PAŞA ÇEŞMESİ’NDEN KAPLAN’A DOĞRU
5 Haziran 2014
İbrahim Fidanoğlu
İsmini Roma dönemindeki en küçük idari birim; Kome’den alan Güme Dağı, Tire’nin
sırtını verdiği Aydın Dağları’nın bir uzantısı olup, 1307 metrelik Kömürcü Gediği geçişi ile derin
vadilerle kaplı Aydın Dağları’nın arka dünyasına doğru geçit verir. Varlığını
aynı isimle sürdüren Güme Köyü ise,
bugün bu dağın sırtlarından hala Tire’ye bakmaktadır. Dağın arka yüzünde; kıvrım
kıvrım ilerleyen dar asfalt, bir yanda Yamandere
ve Dibekçiler Vadileri’ni, diğer
yanda ise ilerde bunlarla birleşecek olan İkizdere
Vadisi arasında; aslında Aydın Dağları’nın yüzlerce yıllık büyük bereketini
İzmir Limanı’na taşıyan deve kervanlarının kullandığı bir kervan yolu güzergâhını
izler. Yolun sonunda son yıllarda İkizdere
Vadisi’nin önünün bir bentle kapatılmasıyla elde edilen baraj ve baraj gölüyle
bölgenin topografyası değişmiştir. Bir kervan köprüsünün de bulunduğu Köprüova Köyü’nden itibaren eski yolun güzergâhı
da değiştirilerek bitik topraklarla (Aydın yöresinde konglomera özelliği gösteren bereketli topraklara verilen isim) yüklü
tepelerin arasından süzülerek baraj gölünün üst düzleminden İncirliova’ya
bağlantısı sağlanmıştır.
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Köprüova Kervan Köprüsü
(Nisan 2007'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Tire Paşa Çeşmesi
(Nisan 2007'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Güme Dağı’nın ön ve arka yüzündeki iklim ve bitki örtüsü şartları önemli
farklılıklar gösterir. Dağın kuzeye bakan yüzü kışları ne kadar rüzgârlı ve kar
yağışlı da olsa, güneye bakan yüzünde ılıman bir hava karşılar yolcuyu. Tire-İncirliova geçişi, aslında
Cumhuriyet döneminin ilk yıllarındaki kalkınma seferberliğinin simgesi
sayılabilecek önemli bayındırlık hamlelerinden birini temsil eder. O yılların
İzmir Valisi Kazım Dirik zamanında
İzmir havalisindeki dağ geçişlerinde yürütülen bu kampanyanın birçok örneğini Bozdağ
ve Aydın Dağları geçişlerinde; Tire, Ödemiş, Kemalpaşa, Foça, Karaburun ve
Aydın’a geçiş noktalarında görmek hala mümkündür. İşin güzel tarafı ise, imece
usulüyle ve köylünün katılımıyla gerçekleştirilen bu bayındırlık eserlerinin
hatırası adına bu geçişlerin bir noktasına estetik taş işçilikleri ile dikkat
çeken çeşmeler ve zafer taklarının yaptırılmasıdır. Ne yazık ki, bugün hüzün
veren; bu Paşa Çeşmelerinin pek çoğunun orijinal halinin korunamaması,
sularının akmaması yada son derece yozlaşmış bir halde şekil değiştirmiş
olmalarıdır. Bu yapıların başına gelen en dramatik olanı ise Kemalpaşa Torbalı
geçişinde Karabel Zafer Takı’nın yaklaşık 20 yıl önce bir yol genişletme
çalışması sırasında acımasızca yıktırılarak katledilmesidir. Bu da bizim halk
olarak, ülkemizin tarihi ve kültürel mirasına zaman içinde ne kadar sahip çıkıp
çıkmadığımızın delili olmalıdır.
Aydın Dağları'nın saklı vadileri; Akmescit'e doğru
(Şubat 2011'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Kömürcü Gediği'nin arka dünyası
(Aralık 2007'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Güme'nin florası; kestaneler ve sığırkuyrukları
Kömürcü Gediği Geçidi öncesinde de, benzer bir çeşme bulunmakta ve bu yolun açılışının hatırasını yoldan gelen geçenlere hatırlatmaktadır. Bu çeşmenin ismi, halk arasında Kazım Dirik’ten dolayı birçoğu gibi Paşa Çeşmesi adıyla anılmaktadır. Suyu son derece lezzetli olan çeşmenin üst düzleminde bugün; içkisiz bir kır lokantası ve çay bahçesi bulunmaktadır.
Ova sis altında; kestaneler ve sığır kuyrukları
Meteorolojik raporlara göre gün içinde sağanak yağışların beklendiği bir
atmosferik çerçevede yürüyüşe başlayış noktamız oldukça sıcak bir havada Paşa
Çeşmesi oldu. Bir süre; Güme’nin arka
dünyasına doğru bir geçiş noktasını temsil eden Kömürcü Gediği’ne doğru ilerleyen Tire-İncirliova asfaltından yürüdük.
Cambazlı Köyü’ne bu yoldan aşağı
doğru ayrılan sapağı ve Tire’nin bilindik isimlerinden Ali Efe’nin Kabaklı Yaylası
ile Büyükkemerdere Köyü’ne doğru
sapan yol ayrımlarını da arkamızda bıraktık. Bir süre sonra Tire Belediyesi’nin
paraşüt atlama noktası olarak hazırlanmış olan düzlüğe ulaştık.
Yol kenarında sığırkuyruklarının seromonisi
Yol boyunca ovadaki Tire ve
karşı yamaçtaki Cambazlı Köyü’nün
manzaraları, Değirmendere ve diğer
dere yatakları ile ovaya doğru alçalan derin vadilerin seyri doyumsuzdu. Hele o
yol kenarlarındaki büyük coşkunun ifadesi olarak niteleyebileceğimiz sığırkuyruklarının sapsarı binlerce
çiçekleriyle doğadaki o eşsiz seremonileri, anlatılır gibi değildi. Yamaçlardan
vadi diplerine dek uzanan kestanelikler ve ceviz ağaçları, bu havzanın hâkim
bitki örtüsünü oluşturmaktaydı. Paraşüt atlama alanına geldiğimizde, bahçeler
arasına doğru yönelen oldukça düzgün bir toprak yola saptık.
Güme'nin kestanelikleri
Adaçayı ocakları
Sığırkuyrukları
Açık lila renginde öbek öbek ada çayları, zemin örtüsü olarak kestanelikler
arasında eğrelti otları, zaman zaman sandal ağaçları, melengeçler, bahçelerin
sınırlarından dışarı doğru sarkmış; yörede kebap eriği diye bilinen enfes
lezzetiyle erik ağaçları, bembeyaz çiçekleriyle böğürtlenler toprak yolun
seyrine doyulmaz bitki örtüsünün temel unsurlarını oluşturuyordu.
Gezginler, Güme Dağı'ndaki paraşüt atlama alanından Kaplan'a doğru ilerleyen bahçeler arası yoluna girmekteler.
Anıt kestaneler
Gezginler, sis altında taban örtüsü eğreltiotları arasındalar.
(İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
(İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Altında yemek yediğimiz kestane ağacı
Gezginler sis altında...
(otomatik çekim)
Biraz sonra; Güme’nin zirvelerinden inen sis, her yeri kapladı. Tenimizi sıyırarak geçen serin hava, biraz ileride yağmura döndü. Ama yağmur sağanaktan daha çok, inceden yağan sürekli bir yağmur şeklindeydi. Zaten bir süre sonra da etkisini kaybetti. Biz yürüyüşümüze bahçeler arasından devam ettik. Amacımız Tire’nin tam üstünden ilerleyerek ovaya paralel bir düzlemden Kaplan Köyü’nün üstündeki sırtlara ulaşmaktı. Ondan sonra, Kaplan Köyü’nün merkezine doğru inmek bizim için sorun olmayacaktı.
Gezginler, sis altında Kaplan'a doğru yürürken...
Kaplan yolunda rastladığımız kır çeşmesi
Karaağaç (Garıngeç) çiçekleri
Sis altında eflatun; bir tür fiy bitkisi
Bir süre sonra bir yol ayrımına yakın bir noktada; bir kır çeşmesi ile
karşılaştık. Hasan Hoca’nın bu rotada yürüdüğü son nokta bu çeşmeydi. Bundan
sonra yolun ve patikaların gidişatına bağlı olarak rotamızı kestirmek, tamamen
sezgisel yöntemlerle devam etti. Çünkü çeşmeden biraz sonra arı kovanlarının
bulunduğu bir düzlükte yol bitti. Tarla sınırlarına çekilmiş çitleri aşarak ve
yönümüzü Kaplan’ın üst düzlemindeki
bir doğrultuya göre ayarlamamız gerekti.
Güme Dağı'ndan Tire'ye bakış
Biraz ilerde taban örtüsü olan pırnarlar, keçi geveşleri, sandal
ağaçları ve melengeçler, sığırkuyrukları, böğürtlenler ve diğer makilik örtünün
sıyrılıp topraktan koparıldığı bir açık alanla karşılaştık. Yeni dikilmiş ceviz
fidanlarının bulunduğu dönümlerce diye tanımlanabilecek genişlikteki arazinin
ortasındaki bir kulübenin ovaya bakan ön yüzünde; biri bayan dört kişinin
yaktığı ateş dikkatimizi çekti. Anlaşıldığı kadarıyla yağan yağmurdan dolayı
ıslanmış ve kurunmaktaydılar. Onlara doğru ilerledik.
Yolun bittiği ve arı kovanlarının bulunduğu düzlük
Derme çatma kulübenin önünde yanan ateşin etrafındaki kişilerle
tanıştık. Bayan ziraat mühendisi olup, arazinin yeni sahipleri için danışmanlık
yapıyormuş. Diğer beyler ise, Adana ve Ankara civarından kişiler olup, bu
araziyi özellikle ceviz dikmek üzere 2B kapsamında merkezi iktidar tarafından çıkarılan
yasa çerçevesinde Ankara’dan satın almışlar. Aşağıdaki Kaplan köylülerinin bu
durumdan haberi var mı yok mu orasını pek anlamadık. Arazi, o kadar büyük bir
alana yayılmış ki; Tire’ye inip başınızı Kaplan Köyü’nün üst düzlemine doğru
çevirdiğinizde; ne yazık ki doğanın yüzyıllarca biriktirdiği toprağı erozyona
karşı sımsıkı tutan o maki örtüsünün acımasızca kazınarak ortadan kaldırıldığı
o çırılçıplak alan ayan beyan görünüyor. Ta uzaklardan gelip; Tire’nin
tepelerindeki bu arazileri, acımadan bu hale getirip, bize bir de doğa
yürüyüşlerimiz esnasında “ilahi bilgi” adına ne öğrendiğimizi sorgulayan “profesör” unvanlı bir kişinin de içlerinde
yer aldığı bu girişimci beyefendilerin maharetlerine ne demeli; onu da bilemedik
doğrusu…
Karaağaçlar (garıngeç) çiçekte...
Önde sığırkuyrukları; ova yağmura gebe...
Yöreye özgü pembe çiçekler
Gördüğümüz tablo canımızı sıkmıştı. Aşağı doğru; köylünün daha önceki
yıllarda yaptığı kestanelikler, ceviz ağaçları ve daha aşağılarda bahçeler
başladı. Yukarıdaki taban örtüsü kaldırılmış araziye çıkan yol üzerinde çalışan
kepçeleri kırılmış ve arızalı durumdaydı. Yukarı çıkan Burdur plakalı arabadaki
işçilerin bu hafriyat işi için tutulmuş olduklarını düşündük. Biraz daha
yürüyünce Hisarlık yönünden gelen asfalta kavuştuk.
Yöreye özgü endemik bir bitki; Tire gülü (coryhantus oriantalis)
Yine sığırkuyrukları
Gezginler, sığırkuyuruklarının ardında; Kaplan'a doğru inerken...
Kaplan'a doğru inerken, böğürtlenler çiçekte...
Kaplan yolunda sarı çiçeklerin (Tire gülleri) güzelliği
Yeldeğirmeni Kayası'nda bir delikanlı; sene 2007
(Mart 2007'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Asfaltı takip ederek varacağımız son nokta, Kaplan Köyü idi. Yel Değirmeni Kayası
diye adlandırılan ve Fesattepe
altındaki Yörükler Gediği ile Küçük Menderes Ovası’na hâkim konumdaki
boşluğa doğru bir gemi pruvası gibi uzanmış muhteşem kaya üzerinde biraz
dinlendik ve manzarayı doya doya seyrettik. Kıvrıla kıvrıla asfalttan köyün
merkezine doğru inerken çiçekteki kestane ağaçlarının fotoğraflarını çektik.
Çiçekler her zamanki gördüğümüz ince kesitli çiçeklerden daha farklı ve
tüylerle kaplı idi. Köyün üst düzleminde yer alan dev kestanelikler arasına
saklanmış birkaç kır lokantası ve onlarca villa; Kaplan’ın yeni sahiplerinin temsil ettiği bir sürecin habercisi
gibiydiler.
Gezginler, Kaplan yolunda...
Kaplan’a her geldiğimizde, ovaya hâkim konumdaki köy kahvehanesinde yine bir
süre oturduk. Yerel dildeki Yahşibey
Ovası ve aşağıdaki sıcaklardan iyice küçülen Karagöl ayaklarımızın altındaydı sanki. Keyifle çaylarımızı
yudumladık. Kahvecinin Kaplan Köyü’nün
yukarılarında karşılaştığımız 2B arazisindeki makilik örtünün katledilmesi ile
ilgili yorumu ise ilginçti: “Ağabey; onlar işi Ankara’dan bitirmişler. Bizim
oralara ulaşacak gücümüz olmadı ki hiçbir zaman. Biz Kaplan köylüleri, hep
kaybedenlerin tarafındaydık her zaman…”
Kaplan'dan Tire'ye inerken...
Uyanıkların dayandığı yegâne tez; milli ekonomiye olan katkıydı. Bu
verimli topraklara makilik örtü gibi hiçbir işe yaramayan ve ekonomik değeri
olmayan bitkiler yerine ceviz gibi, kestane gibi, Karaburun’un Gerence Körfezi’ne bakan yüzündeki
yamaçlarda olduğu gibi zeytin türünden ekonomik değeri yüksek fidanlar
dikilmeliydi.
Kaplan Köyü yakınlarında İncecik Köprüsü
(Mart 2010'da İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir)
İncecik Köprüsü üzerinde bir başka delikanlı; Tireli dostumuz Ahmet Tamer
(Mart 2010'da İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir)
Bunlar; bugüne kadar kimsenin ve hatta bize hatırlattıkları o ulu
bilincin dahi düşünemediği şeyi düşünmüşler ve yüzyıllarca bu toprakların
erozyona direnişinin sembolü olan geven gibi, keçi geveşi, pırnar meşesi,
melengeç ve mersin çalıları gibi makilik örtüyü topraktan kazıyarak o toprağın
en verimli tabakasını gelecek yağmurlara ve sele karşı savunmasız bırakmak gibi
bir aymazlığı keşfetmişlerdi.
Kaplan'dan inerken Yavukluoğlu Külliyesi
(Mart 2010'da İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir)
Ama örneğin; yıllardır Karaburun’un Gerence Körfezi’ne bakan yüzündeki
yamaçlarda makilik örtüsü sıyrılmış toprağın, sellerle aşağıdaki büklerden
nasıl denizi kahverengine boyadığını; bir zahmet bu beyefendiler ve
hanımefendiler yağmurlu bir günde bu yöreye uğrayıp bir baksalar ve doğanın
kendisine karşı yapılan insafsızca davranışlardan nasıl intikamını aldığını
ibretle bir kez daha görseler; eminim bizleri ve bizim gibi düşünenleri daha
iyi anlayacaklar. Ama ne yazık ki; o zaman gelene kadar; iş işten geçmiş olacak
ve toprak toz olup denizlere doğru akıp kaybolacak.
Kaplan Köyü'ne doğru kestaneler çiçekte...
Bizim bu konuda söyleyeceğimiz yegâne şey; yüzyıllardır bu topraklarda
yaşayan ve doğanın koşullarına uygun olarak yaşamak zorunda olduklarını
binlerce yıllık deneyim sonrasında yeniden ve yeniden öğrenen o bilge ataların,
bu bilgiyi bugünkü nesillere aktaramadığıdır. Bu da bize hasa bir özellik olsa
gerektir.
Üzeri tüylerle kaplı kestane çiçekleri
Kaplan’dan aşağıya kır lokantalarını ve nerdeyse yüz yılık çeşmeleri arkamızda
bırakarak Kaplan Deresi, Beyler Deresi ve diğer derelerin zaman
içinde akıp kaybolduğu vadilere doğru inmeye başladık.
Kaplan Deresi, Güme Dağı’nda yer alan Kaplan Köyü’nden ovaya doğru akar. Aşağıda derenin bir kolu, Beyler Deresi adını alır. Beyler Deresi’nin ovaya kavuştuğu
noktada ise 15.yy. yapısı Yavukluoğlu (Yoğurtluoğlu) Külliyesi
yer alır. Dönemin güçlü kişilerinden Yoğurtluoğlu
Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliyede cami, rasathane, imarethane,
medrese, şadırvan, muvakithane ve kabristan bulunmaktadır. Yapılar kompleksi,
son yıllarda önemli bir restorasyon süreci yaşamış olup, bugün için Tire’nin
eski haline göre küçülmüş de olsa yüz akı eserlerinden birini temsil eder.
Yavukluoğlu Külliyesi; cami
(Eylül 2005'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Yavukluoğlu Külliyesi'nde namaz vakitlerinin belirlendiği muvakithane (rasathane)
(Eylül 2005'de İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.)
Harlak, Tire’ye hâkim tepelerden belki de en güzellerinden birisidir. Adı üzerinde harıl harıl akan su anlamına gelmektedir. Bu su, şimdi tamamen yolun altındaki dehlizlerden eski Bedri Bey Deresi yoluyla düze iner. Bir zamanlar Harlak Meydanı’nda çok büyük bir çınarın olduğunu yörenin sakinleri anlatıyor. Hatta çınarın beli o kadar büyümüş ki, yolu kaplamış, o yoldan yüklü develer geçemez olmuş. Zamanla da çınarı kesmişler. Şu anda meydanda zamanın tanığı kara servi ve altında ismini kimsenin bilmediği bir Horasan Ereni yatmaktadır ve belki de bu mahallenin yüzlerce yıl önceki kurucu atasıdır. Bugün Tire’nin Cumhuriyet Mahallesi’nde oturan pek çok insanın ataları, orada yaşamıştır. Tire’nin zaman içindeki değişimi, buralarda yaşayan halkın ovaya ve apartman dairelerine doğru yönelişini tetiklemiştir.(1)
Molla Yokuşu
(Ocak 2007'de İ.Fidanoğlu tarafındann çekilmiştir.)
Kaplan’dan dere yataklarını takip ederek düze inişimiz neredeyse bir saati buldu. Güme Dağı’nın tepesinde; Paşa Çeşmesi’nde bıraktığımız aracımıza akşam karanlığı bastırmadan ulaşmak için, Tire’den lojistik destek almak; bunun için de Tire’nin merkezine kadar yürümek zorundaydık. Şimdi bir mahalle konumundaki Harlak Deresi’nin bulunduğu havza ve yakınındaki yatırın yanından daracık sokaklara doğru süzüldük. Sepet ören Romanlar, umarsızca baktılar bize doğru. Ovanın sıcağı akşama doğru da olsa hissedilir düzeydeydi. Yol arkadaşımız Tireli Ahmet Tamer’in Tire İstasyonu’nun arkasındaki arabası, bizi Paşa Çeşmesi’ne ulaştıracak yegâne seçeneğimizdi.
Arabaya ulaştıktan sonra motorize bir şekilde Güme Dağı’na tırmanmak ve Paşa
Çeşmesi’ne ulaşmak fazla bir zamanımızı almadı. Yanımızdaki boş su
bidonlarına şerbet gibi Güme suyundan doldurduktan sonra, Tireli ekip
arkadaşlarımızla vedalaşarak yeniden bu kez İzmir yönüne doğru yola çıktık.
Dipnotlar
(1) Hasan Doğan’ın anlatımlarından yararlanılmıştır.
(2) Fotoğraflar, yazıda belirtilenler dışında; yürüyüş sırasında
Mehmet Yavuzcezzar tarafından
çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Her zaman ki gibi çok keyifle okudum ancak fotoğrafların bir kısmı görüntülenemiyor malesef...
YanıtlaSilSayın yorumcu; Farklı internet servisi sağlayıcılarıyla yaptığımız kontrolde tüm (40 adet) fotoğraflar da görüntülenebiliyor, sorun yok.
SilSelamlar.
"Dağa Kaçtım" ekibi, sizleri hayranlıkla takip ediyorum. Gezilerinizdeki gözlemlerinize eklediğiniz güzel fotoğraflar ve anlatımlarınız için çok teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilDeğerli takipçimiz; bize destek veren güzel sözleriniz için teşekkür ederiz. Eleştiri ve katkılarınızı bekleriz. Sevgilerimizle... İF
Silöncelikle merhaba kaynak belirterek proje ödevim için paylaştığınız bilgileri kullandım. Teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilBilgiler, saklamak için değil paylaşmak içindir. Paylaşıldıkça çoğalır bilgi ve sevgi. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
Siliyi günler, lisans tezi yazmaktayım, izniniz olursa fotoğraflarınızdan kaynak belirterek yararlanmak istiyorum
YanıtlaSilHüseyin kardeşimiz; bloğun altında yer alan e-mail adresine isteğini açık bir şekilde belirtirsen yardımcı olabiliriz. Hangi fotoğrafları istediğini de bir zahmet belirtiver. Ama korumayı aşıp blogtan alırım dersen sen bilirsin. Kolaylıklar dileğiyle...İF
Silyazınızı Proje ödevimde kullanmak istiyorum kaynakçada belirteceğim
YanıtlaSilYazınızı Proje ödevimde kullanmak istiyorum kaynak belirteceğim
YanıtlaSilKullan gitsin; kaynak belirttiğin için de ayrıca teşekkürler... Amacımız zaten sizin gibi genç kardeşlerimize yardımcı olmak...İF
SilEfsane tarihe sahip cumhuriyet albüğmleri yapıyorum.Aynı zamnda Tireliyim sizin sitenizden müsadenizle fotoğraflar almak içinmüsade istiyorum. Sizi Kaynak belirteceğim.
SilKullanabilirsin. Kolaylıklar dileğiyle...İF
SilCok guzel olmus Fotolar harika
YanıtlaSil