Sayfalar

11 Mart 2023 Cumartesi

YENİDEN, KARABEL’DEN MAHMUT DAĞI’NA; KOCAÇAM DÜZLÜĞÜ’NE…

 2 Mart 2023 
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş 
 
2021 baharında pandemi hala sürerken, çiçeklerin açtığı bir vakit; bir günün yarısında Karabel Hitit Kabartması’nın(1) üst düzleminden Mahmut Dağı’na doğru tırmanan düzgün bir rotada bir kez daha yürümüştük. O gün; zaman, Mahmut Dağı’na dek ulaşmak açısından yeterli değildi; yaklaşık yürüyüş parkurunun yarısını kat etmek, bize yetmişti. İki yıl sonra bu kez yine Karabel’den başlayarak Mahmut Dağı’nın zirvesinin altındaki Kocaçam Düzlüğü’ne kadar yürüdük. 10 yıl önceki yürüyüş performansımıza göre nispeten bu uzun rota bizi biraz yormuş olsa da, yine de her şey keyifliydi.
 
Mahmut Dağı'na doğru; kızılçamların ardında Akkaya...
(Mart 2023)
 
Çiğdem çiçek açmış dağlarda; haberin var mı?
(Mart 2023)
 
Yol arkadaşımız Fındık; can dostumuz...
(Mart 2023)
 
Mahmut Dağı 
 
Mahmut Dağı, batıdan doğuya; İzmir’den Denizli’ye dek uzanan geniş bir coğrafyada, Batı Anadolu’nun önemli bir dağ silsilesi olan Bozdağlar’ın Nif Dağı ile birlikte en batıda yer alan iki zirvesinden biri. 
 
Bilindiği üzere Bozdağlar; aslında Kemalpaşa’nın arka dünyasından başlayarak Bayındır, Ödemiş ve Kiraz ilçelerinin üzerinden Manisa’nın ilçeleri Turgutlu, Salihli, Alaşehir ve Sarıgöl ile Denizli’nin ilçesi Buldan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsar. İlkçağ’da Tmolos ismi ile anılan bu sıradağların İzmir sınırları içinde kalan ve yayladaki Bozdağ kasabasının hemen sırtında yükselen en yüksek zirvesi (Bozdağ) 2159 metre yüksekliğindedir. Bu dağ, İzmir’in en yüksek; Ege Bölgesi’nin ise Honaz’dan sonra ikinci yüksek zirvesini oluşturur. Bugün Bozdağ ve çevresindeki yüksek yaylalar, Akdeniz ikliminin etkisindeki kavurucu yaz aylarında; özellikle Ödemiş ve Salihli civarında yaşayanların serinlemek için hayati öneme sahip konfor alanlarıdır. Tarih boyunca adından söz edilen su kaynakları ve oksijen yönünden zengin ve tertemiz havası ile Bozdağlar, bölgenin bir anlamda nefes alıp verdiği alanlardır.
 
 Karakızlar yönünden Mahmut Dağı'na ve karla kaplı zirvesine bakış
(Şubat 2023)
 
Aşağı Vişneli yönünden Mahmut Dağı'na ve çevresindeki tepelere bakış; önümüzdeki köy; Yukarı Vişneli...
(Aralık 2009)
   
Karlı bir günde Yukarı Kızılca'dan Mahmut Dağı'na doğru bakış; zirve kar yağışı altında...
(Ocak 2015)

Mahmut Dağı ise bu dağ sırası içinde, Kemalpaşa’nın Yukarı ve Aşağı Kızılca, Armutlu, Dereköy, Gökyaka, Cumalı gibi bir dizi yerleşiminin eteklerine saçıldığı kireçtaşından mücerret dev bir kütleyi andırıyor. 1350 metre yüksekliğe sahip bu dağın zirvesinde dağa adını veren bir eren babanın mezarı ile bir yangın kulesi yer alıyor. Küçük Menderes ovasını güneybatıdan sınırlayan Aydın Dağları’nın eteklerine yaslanmış Tire taraflarından bile fark edilebilecek denli heybetli bir görünüme sahip Mahmut Dağı’na çevre yerleşimlerden ulaşan bir hayli rota mevcut. Geçmiş yıllarda bizler batıdan Dereköy’den ve kuzeyden ise Yukarı Kızılca’dan başlayan rotaları izleyerek Mahmut Dağı’na farklı zamanlarda ulaşmıştık.(2)(3)
 
Dereköy'den Mahmut Dağı’na; 2011 yılındaki yürüyüşümüzden...
(Aralık 2011)
 
Aynı yürüyüşten; Dereköy'den Mahmut Dağı'na...
(Aralık 2011)

Karlı bir başka günde; yine Mahmut Dağı'nda...
(Şubat 2012)
 
Karabel Geçidi ve Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması 
 
Karabel Geçidi, Bozdağlar’ın en batıdaki iki zirvesi Nif Dağı ile Mahmut Dağı arasında Kemalpaşa dünyası ile Torbalı ovasını birbirine bağlayan bir anahtar gibidir. Bozdağlar’ın batıya doğru son uzantıları olan Nif Dağı ile Mahmut Dağı’nı birbirinden ayıran Karabel Geçidi, tarih boyunca kuzeyden ya da doğudan gelerek denize ya da güneye doğru ulaşmayı hedefleyenlerin geçiş yolu olmuştur. Hitit Kralı II. Murşili’nin, Puranda (bir yaklaşıma göre bugünkü Bademgediği Kalesi’nin bulunduğu yer) önlerinde Arzawa Krallığı ile yaptığı savaşı kazanarak, Arzawa Krallığı’nın bugünkü Selçuk Kalesi’nin bulunduğu tepede bulunan başkenti Aphasa’yı ele geçirmesi sonrasında; bölgede oluşturduğu Hattuşaş’a bağımlı vasal beylikler eliyle Batı Anadolu’yu yönetmeye başlar. İşte o dönemde bölgede Hititler adına egemenlik tesis eden Mira-Kuwaliya Beyliği’nin bir anlamda sınırlarını belirleyen bir kaya kabartması da, bu geçide bakan bir kaya kütlesinin üzerinde kendisine yönelik tahribatlar nedeniyle sancılı bir şekilde de olsa, günümüze dek varlığını sürdürebilmiştir. 
 
Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması; 2014 hali
(Kasım 2014)
 
Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması; daha yakından...
 (Kasım 2014)

Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması; tahribatlı hali
(Aralık 2020)

Arzawa Krallığı’nın II. Murşili tarafından ortadan kaldırılması sonrasında bölgenin yeni hâkimi olarak İ.Ö. 13. ve 12. yy.larda Mira Beyliği ortaya çıkar. Mira Beyliği, II. Murşili’nin Batı Anadolu’da Arzawa Krallığı’nın ortadan kaldırılması sonrasında oluşturduğu üç bağlı beylikten birisidir. Bugünkü Milas’a dek uzanan Kuwaliya topraklarının da katılmasıyla ismi Mira-Kuwaliya Krallığı olarak anılır. Güneybatıda Bafa Gölü civarında; Beşparmaklar’a doğru tırmanan yılan gibi bir yolla ulaşılan Sakarkaya’daki Kral Kupanta Kurinta’nın mührünün bulunduğu bir sınır taşıyla belirlenen bu beyliğin güney sınırı; Bafa Gölü’nü doğu yönünden sınırlayan Beşparmak Dağları’dır. Kuzey sınırı ise, Torbalı-Kemalpaşa arasındaki Karabel Geçidi’nde yer alan ve halk arasında Hitit Baba Kabartması olarak da bilinen Karabel Hitit Savaşçısı Kabartmasıdır. Bu da beyliğin Bozdağlar tarafından sınırlanan kuzey sınırını işaretlemektedir.
 
Karabel'e çıkarken; 17 yıl önce yolun eski hali...
(Kasım 2006)
 
 
Karabel Anıtı'nın hemen ilerisindeki kayalığın üzerindeki seyir terasından Kemalpaşa'dan Karabel'e doğru giden karayolunun Kemalpaşa yönündeki bölümü
(Mart 2023)
 
Karabel'den Mahmut Dağı'na doğru çıkarken Karabel tam arkamızdaydı.
(Nisan 2021)

 
Prof. Dr. Ersin Doğer; İzmir’in Smyrna’sı isimli kitabının Ekler bölümünde Karabel Geçidi’ndeki anıt ile ilgili olarak resim altı yazısında, söz konusu Hitit Kabartması ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor: 
 
Bozdağlar’ın batı uzantısı Mahmut Dağı ile Nif Dağı arasında, Gediz Vadisi’ni Küçük Menderes Vadisi’ne bağlayan Karabel Geçidi, Antikçağ’da da bölgenin en önemli stratejik noktası olarak kabul edilmekteydi. Büyük İskender’in ordusu da Sardeis’ten Ephesos’a giderken buradan geçmiş olmalıdır. Geçidin her iki yanında bulunan sınır yazıtları ve anıtlar, Herodotos (İ.Ö. 5. yüzyıl) döneminden beri bilinmektedir. Tarihçi, o günkü bilgileri ile anıtın Mısır Kralı Sesotris tarafından bölgenin fethi sırasında yapıldığını zannetmekteydi ve “anıt, Ethiopia Kralı Memnon’a aittir” diyenleri de küçümsemekteydi. Son yıllarda karayolunun genişletilmesi sırasında Hititlerin de kullandığı hiyeroglifle Luvi dilinde yazılmış sınır taşlarını ve diğer kabartmayı kaybeden geçitte tek korunan anıt, doğu yamaçtaki Hitit üslubunda savaşçı kabartmasıdır. Son yıllarda savaşçının başı ve mızrağı arasında oldukça silik olan hiyeroglif yazıtı okumayı başaran J.D.Hawkins’e göre anıt, Hititlerin bölgedeki vasalı (uydusu-İF) Mira Beyliği’nin kralı Targasnawa’ya aittir. Kral, Mira Beyliği ile Seha Nehri Beyliği (Gediz Vadisi’nden Bakırçay Vadisi’ne ve onun arka alanına dek uzanan topraklar; eski Assuwa Ülkesi toprakları-İF) arasında sınır oluşturan Karabel Geçidi’ne oydurduğu bu anıt ile tüm geçidin kendisi tarafından korunduğunu anlatmış olmalıdır. (İ.Ö. 13. yüzyıl) Mira Krallığı, Kral Targasnawa’dan üç kuşak önce Hitit Kralı II. Murşili’nin Batı Anadolu’daki Arzawa Krallığı’nı yenip ortadan kaldırmasından sonra Arzawa’nın topraklarına (Büyük ve Küçük Menderes Vadileri) yayılmış bir beylik olarak Hititlerin desteği ile varlığını sürdürmüştü.”(4) 
 
19.yy.dan kalma bir Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması gravürü; yakın zamanlardaki kabartma üzerindeki tahribatı anlamak için çok iyi bir kanıt...

Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması; son tahribatlar, tam ortasına zarar verilmiş.
(Ocak 2020)
 
Karabel Anıtı'nın üzerindeki tahribatlar; daha yakından...
(Ocak 2020)
 
Karabel Anıtı ile ilgili olarak Mahmut Dağı yürüyüş rotasında yer alan bilgi panosu
(Nisan 2021)
 
Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması'nın yürüyüş yolu üzerinde yer alan ve anıt üzerindeki kabartmanın tıpkı basımını gösteren pano
(Nisan 2021)
 
Definecilerin defalarca insafsızca saldırısına maruz kalan insanlık mirası bu değerli kabartmada, bugün bu tahribatın izlerini görmek mümkündür. Umarız; son yıllarda Orman Genel Müdürlüğü tarafından Nazarköy Ekoturizm Alanı olarak çevresi yeniden düzenlenen Karabel Hitit Baba Anıtı’ndan Mahmut Dağı’na dek uzanan yürüyüş rotası sayesinde, belki bu değerli kültür varlığı da bir nebze olsun daha iyi korunur ve sevgili halkımızda da bu tür benzersiz doğal ya da kültürel varlıklara karşı koruma bilincinin gelişimine yardımcı olur. 
 
Kızılçamların arasından Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması'na bakış...
(MYC; Mart 2023)
 
Karabel'den Mahmut Dağı'na doğru çıkan rotanın başındayız; Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Nazarköy Ekoturizm Alanı'nın  haritası
(MYC; Mart 2023)
 
Nazarköy Ekoturizm Alanı'nın ve yürüyüş parkurumuzun başlangıç noktası
(MYC; Mart 2023)
 
2 yıl sonra; Karabel’den Mahmut Dağı’na 
 
Sabah Bornova’dan Kemalpaşa’ya doğru yola çıktık. Kemalpaşa-Yukarı Kızılca’dan, arkadaşımız Aybey ile köpeği Fındık katıldı aramıza. Fındık’ın heyecanı görülmeye değerdi gerçekten. Saat 10’u biraz geçe Karabel Geçidi’ne ulaşmıştık bile. Arabamızı Karabel’den Mahmut Dağı’na doğru çıkan toprak yolun başındaki uygun bir yere park ederek hemen yürüyüşe başladık. 
 
Yürüyüş parkurunun başındayız. Karabel'den Mahmut Dağı'na...
(Mart 2023)



Vurduk dağlara dağlara; Karabel'den Mahmut Dağı'na...
(MYC; Mart 2023)
 
Yürüyüş kolunda kopmalar var. Ara giderek açılıyor. Karabel'den Mahmut Dağı'na...
(MYC; Mart 2023)
 
Hava sıcaklığı gün boyu 17-18 derece civarında seyretti, ama görüş mesafesi ve fotoğraf kalitesi açısından oldukça kötü ve puslu bir hava vardı bugün Kemalpaşa’da. Tabii ki bu asla sorun değildi; her hava koşulunun ayrı bir keyfi vardı bizim için. 
 
Puslu havanın ardında dağ sıraları
(Mart 2023)
 
Yol boyu hakim bitki örtüsü; kızılçamlar...
(Mart 2023)

Gezginler, kızılçamlar arasında...
(Mart 2023)

Karabel Hitit Baba Kabartması’nın hemen üstünden geçtik biraz sonra. Yekpare kireç taşından bir dev kütlenin üzerine, yaklaşık olarak zamanımızdan 3300 yıl önceki bir estetik anlayış ile kazınmış bu yorgun kabartma anıtı, kızılçamların ardından bize bütün çaresizliği içinde bakar gibiydi. Yürüyüş rotası üzerinde son çevre düzenlemeleriyle yapılmış olan bir seyir terası, anıtla ilgili bir tıpkıbasım grafik ve kabartma ile ilgili bir açıklama metni panolarda yer almaktaydı. 
 
Bölgedeki bitki türlerini tanımlayan bilgi panosu
(MYC; Mart 2023)
 
Sapaklarda yer alan yön tanımlama levhaları
(MYC; Mart 2023)

 
Kızılçamların ardındaydı; ama uzaktı daha Mahmut Dağı.
 (MYC; Mart 2023)

 
İki yıl önceki yürüyüşümüzde rota boyunca gördüğümüz Orman Genel Müdürlüğü’nün yörenin flora ve faunası ile ilgili yürüyüş yolu üzerine koyduğu açıklama panoları, yol ve kilometre bilgisi veren yönlendirici levhalar aynen durmaktaydı. Doğa, henüz bu yüksekliklerde yeterince uyanmamış ve nebatın çiçeklenmesi bir önceki yürüyüşümüzde gözlediğimiz düzeyde değildi. Çiçek namına görebildiğimiz, yükseklere doğru çiğdemlerdi. Akkaya yakınlarındaki çeşmeden daha yukarılarda; özellikle güneş gören kesimlerde yer yer sarı ve beyaz renkte çiğdem çiçekleri topraktan baş vermiş; kimi tomurcuk, kimi çiçeklenmiş halleri ile baharın gelişini sevinçle karşılar gibiydiler. 
 
Yukarı Kızılca köyünün sırtında yer alan Akkaya
(MYC; Mart 2023)
 
Mahmut Dağı yolunda sarı çiğdemler...
(MYC; Mart 2023)

ve beyaz çiğdemler...
(MYC; Mart 2023)
 
Yükseldikçe arkamızda bıraktığımız Nif Dağı’ndan Manisa yönündeki Spil’e dek; topografyanın bütün yükseltileri bir sis perdesi ardında hayal meyal görünmeye başladılar. Karabel Anıtı’ndan biraz ilerde, Karabel Geçidi’ne ve çevre topografyaya hâkim bir kayalığa doğru giden, kayrak taşlardan yapılmış güzel bir patika vardı. Bu patikadan kayalığa doğru yürüdük. Kayalığın üzerine kondurulmuş bir seyir terasından çevreyi açık ve temiz bir havada izlemenin keyfi bir başka olmalıydı. 
 
Akkaya
(MYC; Mart 2023)

Ardımızda bir hayali bıraktık sanki; sisli puslu bir hayal...
(MYC; Mart 2023)
 
Bahar sarmaşıkları çiçekteydi.
(MYC; Mart 2023)
 
Bu fotoğrafta çiçekler daha belirgin; bahar sarmaşıkları ya da clematis...
 (MYC; Mart 2023)

 
Akkaya yönünde yürümeye devam ettik. Karabel’den Mahmut Dağı’na dek; Yukarı Kızılca köyüne doğru yönelen Akkaya’ya kadar üç, Akkaya’dan sonra da bir sapağı geçtik. Yürüdüğümüz yol, zirvenin hemen altındaki asırlık karaçamlarla kaplı Kocaçam Düzlüğü’ne yaklaşırken, Dereköy’den gelen ve daha önce karlı bir havada yürüdüğümüz orman yoluyla buluşuyordu. Karabel-Mahmut Dağı rotası, yaklaşık 11 km uzunluğunda idi. Bu rotanın Akkaya’ya yakın konumda ve yaklaşık ortalarına denk gelen; çeşmenin de bulunduğu düzlük mola alanı, başlangıçtan yaklaşık 5,5 km uzaklıktaydı. 
 
Kireç taşından dev kütle; Akkaya
 (MYC; Mart 2023)

Akkaya yakınlarındaki mola düzlüğü ve çeşme 
(Mart 2023)

Akkaya yakınlarındaki  çeşmenin hem buz gibi suyundan içtik kana kana, hem de sesini dinledik doya doya.
(Mart 2023)

Bu yıl yağmurların son derece yetersiz düzeyde olması nedeniyle, dağdan Karabel vadisine doğru yönelen sel yataklarının hemen hemen hepsi kupkuruydu. Neyse ki, Akkaya yakınlarındaki çeşme hala akmaktaydı. Bu bile; dinlenmek ve sularımızı tazelemek için kısa bir mola verdiğimiz Akkaya yakınlarındaki düzlükte bizi sevindirmeye yetmişti.
 
Akkaya yakınlarındaki mola verdiğimiz düzlük ve çeşme
 
(MYC; Mart 2023)

Çeşmeden ayrılırken son bakış
(Mart 2023)

Akkaya ve Yukarı Kızılca
(Mart 2023)

Yekpare bir kireç taşı kütleden oluşmuş, hemen Yukarı Kızılca köyünün ardında yükselen Akkaya ihtişamlı görünüşü ile yine oldukça etkileyici idi. Daha önceki geçişlerimizde bu kayalık üzerinde helikopter eğitimi verildiğine tanık olmuştuk. Helikopter defalarca bu kayanın üzerindeki nispeten alçalabileceği bir zemin üzerine yaklaşarak alçalma ve yükselme denemeleri yapıyordu. O zaman bu eğitim uçuşunu epeyce izlemiştik. Şimdi ortalık sessizdi. Kuşlardan ve zaman zaman esen hafif lodostan başka bir ses yoktu çevremizde. 
 
Meraklı Fındık, çevreyi kolaçan ederken...
(MYC; Mart 2023)
  
Fındık, Kocaçam Düzlüğü'nde su içerken...
(Mart 2023)
 
Kocaçam Düzlüğü'nde artık o da susamıştı; doya doya içti suyundan.
 (Mart 2023)

 
Bugün bizimle birlikte yürümekte olan Fındık’ın sevinci ise görülmeye değerdi. Bazen bizden hızla uzaklaşıyor, önüne ne kadar nebat çıkarsa her birini koklayarak tanımaya çalışıyor; bazen yol kıyısındaki uçurumun kenarına dek yanaşarak, aşağıdaki vadileri merakla izliyordu. Sonra birden geriye dönüp bizim onu takip edip etmediğimizi kontrol ederek, yanımıza neşe içinde koştura koştura dönüyordu. Aybey’in ona yönelik sevgi dolu sözcüklerini anlar gibi dinliyor; onun onayını aldıktan sonra ise, kendince rotamız üzerindeki yeni bilinmezliklere doğru yine koştura koştura uzaklaşıyordu. Bu bütün yürüyüş boyunca böyle devam etti. Çeşme başında verdiğimiz molada ve Kocaçam Düzlüğü’ndeki yemek molasında bizim gibi o da susuzluğunu giderdi. 
 
Akkaya yakınlarındaki yangın göleti; ama artık kupkuru...
(Şubat 2015)
 
Yollarda beyaz çiğdemler
(Mart 2023)
 
Yürüyoruz biteviye; her taraf kızılçam...
(Mart 2023)
 
Akkaya yakınlarındaki çeşme başındaki molayı kısa tuttuk. Yürüyüş boyunca hâkim bitki örtüsü olan kızılçamlar, bundan sonra da Kocaçam Düzlüğü’ne dek varlığını sürdürdü. Solumuzda zaman zaman kızılçamların arasından seçebildiğimiz Kemalpaşa ovası ve ilerideki Yukarı Kızılca köyü puslu görüntüye rağmen varlığını hissettirdi. 
 
Ardımızda Kemalpaşa dünyası; hayal meyal...
(MYC; Mart 2023)
  
Çeşmemiz
(MYC; Mart 2023)

Aklımızı başımızdan aldı beyaz çiğdemler
(Mart 2023)

Çiğdemlerin kardeşliği
(Mart 2023)

 
Dereköy sapağına doğru, yürüyüş yolunun kıyısında köşesinde, topraktan baş vermiş yüzlerce çiğdem karşıladığı bizi. Yolumuzun üstüne çıkan kimisi sarı, kimisi beyaz çiğdemler, baharın henüz bütün coşkusuyla kendini hissettiremediği böyle bir zaman diliminde, içimizde bir yaşam coşkusunun filizlenmesine sebep oldu; depremlerle ve başka şeylerle sarsılan bu zavallı ülkemizde. 
 
Mahmut Dağı'na yaklaştık. Ardımızda Kemalpaşa dünyası; sis pus içinde...
 (Mart 2023)

Mahmut Dağı'na doğru; önümüzde Fındık...
(MYC; Mart 2023)

8 sene önce; karlar altında Mahmut Dağı'na doğru...
(Şubat 2015)

Ayaklarımızın altında ufalanmış kireç taşının bozgunluğu, zaman zaman baştankaraların, ispinozların sevinçli haykırışları ve vadiden yukarılara doğru yükselen ıssızlığın sesi; önümüzde Kocaçam Düzlüğü’ne ne kalmıştı ki? Artık Torbalı ve Küçük Menderes düzlüklerine doğru açılan bir başka dünyanın önümüzde uzanan hayali üzerinde yükseliyorduk sanki. Biraz sonra Bozdağlar’ın en batıdaki iki zirvesinden biri olan Mahmut Dağı heybetli zirvesiyle karşımızda göründü. 
 
2012 kışında Kocaçam Düzlüğü'nde...
(Şubat 2012)
 
Yine karlı bir gün; o gün  zirvesine kadar ulaşmıştık Mahmut Dağı'nın. Yukarı Kızılca'dan Mahmut Dağı'na doğru; az sonra Kocaçam Düzlüğü...
(Şubat 2015)
  
"Yedi kardeşten biri olan Mahmut Dede'nin ruhuna Fatiha" yazıyordu zirvedeki mezar taşında. Mahmut Dağı'na adını vermiş bir ölümlü; Mahmut Dede...
 (Şubat 2015)
 
Yüce dağların peşinde sabahtan beri yürüyorduk. Biraz sonra ileride “Mahmut Dağı-1 km” levhası göründü. Kararımız Kocaçam Düzlüğü’nde kalmak; yemek molasını orada vermek ve bir süre dinlenerek dönüşe geçmek yönündeydi. Öyle de oldu. Kocaçam Düzlüğü, tüm rota boyunca bize eşlik eden kızılçam örtüsünün dışında ağırlıklı olarak asırlık karaçamlarla kaplıydı. Düzlüğün çevresinde ve Yukarı Kızılca yönünde ağırlık kazanan karaçamlar (pinus nigra), ihtişamlı ve griye çalan gövdeleri, kızılçamlardan (pinus brutia) daha koyu yeşil ve daha toplu, çanağı andıran iğne yaprak gruplarının varlığıyla farklı bir yapıya sahipler. Kozalak yapıları da farklı olan karaçamlar, kızılçamlardan boyları ve heybetli görünümleriyle de ayrılıyorlar. 
 
Kocaçam Düzlüğü'nde anıt karaçamlardan biri
(Mart 2023)
 
Kocaçam Düzlüğü'nde asırlık karaçamlar
(MYC; Mart 2023)
 
Kocaçam Düzlüğü'nde kurduğumuz yeryüzü soframız; Fındık da soframızın ortağıdır.
(MYC; Mart 2023)
 
Kocaçam Düzlüğü’nde karaçamların altında; ortalığa saçılmış birkaç kayanın üzerine konumlanarak soframızı kurduk ve yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerimizi sıcak çayların eşliğinde afiyetle indirdik midelere. Elbette karaçamların altındaki bu mütevazı soframızdan Fındık da nasibini almıştı. Yemek boyunca Mahmut Dağı’nın zirvesi hemen karşımızda; üzerindeki yangın kulesiyle yegâne manzaramız oldu. Güneşin sıcaklığı, belki de günün ortasını geçmiş olmanın da etkisiyle oldukça hissedilir düzeydeydi. Tırmanış boyunca kızılçamların gölgesinde ve dağın kuzeye bakan eteklerinde dolaşarak yükseldiğimizden güneşin sıcaklığını fazla hissedememiştik. 
 
İspinozgillerden florya ya da florjin kuşu
(Kaynak: Wikipedia Türkçe)
 
İspinozgillerden florya kuşu
(Kaynak: Wikipedia) Türkçe
 
Florya kuşunun benzersiz ötüşü
(Kaynak: https://www.google.com/search?q=florya+ku%C5%9Fu+%C3%B6t%C3%BC%C5%9F%C3%BC#fpstate=ive&vld=cid:66d4cdb7,vid:spiAcMX4FJI)

Yemek sonrası yorgunluğun da etkisiyle bir rehavet çöktü üzerimize; her ne kadar Mahmut Dağı’nın zirvesine yaklaşık 1 km kadar kalmış olsa da, yerde yatan kesilmiş bir ağaç gövdesini yastık yaparak güneşin içimizi ısıtan sıcaklığında yeni yeşermiş çimenlerin üzerine uzanmak daha cazip geldi doğrusu. Bir süre zirvenin hemen altında toprağa doyasıya dokunduk kısacası. Ne elektrik, ne de stres… Varsa yoksa doğanın kucağında yaşanan bahtiyarlık… Tam o sırada ötüşü farklı bir kuş coşkuyla döktürmeye başladı. Önce bir toplu şakıma; arkasından onu takip eden ve ilkinden daha ince tonda süreklilik arz ederek sonlanan bir ötüş demeti… Kuş uzmanımız Aybey hemen bu florya (ya da florjin) kuşu dedi. Yıllar önce Kemeraltı’nda yine Aybey ile dolaşırken girdiğimiz bir kuşçu dükkânındaki yaşlı kuş sevdalılarından işitmiştim ismini ilk kez. Onlar florjin demişlerdi bu kuş için. Dükkândan ayrıldıktan sonra Aybey, Karşıyaka’da çocukluğunda; bahçeler arasında bu kuşun sesini çok dinlediğini anlatmıştı bana. Florjinin sesini duymak ise, ne hikmetse Mahmut Dağı’nda nasip olmuştu bizlere. Bir karaçam tomruğu üzerinde çimenlerde yatarken, doya doya dinletti sesini bize florjin. Unutulmaz bir andı. 
 
Dönüş yolunda; Kocaçam Düzlüğü'ne elveda...
(Mart 2023)
 
Mahmut Dağı'ndan Karabel'e inerken Kemalpaşa göletleri ve Spil; iki yıl önceki hali...
(Nisan 2021)
 
Dönüş yolunda yeniden Akkaya...
(MYC; Mart 2023)
 
Saati neredeyse 3 yapmıştık. Kocaçam Düzlüğü’nde karnımızı doyurmuş, bir çam gövdesinin üzerinde yeterince dinlenmiş ve doğanın sesini dinleyerek bir anlamda ruhumuzu arındırmıştık. Artık aşağıya doğru inme ve dönüşe geçme zamanı gelmişti. Mahmut Dağı’nın zirvesine Kocaçam Düzlüğü’nden bir selam göndererek dönüş yoluna vasıl olduk. 
 
ve Nif Dağı'nın etekleri; iki yıl önce...
(Nisan 2023)
 
Aynı yolu izleyerek çeşme başına kadar indik. Akkaya’nın heybetli gölgesine sığınmış çeşme başında yine su ikmali yaparak yeniden yürüyüşe devam ettik. Fındık bazen önde, bazen yanımızda; Karabel’deki başlangıç noktasına dek bıkmadan usanmadan koşturarak yine bize eşlik etti. Batıya doğru devrilmiş güneş, Akkaya ve Kemalpaşa ovasına doğru vuran ışığıyla görüş kalitesini oldukça artırmıştı. İki mahmuz gibi göğe yükselen Savanda kayalıkları ve Nif Dağı, Manisa’ya doğru ise efsaneleriyle yüklü Spil Dağı heybetli görünümleriyle karşımızdaydı. Seyrede seyrede indik aşağı. 
 
ve yürüyüşün son anları; araba göründü.
(MYC; Mart 2023)
 
Karabel’e ulaştığımızda oldukça yorulmuştuk artık. Gün boyu yaklaşık 5,5 saat kadar yürümüş; Kocaçam Düzlüğü’nde yaklaşık 1 saat kadar yemek ve dinlenme molası vermiştik. Neredeyse bütün güne yayılan etkinliğimiz, oldukça verimli geçmiş ve tertemiz bir doğanın içinde dolu dolu bir gün yaşamıştık. Bundan sonra yapacak tek şey kalmıştı; şehrin akşam trafiğinde düğüm olmadan, bir an önce İzmir yoluna koyulmak… Biz de öyle yaptık ve doğada yürüyerek geçirilmiş keyifli bir günü ardımızda bırakarak, İzmir’e doğru hareket ettik. Bu yaşta; ne mutlu bize…

Dipnotlar:
1.       Karabel Hitit Kabartması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2021/04/karabelden-mahmut-dagina.html 
2.      Dereköy-Mahmut Dağı yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2011/12/kemalpasa-derekoy-mahmut-dagi-yuruyusu.html 
3.      Yukarı Kızılca-Mahmut Dağı yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2015/02/yukari-kizilcadan-mahmut-dagina.html 
4.      Prof. Dr. Ersin Doğer, İzmir’in Smyrna’sı; İletişim Yayınları, 1.Baskı, 2006-İstanbul; Ekler bölümü; sayfa:168 
5.      Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir. 
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC 

2 yorum:

  1. Ayaklarınıza sağlık. Sizinle yürümedim, yazınızı okurken adımladım. Birlikte bir başka güzergahta buluşmayı diliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Fotoğraflarınız ve yürüyüş hikayeniz harika, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil