01 Kasım 2016
İbrahim Fidanoğlu
Osmanlı
Devleti’nde; 18. ve 19. yy.larda giderek zayıflayan ve güçten düşen merkezi
otorite, birçok yürütme görevini yerel güç odaklarına terk ederek devlet
yönetimini bir anlamda bu yerel derebeyleri aracılığıyla sürdürmeye
çalışmıştır. Ayan adı verilen bu yerel otoriteler, genellikle tarım ve
ticaret ile bölgede zenginleşen ailelere mensuptu. Yaygın olarak Balkanlar ve
Ege’de ortaya çıkan bu müessese, bir açıklamaya göre; Batı Avrupa’da hububata
karşı oluşan talep artışı ile güçlenmiş; Batı Anadolu’dan Batı Avrupa’ya
yapılan hububat ihracatının artmasına ve yerel zenginlerin güçlenmesine yol
açmıştır. Ayanlar; temel olarak; vergi, asker ve zahire toplamak ve bölgedeki
asayişi sağlamak gibi fonksiyonlara sahiptiler. Ülkede giderek artan yoksulluk
ve yerel derebeylerin zulmü altında ezilen yoksul köylüler, kurtuluşu dağlara
çıkarak eşkıyalık yapmakta buldular. Atçalı
Kel Mehmet veyahut Aydın İhtilali
de Batı Anadolu’da baş veren bu isyan geleneğinin ilk ve en büyük
temsilcilerindendir.
Atça kasabası girişinde yer alan ve 1970 yılında Kemal Başoğlu tarafından yapılan Atçalı Kel Mehmet heykeli
(Wikipedia'dan alınmıştır.)
Tarihçi Çağatay Uluçay, Atçalı Kel Mehmet’i şu şekilde
tanımlıyor:
“Kel Mehmet, fakir bir zeybektir.
Genç yaşında dağa çıkmış, daha sonra bir ihtilalin lideri olmuştur... İhtilal
diyorum, daha doğrusu ben demiyorum da ona ait vesikalar Kel Mehmet’in liderlik
ettiği Aydın ayaklanmasına "Aydın
İhtilali" adını veriyorlar... Bu, Osmanlı tarihlerinde bilhassa
şehirlerde ve kasabalarda ayaklananlar ve idarecileri kaçıranlar veya
karışıklığa meydan verenler için kullanılan bir terimdir. (...)
Kel Mehmet'in liderliğinde meydana
çıkan Aydın ayaklanması tam manasıyla bir halk ihtilali karakterini taşır
görünmektedir.
Çünkü Kel Mehmet, şimdiye kadar gelmiş
geçmiş eşkıyaların yapamadığı bir işi başarmıştır. Aydın İhtilali’ne lider olan
Mehmet, ilk olarak savaş vergilerinden bunalan Aydınlılara bu vergiyi
kaldırdığını ilan etti. Daha sonraları mültezimlerin, voyvodaların ve
zabitlerin halktan keyfi olarak topladıkları vergileri kaldırdı.
Karacasu kasabasında 19.yy.dan kalma bir konak
(Fotoğraf: İF; Nisan-2004)
Kel Mehmet bunlarla da yetinmedi,
hükümetten serbest ticaret ve tarımın korunmasını, kanunların değiştirilmesini,
daha eşit kanunlar yapılmasını ve askerliğin yeni esaslara bağlanmasını istedi.
Aydınlılar, Kütahya, Manisa ve Denizli'nin bazı kazaları, onun ileri sürdüğü
fikirleri sevinçle karşıladılar, ona kapılarını açtılar ve kendilerine efendi
yaptılar.
Kel Mehmet'in ilk ayaklanmasında
yalnız Aydın mütesellimi ve yanındaki adamları hariç, diğer kasabalarının hiç
birisinde ona karşı silah atılmadı. Aksine, adamlarıyla birlikte bu kasabalara
birer kurtarıcı gibi girdi.
Halk, Kel Mehmet'in ileri sürdüğü
fikirleri samimi, ciddi ve adil buldu. Onun etrafında toplanıverdi... Böylece
Aydın İhtilali dediğimiz ihtilal başladı...
19.yy.da zeybekleri gösteren bir İzmir kartpostalı
(https://www.pinterest.com/pin/453878468672578453/)
Aydın'a bir vali gibi yerleşen Kel
Mehmet, eski düzeni kökünden yıktı. Kötü idareciler ve ayanlar, bulundukları
yerlerden kaçtılar. Onların yerlerine adamlarını koydu, ileri sürdüğü esaslara
göre hâkim olduğu bölgeyi idareye başladı.
Kel Mehmet, idaresi altında bulunan
yerlerde halkının malına, canına ve ırzına saygı gösterdi. Gezi hürriyetine
engel olmadı. Üstelik padişahı da efendi ve halife olarak tanıdı, ahlaksız,
zalim ve hırsız memurların amansız bir düşmanı oldu. Ağır vergiler altında
inleyen, dövülen, hapsedilen ve sürgüne gönderilen halkın koruyuculuğunu yaptı.
Çilelerle dolu bu halkı, zalim memurların pençesinden kurtarmak için elinden
gelen her şeyi yaptı.
Kel Mehmet'ten önce gelen şakiler,
astılar, kestiler, soydular, halkın kızlarını, oğullarını dağlara kaçırdılar,
kanunları çiğnediler düzenleri bozdular. Hâlbuki Kel Mehmet, onların aksine
zulmü ve adaletsizliği ortadan kaldırmak, yeni bir düzen kurmak için çalıştı. O
bu idealleri uğruna fermanlı oldu ve baş verdi... Fakat onun ileri sürdüğü
fikirler, İkinci Mahmut'un yaptığı yenilik hareketinde, Tanzimat’ın ve Birinci
Meşrutiyet’in ilanında önemli rol oynadı.
Kel Mehmet'in liderliğindeki Aydın
İhtilali, bize yeni bir şey daha öğretmiş oldu. Eski tarihlere ve klasik tarihi
görüşlere göre Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bütün ihtilalleri, yeniçeriler ve
âlimler yapmışlardır. Halk ihtilali olmamıştır. Hâlbuki Kel Mehmet'in Aydın'da
uyguladığı, gerçekten de bugünkü manada bir halk ihtilali idi. Bu ihtilale,
onunla aynı hizada yürüyenler, zeybekler, yörükler, şehrin esnafıyla alt
tabakadan olan halk katıldı.”(1)
Atçalı Kel Mehmet Efe'yi köpeği ile birlikte betimleyen heykelin yandan görünüşü
(Wikipedia'dan alınmıştır.)
Sabri Yetkin, Batı Anadolu’da 19.yy.da
eşkıyalığın ivme kazanmasını aşağıdaki tarihsel ve sosyal koşullarla açıklıyor:
“19.yy.a
gelindiğinde imparatorluk, her açıdan “en uzun yüzyılına” giriyordu. Yüzyılın
ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti, çok önemli olaylar yaşadı. II. Mahmut’un
saltanatının ilk yıllarında, Osmanlı-Rus Savaşı’nın bitmesinden sonra, 1821’de
Mora İhtilalı başladı. Bu ihtilal, 1830 yılına kadar sürdü. Bu arada 1826’da
Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. 1827’de Navarin’de Osmanlı Donanması yakıldı.
1828-1829 yıllarında Osmanlı-Rus Savaşı oldu ve hemen ardından Fransa,
Cezayir’i işgal etti. Bu olaylar imparatorluğun ekonomik ve mali bünyesini
sarstığı gibi, Batı Anadolu’da eşkıyalık hareketlerini oluşturan önemli
nedenleri de gündeme getirdi.
1964 yılında çekilen Atçalı Kel Mehmet filminin afişi
Örneğin
1829-30 yıllarında Aydın İhtilalı olarak adlandırılan hareket ortaya çıktı. Bu
hareketin önderi Atçalı Kel Mehmet’in, bir anlamda kendisini sınırsız bir gücün
sahibi olarak görüp mührüne “Hademe-yi devlet, Vali-yi vilayet, Atçalı
Kel Mehmet” yazısını kazıtarak devlet kurmuş gibi hareket etmeye
başlaması, eşkıyalık bölgesi olan Atça ve Aydın civarında, korumasız insanları
ezen, sömüren ayan ve eşrafa karşı mücadeleye girişerek adaleti sağlamaya
çalışması, zenginden alıp fakire vermesi, onbinlerce insanı peşinden
sürüklemesi, ölümüne inanmayan halk için tükenmeyen bir umut olması ve benzeri
olgular, onun bu eyleminin “sosyal eşkıyalık” tanımına girmesini
gerektirmektedir. Bu hareket, sosyal eşkıyalığın belki de ilk örneğidir.”(2)
Hademe-yi devlet, Vali-yi vilayet, Atçalı Kel Mehmet; Atçalı'nın Aydın'ı ele geçirdikten sonra adına yaptırdığı mührün kopyası
(http://www.aydinatca.com/atcali-kel-mehmet-efe.html)
Rivayet odur ki; Atçalı Kel Mehmet’in
dağa çıkış nedeni bir aşk hikâyesidir. Atça’nın
da içinde yer aldığı bölgenin hâkimi ve zengini Arpaz Beyleri’nin yanında kır
bekçiliği yapan Atçalı Kel Mehmet, Atça köyünün ağası ve muhtarı Hacı Hüseyinoğlu Şerif Hüseyin’in kızı Fatma’ya sevdalanır. Ağa’dan annesini
göndererek kızını istetir. Ağa, yanında çalışan bu yoksul ve kimsesiz insanların
ne cüretle bu işe kalkıştıklarına şaşar ve çok kızar. Köylük yerde ağır baskı
ve eziyetlerle karşı karşıya kalan Atçalı
Kel Mehmet, bir gün köyün kahvehanesinde karşılaştığı ağanın adamlarıyla
giriştiği kavgada onları yaralar. Bu onun artık yüzde duramayacağı anlamına
gelmektedir. Sevdiğine güzellikle kavuşamayacağını anlayan Atçalı Kel Mehmet, için tek çıkış yolu dağlardır. Kendisine karşı
yapılan eziyetlerin ve haksızlıkların hesabını sormak uğruna dağlarda sürecek
bir mücadeleye girişir. Zenginden alıp fakire veren, yeri geldiğinde adalet
dağıtan ve yoksul halka eziyet edenlerden hesap soran bir Robin Hood gibidir
artık. Ama onu asıl öne çıkaran ve Osmanlı’nın başına bela eden mesele ise,
gelişen isyan süreci içinde Atçalı Kel
Mehmet’in ele geçirdiği köy ve kasabalarda tesis ettiği yeni düzendir.
Ayanlar döneminin baş yapıtı; Nazilli yakınlarındaki Arpaz'da (Esenköy) bulunan Arpaz beylerinin kulesi ve konağı
(Fotoğraf:İF; Nisan-2011)
“Atçalı Kel Mehmet Efe ve
zeybekleri, vardığı ya da davet edildiği her şehirde, kazada ve diğer yerleşim
birimlerinde bir kurtarıcı olarak karşılanmıştır. Yönetimi ele geçirdiği
yerlerde zorbalar, soyguncular, ağa ve tefeci takımı, yerel egemenlerin
işbirlikçisi olan ve halka zulmeden kötü yöneticiler kaçacak delik aramıştır.”(3)
Hareketin
lideri konumundaki Atçalı Kel Mehmet’in
en yakın yardımcıları, Ali Haydar Avcı’ya
göre Çakmakoğlu Mehmet, Çakmakoğlu Şecereli, Yörük Ahmet, Turnalı Ali, Palabıyıkoğlu
gibi zeybeklerdir. Atçalı Kel Mehmet,
ele geçirilen tüm köy ya da kasabalarda yardımcısı olan bu zeybekler
aracılığıyla kendine bağlı bir düzen tesis etmekte, etkinliği altındaki tüm
yerleşimlerde herhangi bir karışıklığa, yağma ya da çapulculuğa asla izin
vermemektedir. İsyan sürecinde Batı Anadolu’da geniş bir coğrafyada etkinlik
sağlayan Atçalı Kel Mehmet’in
egemenlik alanında Aydın’ın tümü, İzmir’in Tire, Bayındır, Ödemiş,
Birgi, Beydağ yerleşimleri, Manisa’nın
Turgutlu, Sart, Salihli, Kula, Alaşehir;
Denizli’nin Buldan ve Uşak’ın Eşme kazaları yer almaktadır.(4)
Birgi sokaklarında...
(Fotoğraf:İF; Haziran-2008)
Tire, Aydın İhtilali öncesinde Karaosmanoğlu
Ailesi’ne mensup Voyvoda Hacı
Mehmet Ağa tarafından yönetilmektedir. Atçalı
Kel Mehmet, 4000 kişiye varan zeybekleriyle Nazilli ve Aydın’ı ele
geçirir. 15 Ekim 1829 tarihinde Tire
halkının daveti üzerine baş kızanlarından Çakmakoğlu
Mehmet kumandasındaki birkaç yüz zeybek şehri teslim alır. Tire voyvodası,
müftü ve şehrin yönetiminde söz sahibi ileri gelenler, Saruhan Sancağı’na
çekilirler. Peşinden Çakmakoğlu Şecereli,
Saruhan sancağına bağlı Turgutlu
kazasını ele geçirir. Bunu yukarıda sayılan diğer Ege kasabaları takip eder.
Batı Anadolu’nun önemli bir bölümü, Atçalı
Kel Mehmet’in liderliğindeki zeybeklerin elindedir artık.
Birgi'deki Çakırağa Konağı
(Fotoğraf:İF; Haziran-2008)
II. Mahmut’un emriyle payitaht için bir
tehlike niteliğine erişen ayaklanmanın bastırılması için eski Halep Beylerbeyi İbrahim Paşa geniş
yetkilerle görevlendirilir. Bunun yanında kaldırmaya yeltendiği ayanlık
mekanizmasına yeniden başvurur ve yörenin güçlü ayan ailelerinden yardım talep
eder. 10 Aralık 1829 tarihinde İbrahim
Paşa, yüksek miktarda asker, silah ve cephaneyle Manisa’ya gelir. Burada yapılan görüşmeler sonrasında Tire
Voyvodası Hacı Mehmet Ağa’nın vekili
Karaosmanoğlu ailesinden Yetim Ahmet Ağa,
Çeşme Muhafızı Tavaslı Osman Ağa ve
Aydın Mütesellimi İlyas Ağa, isyanı
bastırmak üzere Aydın’a gönderilir.
Birgi'nin genel görünümü
(Fotoğraf:İF; Ocak-2012)
Atçalı Kel Mehmet,
Osmanlı’nın büyük bir kuvvetle üstüne gelmekte olduğu haberini aldıktan sonra,
Aydın’da bu güçlü orduya karşı direnemeyeceğini düşünerek 22 Aralık 1829 günü Aydın’dan, öncesinde de Tire ve Bayındır’dan çekilir. Bu arada büyük çatışmalardan biri Turgutlu’da yaşanır. Turgutlu halkının
zeybeklere geniş destek vermesi nedeniyle bu yörede Karaosmanoğlu Yetim Ahmet Ağa’nın yönetimindeki Osmanlı
kuvvetlerine karşı direniş büyük olur. Ancak sonuçta Yetim Ahmet Ağa, Turgutlu’yu
ele geçirir ve yakaladığı zeybeklerin altısını asarak, on ikisinin başlarını
vurdurtarak idam ettirir. Yakalanan 30 kadar zeybek ise, ömür boyu kürek
mahkûmu olarak cezalandırılacakları İstanbul’a gönderilir.
Tire’nin arkasında yükselen Aydın
Dağları’nda bir sürek avına dönüşen Osmanlı’nın kırımından sağ kutulan
Atçalı’nın baş kızanlarından Çakmakoğlu
Şecereli, Tire’nin arka dünyasındaki bu dağlık alanda çıkan bir çatışmada
öldürülür.(5)
Aydın dağları'nın geçişlerinden biri; Mendegüme-Köşk yolu
(Fotoğraf:İF; Ocak-2014)
Aydın ve
çevresindeki Atçalı zeybeklerinin bölgeden çekilmesi sonrasında onlara yardım
ve yataklık eden birçok kişi de yakalanarak cezalandırılır. Osmanlı’nın bu
sindirme harekâtı sonrasında bu başarının arkasındaki Karaosmanoğlu ailesinin
temsilcileri birer birer ödüllendirilir. Harekâtın başındaki İbrahim Paşa, Saruhan Mütesellimi Karaosmanoğlu Hacı Mehmet Ağa ile arasındaki
anlaşmazlıklar nedeniyle bölgeden uzaklaştırılır; Teke ve Hamit sancaklarının
başına gönderilir. Aydın Mütesellimi İlyas
Ağa, bu görevden alınır; yerine ayaklamanın bastırılmasında önemli roller
üstlenen Tire Voyvodası Karaosmanoğlu
Yetim Ağa atanır. Yine aynı aileden Karaosmanoğlu
Eyüp Ağa, Yetim Ahmet Ağa’nın boşalttığı Tire’ye voyvoda olarak gönderilir.
Bu durum, bölgede Karaosmanoğlu ailesinin yeniden güç kazandığının göstergesi
olarak değerlendirilmelidir. Bu durum; 20.yy.ın başlarına dek sürer.(6)
Paşa Yaylası'ndan Aydın'a bakış
(Fotoğraf:A.Aydemir; Haziran-2014)
Aydın’dan
çekilen Atçalı’nın bundan sonraki mekânı yeniden dağlardır. Zeybeklerini
dağlardaki konargöçer Yörükler, içinde dağıtıp kaybeden Atçalı Kel Mehmet, yanına aldığı on kadar zeybeğiyle Uşak civarında
halkın arasına karışıp tebdili kıyafet dolaşarak kendini otoritenin takibinden
uzak tutmaya ve unutturmaya çalışır. 6 ay kadar Denizli ve Uşak’ın köylerinde
dolaşır. Zaman zaman kendisini fark eden yerel otoritenin temsilcileriyle
çatışmalara girer. (Denizli’ye bağlı Çivril kasabasında olduğu gibi) Ancak;
yaralarını sarıp gücünü toparlamaya çalıştığı bu ricat döneminde mümkün
olduğunca kayba uğramamaya dikkat eder.
Aydın Dağları'ndan Bozdağ'a bakış
(Fotoğraf:İF; Şubat-2014)
Aydın’dan
ayrıldıkları 6 aylık süre içinde zeybeklerini yeniden toparlayan Atçalı Kel Mehmet’in kızanlarıyla Nazilli civarındaki dağlarda dolaştığı
haberini alan Aydın Mütesellimi
Karaosmanoğlu Yetim Ahmet Ağa, Tire
Voyvodası Karaosmanoğlu Eyüp Ağa ile birlikte takibe başlar. Nazilli yakınlarında Yetim Ahmet Ağa’nın tüfekçibaşıyla
karşılaşan Atçalı’nın zeybekleri, Nazilli’den
yetişen Nazilli zeybeklerinin de desteğiyle Yetim
Ahmet Ağa’nın kuvvetlerini geri püskürtürler. 8 Haziran 1830’da Nazilli’yi yeniden ele geçiren Atçalı Kel Mehmet ve adamları, bir gece
kaldıkları kasabadan Atça üzerine
yürürler.
Tire-Ödemiş arasında Aydın Dağları üzerindeki Yenişehir vadileri
(Fotoğraf:İF; Mayıs-2016)
Osmanlı
güçlerini peşpeşe yenilgiye uğratan Atçalı
Kel Mehmet ve zeybekleri, yol üstündeki Arpaz
ve Karahayıt’ı ele geçirerek 10
Haziran 1830 tarihinde Aydın’a doğru
yürüyüşe geçerler. Durumu endişeyle izleyen Aydın
Mütesellimi Karaosmanoğlu Yetim Ahmet Ağa, Tire Voyvodası Karaosmanoğlu Eyüp Ağa ve Saruhan Sancağı’ndan gelen
Saruhan Mütesellimi Hacı Mehmet Ağa’nın
tüfekçibaşı Ali Ağa ile birlikte
Atçalı kuvvetlerini Aydın’a iki saat uzaklıktaki Tepecik köyü yakınlarında karşılarlar. İki taraf arasında yaşanan
çok şiddetli bir çarpışma esnasında, geceye doğru Atçalı Kel Mehmet ve onun baş kızanlarından Turnalı Ali ile Palabıyıkoğlu
vurulur. Liderlerinin vurulduğunu gören zeybekler paniğe kapılarak hızla
dağılırlar ve dağlara doğru kaçarlar. Bu Aydın İhtilali diye tarihe geçen bir
zeybek ayaklanmasının sonu anlamına gelmektedir. Ayaklanma sonrasında Osmanlı
nezdinde zeybeklere karşı duyulan öfke o kadar büyüktür ki; II. Mahmut’un emriyle Batı Anadolu’da
zeybek kıyafetiyle dolaşmak bile yasaklanır.(7)
19.yy.da Batı Anadolu'da özgün kıyafetleri içinde zeybekler
(https://www.pinterest.com)
Tire Voyvodası Yetim Ahmet Ağa
döneminde Tire
Karaosmanoğlu Ailesi, II. Mahmut döneminin başlangıcında
gücünün doruğundaydı. Ancak, II. Mahmut’un
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla sonuçlanan Alemdar Vakası’yla birlikte ateşlenen devletin yeniden
yapılandırılması sürecinde; ayanlık kurumunun gözden düşmesi ve neredeyse
ortadan kaldırılması noktasına gelmesi bölgede ayanlar açısından önemli bir
kilometre taşını temsil eder. 1829-1830 yıllarında Aydın ve civarında patlayan
Atçalı Kel Mehmet İsyanı, bu süreci
kesikliğe uğratmıştır.
Karaosmanoğlu Tire'sinin yapılarına bir örnek; Bayraktarağa (Sancaktarağa) Konağı
(Seha Gidel Hoca'nın gravürü; konak şimdi yerinde mevcut değildir. Önce yanmış, sonra da enkazı kaldırılarak yok edilmiştir.)
Tire’de bu isyan sırasında yönetimde bulunan Karaosmanoğlu Hacı Mehmet Ağa’nın halkın da çağrısıyla şehre davet edilen Atçalı Kel Mehmet zeybekleri tarafından 15 Ekim 1829 tarihinde Tire’den kovulması ve Tire’nin Atçalı Kel Mehmet’in eline geçmesi dönemin Osmanlı kayıtlarında şöyle anlatılmaktadır:
“Zeybek haşarat Aydın
Güzelhisarı’ını istila eyledikten sonra Tire kazasına dahi âdemler irsaliyle (göndererek) geleceklerini ihbar
eylediklerinden kaza-i mezkur vücuh-ı ahaliyi cem ederek (kazanın ileri gelenlerini toplayarak) haşarat-ı merkumeyi (işsiz güçsüz haşarat) uğratmamak için
müzakere ve ittifak esbabının istihsaline (gerekli
birliği sağlanmasına) dikkat eylemişlerse ise de ahali-i mezkure (adı geçen halk) esnaf ve rençber
makulesi (kesimi) olduklarından
bahisle muharebeye kıyam edemeyeceklerini izhar etmiş (savaşa girişemeyeceklerini açıklamış) ve belki gelmelerini dahi
temenni eylemiş olduklarından tarihi arizeden iki gün mukaddem (13 Ekim 1829)
altıyüz mikdarı haşarat, iki kol olarak kasaba-i mezkure duhul eylemeleriyle (adı geçen kasabaya girmeleriyle) hâkimi,
müftüsü ve voyvoda ve vücuhu (ileri
gelenleri) firar ederek İzmir’e vürud (kaçarak)
ve Tire’ye civar olan Bayındır kasabasının ahalisi dahi hâkim ve müftü ve
voyvodasıyla ittifak edüb (birleşerek)
muharebe etmeyeceklerine cevab verdiklerinden onlar dahi kasabadan çıkar çıkmaz
haşarat-ı mezkurenin (adı geçen haşaratın)
bir bölüğü kasaba-i mezkureye dühul (adı
geçen kasabaya-Bayındır-girerek) ve istila eylediklerini (ele geçirdiklerini), birtakım
sebükmagzan (akılsız) ve bi-idrak (anlayışı yetersiz) ancam-i karı (işin sonunu) mülahaza etmeyerek (iyice düşünmeyerek) haşarat-ı mezkureye
(adı geçen haşarata) meyil ve rağbet
etmekte oldukları anlaşılmış olduğuna binaen… şimdiye kadar taraf-ı Devlet-i
Aliyye’den bu maddenin tedabir-i hasenesi (yeterli
ve sağlam önlemler) buyrulmuş olduğu meczum ise de (kesin olsa da) fesat saat be saat büyümekte olduğundan, etrafıyla
tutulması vacibat-ı umurdan (gerekli bir
iş) olmağla haricden bir muktedir (becerikli)
zatın sürat-i (acilen) ta’yini…”(8)
Zamana direnen 19.yy.dan kalma bir Tire konağı; Ahmet Karcı Evi
(Fotoğraf: İF; Şubat-2004)
“Arzuhal-i kullarıdır ki,
zeybek eşkıyaları bundan mukaddem (önce)
Güzelhisar’dan Aydın Mütesellimi kullarıyla ihraç (kaçırıp) ve şehri zapteyledikten sonra Tire’den dahi bazı
mefsedetpişe (bozgunculuk taraftarı)
kimseler eşkıya-yı mezburlara hafiyyeten tahrir ve ademler irsal (adı geçen eşkıyaya gizlice yazı ve
haberciler gönderip) ve Tire’ye davet etmiş olduklarından Rebiülahirin
onaltıncı (15 Ekim 1829) Salı günü müfsid-i mezburların ianeleriyle (adı geçen bozguncuların yardımlarıyla)
Tire’ye dühul etmiş (girmiş) ve
mukabele (karşı koyma) mümkün
olmadığından kulları bizzarur (çaresiz)
İzmir’de bir çaresi bulunur mülahazasıyla (düşüncesiyle)
İzmir’e gelmiş olduğum (Tire’den kaçmış)
beyan tahrir-i arz-ı ubudiyet-i iştimale vesile-i cesaret olundu.
Bende Mehmet Voyvoda-i Tire Hala”(9)
Eski ama; yine de Cumhuriyet Tire'si
(Hasan Doğan Arşivi)
Osmanlı kayıtlarına da yansıdığı üzere Tire halkının daveti üzere Tire’ye giren Atçalı Kel Mehmet şehre gelmeden şehrin ileri gelenlerinin Tire’yi terk ettiği anlaşılmaktadır.
Sarayın; durumun ciddiyetini anlamasını takiben ilk yapılan, Karaosmanoğlu Ailesi’ne gücün yeniden
teslimi ve Atçalı’nın halledilmesi işinin
başına getirilmesi olacaktır. Bu kapsamda Tire voyvodalığına; yetim olduğu için
ninesi tarafından yetiştirilen ve aynı aileye mensup olan Karaosmanoğlu Yetim Ahmet Ağa getirilir. Tabii ki bu sırada Tire, Atçalı Kel Mehmet’e bağlı zeybeklerin yönetimindedir.
Tire'de Eski Yeni Hamam
Atçalı’nın Aydın, Tire ve Bayındır’ı terk edilişleri yine Osmanlı
kayıtlarında şu şekilde aktarılmaktadır:
“Ber mucib-i
emr-i şerif (verilen şerefli emirler
gereğince) Kara Osmanzade utufetlu (saygıdeğer)
Yetim Ahmet Ağa kulları, refakat-ı Tevfik-i samedani (Allah yolunda olanlarla uyumlu ve birlik) ile hareket ve bundan
akdem (önce) Aydın sancağı kazalarını
istila etmiş (ele geçirmiş) olan
sergerde-i eşkıya (eşkıyaların başı)
Atçalı Kel Mehmet’in Bayındır ve Tire ve Ödemiş ve Birgi ve Sard kazalarında
olan asakir-i menhusesı (uğursuz
askerleri) avn-i inayeti perverdigari (koruyucunun
ihsanı ve yardımıyla) ve kuvvet-i kudsiye-i mehabet-i padişahı üzere (ulu padişahımızın kutsal kuvveti üzerine)
cümlesi firar edüb kazaha-i mezburdan (adı
geçen kazalardan) mumaileyh (yukarıda
adı anılan) Yetim Ahmet Ağa kullarının asakiri (askerleri) gereği gibi zabt u rabt (ele geçirip) ve derununda (içeride)
bulunan zeybek eşkıyasının ceza-i sezalarını (hakkettikleri cezaları) icra (uygulayıp)
ve badehu (daha sonra) Tire
tarafından maiyetinde (emri altında)
olan asakir-i külliye (yüksek miktarda
asker) ile utufetlu (saygıdeğer)
Elhaç İlyas Ağa tarafına dahil olarak bilittifak (işbirliği ederek) makarr-ı eşkıya (isyancıların merkezi) olan Güzelhisar-ı Aydın kalbine (merkezine) müteveccih olduklarında (gitmeye yöneldiklerinde) merkum (konu edilen) Kel Mehmet asakir-i nusret
meserin (üstün yetenekli askerlerin)
şirane (aslan gibi) hücumuna tab-ı aver
olamayacağını (saldırısı karşısında
dayanamayacağını)...” anladığı ve Atçalı Kel Mehmet’in zeybekleriyle birlikte bir gece vakti bölgeden
hızla uzaklaştığı belirtilmektedir.(10)
Dipnotlar
(1)
Çağatay Uluçay, Atçalı Kel Mehmet, As Matbaası, İstanbul 1968,
sayfa:6-8
(2) Ege’de Eşkiyalar, Sabri YETKİN; Tarih Vakfı
Yurt Yayınları; 2.Basım-Mayıs 1997; Sayfa:9
(3) Ali Haydar Avcı; Atçalı Kel Mehmet
İsyanı, e yayınları, Mayıs 2004; sayfa:67
(4) Ali Haydar Avcı; a.g.e; sayfa:82
(5) Ali Haydar Avcı; a.g.e; sayfa:101
(6) Ali Haydar Avcı; a.g.e; sayfa:103
(7) Ali Haydar Avcı; a.g.e; Zeybeklerin Ortaya
Çıkışı, Tepecik Köyü Çatışması ve Atçalı’nın Sonu; sayfa:110-120
(8) İzmir İhtisab Nazırı Ömer
Lütfi’nin 15 Ekim 1829 tarihli kaimesi; bkz. Ali
Haydar Avcı; a.g.e; sayfa:89-90
(9) Ali Haydar Avcı; a.g.e; sayfa:94
(10) Ali Haydar Avcı; a.g.e; sayfa:99-100
(11)Fotoğraflar yazıda
belirtilenler dışında gezi sırasında İF tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
tebrikler
YanıtlaSil