20 Nisan 2021 Salı

ELAİA’DAN KAZIKBAĞLARI’NA-4

ELAİA HAKKINDA HER ŞEY… 
(BÖLÜM-4) 
PANDEMİ ZAMANI, ELAİA’DA BİR GÜN 
22 Mart 2021 
İbrahim Fidanoğlu
 
Daha Cumartesiler pandemiye kurban edilmemişti henüz. Kırmızıya bulanmamıştı risk haritaları İzmir’in. İşte öyle bir cumartesi günü Çandarlı otoyolunu takiben Şakran’a doğru yola çıktık. Hava güneşli ve sıcaklık 18 derece civarındaydı. Daha önceki zamanlarda 2008, 2010 ve 2011 yıllarında da bölgeye uğramıştık. O günden günümüze dek Pergamon’un antik limanı Elaia’daki farklılıkları görmek üzere; pandeminin yaklaşık 1 yıldır esir aldığı ve hayatımızın daraldığı bu günlerde rotamızı yeniden Kazık Bağları ya da İlkçağ’daki ismiyle Elaia limanına çevirdik. 
 
Batı mendireği üzerinden Elaia limanına bakış
(Eylül 2008)
 
Kazık Bağları'ndan Elaia'ya doğru; yol boyunca zeytinlikler...
(Mart 2021)
 
Elaia'dan Yunt Dağı'nın görünümü; en arkada boynuz gibi uzanan tepe ise, Pergamon dağ geçitlerini denetleyen bir gözetleme kalesinin bulunduğu Sakarkaya...
(Mart 2021)
 
Şakran sapağından otoyoldan ayrıldıktan sonra Köseler tali yoluna yakın bir rotadan Yeni Şakran’a, oradan da İzmir-Bergama asfaltını takip ederek Kazık Bağları’na ulaştık. Kazık Bağları, bugün volkanik Yunt Dağı’nın eteklerinde yer alan Zeytindağ kasabasına bağlı mahalle konumunda bir yerleşim. Öğle üzeri ulaştığımız Kazık Bağları, belki de salgın nedeniyle olsa gerek; oldukça sessizdi. Bergama yönünde yer alan Kazık Bağları Camii’nin hemen yanındaki; her zaman oldukça canlı olan akaryakıt istasyonuna ait mola tesisi de, yolun deniz tarafında yer alan eski yol üstü kahvehanesi de kapalıydı. Arabayı kahvehanenin önündeki dut ağaçlarından birinin altına bırakıp, kahvehanenin sağından denize doğru ilerleyen parke taş döşeli yola saptık. 
 
Elaia yolunda zeytinlikler
(Mart 2021)
 
Elaia'da çiriş otları baharı karşılarken...
(Mart 2021)
 
Kazık Bağları 
 
Ortalık sessizdi; sadece bazı evlerinin avlu duvarlarının ardından zaman zaman gelen insan sesleri, belki avlularda üslenmiş acar köpeklerin seslerine karışıyordu. Biraz ilerde yol ikiye ayrıldı; denize ve Elaia limanına giden yol, hafifçe sağa ve kuzeye doğru kıvrılan yol idi. Devam ettik. Uzun süre Elaia’nın 2500 yıllık kadim ismine sahip çıkan zeytinlikler arasından yürüdük. Baharın bütün güzellikleri yaşlı zeytin ağaçlarının altlarındaki yeşil çimenlerin üzerine yansımıştı. Bembeyaz papatyalar, biraz ileride Elaia’nın akropolüne doğru, çiriş otları, anemonlar ve diğerleri; rengârenk bir resmigeçitte idiler sanki.
 
Akropol eteklerinde papatya kolonileri
(Mart 2021)
 
Elaia zeytinlikleri
(Mart 2021)

Kazık Bağları'nda bir zeytinliğin sınır taşı gibi; bir Ion tazı sütun parçası
(Mart 2021)
 
Yol boyunca zeytin bahçelerinden birinin girişinde bir sınır taşı gibi duran; İlkçağ’dan kalma Ion tarzı ve Dorik iki sütun parçası gördük. Biraz ilerde ise, yoğun servilerin yer aldığı bir bahçede ise, etrafı sınırlandırılmış mezar görünümlü, ama normal mezar ölçülerinden oldukça büyük bir mekân ile karşılaştık. Servilerin hemen kuzeyinde ise, 19.yy.dan kaldığını düşündüğümüz eski bir yapı yıkıntısı vardı. Bahçede daha biraz içeride ise, Elaia’dan kalma andezit kesme taşlardan çevrilmiş eski bir kör havuz dikkat çekmekteydi. Acaba bu büyük bir çiftliğin arka dünyasını hatırlatan bu yıkıntılar ne zamandan kalmıştı, kimler yaşamıştı buralarda? 
 
Servili bahçe; mezara benzettiğimiz alan
(Mart 2021)

Serviler; boy boy...
(Mart 2021)
 
Bahçede bir havuz; Elaia taşlarının son mekanı şimdilik burası...
(Mart 2021)
 
Bahçede hüzün; serviler, altında bir mezar esintisi; biraz ileride evlerin yıkıntısı...
(Mart 2021)
 
Elaia'dan kalma bir Dorik sütun parçası daha...
(Mart 2021)
 
Bahçe kenarlarında bir çit bitkisi işlevi gören bademlerin çoğu artık yaprağa durmuştu. Kimisinin üzerinde ise, hala pembe-beyaz çiçekleri vardı. Yol, Bakırçay’ın binlerce yıllık hummalı uğraşısının izin verdiği ölçüde sürekli değişen kıyı çizgisine paralel bir şekilde kıvrılarak, antik limana dek götürdü bizi. Henüz uyanmamış deniz börülceleri ve kaya koruğu kolonileri, donuk renkleriyle diğer bataklık bitkilerinden fark edilecek denli ayrışmamışlardı daha. 
 
Yaprağa durmuş bademler
(Mart 2021)
 
Elaia limanının hemen kıyısında bir kuyunun dibinde baharı karşılarken; çiriş otları ve arkada Kaikos'un kazandırdığı alüvyonlu topraklar...
(Mart 2021)
 
Belki yaşamın tarafını tutan baharın gelişiyle olsa gerek, kıyı boyunca yürürken kırda pastoral görüntülerle karşılaştık çoğu kez. Bir zeytin ağacına yaslanmış eski bir merdiven, 19.yy.dan kalma olduğunu düşündüğümüz; hala faal bir kuyunun yanında henüz çiçek açmış bir çiriş otu, Elaia’nın akropolünü geçtikten sonra bir zeytinliğin sanki kuzey sınırını belirlercesine doğuya doğru uzanan 2500 yıllık bir temel izi; hepsi bizde yaşama ve yaşanmışlıklara dair hoş esintiler bıraktı. 
 
Elaia akropolü yakınlarında antik limanın karşısında bir zeytinliğin neredeyse sınırını belirleyen İlkçağ'dan kalma bir temel izi; Elaia'daki önemli yapılardan birine ait olmalıydı. Hellenistik dönemde kentte Demeter ve Kore tapınağından söz ediliyor. Onlarla ilişkili olabilir mi?
(Mart 2021)
 
Elaia bataklıkları ve arkada denizin ötesinde Yunt Dağı...
(Mart 2021)
 

Bakırçay’ın (Kaikos) çamurlarına bulanmış antik limanın tam karşısında yer alan alçak bir tepe Elaia’nın akropolü olarak tanımlanıyor. Deniz seviyesinden yaklaşık 15-20 metre yüksekliğindeki bu tepenin üzerinde şimdilerde güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanan yoğun zeytinlikler yer almakta. Zeytinin verimliliği için her yıl toprağın sürülerek alt üst edilişi sonrasında, onun derinliklerinde saklı kalmış Elaia’nın 2500 yıllık geçmişi yavaş yavaş yükselir yüzeye doğru. Gri renkli Aiol seramik kırıkları, kırmızı renkli terrakottalar üzerinde siyah boyalı süslemeler içeren çanak çömlek parçaları; hepsi araziye saçılmış durumdadır. Binlerce kırık; irili ufaklı binlerce seramik parçası; her yıl tarlalar yeniden sürülürken yeniden parçalanır; ta ki anlamsız bir büyüklüğe indirgenerek yeniden toprağa mal oluncaya dek. 
 
Elaia limanı ve akropol; 2008'de...
(Eylül 2008)
 
Elaia limanı ve akropol sırtları; 2021'de...
(Mart 2021)
 
Akropolün karşısında yer alan antik limanın batı mendireği Kaikos’un çamurlarına saplanıp kalmış olsa da hala ayaktadır. Kaikos’un deltasında; onun kopan kolları boyunca karaya doğru nüfuz eden su, yağmurla da beslenerek mendireğin büyük ölçekli taş kütlelerinin arasına sokulur kışları. Bataklık kıvamındaki alüvyonlu toprakta ise, uzun yıllardır hayat bulan deniz börülceleri, kaya korukları, kamçı gibi saplarıyla kovanlıklar ve başka bataklık bitkileri mendireğin üzerinden denize doğru ilerlerken her yanınızdan çepeçevre sarar sizleri. Ama bir de denizin kışın karaya doğru fırlatıp attığı bir yığın pislik de onların arasına sıkışmış durumdadır. Bazen gezgin, mendireğin kesme taşları arasında yüzlerce yıllık suyun ve tuzun aşındırmasıyla açılmış aralıklar nedeniyle ayağını nereye basacağını şaşırır; atlar ileriye doğru. Taşları birbirine bağlayan kenet yuvalarının içine İlkçağ’da dökülmüş kurşun kenetlerden ise bir haber yoktur artık yitik zaman tünelinde. Eritilmiş ve hepsi yeniden başka amaçlarla kullanılmıştır büyük olasılıkla. 
 
Elaia limanının batı mendireğini oluşturan taş blokların birbirine sabitlenmesini sağlayan kenetlerin yuvaları
(Mart 2021)
 
Kenet yuvasının yakından görünümü
(Mart 2021)
 
Deniz börülceleri daha uyanmamıştı.
(Mart 2021)

Kaya korukları
(Mart 2021)
 
Elaia Limanı 
 
Bataklığa batmamak için, yeni sürülmüş bir tarlanın sınırlarını belirleyen otların üzerine basa basa Elaia’nın batı mendireğine doğru yürüdük. Yolun başlangıcında ise, bir zeytin ağacının dibinde üstü çalılarla örtülmüş eski bir kuyu vardı. Tarlanın sınırları boyunca yürüyerek Kaikos’un çamuruyla kahverengine bulanmış batı mendireğinin ilk taş bloklarına ulaştık. Yüzlerce yıldır tuzun ve suyun aşındırdığı koca blok parçalarının üzerinde ilginç kabartmalar oluşmuştu; sanki İlkçağ’ın mermer frizleri gibi. 
 
Elaia limanının batı mendireği
(Mart 2021)

Sarı renkli ve kalker içeren kumtaşından elde edilmiş kesme taş blokların üzerinde yüzlerce yıllık korozyonun bıraktığı izler
(Mart 2021)

Bu da bir başka iz; kenet yuvalarının aşınması mı; yoksa başka bir şey mi?
(Mart 2021)

Tekinsiz denizi ile meşhur Çandarlı Körfezi’nin bir doğal limanı andıran en korunaklı iç yayında kurulmuş olan Elaia limanına bakarken, Romalı mimar yazar Vitrivius’un Mimarlık Üzerine On Kitap isimli yapıtında antik limanlar ile ilgili olarak yazdıkları geldi aklımıza: 
 
“Konumlarında kavis yapan veya içe dönük çıkıntı veya burunlar gibi doğal avantajlar varsa, bu limanlar kuskusuz çok elverişlidir. Bunların etrafında revaklar veya tersaneler inşa edilmeli veya revaklardan iş merkezlerine geçitler yapılmalı, her iki tarafta, makine yardımı ile zincirlerin gerilebileceği kuleler dikilmelidir.” 
 
“Ancak doğal avantajların bulunmadığı, gemileri fırtınalarda korumaya elverişsiz durumlarda söyle davranmalıyız: Yakınlarda bir nehir yoksa fakat bir tarafta dış liman yapılması olanaklıysa, karşı taraftan duvar veya setlerle ilerleyerek kapalı bir liman oluşturunuz.”
 
Elaia limanı; batı mendireği
(Eylül 2008)

Elaia limanında batı mendireğinin bazı noktalarında mendireğe dik konumda yerleştirilmiş ve şimdi suyun altında kalmış taş blokların bazıları
(Mart 2021)
 
Gerçekten de Elaia antik limanının kurulmuş olduğu körfezin uzaydan çekilen fotoğraflarına bakıldığında Vitrivius’un metninin ilk paragrafında tanımlanan doğal liman özelliklerine sahip olduğu hemen anlaşılır. Kuzey–güney yönünde uzanan körfez, gemilerin rahatlıkla sığınabileceği korunaklı doğal bir liman görünümündedir. Yine kuzey–güney yönünde uzanan mendirek temelleri de bu hat boyunca alüvyonlu toprağın üstünde izlenebilmektedir. Yaklaşık 180 metre civarında bir uzunluğa sahip mendireğin andezit kayalardan elde edilmiş taş blokları, kurşun kenetlerle birbirine bağlanmış olmalıdır. Kelebek kanadı şeklindeki taşa oyulmuş kenet yuvaları, mendirek üzerinde denize doğru ilerlerken kolaylıkla fark edilebilmektedir. Bir süre devam eden taştan duvar temelleri, alüvyonlu çamurun içinde kaybolup gitmektedir. Liman bölgesinde son yıllarda Bergama Müzesi’ne bağlı olarak Alman arkeologlar tarafından yürütülen yüzey araştırmaları ve jeofizik ölçümler, Elaia yazılarının üçüncüsünde de belirttiğimiz gibi tahmin edildiğinden daha büyük bir yapılar kümesinin bulunduğu ihtimalini güçlendirmiştir. Bu bölgede çamur içinden ele geçirilen gülleler, limanın askeri önemine işaret etmektedir. Burada yürütülecek daha derin boyutlu kazı ve araştırmalar, Antik Pergamon’un deniz gücü hakkında değerli bilgilere ulaşmamıza yardımcı olacaktır. 
 
Elaia Limanı; güney ve batı mendirekleri tarafından korunaklı bir şekilde Çandarlı Körfezi'nin sert batı rüzgarlarına karşı kapatılmış durumda...
(Elaia Survey; Fotoğraf: Bartz&Seeliger; Journal of Archeological Science, Quaternary İnternational 312(2013))
 
Elaia antik limanı; batı mendireği panaroması
(Mart 2021)
 
Alman arkeologların yaptığı yüzey araştırmaları ve jeoarkeolojik ölçümlemelere göre, Elaia antik limanının biri güneydoğuda, diğeri ise batıda yer alan iki mendirekten oluştuğu anlaşılıyor. Bunlardan batı mendireği hala yüzeyde izlenebilir durumda olmasına karşılık, güneydoğudaki mendireği Kaikos’un alüvyonlu çamurlarına gömülmüş haldedir. Batı mendireğinin sarımtırak kalkerli kumtaşından elde edilmiş kesme blok taşları kimi toprağa gömülü vaziyette, kimi ise kışın karaya hücum eden suyun altında görülebilir durumdadır. Yüzey araştırmasını yürüten Pergamon kazı ekibinin verdiği bilgilere göre, batı mendireğinde yer alan kesme taş blokların her biri yaklaşık olarak 1,70*0,80*0,40 metre boyutlarındadır.(1) 
 
Batı mendireği
(Eylül 2008)

Batı mendireğinin ucundaki taş yığını; arkada Sakarkaya...
(Mart 2021)
 
Yine aynı kaynakta yer alan bilgilere göre; İlkçağ’da mendireğin deniz içinde kalan tabanını oluşturmak üzere önce moloz taş ve kayalarla deniz seviyesine dek ulaşan bir set oluşturulmuş; bunun üzerine yaklaşık deniz seviyesinden yaklaşık 2 metrelik bir yüksekliğe ulaşacak şekilde yukarıda sözü edilen büyüklüklerdeki kesme taş bloklardan bir duvar örülmüştür. Jeofiziksel yöntemlerle yapılan ölçümlerde, yine aynı kaynağa dayanarak; toprak altında kalmış olan güneydoğudaki mendireğin de aynı yöntemle inşa edilmiş olduğu söylenebilir. 
 
Elaia Körfezi; bataklıklarla iç içe...
(Eylül 2008)
 
Aynı bataklıkların 2021 yılındaki durumu
(Eylül 2008)
 
Kaynaklarda doğudan batıya bir yay şeklindeki kapalı limanın kuzeyden güneye genişliği yaklaşık 250 metre, doğudan batıya genişliği ise yine yaklaşık olarak 200 metre olarak verilmektedir. Bu da yaklaşık olarak 4,8 hektarlık bir alana karşılık gelmektedir. Elaia limanının Elaitikos ya da bugünkü ismiyle Çandarlı Körfezi’ne açılan ağzı ise, yaklaşık 45 metre genişliğinde verilmektedir.(1) Bu şekilde İlkçağ’dan beri Çandarlı Körfezi’nde seyreden gemileri tehdit eden sert batılı rüzgârlara karşı da liman korunaklı hale getirilmiştir.
 
Elaia ve çevresi
(Google Earth'de işaretlenmiştir.)
 
Elaia ve çevre yerleşimler
(Elaia Survey;  Article Name: The Harbour of Elaia,  Figure: 1/a; Quaternary Sience Reviews; 2016)
 
En parlak dönemini Pergamon’un ticari ve askeri limanı olarak İ.Ö. 3.yy.dan itibaren yaşayan Elaia, Pergamon Krallığı’nın; son kral III. Attalos’un vasiyeti üzerinden Roma Devleti’nin eline geçmesi sonrasında, eski önemini zaman içinde giderek yitirir. Kaikos’un taşıdığı alüvyonlu çamurların ve Roma çağında bölgede yaşanan büyük depremlerin de bu sonuçta elbette rolü büyüktür. Bölgede yürütülen son arkeolojik araştırmalar, Elaia’da yaşayanların; İ.S. 6.yy.da ya da 7.yy.ın başlangıcında daha güvenli bir yaşam alanı tesis etmek üzere, Kaikos’un deltasını Elaia körfezinden ayıran Bozyertepe’nin eteklerindeki Püsküllü Tepeler olarak anılan daha içerlik alanlara çekildiklerini göstermektedir.(2) 
 
Güney mendireğinin  gömülü olduğu alüvyonlu topraklar şimdi mera işlevi görüyor.
(Mart 2021)

Elaia akropolü ve Elaia limanı
(Mart 2021)
 
Elaia’dan Çandarlı Limanı’na doğru 
 
Elaia körfezine paralel şekilde; kıyı boyunca ilerleyen bir toprak yolu takip ederek, önümüzde tedrici bir şekilde yükselmekte olan bir bayıra doğru yürümeye başladık. Yürürken karşımızda gördüğümüz kuzeydoğu yönünde uzanan alçak tepeler, herhalde Bakırçay’ın bugünkü deltasını Elaia körfezinden ayıran Bozyertepe’nin eteklerinde yer alan Püskül Tepeler olmalıydı. Bayırda ve Elaia limanının arka dünyasında yoğun zeytinlikler vardı. Zeytinlikler arasında birkaç bağ evi ve hayvan damları gördük. Kimisi yıkık döküktü. 
 
Püskül Tepeler civarında rastladık bu çeşmeye.
(Mart 2021)

Ahlatların bir kısmı henüz tomurcuktaydı.
(Mart 2021)
 
Yol boyunca yeni yeni çiçeğe durmuş ahlatlar, yer yer sarı çiçekleriyle katırtırnakları, Arap sümbülleri, bembeyaz papatya kolonileri, ağırlıklı olarak pembe ve eflatun renkli anemonlar, artık yaprağa durmuş badem ağaçları, Elaia’da baharın birer tanığı gibi bizleri selamladılar dizi dizi. 
 
Anemonlar yeni açmıştı henüz.
(Mart 2021)

Bir kısım ahlatlar da yeni çiçeklenmişlerdi daha.
(Mart 2021)

ve Arap sümbülleri...
(Mart 2021)

Biraz ileride sola ve denize doğru kıvrılan toprak yolun kıyısında, eski bir çeşmeye rastladık. Çeşmenin arkasındaki sırtta ise, harap durumda ve terk edilmiş bir çiftlik evi vardı. Eve giden yol davetkâr olsa da, zaman kısıtı nedeniyle toprak yolda kalmayı yeğledik. Çeşmenin suyu akmıyordu. Kemerli ana gövdesinin üzerinde ve kurnanın hemen yanında; belki de şimdi yerinde olmayan bir kitabenin bulunduğu girintili bir yuva mevcuttu. Suyun döküldüğü haznenin iki yanında ön cepheyi tamamlayan ve ana gövdeye bitişik konumda birer kesme taş, haznenin önünde ve yerde ise, Elaia’dan kalma olduğunu düşündüğümüz bir mimari parça vardı. Çeşmenin haznesi soldaki taş bloğun altından geçen bir delikten hayvanların su içmeleri için hazırlanmış geniş bir yalağa doğru suyun geçişine izin vermekteydi. Belli ki çeşme, beyaz badana ile daha yeni boyanmıştı; ama nedense suyu akmıyordu; belki de bilerek kesilmişti. Yazın kavurucu sıcak günlerini düşündük; bu çeşme o anlarda Bakırçay ovasında çalışanlar için bir kurtarıcı olmalıydı. 
 
 
Susuz ve yalnız çeşme; Elaia'dan limana doğru... 
(Mart 2021)
 
Elaia'dan günümüze kalan bir mimari parça
(Mart 2021)
 
Çeşmenin yanından ayrıldıktan sonra Çandarlı Limanı’na doğru gittiğini tahmin ettiğimiz toprak yol çatallandı, biri aşağıya ve Elaia’nın bataklıklarına doğru yöneldi. Diğer yol ise, tarlalar arasından ileriye doğru devam etmekteydi. Zaman daralmış; İzmir’e dönüş vakti yaklaşmıştı. Yolun kalan bölümünü bir başka zamana bırakarak geri dönmeye karar verdik. Daha Kazık Bağları’nda; gelirken gördüğümüz zeytinliklerden papatya toplayacaktık. Bu nedenle aynı güzergâhı takip ederek, başlangıç noktamız olan İzmir-Bergama yolu üzerindeki yol üstü kahvehanesine doğru yürüyüşe geçtik. Bir süre sonra Akropol tepesi ile Elaia’nın antik limanı arasından bir kez daha geçerek Kazık Bağları’na doğru yöneldik. 
 
Ahlatlar; patladı, patlayacak.
(Mart 2021)
 
Çeşme ve hayvanların su içmesi için yapılmış olan yalağı
(Mart 2021)
 
Burada yaşlı zeytin ağaçlarının altında bol miktarda bembeyaz papatya kolonileri vardı. Zeytin ağaçları ise, zamana ve doğa koşullarına direnerek şekilden şekle girmişlerdi. Aynı kökten çıkan iki gövde, yıllar sonra yeniden kavuşmuş gibi birbirlerine sarılarak göğe doğru yükselmekteydiler. Bir diğeri ise, ortasında bulunan büyük bir boşluğun çevresinde bir halka oluştururcasına; aynı kökten hayat bulmuş iki gövdenin yeniden tek bedende ve tamamen bütünleşmesini temsil ediyordu. Gerçekten mucizevî görüntüler sunmuştu doğa gene bizlere. 
 
Aynı kökten hayat bulmuş; önce iki, sonra yeniden tek vücut; zeytinin mucizevi evrimi...
(Mart 2021)

Birbirine sarılarak büyüyorlar; zeytinlerin kardeşliği...
(Mart 2021)
 
Papatya toplama işlemi tamamlandıktan sonra, Bergama yolu üstündeki kahvehanenin önüne bıraktığımız arabamıza doğru ilerledik. Şimdi gitme zamanıydı. Pandemiyle ağırlaşmış bir hafta sonunu, bu kez Pergamon’un limanı; Aiol yerleşimi Elaia’da geçirmiştik. Görmediğimiz daha neler vardı kim bilir? Güneş kavuşmak üzereydi artık; onları da başka avarelik günlerimize saklayarak akşama yaklaşan bir vakitte İzmir’e doğru yola çıktık. 

Dipnotlar:
1.       Taken From the sea, reclaimed by the sea: the fate of the closed harbour of Elaia, the maritime satellite city of Pergamum (Turkey); Martin Seeliger, Melanie Bartz, Ercan Erkul, Stefan Feuser, Daniel Keltebaum, Christina Klien, Felix Pirson, Andreas Vött, Helmut Brückner; Quaternary İnternational 312(2013) page: 70-83; Journal of Archeological Science 
2.      The environs of Elaia’s ancient harbour-a reconstruction based on microfaunal evidence; Anna Pint, Martin Seeliger, Peter Frenzel, Stefan Feuser, Ercan Erkul, Christopher Berndt, Christina Klien, Felix Pirson, Helmut Brückner; Quaternary İnternational 54(2015) page: 340-355; Journal of Archeological Science 
3.      Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

 

 

3 yorum: