LİDYA’DAN
İSMİ YADİGÂR; ADALA
ve
KAYISI
DİYARI DOMBAYLI
23 Haziran 2021
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Haziran ayında İzmir’den
Salihli’ye doğru yapılacak bir yolculukta Lidya’nın toprakları üzerinden geçer
yolcu. Salihli’ye doğru yolun iki yakasında göz alabildiğine uzanan yemyeşil
bağlar, uzaktan onların arasına serpiştirilmiş gibi duran ve bir anlamda
Anadolu’nun piramitlerini andıran Lidya Tümülüsleri;
Bin Tepeler, manzaranın ana unsurları
gibidir. Nereye bakacağını şaşırır gezgin; İzmir’e uğramayan Dombaylı kayısılarının zamanıdır oysa
Haziran ortaları. Daha sonra da Adala şeftalileri…
Aklımızda bunlar olduğuna göre ve niyetimizde de Dombaylı kayısıları var ise;
yönümüz, Salihli-Demirci yolu
üzerinden kuzeye; Dombaylı ve Adala’ya dönen güzergâha doğrudur.
Salihli'ye doğru; yemyeşil bağlar ve arkada Bin Tepeler... (Haziran 2010)
Gyges Tümülüsü'nden Bin Tepeler'in görünümü(Mart 2012)
Gediz üzerinde Adala Regülatörü
(Haziran 2021)
Bu topraklar, Gediz’in binlerce yıldır suladığı,
Lidya’ya hayat vermiş; bir anlamda onun Karun
ile simgeleşen zenginliğini beslemiş bir coğrafik bölgeye karşılık gelir. Her
ne kadar bugün Uşak’tan beriye her türlü kir ve pislikle yüklenmiş olsa da,
değerli bir Cumhuriyet eseri olarak üzerinde yer alan Demirköprü Barajı ve Adala regülâtörü
ile bugün dahi Gediz (Hermos) Irmağı,
Salihli Ovası’nın sulanmasında hayati
bir öneme sahiptir.
Demirci yolunda fosil ayak izlerinin bulunduğu Sindel'den Demirköprü Barajı'na bakış (Haziran 2010)
(Haziran 2021)
Adala Regülatörü'nde Gediz'in çağıldayan sesini dinleyin. (Haziran 2021)
İç Ege’de biri Murat Dağı, diğeri de Şaphane Dağı’ndan doğan iki kolun
birleşiminden oluşan Gediz Irmağı,
Anadolu Platosu’nda oluşturduğu derin yarıkları takiben; Kula önlerinde on binlerce yıllık sönmüş volkanların marifetleriyle
dolu bir havzadan Salihli Ovası’na
doğru benzersiz bir coğrafyadan akarak Lidya’dan
günümüze kalan ismiyle ayrıksılığı her zaman belli; Adala’ya ulaşır.
Kula'dan Salihli'ye doğru; Gediz akarken... (Mart 2008)
Adala'dan Dombaylı'ya uzanan Salihli sol sahil sulama kanalı; arkada Yanık Topraklar Ülkesi...(Haziran 2021)
Hermos Kanyonu ve Yanık Topraklar Ülkesi'nden manzaralar...
Yanık Topraklar Ülkesi (Katekekaumene)
Kula civarındaki bir dizi volkanın
püskürtülerinden oluşan lavların önüne katanı sürükleyip götürdüğü Gediz’in yatağı, bir anda bu erimiş lav
kütlesinin dik falezler şeklinde donup kaldığı yerdir aynı zamanda. Bunun en
güzel delili Adala Regülatörü’ne
doğru demirden kapkara duvarlar gibi Gediz’in
yatağına dimdik inen Adala ya da Hermos Kanyonu’dur.
(Mart 2008)
Gediz; Yanık Topraklar Ülkesi'nde... (Mart 2008)
Dombaylı’dan Adala’ya
İzmir’den Uşak’a doğru
seyrederken, Salihli’yi geçtikten
sonra; bu havzanın en önemli ürünlerinden meşe palamudunu işleyen bir palamut
fabrikasının köşesinden kuzeye doğru yönelen Demirci sapağı, bizi Adala’ya
götürecektir.
Adala Regülatörü ve mesire alanı (Haziran 2021)
Adala, Kula
yakınlarından başlayıp, Sandal, Menye,
Kenger, Kaplan ve Eminbey köyleri
yakınlarında meydana gelen yanardağ etkinliklerinin lav akıntılarının son
bulduğu yerde kurulmuştur. Bu öyle benzersiz bir coğrafyadır ki; ziyaretçi eğer
ilgiliyse kendisini bir açık hava müzesinde sanabilir doğrusu. On binlerce yıl
önceden etkinliğini yitirmiş volkanlar, onların lavlarının katılaşıp kaldığı Gediz, Kula-Demirci-Salihli üçgeninde yer alan Strabon’un Yanık Topraklar
Ülkesi olarak andığı; sanki ay yüzeyini andıran lav kütleleriyle kaplı ve
kilometrelerce süren tuhaf yeryüzü görüntüleri, Sindel köyü yakınlarında yumuşak lavların üzerinde saklı; yine on
binlerce yıllık fosil ayak izleri, bu coğrafyaya uygun gelişmiş; kısa boylu
meşe ağaçlarıyla kaplı bir topografya; bütün bu ayrıksı coğrafyanın önemli
unsurlarındandır.
Onbinlerce yıl önce Adala yakınlarında Gediz'le karşılaşıp katılaşan lavların oluşturduğu falezler (Mart 2008)
Demirden duvarlar gibi; Hermos Kanyonu (Mart 2008)
(Kaynak: Salihli Kaymakamlığı Web Sitesi)
Strabon, Geographika
isimli eserinde Kula’dan Adala’ya dek uzanan bu topraklardan
aşağıdaki şekilde söz eder:
“Bu bölgeden sonra, (Philadelphia-bugünkü Alaşehir kast ediliyor-İF) beş yüz stadia
uzunluğu, dört yüz stadia genişliği olan Mysia ve Maionia denen (her iki isim de kullanılmıştır-çevirenin
notu) ve Katakekaumene olarak
adlandırılan ülkeye (Kula civarı-İF)
gelinir. Burada hiç ağaç yoktur; sadece kaliteli olarak ünlü şarapların
hiçbirisinden aşağı olmayan Katakekaumene
şarabının elde edildiği bağlar vardır. Toprağın yüzü küllerle kaplıdır, dağlık
ve kayalık olan ülke sanki yangından olmuş gibi siyah renktedir. Bazıları,
bunun yıldırımlardan ve ateşli yer altı patlamalarından olduğunu tahmin
etmektedir ve bunlar Typhon’un
efsanevi hikâyesinin burada olduğunda tereddüt etmemektedir. (…) Fakat kaynağı
şimdi tükenmiş olan ve yerden fışkıran bir alev nedeniyle olabileceği yerine,
bütün bu ülkenin bir seferde böyle bir olayla yanmış olacağını kabul etmek
mantıksızdır. Burada birbirlerinden kırk stadia kadar uzakta olan “Physas” (koruk anlamında-çevirenin notu) denen üç
çukur görülür. Bunların yukarısında, mantıklı olarak tahmin edildiği takdirde,
topraktan fışkıran sıcak kütlelerle oluşmuş tepeler uzanır. Bu tür toprak
bağcılığa iyi uyum sağlar. Halen en iyi ve bol miktarda şarap elde edilen,
üzeri külle kaplı Katana toprağında olduğu gibi.”(1)
(Haziran 2021)
Adala Regülatörü'nün kanallarında serinleyen yöre çocukları; Adala Mesiresi
(Haziran 2021)
Adala Regülatörü'nden Ege'ye doğru Gediz'in bitmeyen seyahati(Haziran 2021)
Adala’ya giderken kayısısı ile meşhur Dombaylı’dan geçilir. Dombaylı’nın
kayısıları o kadar leziz ve meşhurdur ki; İzmir’e bile pek uğramaz. Simsarlar,
doğrudan onları Haziran ayının sonlarına kadar İstanbul’a giden kamyonlara
sarar ve gönderirler. Salihli Ovası’nın
sulanması için düzenlenmiş “sol sahil
sulama” kanallarının birine paralel ilerleyen Salihli-Demirci karayolu kıyısında Haziran ayındaki bu telaş
görülmeye değerdir.
Adala'dan Dombaylı'ya uzanan sol sahil sulama kanalı boyunca zeytinlikler ve içinde yer alan bir bağ evi (Haziran 2021)
Dombaylı'da sulama kanalı boyunca kayısı bahçeleri ve gösterişli çiftlik evleri(Haziran 2021)
Kanal boyunda sayfiye evlerini andıran Dombaylı evlerine bir örnek; cevizin yaprakları suyu okşuyor. (Haziran 2021)
Kanal kıyısında Dombaylı'nın bahçeli tek katlı konfor mekanları
(Haziran 2021)
Köy, Adala regülâtöründen ayrılan sol sahil
sulama kanalının kıyısında yer alan zengin ve yemyeşil kayısı bahçeleri,
bunların içinde uzaktan birer malikâneyi andıracak denli gösterişli bağ evleri
ve kanal boyunca uzanan bir sıra sayfiye mekânını andıran bahçeli köy evleriyle
dikkat çeker. Önünde bir traktör, yanında bir dut ağacı, bahçesinde bir
salıncak; gerçekten benzersiz bir konforun bileşenleri gibidir. Dolayısıyla Dombaylı bildiğimiz köylerden oldukça
farklıdır.
Dombaylı'da kayısı bahçeleri çiçekte; 2008 baharı... (Mart 2008)
Dombaylı'da kayısı hasadı
(internet ortamı)
Dombaylı'da kayısı hasadı
Erken hasad; Zaza türü Dombaylı kayısıları
Köylülerle
konuştuğumuzda edindiğimiz izlenim, köyün hem eğitim, hem de ekonomik yetkinlik
açısından belli bir ortalamanın üzerinde yer aldığı doğrultusundadır.
Genellikle kışları Salihli’deki
evlerinde geçiren Dombaylı sakinleri,
kayısı hasadının başladığı Haziran ayından itibaren köydeki evlerine dönerler.
Her bakımdan bayındır bir yerleşim izlenimi veren Dombaylı’dan Adala’ya
ulaşmak ise, ya kanal boyunca köyün arkasından dolaşan bozuk ve dar asfalt yolu
takip ederek ya da Salihli-Demirci
karayolu üzerinde yer alan Adala
sapağını izleyerek mümkündür.
Dombaylı; Haziran'da sulama kanalı kıyısında kayısı simsarları konumlanır. (Haziran 2021)
Dombaylı; sulama kanalı ve kayısı bahçeleri(Haziran 2021)
Dombaylı'da kanal boyunda kayısı bahçeleri ve bağ evleri(Haziran 2021)
Adala’nın Lidya dönemindeki ismi Satala’dır. Bu yılların
öğüttüğü bir isim olarak bugüne Adala
olarak ulaşmıştır. Ama esas sevindirici olan birçok yerdeki yakıştırma
isimlerin yanında geçmiş tarihini saklayan bu ismi Adala’nın hala muhafaza edebilmiş olmasıdır.
Gölmarmara kıyısındayız. Bir eski hatıra...
(Fotoğraf: M. Yavuzcezzar; Mart 2012)
Gölmarmara'ya doğru alçalan sırtlardaki bağlar henüz uykuda. (Ocak 2008)
(Ocak 2008)
Adala Kanyonu boyunca ovaya doğru ilerleyen Gediz, Adala’da temizlenir, arınır ve regülatörü takiben iki kola
ayrılarak Salihli Ovası’na doğru
yönelir. Adala regülâtörü yaz
aylarında bir mesire yeri görünümündedir. Bu regülatör; Gediz’den aşağılardan gelen suyun yükseltilerek Marmara Gölü’ne beslenmesine ve daha
sonra Gediz’e tekrar aşı yapılmasına
yardımcı olur. Yöre şeftali ve kayısısı ile meşhur olup, her yıl Temmuz ayında Adala’da Şeftali Festivali
düzenlenmektedir.
Adala Regülatörü ve Adala mesiresi
(Haziran 2021)
(Haziran 2021)
Adala mesiresinde Gediz'i seyrediyoruz. (Hairan 2021)
Gediz ırmağı üzerine suların ıslahı ve tarımsal
sulamanın geliştirilmesi adına Cumhuriyet döneminde ideolojik bir yaklaşımı da
yansıtacak tarzda önemli su yapıları oluşturulmuştur. Bunlar arasında; 1955’de
yapılan Demirköprü Barajı, 1932’de yapımına başlanan Adala Regülâtörü
ve Adala – Marmara gölü besleme hattı; 1939–1944 yılları arasında bir Alman
firmasına yaptırılan Emiralem Regülatörü ve daha sonraları 1960’lı
yıllarda Demirel döneminde yaptırılan Ahmetli Regülatörü sayılabilir.
(Haziran 2004)
Adala'da Gediz'in köpüren hali(Haziran 2021)
Adala Regülatörü; cepheden... (Haziran 2021)
Uşak üzerinden yaklaşık %20
sınaî; %80 evsel atıklarla yüklü olarak Demirköprü
havzasına ulaşan Gediz ırmağı bu
geniş çökelme havzasında kısmen yükünden kurtulur; Adala regülâtöründe aşağıdan Gediz’den
gelen su yükseltilerek içindeki katı parçacıklar bir miktar daha çökeltilir ve
daha sonra Marmara Gölü’ne doğru Adala besleme hattı ile beslenir. Marmara Gölü; Gediz suyuna göre daha temiz, balık ve larvaların yaşadığı bir
tatlı su gölüdür. Burada rejenere edilen Gediz
suyu; bu gölden Ahmetli Regülâtörü’ne
ulaşan ve daha sonra tekrar Gediz’e
bağlanan bir diğer besleme hattı ile tekrar Gediz’e aşılanır. Bu mekanizma ile
sulama amaçları dışında Gediz’in
kirlenen suyunun bir nebze olsun temizlenmesi amaçlanmıştır. Ancak ne yazık ki,
Ahmetli’de temizlenen Gediz, Kemalpaşa önlerinde Nif
çayının Gediz’e karışması ile tekrar
ve bu kez tamamen kimyasal olarak kirlenir. Ve yine ne yazık ki, Cumhuriyet’in
yüz akı sulama projelerinden biri olan bu temizleme süreci, artık tam olarak
çalışmamakta ve Ahmetli regülatörü,
tamamen balçıkla kaplı vaziyette ve devre dışı kalmış durumdadır. Bu şekilde Emirâlem üzerinden Menemen ovasına
ulaşan Gediz; tüm ovayı ve canlıları
tehdit eder bir boyuta ulaşan kirliliği ile ülke akarsuları içinde en ciddi
kirlilik problemini yaşayan bir tanesi olarak dikkat çeker.
Kula yakınlarında Gediz üzerindeki Hoca Seyfettin Köprüsü (Mart 2008)
Gediz, lavlar ve ağaçların kökleri; hepsi bir doğa harikası... (Mart 2008)
Sıcak yaz günlerinde Adala Mesiresi halkın cankurtaranı gibidir.(Haziran 2021)
Adala’nın adı nereden geliyor?
Kesin bir tarihe dayanmamakla beraber, geçmişte
çevrede bulunan mezar taşlarında ve yerleşim alanlarındaki harabeler arasında
bulunan onurlandırma kitabelerine göre; İ.S. VII. yüzyıla kadar geçen zaman
içerisinde Bizans dönemi Piskoposluk listelerinde kentin adı değişik şekillerde
geçmektedir. (Sattalon-Sattaleon-Sattalion-Atollon-Atgalon-Sattalon-Satalon-Sotalon-Salon
v.b.)
Kula yakınlarında Emir Hamamları ya da Theseus kaplıcalarındaki kayaya oyulmuş nişlerde yer alan Roma dönemi kabartmaları; soldan sağa sırayla kurban kesen bir figür, ortada Artemis ve en sağda ise hasta yatağında yatan birisi ve başında bekleyen bir kadın figürü (Mart 2008)
Emir hamamları; Artemis kabartması (Mart 2008)
Emir Hamamları; kayaya oyulmuş kemerde yer alan girland motifleri(Mart 2008)
Yörede bulunan ve Manisa Müzesi’nde saklanan başka bir anıt yazıtta şöyle
denmektedir. "…Suçlu bulunan bir rahibin
yakalanarak, Valerius 'un emri ile Rahip Therapon, Synaos ve Ankyna Sidera’da
hapis edilir. Daha sonra Astelos Nehri yakınlarında öldürülür." Bu
yazıtta da kentin adının (SATALA) olduğundan bahsedildiği
söylenmektedir. İ.S. II. ve III. yüzyıllara tarihlenen başka bir buluntu
yazıtta da kentin adının (SATALEON) şeklinde yazıldığı incelenmiştir.
Salihli-Demirci yolu üzerinde yer alan ve Osmanlı döneminden kalma bir kervan köprüsü; Kız Köprüsü (Haziran 2010)
(Haziran 2010)
Kız Köprüsü önünde bir eski hatıra; Cengiz dostuma; şimdi o sonsuzluk uykusunda... (Haziran 2010)
Satala adının birçok yabancı araştırmaya göre yakın
bölgede bulunan eski antik kentlerde de kullanıldığı belirtilmektedir. Gezgin L. Robert, Satala’nın Sardes’in
kuzey doğusunda bulunan bugünkü Adala’ya
karşılık geldiğini şu şekilde belirtmektedir: “...Hermos Nehri’nin dar bir sol vadisinde, Sardes’in büyük ovasına
girmek için çıktığı yerdeki kasabayı (SATALA)
olarak adlandırdım.” Bu ifadeler, bugünkü Adala kasabasının bulunduğu yeri tanımlamaktadır.
(Kaynak: Salihli Kaymakamlığı Web Sitesi)
Adala Regülatörü; söğüt ağaçları Gediz'in içinden hayat bulmuş.(Haziran 2004)
(Haziran 2004)
Mitolojide bahsedilen "Satetkitala" ya da "Dur Zavallı" efsanesine(2) de uyan bu bölgeyi yakıp yıkan dar boğazı da geçerek Satala’ya (Atala) kadar gelen lav
ejderhasının bu kenti de yakmaması için Zeus Lydion Rahibi’nin inandığı
tanrısına yalvarıp yakardığı o gizemli sözleri ile (Thypon) ateşinin
durduğu yer, tamamen Atala’ya uyum sağlamaktadır.
(Kaynak: Salihli Kaymakamlığı Web Sitesi)
Adala Regülatörü'nün hemen önü; köpüren Gediz... (Haziran 2004)
Adala yakınlarında Kız Köprüsü (Haziran 2010)
Adala; bu volkanik ve yanmış
dağların bulunduğu bölgenin hemen batısında, Kenger, Kaplan köyleri alanlarından akıp gelen lav akıntılarının dar
boğazı geçerek ovaya girdiği yerde biriken sönmüş lavların bittiği yerde
kurulmuş bir antik alan kentidir. Adala
yakınlarında antik çağda mermer taş ocakları, beyaz mermer yatakları olduğu
çevrede bulunan mermer sütun başlıkları, heykelleri, mezar taşlarının
çokluğundan anlaşılmaktadır. Hamilton
adındaki seyyah, Adala’ya gelip
çevreyi gezmeye çıktığında kasabanın kuzeyindeki siyah taşlardan yapılmış
kaleyi görür. Bu kalenin “…Ortaçağ’a ait
bir kale olup, Türkler tarafından yapıldığını” bu kalenin yapılış amacının
da kasabayı ileride doğacak tabii afetlerden, volkan ve sel baskınlarından
korumak için yapılabileceğini aynı eserde bahsetmektedir. Kale duvarını aşmanın
imkânsız olduğunu ve bir patikadan, kale boyunca iki mil kadar yürüdüklerini ve
Gediz'e hâkim bir yerde olduğundan söz eder. Bugün bu kaleden kala kala 15–20
m. kadar uzunlukta bir duvar parçası kalmıştır.(3)
(Kaynak: Salihli Kaymakamlığı Web Sitesi)
Adala mesiresinde yer alan yapay adalar arasındaki geçiş köprüsü(Haziran 2021)
(Haziran 2021)
Adala mesiresi; adalar arasında... (Haziran 2004)
Orta Gediz
Havzası’ndaki volkanik topografya ve bitki örtüsü
Suyolu kenarında yer alan ve kentin simgesi
olduğu düşünülen şeftali heykelinin hemen yakınından ırmak boyunca yukarı doğru
bakıldığında Gediz vadisinin tarih
öncesi dönemde volkanik oluşumlar nedeniyle ortaya çıkan dönüşümü hakkında
fikir edinilebilir. Bu görüntü içinde derin vadinin kenarlarında hemen dik bir
şekilde yükselen kanyon görüntüsü fark edilir. Kanyonun kenarları boyunca
yukarıda tepelerde yer alan volkanik ağızlardan (Divlit) püskürerek
gelen lav akışının Gediz tarafından
buralarda nasıl kesildiği ve bu düz alanda devam eden lav akışının nasıl kanyon
oluşumuna dönüştüğünü görmek çok heyecan verici olsa gerekir.
Lavların katılaştığı çizgi (Mart 2008)
Yanık Topraklar Ülkesi; Katekekaumene...(Mart 2008)
Bu bölgede kanyonun dik yamaçlarında volkanik
olaylar sonrasında ortaya çıkan jeolojik yapılanmada dik bazalt duvarlar
gözlenmektedir. Bazalt kütleler lav akışının soğuması sonrası ortaya çıkmış,
bazen özlü (yani çok yoğun) kütleler halinde belirirken, bazen de gaz
çıkışları nedeniyle son derece hafiflemiş gazlı kütleler halinde
gözlenebilmektedir. Yörede volkanik patlamalar sonucunda magma tabakasından
yeryüzüne pırtlayarak çıkan lav kütlelerinin püskürdüğü volkanik tepelere Divlit
adı verilmektedir.
Eski bir divlitin yamaçlarında otlayan bir sürü; Kula yakınları... (Mart 2008)
Volkanik arazide peri bacası oluşumları; Kula yakınları(Mart 2008)
Kula yakınlarında peri bacaları (Mart 2008)
Bitki örtüsü olarak; volkanik olaylar sonrası
oluşan toprak örtüsü üzerinde yaygın olarak meşe ve ahlât ağaçları, bir de
gelmekte olan baharın habercisi olan pembe renkte çiçek açmış yabani badem
çalıları görülmektedir. Meşe palamudu bu bölgenin bir dönem en önemli ekonomik
ürünü ve geçim kaynağı olmuş. Özellikle Cumhuriyet döneminde; 1930 – 1940’lı
yıllarda deri sanayinde kullanılan meyvesi ekonomik olarak çok önem kazanmıştı.
Nasıl şimdi tütün ya da Pamuk İhracatçıları
Birlikleri tipinde mesleki dayanışma örgütleri oluşturulmuş ise; o dönemde
de Meşe Palamudu İhracatçı Birliği tipinde örgütlenmeler vardı. Pelit
adı verilen ve dikenli kapsül başlığının içine saklanmış meyvesi öğütülerek
macun şekline getirilip deri işlemede önemli bir girdi olarak kullanılırdı.
Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası kimya sanayinde ortaya çıkan
gelişmeler ve deri işlemede kullanılan yeni kimyasalların ortaya çıkışı
nedeniyle giderek önemini yitirmiş, bu yörenin de bir anlamda en önemli
ekonomik kaynağını kaybetmesine neden olmuştur. Ancak, son yıllarda özellikle
Avrupa Birliği’ne yönelik artan ihracat imkânları yeniden meşe palamudunu ve onun özü olan taneni (valeks), yeniden
ekonomik değeri önemli bir ürün katına yükseltmiş bulunmaktadır.
Dağlarda meşeler henüz uyanmamıştı. (Şubat 2021)
(Nisan 2021)
İlkçağ'da İkiz Meşeler Zeusu korurdu onları; ama şimdi... (Nisan 2021)
Bu yörelerin coğrafyası tarafından belirlenen
yaşam koşulları mitolojideki tanrıları da etkilemiştir. Nereye bakılsa
görülecek tek tip ağaç olan palamut meşesinin elbette bir koruyucusu ve hamisi
olacaktır. Bu da Toma Dağı’nın Tanrısal gücü, meşelere hükmeden (kırsaldaki
Roma yerleşimi Sidaskale’nin üzerinde yer aldığı tepeler) İkiz
Meşeler Zeus Tanrısı’dır. Çevredeki kazılarda ve tarla çalışmalarında
mezarlardan çok miktarda stel ve yazıtlar çıkarılmıştır. Bunlar kefaret (adak)
yazıtları olarak adlandırılmaktadır. Genellikle yazıtlarda meşe ağaçlarına
verilen zararlar (Kutsal alandaki meşe ağaçlarını kesip odun diye satmak; meşe
ağaçlarının dallarını kırmak v.b.) neticesinde Tanrı Zeus tarafından uğranılan
bir hastalık, ölüm (ölünün arkasından yakınları tarafından ölenin bağışlanması
amacıyla) ya da felaket sonucunda bağışlanma arzusu ile af dilenmektedir.(4)
Salihli kırsalında bir düğün; Men Aksiyettennos'dan esintiler... (kaynak: internet ortamı)
Bir diğer tanrı da belinde kılıçla tasvir
edilen; savaşçı görünümlü ve dağlarda dolaşan yalnız çobanları koruyan Men
Aksiyettennos’dur. Yörede gelin alaylarında oynanan ve bıçak havası
diye bilinen; ellerinde kılıç, tahta v.b. aletlerle birbirine vurularak oynanan
bir zeybek oyunundaki figür ve hareketlerin bu mitolojik – tarihsel
derinliklerden süzülerek günümüze kadar ulaştığı söylenebilir.
Dipnotlar:
(1) STRABON, Antik Anadolu Coğrafyası
(Geographika:XII-XIII-XIV) Çeviren: Prof.
Dr. Adnan PEKMAN, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 3.Baskı: İstanbul 1993;
sayfa: 135-136
(2) Adala ile ilgili olarak anlatılan
mitolojik bir efsane, bölgenin kuruluşunun yanardağ lavları ile yakından
ilintili olduğunu gösteriyor. Efsaneye göre; yanardağ lavlarının günlerce sürüp
batıya doğru akarak vadi önünde bulunan yerleşim alanına doğru gelmesinden
ürperen halk, silahlanıp din adamlarından yardım istiyor. O dönemde Satala
olarak adlandırılan kentin din adamları tanrılarına yalvararak, büyük bir
inançla lavlara “Satetkitala” yani “Dur ya Zavallı” diyerek bağırıyorlar ve bu
içten yakarış üzerine lavların akışı duruyor. (Kaynak: Salihli Kaymakamlığı Web
Sitesi)
(3) Adala’nın adının kaynağı ile ilgili bu bilgiler, 2003 yılında aktif olan www.adala.net isimli web sitesinden alınmıştır.
Ancak söz konusu site bugün itibariyle aktif değildir ve kullanım dışıdır.
(4) Prof. Dr. Hasan Malay; “Bir Lydia Yazıtından; Her kim ağaca zarar verirse, karşısında öfkeli bir tanrı bulacaktır.” Bkz. http://hasanmalay.com/index.php/anasayfa/3-f/69-lher-kim-aaca-zarar-verirse-karsnda-oefkeli-tanry-bulacaktrr-malay-
(5)
Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ.Fidanoğlu
tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC