14 Şubat 2017 Salı

TİRE'NİN ÇEŞMELERİ


13 Şubat 2017
Hasan Doğan

Tanrıça Kibele’ye ve Suya Adanmış Yaşamlar

Anadolu; adı üzerinde anaların vatanı, tarihin her döneminde analara adanmış ve kutsanmış; yaşamın her alanında üretkenliğin ana yurdu, analar diyarı, her farklı kültürde dişiliğin, üretkenliğin ön planda olduğu topraklar olarak öne çıkar. Özelinde Tire’nin de içinde yer aldığı bu yakın coğrafyada Efes’den Aydın Dağları’na ve Boz Dağlara uzanan bu topraklar da, Tanrıça Artemis’in kutsal toprakları olarak bilinmektedir. Tanrıça Artemis; suyun, çiğin ve bolluğun tanrıçasıdır. Adına dünyanın yedi harikasından birisi olan Artemis Tapınağı yapılacak kadar yüceltilen bir kimliktir. Ona adanmış kutsal toprakları sulayan Kaystros’un ve su deposu Güme’nin beslediği o muhteşem ovada, tarih boyunca dizginsiz akan sulara gem vurma anlamında anıt çeşmeler yapılmıştır. Hititlerden bu yana bu topraklarda yaşayan uygarlıkların tümü, coğrafyadan kaynaklanan bu yaşama biçimini benimsemiş, sulara gem vurup anıt çeşmelerden akıtmışlardır.

 
Dibekçiler yaylasına doğru; Dallık yolunda bir kır çeşmesi

Tire bu anıt çeşmelerin vatanıdır. Çeşmeler, aynı zamanda, ince düşünülmüş, planlanmış günümüzün mühendislik hesaplarına taş çıkartacak nitelikte anıtsal yapılardır. O çeşmelerde bir yandan Tanrıça Artemis’i görürsünüz, diğer yandan Ömer Hayyam’ın şarap testisinden damlayan badeyi… Anadolu erenleri vardır o çeşmelerin akan her damlasında. Altaylar’dan gelen suya hasret bir toplumun, suyun tanrıçaları ile kavuşmasıdır bu çeşmeler. Bunun için de ince dokunmuş düşünülmüş bir sanat eseridir çeşmeler. Taze bir genç kızın rüyası kadar saf ve temiz akarlar daim. Doğunun bilimselliği ile Batının sanatsal birikimi sanki çeşmelere yansımıştır. İşin içine bu toprakların kutsanmış değerleri de katılınca bu eserler, ulvi bir değer ve anlam kazanmaktadır. Bu günün bilimi; suyla hayatı özdeşleştirirken, sanki binlerce yıl geriden gelen tanrıçaların sözüne kulak vermektedir. Çeşmeli Alan’ın meşhur abidesi Hafsa Hatun Çeşmesi benim gözümde binlerce yıl gerideki Tanrıça Kibele’yi, Tanrıça Artemis’i hatırlatmaktadır.

 
Hafsa Hatun Çeşmesi

 
Hafsa Hatun Çeşmesi; bir başka açıdan...
(Fotoğraf:Hasan Doğan)

Sular, analara, ana tanrıçalara adanan yaşam pınarlarıdır. Hepimiz biliriz ki, o yaşam pınarlarından her türlü canlı nasibini alır. Önündeki havuzlardır ki, kurdun kuşun ferahladığı mekânlardır. Tanrıçalık ya da analık o kadar kolay bir iş değildir. Suyun Tanrıçası Artemis ve onun kuşakları bu topraklara kim gelirse gelsin bu ulvi görevi gelecek nesillere aktarmışlardır. Yakın tarihimizin ünlü simaları Özçelikler, Namlılar, Hacı Ömerler, Hacı Ali Paşalar, Hafsa Hatunlar suya bir Tanrıya değer verecek kadar önem atfetmişlerdir. Sevgili hocamız Seha Gidel(1) ve Taşçı Rızalar(2) sanki tarihin derinliklerinden gelen seslere kulak vermiş ve suyun akışını o derin anlamlar içeren abidelerde sanatçı ustalığı ile bezemişlerdir.

 
 İzmir'in Cumhuriyet dönemi valilerinden Kazım Dirik Paşa zamanında  Tire-İncirliova yolunun açılışının anısına yaptırılan Paşa Çeşmesi
(Fotoğraf:Hasan Doğan) 

Gezginler, İncirliova – Tire yolunda Paşa Çeşmesi önünde...

 
Tire Asri Mezarlığı'nın avlu duvarı önünde yer alan ve Seha Gidel'in eseri Mezarlık Çeşmesi

Bu memleketin kurtuluşuna imza atmış kişilerin de suya gem vurduklarını, suyla sanatçıyı buluşturduklarına tanık oluyoruz. Cumhuriyet Dönemi İzmir Valilerinden Kazım Dirik Paşa, Tire – İncirliova yolunun açılışının anısına bugün Paşa Çeşmesi diye bilinen çeşmeyi yaptırmıştır. Taşçı Rıza’nın eseri olan Paşa Çeşmesi’ndeki mimari güzelliği yoldan geçen herkes hayranlıkla izlemektedir. Alt tarafı bir dağ yolunun kenarında su kaynağına atılan bir gemdir bu çeşme; ama bu esere bakan gözler, onun yüzünde Anadolu’nun tüm tanrıçalarını görebilirler.

 
Molla Yokuşunda Sülüklü Çeşme

 
İtfaiye Meydanı'ndaki Yeğen Ağa Çeşmesi
 (Fotoğraf:Hasan Doğan) 

 
 Yeğen Ağa Çeşmesi; bir başka açıdan...
 (Fotoğraf:Hasan Doğan) 

Bu toprakların insanları; suyun tanrıçalarından; paylaşmayı, beraber yaşamayı, kederde kıvançta suyun yanında atasını anımsamayı öğrenmiştir. Bu insanlar, ayrıca suların başına bir taç da eklemeyi ihmal etmemiştir. Suyla taçlandırılmış bir uğrak ve dinlenme yeri olmuştur çeşmeler. Taçlar, subaşlarında yükselen çınarlardır. Bu topraklarda, Anadolu kültürüyle kaynaşmış su ve çınar bir arada anılmaya başlanmıştır. Nerede kutsanmış bir ağaç ve su varsa, orada genç kızların tanrıçalar adına adadıkları bir gelecekleri vardır. Bir taşın altındaki karıncayı veya uğur böceğini gördüğünde farklı anlamlar yükler bizim insanımız. Bu, geleneklerden gelen ve geleceğe yön veren kültürel bir birikimdir aynı zamanda. Yoksa Çatal Çeşme’nin inceliği, zarafeti başka türlü nasıl anlatılır? Kibele’nin torunları ona layık olurcasına çeşmelerin başında sevgililerine ulaştılar. Yeni bir hayatın düşlerini, ondan özür dilercesine onun başında paylaştılar. Çeşme deyip geçmek ne kadar basit bir yaklaşımdır ki, o eserleri yaratan insanların kemiklerini sızlatır. Bu kutsal toprakların suları, aynı kutsiyetle kutsanmış çeşmelerden bir genç kız saflığı ile akmaktadır sonsuza dek.

 
Hafsa Hatun Külliyesi
 
Ana tanrıçaların kutsanmış topraklarında, kutsanmış suları ile beslenen Anadolu’nun bu sevgi dolu insanları; kederde, kıvançta bir olmayı, beraberce şölenlerde yemek yemeyi, türkü söylemeyi ve bağımsızlığa düşkünlüğü içlerine sindirmişlerdir. Çakırcalar, Gökçen Efeler, Yörük Aliler, Karasakal Mustafalar, Halil Efeler de kutsanmış dağın kutsanmış suları ile beslenip şekillendiler. Su gibi özgür olmak istediler. Haksızlığa karşı geldiler. Kendi yaşamlarını bu suların özgürlüğüne feda edercesine su kadar temiz bir hayatı özlediler. Öfkeleri de bir çağlayan kadar hırçın ve acımasızdı. Roma İmparatoru Hadrianus, Efes’de adıyla anılan o muhteşem çeşmeyi yaptırırken, sonraki kuşaklara bırakabileceği en değerli miras olarak düşündü belki de.

 
Canbazlı köyü üstündeki Eşekçioğlu Yaylası'nda bir çeşme

 
Aynı çeşmeden suyun akışı

Tire’ye girmeden karşınıza çıkıveren Çavuş Çeşmesi de yolculuktan yorgun düşmüş insanların bir nebze soluklandıkları bir mekândır. Güme’den süzülüp gelen buz gibi suyu içmek, ev sahibinin ziyaretçiye sunduğu en güzel ikram olmalıdır. Tire’ye girmeden karşınıza çıkıveren bu çeşmelerden kısa aralıklarla dizilmiş iki âdetini daha görürsünüz.

 
Çatal Çeşme

Kenti doğudan terk ettiğinizde de yine sizi çeşmeler uğurlar. İtfaiye meydanındaki Yeğen Ağa Çeşmesi ile Asri Mezarlığın kuzey ve güney köşelerindeki çeşmeler size en değerli armağanlarını sunarlar. Yine bu mezarlıktan Güme’ye doğru yürürseniz, Hafsa Hatun’a ait iki çeşme ile karşılaşırsınız. Bu çeşmeler, adı üzerinde Çeşme Alanı’ndan sizleri gülümseyerek dağlara yollar. Doğuda, Gökçen yoluna girdiğinizde sol tarafta Kız Çeşmesi, başındaki muhteşem çınarı ile size el sallar. Cumhuriyet Meydanı’ndan dümdüz yürürseniz sizi bu kez Çatal Çeşme karşılar. O da sizi, dağı aşıp Aydın’a geçmeden önce beni hatırla dercesine uğurlamaya hazırdır.

 
Çatal Çeşme; şimdi yalak olarak kullanılan lahdin yakından görünüşü

 
Ketenci Mahallesi'nde yer alan ve şimdilerde suyu akmayan Yavan Çeşme
(Fotoğraf: Hasan Doğan)

Özellikle yolculukların katırlarla yapıldığı zamanlarda, Aydın Dağları’nı aşacak bu yolculuk duraklarındaki çeşmelerden birisi de Kara Hayrettin Camisi’nin dibindedir. O da sizi o noktadan Kaplan tarafına uğurlar. Alay Parkı’ndaki Hacı Ömer Çeşmesi de vakti zamanının Bayram kutlamalarında insanımızın uğrak noktası idi. İbni Melek girişindeki Taşçı Rıza Usta’nın yaptığı çeşme de ziyaretçilerini karşılar. Taşçı Rıza Usta’nın bir diğer eseri olan Yıldız Meydanı’ndaki çeşme, mermer işçiliği ile bir anıt özelliği taşır.

 
Hacı Ömer Çeşmesi
(Fotoğraf: Hasan Doğan) 

 
Yıldız Çeşmesi eski yerinde...
(Hasan Doğan Arşivi)


Yıldız Çeşmesi yeni yerinde...
(Hasan Doğan Arşivi)
 
 
Kara Hayrettin Camisi ve Mısırlı Çeşmesi

Üzerinde yaşadığımız dünyanın dörtte üçü sudur; ne ilginçtir ki, insan vücudunun da dörtte üçü sudur; yine ne tesadüftür ki, yaşam ana karnında suyun içinde başlar. İnsan, yaşamının belirli bir evresini ana karnındaki sulu torbanın içerisinde yüzerek geçirir. Torbanın patlamasıyla ananın doğurma işlemi suyun gelmesi ile başlar. Anadolu’nun ismi, onun bağrında yeşeren ana tanrıça kültü, suyla başlayıp suyla biten bir hayatın sembolüdür. Suya yapılan çeşmenin kendisi bile haznesi ile ananın, çeşmesi ile babanın cinselliğini çağrıştırmaktadır. Sanki çeşmelerden akan su, yepyeni bir hayatın ortaya çıkışını temsil etmektedir. Anadolu’da yeşeren kültürün ilk izleri; ana tanrıçaya adanan yaşamları anlatmaktadır. Tanrıçanın adı ile simgeleştirilmesinin altında yatan derin izler; suya yön vermek kadar, suyla insanın ilk karşılaşmasındaki derin izleri bilinçaltından çıkarıvermektedir. O çeşmelere baktıkça, kendini aramasındaki derin izleri görüyor sanki insan.

 
Kaziroğlu Çeşmesi

 
Peşrefli köyünün üstünde yer alan Karakaya'nın alt düzlemindeki  Kımıl Beli'nde bulunan sarı sulu çeşme

Su ve sabun bütün pislikleri temizlemiyor mu? Zeytin ağacındaki kutsiyet gibi, Anadolu’da su kadar eski olan bu ağacın meyvesi su ile birlikte insanı pisliklerden ve kötülüklerinden arındırmaktadır. Sanki ana karnında yüzen o insana dönüşü hatırlatmaktadır. Barış ve kardeşliğin simgesi zeytin ağacı ile temizliğin sembolü su, birlikte insanın üzerindeki kirlerinden arınıp saflığa ve temizliğe dönmesini sağlamaktadır. Suyun ana tanrıça ile özdeşleştirilmesini, adını Ana’dan alan bu toprakların dünya medeniyetler sahnesinde hep var oluşunu başka türlü nasıl açıklayabilirsiniz?

 
Peşrefli köyünde eski bir "ostotek"den bozma çeşme

 
Peşrefli köyü girişindeki bir meydanlıkta yer alan ve antikitenin kullanıldığı Peşrefli Çeşmesi (Pir Veli Beşe'nin kabrine giderken)
(Fotoğraf:Hasan Doğan)

Suya yanaşan bir el ve bir çift dudak, kana kana susuzluğunu giderirken, bilinçaltında sevgilisini hatırlaması ve buluşma yerlerinin çeşmeler olması insanın en doğal, en saf davranışını simgelerle anlatması açısından ne kadar anlamlıdır. Bu toprakların anaları, zeytinin yağı ile suyunu birbirinden ayırmadılar mı? İki sevgilinin birbirinden ayrılmasındaki hazin şöleni sevince dönüştürmenin yollarını bulmadılar mı? Yine onları bir araya getirip kötülükleri ve pislikleri yok etmediler mi? Bütün bunları ana tanrıça ile simgeleştirmiş Anadolu’nun anaları yapmadı mı? Suyla bütünleşmiş sabunun o tılsımını bütün dünyaya bu insanlar öğretmedi mi? Çeşmelere adanmış yaşamların, yine o çeşmenin bir kenarına konduruluveren sabunluğun yapımındaki zarif düşünceyi kim anlatabilir dünya medeniyetlerine. Daha düne kadar su ve sabun arasındaki zarafeti anlamayan Batı, köklerini bu kültürden çalıp oluşturduğu medeniyetinin altını doldurma çabasındadır. Bu topraklar ister çok tanrılı olsun, isterse tek tanrılı olsun; üzerindeki yaşayan insanların genetiğinden gelen en temiz ve saf düşüncelerini o muhteşem çeşmelere yansıtmışlardır.

 
Kethüda Ahmet Efendi Çeşmesi
(Fotoğraf: Hasan Doğan)

 
 Ahmet Yol Deresi üstünde; Kaplan köyüne tırmanırken rastladığımız çok eski bir çeşme; belki de Aydınoğulları zamanından kalma...

Tire’de, yeme içme hizmeti gören lokantalar veya kahvehanelerde su sürahi ile masaya konur ve ücret alınmaz. Bu durum dışarıdan gelen yerli yabancı turistlerin ilgisini çeker. Doğadaki dengelerin zamanla değişmesi sonucu, bundan en çok su zarar gördü. Suyun miktarı ve kalitesindeki bu değişim, bizim geleneksel yapımızda da köklü değişmelere yol açıyor. Su hayattır diyelim ve çeşmelerimizden sular eksilmesin diyerek bu bölüm için sözümüze nokta koyalım.

Dipnotlar:
1.Tire’nin yetiştirdiği ünlü ressam ve bilge adam; Tire’de herkesin öğretmeni Seha Gidel Hoca için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/04/seha-gidel-bir-ulu-cnar.html 
2.Taşçı Rıza, Cumhuriyet döneminde Tire’de yaşayan; şimdi bu dünyadan göçüp gitmiş; ince ruhlu bir taş ustası; yontu sanatçısı; Tire civarında ve yakın illerdeki bir çok heykele ve çeşmeye imza atan adam… 
3.Fotoğraflar, yazıda belirtilenler dışında 2000’li yıllarda gerçekleştirilen muhtelif Tire gezilerinde İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.


Yazan: Hasan Doğan
Düzenleyen ve Fotoğraflayan: İ.Fidanoğlu

12 yorum:

  1. Ne faydalı, ne hoş bir derleme olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize teşekkür eder, katkılarınızın devamını dileriz. İF

      Sil
  2. Tire çok ilği gördü emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Tire'de "son dakikada'119 beğeni aldı ilgi devam ediyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize teşekkürler...İF

      Sil
    2. Sayenizde, çevremizde göremediğimiz nice değerleri gördük. Bakmakla görmenin aynı şey olmadığını anımsardınız. Sağ olun.

      Sil
  4. Çalışmanızdan çok faydalandım. Emeklerinize teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu bize... Yazımız işe yaramış demekki. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF

      Sil
  5. HOCAM, YILDIZ ÇEŞMESİ ESKİDEN NEREYDİ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıldız Çeşmesi'nin eski yeri şimdiki Cumhuriyet Meydanıdır. Sanıyorum; 1930-1940 yılları arasında şimdi bulunduğu yer olan Yıldız Meydanı'na taşınmış olmalı. Bu taşıma işleminin Taşçı Rıza tarafından gerçekleştirildiği düşürülmektedir.IF

      Sil
  6. mükemmel bir çalışma tebrikler...

    YanıtlaSil