AVŞAR-DALBAHÇE-DERBENT
YÜRÜYÜŞÜ
1 Aralık 2023
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bugün kışın ilk ayı olan Aralık’a adım attık.
Son yağmurlar sevindirdi toprağı ve doğayı. Bugün dünkü yağmurun üstüne; yumuşamış, toprağın içine iyice çektiği suyla yer yer çamurlaşmış zeminde de olsa Bozdağlar’ın eteklerinde yürüdük. Her ne
kadar köylerin giriş ve çıkışlarında; bazen kuytu köşelere, bazen de alenen
açığa ve doğanın kalbine bırakılmış her türlü atık ve pislikle gamlansak da,
İzmir-Ankara devlet karayolunun güneyinde; Turgutlu’nun
Bozdağlar’a yaslanmış arka dünyasında
güzel bir gün geçirdik. Turgutlu’nun
üç köyünü tepelerden ve vadilerden aşarak dolaştık sırasıyla; Avşar, Dalbahçe ve Derbent... Yine güzel anlarımız oldu; doğanın içinde huzurlu anlar,
bazen yerleşim yerlerinde sürprizler, yeni dostlar… Sonuçta güzel bir gün
geçirdik. Bakalım neler yaşamışız; Bozdağlar’ın
eteklerinde ve Turgutlu’nun Yörük
köylerinde…
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Avşar’dan Dalbahçe’ye…
Bulutlu, ama yağışsız
bir havada Bornova’dan Turgutlu yönüne doğru saat 9.30’da
hareket ettik. Kemalpaşa yolcumuzu da
Yukarı Kızılca kavşağından aldıktan
sonra, yaklaşık 10.30’da Turgutlu-Ahmetli
arasındaki bir dizi köyden biri olan Avşar
köyüne ulaştık. Köyün güney yönündeki mahallelerine doğru, İzmir-Ankara
yolundan biraz yukarıdaki; 1963 yılında yapıldığı anlaşılan köyün camisinin
bulunduğu sokaklardan birine arabamızı park ettik ve hemen caminin arkasındaki
sokağı takip ederek, doğu yönünde köyün çıkışındaki son evlere doğru yürümeye
başladık.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Bir süre sonra güneye
doğru, Bozdağlar yönünde bir sokağa
saptık. Bu sokakta; üzerinde meyveleri olan ve kısmen budanmış bir dut ağacı
ile karşılaştık. Bu mevsimde ağacın dallarındaki birkaç tazecik dut meyvesi,
bizim için oldukça şaşırtıcıydı. Sonuçta 1 Aralık idi bugün. Koparmaya
kıyamadık. Köyün sokakları bitince neredeyse Avşar köyünün son evinden sesimizi duyan üç kadın, merakla dışarı
çıkıp nereye gittiğimizi sordular. Biz de yukarıdaki Dalbahçe köyüne doğru yürümekte olduğumuzu anlattık. Kadınlardan
biri; ileride bir koyun ağılı varmış, bizi köpekler konusunda uyardı. Teşekkür
edip devam ettik yolumuza.
(Aralık 2023)
Dalbahçe'ye doğru; ufka doğru ilk evler...
(Aralık 2023)
Avşar köyünün son evlerini arkamızda bıraktıktan sonra,
yağmurlarla bir dere yatağına dönüşmüş çakıllı bir yoldan Dalbahçe yönüne doğru yürümeye başladık. Yol hafif rampa şeklinde
yavaş yavaş yükseliyordu. Biraz sonra yol kıyısında mersin kolonileri başladı.
Üzerinde mor renkli meyveleri susuzluktan olsa gerek; bu yıl fazla büyümemişti.
Bu arada birkaç kır evinin yanından geçip gittik. Karşı tepelerde sanki Dalbahçe’nin ilk evleri görünüyordu
uzaktan. Ama yaklaştıkça uzaklaştı evler bizden. Döne döne tırmanmaya devam
ettik; çakıllı yoldan yukarıya doğru…
Konglomera kesitleri
(Aralık 2023)
Dallarda bereketli zeytinler
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Sonra zeytinlikler
vardı; üzerinde bereketli iri zeytinleriyle. Yamaca doğru belirgin toprak
kesitlerinden, yürüdüğümüz topografyanın aslında alüvyonlu malzeme ile kaplı
bir dere yatağı olduğunu anladık. Bozdağlar’dan
gelen irili ufaklı dere malzemesi; konglemera,
zamanla depremsellikler sonucu yükselerek, aynen Gediz havzasında ya da Büyük
Menderes ovasının kuzeyinde; Aydın
Dağları’nın güney eteklerinde olduğu gibi kumdan, çakıldan tepeler
oluşturmuştu çevremizde.
Turgutlu ovasına ilk bakış; Dalbahçe'ye doğru yükseliyoruz.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Tam karşımızda; yukarıda
anlattığımız yapıdaki bir tepenin tam üzerinde tek bir ağaç vardı. Arkasından
vuran ışık, onun bütün siluetinin ayrıntılarını bize taşımaktaydı. Heyecan
verici, hoş bir manzaraydı gördüğümüz.
Bir süre sonra o tepe
ile aynı yüksekliğe ulaşmış ve neredeyse Dalbahçe
köyünün Gülbahçe mahallesinin
girişine kadar gelmiştik. Gülbahçe’den
Ankara yoluna doğru inen asfalt ile bizim geldiğimiz yol tam Gülbahçe mezarlığının karşısında
kesişiyordu. Yolun bizim tarafındaki bölümünde ise, Gülbahçe köy camisinin giderlerinin karşılanması için olsa gerek;
bir camiye ait olan ve duvarlarla çevrili bir zeytinlik vardı.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023) Dalbahçe, birkaç mahalleden oluşan, ama yakın geçmişte köylerin
mahalleye dönüştürülmesi nedeniyle kendi de Turgutlu’ya
bağlı bir mahalle konumunda olan büyük bir köydü aslında. Dalbahçe’nin tarihi kaynaklara göre 200-220 yıl geriye gidiyor. Dalbahçe’yi kuranlar, Antalya üzerinden buralara gelmişler; Gök Ali, Hacı Veli ve Çürük Ali
isimli üç Yörük beyinden söz ediliyor köyün kurucuları olarak. Köyün bazı
mahalleleri hala bu isimlerle anılıyor.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Dalbahçe’nin Gülbahçe
mahallesine doğru bir asfalt yokuştan tırmanırken, burnumuza bir ara lokma
kokusu geldi. Bugün Cuma idi ve namaz vakti yaklaşıyordu. Büyük olasılıkla bir
lokma hayrı vardı yukarılarda. Belli mi olur; belki biz de nasipleniriz diye
düşündük bu lokmalardan? Yokuşu tırmanıp cami düzlemine ulaştığımızda
düşündüğümüz gibi caminin hemen karşısında bir lokma arabası vardı. Selam
verdik arabanın yanındakilere. Hayrın sahibi olduğunu düşündüğümüz köylülerden
biri, hemen elindeki beyaz kağıt kese kağıtlarına konulmuş şekersiz nefis
lokmalardan ikram etti bizlere. Bu bizim için gerçekten günün ilk sürprizi idi.
(Aralık 2023)
1993 yılında, 43 yaşında
ölen Dalbahçeli Ali Akçiçek’in lokmasını yiyorduk şu an. Ruhu şad olsun Ali
Ağabey’in… Lokmalar elimizde, hayır sahipleri ile vedalaşıp en yakındaki köy
kahvehanesine doğru yürüdük. Bir çınar ağacının dibinde ve yoldan yüksek bir
sekinin üzerine konumlanmıştı kahvehane. Ağaçların arasından Turgutlu ovasına nazır bir mevkideydi.
Avluda bir masanın çevresindeki sandalyelere iliştik hemen. Kahvecinin adı
Mustafa idi; Turgutlu Belediyesi’nden yeni emekli olmuş; şimdi kendi köyünde bu
kahvehaneyi işletiyordu. Hemen çayları söyledik Mustafa’ya.
(Aralık 2023)
Dağa Kaçtım gezginleri, Dalbahçeli Kahveci Mustafa ile; sözümüz söz; yine geleceğiz.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Sıcacık çayların
eşliğinde, güzelim şekersiz lokmalar o kadar güzel gitti ki; anlatamam. Tek
eksik; lokmanın yanında bir dilim tulum peyniri idi sadece. Mustafa, büyük bir
konukseverlikle arada bir gelip çaylarımızı tazeledi; sonra içerden gelerek, bir
sandalye çekip yanımıza oturdu. İnsana hasretti Mustafa; büyük şehir Turgutlu’dan sonra, köy biraz dar
gelmişti ona anlaşılan. Dalbahçe ve
çevresi hakkında bize bazı bilgiler verdi. 600 kişi civarında bir sakini vardı
köyün. Son çayları Mustafa ısmarladı bizlere. Vakit erişmişti; köye ve kahveye
bir daha gelmek üzere Mustafa ile sözleşip vedalaştık kendisiyle.
Dalbahçe'de, Dolmabahçe mahallesinde Çınarlı Kahve...
(Aralık 2023)
Çınarlı Kahve'nin çınarı
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Köyden ayrılmadan önce Mustafa’nın
kahvesinden yukarıda Dolmabahçe diye
anılan bir başka mahallesinde yine bir çınarlı kahvehane ile karşılaştık.
Yürüyüş kıyafetlerimiz ve elimizdeki batonlarla hemen dikkat çekiyorduk
köylerde. Burada bir başka Ali’nin; Çatalköprülü Ali’nin çektik dikkatini. Ali,
bizi çevreye çöp atmamamız ve çöplerimizi doğada bırakmamamız konusunda uyardı.
Doğrusu yıllarca doğada yürüyüş yapıp, çöp konusunda ne içler acısı hatıralar
yaşayıp görmüş bizler için sıra dışı bir uyarıydı bu. Aldık, kabul ettik; hatta
Çatalköprülü Ali’yi tebrik ettik. Ama Dolmabahçe’deki kahveden ayrılıp köyün
çıkışındaki vadinin kıyısına doğru yürüdüğümüzde, Çatalköprülü Ali’nin
uyarısını duymayanların doğaya karşı işledikleri günahlardan biriyle daha
karşılaştık. Ali yalnızdı; yapayalnızdı. Ama inatçıydı Ali; dağların inadı
vardı onda. Elbette yürüyecek daha çok yol vardı ve Ali de bunun farkındaydı.
Dalbahçe çıkışında, doğada görmek istemediğimiz her türlü moloz, pislik ve atık malzemeden oluşmuş yığınlar; görünce Dolmabahçe kahvehanesinde tanıştığımız Çatalköprülü Yörük Ali'nin kulaklarını çınlattık. Gidilecek epey yol vardı daha...
(Aralık 2023)
Dalbahçe’den tepelerin ve vadilerin arasından Derbent’e doğru süzüldük. Aşağılarda Lidya toprakları ayaklarımızın
altındaydı sanki. Sisli ve uzak…
Troketta; Turgutlu civarında ve Bozdağlar’ın eteklerinde bir
İlkçağ yerleşimi
Dalbahçe’de kahvehanenin girişinde, hemen merdiven başındaki döşeme
taşlarının arasına gömülü vaziyette bir sütun parçası dikkatimizi çekmişti.
Dorik bir sütun idi ve İlkçağ’dan kaldığı aşikârdı. Bir de köyün kırsalındaki
bir çeşmede kullanılan antikiteler ve yanındaki yerde yatan mermer sütun… Bu
kadar yüksekteki bir köyde İlkçağ’a dair yakın çevredeki yerleşim izlerine ait
olmalıydı bütün bunlar. Troketta
isimli bir İlkçağ yerleşiminden söz ediyordu bazı kaynaklar. Biraz araştırınca
şu bilgiler çıktı ortaya.1888 yılında Turgutlu’nun Derbent köyünde; alt kısmı noksan olan ve üzerinde Grekçe bir yazıt
bulunan bir heykel kaidesi çıkarılmış. Daha sonraki zamanlarda literatüre
girmiş olmasına rağmen, bu yazıt kaybolmuş. Ama 2000 yılında yazıt bir şekilde
yeniden bulunup Manisa Müzesi’ne
konulmuş. Yazıtın; Derbent-Dalbahçe-Avşar
civarında; tepelere doğru çekilmiş bir İlkçağ yerleşimi olan Troketta ile ilgili olduğunu Prof. Dr. Hasan Malay’ın Sosyal Tarih ve Arkeoloji isimli web
sitesinde yer alan “Klaros’lu Apollon’un
Troketta’daki bir salgın hastalık hakkındaki kehaneti” isimli yazısından
öğreniyoruz.
Dalbahçe'de Mustafa'nın kahvehanesinde merdiven başında gördüğümüz; yere gömülü durumdaki bir Dorik mermer sütun parçası
(Aralık 2023)
(https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=1455)
(https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=1455)
“Klaros Apollonu’nun kehaneti
gereğince, Kaisareia Troketta halkı, Kurtarıcı Apollon’un
(bu heykelini) saygıdeğer tanrılara (imparatorlara ?) adadı. Tanrı’nın heykeli
ve kaide için (gereken) parayı (Apollon’un)
rahibi, Paphlagonia’lı Glykon’un oğlu
Miletos ödedi. Anıtın
müteahhitliğini... oğlu Hermogenes
yaptı.
Kehanet: Karlı Tmolos (Bozdağ)
dağının eteğindeki Troketta’da
yaşayan ve Bromios (Dionysos) ile Khronos’un kudretli oğlu (Zeus) tarafından onurlandırılan sizler,
şimdi büyük bir dehşet içinde, gerçeği öğrenmek için neden benim kapıma
dayandınız? Madem merak ettiniz, size tüm gerçeği bildireceğim:
1888'de Derbent'te bulunan Troketta yazıtı ve Troketta halkının diktirdiği Apollon heykelinin kaidesinin ön cephesi; taşın sağ ve arka yüzlerinde Klaroslu Apollon'un salgın hastalık hakkında verdiği kehanetin metni yer almakta.
(https://www.hasanmalay.com/index.php/din/kehanet)
(Aralık 2012)
(Aralık 2012)
Eyvah eyvah! Ovaya büyük bir felaket düştü! Kaçıp kurtulunması imkânsız
öyle bir hastalık ki, bir elinde intikam kılıcını (Poine) taşıyor, diğerinde de henüz ölenlerin hüzünlü görüntülerini.
Hastalık, bütün ovayı tüketiyor ve yeni doğanları biçiyor ve bütün nesil
perişan oluyor ve ölümlüleri pislik içinde azap çekmeye zorluyor. İşte,
başınızda böyle bir bela var...
Sizler! Bu beladan kurtulmak üzere tanrısal yasalara uygun bir yol bulmak
için telaşlanan ve gerçekten yardım dilemek için bana gelen sizler! Yedi ayrı
pınardan saf su temin edin. Ve sonra bu suyu (kükürtle ?) arıtın ve sonra bunu
hemen, bundan hoşnut olan Nymphalarla
(sudaki periler) birlikte evlere serpin.
(Ayrıca,) ovadaki bu felaketten sağ salim kurtulan insanlar (ileride)
şükranlarını ifade edebilsinler diye derhal, ovanın ortasında bir elinde (yay?)
tutan bir Phoibos heykelinin
dikilmesini sağlayın ...”(1)
(https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=1455)
(https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=1455)
(https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=1455)
Yazıttaki bilgilerden
anlaşıldığına göre; Troketta, Karlı Tmolos, yani Bozdağ’ın eteklerinde kurulu bir yerleşimdir. Prof. Dr. Hasan Malay’a göre; bu küçük yerleşim, Turgutlu ile Gökkaya (Ahmetli’ye yakın
konumda) arasındaki tepelerden birinde yer almaktadır. Yine yakın zamanlarda Ödemiş civarında bulunan bir yazıta göre
Troketta’nın İ.Ö. 2.yüzyıla dek
uzanan bir geçmişi bulunmaktadır. Roma İmparatorluk Döneminde ismine “Kaisareia” (“imparatora ait” anlamında)
sıfatını ekleyen Trokettalılar, bu
dönemde komşu Tmolos (Gökkaya) köyü ile birlik oluşturmuşlar.(1)
"Yukarıda şiirsel olmayan bir çevirisini
verdiğimiz kehanet metninden de anlaşıldığı gibi, muhtemelen İ.S. 2. yüzyılda
büyük bir salgın hastalıkla (olasılıkla veba) karşılaşan Trokettalılar, o dönemin ünlü kehanet merkezlerinden biri olan Klaros’a (Ahmetbeyli) elçiler göndererek, Tanrı Apollon’un kehanetine başvurmuşlar ve aldıkları cevapta (khresmos)
kendilerine bu büyük felaketten kurtulmanın çareleri anlatılmıştı. (Klaros gibi o devrin popüler bir kehanet
merkezinin Troketta gibi küçük bir
köyün başvurusuna böyle özenle hazırlanmış bir cevap vermesi biraz
şaşırtıcıdır) Bu kehanete göre İntikam
tanrıçası Poine (Poena) Troketta’daki ölümlülere büyük bir azap çektirmektedir. Bu nedenle Troketta köyü halkı, yedi pınardan temin
ettiği; içinde Nympha’ların bulunduğu
suyu evlere serpmeli ve ovanın uygun bir yerine Apollon’un bir heykelini diktirmeliydi. İşte elimizdeki yazıtlı
kaide, Trokettalıların salgın
hastalık sırasında diktirdikleri bu heykele aittir.”(1)
Dalbahçe’den Derbent’e
Dalbahçe çıkışında vadi yamaçlarındaki bahçelerde incir, zeytin, kiraz,
ayva ağaçları çoğunluktaydı. Kahveci Mustafa, bu yörenin incirlerinin Aydın
civarındakilerle ile yarıştığını söylemişti. Dalbahçe’den çıktıktan sonra, bir toprak yolu takip ederek bir bele
doğru ilerledik. Solumuzda ovaya doğru alçalan bir vadi ve daha ileride ufka doğru
uzayıp giden Turgutlu ovası ve bize
öbeklenmiş bir binalar topluluğu şeklinde görünen Turgutlu kasabası vardı. Görüş kalitesi iyi olmamakla birlikte,
yine de manzaramız fena değildi.
(MYC; Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Avşar-Dalbahçe arasında gözlediğimiz konglomeradan ibaret
alüvyonlu toprak yapısı, burada da mevcuttu ve depremselliklerle ova
seviyesinden Bozdağlar’a doğru
yükselerek tepeler ve aralarındaki sel yataklarıyla işlenmiş vadilerden oluşan
bir topografyayı tanımlamaktaydı. Bu manzara aşağı yukarı Derbent’e kadar devam etti.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Yürüdüğümüz yolun yanındaki sırtta toprak yapısına dair bir görünüm; alabildiğine dere malzemesi, yani konglomera...
(Aralık 2023)
Bir ara kızılçamlardan
oluşan bir koruluğun sınırından geçtik. Ama hemen uzaklaştık ormandan. Kızılçam
örtüsü genellikle daha yükseklerdeydi. Yolumuza çıkan bir sel yatağı ve hemen
yanında hayat bulmuş asırlık bir çınar ağacının yanında bir an soluklanıp,
sonra yeniden yol koyulduk. Zaman zaman topografyanın izin verdiği ölçüde Gediz’in suladığı Turgutlu ovasını ve en batıda Spil
Dağı’nı takip edebiliyorduk.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Bir süre sonra
zeytinlikler başladı. Derbent’e doğru
yine bir dere yatağından alçalmaya başlamıştık. Yolun sağında bir zeytinlik ve
hemen önünde dalları her yana serpilip yatmış, dev gibi bir incir ağacını fark
ettik. Güzel bir mekândı; yemek molamızı bu düzlükte; zeytin ağaçlarının
altında verdik.
Dalları bir ahtapotun kolları gibi her yana yayılıp yatmış dev gibi bir incir ağacının yanında mola verdik.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Dinlenme ve yemek molası
sonrasında dalları kıvrıla kıvrıla her yanı sarmış; neredeyse bir anıt ağaç görünümündeki
incir ağacının yanından ayrılarak Derbent’e
doğru yeniden inmeye başladık. Bir süre sonra dere yatağından kuzeydoğuya
yönelen, hafif meyilli bir toprak patikaya saptık. Patika, bizi Derbent köyünün hemen üzerindeki bir
başka zeytinliğin yanına taşıdı. Bundan sonra Derbent’e doğru inmeye başladık.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Derbent’in dağa doğru son evleri arasında rastladığımız çok sayıda
hurda araba bizde merak uyandırdı doğrusu. Acaba bu bir ticari mevzu muydu; bir
değil, iki değil; çok sayıdaydılar. Bugün dağların eteklerinde, köylerin bu son
evlerinin arasındaki sokaklarda karşılaştığımız bu ve buna benzer garip ve
derbeder görüntüler, kırsaldaki hayatın farklı boyutları ve sınırları üzerine bize
ipuçları sunmaktaydı. Geçip gittik yanlarından.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Derbent, iki tepenin yamaçları boyunca ovaya doğru alçalan bir
topografyada İzmir-Ankara karayoluna dek uzanmaktaydı. Yorgun ve çileli evler,
kimi avlulara açılan iki kanatlı, çürümüş, köhne tahta kapılar, kimi sokaklarda
aşınmış, tel tel dökülmüş kerpiç duvarlar, 1820 tarihini taşıyan Derbent Hacı Muhittin Camii ve
avlusundaki üç koca servi ve tepemizde uçup duran bir güvercin sürüsü aklımızda
köyden kalan son resimlerdi. Kısa süre sonra Derbent’ten ayrılarak, yürüyüşe başladığımız Avşar köyüne doğru yönelen bir toprak yola saptık. Yaklaşık yarım
saat sonra Avşar köyüne ve arabamızı
dibine bıraktığımız Avşar camisine
ulaşmıştık.
(Aralık 2023)
(Aralık 2023)
(MYC; Aralık 2023)
Gün boyu Turgutlu’nun üç köyünün çevresinde; Bozdağlar’ın eteklerinde yaklaşık 4
saatte 12 km civarında yürümüş; kimi keyifli, kimi sıkıntılı manzaralarla
karşılaşmıştık. Ama ne olursa olsun; bugünkü yürüyüşümüz, Turgutlu coğrafyasında yıllar önce Çaldağ’da yaptığımız yürüyüşü saymazsak, ilk yürüyüşümüz olarak kabul
edilebilirdi. Az bildiğimiz, az çiğnediğimiz topraklardı sonuçta. Böylece bu
vesileyle buralara da uğramış olduk; bir zamanın Lidya dünyasındaki dağ başı
yerleşimlerine…
Dipnotlar:
(2) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Dağa Kaçtım ekibine şükranlarımı sunuyorum. Onlarla birlikte yürüdüğümü hayal ediyorum.
YanıtlaSilGeri bildiriminiz için teşekkürler... İF
Sil