1 Kasım 2012
Aybey Çini
Merhaba.
Yeni bir yürüyüş sezonu başlarken bütün dostlara, izleyenlerimize
merhaba...
Yaz sıcaklarının Sonbahar’da da devam etmesi, sezon açılışının biraz
gecikmeli olarak başlamasına neden oldu. Dağa Kaçtım Ekibi olarak sizlerden ayrı kaldığımız zamanlarda, blogumuzun
işlevini sürekli kılabilmek adına, meraklılarına ve daha geniş kesimlere
ulaşması için, ekibimiz yazarlarından İbrahim
Fidanoğlu'nun seyahat notlarından oluşan çalışmalarını aynı
heyecanla yayımladık.
Gezginler Haydaroluk’ a doğru
yürürken
Bugünkü yürüyüş parkurunu Kemalpaşa Yukarı Kızılca - Mahmut Dağı’nın
etekleri ve Armutlu’nun Mahmut Dağı’na bakan sırtları olarak belirledikten
sonra, Yukarı Kızılca Kahveler’den hareketle saat 10 gibi yürüyüşümüze
başladık. Haydaroluk mevkiine doğru yürüdük ve asfaltın bittiği noktadan
soldaki orman yolunu takip ederek tırmanışa başladık. Tırmanış öncesi İZSU’nun
gem vurduğu Haydaroluk sularından arta kalanlarla beslenen çeşmeden
şişelerimizi doldurduk ve tırmanışa başladık.
Yukarı Kızılca sırtları, aşağıda
Kemalpaşa Ovası ve Spil
Uzun süren idmansızlık performansımızı acaba etkiler mi diye düşünmeden
edemedik. Fazla zorlanmamak adına sık sık birbirimizi ikaz ettik. Buna rağmen
farkında olmadan mola yerine kadar 3 saatlik bir tırmanış gerçekleştirdiğimizi,
dönüşün de bir o kadar zaman alacağını, masa ve tabure görevi gören kayrak
taşların üstüne yorgun bedenlerimizi bırakınca anlayabildik.
Öğle yemeği molasında nispeten zayıf olan menümüzdeki yediğimiz birer
parça palamut dilimi, dönüş yolunda her zorlanmamızda buram buram bize kendini
hatırlattı. Bir daha balık ve helvadan oluşan menüyü yanımıza almamaya tövbe
ettik. Hava, yürüyüş şartları için gayet mükemmeldi. Sıcaklık yaklaşık 24
derece civarında seyretti. Ara sıra yağan çok hafif yağmur ıslatmadı bile. Ekip
tekrar bir arada ve doğada olmanın keyfini yaşarken, en önemlisi; sustuklarında
ve sessizlikte, adımlarının her titreşiminde, yaşadıkları anın ve sağlıklarının
değerini hissediyordu.
Orman yolunda kıvrıla, kıvrıla tırmanıp mesafe kaydettikçe Kızılca
yerleşimleri ve Armutlu, kimi zaman
gözden kayboluyor, hâkim bir tepeye varınca bütün Kemalpaşa Ovası’nı rahatça görebiliyorduk. Bir ara Armutlu’yu derin vadide yer alan Pomak
köylerinden Bayramlı’ya bağlayan
asfalt yolun yakınlarına kadar indik.
Mahmut Dağı yolunda Sonbahar’ın
renkleri
Yemek molası sonrası dönüşümüzü, geldiğimiz yoldan ayrılarak Armutlu’ya doğru ilerleyen bir dere
yatağına paralel çınarlarla kaplı bir vadiden yaptık. Uzun süre bu yolu takip
ettik. Dere yatağında su yoktu; fakat ilerde sağımızdaki vadinin dibinde birden
küçük bir şelale ile ortaya çıkan su oldukça derin bir büvetin içini doldurarak
vadinin aşağılarına doğru akıyordu. Büvetin derinliği vadinin dibine yukarıdan
bakan bizi şaşırttı. Uzun süre yeraltından gizlice hareketini sürdüren su
kütlesinin ansızın ve bu debide ortaya çıkışı hayret vericiydi.
Armutlu – Bayramlı asfaltı
Vadi iyice genişledi. İlerde çınarların altından ilerleyen dere
yayılarak yolumuzu kesti. Arabayı bıraktığımız Yukarı Kızılca’dan fazla uzaklaşmamak için Armutlu’nun dış mahallelerine yaklaşırken Yukarı Kızılca yönüne döndüğünü yoldan geçen bir köylüden
öğrendiğimiz orman yoluna saptık.
Büyük bir daire çizip nerdeyse Kemalpaşa Ovası’ndan tekrar yükseldik. Umduğumuzdan
uzun süren bu dik çıkış ekibi oldukça zorladı. Bu yolda bizi bekleyen günün sürprizini
görünce oldukça keyiflendik. Bu oldukça eski bir zamandan kalma; zeytin
ağaçlarının altında, neredeyse toprak yola sıfır, kemerli, büyük kısmı toprak
altında kalmış genişçe bir mezar odasıydı.
Nif Dağı çevresindeki ilk çağ yerleşimleri hakkında az çok malumat alınabilmiş
olmasına rağmen bu yörede bilinen antik bir yerleşim bilgisine sahip olmamamız
nedeniyle gördüklerimiz bizi düşündürdü. Bu tür mezar yapılarının benzerlerini
Tire çevresinde Pers dönemi mezar odalarında görmüştük. Acaba aynı döneme mi
dek düşer diye (M.Ö. 5. – 6. yy.lar) aklımızdan geçirdik. Mezar, çoğunlukla
rastladığımız gibi bir defineci açmasıydı. Her yerde olduğu gibi defineciler, sondajı
yapmış, girişi bir kaç basit dal parçasıyla kapamayı da ihmal etmemişlerdi.
Ancak, içinde ne yazık ki, bir şey bırakmamışlardı. Resimlerini çekip
belgeledikten sonra tekrar yola koyulduk.
Armutlu’ya inen yoldayız; Ah
çınarlar, çınarlar…
Yürüyüşün başında sularımızı tazelediğimiz billur gibi akan çeşmeye
ulaşmak, dönüş yolunda tek gayemiz oldu. Yaklaşık olarak 18 km.lik bir mesafeyi
geçen yürüyüşü, Yukarı Kızılca’nın meşhur havuzlu kahvesindeki çaylarımızı
içerken sonlandırdık.
Akşamın karanlığı etrafa çökerken, müezzinin okuduğu akşam ezanı,
çevremizdeki telaşsız insanlara evlere gitme vaktinin geldiğini söyler gibiydi.
Biz de bu çağrıya uyup telaşlı insanların “ülkesi”, yani şehrin keşmekeşine
doğru yola koyulduk. Allahtan biz telaşlı olmadığımız için Bornova’ya
yaklaşırken, yeni başlayan yağmurdan da etkilenerek önümüzde devrilme tehlikesi
atlatan bir TIR’ın gerisinde kalmayı başarabildik. Biraz ilerde karşılaştığımız
manzara ise daha ürkütücü idi. Karşı şeridi tamamen kapamış bir başka TIR yolda
boylu boyunca yatıyordu. Bizim şeritte ise bir binek araba yolun bir şeridini
kapamış durumdaydı, bazı arabalar da bunlara çarpmıştı. Yani insanlar evlerine
dönerken tam bir kaos hakimdi yollara. Dağlarda bıraktığımız sakinliğimiz,
ispinozların karatavukların sesleri, üzerinde yürüdüğümüz kurumuş çınar
yapraklarının çıkardığı melodik sesler, hepsi ama hepsi geride kalmıştı. Bize
düşen ne yazık ki, bu kaostan usulca sıyrılmaktı. Biz de öyle yaptık, çarpışan
arabaların çevresindeki bir o kadar da meraklı kalabalığı arkamızda bırakıp
evin yolunu tuttuk.
Bayramlı yönüne doğru vadinin
gelişimi
Armutlu’ya doğru bakarken
Doğanın kucağında
Çınara saygı
Armutlu yolunda kulübe, su ve
ağaçlar
Armutlu yolunda birden yeryüzüne çıkan su ve onun
oluşturduğu derin büvet
Yukarı Kızılca yolunda kemerli
mezar
Yukarı Kızılca’ya dönerken
Armutlu kasabasına bakış
Yemek molası verdiğimiz yerdeyiz
Dönüş yolunda Haydaroluk’a doğru…
Bir başka gezide, bir başka güzellikte buluşmak üzere sağlıcakla kalın.
Yazan: Aybey Çini
Düzenleyen: MYC
Düzenleyen: MYC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder