Sayfalar

31 Ocak 2024 Çarşamba

DENİZKÖY YAZLIKLARI’NDAN KARADAĞ’A DOĞRU…

KARADAĞ’IN KALBİNDE; KRATER GÖLÜ KARAGÖL’ÜN KIYISINDA…
 
25 Ocak 2024
 İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
 
Bugün iki hafta aradan sonra güneşli, ama biraz soğuk bir havada; Çandarlı ile Dikili arasındaki bir zamanların şirin mi şirin balıkçı köyü Denizköy’ün şimdilerde yazlık sayfiye evleriyle kaplı sırtlarından başlayarak, Çandarlı’nın kuzeyindeki volkanik kütle Karadağ’a ve onun batı yakasındaki bir çukurlukta yer alan volkan konisinin üzerindeki Karagöl’e doğru yürüdük. Yıllar önce buraya Bademli’nin üst düzlemindeki Merdivenli köyünden yürümüştük.(1) Bu kez Denizköy’ün sırtlarındaki yazlık evlerin arkalarından başladık yürüyüşümüze.
 
Akşama doğru; Karadağ'ın eteklerinden Corciyo Adası ve Ege'nin maviliklerine bakış
(MYC; Ocak 2024)

Karadağ'ın krater gölü; Karagöl'ün kıyısında...
(Ocak 2024)
 
12.yy.dan itibaren Batı Anadolu kıyılarında kolonize olan Cenevizlilerin Sakız Adası ile Anadolu anakarası arasındaki deniz trafiğini denetlemek için kullandığı Denizköy’ün hemen karşısındaki Corciyo Adası ve üzerindeki gözetleme kulesi, bizi yürüyüş boyunca neredeyse hiç yalnız bırakmadı. Arkamızda derin mavilikler, Midilli’nin silueti ve uzaklardaki Çandarlı kasabasının hayali zaman zaman göründü, kayboldu.
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Karagöl'ün kıyısında...
(MYC; Ocak 2024)
 
Denizköy'ün otlaklarından Hayıtlı Göleti'ne doğru...
(Ocak 2023)
 
Tırmanış yolunda rastladığımız Denizköylü Yörük Ali ve onun traktör üzerindeki akrabası dağda rastladığımız yegâne insanlardı. Yukarıdaki otlaklarda serbestçe otlayan ineklerine bakmaya gidiyorlardı. Memleketin pür-i melali hakkında kısa bir sohbet yaptık Yörük Ali ile. Bizi o kadar sevdi ki; “n’olur, gene gelin mutlaka” dedi.
 
Önde gevenler ve Denizköy otlakları, arkada ise Corciyo Adası ve diğerleri...
(Ocak 2024)
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Karadağ yolunda...
(Ocak 2024)
 
Hedefimiz, Karadağ volkan konisinin üzerindeki Karagöl idi. Gölün kıyısına vardığımızda, hemen kıyıdaki yeşil çimenlerin üzerinde miskin miskin otlayan birkaç inek, günün sürprizi; gölde aheste yüzen bir çift angut ördeği ve alabildiğine sessizlik dışında hiçbir şey yoktu çevremizde. Göldeki su seviyesi oldukça azalmıştı. Ama yine de güzeldi her şey. Bir ibadet gibi gölün ve doğanın farkındalığı içinde; yanımızdaki azıkları yedik sessizce. Dönüş yolunda aşağıda büyük ve küçükbaş hayvan otlakları, karşımızda yine Corciyo Adası ve Ege’nin mavilikleri arasında Denizköy yazlıklarına kısa sürede ulaştık. Toplamda 10,5 kilometre ve 3,5 saatlik bir yürüyüş yapmıştık gün boyu. Doğada avarelik güzeldi; her şeyden uzaktan ve bütün kaygılardan azade…
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Denizköy meralarının üst düzleminden Corciyo Adası'na ve Ege'nin maviliklerine bakarken...
(MYC; Ocak 2024)
 
Bir bahar günü Denizköy sırtlarında; arkada Corciyo Adası...
(Nisan 2022)
 

Karadağ’ın Karagöl’üne doğru…
 
Sabah Karşıyaka’dan yaklaşık 9.30 gibi kuzeye doğru; Aliağa yönünde hareket ettik. Geceden kalan ayaz, sabah vakti hala etkisini sürdürmekteydi. Çanakkale otoyolunu takiben, Çandarlı üzerinden Denizköy’ün üstündeki sayfiye evlerinin bulunduğu bölgeye ulaştığımızda, saat 10.30 civarındaydı. Arabayı uygun bir yere bırakıp Karadağ’dan inen ve çınar ağaçları içinde bir dere yatağının kıyısından yukarı doğru çıkan düzgün bir patikayı takiben Karadağ’a doğru tırmanmaya başladık.
 
Denizköy'den Karagöl'e doğru; henüz Çandarlı-Dikili asfaltındayız.
(MYC; Ocak 2024)
 
Çınarlarla kaplı bir dere yatağının yanından geçtik.
(Ocak 2024)

Bizi Karadağ'a götürecek patikaların başındayız. İlk çit kapısı burada...
(MYC; Ocak 2024)
 
Karadağ, kuzeyde Dikili, batıda ve güneyde Ege Denizi, güney doğuda Çandarlı ve Bakırçay’ın deltası, doğuda ise Bakırçay ovası ile sınırlandırılmış; en yüksek yeri 772 metre olan bir volkanik kütle... Karadağ’ın volkan konisi ise, dağ kütlesinin güneybatısına doğru ve Denizköy’ün üst düzleminde; yaklaşık 450 metre yükseklikteki bir çukurlukta yer alıyor. Karadağ’ın volkan ağzı, bugün yörede Karagöl adıyla bir krater gölü ile kaplıdır.
 
Karadağ ve Karagöl; 14 sene önce...
(Şubat 2010)
 
Volkanik krater gölü Karagöl
(Ocak 2024)
 
Strabon, Çandarlı’nın sırtını dayadığı bugünkü volkanik Karadağ’ı şöyle anlatıyor:
 
“Şimdi Kane ya da Kanai denen dağın tümüne eskiden Aiga denirdi. Dağ, güney ve batıda denizle, doğusunda daha aşağıda Kaikos (Bakırçay) ovası ile ve kuzeyde Elaia (şimdiki Kazıkbağları) topraklarıyla kuşatılmıştır. Bu dağlar, kitle halinde Aigaion (Ege) Denizi’ne doğru meylettiklerinden, onun adını almışlardır. Daha sonra Sappho’da(2) geçtiği gibi burnun kendisine Aiga denmiş, geri kalan kısım Kane veya Kanai olarak adlandırılmıştır.”(3)
 
Sırtta yükseldikçe Corciyo Adası görünür oldu.
(Ocak 2024)
 
Yolun her iki yanı genç fıstık çamlarıyla kaplıydı. En arkada Corciyo Adası'nın bir kısmı görünüyor.
(Ocak 2024)
 
Karadağ'a doğru; yürüyoruz.
(Ocak 2024)
 
İki yanında; insan eliyle yetiştirilmiş genç fıstık çamlarının bulunduğu, tatlı meyille yükselen bir toprak yoldan bir sırta doğru yürüdük. Biraz yükselince arkamızda Corciyo Adası’nın görüntüsü belirdi hemen. Bu görüntü zaman zaman kaybolsa da, neredeyse tüm yürüyüş boyunca bizi hiç yalnız bırakmadı. Adanın kuzeydoğu kıyısındaki yay şeklindeki küçük koyun içinde ve çevresinde balık havuzlarını bile fark edebiliyorduk.
 
Karadağ'a doğru yürüdüğümüz yol; en arkada volkanik Karadağ...
(Ocak 2024)
 
Yukarıdaki meralarda otlayan hayvanlarına bakmaya giden Denizköylü Yörük Ali ile burada karşılaştık.
(Ocak 2024)
 
Bir meşe ağacının arkasına sinmiş eski hayatlar...
(Ocak 2024)
 
Yoldan yukarılarda; büyükbaş hayvanların aheste aheste otladıkları yemyeşil meralara yöneldiğini, oralara varınca anladık. Yolun sathı, dağa doğru çıkan motosiklet ya da traktör gibi araçların kaymaması açısından, yer yer asfalt artığı curuflarla kaplanmıştı. Bir süre sonra arkamızdan bize doğru yaklaşmakta olan bir motosiklet sesi, bu yargımızı doğruladı. Gelen Denizköylü Yörük Ali idi. Ali, yukarıdaki meralarda otlayan ineklerine bakmaya gidiyordu. Ayaküstü epeyce söyleştik karşılıklı. Hayvancılıkla ilgili sıkıntılardan, memleketin ahval-i şeraitinden söz etti kendince. Bir yandan dağdaki zeytinlikleri ve hayvanlarıyla ilgilenirken, diğer yandan da Denizköy kıyısındaki balık çiftliğinde çalışıyordu. Çocukluğundan beri Corciyo Adası’na gidip geldiğini, adadaki kulenin tavanının çökmüş halde olduğunu, bir keresinde kuleye tırmanıp, inemediğini anlattı bize. Sohbet bitince vedalaşıp ayrıldık yanından. Meralara yaklaşıyor olmalıydık. Birkaç bağ damının yıkıntısıyla karşılaştık tırmandığımız yolun kıyısında. Yörüklerin hayatı bu dağlarda geçmişti uzun yıllardan beri. Ama şimdi dağlarda hayvanlarının peşinde yaşam süren tek tük aileler kalmıştı içlerinde. Çoğu Denizköylü Yörük Ali gibi ihtiyaç olduğunda motosikletiyle ya da traktörüyle kıyıdaki evinden gidip geliyordu dağlara doğru.
 
Dağa Kaçtım gezginleri, yukarılardaki meralara doğru yürüyor.
(Ocak 2024)

Bir meşe ağacının gövdesindeki kovuğu fotoğraflamanın telaşındayız.
(MYC; Ocak 2024)
 
İşte meşe gövdesindeki o kovuk; yakından...
(Ocak 2024)

Dağa doğru çıkan araçlar için yola yer yer sıyrılmış asfalt curufu dökülmüştü.
(Ocak 2024)

Corciyo Adası
 
Çandarlı’dan Denizköy’e doğru kıyıdan karayolunu takip ederken, Çandarlı Körfezi girişinde, şimdiki Bimeyko kooperatif arsalarının bulunduğu mevkide; solda denizde, üzerinde bir gözetleme kulesinin de yer aldığı bir adalar kümesi ile karşılaşılır. Bunlardan en büyüğü yerel halk dilinde Corciyo adası ya da üzerinde yer alan Ceneviz kulesinden ötürü Kız Kulesi Adası olarak adlandırılmaktadır. Piri Reis, üzerinde yer alan kaleden dolayı aynı adayı Burgazlı / Bergazlı Ada olarak anmaktadır. 19.yy.da birkaç çiftçi, adaya çıkarak yamaçlara teraslar yapmışlar ve adanın ortasındaki düzlemde tarla açmışlar ve hububat tarımı yapmışlar. Şu anda adada herhangi bir tarımsal faaliyet bulunmamakta… Ancak adanın ana karaya bakan kıyılarında bir balık çiftliği ekonomik faaliyetini sürdürüyor.
 
Denizköy sahilinden Corciyo Adası'na ve Ceneviz kulesine bakış
(Nisan 2022)
 
Meraların üst düzleminden Corciyo Adası'nın ve Ege Denizi'nin görünüşü
(Ocak 2024)
 
Ada, uzun yıllar boyunca Çandarlı körfezinin ağzında, Ege denizindeki deniz trafiğini kontrol eden bir konumda olduğundan, stratejik öneme sahipti. Ada; bir yandan Aliağa, Yeni Foça ve Karaburun yarımadasının kıyılarını ve Sakız adasını görürken, diğer yandan Midilli adası ve Edremit körfezini gözetleyebilecek bir pozisyonda konumlanmıştı. Bugün bile yüksek kulesi körfezin birçok yerinden fark edilebilmektedir. Yeni Foça’daki Cenevizlilerin pamuklu kumaşların boyanmasında son derece önemli bir hammadde olan şapın üretimini ve şap madenlerini güven altında tutabilmek kaygısı ile o dönemde İlkçağ’da Apollon’a adanmış bir tapınağın da yer aldığı Şakran’daki Temaşalık Mevkii’nde Çıfıtkale (Gryneion), Çandarlı’daki Çandarlı Kalesi ile Yeni Foça ve Karaburun yarımadasında da bu amaçla kaleler ve gözetleme kuleleri yaptırdıkları biliniyor. Andreola Caattaneo döneminde Yeni Foça’ya yerleşerek bir kale inşa eden, Eski Foça ve Çandarlı’da da hatırı sayılı savunma hisarları yaptırtan Cenevizliler, dış sulardan gelecek akınlara karşı böyle bir savunma düzeni oluşturmuşlardı.
 
Karadağ'dan akşama doğru denize, Corciyo Adası ve Karaada'ya bakış...
(Ocak 2024)
 
Corciyo Adası ve üzerindeki Ceneviz kulesi
(Nisan 2022)
 
“Bu adadaki kule de bu dönemde aynı amaçla Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Kule, kare planlı ve 15,70*14,90 mt. (Rahmetli Şükrü TÜL Hoca, Ege TV çekimleri sırasında ölçmüş) ölçülerinde bir yapıdır. Devşirme taşlar ve tuğla ile yapılmış. Tuğlaları düzgün görünümlerine bakılırsa, yapı inşası sırasında üretilmiş olabilirler. Devşirme malzeme içinde lahit kapakları gibi kızıl renkli trahitten örneklere rastlanıyor. Kulenin dıştan girişi asma merdivenle sağlanıyordu. Tepe noktasındaki çapraz tonozlu odalarda gözetleme işiyle görevli askerler kısıtlı bir yaşam sürmüş olmalılar. Tonozlu üst kat günümüzde yıkılma sürecinde. Defineciler kuzey yüzde hatırı sayılır bir oyuk açmışlar. Güney sırtlara düşmüş bir mermer üstündeki yazıt, Bizans karakterli. Yapıya ilişkin olup olmadığı belli değil. 5,5 cm. yüksekliğinde harflerden oluşan iki satırdan arta kalanlarla anlam çıkarmak olanaksız.” (Arkeolog Şükrü TÜL anlatımı)
 
Denizköy sahilinden Corciyo Adası'nın bir başka görünümü
(Nisan 2024)
 
Akşam vakti Karagöl'den aşağıya inerken Corciyo Adası'na bakış
(Ocak 2024)
 
Bu adanın konumlanması bahsinde Midilli’de saltanat süren Cenevizli Gattilusio hanedanından da söz etmek gerek. Ege adalarını ve Anadolu’nun kıyı kentlerini Venediklilere ve Türklere karşı koruyamayan, artık bir donanma yaşatacak gücü de bulunmayan Bizans İmparatorluğu bölgenin güvenliğini sağlamak amacıyla bu yerleri Cenevizlilere emanet ediyor. Ceneviz derebeyleri, bu dönemde Amasra, Enez ve Foça limanlarına hâkim oluyorlar. Midilli adası da İmparator İoannes Palaiologos tarafından 1355 yılında kızkardeşi Maria’nın çeyizi olarak, Ceneviz soylusu Francesco Gattilusio’ya veriliyor. Gattilusio hanedanının Midilli adasındaki egemenliği 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet’in adayı fethine kadar devam ediyor. Hanedan, Fatih zamanında donanma komutanı Mahmut Paşa’nın 1456’daki adayı almak için çıktığı seferde Osmanlı’ya vermekte oldukları 3000 Duka altını tutarındaki haracı arttırarak kurtuluyor ancak, bu geçici kurtuluş 1462’de Fatih’in adayı fethi ile son buluyor. Bu hanedanın adada hüküm sürdüğü dönem, alt alta ikişerli dört adet “B” harfinden oluşan bir amblemle temsil ediliyor. Bu dört “B” harfinin anlamı ise şu: “Krallara hükmeden Kralların Kralı” (Basilleus)
 
Corciyo ya da Kızkulesi Adası
(Youtube'dan alınmıştır; kaynak: Türker Yeşil)
  
Bugün Corciyo Adası’nı balık çiftlikleri ele geçirmiş durumda. Ana karadan adaya gelip giden çiftliğe ait tekneleri gözlemlemek mümkün. Adaya gençlik yıllarından beri defalarca gidip geldiğini aktaran Denizköylü Yörük Ali’nin anlattığına göre kulenin çatısı çökmüş durumda. Bir doğal liman görümündeki koylarıyla dikkat çeken adanın bu hali, bugün balık çiftliklerine mekân olmuş durumda.
 
Meşe ağaçları hakim bitki örtüsünü oluşturmaktaydı. Topraktan ise baharın habercisi çiriş otları fışkırmaya başlamıştı bile.
(Ocak 2024)
 
Karadağ’ın eteklerinde; meralara ve lav tepelerine doğru…
 
Volkanik topografyaya uygun bitki örtüsü çoğunlukla meşelerdi; bir de bodur pırnar meşeleri. Çevremizdeki hâkim bitki örtüsü bunlardan ibaretti. Sağa sola saçılmış Karadağ’ın püskürtü ürünü volkanik kayaç parçaları (çoğunlukla andezit, trahit ya da bazalt yapıda) bazen yürümemizi güçleştirse de renklerine ve şekillerine göre anlamlar yüklemek yol boyunca eğlenceli oluyordu doğrusu. Hele çam ağaçlarının arasında rastladığımız ve bir mezar taşını andıran dikey konumundaki bir taş oldukça ilginçti; üzerinde doğanın kazıdığı bir ağaç deseni vardı sanki. Taşları ve ufka doğru uzanan denizi seyrede seyrede hayal dünyasında gezindik durduk.
 
Genç çamların altında bir mezar taşına benzettiğimiz bir kaya parçası; üzerinde sanki doğanın fırçasıyla resmedilmiş bir ağaç deseni var.
(Ocak 2024)
  
Gezginler, Karagöl yolunda...
(Ocak 2024)

Meşelerin arasından baktık denize doğru...
(Ocak 2024)
 
Bir süredir havalar soğumuş olsa da, genel olarak ılık bir kış geçirdiğimizden olsa gerek; sağda solda, her yerde baharın ilk müjdecileri olan yemyeşil çiriş otları topraktan sıyrılıp baş vermişlerdi bile. Kokularıyla uzaktan haberdar etmekteydiler varlıklarını. Yol boyunca çok sayıda çit kapısından geçtik; hayvanların geçişini engellemek için yapılmış bu kapıların bir kısmı makilik çalılardan ya da derme çatma ağaç dallarından/yuvarlak demirden meydana getirilmiş eğreti kapılardı. Küçük tepeler halinde yığılmış çalı öbeklerini aşmak daha sıkıntılı olabiliyordu çoğu kez. Ama kırsalda temel kural, hayvan geçişlerini engellemek için, bu çit kapılarını asla açık bırakmamak ve arkamızdan örtmekti. Biz de öyle yaptık.
 
Bir kapıdan daha geçtik. Ama hiç bir kapıyı açıkta bırakmadık.
(Ocak 2024)
 
Önde kupkuru gevenler, arkada Corciyo Adası; hiç terk etmedi ki bizi...
(Ocak 2024)

Ve gevenler; uykuya yatmış gevenler, her yerde onlar vardı sırtlara doğru. Dirençli ve yukarıdan baktığınızda; alt alta, üst üste; iç içe geçmiş, altıgeni andıran incecik dikenleriyle mucizevî bir geometriye sahiptiler. Bir gün gelip onlar da uyanacaktılar. Sapsarı ve kupkuru görünümdeki, birbirinin içine girmiş dikenlerin arasında saklı; yeşil-kırmızı tomurcuklarıyla o anı bekler gibiydi gevenler.
 
Tırmandığımız sırtın düzleşip soluklandığı bir yerdeydik. Ardımızda yine Corciyo Adası ve Karaada'nın silueti...
(Ocak 2024)

Muntazam kesme taşlarla örülü duvarlarıyla dikkat çeken bir kulübenin yanından geçtik. Aralarındaki tuğla kırıklarıyla yapılmış dolgular, bize Rum duvarcı ustalarını hatırlattı.
(Ocak 2024)

Denizköylü Yörük Ali'nin otlakları; inekleri keyifle otlamakta...
(Ocak 2024)

Meralara doğru yol kıyısında sırtı bize dönük, düzgün kesme taşlardan örülü duvarlarıyla dikkat çeken bir kulübenin yanından geçtik. Bu kadar muntazam taşlar yeni olamazdı; en azından 19.yy.dan kalma yapı malzemesiydi bunlar. Tırmandığımız sırtın düzleşip mola verdiği bir noktada Corciyo Adası’nın ve hemen onun daha güneyindeki küçücük Karaada’nın silueti bütün güzelliğiyle yeniden belirdi ardımızda. Yol kıyısındaki bir andezit kaya kütlesinin üzerinden doya doya seyrettik adaları; Midilli’yi ve Ege’nin masmavi derinliklerini.
 
Gevenler, otlaklar ve ileride deniz ile göğün mavilikleri birbirine karışmış gibi...
(Ocak 2024)
 
Denizköy'ün meraları, arkada Corciyo Adası ve Ege Denizi...
(Ocak 2024)

Karadağ'ın lavları karşıladı bizi; Hayıtlı Göleti yolunda...
(Ocak 2024)
 
Yörük Ali’nin merası, oldukça geniş  bir düzlükteydi ve inekleri, kaygısızca bu düzlükte otlamaktaydı. Aşağılardan Ali’nin ineklerini çağıran sesi duyuluyordu zaman zaman. Biz ise, meraları ve denizi bir üst düzlemden izleyen toprak yolu takip ederek kuzeye ve Hayıtlı Göleti’ne doğru yürümekteydik. Yol kıyısı boyunca, Karadağ yönünden; belki de on binlerce yıl önce akıp gelmiş lavların katılaşıp kaldıkları yamaçlarla karşılaştık. Daha ileride ise, Hayıtlı Göleti vardı; ama yeniden düzenlenmiş ve neredeyse suyu dibi vurmuş gölet çukurunu görünce anladık ki; dağ, fare doğurmuştu. Ayrıca gölete adını veren hayıtlar da, belki dozerlerin göletin çevresini yeniden düzenleyip, hafriyat toprağını gölet civarına yığdıkları sırada sıyrılıp atılmıştı. Gitmişti hayıtlar… Hayıtlı Göleti bizim için bir hayal kırıklığı olmuştu kısacası.
 
Gezginler, Hayıtlı Göleti'ne doğru yürüyorlar.
(MYC; Ocak 2024)
 
Hayıtlı Göleti kıyısındayız.
(Ocak 2024)
 
Yeni düzenlenmiş Hayıtlı Göleti; suyu yok, hayıtları yok. Yok aslında...
(Ocak 2024)
 
Karadağ’ın krateri; Karagöl…
 
Göletin yanından ayrıldıktan sonra geldiğimiz yoldan biraz geriye yürüdükten sonra Karadağ’a doğru çıkan oldukça dik bir patikaya yöneldik. Uzun zamandır kimsenin geçmediği patikayı otlar ve makilikler sarmıştı yer yer. Yükselirken sol yanımızda bize, giderek derinleşen bir vadi eşlik etti uzun süre; arkamızda ise yemyeşil otlaklar, ardında bulutla denizin birbirine karıştığı bir fonda öne çıkan Corciyo, Midilli ve diğer adaların siluetleri…
 
Hayıtlı Göleti'nden sonra, tırmanıştan önce; yine yol ayrımındayız.
(MYC; Ocak 2024)
 
Yanımızdaki dere yatağı aslında yürüyüşe ilk başladığımız yerdeki çınarlı dere yatağının üst bölümüydü. Vadinin öte yakasında yükselen tepe de volkanik malzeme ile kaplıydı.
(Ocak 2024)
 
Tırmanışın sonuna doğru patika iyice daraldı ve sol yanımızdaki dere yatağıyla neredeyse birleşti.
(Ocak 2024)

Tepeye doğru patika iyice daraldı; yuvarlanmış büyük ölçekli kayalar, yolu kaplamış maki örtüsü yürüyüş konforumuzu yer yer sekteye uğratsa da, sonuç değişmedi; yürümeye devam ettik. Tepeye vardıktan bir süre sonra ise, kuzeydeki Merdivenli’den gelen toprak yola kavuşmuştuk. İleride birkaç hayvan damı, taş duvarlarla çevrili hayvanlar için bir açık ağıl ve iki evden oluşan Karadağ’ın son Yörüklerinin bir yaşam mekânı vardı. Yıllar önce evin sakinlerinden Denizköylü Kadir ile karşılaşmış ve bizi mekânına buyur edip çay ikram etmişlerdi. Şimdi ise, ortalıkta çitlerin arkasındaki birkaç tavuk, inekler ve havlayan bir küçük kopaydan (bir tür av köpeği) başka kimsecikler yoktu. Karagöl’e doğru yürümeye devam ettik.
 
Yerde şemsiyeyi andıran bir mantar
(Ocak 2024)
 
Tırmanışın sonunda Merdivenli'den gelen toprak yola kavuştuğumuz noktadayız.
(MYC; Ocak 2024)
  
Son Yörüklerin mekanına doğru...
(Ocak 2024)
 
Denizköylü Yörük Kadir'in mekanı; 14 sene önce yine uğramıştık. Konuksever Kadir'in çayından içmiştik. Ama bugün kimseyi göremedik ortalıkta.
(Ocak 2024)
 
Hayvanların keyfi yerindeydi.
(Ocak 2024)

Uzaktan yapraklarını dökmüş kavak ağaçlarını görünce, Karagöl’e geldiğimizi anladık. Önümüzdeki hafif meyilli sırtı çıkıp indikten sonra, suyu oldukça çekilmiş krater gölü Karagöl’ün kıyısına dek ulaşmıştık. Gölün kuzey kıyısındaki yemyeşil çimenlerin üzerinde pinekleyen birkaç inek, suyun ortasında usul usul yüzmekte olan bir çift angut ördeği ve onlarca kupkuru hayıt gövdesi bizim yegâne yoldaşlarımızdı. Angutlar, gerçekten bugünün sürpriziydiler.
 
Yörük Çeşmesi'nin önündeyiz. Kadir mekanı...
(MYC; Ocak 2024)
 
Otlak sınırları arasından Karagöl'e doğru yürüdük.
(Ocak 2024)
 
Karagöl göründü.
(Ocak 2024)
 
Karadağ'ın kalbinde krater gölü Karagöl...
(Ocak 2024)
 
Karadağ'ın aksi vurmuştu suya...
(Ocak 2024)
 
Tek eşli olarak bilinen angut ördeği, kızıla çalan kahverengi tüyleri, siyah renkli kuyruğu ve beyaz tepesi ile dikkat çeken ve sadakatin simgesi olarak kabul edilen bir kuş türü… Aynı zamanda evcilleştirilebilen özellikteki angut ördekleri, bizim göl kıyısına gelişimizle birlikte ürküp huzursuzlanarak, karşı kıyıdaki kayaların ardına sindiler. Yakından fotoğrafını çekebilir miyiz diye yanaşalım dedik; ama mümkün olmadı. Sadece gölü çekerken, bir ara uzaktan kareye girmişler; o kadar…
 
Karagöl kıyısında sürreal hayıt çalıları; ama kupkuru...
(Ocak 2024)
 
Bir çift angut ördeği...
(internet ortamından alınmıştır.)
 
14 yıl önce; çiriş otlarının ardından Karagöl'e bakarken...
(Nisan 2010)

Dağa Kaçtım gezginleri, Karagöl kıyısında...
(MYC; Ocak 2024)

Gölün kıyısında yanımızda getirdiğimiz azığımızı keyifle yedik; Karadağ’ın suya yansıyan aksinin eşliğinde… Angutlar, hareket olmayınca, arada bir gölde süzülüp, yeniden kayaların ardına saklanıyorlardı. İnekler de bizim gelişimizden rahatsız olup kıyıdan uzaklaşmışlardı. Hayvanları daha fazla doğal ortamlarından uzaklaştırmamak düşüncesiyle, yaklaşık yarım saat içinde yemek molamızı tamamlayarak dönüş yoluna vasıl olduk.
 
Karagöl'den dönüş yolunda...
(Ocak 2024)
 
Ayı fındıkları çiçekteydi.
(Ocak 2024)
 
Ayı fındığı çiçekleri; yakından...
(Ocak 2024)

Yönümüz güneye ve batıya; Denizköy’ün üst düzleminde yer alan yazlık sitelere doğruydu. Yemek molası sırasında hava birden bulutlandı ve güneş kayboldu ortalıktan. Bu kez denize doğru dönmüştük yüzümüzü. Karşımızda yine Corciyo Adası ve diğerleri; sol yanımızda ise sırtı sarmış Denizköy’ün sayfiyeleri… Bozuk bir traktör yolunu takip ederek, aşağı doğru inmeye devam ettik. Yol kıyısında rastladığımız ayı fındıkları çiçekteydi. Sitelere doğru zeytinlikler başladı; giderek daralıyordu yaşam alanları. Bir süre sonra sırta yaslanmış yazlık evlerin arasındaki sokakları takip ederek Çandarlı-Denizköy-Dikili asfaltına ulaştık.
 
İnişte, akşama doğru Corciyo Adası; son defa...
(Ocak 2024)

İşte indik sonunda; Denizköy'ün sırtındaki yazlık sitelere doğru...
(Ocak 2024)
 
Çandarlı'nın kumruları; son vedamız onlara...
(A.Çini; Ocak 2024)

Çoğunlukla güneşli, ama oldukça soğuk bir havada Denizköy’ün üstünden Karadağ’ın krater gölü Karagöl’ün kıyısına kadar yürümüş, doğanın kalbine doğru sessiz bir yolculuk yapmıştık bugün de. Artık İzmir’e dönme zamanıydı. Çandarlı’da deniz kıyısında kumrularla paylaştığımız son yiyecekler, can dostlarımızla günün son yarenliğine vesile oldular. Çandarlı’nın tekinsiz denizine veda ederken, kumrular da yanımızdan uçup gittiler. Çünkü yiyecek başka bir şeyleri kalmamıştı artık. Akşam böyle yanaştı Çandarlı kıyısına…
 
 

Dipnotlar:
(1)    Merdivenli-Karadağ yürüyüşü için bk. https://dagakactim.blogspot.com/2011/04/candarli-karadag-karagol-yuruyusu.html
(2)  Sappho: İlkçağ’da Midillili kadın ozan
(3)  Strabon; Antik Anadolu Coğrafyası(Geographika:XII-XIII-XIV); çeviren: Prof.Dr.Adnan Pekman; Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 3.Baskı; İstanbul-1993; sayfa: 118; paragraf: 68
(4)    Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder