Sayfalar

18 Ağustos 2013 Pazar

PERU - BOLİVYA İZLENİMLERİ

BÖLÜM-2
HERŞEYİN DOĞDUĞU YER; CUSCO


 İbrahim Fidanoğlu
(27 Ocak 2010- 8 Şubat 2010)


Dünyanın Göbek Deliği; İnkaların Başkenti Cusco’da

Cusco’nun İnkalar için ne anlama geldiği aslında anlamında gizli; İnka dilinde Cusco, “göbek deliği” anlamına geliyormuş. İnkalar dünyanın bu delikten nefes alıp verdiğine inanırlarmış. Yani yaşayanlar için hava kadar, su kadar kutsal bir şehir burası, yaşadıkları yer adına. Öyle ilginç bir coğrafyaya sahip ki buralar; biz havaalanına ilk indiğimizde yaklaşık 3400 metrelik yüksekliği nedeniyle fiziksel dengemizi alt üst eden, ancak koka denilen o mucizevî bitkisi ile dermanını da bağrında taşıyan Cusco’da konakladığımız 5 yıldızlı Otel Eco İnn’in kapısından girer girmez dayadılar burnumuzun dibine koka çaylarını. Yükseklik hastalığına karşı direnebilmemizi belki de günde 5-6 bardak içtiğimiz bu koka çayları sağladı diyebilirim. Çünkü diüritik özelliği nedeniyle, koka çayı yükseklikle birlikte değişen kandaki oksijen ve basınç dengesinin yeniden kurulmasına yardımcı oldu. Yüksekliğin fiziksel organizmamız üzerindeki tek etkisi elbette ki bu durum değildi; bir de güneşin ultraviyole ışınlarının derimizde yarattığı olumsuz etkilerdi. Bulutlu havalar bile bu ışınların etkisini engelleyemiyordu. Bu yüzden bu yüksekliklerde sürekli geniş siperlikli şapkalar ve boyun bağlarıyla dolaştık. Işık bu yükseklikte o kadar kuvvetliydi ki; Cuzco’da yürürken Plaza De Armas meydanındaki döşeme yolun taşlarından yansıyan ışık bile gözleri kamaştırmaya yetiyordu.

Cusco'da Plaza de Armas Meydanı'nda; bulutların altında; döşeme taşların üstündeyiz.

Bugün Cusco’da Plaza de Armas (Silahların Meydanı) olarak bilinen meydanda iç içe üç kiliseden oluşan bir katedral bulunuyor. Bu yapılar topluluğu, bir İnka Tapınağı’nın üstüne inşa edilmiş. İspanyollar, İnkalar’ın tapınaklarını geri dönülmez şekilde tahrip etmişler ve bu tapınakların yerlerine tapınakların taş malzemelerini ve temel yapılarını da kullanarak kendi katedral ve kiliselerini inşa etmişler. Yıllarca süren bu katedrallerin inşaatında yerlileri kullanmışlar; onları kiliselerin içlerinin dekorasyonunda ve süsleme işlerinde kullanmak üzere gerekli zanaatkârlık bilgilerini öğretmişler, sonra da bu yapıların inşasında çalıştırmışlar. Zorla İspanyolcayı ve Hristiyan Katolik inancını benimsetmişler. Sözün kısası, İnkaların kültürüne dair ne varsa geri dönülmez bir şekilde tahrip ederek kendi kültürel yapılarını tesis etmişler. 

 Cusco'da Plaza de Armas Meydanı'nda üç kilise iç içe; Cusco Katedrali yada Sagrada Familia; ana kilise Zafer Kilisesi

Plaza de Armas Meydanı’ndaki Cusco Katedrali’nin içinde yerli sanatçılar tarafından yapılmış “Son Akşam Yemeği” tablosunu gördük. Tabloda ilginç olan yerli sanatçının yemek sahnesinde hain Yuda’nın suratı yerine işgalci Pizarro’yu oturtmuş olmasıydı. Masada yemek olarak da burada kutsal kabul edilen Hint Domuzu (fare ile tavşan arası bir kemirgen; evlerde insanlarla birlikte aynı mekânı paylaşıyorlar, çok önemli günlerde kurban ediliyor; etini de tüketiyorlar) resmedilmişti. Kiliselerden birinde de İsa Peygamber, mihrapta siyah derili olarak canlandırılmış idi. Bunu İspanyolların yerlileri hızlı Hristiyanlaştırma sürecinde karşı karşıya gelen iki kültürün çatışması sonucunda ortaya çıkan bir sentez olarak yorumladık.

Cusco'da Plaza de Armas Meydanı'nda ışığın şiddeti

Plaza de Armas Meydanı’ndan yürüme mesafesinde İnkaların Güneş Tapınağı Korikancha’ya ulaştığımızda bizi yine bir manastır ve kiliseler kompleksi karşıladı. İnka temel duvarları kentin içinde sokaklar boyunca uzanıp gidiyordu. Güneş Tapınağı içinde de aynı durum mevcuttu. Sokaklarda İnkaların torunları, önümüzü keserek ya hediyelik bir şeyler satmaya çalışıyorlar, ya da yanlarındaki lama ya da kendileri ile fotoğraf çektirmek karşılığında para istiyorlardı. Yüzyıllardır süren kolonyal dönemin sonunda varılan nokta asri (!) yada açıktan dilencilikti.

Cusco'da İnkaların Korikancha Güneş Tapınağı ve İspanyolların Katolik Manastırı üst üste

Korikancha’nın üstüne inşa edilen manastır yapısının temelleri İnka duvarlarından oluşuyor. Poligonal taşlar birçok noktadan birbirine sürtünme bağlı olarak yerleştirilerek bir kilit taşı işlevi görüyor. İç içe kapıların bulunduğu tapınakta en kutsal nokta İnkalar döneminde Güneş Kursu’nun bir gemi pruvasına benzer tarzda Cusco kentine doğru uzanan bölümdü. Buradaki altından güneş kursu da altına aç Pizarro’nun askerleri tarafından talan edilmişti. Şimdi sadece bu kursun sabitlendiği duvar girintileri yer alıyor yapıda… Duvarlar ve kapılar, deprem v.b. doğal etkilere karşı trapozoidal formda inşa edilmişti. İspanyolların bile yıkamadığı bu duvarlar 1.dereceden deprem bölgesi olan yörede günümüze kadar ulaşabilmişti.

 Cusco'da Güneş Tapınağı'nın üstünde; İspanyollardan kalan manastırın iç avlusu

Cusco'da Korikancha'nın depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş eğimli kapı geçişi duvarlarına bir örnek

Korikancha'da İnkaların su mühendisliğine bir örnek; basınçlandırıcı su şebeke sistemleri


Korikancha'dan Cusco'ya bakış

Korikancha'da İnka duvarları

Korikancha'nın en kutsal noktası güneş kursunun olduğu yerden eklenti yapılara bakış

Korikancha'nın duvarları

Korikancha'nın önündeyiz

Korikancha ve manastır yapıları

Gerek Lima’da ve gerekse Cusco’da dolaşırken kolonyal dönemin mimari izlerine de tanıklık ettik. Özellikle İspanya’daki Endülüs mimari etkisinin izlerinin buralara savrulması sonucu oluşturulmuş meydanlardaki büyük kolonyal dönem yapılarında sedir ağacından yapılmış ahşap balkonları, Cusco’da evlerin ikinci katlarında, pencere ve kapıların önlerinde dar alanlı, ahşap korkuluklu, yeşile yada maviye boyanmış dekoratif balkonları gördük. 


Cusco sokaklarında dekoratif balkonlar




 Cusco sokaklarında lamalar ve İnkaların torunları Cuscoluların hazin manzaraları

 Cusco'da sokak manzaraları

Cusco'da İspanya'dan Latin Amerika'ya taşınan Endülüs etkisinin örneği bir balkon

Cusco sokaklarında modern hayat ile bütünleşmiş İnka duvarları

Merdivenli Cusco sokakları

Cusco'da bir aracın geçebileceği genişlikte yokuşlar; yolun her iki yanında ise basamaklı yaya merdivenleri

Cusco'da ara sokaklarda bir pencere detayı

Cusco, kendisini çepeçevre çeviren dağların ortasında mücevher bir şehir gibiydi. Bir yandan şehrin kalbine doğru tepelerden inen döşeme taştan daracık sokakları, bu sokaklardan inmeye çalışan yabancı marka otomobiller, kaldırım kenarlarından yürümeye çabalayan, rengârenk yerli giysileri içinde; sırtlarında bebeleri, ellerinde lamaları ve satmaya çalıştıkları hediyelik eşyalarıyla yüzlerinde tabiatın derin çizgilerini taşıyan yerli kalabalıkları ile bir karmaşa içindeydik. Sağımızdaki solumuzdaki dükkânlardan yayılan panflüt eşliğindeki İnka ezgileri, bu karmaşada insanı alıp And Dağları’nın karla kaplı zirvelerine sürüklüyordu sanki.



 Cusco'da duvar süslemeleri ile öne çıkan bir ara sokak

Cusco'dan bir sokak daha

Cusco'da evlerin çatıları 

 Cusco'da dik bir sokaktan aşağılara doğru inerken gördüklerimiz

 Cusco sokaklarında şekil bağlı poligonal İnka duvarları

Cusco'da İnka duvarı detayı

Cusco'da sokak aralarında bir dar geçit ve kapısı

Cusco’da Plaza de las Nazarenas’da bulunan PreColumbian Müzesi’nden söz etmeden olmaz. Cusco’da antik Peru kültürleri kapsamında; İnkaların öncülleri Nazca, Mochica, Huari, Chimú, Chancay, ve yine İnka kültürüne ait, altın ve diğer değerli metal alaşımlarından süs eşyaları, ahşap heykeller ve seramik objeler Peru’nun bu tarihsel dönemine ışık tutacak nitelikte bir zenginliğe sahipti. Eski bir İnka törensel yapısı olan bina İspanyol sömürgeciler döneminde bölgede güç sahibi olan Alonso Diaz’ın konağı olarak işlev görmüş. 2003 yılında da bu kültürel objelerin sergilendiği Pre-Columbian Müzesi olarak düzenlenmiş.

 Cusco'da Plaza de las Nazarenas Meydanı

Cusco'da Pre Columbian Müzesi'nde masklar

Cusco; Pre Columbian Müzesi'nden insan suratlı içki kapları

Cusco'da Pre Columbian Müzesi'nde bir And Kondoru gagası şeklinde figüre edilmiş kap


El Condor Pasa

70’li yıllarda erken gençliğimizin favorilerindendi: Simon and Gurfunkel ikilisinden duyup sevdiğimiz “If I Could” şarkısı aslında Peru’nun milli marşı kadar bu topraklara ait bir ezgiydi. “El Condor Pasa”, konusu sömürgeci İspanyollarla yerli halk arasındaki çatışmaları konu alan ve 1913 yılında Perulu besteci Daniel Alomia Robles tarafından bestelenmiş bir müzikal tiyatronun ezgisi idi. Yolculuklarımız boyunca bizi alıp bir yerlere götüren bu şarkı hiç dinmedi. Sokak aralarından, köy pazarlarına, dans gösterilerinden havaalanı cıngıllarına kadar her yerde takip etti bizi. Yerli Keçuva dilinde olan sözleri, görkemli And Kondoru’nu (Amerikan Akbabası) çağırmakta ve eski İnka İmparatorluğu’nun saray kenti Machu Picchu’ya alıp götürmesi için yalvarmaktadır. Dağlar üzerinde daireler çizerek uçan Kondor, özlem duyulan özgürlüğü temsil eder. Şarkının sözleri şu anlamdadır:
“Ya Andların muhteşem Kondoru
Beni evime götür, Andlar’a,
Ya Kondor,
Ülkemi geri istiyorum ve
İnkalı kardeşlerimle yaşamak istiyorum,
Bunun hasretini çekiyorum
Ya Kondor.

Cusco’da, ana meydanda
Bekle beni,
Machu Picchu ve Huayna Picchu’ya gidebilmemiz için…”

 Cusco'da Pre Columbian Müzesi'nden...

Cusco çevresinde İnka kentlerinde dolaşırken

İnkalardan ve kolonyal dönemden kalma yapıları, iyi korunmuş şehir merkezi ile dünya mirası kentlerden biri olan Cusco bir çanak şeklinde dağların arasında yer alıyor. Hemen sırtındaki dağın üstünde yer alan Sacsayhuaman Kalesi, İnkalar döneminde şehrin savunmasında önemli bir rol üstlenmiş. Cusco, İnkalar döneminde kutsal kabul edilen pumaya benzetilmiş. Sacsayhuaman Kalesi ise bu pumanın başı olarak kabul edilmiş. Bu anlamda kalenin İnkalar tarafından ne kadar çok önemsendiği de bu açıklamadan anlaşılıyor.

Sacsayhuaman Kalesi'nden Cusco'nun görünüşü

 Sacsayhuaman Kalesi

Cusco Sacsayhuaman Kalesi önlerinde lama ve sahibi Cuscolu çocukla birlikteyiz

Sacsayhuaman Kalesi'nde İnkaların hayaletleri dolaşıyor sanki

 Sacsayhuaman Kalesi'nde dev kaya kütlelerinden oluşan duvarlar

 Sacsayhuaman Kalesi'nde poligonal İnka duvarları

Güneşin batmakta olduğu bir vakte denk gelen Sacsayhuaman ziyaretimizde diğer İnka kentlerinde de benzerlerini gördüğümüz 80–100 tonluk dev taş kütleleri birbirinin üstüne harç kullanmaksızın konularak tamamen sürtünme bağlı duvarlar oluşturulmuş. Dev taş kütleler, ıslatılmış tahtaların taş yarıklara sokulması ve şişerek taşların çatlatılması usulü ile çalışan 20 km. uzaklıktaki taş ocaklarından insan gücü ile getirilmiş. Kale 15.yy.da inşa edilmiş. İnşaatı yaklaşık 50 yıl süren yapıda 20–30000 işçi çalışmış. 

 Sacsayhuaman Kalesi'ndeki dev kayalardan oluşan burçlardan biri

Kalenin birbirini gözeten çok sayıda burcu yer alıyor. Her burcun bir diğerine göre daha geride bir konumda inşa edilmesi ise düşmana karşı her bir burcun bir diğerini gözetme ve onu kolaylıkla savunabilmesi için avantaj oluşturmasından dolayı idi. Kalenin üç katlı yapısı içinde yükselen muntazam merdivenler ve dev kapıların içinden geçerek bütün galerileri dolaştık.

Sacsayhuaman Kalesi'ne tırmanan merdivenler

Sacsayhuaman Kalesi merdivenleri

Kale kapısının dev söveleri

Sacsayhuaman Kalesi'nin uzayıp giden burçları ve duvarları

Sacsayhuaman Kalesi'nde akşamın alaca karanlığı üstümüze çökmekte.

Sacsayhuaman semalarında akşam

Machu Picchu’ya sel ve heyelan felaketinden ötürü gidemememiz nedeniyle bir başka İnka kenti olan Tipon’a gittik. Tipon, kelime anlamı olarak “darboğaz” anlamına geliyor. Gerçekten de iki tepenin arasında uzanan yüksek bir vadide yer alıyor. Yakın zamandaki sel nedeniyle kentin giriş yolu tahrip olmuştu. İşçiler taştan yolu onarmakla meşguldü. Biz, onları beklemedik ve bir tahta merdivenle ören yerine ulaştık. 

Tipon terasları

Tipon'u arkalayan dağlar ve gök

Tipon'a tırmanırken

Tipon'un su yolları

İnka kenti Tipon'dayız

Tipon'da dağdan gelen suyun ulaştığı bir çeşme

Tipon'da tarım teraslarının önündeyiz

Tipon'da suyun İnkalar tarafından gem vurulmuş hali

Antik Tipon, doğanın her türlü etkisine açık vaziyette ovadaki aciz modern Tipon’a tepeden bakan konumuyla görmüş geçirmiş bir ihtiyarı andırıyor. Aşağıdaki selin yaratmış olduğu tahribatı gördükten sonra, İnkaların suya gem vuran hidrolik teknolojisi ve inşaat mühendisliği sayesinde ayakkabılarımıza çamurun dahi bulaşmamasına ve teraslardaki çimenlerin üzerinde ve taştan döşeme İnka patikalarında rahatça yürüyüşlerimize şaştık kaldık. 

 Tipon'da İnka su yolları

Tipon'da göğe çıkmış gibiyiz; aşağıda vadilerde akan hırçın ırmaklar var

Yukarıda İnkalı ataların suyu terbiye ettikleri antik Tipon'u; aşağıda ise selin vurduğu onların torunlarının modern Tipon'u

Tipon'da daha yükseklere tırmanırken

Tipon'un tarımsal alanları olan teraslar

Tipon'da ekibin tırmanışı

Tipon'da dağlar, çiçekler ve rehberimiz Maria Antuvanet

Tipon'da ulaştığımız son noktadaki yerleşim izleri

Tipon'da And Dağları'nın zirvelerinden kente su taşıyan İnkaların antik su kanalları

And Dağları'ndan inen su yolları

Kentin tepesindeki bir evin içinde su yolları nasıl dolaşır? İşte böyle...

Tipon kentinin zirvelerine çıkan tırmanış yolları

Tipon'un zirvesi; And Dağları'nın eteklerindeyiz

And Dağları'nda bize yürüme azmi veren ve nefesimizi açan bir tür yaban nanesi

Antik Tipon'dan Modern Tipon'a inerken

Tipon sarısı



Modern Tipon’a inerken yol kapanmıştı. Zavallı Perulu köylüler bu kadar su deryası içinde susuzluğu yenme gayesiyle imece usulü ile açtıkları kanala plastik boru döşemeye ve köylerine su getirmeye çalışıyorlardı. Başlarında bir kadın, bir orkestra şefi becerisi içinde yüze yakın kadınlı erkekli köylüyü yönetiyordu. Köpekler ve çocuklar da oradan oraya koşturuyor ve doğaya karşı verilen bu mücadeleye tanıklık ediyorlardı. 

 Modern Tipon'a İnkaların torunları imece usuluyle su getiriyorlar

 Modern Tipon'da su hattının çekilmesi; borunun konma anı

 Çalışmanın lideri ve yönlendiricisi Tiponlu köylü kadın

Köyde o an herkes çalışıyordu; çocuklar bile...

 Modern Tipon'un köy meydanındaki kilisesi

Tiponlu köylü kadın

İş bitince yolu açtılar ve biz köyün içinden geçerek Tipon'dan sonra, içinde 17.yy.dan kalma bir kilisenin bulunduğu Andahuaylillas’a doğru yola çıktık. Andahuaylillas'a giderken gördüğümüz su altındaki evler, bölgedeki sel felaketinin boyutunu gözler önüne seriyordu. Andahuaylillas'daki, 17 yy.da Cusco'lu sanatçılar tarafından yapılmış kilisede duvarlar boyunca muhteşem freskler, kirişleri de içerecek şekilde aralıksız tavan süslemeleri, cennet-cehennem betimlemeleri, altın varaklar, apsis üzerinde yerel sanatçıların imzası olarak yorumlayabileceğimiz İnka güneşini gördük.

Andahuaylillas Kilisesi

Andahuaylillas Meydanı

Andahuaylillas; meydandaki yapılardan bir örnek

Andahuaylillas Kilisesi'nin önündeki haçlar

Andahuaylillas; kilisenin bulunduğu meydanın genel görünüşü


 Cusco’daki üçüncü günümüzde sabah erkenden bir sebze meyve pazarına gittik. Pazarda envai çeşit yiyecek malzemesi ile büyücülük için kullanılan lama fetusu v.b. ritüel malzemesi satılıyordu. Burada ortada et kesip satan kasaplar, çok çeşitli patates ve mısırlar, tropik meyvelerin hepsi, açıkta satılan peynirler ve sabah mahmurluğu içinde mısır çorbalarını içip kahvaltı eden Cuscolu esnaf hepsi buradaydı. Pazardan çıktıktan sonra otobüsümüz; dümende kaptanımız İsrael ve cabbar rehberimiz Maria Antuvanet olmak üzere tam tekmil Cusco sırtlarına tırmanmaya başladık. Sefalet içindeki çamurlu sokaklardan geçerek yerel köylü pazarı Chincharo yoluna koyulduk. Göz alabildiğine uzayan hardal tarlaları, göller ve karlı tepelerin arasından süzülerek Chincharo’ya ulaştık.

 Chincharo sokakları

Chincharo sakinleri


Chincharo'lu kadınların temel uğraşısı; alpaka yünleri

Alpaka yapağısından yünün son haline dek süren yolculuğun Chincharo'daki öyküsü burada anlatıldı.

Chincharo'da yünleri boyamak için kullanılan doğal malzemeler

Chincharo'da yün eğiren yerli kadın




Chincharo'da yünün yıkanması için yapılan hazırlıklar

Chincharo'da beyaz yünün eğirilmesi

Chincharo'daki tanıtımda yüne rengini veren doğal boya maddeleri

Chincharo'da boyanmış alpaka yünleri

 sıra geldi dokumaya...

Chincharo'lu dokumacılar

  Boyamanın yapıldığı ocak ve kaplar


Chincharo, geleneksel yöntemlerle lama, alpaka ve vikunya yünlerinden dokumaların yapıldığı ilginç bir kasabaydı. Kasabada geleneksel evlerin arasındaki sokaklardan ilerleyerek yün boyama ve dokuma sunumunun yapılacağı atölyeye geldik. Siyah etek, kırmızı yelek ve beyaz şapkalar içindeki dokumacı köylü kadınlar, tamamen doğal bitkiler ve hayvan kabukları kullanarak yünleri nasıl boyadıklarını, nasıl yünü eğirerek iplik haline getirdikleri ve el tezgâhlarında nasıl dokuduklarını bir bir bize gösterdiler. Sunum sonrası kasabanın meydanında bir kilisenin hemen yanında kurulmuş açık hava pazarında her türlü el işi dokuma ve deri ürününü satmak için sergileyen köylülerden alışveriş ettik. 

 Chincharo'da dokuma örnekleri

Chincharo'da dokuma desenleri

Chincharo köylü pazarı

Chincharo pazarında sebze ve meyve de vardı

Chincharo pazarında davul, flüt gibi müzik aletleri satan bir köylü

Chincharo pazarında pazarlık anı

Chincharo pazarında alpaka yününden rengarenk kazaklar alıcısını bekliyor.

Chincharo pazarının girişi

Chincharo pazarında yerlere saçılmış satıcı sergileri

Chincharo’dan ayrıldıktan sonra yol boyunca bizi terk etmeyen And Dağları manzarası eşliğinde Maraş kasabası yoluyla bir diğer İnka yerleşimi olan Moray’a geldik. İnka dilinde anlamı “aşağıda” olan Moray’da iç içe daireler şeklinde aşağıya doğru teraslanmış dev basamaklar hayret verici idi. Bu teraslarda 13.yy.da İnkalar, hangi yükseklikte hangi tür ürünlerin daha verimli olabileceğini araştırıp kısıtlı tarım arazilerinde en yüksek verimliliğe ulaşmanın yollarını aramışlar. Arkamızı Moray’a dönüp saygıdeğer And Dağları’nın karlı tepelerine doğru yeşillikler içinde yürüdük yürüdük; ama görebildiğimiz göz alabildiğine uzanan yemyeşil rüzgârlı tepeler ve derin vadilerdi. 

 İnkaların tarımsal araştırma merkezi işlevi gören Moray'ın  dairesel tarım terasları 

 Moray'dayız; ardımızda And Dağları

 Bu kadar mı güzeldi dağlar, yeşil tarlalar ve mavi gökteki bembeyaz bulutlar...

 Moray tarım terasları

Moray'dan And Dağları'na bakış

 Moray teraslarının önündeyiz

Moray’dan sonra yönümüzü Urubamba vadisinde yer alan Ollantaytambo’ya çevirdik. 

(DEVAM EDECEK)



Yazan ve fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC







2 yorum:

  1. Yazınız için çok teşekkür ediyorum .Son derece faydalı bir kaynak .Müsadenizle yazdırıp,elimin altında okumak isterim. 1- eylülde peru da olacağız. Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
  2. Ne mutlu size; Ne mutlu İnkaların yurdu Peru'yu adımlayabilenlere... İyi yolculuklar dileğiyle...İF

    YanıtlaSil