27 Mart 2021
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Açılma-kapanma
şeklinde sürüp giden ve bir sarkacın düzensiz hareketlerini andıran pandemi
karantinalarının henüz başlamadığı bir açılma döneminde, Neonteikhos’a uğradık bir kez daha. İzmir-Çanakkale otoyolunun Çandarlı’ya
kadar devam eden bölümünün henüz açılmadığı zamanlarda yöreyi birkaç kez dolaşmıştık.
Bu ziyaretlerimiz sırasında; hem Yanıkköy’den
kente ulaşan döşeme yol aracılığıyla aşağıdan, hem de Çukurköy asfaltından başlayarak ve Dumanlı Dağ’ın eteklerinden aşağıya doğru sarkarak eski bir Aiol yerleşimi olan Neonteikhos ya da Yeni Kale’ye
ulaşma fırsatımız olmuştu. Bu kez yeniden ve otoyol geçişi sonrasında özellikle
nekropol alanında yapılan
düzenlemeleri görmek üzere Yanıkköy
üzerinden kente tırmandık. Öğleden sonra 15.30 gibi Yanıkköy’den başladığımız yürüyüşümüzü, saat 18 civarında; yine
köyün merkezine yakın bir noktada bıraktığımız arabanın başında sonlandırdık.
Neonteikhos ya da Yeni Kale; Yanıkköy sırtlarından görünümü
(Mart 2021)
(Şubat 2016)
Baharın
bütün güzellikleri; sırtları ele geçirmiş haldeki çiriş otlarının rüzgârla
birlikte salınışları, yeşillenmeye başlayan Dumanlı
Dağ’ın doğal bitki örtüsü meşelikler, henüz uyanmamış ahlatlar, hala
çiçekte görebilme şansını elde edebildiğimiz şeytan payamları ve yer yer
kırmızı anemonlar günümüze renk kattılar. Bunun yanında Neonteikhos’a dair; nekropol
alanında yapılan düzenlemeler, yürümeye ve fotoğraflamaya doyamadığımız döşeme
yol ve sonunda yekpare andezit kayalık kütle; Yeni Kale, hepsi tanıklıklarımızdandı.
Yanıkköy'ün üstünde yer alan ve otoyol inşaatı sırasında düzenlenen nekropol alanı; arkada Yeni Kale...
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Aiol Kalesi Neonteikhos ya da
Yeni Kale
Aioller, daha kuzeyden gelen Trakyalı kavimlerin baskısıyla 11.yy.dan
başlayarak Orta Yunanistan’dan Batı Anadolu’ya doğru göç ederler. Daha çok
hayvancılıkla geçinen ve Yunancayı daha kaba bir lehçeyle konuşan bu halk,
ağırlıklı olarak Gediz Nehri ile Bakırçay arasındaki topraklarda kolonize
olurlar. Bugünkü rotamızda yer alan Neonteikhos’u
kuran Aioller de karaya çıktıkları Kyme önlerinden, bugünkü Buruncuk’un üstünde yer alan Larissa’ya yönelirler. Ancak, o çağda
(İ.Ö.8 yy.lar) Larissa’da yaşayan
yerli halk Pelasglar ile bir çatışma
sürecine sürüklenirler. Bu durumda Aioller,
Larissa’yı ele geçirmek amacıyla Buruncuk’tan yaklaşık 6 km. kadar
uzaktaki; bugünkü Dumanlı Dağ’ın
yamaçlarında yer alan doğal bir kale görünümündeki bir kaya kütlesinin üzerine Neonteikhos’u, yani Yeni Kale’yi inşa ederler.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
İlkçağ’ın ünlü coğrafyacısı Amasyalı
Strabon, Larissa’da yaşayan Pelasglar’dan şu şekilde söz eder:
“Pelasgların
büyük bir kavim olduğuna tarih tanıklık etmektedir. Elaialı Menekrates,
“Kentlerin Kuruluşu” adlı kitabında, Mykale’den(1) başlayarak şimdiki Ionia kıyılarının ve ayrıca civar
adalarının, eski zamanlarda Pelasglar tarafından iskân edildiğini
söylemektedir. … Fakat daima dolaşan ve çabuk göç eden Pelasg soyu, hızla
gelişmiş ve sonra da çabucak yok olmuştur, özellikle Aiollerin ve İonların
Asia’ya göçleri sırasında.”(2)
(Mart 2021)
(Şubat 2016)
Bugün yükseklerden; iki yanını kuşatan salkım söğütlerle izlenebilen Gediz’in yatağının doğusundaki Yanıkköy ve Doğaköy’ün hemen üzerinde yer alan bu kent, volkanik bir dağ olan Dumanlı Dağ’ın (İlkçağ’da Sardene) andezit ağırlıklı kayalık
zemininin üstünde yükselir. Gerek Yanıkköy’den
ve gerekse yakın zamanda yenilenen Çukurköy
asfaltından bayır aşağı inilerek ulaşılması mümkün olan kalenin çevresinde yer
alan seramik döküntülerin yaygınlığı dikkat çekicidir.
Otoyol inşaatı sırasında düzenlenen nekropol alanının doğusu; arka planda Neonteikhos akropolü
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Kentin akropolisi niteliğindeki kale, oldukça sarp ve çevredeki
topografyaya hâkim bir kayalık üzerine kurulmuştur. Kalenin üzerine oturduğu
kayalığın bir uçurumu andıran batı ve güney yüzünde sur duvarları
bulunmamaktadır. Buna karşılık bir eski Türkmen mezarlığının da yer aldığı
kuzeydoğudaki düzlüğe bakan yüzünde, kalenin tahkim edilmesine yönelik bir eğik
düzlemi andıran rampa şeklinde Hellenistik duvarlar dikkat çeker. Bu duvarların
hemen üzerinde ise zamanımıza kesikliğe uğramış bir biçimde ulaşsa da farklı
zaman dilimlerinde sur sistemine eklenmiş duvarlar yer alır. En üst düzlemde;
bir iç kale görünümünde burçlarla güçlendirilmiş harçlı duvar bölümleri,
onların Bizans ya da Türk Beylikleri döneminde inşa edilmiş olduklarını düşündürtmektedir.
(Şubat 2016)
(Mart 2021)
Strabon, Eski Yunan’da yeni sur ya da
yeni kale anlamına gelen Neonteikhos kenti hakkında aşağıdaki
bilgileri verir:
“Söylentiye göre Termopylai’ın üst tarafındaki Lokris’de Phrikios
Dağı’ndan hareket eden insanlar, şimdi Kyme’nin bulunduğu yere çıkmışlar ve Troia savaşlarından ötürü kötü durumda olan fakat Kyme’den yetmiş stadia
uzaklıktaki Larissa’ya hâkim bulunan Pelasglarla karşılaşmışlar ve halen Neon
Teikhos denen kaleyle sınırlarını belirlemişlerdir. Sonra Larissa’yı zapt
ederek Kyme’yi kurmuşlar, Pelasglardan az sayıda kalanları da buraya
yerleştirmişlerdir. Kyme’ye Lokris Dağları’ndan ötürü Kyme Phrikonis denir,
aynı şekilde Larissa’ya da Larissa Phrikonis denmektedir; fakat Larissa şimdi
terk edilmiştir.”(3)
Antik dünyada zeytin ya da üzüm sıkmada kullanılan bir trapetum; gezginler Neonteikhos eteklerinde...
(Şubat 2012)
(Şubat 2012)
Trapetum yakınlarında yaklaşık 10 yıl önce görüp fotoğrafladığımız bir andezit taşa kazınmış bir üzüm salkımı ve kadeh frizi
(Ocak 2011)
Kale’nin hemen altında uzanan eğimli arazideki teraslarda Roma
döneminden kalma zeytinyağı işliğine ait olduğu düşünülen ve zeytini ezmeye
yarayan trapetum-orbis düzenekleri
bulunmaktadır.(4) Kalenin Dumanlı Dağ’a bakan
kuzeydoğu yüzündeki düzlükte yer alan küçük bir kulübenin tel örgü ile çevrili
bahçesinde ise, ayakla üzüm ezmeye yarayan ve geniş kenarındaki bir oluktan
üzüm suyunun akışına izin veren dairesel iki kanallı kocaman bir andezit taş
mevcuttur. Buna eşlik eden dibek, düzgün kesme taşlardan bloklar gibi
antikitenin varlığı, mevcut taşların dev kütleleri dikkate alındığında bu
alanın da bir zeytinyağı ya da üzüm sıkma işliği olarak kullanılmış
olabileceğini akla getirmektedir.
Neonteikhos'da kalenin altındaki sırtlarda; bir teras duvarının üzerinde yer alan zeytinyağı işliğinin duvarı ve tonoz
(Ocak 2011)
(Mart 2021)
Çağında
Lidya ve Pers saldırılarına karşı koyamayan kent, Büyük İskender sonrasında; Hellenistik Dönem’de Pergamon Krallığı’nın egemenliği altına
girer. Bu dönemde kentin bastığı bronz sikkelerin ön yüzlerinde Athena başı, arka yüzlerinde ise baykuş
motifi bulunmaktaymış.(5)
Ön yüzünde Tanrıça Athena başı, arka yüzünde ise baykuş
motifi bulunan Neonteikhos bronz sikkesi; İ.Ö. 3.-2. yüzyıllar arası...
“Kentin Roma
egemenliği boyunca iskân görmüş olduğu yüzeydeki yoğun çanak-çömlek
buluntularından anlaşılmakta ise de, bu dönemle ilgili antik kaynaklarda adı
geçmemektedir. Bizans Dönemi’nde ise Arkhangelos
(Baş Melek) adıyla Smyrna’ya bağlı bir piskoposluk merkezi konumunda olan
yerleşme, 13.yy.ın sonunda Saruhanoğulları’nın
eline geçmiştir. Menemen kazasının kuruluş yıllarında korunaklı surları ile
Saruhan Beyliği’nin Menemen bölgesindeki üslerinden biri olan ve Türkler
tarafından “Kayacık” olarak
adlandırılan kale, 15.yy.ın başında Çelebi Mehmet’in İzmir’e yaptığı sefer
sırasında Cüneyt Bey’in elinden kuvvet kullanılarak alınmıştır. Bu tarihten
sonra da Osmanlılar tarafından birçok kalenin başına geldiği gibi tahrip
edilerek terk edilmiş olmalıdır.”(6)
(Ocak 2011)
(Ocak 2011)
Yanıkköy’den Döşeme’ye
Yanıkköy, Dumanlı Dağ’ın Menemen Ovası
ile buluştuğu noktada kurulmuş, Menemen’e bağlı eski yerleşimlerden biri. Ersin Doğer’in aktardığı bir bilgiye
göre “Yanık” isimli bir köy ile
ilgili ilk kayda 1487 tarihli bir Yaya
Defteri’nde rastlanmaktadır.(7)
Gediz’in artık kir pas içinde de
olsa; yaz günleri ovaya hayat veren suyunun ulaştığı kanalların birini aşarak
ulaşıyoruz köyün meydanına. Corona salgınından kaynaklanan kısıtlamalar
nedeniyle görece sessiz ortalıklar. Köyün kahvehanesi kapalı olsa da,
köylülerin bir kısmı yine önünde toplaşmış; köye giren yabancıları süzmekte. Biz
ise, kahvehanenin yanından yukarı doğru çıkan sokaklardan birine girerek, köyün
içerlerine doğru ilerliyoruz. Zamana direnen koca kapıların ardındaki
bahçelerden sokağa doğru sarkmış, baharın habercisi; yeşeren meyve ağaçlarının
dalları. II. Abdülhamit döneminden kalma minaresi ile dikkat çeken camiyi
ardımızda bırakarak köyün kuzeydoğu sınırını belirleyen Yanıkköy deresine doğru yürüdük.
Yanıkköy sokaklarında...
(Mart 2011)
(Mart 2021)
(Ocak 2011)
Dere,
her zamanki gibi pislik içindeydi. Hurda mobilyalara kadar her türlü atık
dereye fırlatılıp atılmıştı. Uygun bir yerden kayalardan sekerek dereyi geçtik
ve yaklaşık 2600 yıllık bir geçmişe sahip döşeme yolun başlangıcına ulaştık. Dereden
uzaklaştıkça moralimiz düzeldi; çevremizde baharın kokusu vardı. Çiriş
otlarının yoğun bir şekilde kapladığı sırtlara doğru, döşeme yolu takip ederek
tırmanmaya başladık.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Andezit
taşlarla kaplı döşeme yolda yürümek, sanki tarihi adımlamak gibiydi. Yolun bir
kıyısı boyunca köylüler tarafından örülmüş derme çatma duvarlar, döşeme yolun
bir kenarını neredeyse otoyola dek sınırlıyordu. Bunlar mera sınırı olarak
işlev görüyor olmalıydı. Yürümeye devam ettik. Otoyola yaklaşmıştık. Biraz
ileride döşeme yolun dokusunun nispeten değiştiği bir noktadaki tanıtım levhasında,
2017 yılında yapımı sürmekte olan İzmir-Çanakkale otoyolu inşaatından
etkilenecek olan bölgede sürdürülen sondaj, kurtarma kazıları ve sonuçları
hakkında bilgiler yer almaktaydı.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Döşeme yolun yeniden düzenlenen bölümünün başında bulunan Neonteikhos Antik Yolu ve Mezar Yapıları Rekonstrüksiyon Projesi tanıtım levhası
Döşeme yolun yeniden düzenlenen bölümünün başında bulunan Neonteikhos Antik Yolu ve Mezar Yapıları Rekonstrüksiyon Projesi tanıtım levhası
(Mart 2021)
“İzmir Menemen Aliağa Çandarlı Otoyol Projesi’nin
Neon Teikhos Antik Kenti eteğinden geçmesi kaçınılmaz olunca, bu alandaki
çalışmalar Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı
işbirliğiyle yürütülmüştür. İzmir Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında
gerçekleştirilen kazılar sonrasında, antik yolun otoyol ile kesişen bölümü ve
üç anıtsal mezar yapısının taşınmasına karar verilmiş ve projelendirilmiştir.
Bu proje; antik yolun doğusunda oluşturulmuş anıtsal mezar yapıları (resimde işaretlenmiş
1, 3 ve 4 numaralı yapılar) antik yolla birlikte yerine konmak üzere taşındı, güzergâhın
dışında kalan iki mezar yapısı (5 ve 9 numaralı yapılar) ise yerinde korundu.
Antik yolun otoyolla kesiştiği yaklaşık 90 metre uzunluğundaki bölümü ile taşıdığımız
mezar yapılarının aynı alana tekrar yerleştirilebilmesi için Karayolları Genel
Müdürlüğü’nce bir sanat yapısı (köprü) projesi hazırlandı. Antik yol ile üç
mezar yapısının eski kot ve koordinatlarına uygun olarak yeniden yerine konması
(rekonstrüksiyon) işi, 27 Kasım 2019-05 Şubat 2020 tarihleri arasında
gerçekleştirildi. Köprü üzerinde topografyaya uygun bir örüntü oluşturmak için bölgeye
ait andezit kaya blokları düzenlemede kullanıldı. Nekropolün genel mezar
tipolojisini yansıtacak şekilde bazı mezarlar (amphora ve urne(8)
kaplarının replikaları) da alana yerleştirildi. Ülkemizde ve dünyada ilk kez
gerçekleştirilmesi açısından önemli olan bir uygulama ve süreç deneyimi,
ileride başka alanlarda gerçekleştirilebilecek çalışmalara örnek oluşturacak
olması sebebiyle de titizlikle sürdürüldü ve belgelendi.”(9)
Otoyol inşaatı nedeniyle yapılan sondaj ve kurtarma kazısı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılan ve yeniden düzenlenen nekropol alanı ve döşeme yolun bir bölümü
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Nekropol alanında izlenebilen bir andezit taşın üzerindeki kabartmada seçebildiğimiz; bir boğa başı ve iki lotus çiçeği, bir de taşın yanındaki damlama sulama borusu...
(Mart 2021)
Döşeme
yolun yukarıdaki paragrafta anlatıldığı gibi otoyol inşaatı nedeniyle yenilenen
bölümünün iki yanında çim örtüsü ile desteklenmiş peyzaj alanı dikkat
çekmekteydi. Antik yolun doğu yakasında; rekonstrüksiyonu gerçekleştirenler
tarafından anıtsal mezar yapısı olarak tanımlanan üç adet mezar yapısının
andezit taşlardan oluşan temelleri; batı yönünde ise, yine poligonal andezit taşlarla çevrili bir temelle ayırt edilen ve orijinal
yerinde olduğu belirtilen bir başka mezar yapısı bulunmaktaydı. Döşeme yolun
her iki yakasında ise, her ne kadar replika
oldukları belirtilmiş olsa da; amphora
ya da urne tipi kremasyon artığı
ölülerin kalıntılarının saklandığı toprak kapların çoğu kırık vaziyette idi.
Oysaki tanıtım levhasına kalırsa; dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama
yapılmıştı; ama koruyanı yoktu “yapma” nekropolün… Çim peyzaj için her ne kadar
damlama sulama dahi düşünülmüş olsa da, ne yazık ki çim plakaların üzerleri,
bir yaz geçirdikten sonra sararmış ve kurumuş durumdaydı. Velhasıl, rekonstrüksiyon
sürecinin tamamlanmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş ve ortalık darmadağınık
hale gelmişti. Zaten Neonteikhos’un
akropolüne doğru yürüdükçe; bütün bunlara ilave olarak, daha önceki
gelişlerimizde de tanık olduğumuz gibi definecilerin açıp bıraktıkları en az 5’den
fazla çukur gördüğümüzü de söylemeliyiz.
(Mart 2021)
Aynı alanda, üzerinde bir boğa başı yer alan sunak taşı; arkada yeniden düzenlenen döşeme yolun bir kısmı...
(Mart 2021)
Neonteikhos nekropolünde yapılan kurtarma kazısı sırasında çıkarılan seramik heykelciklerden bazıları; şimdi İzmir Müzesi'nde...
(Mart 2021; tanıtım levhasından alınmıştır.)
Döşeme
yolun doğu yakasında; bir teras duvarının altında bloklar halinde yığılı, çok
sayıda lahit kırığına rastladık. Bunların yanında plastik sepetler içine
numaralanıp dizilmiş çok sayıda kırık toprak kap, amphora, toprak kanalizasyon
künkleri, üzerinde sanki büyük toprak kapların ağzını örtmek için kullanıldığını
düşündüğümüz yine topraktan kapaklar ve diğer toprak malzeme örnekleri vardı. Acaba
bunlar antik kentin güneybatısında İ.S. 5.yy.da nekropol alanının sıyrılması
ile elde edilmiş olan yaklaşık olarak 3.500 metrekarelik bir alanda,
birbirinden sokaklarla ayrıldığı belirtilen 6 farklı bölümden (insula) oluşmuş yamaç yerleşimine(10)
ait malzemeler miydi? Bilemedik doğrusu… Ama aklımıza şu soru geldi; Acaba bu
kadar çok sayıda antikitenin kırık dökük de olsa her türlü tahribata açık
durumda dağın başında bırakılmış olması doğru muydu? Yanıtını bilemezdik
elbette; biz kaleye doğru tırmanmaya devam ettik.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Google Earth'de işaretlenmiştir.)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Döşeme’den Neonteikhos’a
Yürüdükçe
açıldı nefesimiz; ufkumuz, dağa kadar göz alabildiğine; çiriş otlarından oluşmuş
yeşil-beyaz bir deniz gibiydi sanki. Yeşil ve yemyeşildi dağlar. Meşeler
yavaştan hareketlenmişti sırtlarda. Tarım amaçlı olarak teraslandığını
düşündüğümüz arazide yürürken, yer yer bu teras duvarlarının temelleri
üzerinden geçtik. Neonteikhos
karşımızda gösterişli ve yekpare bir andezit kaya kütlesinin üzerinde
durmaktaydı ve öylesine bütünleşmişti ki onunla; sanki uzaktan bakıldığında dev
bir kayadan ibaretti bütün gördüğümüz.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Kuzeydoğuya
doğru tırmandıkça, solumuzda bir dere yatağı ile ayrılan sırtlara göre epeyce
yükseldiğimiz anlaşılıyordu. Solumuzdaki dere yatağına doğru alçalan sırtlarda,
eski bir yerleşimin izleri belirdi az sonra. Taşlarla çevrili ve yazları ağıl
olarak kullanıldığını düşündüğümüz sınırları belli avlular, çok sayıda ev
yıkıntısı ya da çoban kulübelerinden ibaret yapı kalıntıları, şimdilerde sadece
hayvanlar için kullanılıyor olmalıydı.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Yükseldikçe
kalenin gölgesi üstümüze düşmeye başladı. Kuzey yönünde şehrin sınırlarını belirleyen
dış sur duvarlarından bazılarını izleyebiliyorduk. Duvar temellerini takip
ederek yönümüzü doğuya doğru çevirdik. Bayırda sık geven örtüsü içinden
ilerleyerek, kısa bir süre içinde Neonteikhos’un
akropolis düzlemine ulaştık. Kalenin kuzey ve batı yönünde andezit kayalıkla
bütünleşmiş Hellenistik duvarlar karşımızdaydı şimdi.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Şubat 2016)
Ana kayanın üstüne konumlanmış Yeni
Kale’nin eteklerinde yer alan farklı dönemlere ait çanak çömlek döküntüsü
oldukça dikkate değer; sırlı sırsız çok sayıda seramik kırığı etrafa saçılmış
durumdaydı. Daha önceki yıllarda Çukurköy
yolundan kaleye doğru inerken eğimin azaldığı bir seviyeden itibaren lahit
mezarlara da rastlamıştık. Yerel malzeme olan andezit kesme taşlardan yapılmış
mezarların bazısının yanında parçalanmış halde lahit kapakları da durmaktaydı.
Anlaşıldığı kadarıyla akropolisin yakınlarında da bir nekropolis yer almaktaydı.
Biz bugün daha çok; Yanıkköy’ün
üstünde ve kalenin güneybatısındaki nekropolle ilgilenmiştik.
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
(Mart 2021)
Civardaki köylerde Gediz Ovası’nda
yürütülen tarımsal faaliyetlerin yanında, hayvancılık da oldukça yaygın.
Volkanik bir yapıdaki Dumanlı Dağ’ın
eteklerinde yer alan arazilerde; bu nedenle otlayan koyun sürüleri için çok
sayıda gölete rastlamak mümkün. Ama bunlardan en güzeli, anlaşıldığı kadarıyla geçmişi
çok eski zamana; belki de İlkçağ’a kadar uzanan ve ana kayanın oyulmasıyla elde
edilmiş hemen kalenin kuzeydoğu yüzündeki Türkmen mezarlığının yakınında bulunan
gölet. Bu o kadar güzel bir gölet ki, andezit kayalarla kaplı zeminde bir vaha
gibi parıldıyor.
(Şubat 2016)
(Mart 2016)
(Mart 2021)
Yanında yer alan biri melengeç, diğeri ise yaşlı bir meşe ağacının
gölgesinde; yüzlerce yıldır toprak altında uykuya dalmış Türkmen kafilelerinin
bölgedeki belki ilk temsilcilerini bağrında taşıyan bu eski mezarlık, taşlarla
çevrili zeminden yaklaşık 1 metre yüksekliğinde bir avlunun içinde bulunuyor.
Geçen zamana karşın, toprağa saplanmış birer kama gibi duran eski mezar
taşlarının birkaçı, dikkatle bakılırsa hala fark edilebiliyor. Ama Dumanlı Dağ’ın başında bu toprağın sanki
birer tapusu gibi hala dimdik ayakta; ziyaretçilerini bekleyen bu sessiz
ölüler, yine de insanı hüzünlendiriyor.
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
Kalenin burçlarla sağlamlaştırılmış üst düzleminde neler var? Kalenin
girişi olduğunu düşündüğümüz ve üstünde yer alan harçlı bir duvar parçasıyla
önü kapatılmış basamaklı çıkış, kalenin güneybatısına bakıyor. Oradan
başlayarak kalenin üstündeki düzlüğe doğru yapılacak bir yürüyüş, en sonunda
sizi tepedeki ana kayaya oyulmuş ve bir kült alanı olabileceği düşüncesini akla
getiren ana kaya çekirdeğine ulaştırıyor. Kayaların üzerinde yer alan oluklar,
delikler ve düzgün konturlu basamağa benzer alanlar, acaba burası bir sunak
olabilir mi sorusunu akla getiriyor. O çağlardaki kutsal bir kaya çekirdeğinin
üstüne tapınak yapma geleneğinin bir yansıması mıdır bu gördüklerimiz?
(Şubat 2016)
(Mart 2021)
(Şubat 2016)
Kentin kalıntılarının saçıldığı alanda; yüzey araştırmaları dışında
herhangi bir kazı faaliyetinin günümüze dek gerçekleştirilmemiş olması,
bilginin toprak altında saklı olduğunu gösteriyor. Ama defineciler asla boş
durmuyorlar ve kalenin köye bakan yamaçlarında harıl harıl çalışıyorlar.
Çevrede defineciler tarafından açılmış onlarca çukur var.
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Onun yanında; üzerinde sonradan açıldığı anlaşılan bir oluk nedeniyle belki üzüm suyunun akıtıldığı bir lahit kapağı
(Mart 2021)
Tepede taşlarla çevrili bir avlunun içinde derme çatma bir kulübe var; o
kadar şirin mi şirin… Hemen yakınlarında ise, daha önceki gelişlerimizde Yanıkköy üzerinde gördüğümüz ve zeytin
ya da üzüm sıkmada kullanıldığını düşündüğümüz andezit taştan oyulmuş bir sıkma
kabı (trapetum) mevcut. Bir de bu
sıkma işlemi sonrası, sıvıyı bir kaba akıtmaya yarayan oluğu sonradan modifiye
edilmiş eski bir lahit kapağı… Bir de ne var; ağzı 1998 yılında onarım görmüş
bir eski su kuyusu; içinde de suyu…
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Neonteikhos'un Hellenistik surları; arkadakiler Bizans ve daha sonraki dönemlerde yapılan tahkimatlar...
(Şubat 2016)
Köylülerin Kamber Ağılları
olarak adlandırdıkları geniş bir alanda iç içe avlu duvarlarıyla çevrilmiş açık
koyun ağılları, uzaklardan gelen; dağlarda yayılmış koyunların çıngırak sesleri
ve kuzeye doğru birkaç göletten yansıyan ışığın aksi göz kamaştırmakta akşam
vakti. Sardene’den üstümüze yansıyan günün
son ışıkları altında; İlkçağ’ın çileli hikâyeleri, dağın ötesine berisine
saçılmış gibi yüzyıllardan beri. Sanki toprağın dışına zorla çıkartılmış, andezit
lahitlerin içindeki sırlar… Kim bilir kimler yaşadı bu kayalık ve susuz
tepelerde; ne çileli yaşamlar sürdüler? Bu sessiz kuyulardan kimler su içti; hangi
çobanlar sürdü koyunlarını bu yalçın kayalıklara doğru? Dili olsa da anlatsa
bize şu ulu Sardene kayalıkları?
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Vakit
akşamdır gayrı; Neonteikhos’dan Mainomenos(11) düzlüklerine doğru inme zamanıdır. Henüz uyanmamış
gevenlerin üstüne basa basa; bazen kaybettiğimiz patikaları yeniden bulduğumuza
sevinerek ve yukarılarda beslediğimiz yaşama sevincimizden aldığımız güçle aşağılara
doğru bir rüzgâr gibi akarak; önce Döşeme’ye,
daha sonra da Yanıkköy’e doğru iniyoruz.
Dereden geçmek artık bir çocuk işi; kısa günün kârı ise, çiriş otlarının, kırmızı
anemonların ve geç kalmış şeytan payamlarının bahara ve yeni hayata dair içten
bir merhabasıdır bizlere.
(Mart 2021)
Döşeme yolun dereye kavuştuğu zaman...
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Çocukluğumda Aliağa'ya giderken, sürekli kullandığımız Gediz'in kemerli eski köprüsü; şimdilerde yorgun...
(Mart 2021)
(Mart 2021)
Derenin
öte yakasında köyün son yıkık evleri ve meydana inen sokaklardan birine girerek
ulaşıyoruz arabamıza. Genç Cumhuriyet’in yüz akı olan bayındırlık eserlerinden
biri; çocukluğumda Aliağa’daki
anneannemlere giderken kemerlerinin direklerini saymaya doyamadığım; 1935’de işletmeye
açılan, ama şimdi çok yorgun eski Gediz
Köprüsü’nden geçerek yöneliyoruz İzmir’e doğru.
Dipnotlar:
1. Ege Denizi’ndeki Sisam (Samos)
Adası’na doğru bir dil uzanan bugünkü Dilek Yarımadası
2. Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası, Çeviren: Prof. Dr. Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları; 3.Baskı-İstanbul
1993; Kitap XIII, Bölüm III, C621; sayfa: 126
3. Strabon; a.g.e; sayfa:126,
4. Trapetum-Orbis düzeneği ile ilgili olarak bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/02/aiol-bolgesinde-kalelerin-izinde.html
6. Prof. Dr. Ersin Döğer; Menemen ya da Tarhaniyat Tarihi, Sergi Yaynevi, Mart 1998;
sayfa:276
7. Prof. Dr. Ersin Döğer; a.g.e.; sayfa: 268
8. Urne/Urna: Antik çağda, ölülerin yakıldıktan sonra toprağa gömülmek üzere yazıtlı,
bezemeli, sade pişmiş toprak ya da metal kaplara verilen ad
9. Kaynak: Ören yerinde bulunan “Neon Teikhos Antik Kenti Rekonstrüksiyon Projesi” isimli
tanıtım levhası
10. Aktüel Arkeoloji; Sayı: 72, Ocak-Şubat 2020; Türkiye’de ve Dünyada bir ilk; Neon Teikhos
Antik Kenti Yolu Projesi; Arkeohaber bölümü; sayfa:10-12
11. Mainomenos; Ortaçağ’da 13.yüzyılda, İzmir’de Pınarbaşı’nın sırtını dayadığı
Kurudağ’ın zirvesinde yer aldığı söylenen Bizans Manastırı Lembos’un
kayıtlarında adı geçen Memaniomenos (daha sonraları ise Mainomenos olarak
geçmekte) düzlükleri bugünkü Menemen ismine kaynaklık etmektedir. (Bkz. Ersin
Doğer; Menemen ya da Tarhaniyat Tarihi; Mart 1998; sayfa: 49)
12. Fotoğraflar, belirtilenler
dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu
tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC