BETÇE’NİN
EGE KIYISINDAKİ CENNET KOYLARI
MERSİNCİK
ÇİFTLİĞİ VE MERDİVENLİ
21-24 Ekim 2020
Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Cumalı’dan ötede; bir toprak yolla başlar kuzeydeki Ege kıyılarına
yolculuk. Gocadağ’ın öte yüzüne;
sürekli kıyıya doğru alçalan zahmetli bir yoldan ilerleyerek ulaşırsınız o
cennet koylara birer birer. Murdala,
Mersincik ve Merdivenli bu rota
üzerindedir sırasıyla. Biz de bugün Murdala’ya
yukarıdan bakarak, Mersincik Çiftliği’nin
bulunduğu Mersincik koyuna ve oradan
da şirin mi şirin bir patikayı takip ederek Merdivenli’ye
dek yürüdük. Betçe geçmişinde önemli
bir yeri olan Sındı Ağaları’nın
zamanında sahip oldukları Mersincik
Çiftliği’ne dair hatıraları anlattı Hasan Hoca yol boyunca. Sandal
ağaçlarının ağırlıkta olduğu her türlü makilik ve kızılçamlarla karışık bir
ağaç denizinin içinden geçen daracık bir patika ile Sındı’nın arkasından köylülerin Mersincik’e
nasıl ulaştıkları, Mersincik Çiftliği’nde
keçi çobanlığı yapan Koreli Amca’nın ailesi
ile birlikte, Robenson’u andıran bir yalnızlık içinde; bu zorlu coğrafyada
nasıl bir hayat mücadelesi verdiği de anlatılanlar arasındaydı. Şimdi sıra
bunları sizlere aktarmakta...
Mersincik Çiftliği
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Cumalı’dan çıktık yola
Mersincik, yarımadanın kuzey tarafında; Murdala koyu ile yan yana ve bu koyun doğusundadır. Bu yüzden Mersincik koyuna ulaşmak isteyenler,
önce Cumalı köyünün içinden kuzeye
doğru ilerleyen bir toprak yoldan Murdala’ya
dek ortak güzergâhı kullanırlar. Bu toprak yolun aşağı yukarı yarısına
gelindiğinde, sola ve denize doğru Murdala
sapağı karşınıza çıkar. Bu ayrımdan sonra artık bu yolun devamında Mersincik koyu saklıdır. Sağa doğru
devam eden toprak yolun kalanı, yolcusunu yine bayır aşağı; hırçın bir
coğrafyanın içinden geçerek Mersincik
Çiftliği ve koyuna ulaştırır.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Her ne kadar binek arabaları için elverişli olmasa da,
denize doğru sürekli alçalarak ilerleyen yol, yürüyenini hiç yormaz. Murdala sapağından Mersincik koyu, yaklaşık olarak 4-4,5 km uzaklıktadır. Aşağı yukarı
normal bir yürüyüşle 1 saatte Mersincik
Çiftliği’ne ulaşmak mümkündür. Yolun sonundaki ödül ise, Ege’nin derin
mavilikleridir.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Doğal liman özelliği taşıyan Mersincik koyu, oldukça büyük bir koydur. Denizin kıyısında çok
eski zamanlardan kalmış olduğunu düşündüğümüz mağara benzeri oluşumlar, duvar
kalıntıları, bunların üzerindeki düzlemde yer alan çok sayıda amfora kırığı
malzemenin varlığı belki de İlkçağ’da Knidoslular tarafından bu limanın
kullanılmış olabileceğini akla getiriyor. Mersincik
Çiftliği’nin batısında yer alan girintiyi bugün de yatlar, bir yanaşma ve
demirleme alanı olarak kullanıyorlar hala.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Bu koyun batı tarafı ise tamamen zeytin ağaçları ile
kaplı. Hatta bu ağaçlar sahile kadar yayılım göstermişler. Ayrıca bu
zeytinliğin içinde çalışanların yaşadıklarını düşündüğümüz evler de yer alıyor.
Küçükyalı ise, Mersincik’in doğu tarafında kalan küçük bir girinti. Genelde Yaka ve diğer Betçe köylüleri, çoğunlukla Küçükyalı’yı
tercih ediyorlar. Buraya ailecek gelip hem denize giriyorlar, hem de balık avlayıp
tuttukları balıkları da hemen orada pişirip bir güzel yiyorlar.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Küçükyalı’dan sonra kıyıya paralel olarak patikadan yürüdüğünüzde, önce
Kızılburun’a daha sonra Kelburun’a ve Mersinli Boğaz’a ve en sonunda ise yörede Merdivenli olarak bilinen; küçücük şirin mi şirin bir koya engebeli
bir araziden dikkatlice inerek ulaşırsınız. Bu güzel koya inmeden önce seyre
uygun bir tepeye oturup, her yere bakmakta yarar var. Bu seyir tepesi Merdivenli koyuna inmeden önceki son
yükseltidir.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Biz yine Mersincik
koyuna ve Mersincik Çiftliği’ne
dönelim. Çocukluğunu Mersincik’te
çobanlık yaparak geçirmiş; meşhur Koreli
Amca’nın kızı Ayşe Bayırlı’nın
aktarımına göre Mersincik
çevresindeki bilinen bazı mevki isimleri ise şöyle; Mersincik koyu üzerindeki Gocadağ’ın
Sındı tarafında Erikli, Murdala tarafında
Teberli, Murdala’ya doğru giden boğaz ise Demirci Boğazı olarak anılıyor.
Mersincik’teki evlerin yanında yer alan kuyunun arkasında Karain Mağarası bulunuyor. Bu mağaranın içinde
insanlar zamanında yıllarca barınmışlar; bu zorlu coğrafyada yaşam savaşı vermişler.
Merdivenli Boğazı’nın üzerinde Merdivenli Kalesi, Murdala sapağından Mersincik’e
inerken sağ tarafta ise, Mersincik Kalesi
yer alıyor. Bölgenin bilinen en eski Yörüklerinden Gubur’un evine giden patika da Pınarlı
Su olarak bilinen kaynağın üzerinden geçiyor.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Bir zamanlar Mersincik Çiftliği’nde
Yukarıda adını andığımız çobanın kızı Ayşe Bayırlı, aslında Koreli Amca’nın
beş çocuğundan en büyük olanıdır. Buradaki “çobanın
kızı” ifadesi, Ayşe’nin Mersincik koyunda, küçük yaştan itibaren
keçilerinin başında çobanlık yapmasından dolayı kullanılmaktadır. Ayşe’nin anne
tarafı, bu yörenin en büyük Yörüğü olarak bilinen Gubur’un ailesine mensuptur. Gubur
olarak anılan bu Yörük, evini Gocadağ’da
yapmış, oğlu Musa ise zamanla Zeytincik mahallesine yerleşmiş. İşte Ayşe’nin annesi Akile Teyze, bu yörenin en tanınmış Yörüklerinden Gubur oğlu Musa’nın kızıdır.
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
(Ekim 2020)
Gubur, Betçe’de
köylüler arasında neredeyse efsaneleşmiş bir kişiliktir. Anlatılanlara göre; kendisinin
mekânı Gocadağ imiş. Gocadağ’da keçi yetiştiriciliği ile
uğraşan Gubur’un o yıllarda oldukça
geniş sürüleri bulunmaktaymış. Yani hali vakti yerindeymiş Gubur’un. Torunu Ayşe’nin
anlatımına göre; Gubur paralarını
dağdaki evinin ocağında; bir metal kasanın içinde saklarmış. Kasayı ise,
bulunmasın diye ocağın içindeki arka duvarın dibine gömermiş. Nitekim hiç
bulunamamış kasası Gubur’un. Torunu Ayşe’ye göre, dedesi o yıllarda yörenin en
zengin adamlarındanmış.
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
(Ekim 2020)
Ailenin Mersincik
Çiftliği’ndeki yıllarına dönecek olursak;
Mersincik
Çiftliği, yıllarca Sındı Ağaları’nın mülkiyetinde işletilmiş. O yıllarda çiftliği çoğu
zaman Rum kökenli kâhyalar idare ederlermiş. Çiftlik, yıllarca Sındı köylülerinin çalıştığı ve
karınlarını doyurdukları bir mekân işlevi görmüş. Ne de olsa ağalar, Sındı köyünde oturdukları için, Mersincik Çiftliği’nde çalışanlar da genellikle
Sındılı olurmuş. Çiftlikte çalışan Sındılı köylüler, Gocadağ’ı aşarak Mersincik
koyuna giden en kestirme yolu ezbere bilirlermiş. Sındılılar, Mersincik Çiftliği’ni o yıllarda adeta komşu
kapısı yapmışlar. Bu yüzden bütün Sındılıların bu çiftlik ile ilgili yaşadıkları
her şey, bir anlamda yer etmiş belleklerinde. Asayişin tam olarak
sağlanamadığı, ana karayla bağın neredeyse hiç olmadığı o zorlu yıllarda,
denizden yönelen korsan baskınlarına karşı; Sındılı köylüler, çiftliğin denize
açık ve savunmasız konumu nedeniyle apar topar çiftliği terk edip, Sındı’ya doğru; Gocadağ’ın makiliklerle kaplı dar geçitlerinden sıvışarak dağa
kaçarlarmış.
Sındı'nın arkasında Sındı Ağaları'nın tarihi konağı
(Ekim 2019)
Genellikle denizden gelen korsanların tek hedefi
çiftlikteki hayvanlar olurmuş. Sındı
köyünden Gocadağ’ı aşarak Mersincik’e en kestirme yoldan gidiş, neredeyse
bir buçuk saati bulurmuş. Bugün Sındı
köyünün yaşları 80’leri geçmiş olan yaşlıları, Mersincik Çiftliği ile ilgili bu hikâyeleri gayet iyi bir şekilde
hatırlıyorlar. Anlatılanlara göre; Mersincik’ten
Sındı’ya sık çalılar içinden giden
patika yol üzerinde Cemal Ağa Çamı’ndan
söz ediyor köylüler. Sındı Ağaları’ndan
Cemal Ağa, Mersincik’ten Sındı’ya
doğru bu yolu kat ederken, bu çamın dibinde mola verip soluklanırmış; üstelik
bir de “susadım, bana Mersincik’ten
su getirin” dermiş. Ne yapsın köylüler; ağanın su ihtiyacını karşılamak için;
onca yolu göze alıp, gerisin geri dönerek ağaya su almaya giderlermiş. Sonunda
ne olmuş; Cemal Ağa’dan ötürü, gel
zaman git zaman çamın adı Cemal Ağa Çamı
olarak kalmış.
Mersincik yolunda fundalıklar arasından duyduk bu sesleri; arıların senfonisi; siz de dinleyin.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Sındı köyündeki yaşlılar, çiftlik sahibi ağalardan hangisinin
iyi, hangisinin gaddar olduğunu dile getiriyorlar. Hasan Hoca, Sındı Ağaları’ndan özellikle İzzet Bey hakkında pek de olumlu konuşanını duymadığını belirtiyor.
Ancak yine de zorlu coğrafya koşulları ve zamanın imkânsızlıklarından beslenen bunca
yoksulluk içinde, Sındı insanı, hep o
çiftlikte iş bulmuş, çalışmış ve hayatını bir şekilde idame ettirip bugünlere
ulaşabilmiş.
Rodoslu taş ustalarının elinden çıkmış bu konak, bir zamanlar Sındı Ağaları'na yaşam mekanı olmuştu. Şimdi bir viranelik halinde...
(Ekim 2019)
Konağın bir kuleyi andıran ana yaşam mekanında savunma refleksinin izlerini taşıyan demir pencere parmaklıkları ve alt katta yer alan mazgal delikleri seçiliyor.
(Ekim 2019)
Mersincik'e inerken Gocadağ'ın uzantıları arasında; arkadaki boynuz gibi tepede Papazın İni saklı...
(Ekim 2020)
Sındı
Ağaları’ndan çiftliği satın alan Yalman Ailesi’nin mensupları, çiftlikte
keçi beslemek amacıyla bir çobana ihtiyaç duymuşlar o yıllarda. Betçe civarında yaptıkları bir araştırma
sonucunda ise, bu iş için en uygun ismin Zeytincik
mahallesinden Koreli Amca olduğuna
karar vermişler.
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
(Ekim 2020)
Koreli Amca, keçi kırkımına gelen dostlarıyla sofrada.... O yıllarda kırkım zamanında keçiler karşılıklı yardımlaşma ile kırkılırmış.
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
Bu karar sonrasında Koreli
Amca, eşi Akile Teyze ve kızı Ayşe ile birlikte çiftliğe taşınırlar.
Çiftlikte Koreli ailesine bir kulübe
yaptırılır ve orada oturmaları sağlanır. Koreli
Amca için, çiftliğe 200 civarında keçi alınır; ayrıca Koreli Amca’nın da bir miktar kendi keçisi bulunmaktadır. Keçiler, Koreli Amca’nın 10 yaşındaki kızı Ayşe’ye emanet edilmiştir. Ayşe, keçilerle her gün Mersincik’te dağlara çıkmaktadır. Ayrıca
çiftliğe yakın bir yerde; Mersincik
koyuna inen yolun hemen solunda yükselen sırtta bulunan bir mağara ise,
özellikle sıcak yaz günlerinde ağıl olarak kullanılmaktadır.
O yıllarda Gocadağ'da Papazın İni'nde keçileri ile birlikte kalan Koreli Amca'nın kızı Ayşe Bayırlı eski hatıraları anlatırken...
(Hasan Doğan Arşivi)
(Ekim 2020)
Koreli
Amca’nın kızı Ayşe Bayırlı’nın anlatımına göre; bu küçücük kız çocuğu dağdaki bu
mağarada keçileriyle beraber geçirirmiş bazı geceleri. Bu mağara bu yöredeki
insanlar tarafından Papazın İni olarak
bilinirmiş. Mağara bugün de çiftliğin biraz güneyindeki bir sırtta yer alıyor. Yine
Ayşe Bayırlı’nın aktarımına göre;
mağara, 200 civarındaki keçiyi alacak büyüklükte imiş. Murdala sapağından ayrıldıktan sonra Mersincik koyuna doğru inerken, yoldan bu mağaranın girişini biz
de fark ettik; ancak zaman kısıtı ve Merdivenli’ye
doğru devam edeceğimiz için mağaraya kadar çıkmayı göze alamadık. Belki başka
sefere…
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Küçük Ayşe, Mersincik civarındaki sırtlarda
keçilerini otlatırken bir gün fena halde hastalanır ve titremeye başlar. Çiftliğin
kâhyası; Sındı köyünden Bedri Bey, başlangıçta yerel otlarla
çocuğu tedavi etmeye çalışarak işi biraz ağırdan alır. Ancak küçük Ayşe iyileşmeyince; olayı duyan
çiftliğin sahibi, hemen çiftliğe gelerek çocuğu bir botla Bodrum’a doktora götürür. Çocuk, zatürree olmuştur. Sıkı bir
tedaviden sonra, Ayşe yeniden
sağlığına kavuşur. Yeni patron, çiftlikteki kâhyaya; özellikle bundan sonra en
küçük bir rahatsızlıkta dahi dikkatli olmalarını söyleyerek bu konuda
hassasiyet gösterilmesini tembihler.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Ayşe Mersincik
yöresinde adım atmadık yer bırakmaz. Keçiler nereye giderse o da arkalarından
gidermiş. Bazen de denizden gelen birileri olursa korunma içgüdüsü ile dağa
doğru çekilirmiş küçük çocuk.
Ayşe Bayırlı, anlatımında özellikle bir kişiden söz ediyor; yılın
belirli günlerinde bir sandalda tek başına bir kişi yanaşırmış Mersincik koyuna. Ayşe zamanla bu amcayı artık tanır hale gelmiş. Her ne kadar
denizden gelenlere karşı bir korkusu olsa da, bu amca Ayşe’ye çok yakın davranırmış. O yaşlarda Ayşe’nin kaldıramayacağı kadar büyüklükte balık verirmiş Ayşe’ye. Ayşe’den bunun karşılığı peynir istermiş. Yarımadada paranın pulun geçmediği
o yıllarda bir trampa usulü gibi; balığa karşılık peynir… Zamanla Ayşe’nin bu amcaya karşı kanı kaynamış.
Denizde onu gördüğünde koşar; evden bu amcanın peynirini getirirmiş.
Karşılığında da kuyruğundan tutup sürükleyerek evine götürürmüş sinarit
balığını. Bu amca kimdi derseniz, belki bir meçhuldür bugün artık bizim için;
ama yine de bu koyları avucunun içi gibi bilen o bilge insan; Halikarnas Balıkçısı geliyor aklımıza
her nedense.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Koreli Amca, yıllarca Mersincik’te
çobanlık yapmış. Ürettiği keçi peynirlerini yörede satmış. Ayşe de bazı zamanlar keçileri ile beraber Papaz’ın İni’nde kalmış. Babası Koreli
Amca, yaptıkları peynirleri yüklenip diğer köylere satmaya gider ve üç beş
gün eve gelmezmiş. Yörenin insanı yemeyi, içmeyi ve eğlenmeyi çok sever. Koreli Amca da bu nedenle gitti mi bir
süreliğine gelmez, sattığı peynirin paralarını arkadaşları ile yermiş.
(Ekim 2020)
Koreli Amca, dostlarıyla sofrada zaman geçirmeyi severdi. Şimdi ikisi de hayatta olmayan Koreli Amca ve Hoppa Hakkı, Akçabük'te bir çilingir sofrasında...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
(Ekim 2020)
Hasan
Hoca’nın aktarımına göre; Koreli Amca yörede bir keyif adamı
olarak bilinirdi. Eğlenmeyi severdi. Bir avuç leblebi ile her gün demlenmek,
onun en büyük tutkularından birisi idi. Evine gelen kim olursa olsun, hemen bir
oğlak keserdi. Bu tür insanlar hayatları boyunca paraya hiç bir değer
vermemişlerdir. Bugün Betçe’nin
yerlileri, Koreli Amca’yı hayır ve
rahmetle anıyorlar.
(Ekim 2020)
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
(Ekim 2020)
Koreli Amca’yı kaybettikten sonra eşi Akile Teyze, keçileri ile dağlarda gezmeye devam etmiş bir
süreliğine daha. Akile Teyze de bir
genç kız kadar dirençli vücuduyla her gün dağlarda keçileri ile usanmadan gezermiş.
Akile Teyze’nin üç kız ve iki oğlu var;
hepsi de hayatta henüz. Ne yazık ki Akile
Teyze, son yıllarda çok sevdiği keçilerini elinden çıkarmak zorunda kalmış.
Betçe’de son yıllarda turizmin
gelişimi ve insanların pansiyonculuğa yönelmesi sonucunda, keçi ağıllarının bu
tesisler yakında yaşama olanağı tükenmiş artık.
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
(Ekim 2019)
Koreli Amca, Mersincik Çiftliği’ndeki
yaşamı sonrasında, ailesi ile birlikte Palamut
Bükü yakınlarındaki Akçabük’e
taşınmış. Önceleri Killi Dede diye
anılan bir Rum’un terk ettiği; viranelik haline gelmiş ağılı ve evinden
kalanlar üzerinde yaşamışlar. İlerleyen zamanda ise, bu arazinin içine kendi
yaşam mekânlarını inşa ederek buraları yaşanabilir hale getirmişler.
(Ekim 2020)
Koreli Amca, emeklilik günlerinde; elinde bastonuyla bir dostunu Palamut Bükü'nde ağırlarken...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
Koreli
Amca, yaşamının son zamanlarında burada
yaşadı ve burada öldü. Son yıllarda keçileriyle pek ilgilenmezdi artık. Elinde
bastonu ile Akçabük’ten Palamut Bükü’ne gelir ve Ilgın Kafe’de otururdu. O yerine oturur
oturmaz, garson hemen leblebisi ve içeceğini önüne koyardı. Sevenleri Koreli Amca’yı hiç yalnız bırakmazdı.
(Hasan Doğan Arşivi)
(Ekim 2020)
Koreli
Amca’nın eşi Akile Teyze, şu anda Akçabük’teki
evinde yalnız yaşıyor ve gelene gidene el sallıyor. Ne yazık ki bu yörenin her
yaşlı insanı gibi kulakları artık duymuyor. Kızları Ayşe de, Palamut Bükü’nde
oturuyor ve aslen Yaka köylü Cahit Bayırlı ile evli… Ayşe Bayırlı’nın aktarımı olan şu ilginç
olayı da bir zamanlar Cahit Bayırlı’dan
dinlemiştik:
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Bir gün Ayşe’yi Mersincik’teki çeşmeye su doldurmaya
göndermişler. Ayşe çeşmeye yaklaştığı
sırada, patikanın tam orta yerinde; başını havaya kaldırmış bozyörük yılanı (buralarda bu yılana dağyörüğü de diyorlar), Ayşe’nin karşısına dikilmiş ve yoldan
geçirmemiş. Bunun üzerine küçük Ayşe,
yan taraftaki patikaya yönelmiş, ama bu kez de bozyörük orada karşısına çıkıvermiş. Hayvan, büyük olasılıkla o
civarda bulunan yuvasındaki yavrularını koruma refleksi ile hareket ediyor
olmalıydı. O sırada Ayşe korkuyla çiftlikte
çalışan işçilerden yardım istemiş. İşçiler toplanıp gelmişler ve yılanı oradan
uzaklaştırmışlar. Ayşe de ne yapsın; suyunu doldurmuş ve evine gitmiş.
İşte size yılların ötesinden Mersincik Çiftliği öyküleri… Yazmasak olmazdı.
(Ekim 2020)
Mersincik’ten
Merdivenli’ye
Mersincik’ten Merdivenli’ye
hemen denizin kıyısı boyunca kızılçamların içinden geçerek devam eden güzelim
bir patikayı takip ederek yürüdük. Deniz seviyesinden bir miktar yüksekte
konumlanmış ve süreklilik arz eden bir seki özelliğindeki parkurun kuzeyini
örten kızılçamların arasından, zaman zaman Ege’nin maviliklerini doyasıya
seyrettik. Sık makilikler arasından ilerlerken dikkatimizi çeken hâkim bitki
örtüsünün önemli unsurlarını, sandal ağaçları, sakız çalıları, zilcanlar,
pırnar meşeleri, kızılçamlar, kaya korukları, pirenler, Girit ladenleri, kesmik
çalıları, zeytin ağaçları, mersinler ve defne ağaçları oluşturmaktaydı.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Sık çalıların ardındaki denize doğru alçalan dik
patikaların ve onu takip ederek ulaşılan benzersiz güzellikteki maviliklerin
karaya nüfuz ettiği küçücük girintilerin üzerinden geçtik usulca. Kızılçamların
ardında ve çok uzaklarda Kos (İstanköy)
Adası’nın silueti fark ediliyordu zaman zaman.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Bazen tatlı bir meyille tırmandık patikada; bazen inişe
geçtik koylara doğru. Ama Merdivenli’ye
kadar hiç inmedik kıyıya dek. Mersinlerden bir halı uzanıyordu sanki denize
doğru yer yer. Mersinli Boğaz mıydı
orası ne? Ağaç kökleri yer yer takılıp düşme tehlikesi oluştursa da, biraz
dikkat yeterliydi aslında; güvenli yürümek için bu patikada. Ama yukarıda da
belirttiğimiz gibi denizin mavi-yeşil rengi kızılçamların arasından göz
kırptığı zaman benzersizdi her şey.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Yürümeye devam ettik. Bir saat kadar bir yürüyüş
sonrasında (yaklaşık olarak 4 km kadar) Merdivenli
koyuna ulaştık. Sahil bomboştu ya da biz öyle sandık. Kayaya kazınmış İlkçağ
merdivenlerinden ansızın bir yabancı turist seyirtti bize doğru. Karaköy yönünden geliyor olmalıydı.
Sırtında ağır bir sırt çantası yanımızdan geçerken selamlaştık onunla. Kararlı
bir yürüyüş temposuyla bir süre sonra Mersincik yönüne ilerleyen patikada
gözden kaybolup gitti. Merdivenli’de
dört can; masmavi bir cennetin kıyısında yapayalnızdık artık. Duyduğumuz sadece
kıyıya vuran beyaz köpüklerin sesinden ibaretti. Yaşadığımız ise sanki bir
ibadetti.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Halk arasında ana kayaya kazınmış antik basamaklar
nedeniyle Merdivenli olarak
adlandırılan bu geçiş yolunun İlkçağ’da bir ticari anlamının olması beklenir.
Geldiğimiz yönde lodosa ve poyraza kapalı bir doğal liman özelliği gösteren ve
yüzeyde izlenebilen çok sayıda amfora kırığıyla dikkat çeken Mersincik koyu, bu özelliği ile bir ticari
liman niteliği taşıyor olmalı. Son derece sarp ve engebeli bir coğrafyayı
barındıran Datça yarımadasının
kuzeyinde ise, İlkçağ’daki birtakım ticari kervanların doğudan batıya doğru
ilerlerken, denize paralel son derece dar bir şeridi takip ederek Merdivenli civarına ulaştıklarını
düşünebiliriz. Burada Gocadağ’ın
eteklerinden denize doğru uzanan kayalıklarla önü kesilen yolun önündeki
engellerin, 25 basamaklı ve ana kayaya oyulmuş bu merdivenler aracılığı ile
aşılmış olması oldukça muhtemel. Bugün bu basamakların bir kısmı, yüzlerce
yılın ardında bıraktığı aşınmışlığın izlerini taşımakta. Hatta Karaköy’den Mersincik koyuna doğru uzanan bu ticari rota üzerindeki geçiş
kapısının batı yönünde yer alan merdivenlerin daha altta kalan bazıları,
neredeyse yok olmuş durumda. Şimdilerde geçişi sağlamak üzere bu eksik
basamakların işlevini derme çatma bir tahta merdiven yerine getiriyor.
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
(Ekim 2020)
Ama Gocadağ’ın
denizin hemen kıyısından bir duvar gibi yükselen azametli gövdesi, bir ağaç ve
makilik denizi kadar yoğun bitki örtüsüyle birlikte bu sırları derinliklerinde
saklıyor olmalı hala. Bunun ötesinde modern insana düşen görev ise, bu sırları
ve bu toprağın içinde saklı o kadim kültürü, ona zarar vermeden ve bozmadan
ortaya çıkarabilmek ve gelecek nesillere aktarabilmek olmalı.
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar:
(1) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ.Fidanoğlu tarafından
çekilmiştir.
Yazan: Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Tebrikler bu bölgeyi gezmiş gibi olduk emeği geçenler için teşekkürler
YanıtlaSilDatcali olmama ragmen hic gitmedigim bir bolge sayenizde bilgi sahibi oldum guzel manzaralari seyrettim cok tesekkurler.
YanıtlaSilBir solukta okudum yaşanmış yaşanası hikayeler çok hoş bir görsel şölene dönüşmüş bu bölgeyi gezmek istiyen ler için bulunmaz bir rehber niteliği taşıyor emeği geçenlere teşekkürler
YanıtlaSilNe güzel okuyorduk. Aniden bitiverdi. Atıcı ve çekici anlatım,sürükleyip alıyor okuyucuyu. Ayağınıza,dilinize sağlık
YanıtlaSilYine zevkle okudum. Ayağınıza da elinize de sağlık. Ama okudukça gezesim geliyor Hasan. Umarım bir gün bana da rehberlik yaparsın.
YanıtlaSilAdım adım gezmek çok güzel ama, bilerek gezmek ve bunu belgelemek harika bir emek. Bölgede gezmenin tadına sizinle vardık. Çok teşekkürler. Devamını bekliyoruz. Selamlarımla
YanıtlaSilDizinin diğerleri gibiydi, keyifle okudum.
YanıtlaSilTeşekkürler hocam, bölgeyi gezmekle yetinmeyip izlenimlerinizi yazıya dökme düşüncenizi destekliyorum.
YanıtlaSilİlginize teşekkürler...İF
Sil