Sayfalar

27 Temmuz 2017 Perşembe

KARAMANLI COĞRAFYASINDA…(5)



KONYA ve KARAMAN ÇEVRESİNDE HİTİT İZLERİ
29-30 Nisan 2017
İbrahim Fidanoğlu
Giriş

Konya ve Karaman civarında yer alan bazı hiyeroglif yazıtlar; su kaynaklarının kıyısındaki anıtsal yapılar ve kayalara kazınmış ellerinde mızraklarıyla savaşçı formatlı kral kabartmaları bu topraklardaki Hitit izlerinin bir habercisi gibidirler. Hitit İmparatorluğu’nun son yıllarına tarihlenen bu izler, özellikle Hitit Kralı II. Muwatalli’nin tanrı heykelleriyle birlikte İ.Ö. 13 yüzyılın sonlarına doğru; başkenti Hattuşa’dan Tarhuntašša’ya taşıdığı zaman dilimine ve sonrasına denk düşer. Bugün her ne kadar yeri tam olarak bilinmese de Tarhuntašša isimli bir başkentten ve yine aynı isimle anılan bir bölgeden söz etmektedir Hitit tabletleri.

 
İvriz Kaya Kabartması
(Fotoğraf:İF; Aralık-2008)
Tarhuntašša; Hititlerin kayıp başkenti

II. Muwatalli, babası II. Murşili’nin ölümünden sonra Hitit tahtına çıkar. Ölümü sonrasında; çocuklarının saltanatını takiben tahta çıkacak olan kardeşi III. Hattuşili, onun iktidarı döneminde başkenti Hattuşa’dan yeri henüz kesin olarak saptanamayan ama Konya-Karaman coğrafyasında bir yerde olduğu tahmin edilen Tarhuntašša’ya taşıdığını biraz da memnuniyetsiz bir ifadeyle yazdırdığı bir metinde şöyle aktarmaktadır:

“Kardeşim Muwatalli Hatti’nin tanrılarını, Arinna’nın tanrılarını ve Sedir tanrılarını aldı. Onları Tarhuntašša’ya götürdü ve Tarhuntašša’yı kendine büyük yer (=başkent/rezidans) yaptı.”(1)

 
Adana; Eski Misis-Ceyhan karayolu üzerindeki Sirkeli köyü yakınlarında bulunan II. Muwatalli kaya kabartması
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli04.jpg)
 
II. Muwatalli, tarihte Hitit İmparatorluk Döneminde Mısır ile Suriye üzerindeki güç savaşımlarına dayanan ve tarihin ilk yazılı antlaşmasıyla son bulan meşhur Kadeş Savaşı’nın kazanan kralı olarak ün salmıştır. Ancak onun iktidarı ve Kadeş Savaşı üzerine kendi dönemine ait herhangibir yazılı belge bulunmamaktadır. Onun dönemindeki olaylar ve iktidar mücadeleleri hakkındaki bilgiler kendisinden sonra gelenler tarafından yazılı olarak aktarılmıştır.

 
II. Muwatalli kaya kabartmasının sağındaki hiyeroglif yazıtta şu ifadeler yer alıyor:
"Büyük Kral, Kahraman Muwatalli; Büyük Kral, Kahraman Murşili'nin oğlu"
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli02.jpg)

II. Muwatalli ve kardeşi III. Hattuşili arasında hiç bitmeyen rekabet, Muwatalli’nin Hattuşili’yi önce Hitit Ülkesi’nin kuzeyine ordu komutanı olarak göndermesi; daha sonra da başkenti ve Hatti tanrılarının heykellerini Tarhuntašša’ya taşımasından sonra Hattuşa’nın yönetimini ona teslim etmesi ile sürer. Tarhuntašša’ya taşınma fikri, II. Muwatalli’nin tahtını kardeşinden koruma refleksi midir, yoksa Suriye’nin egemenliği üstüne Mısır ile girişeceği büyük karşılaşma (Kadeş Savaşı) öncesi bölgeyi kontrol altında tutmak üzere bir stratejik hamle midir bilinmez; ama sonuçta bir şekilde Hitit Ülkesi’nin başkenti, Orta Anadolu’nun kuzeyinden güneyine doğru taşınır.

 
II. Muwatalli kaya kabartması
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli01.jpg)

II. Muwatalli’nin ölümünden sonra onun yerine oğlu Urhi-Teşup geçer. Bu süreçte amcasının desteğini alan Urhi-Teşup, önce başkenti yeniden Hattuşa’ya taşır ve daha sonraları da amcası Hattuşili’ye kötü davranmaya başlar. Bu durumdan rahatsız olan amca, sonunda yeğenini bir saray darbesiyle tahtından uzaklaşır. Urhi-Teşup da can korkusuyla kaçarak Mısır’a sığınır. Tahtı ele geçiren amca III. Hattuşili adıyla Hitit Kralı olur.

 Hititler'in kadim başkenti; Hattuşa, Yukarı Şehir'in kapılarından biri; güneydeki Aslanlı Kapı 
(Fotoğraf:İF; Kasım-2015) 

Hattuşili’nin yeğeni Urhi-Teşup ile giriştiği iktidar mücadelesinde en büyük destekçisi ise Urhi-Teşup’un kardeşi; Hurrice’de adı Ulmi-Teşup olan Kurunta olur. Bu ittifak; III. Hattuşili’nin hükümdarlığı döneminde Kurunta’nın Tarhuntašša bölgesinin yerel otoritesi; belki de bir tür yerel kral olması sonucunu doğurur. Bugün Konya yakınlarındaki Hatip’te; bir alabalık çiftliğini de besleyen suyun doğduğu kayalıklar, belki de suyun kutsallığının da verdiği bir güçle; bugün dahi Kral Kurunta’nın kayalar üzerine kazınmış hayalini taşır.

 
Kahraman Kral Kurunta'nın Hatip kayalıklarına yansıyan hayali

III. Hattuşili ile kardeşi II. Muwatalli ve daha sonra da yeğeni Urhi-Teşup arasındaki rekabet dolu ilişkiler başka bir kaynakta şu şekilde ifade edilmektedir:

II. Muwatalli dönemi hakkında fikir sahibi olabilmemiz çoğu zaman, daha sonra tahta çıkan kardeşi III. Hattuşili’nin (MÖ 1275-1250) belgeleri sayesinde olabilmektedir. Ancak, iki kardeş arasında daimi bir güç mücadelesi olduğundan, Hattuşili belgelerinin gerçeği ne kadar yansıttığı, ağabeyi Muwatalli’nin icraatlarını ne kadar doğru anlattığı, dikkat edilmesi gereken bir husustur. Belki de Hattuşili’nin, olayları kendi bakış açısı ile anlattığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü Hattuşili, krallık hakkı olmadığı halde, yeğeni III. Murşili’yi (=Urhi-Teşup) (MÖ 1282-1275) tahttan indirerek başa geçmiştir. Böylece krallık soyunun II. Muwatalli’den, kendisine geçmesini sağlamıştır. Hattuşili yazdırdığı savunma metninde (apologya) yaptıklarını daima haklı göstermeye çalışmış ve kendi bakış açısı ile önceki dönem hakkında bilgiler vermiştir. Hattuşili; apologyasında yeğeninin, krallıkta yedi yıl kaldığını şu cümlelerle ifade eder: “Urhi-Teşup beni kıskandı ve bana kötülük yapmaya çalıştı. … Benim tekrar iskân ettirdiğim ülkelerin hepsini benden aldı ve beni küçük düşürdü. … Kardeşime (=II. Muwatalli’ye) olan saygımdan dolayı ona herhangi bir kötülük yapmadım ve yedi yıl katlandım.”(2)

 
 Hititler döneminde Anadolu
(kaynak:internet ortamı)

Tarhuntašša Kralı Kurunta ile ilgili olarak ise, Hitit Uygarlığı İzinde Anadolu isimli kitapta şu bilgiler veriliyor:

“Hitit imparatorları listesinde adı bulunmayan ancak son yıllarda yapılan araştırmalar sonunda “Kahraman Kurunta” adlı yeni bir Hitit kralı saptanmıştır. 1986 yılında Hattuşa’daki Yerkapı’da yapılan kazılar sırasında bulunan ve Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde yer alan çivi yazılı bronz levhada, Büyük Hitit Kralı IV. Tuthaliya ile Tarhuntassa Kralı Kurunta arasında yapılan bir antlaşmadan söz ediliyor ve yazıtta, “Büyük Kral, Kahraman Muwatalli’nin oğlu Büyük Kral Kahraman Kurunta” yazısı geçiyor. Büyük Kral Muwatalli’nin Urhi-Teşup ve Ulmi-Teşup adlı iki oğlu vardı. Muwatalli’nin ölümünden sonra Urhi-Teşup tahta geçer; ancak onu, zayıf kişilikli ve başarısız gören amcası III. Hattuşili, tahttan uzaklaştırarak kendini Hitit kralı ilan eder. Muwatalli ile III. Hattuşili aynı zamanda kardeştirler. III. Hattuşili yeğeni Kurunta’yı koruyan bir kişi idi. Daha sonra III. Hattuşili, yeğeni Kurunta’yı “yerel kral olarak” tahta geçirir. Konunun uzmanları Kral Kurunta’nın olasılıkla İ.Ö. 1220 tarihlerinde Hitit kralı olarak beş yıl tahtta kaldığını belirtmektedirler.”(3)

 
Karadağ üzerindeki Değle'den Kızıldağ'a bakış

Bugün bazı araştırmacılar (Prof Dr. Sedat Alp) tarafından Karaman yakınlarındaki Kızıldağ’a konumlandırılan Tarhuntašša yerleşimi için farklı noktalar da önerilmiş. Bunların arasında Develi-Karahisar’ın 6 km kadar güney batısındaki Zencibar Kalesi, Batı Kilikya bölgesindeki Toros Dağları’nın güneyi, Seydişehir yakınlarındaki Suğla Gölü civarı, Mut civarında bulunan Dalisandos (Sinobiç), Gülnar’ın 9 km güneyinde yer alan Meydancık Kale, Hatip kayalıklarında bulunan Kurunta Kaya Kabartması nedeniyle Hatip, II. Muwatalli’nin bir kaya kabartmasının bulunduğu Adana civarındaki Sirkeli ve Konya-Hatunsaray yer almaktadır. Ancak bilim çevreleri; bugün için en muhtemel yer olarak üzerinde bulunan Hitit yazıtları ve bir takım arkeolojik kalıntılar nedeniyle Kızıldağ çevresini daha çok öne çıkarmaktadırlar.(4)

Hattuşa, Yukarı Şehir'in diğer kapılarından biri; güneydeki Sfenskli Kapı
(Fotoğraf:İF; Kasım-2015)

“Tüm araştırmalara rağmen, Tarhuntašša kentinin yeri bugüne kadar kesin olarak saptanamamıştır. Hitit çivi yazılı belgelerden bildiğimiz kadarıyla, aynı adı taşıyan bir ülkenin sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu ülkenin sınırları konusunda ise, 1986 yılında Hattuša kazılarında bulunan Bronz Tablet (yukarıda sözü edilen tablet) bilgi vermektedir. Bronz tablet, Hitit Kralı IV. Tuthaliya ve Tarhuntašša Kralı Kurunta arasında yapılmış bir antlaşma metnini içerir. Bu metne göre Tarhuntašša’nın batı sınırını kesin olarak saptamak mümkün olmaktadır. Tablette Tarhuntašša Ülkesi’ni batıdaki Lukka Ülkesi’nden, Kaštaraya Nehri’nin (=Kestros/Aksu Irmağı) ayırdığı yazılıdır. Metinde, nehrin batısında, Lukka Ülkesi’ne ait olduğu belirtilen Parha Kenti de yine hem adı, hem de yeri bakımından Klasik Dönemin Perge’si ile eşitlenmektedir. Kaštaraya Nehri, kuzeyde Hatti Ülkesi’nde kalan Pedašša’ya (yaklaşık olarak Klasik Dönemdeki Pisidia Bölgesi) kadar çıkar. Buradan başlayarak saat yönünde sayılan yer adları ile sınır, doğuya doğru ilerlemektedir. Bu yer adları arasında “Arimmatta’nın Pınar Havuzu”, Beyşehir Gölü kıyısındaki Eflâtunpınar ile eşitlenmesi mümkündür. Aynı şekilde tablette özel bir “pınar havuzu” olduğu anlaşılan yer ile Meke Gölü lokalize edilmiştir. Bronz tablete göre, kuzeydoğu sınırında Šaliya Bölgesi ve “yüksek dağ” vardır. Šaliya Bölgesi, Ulukışla-Pozantı ile “yüksek dağ” ise bölgedeki Bolkar Dağı ile eşitlenmiştir. Tarhuntašša Ülkesi’nin doğu sınırı bu dağın eteklerinden güneye inmektedir. Tablette doğu sınırının güney ucunda yer aldığı belirtilen Šaranduwa’nın da, Klasik Dönemdeki Kelenderis (=Mersin- Gilindire) olması muhtemeldir.

Hattuşa, Yukarı Şehir'in güney sınırını belirleyen yığma set Yerkapı ve onun altında yer alan 70 metre uzunluğundaki tünelin girişi
(Fotoğraf:İF; Kasım-2015)

Bronz tabletteki anlatıma göre, Tarhuntašša’nın tüm güney sınırı denizdir. O halde Šaranduwa’dan sonra güney boyunca sınır Akdeniz’dir. Bu sınırlar içindeki bölgede, Hotamış Gölü yanındaki volkanik bir kayalık olan Kızıldağ, ovaya ve göle egemen yüksek yapısı ve içerdiği filolojik ve arkeolojik buluntularla, Tarhuntašša Ülkesi’nin idari merkezi olma özelliklerini yansıtır. Kızıldağ tepesi (Kızılkale/ Kızılkule), Konya-Karaman yolunun doğusunda bulunan Tuz Gölü’nün güney doğu ucunda yer alır. Karadağ’ın ise 12 km kuzey batısında yer alır. Bir başkentin, ülkenin her yerine kolayca ulaşılabilecek ve bölgeyi kontrol edebilecek bir konumda olması gerektiği göz önünde tutulduğunda Kızıldağ’ın, Tarhuntašša’nın idari merkezi olma olasılığı çok yüksektir.”(5)

Sonuç olarak bugün yeri tam olarak kestirilemese de Karaman ve Konya coğrafyası, bugün dahi İlkçağ’da Anadolu’nun önemli bir zaman dilimine damga vuran Hitit uygarlığının izlerini taşımaktadır.

Şimdi farklı zamanlarda görmüş olsak da onların bazılarına değinelim.

Konya-Hatip’de Tarhuntassa Kralı Kurunta’nın Kaya Kabartması:

Hatip, bugün Konya’nın yaklaşık 10 km kadar güney batısında yer alan ve artık mahalle olarak anılan bir yerleşim. Hatip içinden geçerek sırtını dayadığı kayalıkların dibinde yer alan bir alabalık çiftliğine ulaştığınızda sizi kayalara kazınmış; Hititler’in son dönemlerine denk düşen bir hayal karşılıyor; Hitit Kralı II. Muwatalli’nin Hitit kralı olamayan ancak; amcası III. Hattuşili’nin desteği ile Tarhuntašša Ülkesi’ne bir yerel yönetici olarak atanan Tarhuntašša’nın Kahraman Kralı Kurunta’nın kaya kabartması…

 
Konya-Hatip'te bulunan Kurunta Kabartması

Kurunta’nın öyküsünden yukarıda söz etmiştik; kardeşi Urhi-Teşup ile olan çekişmesi; iktidar mücadelelerinde amcası III.Hattuşili’nin yanında yer alması; ancak bir türlü Hitit Ülkesi’ne kral olamayışı; amcası III. Hattuşili’nin ölümünden sonra onun yerine geçen kuzeni IV. Tuthaliya ile yaşandığı anlaşılan ihtilaflı dönem sonrasında imzalanan bir antlaşma metni; işte II. Muwatalli’nin Hitit tahtına oturamayan bu kadersiz oğlu Kurunta (Ulmi-Teşup), sonuç olarak Tarhuntašša’nın yöneticiliğiyle yetinmek zorunda kalmış.

 
Kurunta Kabartması'nın çizimi  
(Horts Ehringhaus)
(https://www.hittitemonuments.com/hatip/hatip05.jpg)

Hatip’te bir alabalık çiftliğinin hemen yanında yükselen kayalıkların üzerinin düzlenmesi ile elde edilmiş yüzeye kazınmış Kurunta Kabartması, ilk olarak 1996’da Ali Dinçol tarafından duyurulmuş. Kabartmada temsil edilen figürün kafasındaki konik başlığın ön tarafında bulunan boynuzlar nedeniyle bu kaya kabartmasının bir kraldan daha çok bir tanrıya ait olabileceği yaklaşımı da yine Ali Dinçol’a ait. Kabartma yaklaşık 5*2 metre boyutlarında bir yüzeye kazınmış. Kabartmada figür, birçok Hitit anıtında olduğu gibi sağa doğru adımını atmış vaziyette; öne doğru uzattığı elinde bir mızrakla, başında uzun konik bir başlık, omzunda yay kemerine takılı bir kılıç ve uçları kıvrık ayakkabılarıyla temsil edilmiş. Kabartmanın 1 metre kadar solunda yer alan hiyeroglif yazıtta şu ifadeler yer alıyor:

“Kurunta, Büyük Kral, Kahraman, Muwatalli’nin oğlu, Büyük Kral, Kahraman”

Kayalıkların dibinden gelmekte olan ve aynı zamanda hemen kıyısındaki alabalık çiftliğini de besleyen suyun varlığı, ihtimaldir ki; bu kaya anıtının buraya yapılmasının rastlantı olmadığını gösteriyor. Birçok uygarlığın kültüründe yer alan kutsal su kavramı, büyük ihtimalle Hititler için de geçerliydi.

 
Dibinden yakınlarındaki alabalık çiftliğini de besleyen suyun kaynadığı Hatip Kayalıkları

“Hitit inanç sisteminde tanrıların yaşadığı veya bulunduğu bazı kutsal yerler vardır. Bu yerler; tapınaklar, dağlar ve kutsal korular (orman) olabildiği gibi, Kaybolan Tanrı Telepinu Mitosu’ndan öğrendiğimiz üzere su kaynakları ve nehirler de olabilir.

Hititler, yeryüzünde açılan delikleri, yeraltı dünyasıyla olan bağlantısından dolayı kutsal olarak görmüşlerdir. Bu doğrultuda yeraltından veya dağdan çıkan sular da kutsal kabul edilmiştir. Buradan elde edilen sular ritüellerde, ritüel objesi veya suların bulunduğu/aktığı yerin, ritüelin yapıldığı kutsal mekân olarak kullanıldığını görmekteyiz.”(6)

 
Kahraman Kral Kurunta Kabartması

Yarım saate yakın kayalara bakıp da; “şaşı bak şaşır” türü, gazetelerin hafta sonu eklerinde verilen meraklı görsel bulmacalara benzeyen kabartmayı gördüğümüzde çocuklar gibi sevindik doğrusu. Adım adım tanrı ya da kralın bütün sınırları ayan beyan ortaya çıkıverdi. Karşımızdaki kaya kabartması neresinden baksak zamanımızdan yaklaşık 3300 yıl öncesine aitti ve salt bu nedenle dahi saygıyı ve korunmayı hak ediyordu.

 
İzmir-Kemalpaşa, Karabel Geçidi'nde yer alan Hitit Baba Kabartması
(Fotoğraf:İF; Kasım-2014)

Ne yazık ki; İzmir Kemalpaşa Hitit Baba kabartmalarının 1980’li yıllardaki yol genişletme çalışmaları ve defineci tayfasının zulmü sonucu gördüğü tahribatlar; Konya Ereğli yakınlarındaki İvriz Kabartması’na yönelik yine defineci tayfasının acımasızca saldırıları, uygarlığın beşiği olan Anadolu yarımadasında bugün yaşayanların; bu mirası ve bu toprakları ne denli hak edip etmedikleri yönünde zihnimizde güçlü soru işaretleri doğurmakta… Allah bu nesli ıslah etsin!

Eflatunpınarı Anıtı:

Eflatunpınarı, Konya-Beyşehir’e 22 km kadar uzaklıkta ve Beyşehir Gölü’nün kuzeybatısında konumlanmış; Hititler’den kalma su temalı bir anıt olarak biliniyor. Kendisi, bir anlamda Tarhuntašša’nın ve Hitit Ülkesi’nin Arzawa ile en batıdaki sınırlarını belirleyen bir anıt gibidir. Bazı araştırmacılar, anıtın Arzawa’nın doğu sınırını belirlediğini söyleseler de; sonuçta Hitit ve onun vassal krallıkları arasında hayat bulmuş bir su anıtıdır diyebiliriz.

 
 Eflatunpınarı Anıtı
(kaynak:internet ortamı)

Eflatunpınarı Anıtı, Beyşehir Gölü’ne akan bir su kaynağının başına inşa edilmiş. Alt kaide kesiminde görülen figürler dağ tanrılarını betimliyor. Bunların üstünde ise ikili güneş kursu, devasa kanatlarıyla gösterilmiş. Alttaki ikili dikey figürün üstteki dikili taşlardaki figürlere benzediği anlaşılmaktadır. Buna göre anıtın üstünde biri dişi (Güneş Tanrıçası), ötekisi erkek(Fırtına Tanrısı) tanrı/tanrıça figürleri bulunmaktadır. Geleneksel Hitit anıtlarında olduğu gibi figürler boğa taşıyıcılar üstüne yerleştirilmişlerdir. Toplu olarak kabartma, kozmik bir betimlemeyi ifade etmektedir. Tanrılar ve mitolojik yaratıklar, dünyayı temsil eden dağ tanrıları üzerinde durmakta ve gökyüzünü temsil eden güneş kurslarını utumaktadır. Genel olarak anıt M.Ö. 13.yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmekte. Yine Beyşehir yakınlarındaki Fasıllar’da bulunan ve tamamlanmamış durumdaki anıt dikilitaşın Eflatunpınar’a getirilirken yolda terk edildiği sanılmaktadır. Kabartmaların bulunduğu bu duvarın hem cephe uzunluğu hem de tabandan yüksekliği 7 metre kadardır.

 
Üzerlerinde tanrı/tanrıça betimlemeleriyle Eflatunpınarı Anıtı
(kaynak:internet ortamı)

“Bilindiği üzere Hititler, su kaynaklarını yeraltı dünyası ile olan bağlantısından dolayı, su kültü ile ilişkili kutsal mekân olarak kabul etmişlerdir. Eflatunpınar anıtının yakınında, yan yana iki adet su kaynağı bulunmaktadır. Anıtın bulunduğu bölgede yapılan araştırmalarda, on iki adet başsız boğa heykeli ve havuzun dibinde pişmiş topraktan yapılan adak tabakçıkları bulunmuştur. Ayrıca Hitit İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilen bir metinde, iki su kaynağının tanımlaması yapılmış ve Güneş Tanrıçası’nın su kaynağının tanımında geçen ifadelerle, Eflatunpınar arasında bağlantı kurulmuştur. Söz konusu metinde şu ifadeler yer almaktadır: Güneş tanrıçasının bir kaynağı fışkırmaktaydı ve şimdi (nasıl yapılmış?) aşağısı (ve) yukarısı taştan yapılmış… kaplı … onu leopar koruyor. Suyu {}bir havuz (dan) akıyor. Çakıl taşları büyük kral Labarnayı korusun. Ve o güneş tanrıçasının demiri olsun.” [Haas 2002, 442]. Eflatunpınar Hitit havuzu çevresinde bulunan leopar heykelleri ve Güneş Tanrıçası tasviri ile metinde geçen Güneş Tanrıçası ve leopar ifadelerinden hareketle, Eflatunpınar Hitit havuzu ile bağlantı kurulmuştur.(7)

 
 Eflatunpınarı; genel bakış
(kaynak:internet ortamı)

Fasıllar anıtı, iki aslan arasında ve bir dağ tanrısının üzerinde ayakta duran büyük bir Fırtına Tanrısı heykelidir. Heykel, Konya’nın Beyşehir ilçesinin Fasıllar köyünün batısındaki bir tepenin yamacındadır. Genişliği 2.75, yüksekliği 8 metredir. Bazalttan yapılmış olan heykel yaklaşık 70 ton ağırlığındadır. Çıkarıldığı taş ocağının yakınında bulunması, nihai yerinin burası olmadığına işaret eder. Heykelin belli bölümleri detaylı işlenmiş, bazı bölümleri ise kabataslak yontulmuştur. Birçok Hitit anıtının doğal kaya yüzeylerine rölyef tarzında oyulmuş olmasına karşın Fasıllar anıtı, yekpare bir kaya bloğu yontularak yapılmıştır. Eflatunpınar’daki figürler ve Alacahöyük ortostatları(8) ile olan benzerlikleri M.Ö. 13. yüzyılın ikinci yarısını yani IV. Tuthaliya dönemini işaret eder.(9)

Beyşehir yakınlarındaki Fasıllar köyünde bulunan Fırtına Tanrısı heykeli
 (kaynak: internet ortamı)

İvriz Kabartması:

İvriz Kabartması da bir su kaynağının yakınlarına yapılmış; dolayısıyla bize Hitiler’deki su kültünü anımsatan bir başka anıtsal kaya kabartmasıdır. Konya’nın Ereğli ilçesine 12 km uzaklıktaki İvriz köyünde bulunan kaya kabartmasında imparatorluk sonrası dönemde hayatiyetini yerel krallıklarla sürdüren Hitit kültürünün bölgedeki temsilcilerinden Tuwana Kralı Warpalawa; bir elinde buğday başakları, diğer elinde ise üzüm salkımı tutan Tanrı Tarhunsa’ya tapınırken betimlenmiştir.


İvriz Kabartması-2017; Tanrı Tarhunsa'nın burnu 2008'de kırık değildi. 
(Bkz. yazının başındaki ilk fotoğraf)

“Tanrının başındaki boynuzlu başlık ilahiliği temsil eder. Tanrı Tarhunsa figüründen oldukça küçük olan kral figürü özenle işlenmiş giysisi ile tapınma pozisyonundadır. Tuwana Kralı Warpalawa Asur kaynaklarından Urballa olarak bilinmektedir. Bu kaynaklara göre en azından M.Ö. 738-710 yılları arasında hüküm sürmüştür ve dolayısıyla anıt M.Ö. 8. yy.’ın ikinci yarısına tarihlenir.

Tanrı Tarhunsa’nın önündeki Luvi hiyeroglifi ile yazılmış 3 satırlık yazıt Hawkins tarafından "Bu, Warpalawa’nın büyük Tarhunza’sı(dır). Onun için onu/onları uzun(?) Sahana(?) etsin" şeklinde, kralın arkasındaki 3 satırlık yazıt ise "Bu, Kahraman Warpalawa’nın görüntüsü(dür)…" şeklinde tercüme edilmiştir.

Tek satırlık üçüncü yazıt ise, kabartmanın bulunduğu kayanın dibinde, daha önce su ile kaplı olan bir yerdedir. "Tiyamartu Warpalawa'nın sev[diği? ... ] bunu oydu ..." olarak okunmuştur ve rölyefi yapan ustanın imzası olduğu anlaşılmaktadır.

 
İvriz Kabartması; daha yakından...

Ayrıca rölyef çevresinde, başka anıtların parçası olabilecek gibi görünen en az üç tane üzerinde yazıt bulunan kaya parçası bulunmuştur.

Dağa doğru, Ambar deresi civarında İvriz rölyefinin kopyası olan ikinci bir kabartma daha vardır. Yaklaşık aynı büyüklükte, daha az detaylı ve büyük ihtimalle bitirilmemiştir. İvriz rölyefinden farklı olarak bunun üzerinde herhangibir yazıt yoktur.

Üçüncü bir rölyef 1972 yılında köylüler tarafından derenin yukarısına doğru İvriz rölyefine yaklaşık 25-30 m. mesafede, yoldan 10 m. yukarıda bulunmuştur. Düz ve yaklaşık 1 cm. derinlikte oyulmuş olan kabartma, kısa etekli, sağ tarafında bir hayvan bulunan, uzun bir tünik giymiş diğer bir kişiyi izleyen bir kişiyi gösterir. Öndeki uzun giysili kişinin üst bölümü kopmuş ve kaybolmuştur. Rölyefteki hayvan, at veya köpek de olabilir, ancak bunun bir kurban sahnesi olduğu düşünülürse daha büyük olasılıkla bir boğadır. Kenar bölümlerinin bir raf gibi düz oyulmuş olması ve yanında oyulmuş basamakların bulunması burasının bir ayin yeri olduğunu akla getirir. Biçimsel olarak İvriz rölyefinden daha eski bir döneme işaret eder. Ereğli Müzesi’nin bahçesinde sergilenmektedir.

 
İvriz su kaynakları

1986 yılında İvriz rölyefinin 75 m. kadar yukarısında, sulama kanalı yapımı sırasında bir stel parçası ile devasa bir heykel başı bulunmuştur. Stelin sadece alt bölümü kalmıştır ve ön yüzünde bir rölyef, arka ve sağ yan yüzlerinde Luvi hiyeroglifi ile yazılmış bir yazıt, sol yan yüzünde ise Fenikece bir yazıt bulunur. Bu yazıt da Kral Warpalawa’dan bahseder. Her iki parça da Ereğli Müzesi’ndedir.”(10)

İvriz su kaynakları ve İvriz Çayı’nın bulunduğu bölgede yer alan ve Demir Çağı’na tarihlendirilen kabartmalarda tarımsal ürünlerin betimlenmesi, bölgenin Hitit su kültü ile olan ilişkisini ortaya koymaktadır. Hititler dini hayatlarında, kendileri için yaşamsal öneme sahip olan birçok nehir ve su kaynağına kutsallık atfetmişlerdir. Bu doğrultuda, bölge tarımı için oldukça önemli bir konumda olan su kaynağı ve İvriz Çayı’nın, Demir Çağı’ndan önce de Hititler tarafından kutsal bir yer olarak görüldüğü ve burasının kutsal olma özelliğini Demir Çağı’nda da devam ettirdiği söylenebilir.(11)

 
İvriz Kabartması; 2017 yılı

Bugün İvriz Kaya Kabartması’nın bulunduğu alan bir mesire yeri şeklinde düzenlenmiş. Alanın girişindeki panolarda belediye başkanının siyasilerle verdiği pozlar karşılıyor ziyaretçiyi. Başkanın halka ne kadar iyi hizmet ettiğinin ölçütü bunlar olsa gerek. Gerçi bu manzaralarla Türkiye’nin her yerinde karşılaşmak mümkün artık. Halkın parasıyla halka boş propaganda yapıyorlar; bunun da adı halkla ilişkiler; "PR" filan oluyor.

  
İvriz su kaynaklarının bulunduğu bölgede yapılan rekreasyon çalışmaları

 
İvriz çayı 

Buraya gelip vakit geçirenler, bu tarihsel hazinenin ne kadar farkındadır; tartışılır. Çünkü geçmiş yıllarda anıtın silah talimi yapmak için bile kullanıldığına dair basında çıkmış haberler var. Ayrıca; kabartmanın bugünkü haline baktığımızda tasvirin yüzeyine yansımış tahribatı görmemek için kör olmak gerek. İvriz Kabartması’nın koruma altına alındığı söyleniyor yerel kaynaklarca. Bu ne kadar doğrudur zaman gösterecek?

Kızıldağ

Çumra’dan Karaman’a doğru; bozkırın ortasından fışkıran volkanik dağ kütleleri Karadağ ve Kızıldağ, hem topografyası hem de Hitit ve Erken Bizans Dönemi’ne dair barındırdığı kalıntılarla dikkat çeken bir bölge. Karadağ’ın üzerinde yer alan Binbirkilise ve Madenşehir bu anlamda Erken Bizans Dönemi kilise ve yapılarıyla oldukça zengin bir bölge olarak biliniyor. Ayrıca Aziz Pavlus’un Roma’ya kadar uzanan bir inancı yayma yolundaki misyonerlik yolculuğunun bu topraklardan geçerek gelişmiş olduğu gerçeği de Hıristiyanlık tarihi açısından ayrı bir önem taşıyor. Ancak bu volkanik bölgenin son yıllarda yapılan araştırmalarla Geç Hitit Dönemi açısından da önemli izler barındırdığı; bu bölgeye Erken Bizans Dönemi’nden çok önceleri de belli bir kutsallık atfedildiği gerçeği ortaya çıkarılmış.

 
Kızıldağ-Hartapu yazıtları
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag14.jpg)

 
Kızıldağ yazıtları; yakından...
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag15.jpg)

II. Muwatalli’den sonra tahta geçen oğlu III. Murşili ya da Hurrice ismiyle Urhi-Teşup, başkenti tekrar Hattuşa’ya taşır. Böylece, Urhi-Teşup, o vakte kadar ikiye ayrılmış gibi görünen Hatti Ülkesi’ni tekrar, tek bir yönetim altına almak istemiştir. Dolayısıyla Tarhuntašša’nın başkentlik serüveni son bulmuş ancak kazandığı değer, idari merkezi olarak düşünülen Kızıldağ ve yakınında bulunan Karadağ’daki hiyerogliflerin gösterdiği gibi devam eder. Söz konusu yazıtlar Kral Hartapu’ya aittir. Hartapu, babasının, Büyük Kral Murşili olduğunu söylemektedir. Söz konusu Murşili, büyük bir olasılıkla, Hattuşili tarafından tahttan indirilen ve sürgüne gönderilen III. Murşili’dir. Bu durumda II. Muwatalli’nin torunu olan Hartapu, babasının sürgün yıllarında doğmuş olmalıdır. Kendisi de Anadolu’da sadece Hitit krallarının kullandığı, ‘Büyük Kral’ unvanını taşıdığına göre, bağımlı bir statüde olmamalı idi. Bu durum onun Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 1200 dolaylarında yıkılmasından sonra Tarhuntašša’da tahta geçtiğini göstermektedir.(12)

 
Kızıldağ-Hartapu rölyefi 
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag04.jpg)
Kızıldağ-Kral Hartapu Kabartması'nın E. Rossner tarafından yapılan çizimi
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag07.jpg)

Bugün Kızıldağ’da Kral Hartapu’yu onurlandıran yazıt ve rölyefler yer alıyor. Dağın yüzeyinde somut olarak bunlardan başka çok da fazla bir şey yok. Belki ileride düzenlenecek sistematik kazılar, şimdilerde birer iddia niteliğinde olan Tarhuntašša’nın varlığına dair daha kesin bilgileri sağlayacak. O günleri beklemek ve görmek gerek. Bizi ise, Orta Toroslar’ın zirvelerine yakın yüksekliklerde bekleyen anıt ardıçlar var. Bir sonraki yazıda onların izini süreceğiz.
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar
(1)    Anadolu’nun Kayıp Başkenti Tarhuntassa; Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; İstanbul Üniversitesi, Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Hititoloji Ana Bilim Dalı; Aktüel Arkeoloji Dergisi, Mayıs-Haziran 2011-sayı:21; sayfa: 46
(2)   Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; a.g.m.; sayfa:50
(3)   Hitit Uygarlığı İzinde Anadolu; Ali Kılıçkaya-Erdal Yazıcı; Uranus Fotoğraf Ajansı ve Yayıncılık; 2011-İstanbul; sayfa:43
(4)  Tarhuntassa’daki Su Kültü Mekânları; Araş. Gör. Murat Turgut, Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü; yazı için bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(5)   Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; a.g.m.; sayfa:53 ve 56
(6)  Araş. Gör. Murat Turgut; a.g.m.; sayfa:339; bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(7)   Araş. Gör. Murat Turgut; a.g.m.; sayfa:343; bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(8)  Ortostat: İlkçağ’da (Asur, Hitit ya da Yunan Mimarisi’nde) anıtsal yapıların cephelerinin alt kısımlarını tahkim etmek amacıyla kullanılan; bazen üzerinde rölyefler yer alan dev boyutlu taş blok ve levhalar
(11)Araş. Gör. Murat Turgut; a.g.m.; sayfa:345; bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(12)  Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; a.g.m.; sayfa:57
(13)  Fotoğraflar yazıda belirtilenler dışında gezi sırasında İF tarafından çekilmiştir.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC