16 Temmuz 2015 Perşembe

GÖKBEL COĞRAFYASI'NDA BİR GİZEMLİ YERLEŞİM: GERGA



KIRSALDA ARAYIŞ

GERGA

15 Mayıs 2015
İbrahim Fidanoğlu

Giriş

Karya bölgesinin en ilginç coğrafyası Gökbel’de; jeolojik zamanların hikâyelerini de içinde taşıyan benzersiz bir vadinin içinde dolaştık bugün. Magmanın yeryüzüne yükselerek zaman içinde katılaşıp basınç ve sıcaklık altında başkalaşarak oluşturduğu granit katmanların atmosferik etkilerle aşınarak oluşturduğu; Çine Çayı ve kollarının aktığı vadiden ve onun arka dünyasındaki hikâyelerden söz ediyoruz. Bir jeopark görünümündeki coğrafyada insan dolaşırken, gerçeküstü bir dünyada olduğu sanısına kaptırıyor kendini. Yakınmış gibi gözüken hedefler, o anda görünmeyen ve sırtı tırmandığınızda aniden ortaya çıkıveren vadilerle sizden uzaklaşıyor. Böyle bir masal dünyası; Madran ve Beşparmaklar arasındaki coğrafya…

 Alabayır Köyü'nden Çine Baraj Gölü'nün görünüşü

Gerga  yürüyüş rotası
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)


Çine’nin arka dünyası, bugün Madran Dağı’nın eteklerine kadar dayanmış; bir zamanlar eski Çine-Muğla yolu üzerinden izlenebilen Roma döneminden kalma bir su kemerinin parçası olan İnce Kemer Köprüsü’nü de yutmuş bulunan Çine Baraj Gölü’nün kıyısından başlıyor. Sonra tırmanıyor da tırmanıyor; Madran Dağı’nın kuytu köşelerinde, birbirinin nerdeyse aynı, dev gnays kayalarla kaplı benzersiz görünümlü vadilerinde kaybola kaybola Gerga’yı arıyor; işte biz onlarız bugün…

Gerga
 Gezginler, Gerga Tapınak Alanı'nda tapınağın önünde...

Çine kırsalında bir yalnız köy; Gerga yada Gergakome


Madran Dağı, bir yandan Çine’nin, diğer yandan Bozdoğan Kasabası’nın sırtını dayadığı; iki yakasında uzak Karya yerleşimlerinin yer aldığı yaklaşık 1800 metre yüksekliğinde bölgenin önemli bir dağıdır. Çine Kasabası’nı Muğla yönünde geçince Eski Çine’den önce Madran Dağı’na doğru Gerga 15 km. yol levhasını görürsünüz. Sanırsınız ki; 15 km. sonra Gerga diye bir antik yerleşim sizi beklemektedir yukarıda… Ancak kazın ayağı, hiç de öyle değildir. Önce 15 km.lik asfalt yolu tamamladığınızda Kırsakallar Köyü’ne ulaşırsınız. Sizin için bir seçenek daha vardır; o da asfaltın devamında; Kırsakallar Köyü’nden yaklaşık 4 km. kadar sonra Alabayır Köyü’ne kadar gitmek… Gerek Kırsakallar’dan ve gerekse Alabayır Köyü’nden; aracınızı uygun bir yere bıraktıktan sonra baraj gölüne doğru pek de belli olmayan ve rehbersiz her zaman kaybolmaya müsait bir coğrafyada ilerleyerek yaklaşık 2-3 km. kadar sonra Gerga’nın ilk yerleşim izlerine ulaşırsınız. Tabii ki; hala kaybolmadıysanız… Ama bu sizi korkutmasın; Çine’nin arka dünyasındaki bu saklı vadilerde kaybolup yeniden yolunu bulmanın da ayrı bir keyfi vardır. Bence tadını çıkarmak gerek…

5 Temmuz 2015 Pazar

KARAPINAR – BARBAROS YÜRÜYÜŞÜ



8 Mayıs 2015
İbrahim Fidanoğlu

Giriş

Karaburun Yarımadası’nın pınarlarla anılan iki köyünden biridir Karapınar… Bir diğeri de Karaburun İlçe Merkezi’ne yaklaşık 12 km uzaklıkta olan Kaynarpınar’dır. Her iki kaynak da; özellikle Şeyh Bedrettin’in müridi Börklüce Mustafa’nın bu yarımadada ağırlık kazanan 15.yy.daki Çelebi Mehmet iradesine karşı önderlik ettiği ayaklanmanın askeri ve lojistik hikâyelerinde su temini açısından önemle üzerinde durulması gereken iki nokta olarak dikkat çekmektedir. Özellikle Börklüce kuvvetlerine karşı, zamanına göre son derece donanımlı Şehzade Murat ve Beyazıt Paşa komutasındaki 30.000 kişilik Osmanlı Ordusu’nun günlük su ihtiyacının karşılanması o gün için önemli bir lojistik problemi olmalıdır. Bu da Osmanlı Ordusu’nun Kanlıburun’a doğru evrilecek rotasının belirlenmesinde anahtar meselelerden biri olarak kabul edilmelidir. Bizim bugünkü yürüyüşümüzdeki genel yaklaşım; bölgenin tarihsel arka planının da gözetilmesi çerçevesinde aşağı yukarı yarımadanın kıstağında yer alan ve doğudan batıya geçiş imkânı veren vadilerden birini daha kat etmekti.

 Karapınar Boğazı

Yürüyüş rotası 19 km
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Karapınar

80’li yıllardan itibaren yazlık sitelerin ağırlık kazandığı yapılaşma baskısı altında Karapınar artık köy özelliğini yitirmiştir denilebilir. Gülbahçe ile Balıklıova arasında benzer kaderleri paylaşan bu üç köy eskisi, artık yazları giderek kalabalıklaşan yazlıkçı nüfusu ile sisteme entegre olmanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilmeye başlamıştır bile. Ama esas çılgın rüzgar, bugünlerde Mordoğan’a kadar olan kısmı tamamlanarak trafiğe açılmış olan yeni Karaburun yolunun, bölgeye getireceği yeni rant ve yapılaşma imkanlarının ete kemiğe bürünmesiyle yaşanacaktır. Ne diyelim ilahlar korusun bizi…

 Karapınar Vadisi'nden denize doğru bakış

Mordoğan'a kadar trafiğe yeni açılan Karaburun asfaltı

Gülbahçe’deki kahvehanelerden birinde yaptığımız kahvaltı sonrası, Karapınar’ı yeni Karaburun yoluna bağlayan kısa asfaltı kat ederek batıya doğru tatlı bir eğimle yükselen vadiye girdik. İki yanında narenciye bahçeleriyle çevrili Karapınar Deresi’nin yatağı çınar ağaçları için bulunmaz bir mekândı. Genelde tipik Akdeniz bitki örtüsü makilik alanların hâkim olduğu Karaburun Yarımadası’nda bu manzaraya anca dere yataklarında rastlamak mümkündü. Bir süre dere yatağının içinden yürüdük. Derenin iki yanındaki narenciye bahçelerinin sınırı belirleyen çitlerde elektrik olduğunu belirten uyarıcı levhalar vardı. O anda gözümün önüne; Peru’nun başkenti Lima’da zenginlerin oturduğu Miraflores semtinde gördüğümüz yüksek duvarlar ve onun üzerindeki 220 volt elektrik verilmiş dikenli tellerle çevrili lüks villalar geldi. Ne içerden dışarıyı, ne de dışarıdan içeriyi görmek mümkün değildi ve korku dağları bekliyordu. Bir ülke ve onu yurt edinmiş sakinleri için herhalde arzu edilir bir manzara değildi bu.

 Karapınar Deresi'nin yatağındayız; buralarda su az.

 Dere yatağının Barbaros-Ildır yönünde ilerleyişi