LİDYA İLE
PİSİDYA’NIN SINIRINDA;
DAĞ BAŞINDA BİR İLKÇAĞ YERLEŞİMİ
16 Haziran 2023
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Kısa bir
Denizli ziyareti sırasında uğradık Kibyra’ya. İlkçağ’da Lidya ile Pisidya’nın sınırında, Lidya
bölgesinden yöreye gelen Lidler
tarafından kurulmuş Güneybatı Anadolu’da bir taşra kenti Kibyra. Antik yerleşimin günümüze ulaşan harabeleri, bugün Gölhisar ismiyle anılan Burdur’a bağlı kasabanın arkasında
yükselen engebeli topografyadaki üç tepe üzerine yayılmış durumda. Kibyra’yı yaklaşık 20 yıl önce henüz
kazılar başlamadan ziyaret etmiştim. Kibyra’dan;
o zamanlardan aklımda kalan, tiyatrosu ile stadionu… Başka bir şey
hatırlamıyorum.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Son
yıllarda Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi arkeoloji bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru başkanlığında
yürütülen sistematik kazı ve araştırma çalışmalarıyla kent ziyaretçileri
tarafından hissedilir hale gelmiş. Ören yerinin girişinde yer alan ve
tuvaletleri dışında henüz devreye alınmamış durumdaki bir karşılama ve çocuklar
için eğitim merkezi dışında, kentin rakım olarak ortalarına denk gelen bir
noktada yine konforlu bir kazı evi ve depolar yer alıyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Kent,
950-1350 metreye ulaşan bir yükseklik dağılımına sahip. Derin vadilerle birbirinden
ayrılan bu üç tepe üzerine yayılmış kent dokusu gerçekten görülmeye değer.
Baharın son günlerinde Kibyra’ya
yaptığımız bu ziyaret aslında yerel florayı da gözlemleme şansı verdi bize. Haydi
şimdi dolaşalım Kibyra’yı…
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Kibyra Tarihi
Kibyra, İlkçağ’da ilkin Kabalis, daha sonraları Kibyratis olarak anılan; kuzeyde Frigya, kuzeybatıda ve batıda Lidya, batıda ve güney batıda Karya, güneyde ise Pisidya ile sınırlandırılmış bölgenin merkezi olarak biliniyor. Güneydeki
limanlardan Anadolu’nun iç bölgelerine yönelik ticari geçiş yolları üzerinde
bulunması nedeniyle, Kibyra bir
kavşak noktasında konumlanmış gibidir. Bu da kentin stratejik konumunu öne
çıkarır. Kentin aşağılarında; Gölhisar
ovasındaki Gölhisar Gölü kıyısında
bulunan Uylupınar höyüğü ile ilgili
araştırmalarda, erken Kibyra’nın
bölgenin Kabalia olarak anıldığı İ.Ö.
6.-7. yüzyıllarda; burada Kabalis
adıyla kurulmuş olabileceğine dair yaklaşımlar bulunuyor.
(https://www.koylerim.com/golhisar-uylupinar-koyu-333716h.htm)
(http://journal.phaselis.org/2020/pha-0127)
Uylupınar höyüğü (Erken Kibyra); yörede halk arasında Gavur Damı ismiyle anılan kaya mezarının vandalizmden nasiplendiğinin resmidir.
(https://www.atlasdergisi.com/gundem/uylupinar-kaya-mezarinda-vandallik.html)
Amasyalı
Strabon’un aktarımına göre;
“Kibyralıların,
Lydialıların soyundan oldukları söylenir. Bunlar Kabalis’i ve çevresindeki
Pisidialıları ele geçirdiler ve oraya yerleştikten sonra kenti, çok iyi tahkim
edilmiş ve çevresi yaklaşık yüz stadia olan bir yere taşıdılar. Bu kent iyi
yasaları sayesinde kuvvetlendi ve köyleri Pisidia ve komşusu Milyas’tan Lykia
ve Rhodosluların Peraia’sına kadar yayıldı. Kentin civarında üç kent daha
kuruldu. Bunlar Bubon, Balbura ve Oenoanda’dır. Bunların oluşturduğu
konfederasyona Tetrapolis adı verildi. Bunlardan her birinin oy, fakat
Kibyra’nın iki oy hakkı vardı, çünkü Kibyra otuz bin piyade ve iki bin atlı
(süvari) çıkarabiliyordu. Burası daima tiranlar tarafından idare edildi, fakat
gene de insaflı bir yönetim uygulandı. Ancak tiranlık Moagetes zamanında sona
erdi. Murena, tiranlığı yıktı ve Balbura ile Bubon’u Lykia topraklarına kattı.
Fakat bugün Kibyra’nın kaza yetkisi Asia’dakilerin en genişi sayılmaktadır.
Kibyralılar, Pisidia, Solym, Yunan ve Lydia dilleri olmak üzere dört dil
kullanırlardı, fakat Lydia’da Lydialıların diline ait en ufak bir ip ucu
yoktur. Kibyralıların başka bir özelliği de, demir işçiliği ve kakmacılığındaki
ustalıklarıdır. Termessos’un dar geçitlerinden başlayarak Taurosların içinden
İsinda’ya geçit veren boğazdan, Sagalassos ve Apameialıların topraklarına kadar
uzanan ülkeye Milyas denir.”(1)
(Haziran 2023)
Kent
sahip olduğu konumuyla, Eski Anadolu coğrafyasında Likya, Karya, Pisidya ve Frigya kültür bölgelerinin kesişme noktasında ve kuzeyi güneye ve
doğuya batıya bağlayan ticaret yollarının tam merkezinde konumlanmaktaydı.
Bölge erken dönemlerde “Kabalia",
Hellenistik ve Roma İmparatorluk Döneminde ise Kibyratis olarak bilinmektedir. Anlamı henüz kesin olarak bilinmese
de, Kibyra ismi Hellence bir ad
değildir. Ortak kanı, sözcüğün Genç Tunç
Çağı’ndan itibaren Batı ve Güneybatı Anadolu’da yaygın olarak kullanılan
eski Anadolu budunlarından Luvi
halklarının konuştuğu dile ait olduğu ve bu bilmediğimiz ilk adlandırmanın
Hellen ağzında “Kibyra” formuna
dönüştürüldüğüdür.
(Haziran 2023)
Amasyalı
gezgin Strabon’un kayıtlarına göre; Kibyralılar aslen Lidyalı olup, buradan göçerek Kabalis
bölgesine gelirler. Ayrıca bölgeye Pisidya,
Milyas ya da Solym bölgelerinden
de göçler olduğu ve çok geçmeden bu halkların birleşerek, çevresi 100 stadia’ya
ulaşan Kibyra’yı kurdukları
anlaşılmaktadır. Strabon, Kibyra’da Lidce, Solymce, Pisidce ve Hellence olmak üzere dört farklı dilin konuşulduğunu da
vurgulamıştır.
(Haziran 2023)
Strabon’un kentin taşınmasıyla
ilgili bu anlatımı, Kibyra’ya
yaklaşık 18 km uzaklıktaki Uylupınar
höyüğündeki arkeolojik bulgularla da desteklenir. Gölhisar’a bağlı Uylupınar
çevresindeki ve Gölhisar Gölü
kıyısındaki kayalık tepelere yayılmış görünen yerleşim, Erken Demir Çağı’dan başlayıp süreklilik gösteren buluntulara
sahiptir. Bu yerleşim, Kibyralıların,
olasılıkla İ.Ö. 4 ve 3. yüzyıllarda bugün görülebilen kentlerine taşınmadan
önce yerleştikleri yaşam alanıdır; yani “Eski
Kibyra”dır. Kentin bugün görülebilen tüm mimari kalıntıları, Roma
İmparatorluk Dönemi ve Geç Antik Çağ’a aittir.
(Haziran 2023)
Kibyra, Hellenistik Dönemde
(İ.Ö. 4. ve 1.yüzyıl arası) kendi adına para basabilen otonom bir kent devleti
niteliğindedir. İ.Ö. 2.yüzyılda Kibyra
önderliğinde yakın çevresindeki antik kentlerden Bubon, Balboura ve Oinoanda’dan
oluşan bir birlik kurulmuştur. Bu birlik, üye kentlerin temsilcileri
aracılığıyla katıldıkları oylama esasına göre düzenlenmiş bir karar alma
mekanizması görünümündedir. (Kabalis
Tetrapolisi / Kabalis Bölgesi Dört Kent Birliği) Söz konusu birliğin, İ.Ö.
2. ve 1. yüzyıllarda yörenin politik tarihinde önemli bir yere sahip olduğu
bilinmektedir. Bu siyasi birlikte sadece Kibyra
iki oy hakkına sahip iken, diğer kentler birer oy hakkına sahiptirler. Strabon’a göre Kibyra, bu birliğin ordusuna 30 bin piyade ve iki bin süvari
çıkarabildiği için iki oy hakkına sahiptir. Tarihsel kayıtlar, söz konusu
birliğin İ.Ö. 82 yılında Roma generali Murena
tarafından dağıtılarak ortadan kaldırıldığını göstermektedir. Nitekim bu
tarihten sonra Kibyra, Küçük Asya (Asia Minör) Eyaleti’ne,
diğer kentler ise Likya Birliği’ne
dâhil edilmiştir. Roma Döneminde ise Kibyra,
Asia Minör (Batı Anadolu’nun bir
kısmı) eyalet merkezinin yargı merkezi olmuştur.
(Haziran 2023)
İ.S. 23 yılında
meydana gelen büyük bir deprem sonucunda yerle bir olan kente, o zamanki Roma
İmparatoru Tiberius, beş yıl için
vergi affı getirmiş, ayrıca mali yardımlarda da bulunmuştur. Böylelikle kent
yeniden inşa edilebilmiş ve Kibyralılar,
imparatora olan minnettarlıklarını kentlerinin adını “Caeserea Kibyra” şeklinde değiştirerek göstermişler, ayrıca bu
minnettarlıklarını İmparator Cladius
zamanında şimdiki kentin üst bölümünde yer alan “odeion”un hemen güneyindeki bir terasa “Caeserion” (Kayzer Tapınağı) yaptırarak taçlandırmışlardır.
(Haziran 2023)
İ.S. 417
yılında meydana gelen ikinci bir yıkıcı depremin sonrasında, kentin mimari
peyzajı değişmiş, kent giderek küçülmüş ve eski görkemini kaybederek bir
metropolitlik merkezine dönüşmüş ve Geç Antik Çağ boyunca varlığını sürdürmüştür.
Kibyra ana yerleşimi,
birbirinden derin vadilerle ayrılan ovaya ve çevre topografyaya hâkim üç
tepelik üzerine oturmaktadır. Bu tepelik alanlar üzerinde; kamu, sivil ve dini
yapıların belli bir bütünlük oluşturacak biçimde, simetrik düzenlendiği görülür.
Yapılar; tepelik alanlar teraslanarak, göl ve ova manzarasına hâkim konumda ve
hiçbir yapı diğerinin manzarasını kesmeyecek biçimde yerleştirilmişlerdir.
(Haziran 2023)
Kentin
çok ve çeşitli mimari tipleri barındıran nekropolü üç yandan kamu yapılarının
yoğun olarak göründüğü ana tepeliği çevreler. Bu yapılar doğuda “stadion”dan batı uçtaki tiyatro ve “odeion”un oturduğu sırt arasında yoğunlaşmışlardır. Aynı aks
üzerinde sütunlu ana cadde, ikincil
yollar, yine idari ve yargı binası işlevli bazilika,
tapınaklar, sosyal ve ticari
çarşı-pazar yeri; yani agoranın yanı
sıra kentin ekonomik yaşamının canlılığını belgeleyen küçük işletmelerin
bulunduğu görülür. Antik kaynaklar ve yazıtlardan okunan bilgilere göre; Kibyra, özellikle demir işleme,
dericilik ve at yetiştiriciliğinde ünlüdür. Yapılan araştırmalar sonucunda
özellikle seramik üretiminin de çok yoğun olduğu tespit edilmiştir.
(Haziran 2023)
Kibyra’da gezerken
Yer yer
yağmur altında, bazen güneşli bir havanın eşliğinde dolaştık Kibyra’yı bugün. Uzun zamandır bu kadar
kaygısızca ve ayrıntılı bir şekilde bir antik kenti dolaşmamıştık. Neredeyse
yapayalnız; koş oraya koş buraya olmadan ve bütün ayrıntılara dokunarak gezdik
bütün kenti. Kente giriş yaptıktan sonra döşeme bir yolla stadion ve en
yukarıdaki; henüz kazısı tamamlanmamış Roma Dönemi hamamının olduğu yerlerdeki
iki otoparktan yararlanarak ören yerine ulaşmak mümkün. Biz ören yerinin
girişindeki görevlinin önerisine uyarak en yukarıdan başladık kenti dolaşmaya.
(Haziran 2023)
Kentin
ziyarete açık en üst kotunda yukarıda sözünü ettiğimiz Roma İmparatorluk Dönemi
hamamını tahkim etmek amacıyla anıtsal görünümlü üç büyük kemerden oluşan ve
bir anlamda hamam yapısının oturduğu düzlemi taşımaya dönük inşa edilmiş bir
tahkimat duvarı karşılıyor ziyaretçiyi. Düzgün bir merdivenle ulaşılan hamam
düzleminden kentin topografyasına bir ilk bakış atmakta yarar var. Derin
vadilerle birbirinden ayrılmış tepecikler; onların arasından aşağılara doğru
yönelmiş sel yatakları ve Gölhisar Gölü’ne
dek uzanan ovaya egemen bir bakış; buradan başlayabiliriz.
(Haziran 2023)
Ören yerinde
özenle hazırlanmış yürüyüş patikaları, yönlendirme ve bilgi levhaları,
ziyaretçinin dolaşırken başka hiçbir şeye gereksinim duyması olasılığını
neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor. Bu anlamda ziyaretçileri için gerçekten
titizlikle hazırlanmış bir ören yeri Kibyra…
(Haziran 2023)
Ören
yerindeki açıklama levhasında Roma Hamamı
ile ilgili olarak şu bilgiler yer alıyor:
“Hamam
kamu yapılarının oturduğu ana tepenin kuzeybatı eteğinde inşa edilmiştir. 2019
yılı itibariyle hamamın doğu ve güney dış cephelerinde kazı çalışmaları
tamamlanmıştır. Doğu cephede anıtsal ebatlarda üç kemer yükselmektedir. Bu
kemerler yapının taşıyıcı alt yapısı için tasarlanmışlardır. Yıkanma birimleri
kemerlerin üst kotundan itibaren başlamaktadır. Böylelikle hamamın zemin kotu
yükseltilerek yıkanma odalarının daha geniş bir manzaraya hâkim olmaları
sağlanmıştır. Yıkanma birimlerinde kazı çalışmalarına başlanılmasa da yüzey
izlerinden hamamın yaklaşık 3200 metrekarelik bir alana yayıldığı
anlaşılmıştır. Ebatları bakımından Anadolu’nun en görkemli hamam yapılarından
biridir. Hamamın batı tarafında yapı boyunca kuzey-güney doğrultulu uzanan bir ambulacrum (üzeri kapalı çok amaçlı
koridor) yer almaktadır. “Ambulacrum”un
kuzey kenarı apsislidir. Yıkanma odaları “ambulacrum”un
ardından doğu yönünde yan yana sıralanmaktadır. Bu özelliğiyle “Roma İmparatorluk Dönemi Sıralı Tip
Hamamları”yla aynı planı sergilemektedir. Güney yönündeki düzlükte bir Gymnasium (spor eğitim alanı) yer
almaktadır. Her iki yapı da Roma İmparatorluk Döneminde; olasılıkla İ.S. 1.yüzyılda
inşa edilmiş olmalıdır.”(2)
(Haziran 2023)
Roma Hamamı’nın yanından ayrılıp
tanımlı patikaları takip ederek tiyatroya doğru yürüdük. Yağmurdan sonra
baharın bütün renkleri, Kibyra’nın
üzerine vuran güneşin etkisiyle; yürüdüğümüz patikanın iki yanında yer alan
nebatın çiçeklerinde vücut bulmuş gibiydiler. Hele bir tanesi vardı ki; dağ taş
onunla doluydu. Bu uçucu yağı açısından tıbbi özellik taşıyan ballıbabagillerden misk adaçayı (salvia sclarea)
idi. Pembe- lila arası rengiyle göz alıcı çiçekleri, İzmir civarında rastladığımız
diğer ada çayı türlerinden (salvia
officinalis) daha iri ve daha farklı bir yapıdaydı. İlk bakışta orkide
çiçeklerini andırıyordu. İlginç bir bilgi; Keltler, 2000 yıl kadar önce; misk adaçayının sarhoş edici özelliğini
dini ritüeller sırasında trans haline geçmek amacıyla kullanılırlarmış.(3) Soğuk algınlığından
korunmada, öksürük ve bronşitte, astımda, yüksek tansiyonda, baş ve kas
ağrılarının giderilmesinde yararlı olduğuna dair bilgiler yer alıyor
kaynaklarda.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Oturma sıralarından Kiybra tiyatrosunun sahne yapısı kalıntılarına bakış
(Haziran 2023)
Kibyra antik kentinin tiyatrosu ve odeionu, birbiriyle neredeyse yan yana konumda kentin en
yukarılarındaki bir düzlemde yer alıyor. Kentin tiyatrosunun üç adet giriş
kapısı, sahne yapısı ve birinci diazomanın
ayırdığı oturma sıraları nispeten hasar görmüş olsa da, genel olarak her iki
yapı da oldukça iyi durumda. Gerek tiyatro
ve gerekse odeion, tüm Hellenistik
tiyatro yapılarında olduğu gibi arazinin topografik özelliğinden yararlanılarak
mevcut bir yamaca yaslanarak inşa edilmiş.
(Haziran 2023)
8.000
kişilik bir oturma kapasitesine sahip kentin tiyatrosu iki diazoma ile
birbirinden ayrılmış üç ayrı oturma sırası grubuna sahip, yarım daire planlı
bir yapı özelliğiyle Anadolu’nun en önemli tiyatrolarından biri olarak öne
çıkıyor. Tiyatroya girişi sağlayan yan yana 5 kapı bulunuyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Ören yerinde
yer alan açıklama levhasında tiyatro
ile ilgili olarak şu bilgiler veriliyor:
“Oturma
sıralarını yatay olarak bölen yürüme yolunun (diazoma) parabet blokları üzerinde yer alan yazıtlarda, Kibyra’nın ileri gelen ailelerinin
isimleri ve kent içinde yaptıklarıyla aldıkları görevler hakkında bilgiler
verilmiştir. Seyircileri yağmura ve güneşe karşı korumak için ahşap direklerin
taşıdığı örtü sisteminin (velarium)
izleri, oturma sıralarının üzerinde görülmektedir. Oturma sıralarının
birçoğunun üzerine gösteriler sırasında hangi kişi ve ailelerinin kullanacağına
dair isimler kazınmıştır. İki farklı evrede inşası tamamlanan tiyatronun son
evresinde (İ.S. 2.yüzyıl sonlarında) en üst oturma bölümü eklenmiştir. Tiyatro
oturma sıralarının hemen üzerinde, daha sonradan kiliseye çevrilmiş bir tapınak
yapısı yer almaktadır.”(4)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Tiyatronun
yaklaşık 100 metre kadar güney batısında yer alan odeion yapısı, İlkçağ’da müzik icra etmek amacıyla kullanılan
orkestra, sahne yapısı ve yine bir yamaca yaslanmış şekilde batıya doğru
yükselen; yarım daire planlı oturma sıralarına sahip bir yapı şeklinde
tanımlanabilir. 5 kapılı gösterişli ön cephesinden geçilerek ulaşılan orkestra
bölümünde benzersiz bir medusa
mozaiğinin varlığı, “odeion”a
emsalsiz bir özellik katıyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Odeionun ön cephesinin önünde
yer alan, tabanı mozak döşeli stoanın
(üstü gölgelikli sütunlu yürüyüş yolu) İ.S. 249-254 yılları arasında Aurelius Sopatros ve Cladius Theodoros kardeşler tarafından
yaptırıldığı stoa zemininde yer alan mozaikteki yazıtlardan anlaşılmaktadır.
Mozaik döşeme, geometrik desenlerden oluşan 15 farklı pano şeklinde
tasarlanmıştır. Bu mozaik üzerinde yer alan yazılar, hem yapının İlkçağ’daki
ismini, hem de finansmanı ile ilgili bilgileri aktardıkları için çok önemlidir.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
“Odeion aynı zamanda kent
meclisi (bouleuterion) toplantıları
için de kullanılmış olmalıdır. Ayrıca inşasından kısa bir süre sonra önüne
eklenen bir sahne yapısı ile (skene)
tiyatro olarak da işlev gördüğü sanılmaktadır. Kibrya, Roma İmparatorluk Dönemi’nde (İ.S.1.-4. yüzyıllar arası)
Küçük Asya Eyaleti’nin yargı merkezlerinden (conventus) biridir. Dolayısıyla bu yapı, eyalet çapındaki büyük
yargısal toplantılar için de en uygun yapıdır.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Odeion 31 sıralı oturma
yerleriyle yaklaşık 3.000 kişilik bir kapasiteye sahiptir. Bu büyüklükte üstü
çatı ile örtülü bir kamu yapısı olarak ülkemizde en dikkat çekici binalardan
biridir. Buna benzer bir odeion
yapısı da Likya’nın başkenti konumunda olan Patara’da bulunmaktadır.
Yapının
orkestra bölümünün zemininde renkli mermer plakalardan (opus sectile) yapılmış bir medusa
(gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan bir mitolojik figür) betimlemesi
yer almaktadır.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Kazı
çalışmalarından elde edilen bulgulara göre, odeion yapısının inşaat
faaliyetlerinin İ.S. 23 yılı depreminden sonraki imar faaliyetleriyle birlikte
başladığı anlaşılmaktadır. İ.S. 2.yüzyılın ilk yarısında tamamlanan yapıda
izleyen yıllarda süsleme repertuvarına eklemeler yapılarak görkeminin
artırıldığı tespit edilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere; İ.S. 249-254
yılları arasında sahne yapısının önündeki stoa tabanı yenilenerek mozaik
döşenmiştir. Yapı olasılıkla İ.S. 4.yüzyılda geçirdiği bir yangın sonrasında
kullanılamaz hale gelmiş ve tekrar onarılmamıştır.”(5)
Kibyra Odeionu yakınlarında İ.S. 23 yılındaki büyük deprem sonrasında kentin yeniden imarı sırasında Roma İmparatoru Tiberius'un yardımlarına kentin minnet duygularını ifade eden Caeserion (Roma imparatorlarına adanan tapınak) ve Erken Bizans Döneminde yapılan hamam yapısı; arkada odeion...
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Odeion yapısının hemen
komşuluğunda Geç Antik Çağ olarak
nitelenen Erken Bizans Döneminde; İ.S. 5-7.yüzyıllar arasına tarihlenen bir
hamam yapısı ile hemen onunla neredeyse kucak kucağa; İ.S. 23 yılındaki
depremde hasar gören kentin yeniden ayağa kaldırılmasında Roma İmparatoru Tiberius’un yardımlarına kent halkının şükranlarının
ifadesi olan bir Caeserion (Roma
imparatorlarına adanmış bir tür tapınak) yapısı yer alıyor. Caeserion’un tabliye düzleminden
kuzeydoğu yönünde bakıldığında kamu yapılarının arasında son yıllarda kazı
ekibi tarafından gerçekleştirilen restorasyonlar sonucu ayağa kaldırılan
anıtsal yuvarlak çeşme bütün görkemiyle yükseliyor. Şimdi oraya gidiyoruz.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Tiyatrodan
agoranın üçüncü terasında yer alan ve 2016 yılında kazılarda bulunup
restorasyon faaliyetleriyle ayağa kaldırılan anıtsal çeşmeye, tiyatrodan
agoranın üzerinde yer alan terasa doğru çalıların arasından ilerleyen bir
patikayı takip ederek ulaştık. Hava bazen kapanıp hafiften çiseliyor, daha
sonra yeniden güneş sıcak yüzünü gösterip, bizim ören yerini daha konforlu bir
şekilde gezmemize izin veriyordu.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Kibyra
antik kentinde 2006 yılında başlayan kazılar sırasında 2016 yılında anıtsal çeşme (tholos nymphaion) ortaya çıkarılmış. Daha sonraki yıllarda
restorasyonu tamamlanan çeşme, bugünkü haline getirilmiş. Çeşme, agora terasında
yer alan en görkemli yapı ve kentin neredeyse her noktasından izlenebiliyor.
Yuvarlak planlı ve 6 adet sütunla taşınan konik bir çatıya sahip çeşmeye su
temin eden künkler de bu restorasyon çalışmaları sırasında yeniden hayat
bulmuşlar.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Agoraya
inen yoldan çeşmenin bulunduğu terasa bir merdivenle ulaşılıyor. Kazı başkanı Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru, özellikle
agoranın üçüncü terasının sosyal ve kültürel anlamda kentin kalbi sayılabilecek
en önemli merkezi olduğunu, bu anlamda anıtsal çeşmenin de bu meydanın en
görkemli anıtı olarak öne çıktığını belirtiyor.(5)
Asılları Burdur Müzesi'nde bulunan Herakles'in üzerine uzandığı aslan postu ile Dionysos'un üzerine uzandığı panter postu heykellerinin replikalarının ağzından akan su içteki havuzu dolduruyor. Bize bakan Dionysos; sağdaki ise Herakles postları...
(Haziran 2023)
Dış havuza akışı sağlayan oluklardan biri; arkada iç havuzu dolduran aslan postunun ağzı...
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Anıtsal
çeşme, Kibyra’nın İ.S. 23 yılında
yaşadığı büyük depremden sonra Roma’nın desteği ile kentin yeniden planlanıp
kurulduğu bir aşamada inşa edilmiş. Kazılar Dairesi Başkanlığı’nın açıklamasına
göre; anıtsal çeşme, konik çatının dışında 168 adeti orijinal olmak üzere 192
adet parçanın birleştirilmesi ile restore edilmiş. Daire formundaki iç içe iki
havuzdan kentin dört farklı yönüne su sağlayan anıtsal çeşmede Burdur Müzesi’nde yer alan iki heykelin
(Herakles ve Dionysos) replikalarının kullanılması ve bu sayede tıpkı İlkçağ’da
olduğu gibi Herakles’in üzerine
uzandığı aslan postu ile şarap tanrısı Dionysos’un
uzandığı panter postundaki aslan ve panter heykellerinin ağzından suyun havuza
akması hedeflenmiş.
Çeşme ayağa kaldırılıyor. Havuzların restorasyonu sırasında; Arkeofili'de yayın tarihi: 22 Eylül 2016...
(https://arkeofili.com/kibyra-antik-kentinde-yeni-bulunan-2000-yillik-cesmeden-tekrar-su-akacak/)
Suyu ileten sistemlerin yeniden çalışır hale getirilmesi; toprak künklerin toparlanması ve restorasyonu
(https://arkeofili.com/kibyra-antik-kentinde-yeni-bulunan-2000-yillik-cesmeden-tekrar-su-akacak/)
(https://arkeofili.com/kibyra-antik-kentindeki-anitsal-cesme-restore-edildi/)
Mayıs
2023 tarihi itibariyle suyun akmasının hedeflendiği anıtsal çeşmede ziyaretimiz
sırasında heykeller altı sütunlu konik çatının altındaki yerlerine konulmuş
durumdaydı, ama su henüz akmıyordu. Ama havuz hala ıslaktı; demek ki yakın
zamanda havuz suyla doluydu. Havuzların suyla dolu halini gösteren fotoğraflara
ise, gezi sonrası internet ortamından erişebildik. Arkeofili’de 1 Haziran 2023 tarihini taşıyan bir yazıda yer alan
fotoğraflarda; aslan ve panterin ağızlarından akan suyla iç içe geçmiş iki
dairesel havuzun dolmuş olduğu görülüyordu.(6)
(https://arkeofili.com/kibyra-antik-kentindeki-cesmeden-tekrar-su-akiyor/)
Her iki havuzda suyla dolmuş. Arkeofili'de yayın yarihi: 1 Haziran 2023... Kazı ekibinin mutluluğu şu an tasavvur edilemez. Bizim de; her ne kadar biz Kibyra'yı ziyaret ettiğimizde sadece suyun ıslaklığını görsek dahi...
(https://arkeofili.com/kibyra-antik-kentindeki-cesmeden-tekrar-su-akiyor/)
Anıtsal
çeşmenin bulunduğu düzlemde ve kuzey yönünde A yapısı olarak isimlendirilmiş, ama tam olarak işlevi
anlaşılamamış ve tanımlanamamış bir yapı daha vardı. Yapının sadece bodrum katı
günümüze ulaşabilmiş; üst katında ne tür bir yapı olduğuna dair herhangi bir iz
mevcut değil. Kazı ekibinin yaklaşımı ise, yapının planı itibariyle tapınak ya
da bir kutsal alanla ilişkili bir yapı olabileceği yönünde. Üst yapıya ilişkin
mimari bloklar, daha sonraki dönemlerde olasılıkla yerlerinden sökülerek
yapının yakınlarından geçen Geç Antik Çağ’a ait bir sur duvarının yapımında
kullanılmış olmalıdır. Bodrum katın kazısı 2019 yılında tamamlanmış. Bodrum
katın tavanının masif blokları 6 adet paye tarafından taşınıyor. Bodrum kat
derinliği ise, açıklama levhasındaki bilgiye göre 4,7 metre…
Anıtsal çeşmenin kuzeyinde yer alan ve kutsal alan olduğu düşünülen A yapısı
(Haziran 2023)
A yapısının üst katından hiç bir iz yok; bazı mimari parçalarının agora terasında Bizans Döneminde oluşturulan sur duvarında kullanıldığına dair işaretler var.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Anıtsal çeşme ve A yapısını gezdikten sonra hemen alt düzlemde yer alan Agora, sütunlu cadde ve kentin alt
kotlarından başlayarak tiyatro düzlemine kadar uzanan ana caddesinin açılmış
olan bir bölümünü görmek üzere hafif meyilli bir arazide aşağı doğru yürüdük.
Anıtsal çeşmeden bu merdivenleri kullanarak agoraya doğru indik.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Stadion ve tiyatro arasındaki düzlük alanda konumlanmış, üst üste üç teras
halinde ve dikdörtgen planlı şekilde düzenlenmiş olan agoranın, 2006’dan beri sürdürülen kazılar sonrasında; ilk iki
terasın ticari, üçüncü ve en yukarıdaki terasın ise sosyal, kültürel ve dini
amaçlı olarak kullanıldığı anlaşılıyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
İlkçağda
agoralar halkın ticari, sosyal ve kültürel anlamda toplanma alanlarıdır.
Buralarda halkın alış veriş yaptığı dükkânlarla, sosyalleşip dinlendikleri
gölgelikli ve sütunlu galeriler yer alırdı. Kibyra
agorasında kuzey-güney ekseninde
uzanan bir sütunlu caddenin iki yanında dükkânlar ve halkın dinlenebileceği stoa, sütunlu caddenin güney ucunda ve
şehrin ana caddesiyle birleştiği noktada bir kutsal alana açılan gösterişli
süslemeleriyle dikkat çeken mermer bir kapı yer alıyor. Ayağa kaldırılan agora ve ana caddenin bütün unsurları, 2006’dan beri sürdürülen kazılar ve
restorasyon süreçlerinde gerçekleştirilmiş bulunuyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Sütunlu
caddenin kuzey ucunda; su temininde kullanılan künkleriyle birlikte izlenebilen
restore edilmiş bir anıtsal çeşme dikkat çekiyor. Ayrıca sütunlu caddenin
üzerinde bulunan dükkânların hemen önünde yer alan küvet şeklindeki bir küçük
havuzun varlığı ise, belki de bir balık pazarına işaret ediyor olmalı.
(Haziran 2023)
Yine
kazılardan elde edilen bulgulara göre; Erken
Bizans Döneminde; İ.S. 5. ve 6.yüzyıllarda Kibyra, agora merkezli giderek küçülen bir kent hüviyetine
bürünürken agoranın teras duvarlarının devşirme mimari elemanlar kullanılarak,
bir sur duvarına dönüştürüldüğü anlaşılıyor. Surdan kente giriş ise, daha
sonraki zamanlarda eklenen kapılarla sağlanmış. Bugünkü modern Gölhisar’a ve göl manzarasına hâkim
konumdaki agoranın güneybatı ve
kuzeydoğu teraslarında iki ayrı kutsal alanın bulunduğu, sur duvarında kazılar
sırasında tespit edilen mimari elemanlardan anlaşılmıştır.(7)
(Haziran 2023)
Şehrin ana caddesinin tiyatroya doğru devam eden bölümü ve sağda Erken Bizans Döneminde küçülen kenti koruma kaygısıyla ortaya çıkan kaleleşme eğilimini gösteren sur duvarları
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Şehrin nekropolünün bulunduğu en aşağı
kotlarından başlayarak tiyatroya kadar uzandığı düşünülen ana cadde, yaklaşık 800 metre uzunluğundadır. Agoranın güney ucunda yer alan kutsal alanın hemen altındaki bu ana
caddenin bir bölümü, kazılar sırasında açılmış ve basamaklar şeklinde iki
düzlem arasındaki yükselti farklılığından kaynaklanan merdivenli cadde,
restorasyon sonrası su sistemlerini içeren alt yapısıyla birlikte ziyarete
açılmış durumda; ziyaretçilerini bekliyor.
Şehrin nekropolünden tiyatroya kadar uzanan ana caddesinin agora terasları arasındaki kot farkını kapatmak amacıyla yapılmış merdivenli bölümü
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Agora’dan ayrıldıktan sonra
çalılıklar arasındaki yürüyüş patikalarını takip ederek ören yerine giriş
yapmak üzere hazırlanmış park yerlerinden ikincisine ve stadion girişine ulaştık. Stadion’un
İlkçağ’da bir anıtsal giriş kapısının (propylon)
bulunduğu bu noktada, Erken Bizans Döneminden kalma bir anıtsal mezar yapısı bulunuyor. Duvarları moloz taşlarla örülmüş,
bodrum ve zemin kattan oluşan iki katlı ve aşağı yukarı kare planlı bir yapı
görünümü arz eden anıt mezarda; kayaya oyulmuş gömü odaları nedeniyle esas gömünün
bodrum katında gerçekleştiği anlaşılıyor. Kazı ekibine göre; zemin kat ise,
müstakil olarak kentin önemli kişilerinden birine tahsis edilmiş ve bu amaçla
kullanılmış bir mezar odası olabilir.(8)
Stadion girişinde Erken Bizans Döneminden kalma devşirme malzeme ve moloz taş kullanılarak yapılmış iki katlı bir anıt mezar
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Stadion, “U” şeklinde; kuzeye
bakan ucu anıtsal giriş kapısına yönelik konumda ve yaklaşık 12 bin kişilik
oturma kapasitesine sahip bir Roma dönemi yapısıdır. Zaten Kibyra’da günümüze ulaşan yapıların tümü Roma döneminden kalma…
İ.S. 23 yılında yaşanan büyük depremden sonra kentin yeniden imarı sırasında stadion yapısının da yeniden yapıldığı
anlaşılıyor. Deprem öncesinde bu alanın ne tür bir işlev gördüğüne dair bir
bilgi kaynaklarda mevcut değil; ama büyük olasılıkla yine atletizm yarışmaları
için kullanılmış bir alan olması muhtemel. Roma Döneminde atletizm
yarışmalarının dışında, gladyatörlerin birbirleri ile ya da hayvanlarla
yaptıkları dövüşlerde önemli bir işlev üstlendiği, ayrıca Kibyra’da bir dönem 2.000’e varan gladyatörün bu dövüşlere
katılarak kentin önemli bir çekim merkezi haline geldiği ve bu işlevi üzerinden
önemli bir gelir elde ettiğine dair bilgiler mevcut.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Stadion’un
bugün batıda yer alan 21 sıradan oluşan ve doğal bir yamaca yaslanan oturma
sıraları ayakta yer almasına karşılık, doğu yönünde yer alan sıralar ise, yapay
olarak oluşturulmuş ve bir istinat duvarıyla tahkim edilmiş yamacın tarihte
yaşanan büyük depremler sonrası tamamen çökmesi nedeniyle dağılmış durumda
bulunuyor. Batıdaki sıraların en üst düzleminde yer alan ve üstünün doğal
etkilere kapalı olması nedeniyle seyircilere konforlu geçiş olanağı sağlayan;
üstü örtülü bir kemerli portiko ile anıtsal giriş kapısı (propylon), muhtemelen İ.S. 2 yüzyıl sonları ile 3.yüzyıl başları
arasında yapıya eklenmiş olmalı.(9)
(Haziran 2023)
Batı tribünleri üzerinde yer alan konforlu portiko düzlemi ve karşıda şimdi yıkılmış durumdaki yapay doğu yamacı
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Yapının
güney ucunda Stadion’a açılan tonozlu
bir tünel girişi varlığını hala koruyor. O yıllarda dövüş için Stadion’a çıkacak gladyatörler giriş
için bu tonozlu tüneli kullanırlarmış. Tünelin içinden geçerek Gölhisar’a hâkim bir tepeciğe
ulaşıyorsunuz. Güney yanımızda derin vadilerle parçalanmış bir topografya
yükseliyor batıya doğru. Kumul tepelerini andırıyor sanki yükseltiler. Üzerleri
geniş makilik alanlarla kaplı genellikle… Orman örtüsü daha yükseklerde; çok
daha yükseklerde…
(Haziran 2023)
Stadion'a son bakış...
(Haziran 2023)
Stadion’u gezdikten sonra stadion’un
batı tribünlerinin üzerindeki portiko
düzleminden geçerek arkasındaki bir tepelikte, ama biraz daha güneyde yer alan Bazilika’yı görmek için yeniden yukarıya
doğru yürüdük. Yamacı tırmandıktan sonra, makilikler arasından güneye ve daha
sonra doğuya doğru yönelen bir patikayı takip ederek, bir yarın hemen kıyısında;
sanki bir gemi pruvası gibi vadiye doğru uzanmış konumdaki Bazilika yapısına ulaştık.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Yukarıdaki
anlatımdan da anlaşılacağı gibi Bazilika
kentin hâkim noktalarından biri üzerinde ve doğu-batı doğrultusunda yer alıyor.
Yapı üzerindeki kazı çalışmaları 2019 yılında başlamış. Üç nefli, bazilika
planlı Erken Bizans Dönemi yapısı olan kilisede naos, doğu ucunda 4 basamaklı bir apsisle sonlanıyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Yapının
genel planı, dikdörtgen bir çevre duvarı içindeki iki sıra bir sütun dizisi ile
üç nefe bölünmüş naos, ardından narteks (giriş
holü) ve önündeki atriumdan (ön avlu) oluşuyor. Yapı
dıştan dışa 20*48 metre ölçülerinde dikdörtgen şeklinde tasarlanmış. Bazilika
planlı kilise, Erken Bizans Döneminde; İ.S. 4.yüzyılda inşa edilmiş.(10)
Doğu yönünden naosa bakış
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Kilisenin
en ilginç bölümlerinden biri de, vadiye doğru en güneyde yer alan mezar
odaları… Kilisenin doğu ucunda iki oda şeklinde düzenlenmiş mezar odalarında
İlkçağ’dan kalma lahitlerin de kilisede kullanıldığı, ayrıca güney terasında
bölmeler arasında yere kazılmış ve çevresi tuğla ile örülmüş halde ilave mezar
çukurlarının bulunduğu alanlar izlenebiliyor. Bu mezarlardan birkaç tane de
kilisenin ön cephesinde bulunan giriş avlusunda yer alıyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Neredeyse
5 saate yaklaşan Kibyra Antik Kenti
dolaşmalarını kentin en alt kotunda bulunan basamaklı ana caddesinin girişi ve
onun iki yanında yer alan Nekropolis
ile tamamlamak üzereyiz.
Kentin
doğu girişinde yer alan nekropol yolu,
her iki yakasında yer alan anıt mezarlar nedeniyle bu adla anılıyor. Yolun her
iki tarafında anıt, lahit ve basit kiremit örtülü mezarlar ile yuvarlak mezar
sunakları yer alıyor. Olasılıkla kentin kuruluşu ile birlikte (İ.Ö. 4. yüzyıl)
yapımı tamamlanan nekropol yolu, İ.S.
417 yılındaki depreme kadar orijinal haliyle kullanılmış. Yol ve kaldırım taşı
olarak kullanılan çeşitli mezar anıtlarına ait parçalar, depremin ardından
yolda bazı tadilatlar yapıldığını gösteriyor. Nekropol yolunun kullanımı, tadilatlar sonrasında; İ.S. 9.yüzyılda
kentin terk edilmesine kadar devam etmiş olmalı.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Nekropol
yolundan batıya doğru yüründüğünde kentin anıtsal giriş kapısına ait
yıkıntılara ve taş yığınlarına ulaşılıyor. Ayakta herhangi bir bölümü kalmamış
olan anıtsal giriş kapısı, ortada dört ayaklı, üç kemerli kapıdan ve iki yanda
birer yüksek yuvarlak kuleden oluşmaktaymış. Kazı ekibinin değerlendirmesine
göre; İ.S. 1.yüzyılda inşa edilen kapı, İ.S. 2.yüzyılda son şeklini almış
olmalıdır.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Nekropol Yolu'ndan Gölhisar kasabasına bakış
(Haziran 2023)
Kibyra çiçekleri
Kibyra’yı
yukarıdaki Roma Hamamı’ndan başlayarak gezerken, ilk onun adını anmıştık; misk adaçayları… Lila-pembe arası
renkleri ve İzmir civarındaki dağlarda rastladığımız çoğu adaçayı (salvia officinalis) çiçeklerinden geniş
taç yapraklarıyla ayrışan bir türdü bunlar. Tiyatroda yıkık oturma sıralarının
arasında, yürüyüş patikalarının kıyısındaki düz alanlarda ya da yamaçlarda her
yerde onlardan vardı; salvia sclarea…
Bazilika önlerinde misk adaçayları (salvia sclarea)
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Sarı alisyumlar (alyssum sp.) tiyatro yolunda öbek
halinde toplaşmışlardı. Sapsarı çiçekleriyle oldukça göz alıcıydılar.
Alisyumların halk arasında bir zamanlar kuduz köpek ısırmalarında
kullanıldığına inanılırmış. Bu nedenle bir diğer adı da kuduz otu olarak biliniyor. Turpgiller (brasssicaceae) ailesine mensup ve süs bitkisi olarak bahçelerde
farklı türlerde yetiştiriliyorlar.
(Haziran 2023)
Tiyatroda
rastladık onlara; açık lila renkli hatmilere…
Dal gibi uzayıp gitmişlerdi sanki göğe doğru… Türlü renkli türevleriyle yaz
aylarında özellikle Ege’de sıkça rastladığımız hatmi çiçekleri de tıbbi bitki olarak kullanılıyor. Hatmi çiçekleri, halk arasında öksürük, grip, soğuk algınlığı gibi solunum
yolu hastalıklarına karşı kullanılan, halk arasında, silindir çiçeği, deve
gülü, gülhatmi gibi isimlerle anılan ve ebegümecigillerden
bir bitki olarak biliniyor.
(Haziran 2023)
Mor taç fiğleri ya da körigenlere (securigera varia) Kibyra’nın
kuzeyindeki bir tepenin üzerinde; bütün ihtişamı ile yükselen yuvarlak anıtsal
çeşmenin civarında ve Bazilika
yakınlarında denk geldik. Çalılıkların önünde mor renkli çiçekleriyle biz de
buradayız der gibiydiler.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Biraz
ileride A yapısı yakınlarında gördük
ilkin onları. Daha sonra stadion’a
giderken, çalı ve kaya diplerinde rastladık kaya
kekiklerine. Oldukça keskin kokularıyla ve mor renkli güzelim çiçekleriyle
toprağa bir halı gibi yayılmışlardı; lamiaceae
ailesinden tyhmus doerfleri’ler….
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
Sonra
tarla sarmaşıkları; uçuk pembe renkleriyle; aynı kökten çıkıp sıkış tepiş, agora
alt düzlemine ve stadion toprağına halı gibi yayılmış gibiydiler. Sarmaşıkgiller
(convolvulacaea) ailesine ait çok
yıllık otsu bir bitki olan tarla sarmaşığının da (convolvulus sp.) çok sayıda türü var. Kibyra’da gördüğümüz örnekleri (convolvulus
arvensis), beyaz-açık pembe arası; merkeze doğru beyaza çalan rengiyle
dikkat çeken, koloni şeklinde, toprağa yayılarak gelişen bir özellik arz
ediyor.
(Haziran 2023)
(Haziran 2023)
İzmir
civarında bahar aylarında sıkça görmeye alıştığımız mor renkli kadın aynalarına
(legousia pentagonia) burada da
rastladık. Çançiçeğigillerden (campanulaceaea) olan bu bitkiye İlkçağ’da
“Venüs’ün aynası” derlermiş. Ortaçağ’da
Hristiyanlığın etkisiyle “Meryem’in aynası”na
dönüşmüş ismi. Bitkinin çiçek örtüsü, belki de kadın aynasının çiçeklerinin parlak güneş ışığını yansıtması
nedeniyle, antik çağ aynalarına benzetilirmiş. Rivayet odur ki; Venüs’ün
yanında yansıttığı her şeyi çok güzel gösteren sihirli bir ayna varmış. Ancak
tanrıça günlerden bir gün bu aynayı düşürmüş. Aynayı bir çoban bulmuş ve
kendine çevirdiğinde aynada gördüğü aksine aşık olmuş. Venüs’ün oğlu aşk
tanrısı Cupid (Yunan versiyonu Eros) bu durumu görünce aynayı çobandan almış ve
kırmış. Aynanın kırılan her bir parçası da kadın
aynası olarak bilinen çiçeklere dönüşmüş. Tür adı Latince taç yaprakların
sayısına işaret eden beşgen anlamındadır.(11)
(Haziran 2023)
Bazilika yakınlarında gördük
düğün çiçeklerini (ranunculus sp.) …
İlk olarak babamdan öğrenmiştim bu güzelim sarı çiçeklerin ismini. O su düğün çiçeği
(ranunculus aquatilis) derdi bunlara.
Karşıyaka’daki bahçemizde bahar aylarında ilk bunlar açardı önden. Mart ayında
patlardı topraktan kendi kendine. Önce ince sapı baş verir; arkadan geniş
yaprakları belirir ve en son tomurcuklanıp o parlak ve sapsarı çiçeklerine yol
açardı kendince. Bu şekilde evin arka bahçesi sarı renge boyanırdı bir anda.
Sanırım soğanlı bitkilerdendi. İşte “Kibyra
florası”nda son örnek de belki de babamdan ilk öğrendiğim çiçekti; su düğün çiçekleri…
(Haziran 2023)
Bunun
yanında dağ taş pırnar meşesi, yer yer sandal ağaçları ve ağaç örtüsü olarak
kızılçamlar dikkat çekiciydi. Ama Kibyra
ören yeri genellikle tipik Akdeniz bitki örtüsü makiliklerle kaplıydı
denebilir.
Bitirirken...
Vakit
yavaş yavaş akşama doğru ilerliyordu. Doya doya gezmiştik Kibyra’yı. Hem tarihi, hem de doğal dokuyu içimize sindirdiğimiz
güzel bir günü, Gölhisar’ın batıya
doğru yükselen yamaçlarında; derin vadilerle bölünmüş bu üç tepesinde geçirmiştik
nerdeyse. Keyifli ve verimli bir geziydi doğrusu. Şimdi sırada Gölhisar’ın merkezinde belki meydanda
bir yorgunluk kahvesiyle geçecek anlar; daha sonra Denizli’ye dönüş yolculuğu; Kavun diyarı Acıpayam’a bir göz atıp içinden geçmece, Serinhisar’da leblebi
molası, Tavas’ta kokoreç; Honaz’a selam ve akşama ise yine Denizli… Özetle böylesine kaygısızca
gezmek güzeldir. Ne mutlu gezginlere, ne mutlu doğaya ve köklerimize değer
verenlere…
Dipnotlar:
(1)
Strabon; Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV); Çeviren:
Prof. Dr. Adnan Bekman; Arkeoloji ve Sanat Yayınları; 3.Baskı, İstanbul-1993;
sayfa: 138-139
(2)
Kibyra ören yeri açıklama levhaları-Roma Hamamı
(3)
Kibyra ören yeri açıklama levhaları-Tiyatro
(4)
Bkz. https://www.cerciyusuf.org/ssclarea
(7)
Kibyra ören yeri açıklama levhaları; Ana Cadde ve Agora
(8)
Kibyra ören yeri açıklama levhası; Anıt Mezar
(9)
Kibyra ören yeri açıklama levhası; Stadion
(10)Kibyra ören yeri açıklama levhası; Bazilika
(11)Kadın aynası ile ilgili olarak bkz.
https://kocaelibitkileri.com/legousia-pentagonia/
(12)Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC