt Hellenistik döneme aittir ve tipik bir Aiol kentine işaret ederek Strategos’ların(12) en yüksek memur olarak zikredildiği, Elaia halkına hitaben yazılmış bir metni içermektedir. 
 
Elaia; Bakırçay (Kaikos) deltası ve antik limanın mendireği
(Mart 2021)
 
2006-2011 yılları arasındaki yüzey araştırmalarının sonuçları 
 
Altı yıllık araştırmanın sonunda jeoarkeolojik çalışmalarla, liman bölgesinde İ.Ö. 4./3. yüzyıllardan itibaren insan faktörünün (antropogen) görülmeye başlandığı, yani Elaia körfezinin bir liman olarak kullanılmaya başlandığı anlaşılmıştır. Olasılıkla depremler sonucu zeminin çökmesiyle, limanda su altında kalmış duvarların varlığı tespit edilmiştir. Zamanla gelen alüvyonların körfezi doldurmasıyla Elaia’nın artık bir liman kenti olmaktan çıktığı, İ.S. 7. yüzyıldan itibaren çevre üzerindeki insan faktörünün azalmaya başladığı anlaşılmıştır. ”(13) 
 
Elaia; Felix Pirson ve ekibi tarafından Elaia ve çevresinde yürütülen jeoarkeolojik çalışmalarda geliştirilen kent planı; üzerinde liman yapılarına ait kalıntılar, surlar, ızgara planlı konut alanları, kentteki seramik fırınlarının yerleri işaretlenmiş.
(Elaia Survey 2011; Son Araştırmalar Işığında Elaia Antik Kenti ve Seramik Üretimi, Yrd. Doç. Güler Ateş; MCBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt; 15, Sayı:1, Mart 2017; sayfa:515)
 
Bergama kazılarını yürüten Felix Pirson ve ekibi tarafından Elaia ve çevresinde gerçekleştirilen jeoarkeolojik çalışmalarda Elaia’nın kabaca Erken Tunç Devri'nden itibaren, akropol tepesinin deniz tarafında yer alan küçük bir liman kenti olarak hayatına başladığı, özellikle Hellenistik dönemde önem kazanarak genişlediği tespit edilmiştir. Bu dönemde kentin yeniden şekillendiği ve hem askeri hem de ticaret limanı olarak öne çıktığı anlaşılmıştır. Elaia’nın Roma döneminde de önemini koruduğu, ancak geç Roma döneminde körfezin yavaş yavaş dolmasıyla limanın işlevini yitirdiği ve kentin MS 6./7. yüzyıllarda terk edildiği anlaşılmaktadır. 
 
Elaia akropolü ve liman
(Mart 2021)
 
Elaia akropolündeki zeytinlikler
(Mart 2021)
 
Limanın hemen kuzeyinde yer alan alçak bir tepenin üstündeki kentin akropolünün bulunduğu alanda ise şimdi yoğun zeytinlikler bulunmaktadır. Zeytinlerin altındaki toprağın sürülmesiyle ortaya çıkan Elaia seramik kırıklarını her yerde görmek mümkündür. Felix Pirson ve ekibi tarafından yürütülen çalışmalarda seramiklerle ilgili bulgular şöyle ifade edilmektedir: 
 
Batı Anadolu'daki Lydia dönemi yerleşimleri
(Kaynak: wikipedia)
 
En erken malzeme İ.Ö. 3. bine (Erken Tunç Çağı), en geç malzeme ise geç Roma / erken Bizans dönemine (İ.S. 6./7. yüzyıllar) aittir…Tunç Çağı ve Klasik dönem öncesine ait tüm parçaların kentin akropolünün bulunduğu tepede ve tepenin eteklerinde yoğunlaştığı görülmüştür…Klasik dönem öncesi seramik parçaları çoğunlukla yerel Aiol gri seramik grubuna aittir; ancak az da olsa boyalı Yunan seramik örneklerine de rastlanmıştır. Aiol gri seramiği açık ara ile Elaia’nın baskın erken dönem malzemesidir. Klasik döneme ait parçalar kent akropolünde ve kuzey yamacındaki alanda yoğunlaşmaktadır. Seramik çalışmalarına paralel olarak yürütülen arkeometrik incelemeler sonucunda, Elaia’da ele geçirilen ve aralarında kandillerin de bulunduğu siyah firnisli klasik dönem seramik parçalarının bazılarının Attika'dan ithal edildiği anlaşılmıştır. 
 
Yapılan analizler sonucu Elaia’da ele geçirilen Hellenistik döneme ait seramiklerin çoğu Pergamon'dan ithal edilmiştir; ancak Pitane (Çandarlı) gibi diğer merkezlerin mallarına da rastlanmıştır. İnce seramiğin yanı sıra kent alanında ele geçirilen ve Hellenistik döneme tarihlenen çok sayıda damgalı amphora kulbu, Elaia'nın Ege bölgesindeki ve adalardaki kentlerle ticaret ilişkilerini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadırlar. Tespit edilebilen 30 amphora kulbuna göre Elaia, başta Rhodos olmak üzere, Chios ve Thasos adaları ve Knidos’la ticaret ilişkisi içinde olmuştur. 
 
Elaia batı mendireğinde yer alan ve su altında kalmış kesme taşlar
(Mart 2021)
 
Elaia batı mendireğinde yer alan kenet yuvaları
(Mart 2021)
 
Roma dönemine ait parçaların, tüm kent alanına yayılmış olduğu, ancak özellikle kuzey ve doğu kesiminde daha fazla yoğunlaştıkları görülmektedir. Roma dönemi ince seramikleri, başta Çandarlı Ware olmak üzere genellikle kırmızı astarlı örneklerdir. 
 
Elaia’daki seramik parçalarının kronolojisindeki önemli ağırlık noktalarından birini de İ.S. 6./7. yüzyıllara ait parçalar oluşturur. Kentin terk edilmeden önceki son evresini oluşturan bu döneme ait parçalar, hemen hemen yalnızca akropol civarında görülmekte, bundan dolayı da kentin bu dönemde küçülerek yine eski alanına çekildiğine işaret etmektedir.
...
Kent alanında ele geçirilen ve yerel üretime işaret eden en önemli buluntu kuşkusuz pişmiş topraktan bir minyatür sunak kalıbıdır. Üzerinde yer alan bir kurban töreni sahnesi dolayısıyla Hellenistik döneme ait olduğu anlaşılan sunak kalıbı, Elaia’da en azından İ.Ö. 2. yüzyıldan itibaren yerli bir üretimin varlığını ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Bunların dışında gerek geç Klasik gerekse Hellenistik döneme ait diğer seramiklerden alınan numuneler de arkeometrik yöntemlerle laboratuarlarda incelenmiş ve sonuçta çoğunun Pergamon’dan, bazılarının da Attika’dan ithal edildikleri anlaşılmıştır.
 
Elaia mutfak kaselerinin ağızlarına örnekler
( Son Araştırmalar Işığında Elaia Antik Kenti ve Seramik Üretimi, Yrd. Doç. Güler Ateş; MCBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt; 15, Sayı:1, Mart 2017; sayfa:516)
 
Özellikle mutfak kâselerine ait parçaların yoğunlaştığı akropolün kuzeyindeki alanda, olası atölye ya da fırın kalıntılarını tespit etmek amacıyla, çoğunlukla jeomanyetik olmak üzere farklı jeofizik yöntemleriyle ölçümler gerçekleştirilmiştir. Ölçümler esnasında kaydedilen güçlü anomalilerin değerlendirilmesi sonucunda bu alanda gerçekten de birden fazla seramik fırını olabilecek yuvarlak strüktürlere rastlanmıştır. Böylece intensif seramik araştırması sonucunda hem seramiklerin kronolojisinin kent alanına dağılımı, hem de yerli üretime ait parçaların pişirilmiş olduğu alan tespit edilebilmiştir.(14) 
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar:
1.       George Bean, Eski Çağda Ege Bölgesi, 1995; sayfa: 75-90
2.      Ersin Doğer, Aliağa Tarihi, İlkçağ’dan 21.yüzyıla; Aliağa Belediyesi, Aliağa Kent Kitaplığı Dizisi-4; Ekim 2017-Ankara; sayfa: 95-96 
3.      James Dallaway, Constantinople Ancient and Modern with Excursions to the Shores and Islands of Archipelago and to the Troad, (London 1797), 289-290) 
4.      Ersin Doğer, a.g.e; sayfa: 169-170 
5.      François René De Chateubriand, Itinéraire de Paris à Jerusalem, (Tours 1811), 130-131 
6.      Ersin Doğer, a.g.e; sayfa: 170-171 
7.       William Turner, Journal of a Tour in the Levant, Vol. III, (London, 1820), 281-285 
8.      Ersin Doğer, a.g.e; sayfa: 172 
9.      Charles Texier - R. P. Pullan, The Principal Ruins of Asia Minor, (Londra 1865), 223 
10.   Ersin Doğer, a.g.e; sayfa: 178-179 
11.    Mulâj: bir nesnenin balmumu, alçı gibi malzemeler kullanılarak çıkarılan kalıbı 
12.   Strategos ya da Stratigos: Eski Yunan’da general, en yüksek rütbeli subay ya da askeri vali anlamında kullanılırmış. Modern Yunanistan’da da; şimdi aynı sözcük, en yüksek rütbeli subayı tanımlıyor. 
13.   Yrd. Doç. Güler Ateş, Son Araştırmalar Işığında Elaia Antik Kenti ve Seramik Üretimi; MCBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt; 15, Sayı:1, Mart 2017; sayfa:505 
14.   Yrd. Doç. Güler Ateş,a.g.m. sayfa: 507-508-509-510-513-514 
15.   Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder