Sayfalar

21 Ocak 2013 Pazartesi

KORİNT; KANALI ve HATIRLATTIKLARI


12-19 Eylül 2012
İbrahim Fidanoğlu

Giriş
İzmir’den Atina’ya doğru; Kyklad Adaları üzerinden seyreden rotamızı takiben yaklaşık 35 dakikalık bir yolculuk sonrası Atina Havaalanına öğle üzeri indik. Alanda bizi bekleyen minibüsümüze binerek Ege’yi İyon Denizi’ne bağlayan Korint kanalına doğru hareket ettik.

Şoförün panelinden; bize ne kadar benziyor!

Son zamanlarda yaşadığı derin ekonomik ve sosyal kriz nedeniyle haber ajanslarının verdiği haberlerin ilk sıralarında kendine yer bulan Yunanistan’ın pür-i melalini yerinde görmek bizim için ilginç bir deneyim olacaktı. Yarım kalmış otoyol inşaatları, bu nedenle tek şeride mahkûm edilmiş trafik; kendimizi Türkiye’de hissettiren yol kenarlarına atılmış yığınlar halinde plastik şişe, naylon torba ve diğer çöp atıkları, Atina’da en işlek caddelerde kapanmış yüzlerce işyeri, dilenciler, Atina’da ve Avrupa’ya geçiş noktası olarak kullanılan Patras’da rastladığımız esmer tenli Asyalı yada Afrikalı mülteciler krizin vurduğu ülkedeki sıradan memleket manzaralarındandı.

 Korint kentinin akropolü; sanki Gördes’deki Şahinkayası

Yolculuğumuz boyunca; İstanbul doğumlu, 1963 Kıbrıs olaylarıyla kabaran şiddet ortamında Atina’ya göç etmek zorunda kalan Hristo Bey’den Yunanistan’daki krize ve emperyalizmin kıskacındaki bir AB ülkesinde oynanan oyunlar ve bu oyuna daima aldanan Yunan halkına dair hikayeleri dinledik. O bize Yunanistan’ı anlatırken, sıkça kendi ülkemizde yaşadıklarımız ve aldanan halkımız aklımıza düştü. Yalan rüzgârlarıyla pompalanan saadet ikliminin nasıl bir anda çöküşüne dair yakın tarihimizdeki alt üst oluşlar ve fırtınalı geçmişimiz, aslında birbirine komşu bu iki ülkede; dönem dönem ne kadar da benzer aldanışlara sürüklendiğimizin bir delili gibiydi. Sonuçta, kimse kimseye bedavaya “refah”, “saadet” ve “adalet” dağıtmıyor hayatta; her şeyin bir bedeli var: o bedeli ya başta insanlar alınteri ve emek harcayarak baştan ödüyorlar; yada acımasız süreçler o bedeli sonunda halka ödetiyor ne yazık ki.

Korint ve Kanalı

Antik çağlardan beri, Peloponnes yada Osmanlı dönemindeki ismiyle Mora Yarımadası’nı ana karaya bağlayan Korint kıstağından bir kanal açarak Ege Denizi’ni İyon Denizi’ne bağlama düşü Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra gerçeklik haline dönüşmüş. Korint tarzı sütun başlıklarıyla da anılan İlkçağın en önemli ve en zengin şehir devletlerinden biri Korinthos, M.Ö. 5.yy.a dek en parlak dönemlerini yaşamış, Atina’ya diz çöktürüp çağın en güçlü yönetimi haline gelmiş. Aziz Pavlos’un “hak yoluna” çağıran mektuplarını yazdığı kentlerden biri olarak da öne çıkan kent, Osmanlı döneminde Gördes ismi ile anılmış. Hala uzaktan etkileyici görünümüyle dikkat çekici kalenin yer aldığı Korinthos’un Akropol’ü, bize de Gördes’in o yalçın kayalıklarıyla meşhur Şahin Kayası’nı hatırlattı. Akropol’e zaman kısıtı nedeniyle çıkma şansımız zaten yoktu; Korinthos’un hatırasının saklı olduğu Apollon Tapınağı ile yetindik. Yunanistan’da ne yazık ki, müzeler ve ören yerlerinin açık olduğu saatler biraz keyfi yönetiliyor. Örneğin biz Apollon Tapınağı’nın önüne yerel saatle 4 gibi ulaşmamıza rağmen tapınak kapalıydı. Ancak dışarıdan bakma ve fotoğraflama şansımız oldu.

Korint Kentinin Apollon Tapınağı’ndan günümüze kalanlar

İlkçağda kıstağın her iki tarafında yer alan Korint ve Saronik körfezleri kıyısında birer limana sahip olan Korinthos’un tacirleri Sicilya’daki Siracusa kentinin de kurucusu olmuşlar. Bugün de iki kent birbirini kardeş şehir olarak tanımlıyor. Bunun yanında Arnavutluk’un Adriyatik kıyısındaki Dıraç (Durres) liman kenti, Korfu adasında merkezdeki ana kent, Mısır kıyısındaki bazı koloniler de Korintli tacirler tarafından ilk çağda kurulan diğer kentler olarak biliniyor.

 Bir 19.yy. gravüründen; Korint’in Apollon Tapınağı

M.Ö. 146’da Romalılar tarafından yıkılan kent, Jules Cesar tarafından, suikast sonucu henüz öldürülmeden hemen önce; M.Ö. 44’de bir Roma yerleşimi olarak yeniden kurulmuş. Zamanla kent, görkemli mimarisi ile bölgedeki en önemli ticaret ve kültür merkezi haline gelmiş.

1858 yılında büyük bir depremle yerle bir olan kent, Batıdaki Korint ve Doğudaki Saronik körfezlerini birbirine bağlayacak olan Korint Kanalı’nın 1893’de açılmasıyla kaybolan önemini giderek yeniden kazanmış. Bugün kanal, Ege Denizi’nden İyon Denizi’ne geçiş yapacak deniz taşıtları için önemli bir geçiş noktasını teşkil ediyor. Kanal yaklaşık yeryüzünden 90 metre derinliğe, 20 metre genişliğe ve 6 km. uzunluğa sahip bulunuyor. Kanalın, su derinliği ise 8 metre imiş.


İlkçağda Korinthos’u yöneten Tiranların ve Roma imparatorlarının hayallerini süsleyen bu kıstaktan bir kanal açma fikri ne yazık ki, o günkü teknolojik yetersizlikler nedeniyle yarım kalmış, sonuca ulaşamamış. Ancak, bizim tarihimiz açısından da ilginç olan bu kıstağın Fatih Sultan Mehmet’ten daha önce Aydınoğlu Umur Bey tarafından gemilerini karadan yürüterek gerçekleştirilmiş bir geçiliş öyküsü var; tarihimizin unutulmuş o hikâyelerinden birisini hatırlamanın tam zamanıdır şimdi.

Korint, Çeşme ve Akropol


Aydınoğlu Umur Bey’in Korint Kıstağı’nı karadan geçişi hakkında

Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğlu Umur Bey, Ege Denizi’nde düzenlediği birçok seferde Yunan adalarını talan etmiş, Bu olaylar Dr. Himmet Akın’ın Aydınoğulları Tarihi hakkında bir araştırma isimli kitabında Düsturname-i Enveri’ye dayandırılarak şöyle anlatılıyor:

Gazi Umur Bey, 1338 ve 1339 yıllarında Ege adalarına ve Yunanistan’a yönelik seferlerini düzenler. Kardeşi Hızır Bey’in de yer aldığı bu seferler, önce Atina Dükü’nün (Katalan Kumandanı) Latinlere karşı yardım ricasıyla açılmış ve bir sıra gazalardan sonra dönülürken kopan fırtına kazasından Midilli Valisi’nin yardımıyla kurtulmuşlardır.
Düsturname’de bundan sonra Umur Bey’in Yunanistan ve Eflak seferleri anlatılmaktadır ki, bir yandan Umur Paşa’nın gemilerini KERME hisarı (Hexamilion) yanındaki karadan öbür tarafa aşırıp düşmanlarla savaştığı, diğer taraftan 300 gemi ile İstanbul önünden Karadeniz’e geçerek “Kili”ye çıktığı ve Eflak illerini talan ettiği naklolunmaktadır.”(1)

Korint Kanalı’nın bugünkü hali

246 nolu dipnotta; Aşıkpaşazade’de; “Mora’nın ağzında Kerme(Germe) Hisar vardır.” İfadesiyle, yine Kilisli Rifat’ın çevirisiyle Behişti’de Osmanlılar’ın Fatih Sultan Mehmet dönemindeki Mora fethini anlatırken “Mora adadır ki, derya canibinden ihata eylemiştir. Hemen üç mil kadar kuru yeri var ana dahi bir Kerme çekmişlerdir ki, Kermenin beş hisarı var. Dört yanın saklar, hemen iki üç yerden deymeye kabil yeri var; kangısına bu hisarların hücum olunursa sairlerinden muavenet olur seb’a şeddattır. Teftihi ve teshiri haylıca müşkildir” ifadesiyle Mora yarımadasında Korint kıstağındaki Doğu Roma devrinden; M.S. 5.yy.dan kalma Altı Mil Suru’ndan (Heksamilyon Surları) söz edilmektedir. (2)

Aynı dip notta; yine Himmet Akın; Düsturname-i Enveri’den aktararak, Umur Bey’in bu kıstağı karadan geçişini şu şekilde anlatmaktadır:

Düsturmane S. 43-44

Çünkü Kermeye (Germeye) eriştiler
Gaziler Kermeyi öte aştılar
Girdi bunlar Karadeniz o taraf
Kerme önünde bunlar bağladı saf
Hüküm Paşa kıldı ettiler yerak
Karadan gemi çeker olub yayak
Tahtaları döşeyüb sabunıla
Gemileri çekdi anlar onıla(3)

Korint Kanalı’ndan bir başka görüntü

Himmet Akın, “Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde Gazi Umur Bey’in karadan İnebahtı körfezine gemilerini aşırdığı249, Tac-üt-Tevarih250 ile Sahaif-ül-Ahbar’da251 bu konuya temas olunduğu ve Dursun Bey’in Tarih-i Ebül-Feth’inde252 Kefe seferini anlatırken Gazi Umur Bey’den bahsedildiği dikkate alınırsa her iki seferin yapıldığına hükmolunabilir” demektedir. Konuyla ilgili belirtilen kaynaklardan yapılan alıntılar, kitapta sırasıyla 249.250.251.252 nolu dipnotlarda ayrıntısıyla verilmektedir. (4)

249 nolu dipnotta;
Seyiste (?) derler bir kal’a vardır, ol kal’anın İnebahtı tarafında “keşişlik” derler bir adacuk var, merhum adacığı Gazi Umur Bey fetheylemişdür. Hatta ol yerün eski kâfirlerinden işittikkim: merhum Gazi Umur Bey, Atene körfezinden mezkur İnebahtı körfezine karadan altı mildür, bu altı mil yere gemilerin aşurub zikrolan İnebahtı kurbünde bazı yerleri feth ettikten sonra mezkur gemileri ol diyarda od’a urub aldığı esirleri karadan sürüb bu canibe götürmiş vesselam.” (Kitab-ı Bahriye; Piri Reis; S.316) (5)

250 nolu dipnotta;
“Sad-ed-din C.2. S.59: “Mevsim-i şita nezdik olub donanmayı-Hümayunun İstanbul’a azimeti muktezayı ihtiyat olduğu cihetden İnebahtı denizinde Kermeye karib mahalde Gazi Umur Bey limanı demekle şöhret bulan limanda kışlamasına ferman kaza cereyan nüfuz buldu” kayıtlarıyla XVI. yüzyılda bile bu yerin aynı adla anıldığı anlaşılmaktadır.”(6)

Aydınoğlu Umur Bey(9)


251 nolu dipnotta;
Sahaif-ül Ahbar C.3. S.425: “Veziriazam Hersekzade Ahmet Paşa sefineden çıkub rikabı hümayuna vusul buldu şita garib olmakla donanmayı Mora’da Kerme Hisar kurbünde Umur Bey Limanı’nda kışlamak ferman ve orduyu hümayun …anda kışlamak mukarrer oldu.(7)

252 nolu dipnotta;
“Tarih-i Ebül Feth S.160:

Eğer görse anı Gazi Umur Bey
Deye olmaya bu donanmadan yeğ
Mavnalar kadırgalar bu üzre
Sanasın dağlar yürür su üzre(8)

Korint Kanalı’nın açılan köprüleri

Bütün bu alıntılardan sonra özetlersek; Umur Bey, 1338’de Korint kıstağından sabunlu tahtalar üzerinden kaydırdığı gemilerini Korint yada İnebahtı Körfezi’ne indirmiş; oraları bir güzel talan ettikten sonra, o topraklarda namını bırakarak yine aynı yoldan kıstağı karadan geriye bir daha geçmiş ve Ege Denizi’ne ulaşmıştır. Bu destansı olay, ne yazık ki, artık tarihin tozlu sayfalarında unutulup gitmiş bulunmaktadır. Hatırlatanlara, hatırlamamızı sağlayanlara selam olsun.

 Korint Kanalı’nın Ege Denizi’ne açılan ağzı

Dipnotlar:
(1)   Aydınoğulları Tarihi ile ilgili bir Araştırma; Dr. Himmet Akın, DTCF Yayını;
(2)  a.g.e.
(3)  a.g.e.
(4)  a.g.e.
(5)  a.g.e.
(6)  a.g.e.
(7)   a.g.e.
(8)  a.g.e.
(9)  Umur Bey’in temsili resmi http://www.izmir.com.tr/Standard.aspx?id=50&mid=70 adresinden alınmıştır.


Yazan ve Fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder