6 Ekim 2013 Pazar

PERU-BOLİVYA İZLENİMLERİ


BÖLÜM-3
CUSCO’DAN TİTİCACA’YA KADAR…

İbrahim Fidanoğlu
(27 Ocak – 8 Şubat 2010)


Ollantaytambo; Machu Picchu yolunda son durak

Machu Pichu’ya doğru son durağımız Ollantaytambo idi; İspanyol işgalciler gibi. Onlar da yaklaşık beş yüzyıl önce Kutsal Vadi’de İnka yerleşimlerini birer birer ele geçirerek ilerlerken Ollantaytambo’ya geldiklerinde ormanlar arasında saklı Machu Picchu’ya doğru değil aynı kavşakta yer alan diğer yolu takip ettikleri ve Macchu Picchu’yu bu şekilde bulamadıkları ve tahrip edemedikleri söylenmektedir. Bu sayede Cusco kentinin bir örneği olarak İmparator Pacha Kutec tarafından 1450 yılında yaptırılan bu hanedan kenti, doğal etkilerle yok olan ahşap ve saman malzeme dışında özellikle taş duvarlar ve tapınaklar günümüze olduğu gibi ulaşabilmiştir. 

 Ollantaytambo yolunda mola yerinde; pan flüt eşliğinde coşkun akan Urubamba kıyısındayız.

Ollantaytambo Kasabası'nın İnka temelleri ile bütünleşmiş evleri arasındaki daracık sokakları

 Ollantaytambo sokakları

Ollantaytambo’da İnkalar’dan kalan evlerin duvarları ve sokaklar aynen muhafaza edilmiş durumdaydı. Evler arasındaki yakın mesafeler o günkü gibi korunmuştu. Dev taşlardan örülmüş duvarların üstünde bugün köylülerin yaşadığı evleri yükseliyordu. Sokaklar arsında bir sürü kanaldan sular akıyordu. Bir avluya açılan birden fazla Ollantaytambo evinin karakteristik özelliği hepsinin bizdeki “hanay”lara benzer şekilde oldukça büyük tek bir odadan oluşması. Yerliler bu tek odalı evlerin içinde kutsal kabul edip aynı zamanda önemli günlerde kurban ederek etini yedikleri ginepick’leri ile birlikte yaşıyorlar. Bu hayvanlar fare ile tavşan arası bir tür kemirgen ve bolca otla besleniyorlar. Evlerin içinde onları beslemek için bol miktarda ot da stoklanmış durumda. Evlerin bir köşesinde kutsal atfettikleri bir takım unsurlar var: Bunların içinde atalarının kafatasları, lama fetusları ve büyücü malzemelerine benzeyen bazı pagan ritüellerini uygulamaya yönelik muhtelif malzemeler de bu köşede yer alıyor. Ayrıca yerlilerin gündelik hayatta kullandıkları avadanlık (çekiç v.b.) yerine geçecek bir takım ilkel el aletleri duvarlarda asılı vaziyette duruyor. Odanın içi oldukça loş; ev sahipleri bir masada yemek yiyorlar. Ayrıca odanın bir köşesinde zor günler için kurutulmuş et, balık, mısır ve patates yer alıyor. Ollantaytambo’da da yol boyunca gördüğümüz diğer Peru köylerindeki evlerin çatılarında iki boğa, ortasında haç, merdiven ve şişeler vardı. Bunlardan boğalar bereketi, merdiven şansı, haç kilisenin korumasını, şişelerin içindeki şeker kamışı alkolü ise evin korunmasını temsil ediyordu. 

 Ollantaytambo'da konuk olduğumuz çağların ötesinden bugüne kalan tipik bir İnka evi

Evlerin çatısındaki tılsım 


Evin esas yaşam mekanı diyebileceğimiz salonunda serbestçe dolaşan kutsal Hint Domuzları; ginepickler

Şimdi alışveriş zamanı; yerli evinin avlusunda konuklar ve İnkaların torunları bir arada

 Kale'ye ve Güneş Tapınağı'na doğru yürüyoruz

Ollantaytambo insanın kulağına ilginç gelen fonetiği ile öne çıkan bir İnka yerleşimi. Ollantay, bir İnkalı komutanın adıymış, tambo ise, İnkalı posta ulaklarının dinlenme yerlerine verilen isimm iş. İkisi birleşince Komutan Ollantay’ın dinlenme yeri yada kenti anlamına geliyormuş. Bu kentte yer alan kaleye tırmandığımızda dönüp kente ve Urubamba nehrinin sürekli oyduğu derin vadiye baktığımızda insanın saygı duymaması mümkün değil. Ören yerine girişte İnkaların üzerinde altı basamaklı kutsal haç bulunan kutsal çeşmeleri, 15.yy.dan kalma yerleşim mekânları yer alıyor. 

 Ollantaytanbo Kasabası'ndan Kale'ye bakış

Ollantaytanbo sokaklarında suyun yolculuğu

 Ollantaytambo'da köprüleri yerle bir eden selin beslediği dereler

Ollantaytambo Kalesi

Ollantaytambo Kalesi; kentte yer alan ve doğuya doğru konumlanmış Güneş Tapınağı'na ziyarete gelen İnkalar, öncelikle bu kutsal çeşmelerde bir tür arınma seansından sonra tapınağa çıkıyorlardı. Kaleye yüzlerce basamağı tırmanarak çıkıyoruz. Yine diğer İnka yerleşimlerinde gördüğümüz gibi tarım için hazırlanmış teraslar, suyolları ve uzun döşeme patikalar yer alıyor. Dağın daha yükseklerinde yer alan bir takım yapılar, tarımsal ürünlerin depolanmasında kullanılmış. Kalenin burç şeklinde Urubamba vadisine ve doğuya doğru uzanan ucunda Güneş Tapınağı’nın kalıntıları yer alıyor. Güneş Tapınağı, yine 120 tonluk dev taş kütlelerden oluşuyor. Şimdi sadece taban taşları yerinde duruyor. İspanyolların tahribatına ancak bu kadarı dayanabilmiş. Diğer yapı taşlarını ve tapınağa ait her şeyi, İspanyollar talan esnasında yıkmışlar ve tapınağı ortadan kaldırmışlar. Tapınağın dev taban taş kütleleri arasına sürtünme bağını kuvvetlendirmek için taştan kamalar atılmış. Bu sayede yapının temeli deprem de dâhil olmak üzere tüm etkilere karşı daha dirençli hale getirilmiş. Güneş Tapınağının temel taşları üstünde kutsal İnka haçı yer alıyor. Bu dev taşların Urubamba ırmağının karşı yakasında yükselen dağdaki taş ocaklarından buraya getirildiği, bulunduğu yüksekliğe ise Mısır Piramitlerinin inşaatında kullanılan tekniklere benzer şekilde yükseltilen topraktan eğik düzlemler üzerinde sürüklenerek yukarı çıkarıldığı belirtiliyor. 

 Güneş Tapınağı'na çıkmadan önce arınmak lazım; işte size bu amaç için yapılmış kutsal çeşmeler

 Kalenin önündeki düzlükte su yolları

Ollantaytambo Kalesi'nin yamaçlarında tarım terasları ve merdivenler

 Ön duvarında Kutsal İnka Haçı'nın yer aldığı kutsal çeşme

Kale'den 15.yy.dan kalma İnka evlerinin bulunduğu düzlüğe bakış

Ollantaytambo Kalesi'nin tarım terasları

Kalede suyu yönlendiren makaslar

 Kaledeki merdivenler ve su yolları

Kaleden aşağıda Ollantaytambo Kasabası

Kalenin bedenleri

Kaledeyiz; nefes nefese kaldığımız an ve arkamızda Ollantaytambo Kasabası

  Ollantaytambo Kalesi'ndeki yürüyüş yolları

Ollantaytambo Kalesi; tarım terasları ve Güneş Tapınağı'na giden yol

Ollantaytambo kasaba merkezi ile Kaleyi birbirine bağlayan yol aşağıdan çağıldayarak akan bir derenin üstünden geçiyor. Derenin üstünde yer alan köprünün bir kısmı yakında yaşanan ve bizim Machu Picchu’ya çıkmamızı engelleyen sel felaketi ve heyelan nedeniyle epey yara almış. Geçişler kontrollü olarak yapılıyor. Kasabanın merkezindeki meydanda yer alan dükkânlara dağılıyor çoğumuz. Kimimiz ise bir şeyler içme derdindeyiz. Hava gene kapatmış ve bulutlar giderek çoğalıyor. Oldukça kaotik bir atmosfer ile karşı karşıyayız; bazen güneşli bazen bardaktan boşanırcasına yağan sağanaklar yakamızı bırakmıyor bu coğrafyada.

 Kalenin eteklerinde uzanan Urubamba Vadisi

 Güneş Tapınağı; kutsal kaya

Kutsal kayaya kazınmış kutsal İnka haçı

Urubamba Vadisi, Ollantaytambo Kasabası ve arka planda Urubamba Nehri

Cusco’dan Puno’ya doğru; Titicaca’ya yolculuk

Cusco’dan bu sabah karayoluyla ayrılıyoruz; hedefimiz dünyanın yükseklerdeki en büyük gölü Titicaca’nın kıyısında yer alan ve Cusco’dan 380 km. uzaklıktaki Puno limanı olacak. Sürekli seyahat halinde yaklaşık 5 saat sürecek otobüs yolculuğumuz, Raqchi’deki İnkaların en büyük tanrısına adanmış Wiracocha Tapınağı ziyareti, Puno yakınlarında Silustani’deki şaman töreni ve Sicuani’deki öğle yemeği nedeniyle daha uzun sürdü ve neredeyse karanlıkta Puno’ya girdik.

 Gün boyu tarlalarda çalışmaktan yorulmuş köylülerin son uğrak durağı bir Çiça Bar; İnkaların geleneksel içkisi mısırdan yapılan bir tür bira olan çiçanın sunulduğu mekanlar.

Çiça yapımında kullanılan türlü türlü mısırlar 

Çiça olması için mayalanmaya bırakılmış mısır özü;üstü örtüyle kapatılmış.

Çiça barın arka bahçesi; müze gibi...


Yolda ilk olarak Urcos kasabasından geçtik. Kasabada yol kenarına kurulmuş Pazar nedeniyle büyük bir hareketlilik vardı. Rehberimiz Maria Antuvanet, bize capuli isimli; vişne – kızılcık benzeri küçük bir meyveden tattırdı. Kasaba meydanında gösterişli bir kahraman heykeli dikkatimizi çekti. Heykel, 18.yy. da İspanyollara karşı ayaklanan köylülerin lideri İnka kökenli Tupac Amaru II’ye aitti. Yoksul Keçuva yerlilerinin şaşkın bakışları arasında heykeli dört bir yanından fotoğrafladık. Son İnka Kralı Tupac Amaru’nun soyundan gelen Tupac Amaru II, 18.yy.da İspanyol sömürgecilere karşı büyük bir köylü ayaklanmasının örgütlenmesinde ve yönetilmesinde büyük rol oynamış, mücadelesi Latin Amerika’da filizlenen bugünkü ayaklanmalara bile esin kaynağı olmuş. 70’li yıllarda Peru’da ve Uruguay’da adını taşıyan örgütler kurulmuş ve bunlar da tarihteki Tupac Amaru’lar gibi bu toprakların savunulması adına mücadelelere girişmişler ve bu uğurda can vermişler. Bu küçük kasaba bize bunları öğretti. Kasabanın çıkışında ise Vilcanota ırmağının üstündeki köprüden geçerken, ırmağın hemen kıyısındaki büyük hayvan pazarını gördük. İnekler, alpaka ve lamalar, domuzlar yeni sahiplerini bekliyorlardı. Boz bulanık akan Vilcanota ırmağının debisi ise yine çok yüksekti.

 Urcos'da kent meydanında Tupac Amaru'nun heykeli

 Urcos'da Vilcanato Irmağı kıyısında hayvan pazarı

 Urcos'da İspanyollara kafa tutan İnka önderi Tupac Amaru'nun heykeli önündeyiz 

Urcos’tan sonraki durağımız İnkaların kutsal suyun yanında kurdukları muhteşem Wiracocha Tapınağı’nın bulunduğu Raqchi kentiydi. 

 Raqchi; Wiracocha Tapınağı

  
Raqchi’de Wiracocha Tapınağı

Raqchi, Cusco yakınlarında Vilcanota ırmağının kıyısında, denizden yaklaşık 3500 metre yükseklikte İnkaların en büyük tanrısı Wiracocha’ya adanmış çok önemli bir tapınağın yer aldığı bir yerleşim. Arkeolojik kompleksin en önemli yapısı, zamanında üstü ahşap bir örtü ile örtülü iki katlı ve kerpiçten yapılmış dev Wiracocha Tapınağı olarak dikkat çekiyor. Kompleksin sınırları, 2,5 metre kalınlığında, 3 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 5 km. uzunluğunda dev İnka duvarları tarafından belirleniyor.

 Raqchi; Wiracocha Tapınağı'nın iki hole geçiş imkanı veren ortadaki ana duvarı; temelleri taş; üstü kerpiç

 Raqchi; tapınak alanında yiyecek depoları ve rahiplerin evlerinin yer aldığı alan

Raqchi; tapınak alanındaki tahıl depoları

Raqchi; diğer yapılar

Raqchi; tapınakta tahıl depolarının bulunduğu ve rahiplerin yaşadığı mekanlara geçiş

Tapınak alanındaki en önemli yapı olan Wiracocha Tapınağı, 92 metre uzunluğunda, 25 metre genişliğinde dikdörtgen formlu bir yapı olarak tasarlanmış. Ahşap ve sazdan kaplı bir çatı örtüsü ile kaplı olduğu tahmin edilen yaklaşık 12 metre yüksekliğindeki ortadaki ana duvarın iki yana açılan 10 kapısı var. Orta duvar, doğanın tahribatına karşı üstü bugün de koruyucu bir örtü ile kaplanmış durumda. Bu duvarın iki yanında ise çatıyı taşıyan taş ve kerpiçten mamul 11’er silindirik kolon yer alıyor. Bunlardan günümüze sadece biri orijinal haliyle ulaşabilmiş. Tapınağın çevresinde yer alan 4 adet avluda ise yiyecek deposu olarak kullanılan yaklaşık 8 metre çapında kulübeler ve tapınakta görevli rahiplerin yaşadığı mekânlar mevcut.

Raqchi;  tapınağa girmeden önce arınma amaçlı kullanılan kutsal çeşmeler

O çeşmelerden biri daha

Tapınak alanından aşağıda, gölün karşı yakasında ziyaretçilerin tapınağa girmeden önce arınmaları için birkaç banyo ve çeşme bulunuyor. Bunlara su getiren kanallar sistemi de oldukça karmaşık bir yapıda. Çeşmelerden biteviye hala akmakta olan su, bizde sisteme ve İnkalara karşı var olan saygıyı daha bir pekiştiriyor. Zemini taşlarla kaplı yapay gölün ise ne işe yaradığı tam anlaşılamamış durumda. Ama arkeolojik kompleks, bugüne ulaşan haliyle bile oldukça benzersiz ve gizemli bir yapılar silsilesini içinde barındırıyor ve ziyaretçilerde hayranlık duygularını uyandırıyor.

 Raqchi; yapay göl; arkada Wiracocha Tapınağı

Raqchi'de yapay gölün önündeyiz.

Tapınak alanının hemen girişinde yer alan pazarda ise, İnkaların torunları sattıkları hediyelik eşyalarla bugün içinde bulundukları yaşamsal darboğazlarını aşabilmek yolunda mücadelelerini sürdürüyorlar. 

 Raqchi'de ören yerinin girişindeki hediyelik eşya pazarı; İnkaların torunları yaşam savaşında...

Biz gezginlere düşen ise yola devam etmek. Yolumuzun üstünde yer alan Sicuani’de öğle yemeği molası veriyoruz. Küçük kasabada Las Tunas isimli bir restoranda aldığımız yemek sonrasında Puno’ya doğru devam eden yolculuğumuz sırasında 4335 metreyi gördük. Bu Peru’da gördüğümüz en yüksek noktaydı. Çevredeki otlaklarda alpaka ve lama sürüleri geziniyordu.

 Puno yolunda 4335 metrede bir mola anındayız; arkamızda karlı And zirveleri...

Puno’ya doğru bir de havaalanının bulunduğu Juliaca isimli kırmızı tuğladan müteşekkil, kara ekonominin egemenliği altında kaçakçılık merkezi diyebileceğimiz ilginç bir kentten geçtik. Yollar toprak, evler tuğladan ve çatısız, sokaklar insan kalabalıkları ve bitmeyen bir hareketlilik içindeydi. Hızla içinden geçtik gittik.

 Kanunsuz şehir; Juliaca (1)

Puno’ya yaklaşırken uğradığımız son nokta, Lago Umaya (Umaya Gölü) kıyısında akşama doğru içimizi titreten ayazda bir şaman ayinine katıldığımız Sillustani Köyü oldu. Tuttuğumuz dileklerle katkı koyduğumuz ve bir şaman ve yardımcısının koka yaprakları ve diğer törensel malzemeler eşliğinde yönettiği ayin, kâğıtlara sarılan dileklerin ve törensel malzemenin göl kenarında yakılması ile son buldu. Güneş kaybolmuş, gölün üstüne yavaş yavaş akşamın karanlığı çökmüştü. 

 Lago Umaya

 Umaya Gölü kıyısında; Sillustani Köyü'nde şaman ayini

Törende şamanın kullandığı malzemeler; tören sonunda yakılacak.

Şaman dileklerimizi topluyor ve ritüeli gerçekleştiriyor.

 Lago Umaya'nın üstüne akşam çökmek üzere

Puno’ya vardığımızda yükseklik faktörüyle de katmerleşen, yaklaşık 5 saatlik yorucu yolcuğumuz, her şeyin doğduğu yer olarak kabul edilen, Dünyanın en yüksekteki (3827 metre) gölü Titicaca kıyısındaki geceleyeceğimiz otelimiz Eco Inn’de son buldu.

Dipnot:
(1)  Kanunsuz şehir; Juliaca fotoğrafı http://www.meteolive3d.com/weather-forecast.asp?city=Juliaca&id=49351 adresinden alınmıştır.


Yazan / Fotoğraflayan:  İbrahim Fidanoğlu
Edit: M.YC








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder