30 Ağustos 2020 Pazar

ÇOCUKLUĞUMUN 30 AĞUSTOS’U…



30 Ağustos 2020
İbrahim Fidanoğlu

Bir çocukluk rüyası gibiydi bizim evde 30 Ağustos... Babam askerdi; 30 Ağustos onlar için her zaman ayrı bir anlam ifade ederdi. Bir kere ülkenin tapusunu aldığımız savaşların kazanılmasında en büyük pay sahibiydiler. Bunu iliklerinde hissederlerdi şüphesiz. Yıllar geçse de aradan; aynı gelenekten geliyorlardı. Kurtuluş’un ve Kuruluş’un, onlar için her zaman ayrı bir anlamı vardı. Bizi de öyle yetiştirdiler.

30 Ağustos'a doğru; daha 26 Ağustos'tan itibaren bir heyecan sarardı bizi. Babam Büyük Taarruz sabahını şu mısralarla aktarırdı bize çocukken;

"26 Ağustos gece sabaha karşı
topların çelik ağzı
çaldı bir hücum marşı"

Çocuk kafamızda o cehennemi canlandırmaya çalışır, İzmir’e doğru dörtnala koşturan süvarilerimizi gözlerimizin önüne getirmeye çabalardık o günlerde.

 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; silah arkadaşları ile Büyük Taarruz öncesinde... 

Atatürk, Kocatepe'de...

30 Ağustos'un, askerler için ayrı bir anlamı daha vardı. O gün yeni rütbe ya da terfi aldıkları gündü askerlerin. Yeni kokart ve yıldızlar, şapkadaki sarı renkli sakındırak şeritleri pırıl pırıl parlardı o gün. Kısacası her bakımdan bizi sarıp sarmalayan bir heyecan olurdu 30 Ağustos sabahlarında... 

İzmir’de bayram Gümrük’te kutlanırdı her 30 Ağustos'da. O zamanlar özel araçlar daha yaygın değildi. Belediye otobüsleri, vapur ya da taksi dolmuşlarla gidilirdi Gümrük'e.

 
Sisli hatıralar; Konak'ta eski bir bayramdan kalan...

Erkenden kalkılan bir sabahtı 30 Ağustos... Gümrük’ten askerlerin resmî geçidini izlemek için iyi bir yer kapmak amacıyla erkenden çıkmak gerekirdi yollara.

Sabah radyoyu açmak adettendi bizim evde. Ulusal bayram sabahlarında ise Harbiye Marşı ya da davul-zurna havaları ile uyanmak olmazsa olmazımızdı sanki. Evin içinde yankılanırdı kahramanlık ezgileri... Bir ritüeldi marşla uyanmak bayram sabahlarında…

Annem en güzel elbiselerimizi giydirirdi törene giderken; bana ve kız kardeşime. Hatay’dan otobüsle, Karşıyaka'dan ise vapurla ulaşırdık Gümrük'e. Araçların içinde başlardı bayramın coşkusu. Karşıda Kadifekale, önümüzde uzanan Akdeniz’in mavi suları ve vapurun güvertesinde esen püfür püfür bir rüzgâr... Nasıl bir andı çocukluk düşümde o gün?

 
Körfez vapurlarından; Hasköy...
(https://www.izmirdergisi.com/tr/dergi-arsivi/60-36inci-sayi/171-korfez-sularinda-ilk-vapurlar)

Konak'ta iskeleye yanaşırken vapur; ortalık mahşer kalabalığı gibiydi sanki. Ege'de Kurtuluş günlerinin her zaman ayrı bir anlamı ve tadı vardı o eski zamanlarda. 30 Ağustos'a yaklaşan günler Ege kasabalarında ve köylerinde hasat günleriydi aynı zamanda. İnsanlar aynı 26 Ağustos 1922'de olduğu gibi; kör şafaklarda dökülürdü tarla yollarına. Üzümdü, incirdi, tütündü derken bir yılın emeği ve alın teri sarı sıcak tarlalardan kaldırılırdı o günlerde. Kızgın güneşin altında bütün gün durmaksızın çalışmak çok zordu şüphesiz. Ancak o günlerde en büyük motivasyon kaynağı, 30 Ağustos ve 9 Eylül törenleri için İzmir'e gitmek ve o günlerde açık olan İzmir Enternasyonal Fuarı’nı gezmekti. Bu Egeli köylülerin benzersiz bir hayalî idi o günlerde.

 
19.yy.da İzmir Panoraması
(http://www.levantineheritage.com/panaroma.htm)

 
Gümrük; 1940'lı yıllar...

Gümrük'e ulaştığımızda ortalık gerçek bir bayram yeriydi. Yolun iki yanında yer alan kaldırımların üzeri sıkış tepiş insan kalabalıkları ile doluydu. Bir panayır gibiydi ortalık. Çevre köy ve kasabalar dâhil olmak üzere farklı yerlerden gelen insanlar; kucaklarında bebeleri, önlerinde çocuklar; pür neşe ve ellerinde kâğıttan bayraklarıyla resmî geçidi beklemekteydiler.

Önümüzden askeri birliklerin resmigeçidi esnasında askerlerin postallarının yere vuruşlarındaki çıkardıkları uyumlu sesler, çok hoşuma giderdi. Kulakları çınlatırdı bando mızıkaları. Kızılca kıyamet alkış sesleri, eşlik ederdi postal seslerine… Her kuvvetin ayrı bandosu olurdu askerlerin önünde. Birisinin geçişi bittiğinde, diğeri başlardı boruları öttürmeye. Gerçekten görülmeye değer bir şenlik havasıydı o yaşadıklarımız.

Bir zeybek seslenişi; "Ah bir ataş ver"
(https://www.youtube.com/watch?v=Hy_SYIV88NI)

Ve zeybekler geçerdi önümüzden; burma bıyıklı, cepkenleri savrularak takılan körfez rüzgârlarına. Davulcu tokmağını indirirken ardı ardına; kös dinlermiş bu kalabalıklar sanki bu günleri görünce gayrı. Harmandalı oynarken döne döne genç zeybek önümüzde; bir şahinin kanatlarını andıran kollarını açarken iki yana doğru; ayaklarından biri kalkar usulca yerden havaya; diğeri güm diye iniverirdi aniden Arnavut kaldırımların üstüne.

Son gazilerin geçişi ise bir başkaydı; savaşın ateşini ve acımasızlığını yaşayan son gaziler… Başlarında kalpaklar, göğüslerinde İstiklal Madalyaları ve vakur duruşlarıyla biz çocuklara başka bir âlemden gelmiş gibi gelirlerdi bu “dede”ler. Ama anlardık ki sonradan; bize bu hayatı onlar armağan etmişlerdi; Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün benzersiz liderliğinde ve “hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin”…

 
İzmir'de 19 Mayıs'ın 100.yılında düzenlenen fener alaylarından biri...
(https://www.haberturk.com/izmir-haberleri/69178948-izmirde-100-yila-yakisan-kutlamalar) 

Akşam ise ayrı bir şenlik havası olurdu İzmir sokaklarında. Fener alayları; unutulmaz. Çocukluk yıllarında Konak’ta düzenlenirdi diye hatırlıyorum fener alaylarını. Askerlerin ellerindeki ahşap bir sopanın üstüne monte edilmiş birer teneke kutunun içinde yanan alevler karşıdan göründüğünde, büyülü bir âleme doğru yolculuğu çıkardık sanki bize yaklaşana dek. Tabii ki önde yine askeri bando olurdu hep. Önümüzden gelip geçerlerdi. Ben isterdim ki onlarla beraber yürüyeyim; ben taşıyayım alevden fenerleri. Ama yetişmezdi küçük adımlarım askerlerinkine.

 
İzmir Enternasyonal Fuarı, 9 Eylül Kapısı; 60'lı yıllar...  

 
İzmir Fuarı; Kaskatlı Havuz ve arkası; 1960'lı yıllar... 

 
İzmir Fuarı; Göl ve Ada Gazinoları...

Son durak Fuar’dı o gece. Kaskatlı Havuz’un önünde askeri bandonun verdiği 30 Ağustos konseri ile mola verirdik dolaşmalarımıza. Sosisli sandviç, ayran, Tariş pavyonunda üzüm şırası; paraşüt kulesi çevresindeki incik boncukçular, Sütsan dondurmaları, Manolya’da Zeki Müren, Göl Gazinosu’nda Gönül Yazar ve diğerleri, SSCB, ABD, “Alamanya”; pavyonlardan topladığımız broşürler, alamadığımız otomobiller derken; bitmek bilmeyen pavyon gezmeleri; ayaklarda ne derman bırakırdı ne de hal.

Akşam otobüs ya da trenle eve dönüş faslı ise tam bir eziyetti aslında. Kucaklarda bebeler uyumuş artık; çocuklar mahzun ve yorgun. Ama olsun kutladık ya 30 Ağustos’u… Ne gam; vız gelir, tırıs gider.

30 Ağustos Zafer Bayramı herkese kutlu olsun. Tabii ki sadece kıymet bilenler için…

Dipnotlar:
(1)     Fotoğraflar, belirtilenler dışında internet ortamından derlenmiştir.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder