17 Ağustos 2019 Cumartesi

HARİTANIN EN UZAK KÖŞESİNDE; VAN’DAN HAKKÂRİ’YE BİR YOL HİKÂYESİ-2


ÇAVUŞTEPE’DE "SON URARTULU"
(2.Bölüm)
19-23 Haziran 2019
İbrahim Fidanoğlu

Akşam geç vakit geldiğimiz; Van Gölü yakınlarında ve şehrin dışında yer alan otelimizden sabahın erken saatlerinde ayrıldık. Hakkâri’ye doğru yolumuz uzundu. Edremit’i geçtikten sonra güney-doğuya; Gürpınar yönüne döndük. Çavuştepe’ye doğru kendini iyice belli eden ve yer yer seçilebilen Urartulardan kalma Zernek suyollarının parçalarını da barındıran geniş tarımsal alanların içinden geçtik. Gürpınar’ı geride bıraktıktan sonra biraz ileride ve hemen yolun kıyısında yükselen alçak bir tepenin hizasına geldik. Burası aynı adla anılan Çavuştepe (Aspeşin) köyü yakınlarındaki bir semer gibi iki tepeli bir yükseltinin üstünde yer alan ve Urartu Kralı II. Sarduri tarafından yaptırılmış bir kale kalıntısının bulunduğu yerdi.


Çavuştepe Kalesi ve Gürpınar Ovası; sağda Aşağı Kale, solda  Yukarı Kale

  
"Son Urartulu" Mehmet Amca; İrmuşini Tapınağı'nın önünde Urartu Kralı II. Sarduri'nin yazıtını okuyor.  

Kurucusunun ismiyle anılan ve İ.Ö. 8.yüzyıldan kalma Urartu yerleşimi Sardurihinili, alçak tepenin üstünde yer alan Aşağı Kale, daha yüksekte (yaklaşık 30 metre) ve arkadaki tepede yer alan Yukarı Kale’den oluşuyor. Bol Dağı silsilesinin batı ucunda yer alan Sardurihinili ya da Çavuştepe örenini bugün bana göre ilginç kılan esas husus, Son Urartulu diye anılan; ulusal ve uluslar arası yayın organlarında adından övgüyle ve şaşkınlıkla söz edilen yılların ören yeri bekçisi Mehmet Amca… Dünya yüzünden kaybolan bir dil olarak Urartuca’yı bilen Türkiye’deki 7, dünyadaki sadece 12 kişiden biri Mehmet Kuşman… 1967 yılından beri hayatını bu ören yerine vakfetmiş, kendisini Mehmet Kuşman yapan ve dünyaya kendisini tanıtan her şeyi, bu tepenin üzerinde yer alan Sardurihinili yerleşiminin kalıntıları arasında öğrenmiş. Çavuştepe’ye tırmandığımızda, o da her zamanki mekânı; Aşağı Kale’nin doğu yamacında yer alan küçük kulübesinin önündeki gölgelik sekideydi.


 Mehmet Amca, İrmuşini Tapınağı önünde Kral Sarduri yazıtı hakkında bilgi verirken...
(Video: İ.Fidanoğlu)


 
Önde Yukarı Kale, en arkada Bol Dağı; Çavuştepe'deyiz.

 
Çavuştepe Ören Yeri Bekçisi Mehmet Kuşman'ın kulübesi; arkada Aşağı Kale

 
"Son Urartulu"; bir belgesel film afişi; başrolde Mehmet Kuşman; kulübenin duvarlarında yer alan bir resimden...

Çavuştepe, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Prof Dr. Afif Erzen’in başkanlığındaki bir ekip tarafından 1961-1986 yılları arasında yürütülen kazılarda gün yüzüne çıkarılmış. Yukarı Kale’de Urartuların en önemli tanrısı (baş tanrı) kabul edilen ve savaşa çıkan kralı kutsayan tanrı olarak bilinen Tanrı Haldi için yapılmış bir tapınak bulunuyor. Mehmet Amca’nın anlatımına göre; Aşağı Kale’de ise Urartu tanrılar hiyerarşisinde 19. sırada bulunan Bereket Tanrısı İrmuşini’ye adanmış bir tapınak mevcut.


  
Urartuların baş tanrısı; Tanrı Haldi
(Kaynak: wikipedia.org)

  
Aşağı Kale; İrmuşini Tapınağı

 
Aşağı Kale'nin sur duvarları; arkada ise Yukarı Kale

Antik kenti gezerken en dikkat çeken hususlardan biri, ören yerindeki duvarlarda; büyük bloklar halinde üst üste konmuş ve sürtünme bağlı olarak bugüne erişmiş olan kesme taşların neredeyse pürüzsüz denilecek düzeydeki mükemmelliği… İnanılır gibi değil; zamanımızdan 2800 yıl önceki bir yerleşimde bu muntazam işçilik, doğrusu insanın gözlerini kamaştırıyor.


  
Aşağı Kale'de kesme taştan mükemmel kalker duvarlar

 
Yazıtların da yer aldığı; ön cephesi gösterişli bazalt taşlarla kaplanmış Aşağı Kale'deki İrmuşini Tapınağı

 
Mehmet Amca ile İrmuşini Tapınağı önünde... 

“Bildiğimiz kadarıyla, birden fazla “tapınaklı” Urartu kaleleri, yerleşmeleri enderdir. Kral II. Sarduri, (yak. M.Ö.764-735) tarafından kurulan ve adını taşıyan “Sardurihinili-Çavuştepe” Kalesi, iki tapınağı ile bu konuda ayrıcalıklıdır: Yukarı Kale’de Haldi Tapınağı, Aşağı Kale’de ise İrmuşini Tapınağı yer alır. Çavuştepe Kalesi, doğu-batı doğrultusunda uzanan ve verimli Gürpınar Ovası’nı doğal olarak ikiye ayıran Bol Dağı’nın batı uzantısının sırtlarında kurulmuştur. Başkent Tuşpa’dan itibaren Van Gölü kıyılarını izleyen ve Gürpınar Ovası’nı kat eden tarihi yolun 56. kilometresindedir. Çavuştepe Kalesi tarafından kontrol edilen bu tarihi yol, sitadelin kuzey eteklerinden geçerek, günümüzdeki Irak toprakları içinde kalan Kelişin Geçidi’ni aşar ve Tanrı Haldi’nin kutsal Musasir-Ardini şehrine ulaşır.

Çavuştepe Kalesi, aslında bir çift kaledir. Hemen tüm Urartu kalelerinde olduğu gibi topografyaya uyum şaşırtıcıdır. Çavuştepe Kalesi’nde aşağı şehir yoktur, yani eteklerini çevreleyen herhangi bir iskân söz konusu değildir. Dini, idari ve de ekonomik amaçlı bir merkez olduğu kesindir.


 
Yukarı Kale

 
Aşağı Kale

 
Buğday depolamak için kullanılan ambarlardan biri; Aşağı Kale 

Yukarı Kale, bütünüyle dini amaçlıdır, kutsal alandır. Görkemli bir Haldi Tapınağı’na tahsis edilmiştir.

Bildiğimiz üzere, Tanrı Haldi “savaşçı” karakterli bir baş tanrıdır. Buradaki Haldi Tapınağı, Urartu panteonundaki kaçınılmaz hiyerarşi nedeniyle, Aşağı Kale’deki İrmuşini Tapınağı’ndan takriben 30 metre daha yüksekte, Yukarı Kale’nin doruğunda inşa edilmiştir.


 
Tuşpa'da (Van Kalesi) Meher Kapı'daki anıtsal kaya nişi
(Kaynak: wikipedia.org)

 
İrmuşini Tapınağı; cella

 
Aşağı Kale'de hububat depoları 

Aşağı Kale’nin orta kesiminde, Tanrı İrmuşini’nin tapınağı yer alır. Başkent Tuşpa yakınındaki kutsal alanda, Meher Kapı anıtsal kaya nişindeki tanrılar sıralamasında, Tanrı İrmuşini 19.sıradadır ve adak kurbanı olarak “bir boğa, iki koyun” sunulur. İrmuşini muhtemelen bereketli Gürpınar Ovası’nın “yerel” tanrısıdır. Meher Kapı’daki ünlü yazıt, Urartu dini hakkında bilinen temel kaynaktır. İşpuini ve Menua’nın (Urartu kralları-İF) ortak saltanatları sırasında ve de bu devreyi takiben, Menua’nın döneminde yapılan dini reformlar, bir takım kuralların uygulanmasını gündeme getirmiştir. “Kare planlı kule tapınak” tasarımı da, işte bu kesin kurallardan biridir. İrmuşini Tapınağı, Yukarı Kale’deki Haldi Tapınağı’nın daha küçük boyutlu bir kopyasıdır; her ikisi de özenle yapılmıştır. Ancak Urartu Krallığı’nın hemen hemen tüm merkezlerinde sadece bir Haldi tapınağının yer aldığını bilmekteyiz. İrmuşini Tapınağı ise, bilinen ilk ve tek örnektir. Sardurihinili’de her iki tanrının da bu tapınaklarla kutsanmaları, gerçekten çok ilginç ve düşündürücüdür. İrmuşini Tapınağı’nın yazıtında Kral II. Sarduri şöyle der:


 
Aşağı Kale'deki İrmuşini Tapınağı'nın ön cephesinde yer alan Urartu Kralı II. Sarduri'nin çivi yazısı ile yazılmış Urartu dilindeki yazıtı

“…Daha önce burada hiçbir şey yapılmamıştı. Ben krallık makamına geçince, burada Tanrı Haldi’ye bir tapınak, Tanrı İrmuşini’ye ise bir susi yaptırdım. Gugunaini Irmağı’ndan (Zernek Suyu olmalı-İF) bir kanal açtırdım; tarla, bahçe ve bağlar kurarak toprağı verimli kıldım. Yeni bir kent kurdum…”

 
Gürpınar Ovası'nı bugün de sulamaya devam Zernek sulama kanalları; öndeki modern DSİ su kanalı; daha arkadaki Kral II. Sarduri'nin yaptırttığı Urartu sulama kanalları

 
Gürpınar Ovası, sulama kanalları ve arkasındaki dağlar 

Sözü edilen kanal günümüzde de kullanılmakta olup, kalenin batı eteklerindeki Çavuştepe köyünün tarlalarını sulamaktadır.

İrmuşini Tapınağı, Aşağı Kale’nin batısında uzanan sarayla bağlantılıdır. Depo binalarının yoğunluğu ve kapasiteleri, bulunan depo yazıtları Sardurihinili’nin güçlü bir ekonomik merkez olduğunu da açıkça göstermektedir."(1)

 
Aşağı Kale'de duvar örnekleri

 
Aşağı Kale'de iri bloklar halinde düzgün kalker duvar örnekleri

 
Ebruli gezginleri, Aşağı Kale yolunda...

Her iki kalede de uç kale yöntemiyle yapılmış surlar dikkat çekici. Düzgün kesilmiş bazalt ve kalker bloklarıyla inşa edilmiş surlar, ana kayada yuvalar açılarak doğrudan ana kayaya oturtulmuş. Genellikle yapıların gösterişli ön cephelerinde; bir vitrin gibi, bazalt taşı kullanılmış. Aşağı Kale, doğudan batıya doğru sıralanan ahır yapıları, depo binaları, tapınak, saray binaları ve sarnıçlardan oluşmaktaymış. Aşağı Kale’nin ortalarına doğru bir yerde; büyüklüğü nedeniyle Van Müzesi’ne götürülemeyen bir sunak taşı, dağın Van-Hakkâri yoluna bakan kenar çizgisine yakın bir konumda ise bir adak alanı yer alıyor. Biraz ileride ise; Bereket Tanrısı İrmuşini adına inşa edilmiş tapınak üzerinde Kral Sarduri’nin çivi yazılı kitabesi bulunuyor. Bize bu metni Mehmet Amca, mükemmel Urartuca bilgisiyle önce okuyor; daha sonra da anlamını açıklıyor.


Mehmet Amca, Aşağı Kale'de sunak taşının önünde...

 
Tanrı İrmuşini için kurbanların kesildiği adak yeri ve hemen önündeki kurban kanlarının tahliye kanalı

Büyüklüğü nedeniyle Van Müzesi'ne götürülemeyen sunak taşı; üstü koruma amaçlı örtülmüş.

Mehmet Amca, Kral II. Sarduri'nin yazıtı hakkında bilgi veriyor.

Argişti oğlu Sarduri, bu tapınağı Tanrı İrmuşini için inşa ettirdi. Burası daha önceden bir dağdı, hiçbir şey yoktu. Ama ben Tanrı Haldi’nin gücüyle eyalet merkezi olarak bu şehri kurdum. Gugunaini’den buraya kadar su kanalları açtım. (Çavuştepe’den 35 km uzaklıkta; bugünkü Hoşap’dan) Oradan getirttiğim su ile bağlar, bahçeler ve yemyeşil bir şehir kurdum. Kurduğum şehre kendi adımı verdim; ona Sardurihinili dedim. Bütün bu şehri ve içindeki her şeyi babam Argişti’nin anısına yaptım. Tanrı Haldi’nin azameti ve izniyle babam Argişti, Tuşpa’da krallık yapmıştı. O büyük bir kraldı ve Biaina (Urartular, kendi ülkelerini bu isimle adlandırırlardı. Kendi devletlerine ise Biainili derlerdi. Onlara Urartu ismini Asurlular vermişti. Dağlık yer anlamına gelmekteydi ve bir küçümsemeyi de içeriyordu.) halkı tarafından çok sevilen bir kraldı. Benim yaptığım eserleri yıkmayın, kırmayın, onlara zarar vermeyin. Bunları yapan olursa, Tanrı Haldi’nin gazabına uğrar.”


 
Aşağı Kale'de hububat depolarına bir örnek daha...


Mehmet Amca hububat depoları hakkında bilgi veriyor.
(Video: İ.Fidanoğlu) 

 
Mehmet Amca anlatıyor; Urartu dersleri... 

 
Ebruli gezginlerinin Çavuştepe Kalesi hatırası 
(Kaynak: Ebruli Arşivi)

Mehmet Amca’nın Aşağı Kale’nin alt yamacında yer alan kulübesindeki duvarlarda; onun hakkında basında çıkan haberlerle ilgili gazete kupürleri yer alıyor. Bunlardan birinde; Arkeolog Sevim Akyürek tarafından kaleme alınan yazıda Mehmet Amca’dan ve Urartuca’yı öğrenme macerasından şu şekilde söz ediliyor:

“Günümüzden tam 2800 yıl önce M.Ö. 9. ve 6. yy.lar arasında yaşayan Urartular, Van (Tuşpa) şehrini başkent yaparak egemenlik kurdular. Bugün dahi kullanılabilen su kanallarını, dünyadaki kullanılmış ilk karayollarını, kadınlı-erkekli kullandıkları takıları, kendilerine özgü boğa başı kulplu kazanlarını, Urartu çivi yazı dilini, mezarlarını, tapınaklarını, saraylarında kullandıkları tekerlekli kömür mangallı ısıtma sistemlerini, ünlü Tanrılar Tanrısı Haldi, Fırtına ve Gök Gürültüsü Tanrısı Teişeba ve Güneş Tanrısı Şivini ve diğer tanrılarını ve her şeylerini geride bırakıp tarih sahnesinden çekildiler.


 
Mehmet Amca, Çavuştepe'de; kulübesinin içindeki küçük atölyesinde...

19.yy.ın ikinci yarısında batıdan gelen bilim adamları yaptıkları kazılarda en nadide eserleri ünlü müzelere götürdüler. (Yıllar sonra 1960’larda-İF) 50 yıllık geçmişiyle Türk bilim adamlarının kazısı başladı ve günümüze değin sürdürülmektedir. Bundan kırk yıl öncesinde; Van-Çavuştepe beldesinde Urartu Kralı Sarduri tarafından M.Ö. 764-734 yılları arasında kurulan ve Sardurihinili adıyla anılan kaleye bir bekçi atanması gerekiyordu. Kim bilebilirdi ki bekçi olarak atanan Mehmet Kuşman’ın kalenin sıradan bir bekçisi değil, tüm Urartu uygarlığının günümüzdeki bekçisi olacağını.


 
Ebruli gezginleri, Mehmet Amca'nın atölyesinde Urartuca metin ya da figürler işlediği taşlardan oluşan hediyelikleri inceliyorlar.


Kulübenin tavanında Anadolu'nun birçok yerinde nazarlık niyetine kullanılan üzerlikler ihmal edilmemiş.

Mehmet Kuşman işe başladı, artık ondan sorulacak bu kaleyi dolaştı, yürüdü, yazılı kayalara dokundu. Zaman geçtikçe dokunduğu taşlardaki yazılar, onda merak uyandırdı. O dokundukça taşlar ısındı, garip bir şeyler oluşuyordu. O dokundukça yüzyılların yalnızlığı canlanıyor, sanki orada artık bir tarih, yeniden yaşanmaya başlanıyordu.

Bakın; Mehmet Kuşman, emek, saygı, sabır ve değer dolu 40 yılı için neler anlatıyor:

“Yalnızdım, Burada ben, çok yalnızdım. Yazları kazı ekipleri gelir, canlanırdı buralar. Havanın sertliği ve belli merkezlere uzak olması nedeniyle ziyaretçi de çok fazla gelmezdi. Özellikle kış döneminde bir ben kalırdım burada, bir de kale. Bu beni Urartuca’yı öğrenmeye itti. Bunlar, insanlar tarafından yazılmış bir şeydir. Ben niye anlamayayım diye düşündüm. İlk olarak, kazı ekiplerinde bulunan hocalardan yardım istedim. Pek öğrenebileceğime inanmadılar, ama inatçılığımı görünce bana birkaç kitap verdiler; dille ilgili. İstanbul’a geldim Oktay Hocayla danıştım. (Urartular, Savaş ve Estetik adındaki sergi İstanbul Üniversitesi’nden Sayın Oktay Belli tarafından düzenlenmiştir.) İlk olarak harfler üzerine çalışmaya başladım. Urartu dilinin İnguş-Çeçen dil ailesinden olduğunu öğrenince de o diller arasındaki benzerlik, Urartuca’yı öğrenmemi kolaylaştırdı. Yaklaşık 25 yıllık bir çabanın sonucunda, Urartu metinlerini hem okuyup hem de yazabilecek bir seviyeye geldim.”

 
Mehmet Amca'nın taşları işlerken kullandığı avadanlıkları

 
Duvarlarda yer alan; basında hakkında  çıkan haber ya da röportajların kupürlerine bir örnek

Kuşman, aynı zamanda Hatay’dan ve Diyarbakır’dan getirttiği, özel taşlara (tsyatit-İF) Urartu dilini, savaşlarını, inançlarını resimlemekte ve çivi yazısıyla taşlara işlemektedir de.

“Sonra İran’a gittim; oradaki kitabeleri okudum. O şekilde geçti, benim için zevkli bir şey oldu. Hem okuyup, hem de yazabilecek bir seviyeye geldim. Dünyada sadece 38 bilim adamı ( Röportajın yapıldığı tarih için geçerli-İF) Urartu çivi yazısını biliyor. Ben tekim, gerisi benden bilge insanlardır. Ben ortaokul mezunuyum. Bir de memurdum. Ne çaba, ne çaba… Bana da destek olan, cesaret veren Oktay Belli Hocamızdır. Mesela 1984 yılında bir kitabı çıktı.


 
Mehmet Amca hakkında bir başka gazete kupüründen örnek

 
Bir diğeri... 

Yanında çalıştığım profesörün branşı ayrı, okuyamayınca “nereden bulabiliriz bilenini” diye sordu. Asistanı “Kuşman’a bir okutalım isterseniz” dedi. Döndü ve “Biliyor musun?” diye sordu. “Biliyorum hocam” dedim ve okudum. Çok memnun kaldı.

Ben o kadar Urartulaştım ki, gözlerimi kapattığım zaman bile onları görüyorum. Gözlerimi kapattığımda onları elbiseleri içinde, sanki tarladan gelirmiş, bir ziyarete gidermiş gibi görüyorum. Bazen bir tören sırasında olduklarını ve onları izlediğimi düşlüyorum.

Kralın emirlerini, çocukların kalenin içindeki koşuşturmalarını duyuyorum.


 
Mehmet Amca, İrmuşini Tapınağı önünde anlatıyor. Ekip kayıtta...
(Kaynak: Ebruli Arşivi)

 
Mehmet Amca'nın kulübesine batıdan bakış 

Urartuca’nın üzerindeki sır yavaş yavaş kalkmaya başladıkça, benim için yeni bir dünya oluşmaya başladı. Buralı biri olarak, anası babası buralarda yaşamış biri olarak, kan bağı olarak değil ama tarihsel olarak akrabalarıma ulaştığımı hissediyorum. Ben gözümü kapattığımda hep bu yüzler gelir gözümün önüne. İşte o insanlar bırakmıştır o izleri.

 
Aşağı Kale'de sur duvarları

 
 Aşağı Kale'den...

 
Urartu sulama kanalları
(Kaynak: Ebruli Arşivi) 

Devletten tek şey bekliyorum: Versinler bana 25-30 öğrenci. Onlara Urartu dilini öğreteyim. Tek kuruş para istemiyorum. Ders verebileceğim bir sınıf ve masrafları karşılasınlar, yeter. Vanlı gençlere ya da meraklılarına Urartu dilini öğreteyim. Bu dil, benim ardımdan sadece akademisyenlerin bildiği bir dil olmak zorunda kalmasın.”

Kuşman’ın başka bir amacı da bir süredir üzerinde çalıştığı Urartuca-Türkçe sözlüğünü tamamlayabilmek.

Bu denli çalışkan, emek sahibi, sabırlı ve yaşayan tek Urartu’luyu sadece Türkiye değil, bütün dünya tanımalı.

Van halkı, ona değerini vermiş. Onu Urartu Mehmet olarak tanıyorlar. Belki de dünyada böyle bir örnek yok. Artık uygarlık tarihine mal olmuş bu örneğin çabalarına destek vermek, boynumuzun borcu değil midir?”(2)

Mehmet Amca, küçücük kulübesinde Antakya’dan getirttiği taşların üzerine Urartuca metinler ve muhtelif tanrı ya da kral rölyefleri kazıyor. Bu taşlar, toprak altındayken yumuşak oluyormuş. Bu da ilk çıkarıldığında kolay işlenebilirlik açısından iyi bir özellikmiş. Zamanla havayla temas eden taş malzeme giderek sertleşiyormuş. 


 
Mehmet Amca, Çavuştepe'de buğday depoları ile ilgili yazıtta yer alan ifadeleri toprağa çivi yazısını kullanarak Urartuca yazarken... 
(Kaynak: Ebruli Arşivi)

Mehmet Amca, çivi yazısını kullanarak hububat depoları hakkındaki Urartuca metni eliyle düzlediği toprağa yazarken...
(Video: İ.Fidanoğlu)  

 
Mehmet Amca yazıyor; "tetkik heyeti" takipte...
(Kaynak: Ebruli Arşivi)

 
Toprağa yazdığı Urartuca metin
(Kaynak: Ebruli Arşivi)

50 yıldan fazla Çavuştepe’de ören yeri bekçisi olarak görev yapan bu ilginç insan, yaptığı her şeyle aslında Urartu kültürünü bir şekilde bugüne taşımış. Bugün 80 yaşında, biraz yorgun, gördüklerinden ve yaşadığı deneyimlerden dolayı biraz ümitsiz, ama yine de dibçik gibi capcanlı ayakta; bize; Çavuştepe Kalesi’nde sanki ilk günkü heyecanla hiç görmediği insanlara Urartuları anlatıyor. Yere çömeliyor; eliyle toprağı düzleyerek üzerine depolardaki buğday küpleri ile ilgili bilgileri Urartu dilinde ve çivi yazısıyla toprağa yazıyor. Birazdan; hafif bir esinti çıkacak; bütün o yazılanları sanki hiç yazılmamış gibi ovaya doğru savurup atacak. Aynı o yok olup giden ve çoğunlukla her şeyleriyle toprak altında sonsuzluk uykusuna yatan o eski zaman uygarlıkları gibi… 


 
80'lik delikanlı, Mehmet Kuşman; Çavuştepe Ören Yeri Bekçisi, kulübesinin önünde...

Olsun; o bir öğretmen gibi karşısındaki insanlara bir şeyler aktarıyor; bitmeyen bir coşkuyla; ama bazen de tatlı bir ironiyle dalgasını da geçerek. Bir anlamda Son Urartulu olarak geçmişi geleceğe taşıyan bir elçi konumunda Mehmet Amca... Ne mutlu ki bize; bugün Hakkâri yolunda onu tanıdık.

Dipnotlar:
1.       Prof. Dr. M. Taner Tarhan; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı; Uç Kale: Çavuştepe-Sardurihinili’nin Gizemli Yapısı ‘Kral Kültü Tapınağı’ isimli bildiri için bkz. https://dergipark.org.tr/download/article-file/12604
2.      Çavuştepe’de Ören Yeri Bekçisi; Son Urartulu Mehmet Kuşman’ın kulübesindeki duvarlarda yer alan Arkeolog Sevim Akyürek’in röportajı
3.      Yazıya konu olan gezi, bir Ebruli Turizm etkinliğidir.
4.      Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.

Derleyen ve yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

7 yorum:

  1. Sizleri uzak diyarlarda gormek biraz garip oldu. Yakın çevrelere alışmıştık. Sizin yazılarınızdan uzak diuarlar başka tatlı olacaktir. Takipteyiz. Saygılar sevgiler. Allah a emanet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli takipçimiz, gezginin nerede dolaşacağı pek belli olmuyor. Bazen yurt dışında, bazen yurt içinde; bazen uzakta, bazen çok yakınlarda... Memleketimizin her yeri ayrı güzel. Ama ne yazık ki yeterince değerini bilmiyoruz bu benzersiz toprakların. Umarız gelecek kuşaklar en azından bin senedir ( belki çok daha eski) yurt bellediğimiz bu topraklara bizim veremediğimiz hak ettikleri değeri verir. Bloğumuza göstermiş olduğunuz ilgiye ve geri bildiriminize çok teşekkür eder, devamlılığını dileriz. İF

      Sil
  2. Batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine yurt bellediğimiz şu toprakların her ili, içesi, beldesi geçmiş kavimlerin, geçmiş uygarlıkların eserleriyle dolu. ''Anadolu uygarlıklar beşiğidir''sözünü boşuna söylememiş Tarihçiler arkeologlar. Ahh.. birde bu zengin mirasın farkına varabilsek, kıymetini bilebilsek... Değerli dostum İbrahim, gezemediğimiz gidemediğimiz yurt köşelerini senin sayende görmüş öğrenmiş oluyoruz. Bir teşekkürle ödenemez mükemmel bir seyahatname kıvamındaki bu emeğin...CD.

    YanıtlaSil
  3. Emeklerin için çok teşekkür ederim İbrahim bey.

    YanıtlaSil
  4. Emekleriniz için teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  5. Emekleriniz için teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize ve geri bildiriminize teşekkürler...İF

      Sil