KARŞIYAKA ÜSTÜNDE İZMİR'İN İLERİ KARAKOLLARI
24 Aralık 2013
İbrahim Fidanoğlu
Gün ışığından en az yararlandığımız yılın bu son günlerinde; yakın
çevremizde dolaşıp, gözden kaçmış İlkçağ İzmir’ine ait iki önemli noktaya kısa
yürüyüşler yapalım dedik. İlk uğrağımız bugün Karşıyaka’nın mezarlık
alanlarının yer aldığı, 19.yy. Batılı gezginlerin haritalarda Meyhaneköy diye andıkları eski Alurca, şimdiki Doğançay Köyü’nün hemen üstünde yer alan Palaia Smyrna’sının (Eski İzmir) Akropol’ü diye bilinen ve bir
gözetleme kulesinin izlerinin bulunduğu tepeydi.
Gezi rotalarımız; 1 ve 2
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Turan; Nezaret Yeri'nden İzmir Akropolü'ne bakış
Palaia Smyrna
M.Ö. 11.yy.dan itibaren Orta Yunanistan’dan Trakya ve boğazlar yoluyla
Batı Anadolu’ya geçen, daha çok hayvancılık ve tarımla geçimlerini sağlayan
Aiollerin, bugünkü Bayraklı Tepekule’de Bornova Çayı’nın hemen kıyısında
kentleşme çabaları, Palaia Smyrna’da yeni
bir dönemin başlangıcı sayılır. Bölgede yürütülen arkeolojik kazılardan elde
edilen bilgiler çerçevesinde, Tepekule’deki yaşamın günümüzden 5000 yıl
öncesine ulaştığı anlaşılıyor. Son yıllarda İzmir-Aydın Otoyolu kıyısında yer
alan Yeşilova Höyüğü’nde Yrd. Doç. Zafer Derin’in yürüttüğü kazılardan elde
edilen bulgular(1) ise, İzmir’in tarihini günümüzden 8500 yıl öncesine götürüyor. Yine Zafer Derin
Hoca’nın bugünkü Homeros Vadisi’nin üst düzleminde yer alan ve Bornova Çayı’nın
belki de içinden çıktığı İkiz Göller civarında; talandan kurtarılmak üzere
tescil ettirdiği prehistorik höyük de Yeşilova Höyüğü’nden daha genç bir
yerleşimi işaret ediyor. Kimi araştırmacılar da, efsanevi Kral Tantalos’un
kenti Tantalis’in de aynı bölgede yer aldığını belirtiyorlar. Kim ne derse
desin; bir gerçek var ki, Yamanlar Dağı’nın eteklerinde uzanan bu coğrafya
İzmir’in kadim tarihi ile son derece ilişkili bir alanı işaret ediyor.
Akropole tırmanırken muhtemelen avına doğru bir dalış anında önündeki dikenli teli fark edemeyen atmacanın hali
Tepekule’deki Eski İzmir, kendisi için travma niteliğinde üç büyük
saldırı ile karşı karşıya kalır. M.Ö. 650’lerde Kimmerler, M.Ö. 600 yıllarında
Alyattes komutasında Lidyalılar ve en son M.Ö. 546’da Persler İzmir’e
saldırırlar. Kenti talan etmeye yönelik Kimmerler’in saldırısından sonra büyük
bir kaygıya kapılan Smyrna kentinin çevresi bugün kazılarla bazı parçaları gün
yüzüne çıkarılmış olan surlarla çevrilir. Bu ve daha sonraki dönemlerde kenti
saran bu korkular, kentin arka dünyası Yamanlar üzerinden gelebilecek yeni
baskın ve saldırılara karşı, küçük kaleler ve gözetleme kuleleri ile karşı
koymaya ve saldırıları önceden haber alarak savuşturmaya çalışır.
Akropol yolunda Yamanlar'ın yılkı atları
Kentin Pers saldırısı sonrasında yakılıp yıkılması ve talan edilmesi,
İlkçağ’da Batı Anadolu’nun kıyısında bütün yağmacıların iştahını kabartacak
ölçüde ticaretle zenginleşen ekonomisinin bir anda sönüp yok olmasına ve Büyük
İskender’in M.Ö. 333’de Anadolu Seferi sırasında bölgeye uğramasına dek büyük
bir sessizliğe gömülmesine yol açacaktır. Bugün Yamanlar Dağı’nın Güney ve Kuzey
yüzünde yer alan küçük yerleşimlerin izleri, bize belki de o büyük sessizliğin
şifrelerini sunmaktadır. Bugünkü Doğançay’ın
üstünde; Kocabahçe diye bilinen
mevkide olduğu söylenen Aşağı ve Yukarı Mormonda yerleşimleri, dağın öbür
yüzündeki dev bir kayanın dibinde Melanpagos,
bugünkü Emiralem civarındaki Herakleia
ve Palaudis; George Bean ve Prof.
Ersin Döğer’in tespiti olan sınır taşları sayesinde, Yamanlar Dağı üzerindeki
yerleşimlerden haber alınanları arasında yer almaktadır.
Akropol Tepesi'ne bakış
Gerek Palaia Smyrna’nın
savunma sistemi içinde yer alan ve gerekse kentin talan saldırılarına uğradığı
travma dönemlerinde halkın sığındığı alanlar olarak Yamanlar Dağı’nın bu ileri
karakolları; bugünkü Sancaklı Köyü’nün üstünde Adatepe’deki Sancaklı Kale(2), Örnekköy Mezarlığı ile bütünleşmiş durumda ve hemen
onun alt düzleminde yer alan Mezarlık
Kale yada George Bean’in isimlendirmesiyle Yamanlar Yolu Kalesi, Bayraklı’dan Karşıyaka’ya giden karayolu
üstünde; Turan civarında İzmir-Karşıyaka geçişine hakim bir konumdaki Gözetleme Mevkii (FelsWarte) ve sonuncusu Bayraklı-Karşıyaka geçişini kontrol eden ve
askeri tesislerin hemen üstünde yer alan İzmir
Akropolü veya Büyük Kale’dir.
Bunlara ek olarak, Doğancay’ın üstünde; bir su kaynağının yanında yer alan Çobanpınarı Kulesi ve Bayraklı
gecekondularının en üstünde ve onların arasında kalmış Küçük Kale de bu savunma sistemi içinde kabul edilen yapı
kalıntıları içinde sayılmaktadır.
Akropol yolunda çam ağaçları
Eski Alurca yada
şimdiki Doğançay
Karşıyaka’nın arka dünyasında Yamanlar Dağı’nın eteklerinde yer alan
Doğançay’ı, çocukluğumuzda Karşıyaka İstasyonu civarında sepetleri içinde buz
gibi bardacıklarını, saplarındaki yeşile gömülmüş mis gibi kokularıyla
domateslerini satmaya çalışan başı turuncu renkli tartamaklı köylülerinden
hatırlıyorum. 1970’lerden itibaren Doğu’dan ve Orta Anadolu’dan kente yönelen
göçlerden epey bir pay alan köyün Karşıyaka’ya doğru uzanan Güney ucuna; bu
nedenle eski dokusuyla pek de uyuşmayan yeni mahalleler eklemlenmiş durumda.
Köyün bu yakasında yer alan ve son yıllarda yapılan camisiyle de belirginleşen
farklı doku, daha çok Karşıyaka’nın hemen üstünde gelişen gecekondu
mahallelerini andırıyor.
Sisler altında Doğançay Köyü
Eski Doğançay ile yüz yüze gelmek isterseniz, köyün ana aksını oluşturan
caddeden Kuzeye doğru yönelmeniz gerekiyor. Beyaz badanalı evlerin arasından
kıvrılarak yukarıya doğru çıkan daracık sokaklardan biri sizi bir anda genişçe bir
meydana ulaştırıyor. Meydanda yer alan bir çınar ağacının dibindeki küçük şirin
kahvehanede biraz soluklanmak, bir bardak çay eşliğinde kahvedekilerle sohbete
dalmak ve sonra yine daralan sokaklarda ilerleyerek köyün temiz ve bakımlı
evlerinin önünden geçmek, Doğançay hakkında küçük bir fikir verebilir size.
Konyalıların toklu başı diye tanımladıkları ot
Bizim rotamız ise, Doğançay’ın güneyinde yer alan gecekondu mahallesi
içinden geçerek, İzmir Körfezi’ne bir hörgüç gibi uzanan İzmir Akropolü’ne
doğru; yani Büyük Kale…
Akropol'den Doğançay'a doğru