BÖLÜM-3
CUSCO’DAN TİTİCACA’YA KADAR…
İbrahim Fidanoğlu
(27 Ocak – 8 Şubat 2010)
Ollantaytambo; Machu Picchu yolunda son durak
Machu Pichu’ya doğru son
durağımız Ollantaytambo idi; İspanyol işgalciler gibi. Onlar da yaklaşık beş
yüzyıl önce Kutsal Vadi’de İnka yerleşimlerini birer birer ele geçirerek
ilerlerken Ollantaytambo’ya geldiklerinde ormanlar arasında saklı Machu
Picchu’ya doğru değil aynı kavşakta yer alan diğer yolu takip ettikleri ve
Macchu Picchu’yu bu şekilde bulamadıkları ve tahrip edemedikleri
söylenmektedir. Bu sayede Cusco kentinin bir örneği olarak İmparator Pacha Kutec
tarafından 1450 yılında yaptırılan bu hanedan kenti, doğal etkilerle yok olan
ahşap ve saman malzeme dışında özellikle taş duvarlar ve tapınaklar günümüze
olduğu gibi ulaşabilmiştir.
Ollantaytambo yolunda mola yerinde; pan flüt eşliğinde coşkun akan Urubamba kıyısındayız.
Ollantaytambo Kasabası'nın İnka temelleri ile bütünleşmiş evleri arasındaki daracık sokakları
Ollantaytambo sokakları
Ollantaytambo’da
İnkalar’dan kalan evlerin duvarları ve sokaklar aynen muhafaza edilmiş
durumdaydı. Evler arasındaki yakın mesafeler o günkü gibi korunmuştu. Dev
taşlardan örülmüş duvarların üstünde bugün köylülerin yaşadığı evleri
yükseliyordu. Sokaklar arsında bir sürü kanaldan sular akıyordu. Bir avluya
açılan birden fazla Ollantaytambo evinin karakteristik özelliği hepsinin
bizdeki “hanay”lara benzer şekilde oldukça büyük tek bir odadan oluşması.
Yerliler bu tek odalı evlerin içinde kutsal kabul edip aynı zamanda önemli
günlerde kurban ederek etini yedikleri ginepick’leri
ile birlikte yaşıyorlar. Bu hayvanlar fare ile tavşan arası bir tür kemirgen ve
bolca otla besleniyorlar. Evlerin içinde onları beslemek için bol miktarda ot
da stoklanmış durumda. Evlerin bir köşesinde kutsal atfettikleri bir takım
unsurlar var: Bunların içinde atalarının kafatasları, lama fetusları ve büyücü
malzemelerine benzeyen bazı pagan ritüellerini uygulamaya yönelik muhtelif
malzemeler de bu köşede yer alıyor. Ayrıca yerlilerin gündelik hayatta
kullandıkları avadanlık (çekiç v.b.) yerine geçecek bir takım ilkel el aletleri
duvarlarda asılı vaziyette duruyor. Odanın içi oldukça loş; ev sahipleri bir
masada yemek yiyorlar. Ayrıca odanın bir köşesinde zor günler için kurutulmuş
et, balık, mısır ve patates yer alıyor. Ollantaytambo’da da yol boyunca gördüğümüz
diğer Peru köylerindeki evlerin çatılarında iki boğa, ortasında haç, merdiven
ve şişeler vardı. Bunlardan boğalar bereketi, merdiven şansı, haç kilisenin
korumasını, şişelerin içindeki şeker kamışı alkolü ise evin korunmasını temsil
ediyordu.
Ollantaytambo'da konuk olduğumuz çağların ötesinden bugüne kalan tipik bir İnka evi
Evlerin çatısındaki tılsım
Evin esas yaşam mekanı diyebileceğimiz salonunda serbestçe dolaşan kutsal Hint Domuzları; ginepickler
Şimdi alışveriş zamanı; yerli evinin avlusunda konuklar ve İnkaların torunları bir arada
Kale'ye ve Güneş Tapınağı'na doğru yürüyoruz
Ollantaytambo insanın
kulağına ilginç gelen fonetiği ile öne çıkan bir İnka yerleşimi. Ollantay, bir
İnkalı komutanın adıymış, tambo ise, İnkalı posta ulaklarının dinlenme
yerlerine verilen isimm iş. İkisi birleşince Komutan Ollantay’ın dinlenme yeri
yada kenti anlamına geliyormuş. Bu kentte yer alan kaleye tırmandığımızda dönüp
kente ve Urubamba nehrinin sürekli oyduğu derin vadiye baktığımızda insanın
saygı duymaması mümkün değil. Ören yerine girişte İnkaların üzerinde altı
basamaklı kutsal haç bulunan kutsal çeşmeleri, 15.yy.dan kalma yerleşim
mekânları yer alıyor.
Ollantaytanbo Kasabası'ndan Kale'ye bakış
Ollantaytanbo sokaklarında suyun yolculuğu
Ollantaytambo'da köprüleri yerle bir eden selin beslediği dereler
Ollantaytambo Kalesi
Ollantaytambo Kalesi; kentte yer alan ve
doğuya doğru konumlanmış Güneş Tapınağı'na ziyarete gelen İnkalar, öncelikle bu
kutsal çeşmelerde bir tür arınma seansından sonra tapınağa çıkıyorlardı. Kaleye
yüzlerce basamağı tırmanarak çıkıyoruz. Yine diğer İnka yerleşimlerinde
gördüğümüz gibi tarım için hazırlanmış teraslar, suyolları ve uzun döşeme
patikalar yer alıyor. Dağın daha yükseklerinde yer alan bir takım yapılar,
tarımsal ürünlerin depolanmasında kullanılmış. Kalenin burç şeklinde Urubamba
vadisine ve doğuya doğru uzanan ucunda Güneş Tapınağı’nın kalıntıları yer
alıyor. Güneş Tapınağı, yine 120 tonluk dev taş kütlelerden oluşuyor. Şimdi
sadece taban taşları yerinde duruyor. İspanyolların tahribatına ancak bu kadarı
dayanabilmiş. Diğer yapı taşlarını ve tapınağa ait her şeyi, İspanyollar talan
esnasında yıkmışlar ve tapınağı ortadan kaldırmışlar. Tapınağın dev taban taş
kütleleri arasına sürtünme bağını kuvvetlendirmek için taştan kamalar atılmış.
Bu sayede yapının temeli deprem de dâhil olmak üzere tüm etkilere karşı daha
dirençli hale getirilmiş. Güneş Tapınağının temel taşları üstünde kutsal İnka
haçı yer alıyor. Bu dev taşların Urubamba ırmağının karşı yakasında yükselen
dağdaki taş ocaklarından buraya getirildiği, bulunduğu yüksekliğe ise Mısır
Piramitlerinin inşaatında kullanılan tekniklere benzer şekilde yükseltilen
topraktan eğik düzlemler üzerinde sürüklenerek yukarı çıkarıldığı belirtiliyor.
Güneş Tapınağı'na çıkmadan önce arınmak lazım; işte size bu amaç için yapılmış kutsal çeşmeler
Kalenin önündeki düzlükte su yolları
Ollantaytambo Kalesi'nin yamaçlarında tarım terasları ve merdivenler
Ön duvarında Kutsal İnka Haçı'nın yer aldığı kutsal çeşme
Kale'den 15.yy.dan kalma İnka evlerinin bulunduğu düzlüğe bakış
Ollantaytambo Kalesi'nin tarım terasları
Kalede suyu yönlendiren makaslar
Kaledeki merdivenler ve su yolları
Kaleden aşağıda Ollantaytambo Kasabası
Kalenin bedenleri
Kaledeyiz; nefes nefese kaldığımız an ve arkamızda Ollantaytambo Kasabası
Ollantaytambo Kalesi'ndeki yürüyüş yolları
Ollantaytambo Kalesi; tarım terasları ve Güneş Tapınağı'na giden yol
Ollantaytambo kasaba
merkezi ile Kaleyi birbirine bağlayan yol aşağıdan çağıldayarak akan bir
derenin üstünden geçiyor. Derenin üstünde yer alan köprünün bir kısmı yakında
yaşanan ve bizim Machu Picchu’ya çıkmamızı engelleyen sel felaketi ve heyelan
nedeniyle epey yara almış. Geçişler kontrollü olarak yapılıyor. Kasabanın
merkezindeki meydanda yer alan dükkânlara dağılıyor çoğumuz. Kimimiz ise bir
şeyler içme derdindeyiz. Hava gene kapatmış ve bulutlar giderek çoğalıyor.
Oldukça kaotik bir atmosfer ile karşı karşıyayız; bazen güneşli bazen bardaktan
boşanırcasına yağan sağanaklar yakamızı bırakmıyor bu coğrafyada.
Kalenin eteklerinde uzanan Urubamba Vadisi
Güneş Tapınağı; kutsal kaya
Kutsal kayaya kazınmış kutsal İnka haçı
Urubamba Vadisi, Ollantaytambo Kasabası ve arka planda Urubamba Nehri
Cusco’dan Puno’ya doğru; Titicaca’ya yolculuk
Cusco’dan bu
sabah karayoluyla ayrılıyoruz; hedefimiz dünyanın yükseklerdeki en büyük gölü
Titicaca’nın kıyısında yer alan ve Cusco’dan 380 km. uzaklıktaki Puno limanı
olacak. Sürekli seyahat halinde yaklaşık 5 saat sürecek otobüs yolculuğumuz,
Raqchi’deki İnkaların en büyük tanrısına adanmış Wiracocha Tapınağı ziyareti,
Puno yakınlarında Silustani’deki şaman töreni ve Sicuani’deki öğle yemeği
nedeniyle daha uzun sürdü ve neredeyse karanlıkta Puno’ya girdik.
Gün boyu tarlalarda çalışmaktan yorulmuş köylülerin son uğrak durağı bir Çiça Bar; İnkaların geleneksel içkisi mısırdan yapılan bir tür bira olan çiçanın sunulduğu mekanlar.
Çiça yapımında kullanılan türlü türlü mısırlar
Çiça olması için mayalanmaya bırakılmış mısır özü;üstü örtüyle kapatılmış.
Çiça barın arka bahçesi; müze gibi...
Yolda ilk
olarak Urcos kasabasından geçtik. Kasabada yol kenarına kurulmuş Pazar
nedeniyle büyük bir hareketlilik vardı. Rehberimiz Maria Antuvanet, bize capuli
isimli; vişne – kızılcık benzeri küçük bir meyveden tattırdı. Kasaba meydanında
gösterişli bir kahraman heykeli dikkatimizi çekti. Heykel, 18.yy. da
İspanyollara karşı ayaklanan köylülerin lideri İnka kökenli Tupac
Amaru II’ye aitti. Yoksul Keçuva yerlilerinin şaşkın bakışları arasında
heykeli dört bir yanından fotoğrafladık. Son İnka Kralı Tupac Amaru’nun
soyundan gelen Tupac Amaru II, 18.yy.da İspanyol sömürgecilere karşı büyük bir
köylü ayaklanmasının örgütlenmesinde ve yönetilmesinde büyük rol oynamış,
mücadelesi Latin Amerika’da filizlenen bugünkü ayaklanmalara bile esin kaynağı
olmuş. 70’li yıllarda Peru’da ve Uruguay’da adını taşıyan örgütler kurulmuş ve
bunlar da tarihteki Tupac Amaru’lar gibi bu toprakların savunulması adına
mücadelelere girişmişler ve bu uğurda can vermişler. Bu küçük kasaba bize
bunları öğretti. Kasabanın çıkışında ise Vilcanota ırmağının üstündeki köprüden
geçerken, ırmağın hemen kıyısındaki büyük hayvan pazarını gördük. İnekler,
alpaka ve lamalar, domuzlar yeni sahiplerini bekliyorlardı. Boz bulanık akan Vilcanota
ırmağının debisi ise yine çok yüksekti.
Urcos'da kent meydanında Tupac Amaru'nun heykeli
Urcos'da Vilcanato Irmağı kıyısında hayvan pazarı
Urcos'da İspanyollara kafa tutan İnka önderi Tupac Amaru'nun heykeli önündeyiz
Urcos’tan sonraki
durağımız İnkaların kutsal suyun yanında kurdukları muhteşem Wiracocha
Tapınağı’nın bulunduğu Raqchi kentiydi.
Raqchi; Wiracocha Tapınağı
Raqchi’de
Wiracocha Tapınağı
Raqchi, Cusco
yakınlarında Vilcanota ırmağının kıyısında, denizden yaklaşık 3500 metre
yükseklikte İnkaların en büyük tanrısı Wiracocha’ya adanmış çok önemli bir
tapınağın yer aldığı bir yerleşim. Arkeolojik kompleksin en önemli yapısı,
zamanında üstü ahşap bir örtü ile örtülü iki katlı ve kerpiçten yapılmış dev Wiracocha
Tapınağı olarak dikkat çekiyor. Kompleksin sınırları, 2,5 metre
kalınlığında, 3 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 5 km. uzunluğunda dev İnka
duvarları tarafından belirleniyor.
Raqchi; Wiracocha Tapınağı'nın iki hole geçiş imkanı veren ortadaki ana duvarı; temelleri taş; üstü kerpiç
Raqchi; tapınak alanında yiyecek depoları ve rahiplerin evlerinin yer aldığı alan
Raqchi; tapınak alanındaki tahıl depoları
Raqchi; diğer yapılar
Raqchi; tapınakta tahıl depolarının bulunduğu ve rahiplerin yaşadığı mekanlara geçiş
Tapınak alanındaki
en önemli yapı olan Wiracocha Tapınağı, 92 metre uzunluğunda, 25 metre genişliğinde
dikdörtgen formlu bir yapı olarak tasarlanmış. Ahşap ve sazdan kaplı bir çatı
örtüsü ile kaplı olduğu tahmin edilen yaklaşık 12 metre yüksekliğindeki
ortadaki ana duvarın iki yana açılan 10 kapısı var. Orta duvar, doğanın
tahribatına karşı üstü bugün de koruyucu bir örtü ile kaplanmış durumda. Bu
duvarın iki yanında ise çatıyı taşıyan taş ve kerpiçten mamul 11’er silindirik
kolon yer alıyor. Bunlardan günümüze sadece biri orijinal haliyle ulaşabilmiş.
Tapınağın çevresinde yer alan 4 adet avluda ise yiyecek deposu olarak
kullanılan yaklaşık 8 metre çapında kulübeler ve tapınakta görevli rahiplerin
yaşadığı mekânlar mevcut.
Raqchi; tapınağa girmeden önce arınma amaçlı kullanılan kutsal çeşmeler
O çeşmelerden biri daha
Tapınak
alanından aşağıda, gölün karşı yakasında ziyaretçilerin tapınağa girmeden önce
arınmaları için birkaç banyo ve çeşme bulunuyor. Bunlara su getiren kanallar
sistemi de oldukça karmaşık bir yapıda. Çeşmelerden biteviye hala akmakta olan
su, bizde sisteme ve İnkalara karşı var olan saygıyı daha bir pekiştiriyor.
Zemini taşlarla kaplı yapay gölün ise ne işe yaradığı tam anlaşılamamış
durumda. Ama arkeolojik kompleks, bugüne ulaşan haliyle bile oldukça benzersiz
ve gizemli bir yapılar silsilesini içinde barındırıyor ve ziyaretçilerde
hayranlık duygularını uyandırıyor.
Raqchi; yapay göl; arkada Wiracocha Tapınağı
Raqchi'de yapay gölün önündeyiz.
Tapınak
alanının hemen girişinde yer alan pazarda ise, İnkaların torunları sattıkları
hediyelik eşyalarla bugün içinde bulundukları yaşamsal darboğazlarını aşabilmek
yolunda mücadelelerini sürdürüyorlar.
Raqchi'de ören yerinin girişindeki hediyelik eşya pazarı; İnkaların torunları yaşam savaşında...
Biz
gezginlere düşen ise yola devam etmek. Yolumuzun üstünde yer alan Sicuani’de
öğle yemeği molası veriyoruz. Küçük kasabada Las Tunas isimli bir restoranda
aldığımız yemek sonrasında Puno’ya doğru devam eden yolculuğumuz sırasında 4335
metreyi gördük. Bu Peru’da gördüğümüz en yüksek noktaydı. Çevredeki otlaklarda
alpaka ve lama sürüleri geziniyordu.
Puno yolunda 4335 metrede bir mola anındayız; arkamızda karlı And zirveleri...
Puno’ya doğru
bir de havaalanının bulunduğu Juliaca isimli kırmızı tuğladan
müteşekkil, kara ekonominin egemenliği altında kaçakçılık merkezi
diyebileceğimiz ilginç bir kentten geçtik. Yollar toprak, evler tuğladan ve
çatısız, sokaklar insan kalabalıkları ve bitmeyen bir hareketlilik içindeydi.
Hızla içinden geçtik gittik.
Kanunsuz şehir; Juliaca (1)
Puno’ya
yaklaşırken uğradığımız son nokta, Lago Umaya (Umaya Gölü) kıyısında
akşama doğru içimizi titreten ayazda bir şaman ayinine katıldığımız Sillustani
Köyü oldu. Tuttuğumuz dileklerle katkı koyduğumuz ve bir şaman ve
yardımcısının koka yaprakları ve diğer törensel malzemeler eşliğinde yönettiği
ayin, kâğıtlara sarılan dileklerin ve törensel malzemenin göl kenarında
yakılması ile son buldu. Güneş kaybolmuş, gölün üstüne yavaş yavaş akşamın
karanlığı çökmüştü.
Lago Umaya
Umaya Gölü kıyısında; Sillustani Köyü'nde şaman ayini
Törende şamanın kullandığı malzemeler; tören sonunda yakılacak.
Şaman dileklerimizi topluyor ve ritüeli gerçekleştiriyor.
Lago Umaya'nın üstüne akşam çökmek üzere
Puno’ya
vardığımızda yükseklik faktörüyle de katmerleşen, yaklaşık 5 saatlik yorucu
yolcuğumuz, her şeyin doğduğu yer olarak kabul edilen, Dünyanın en yüksekteki
(3827 metre) gölü Titicaca kıyısındaki geceleyeceğimiz otelimiz Eco Inn’de son buldu.
Dipnot:
(1) Kanunsuz şehir; Juliaca fotoğrafı http://www.meteolive3d.com/weather-forecast.asp?city=Juliaca&id=49351 adresinden alınmıştır.
Yazan / Fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu
Edit: M.YC
Edit: M.YC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder