ELAİA
HAKKINDA HER ŞEY…
(BÖLÜM-4)
PANDEMİ ZAMANI, ELAİA’DA BİR GÜN
22 Mart 2021
İbrahim Fidanoğlu
Daha
Cumartesiler pandemiye kurban edilmemişti henüz. Kırmızıya bulanmamıştı risk
haritaları İzmir’in. İşte öyle bir cumartesi günü Çandarlı otoyolunu takiben Şakran’a
doğru yola çıktık. Hava güneşli ve sıcaklık 18 derece civarındaydı. Daha önceki
zamanlarda 2008, 2010 ve 2011 yıllarında da bölgeye uğramıştık. O günden
günümüze dek Pergamon’un antik limanı
Elaia’daki farklılıkları görmek
üzere; pandeminin yaklaşık 1 yıldır esir aldığı ve hayatımızın daraldığı bu günlerde
rotamızı yeniden Kazık Bağları ya da
İlkçağ’daki ismiyle Elaia limanına
çevirdik.
(Eylül 2008)
(Mart 2021)
Elaia'dan Yunt Dağı'nın görünümü; en arkada boynuz gibi uzanan tepe ise, Pergamon dağ geçitlerini denetleyen bir gözetleme kalesinin bulunduğu Sakarkaya...
(Mart 2021)
Şakran sapağından otoyoldan
ayrıldıktan sonra Köseler tali yoluna
yakın bir rotadan Yeni Şakran’a,
oradan da İzmir-Bergama asfaltını
takip ederek Kazık Bağları’na
ulaştık. Kazık Bağları, bugün
volkanik Yunt Dağı’nın eteklerinde
yer alan Zeytindağ kasabasına bağlı
mahalle konumunda bir yerleşim. Öğle üzeri ulaştığımız Kazık Bağları, belki de salgın nedeniyle olsa gerek; oldukça
sessizdi. Bergama yönünde yer alan Kazık Bağları Camii’nin hemen yanındaki;
her zaman oldukça canlı olan akaryakıt istasyonuna ait mola tesisi de, yolun
deniz tarafında yer alan eski yol üstü kahvehanesi de kapalıydı. Arabayı
kahvehanenin önündeki dut ağaçlarından birinin altına bırakıp, kahvehanenin
sağından denize doğru ilerleyen parke taş döşeli yola saptık.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Kazık
Bağları
Ortalık sessizdi; sadece
bazı evlerinin avlu duvarlarının ardından zaman zaman gelen insan sesleri,
belki avlularda üslenmiş acar köpeklerin seslerine karışıyordu. Biraz ilerde
yol ikiye ayrıldı; denize ve Elaia
limanına giden yol, hafifçe sağa ve kuzeye doğru kıvrılan yol idi. Devam ettik.
Uzun süre Elaia’nın 2500 yıllık kadim
ismine sahip çıkan zeytinlikler arasından yürüdük. Baharın bütün güzellikleri
yaşlı zeytin ağaçlarının altlarındaki yeşil çimenlerin üzerine yansımıştı.
Bembeyaz papatyalar, biraz ileride Elaia’nın
akropolüne doğru, çiriş otları, anemonlar ve diğerleri; rengârenk bir
resmigeçitte idiler sanki.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Yol boyunca zeytin bahçelerinden
birinin girişinde bir sınır taşı gibi duran; İlkçağ’dan kalma Ion tarzı ve
Dorik iki sütun parçası gördük. Biraz ilerde ise, yoğun servilerin yer aldığı
bir bahçede ise, etrafı sınırlandırılmış mezar görünümlü, ama normal mezar
ölçülerinden oldukça büyük bir mekân ile karşılaştık. Servilerin hemen
kuzeyinde ise, 19.yy.dan kaldığını düşündüğümüz eski bir yapı yıkıntısı vardı.
Bahçede daha biraz içeride ise, Elaia’dan
kalma andezit kesme taşlardan çevrilmiş eski bir kör havuz dikkat çekmekteydi.
Acaba bu büyük bir çiftliğin arka dünyasını hatırlatan bu yıkıntılar ne
zamandan kalmıştı, kimler yaşamıştı buralarda?
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Bahçe kenarlarında bir
çit bitkisi işlevi gören bademlerin çoğu artık yaprağa durmuştu. Kimisinin
üzerinde ise, hala pembe-beyaz çiçekleri vardı. Yol, Bakırçay’ın binlerce yıllık hummalı uğraşısının izin verdiği ölçüde
sürekli değişen kıyı çizgisine paralel bir şekilde kıvrılarak, antik limana dek
götürdü bizi. Henüz uyanmamış deniz börülceleri ve kaya koruğu kolonileri,
donuk renkleriyle diğer bataklık bitkilerinden fark edilecek denli
ayrışmamışlardı daha.
Elaia limanının hemen kıyısında bir kuyunun dibinde baharı karşılarken; çiriş otları ve arkada Kaikos'un kazandırdığı alüvyonlu topraklar...
(Mart 2021)
Belki yaşamın tarafını
tutan baharın gelişiyle olsa gerek, kıyı boyunca yürürken kırda pastoral
görüntülerle karşılaştık çoğu kez. Bir zeytin ağacına yaslanmış eski bir
merdiven, 19.yy.dan kalma olduğunu düşündüğümüz; hala faal bir kuyunun yanında
henüz çiçek açmış bir çiriş otu, Elaia’nın
akropolünü geçtikten sonra bir zeytinliğin sanki kuzey sınırını belirlercesine
doğuya doğru uzanan 2500 yıllık bir temel izi; hepsi bizde yaşama ve yaşanmışlıklara
dair hoş esintiler bıraktı.
Elaia akropolü yakınlarında antik limanın karşısında bir zeytinliğin neredeyse sınırını belirleyen İlkçağ'dan kalma bir temel izi; Elaia'daki önemli yapılardan birine ait olmalıydı. Hellenistik dönemde kentte Demeter ve Kore tapınağından söz ediliyor. Onlarla ilişkili olabilir mi?
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Bakırçay’ın (Kaikos)
çamurlarına bulanmış antik limanın tam karşısında yer alan alçak bir tepe Elaia’nın akropolü olarak tanımlanıyor. Deniz
seviyesinden yaklaşık 15-20 metre yüksekliğindeki bu tepenin üzerinde şimdilerde
güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanan yoğun zeytinlikler yer almakta. Zeytinin
verimliliği için her yıl toprağın sürülerek alt üst edilişi sonrasında, onun
derinliklerinde saklı kalmış Elaia’nın
2500 yıllık geçmişi yavaş yavaş yükselir yüzeye doğru. Gri renkli Aiol seramik
kırıkları, kırmızı renkli terrakottalar üzerinde siyah boyalı süslemeler içeren
çanak çömlek parçaları; hepsi araziye saçılmış durumdadır. Binlerce kırık;
irili ufaklı binlerce seramik parçası; her yıl tarlalar yeniden sürülürken
yeniden parçalanır; ta ki anlamsız bir büyüklüğe indirgenerek yeniden toprağa
mal oluncaya dek.
(Eylül 2008)
(Mart 2021)
Akropolün karşısında yer
alan antik limanın batı mendireği Kaikos’un
çamurlarına saplanıp kalmış olsa da hala ayaktadır. Kaikos’un deltasında; onun kopan kolları boyunca karaya doğru nüfuz
eden su, yağmurla da beslenerek mendireğin büyük ölçekli taş kütlelerinin
arasına sokulur kışları. Bataklık kıvamındaki alüvyonlu toprakta ise, uzun
yıllardır hayat bulan deniz börülceleri, kaya korukları, kamçı gibi saplarıyla
kovanlıklar ve başka bataklık bitkileri mendireğin üzerinden denize doğru
ilerlerken her yanınızdan çepeçevre sarar sizleri. Ama bir de denizin kışın
karaya doğru fırlatıp attığı bir yığın pislik de onların arasına sıkışmış
durumdadır. Bazen gezgin, mendireğin kesme taşları arasında yüzlerce yıllık
suyun ve tuzun aşındırmasıyla açılmış aralıklar nedeniyle ayağını nereye
basacağını şaşırır; atlar ileriye doğru. Taşları birbirine bağlayan kenet
yuvalarının içine İlkçağ’da dökülmüş kurşun kenetlerden ise bir haber yoktur
artık yitik zaman tünelinde. Eritilmiş ve hepsi yeniden başka amaçlarla
kullanılmıştır büyük olasılıkla.
Elaia limanının batı mendireğini oluşturan taş blokların birbirine sabitlenmesini sağlayan kenetlerin yuvaları
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Elaia Limanı
Bataklığa batmamak için,
yeni sürülmüş bir tarlanın sınırlarını belirleyen otların üzerine basa basa Elaia’nın batı mendireğine doğru
yürüdük. Yolun başlangıcında ise, bir zeytin ağacının dibinde üstü çalılarla
örtülmüş eski bir kuyu vardı. Tarlanın sınırları boyunca yürüyerek Kaikos’un çamuruyla kahverengine
bulanmış batı mendireğinin ilk taş bloklarına ulaştık. Yüzlerce yıldır tuzun ve
suyun aşındırdığı koca blok parçalarının üzerinde ilginç kabartmalar oluşmuştu;
sanki İlkçağ’ın mermer frizleri gibi.
(Mart 2021)
Sarı renkli ve kalker içeren kumtaşından elde edilmiş kesme taş blokların üzerinde yüzlerce yıllık korozyonun bıraktığı izler
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Tekinsiz denizi ile
meşhur Çandarlı Körfezi’nin bir doğal
limanı andıran en korunaklı iç yayında kurulmuş olan Elaia limanına bakarken, Romalı mimar yazar Vitrivius’un Mimarlık Üzerine
On Kitap isimli yapıtında antik limanlar ile ilgili olarak yazdıkları geldi
aklımıza:
“Konumlarında kavis yapan veya içe dönük
çıkıntı veya burunlar gibi doğal avantajlar varsa, bu limanlar kuskusuz
çok elverişlidir. Bunların etrafında revaklar veya tersaneler inşa edilmeli
veya revaklardan iş merkezlerine geçitler yapılmalı, her iki
tarafta, makine yardımı ile zincirlerin gerilebileceği kuleler dikilmelidir.”
“Ancak doğal avantajların bulunmadığı,
gemileri fırtınalarda korumaya elverişsiz durumlarda söyle
davranmalıyız: Yakınlarda bir nehir yoksa fakat bir tarafta dış liman
yapılması olanaklıysa, karşı taraftan duvar veya setlerle ilerleyerek kapalı
bir liman oluşturunuz.”
Elaia limanı; batı mendireği
(Eylül 2008)
Elaia limanında batı mendireğinin bazı noktalarında mendireğe dik konumda yerleştirilmiş ve şimdi suyun altında kalmış taş blokların bazıları
(Mart 2021)
Gerçekten
de Elaia antik limanının kurulmuş
olduğu körfezin uzaydan çekilen fotoğraflarına bakıldığında Vitrivius’un metninin ilk paragrafında
tanımlanan doğal liman özelliklerine sahip olduğu hemen anlaşılır. Kuzey–güney
yönünde uzanan körfez, gemilerin rahatlıkla sığınabileceği korunaklı doğal bir
liman görünümündedir. Yine kuzey–güney yönünde uzanan mendirek temelleri de bu
hat boyunca alüvyonlu toprağın üstünde izlenebilmektedir. Yaklaşık 180 metre
civarında bir uzunluğa sahip mendireğin andezit kayalardan elde edilmiş taş
blokları, kurşun kenetlerle birbirine bağlanmış olmalıdır. Kelebek kanadı
şeklindeki taşa oyulmuş kenet yuvaları, mendirek üzerinde denize doğru
ilerlerken kolaylıkla fark edilebilmektedir. Bir süre devam eden taştan duvar
temelleri, alüvyonlu çamurun içinde kaybolup gitmektedir. Liman bölgesinde son
yıllarda Bergama Müzesi’ne bağlı
olarak Alman arkeologlar tarafından yürütülen yüzey araştırmaları ve jeofizik
ölçümler, Elaia yazılarının
üçüncüsünde de belirttiğimiz gibi tahmin edildiğinden daha büyük bir yapılar
kümesinin bulunduğu ihtimalini güçlendirmiştir. Bu bölgede çamur içinden ele
geçirilen gülleler, limanın askeri önemine işaret etmektedir. Burada
yürütülecek daha derin boyutlu kazı ve araştırmalar, Antik Pergamon’un deniz gücü hakkında değerli bilgilere ulaşmamıza
yardımcı olacaktır.
Elaia Limanı; güney ve batı mendirekleri tarafından korunaklı bir şekilde Çandarlı Körfezi'nin sert batı rüzgarlarına karşı kapatılmış durumda...
(Elaia Survey; Fotoğraf: Bartz&Seeliger; Journal of Archeological Science, Quaternary İnternational 312(2013))
(Mart 2021)
Alman arkeologların
yaptığı yüzey araştırmaları ve jeoarkeolojik ölçümlemelere göre, Elaia antik limanının biri güneydoğuda,
diğeri ise batıda yer alan iki mendirekten oluştuğu anlaşılıyor. Bunlardan batı
mendireği hala yüzeyde izlenebilir durumda olmasına karşılık, güneydoğudaki
mendireği Kaikos’un alüvyonlu
çamurlarına gömülmüş haldedir. Batı mendireğinin sarımtırak kalkerli
kumtaşından elde edilmiş kesme blok taşları kimi toprağa gömülü vaziyette, kimi
ise kışın karaya hücum eden suyun altında görülebilir durumdadır. Yüzey
araştırmasını yürüten Pergamon kazı
ekibinin verdiği bilgilere göre, batı mendireğinde yer alan kesme taş blokların
her biri yaklaşık olarak 1,70*0,80*0,40 metre boyutlarındadır.(1)
(Eylül 2008)
(Mart 2021)
Yine aynı kaynakta yer
alan bilgilere göre; İlkçağ’da mendireğin deniz içinde kalan tabanını
oluşturmak üzere önce moloz taş ve kayalarla deniz seviyesine dek ulaşan bir
set oluşturulmuş; bunun üzerine yaklaşık deniz seviyesinden yaklaşık 2 metrelik
bir yüksekliğe ulaşacak şekilde yukarıda sözü edilen büyüklüklerdeki kesme taş
bloklardan bir duvar örülmüştür. Jeofiziksel yöntemlerle yapılan ölçümlerde,
yine aynı kaynağa dayanarak; toprak altında kalmış olan güneydoğudaki
mendireğin de aynı yöntemle inşa edilmiş olduğu söylenebilir.
(Eylül 2008)
(Eylül 2008)
Kaynaklarda doğudan
batıya bir yay şeklindeki kapalı limanın kuzeyden güneye genişliği yaklaşık 250
metre, doğudan batıya genişliği ise yine yaklaşık olarak 200 metre olarak
verilmektedir. Bu da yaklaşık olarak 4,8 hektarlık bir alana karşılık
gelmektedir. Elaia limanının Elaitikos ya da bugünkü ismiyle Çandarlı Körfezi’ne açılan ağzı ise,
yaklaşık 45 metre genişliğinde verilmektedir.(1) Bu şekilde İlkçağ’dan beri Çandarlı Körfezi’nde seyreden gemileri tehdit eden sert batılı rüzgârlara
karşı da liman korunaklı hale getirilmiştir.
(Google Earth'de işaretlenmiştir.)
(Elaia Survey; Article Name: The Harbour of Elaia, Figure: 1/a; Quaternary Sience Reviews; 2016)
En parlak dönemini Pergamon’un ticari ve askeri limanı
olarak İ.Ö. 3.yy.dan itibaren yaşayan Elaia,
Pergamon Krallığı’nın; son kral III. Attalos’un vasiyeti üzerinden Roma Devleti’nin eline geçmesi
sonrasında, eski önemini zaman içinde giderek yitirir. Kaikos’un taşıdığı alüvyonlu çamurların ve Roma çağında bölgede
yaşanan büyük depremlerin de bu sonuçta elbette rolü büyüktür. Bölgede
yürütülen son arkeolojik araştırmalar, Elaia’da
yaşayanların; İ.S. 6.yy.da ya da 7.yy.ın başlangıcında daha güvenli bir yaşam
alanı tesis etmek üzere, Kaikos’un
deltasını Elaia körfezinden ayıran Bozyertepe’nin eteklerindeki Püsküllü Tepeler olarak anılan daha içerlik
alanlara çekildiklerini göstermektedir.(2)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Elaia’dan Çandarlı
Limanı’na doğru
Elaia körfezine paralel şekilde; kıyı boyunca ilerleyen bir
toprak yolu takip ederek, önümüzde tedrici bir şekilde yükselmekte olan bir
bayıra doğru yürümeye başladık. Yürürken karşımızda gördüğümüz kuzeydoğu
yönünde uzanan alçak tepeler, herhalde Bakırçay’ın
bugünkü deltasını Elaia körfezinden
ayıran Bozyertepe’nin eteklerinde yer
alan Püskül Tepeler olmalıydı.
Bayırda ve Elaia limanının arka
dünyasında yoğun zeytinlikler vardı. Zeytinlikler arasında birkaç bağ evi ve
hayvan damları gördük. Kimisi yıkık döküktü.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Yol boyunca yeni yeni
çiçeğe durmuş ahlatlar, yer yer sarı çiçekleriyle katırtırnakları, Arap
sümbülleri, bembeyaz papatya kolonileri, ağırlıklı olarak pembe ve eflatun
renkli anemonlar, artık yaprağa durmuş badem ağaçları, Elaia’da baharın birer tanığı gibi bizleri selamladılar dizi dizi.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Biraz ileride sola ve
denize doğru kıvrılan toprak yolun kıyısında, eski bir çeşmeye rastladık.
Çeşmenin arkasındaki sırtta ise, harap durumda ve terk edilmiş bir çiftlik evi
vardı. Eve giden yol davetkâr olsa da, zaman kısıtı nedeniyle toprak yolda
kalmayı yeğledik. Çeşmenin suyu akmıyordu. Kemerli ana gövdesinin üzerinde ve
kurnanın hemen yanında; belki de şimdi yerinde olmayan bir kitabenin bulunduğu
girintili bir yuva mevcuttu. Suyun döküldüğü haznenin iki yanında ön cepheyi
tamamlayan ve ana gövdeye bitişik konumda birer kesme taş, haznenin önünde ve
yerde ise, Elaia’dan kalma olduğunu
düşündüğümüz bir mimari parça vardı. Çeşmenin haznesi soldaki taş bloğun altından
geçen bir delikten hayvanların su içmeleri için hazırlanmış geniş bir yalağa
doğru suyun geçişine izin vermekteydi. Belli ki çeşme, beyaz badana ile daha
yeni boyanmıştı; ama nedense suyu akmıyordu; belki de bilerek kesilmişti. Yazın
kavurucu sıcak günlerini düşündük; bu çeşme o anlarda Bakırçay ovasında çalışanlar için bir kurtarıcı olmalıydı.
Susuz ve yalnız çeşme; Elaia'dan limana doğru...
(Mart 2021)
Çeşmenin yanından ayrıldıktan
sonra Çandarlı Limanı’na doğru
gittiğini tahmin ettiğimiz toprak yol çatallandı, biri aşağıya ve Elaia’nın bataklıklarına doğru yöneldi.
Diğer yol ise, tarlalar arasından ileriye doğru devam etmekteydi. Zaman
daralmış; İzmir’e dönüş vakti yaklaşmıştı. Yolun kalan bölümünü bir başka
zamana bırakarak geri dönmeye karar verdik. Daha Kazık Bağları’nda; gelirken gördüğümüz zeytinliklerden papatya
toplayacaktık. Bu nedenle aynı güzergâhı takip ederek, başlangıç noktamız olan İzmir-Bergama
yolu üzerindeki yol üstü kahvehanesine doğru yürüyüşe geçtik. Bir süre sonra Akropol
tepesi ile Elaia’nın antik limanı
arasından bir kez daha geçerek Kazık
Bağları’na doğru yöneldik.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Burada yaşlı zeytin
ağaçlarının altında bol miktarda bembeyaz papatya kolonileri vardı. Zeytin
ağaçları ise, zamana ve doğa koşullarına direnerek şekilden şekle girmişlerdi.
Aynı kökten çıkan iki gövde, yıllar sonra yeniden kavuşmuş gibi birbirlerine
sarılarak göğe doğru yükselmekteydiler. Bir diğeri ise, ortasında bulunan büyük
bir boşluğun çevresinde bir halka oluştururcasına; aynı kökten hayat bulmuş iki
gövdenin yeniden tek bedende ve tamamen bütünleşmesini temsil ediyordu.
Gerçekten mucizevî görüntüler sunmuştu doğa gene bizlere.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Papatya toplama işlemi
tamamlandıktan sonra, Bergama yolu
üstündeki kahvehanenin önüne bıraktığımız arabamıza doğru ilerledik. Şimdi
gitme zamanıydı. Pandemiyle ağırlaşmış bir hafta sonunu, bu kez Pergamon’un limanı; Aiol yerleşimi Elaia’da
geçirmiştik. Görmediğimiz daha neler vardı kim bilir? Güneş kavuşmak üzereydi
artık; onları da başka avarelik günlerimize saklayarak akşama yaklaşan bir
vakitte İzmir’e doğru yola çıktık.
Dipnotlar:
1. Taken From the sea, reclaimed by the sea: the fate of the closed harbour
of Elaia, the maritime satellite city of Pergamum (Turkey); Martin Seeliger, Melanie Bartz,
Ercan Erkul, Stefan Feuser, Daniel Keltebaum, Christina Klien, Felix Pirson,
Andreas Vött, Helmut Brückner; Quaternary İnternational 312(2013) page: 70-83; Journal of Archeological Science
2. The environs of Elaia’s ancient
harbour-a reconstruction based on microfaunal evidence; Anna Pint, Martin
Seeliger, Peter Frenzel, Stefan Feuser, Ercan Erkul, Christopher Berndt,
Christina Klien, Felix Pirson, Helmut Brückner; Quaternary İnternational
54(2015) page: 340-355; Journal of
Archeological Science
3. Fotoğraflar, belirtilenler
dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu
tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Teşekkürler
YanıtlaSil🙏🏻
YanıtlaSilSağol dostum...İF
Sil