7 Ocak 2011
İbrahim Fidanoğlu
Sabah Bornova’dan Manisa’ya doğru
hareket ettik. Manisa’yı geçtikten sonra Üçpınar levhasından sola döndük. Asfalt
ama dar bir yoldan sola doğru ilerledik. Sağa sapak veren Tekeliler ve Halitli
kavşağını geride bıraktıktan sonra Çınarlıköy – Çamköy - Kaleköy sapağından
sağa doğru saparak Üçpınar yolundan ayrıldık. İç içe girmiş iki köyden sağdaki
Çınarlıkuyu’nun içinden, soldaki Çamköy’ün ise kıyısından geçerek Kaleköy’e
yöneldik. Kaleköy, arkasında doğal bir kayaya yaslanmış yüksek bir tepeye monte
edilmiş gibiydi. Kaleköy’den yoğun çam ormanı içinden ilerleyerek doğal kale
görünümünde dev bir kayaya ve sonra Demirciköy’e ulaştık. Demirciköy – Örencik
– Sakallı üç yol ağzında bir çobanla karşılaştık.
Amacımız Yunt Dağında yer
alan agat taşlarının bulunduğu alana ulaşmaktı. Çobandan arazi hakkında bilgi
aldık. Sakallı yönüne döndük. Arabayı sağda düzlükte akmayan bir çeşme dibinde
bırakarak yaklaşık 11.30 gibi yürüyüşe başladık. (rakım 250 metre) Kuzey doğu
yönüne doğru Sakallı’ya giden asfalt yoldan ayrıldık. Toprak, yakındaki
yağışlardan suya dönmüştü. Her yer karasuluk görünümündeydi. Tedrici
olarak yükselmeye başladık. Ağaç kesimi yapılan doğu yönündeki sırtı dönen
toprak yolu izleyerek, zaman zaman da makilik araziye saparak yaklaşık 1,5 saat
kadar yürüdük. Artık arkamızda bıraktığımız asfalt yol görüş alanımızdan
çıkmıştı. Biz, giderek solumuzda uzanan derin bir dere yatağına paralel olarak yürüyorduk.
Bitki örtüsü meşe ve çam ağaçlarından, pırnar meşesi çalılarından oluşuyordu.
Aşağıda akan derenin sesi bize dek ulaşıyordu. Vadinin yamacında birden
karşımıza 13 civarında yılkı atı sürüsü çıktı. Atlar önce bizi sessizce
izlediler, daha sonra lider aygırın kişnemesine uyarak hızla bizden aksi yönde
uzaklaştılar.
Karşı yamaçta birbirinden uzakta iki çeşme vardı. İkinci çeşmeye
ulaşmak için dereyi geçmemiz gerekiyordu. Vadinin dibine kadar indik. Dereyi
atladık. Tekrar tırmandık. Çeşmenin bulunduğu düzlüğe çıkarken agat taşlarının
döküntüleriyle karşılaşmaya başladık. Yüksek sıcaklık ve basınç altında farklı
mineral yapıların birbirleriyle yapışık biçimde yada yalın halde bulunan
örnekleri topladık. (rakım 565 metre) Çoğunlukla kirli beyaz, bazen açık
eflatun renklerde kristalize olmuş agat taşları üstümüzde bulunan şosenin
üstünden aşağıya doğru dökülmüş ve etrafa saçılmıştı. Çeşme başında otlayan
koyunların yavrularıyla meleşmeleri arasında azığımızı yedik, üstüne de
yaktığımız ateşte yaptığımız çorbalarımızı içerek nevale faslını bitirdik. Saat
2 civarında geri dönüş için harekete geçtik. Bir süre dere yatağından yürüdük. Daha
sonra makilik araziden ve bozuk ormanlık araziden yukarı tırmanarak geldiğimiz
toprak yola ve sırta ulaştık. Saat 4 gibi arabaya ulaştık.
Dönüşte Kocaçay’a
doğru Örencik, Pelitalan, Yuntdağı Yenice ve Yuntdağı Köseler üzerinden Aigai
yakınlarındaki Roma döşeme yoluna çıktık. M.Ö. 170 yıllarında, 30.000 kişilik
Roma ordusunun Selevkoslarla Manisa önlerinde yaptıkları savaşa giderken
geçtikleri bu tarihi yolun yaklaşık 100 metresi kalmıştı. Saat 5’de döşeme yolu
arkamızda bırakarak Şakran üzerinden İzmir’e döndük.
Yazan: İ.F
Koyuneli köyü
Kocaçay deresi
Yılkı atları
Kocaçay ve köprü
Yazan: İ.F
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder